|
![]() |
#1 |
![]() MÜRTEDLERE KARŞI SAVAŞ HÜKMÜNÜN, ASLİ KAFİRLERE
KARŞI SAVAŞ HÜKMÜNDEN DAHA AĞIR OLMASI Gazali, “Fedaihü’l-Batıniyye” isimli kitabında şöyle der: “Kısacası; kan, mal, nikah, hükümlerin infazı ve ibadetlerin kazası konularında, onlar (Batıni zındıklar) hakkında, mürtedler hakkında izlenilen yol takip edilir. Canları konusunda ise, asli kafirler hakkında izlenilen yol izlenmez. Çünkü imam, asli kafir hakkında; bir lütuf olarak serbest bırakma, fidye karşılığında salıverme, köle edinme ve öldürmeden birini seçme hakkına sahip iken, mürted hakkında böyle bir tercih yapma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla imam, mürtedleri ne köle edinebilir, ne onlardan cizye kabul edebilir, ne de bir lütuf olarak onları serbest bırakabilir. Bilakis onun yapacağı tek şey, onları öldürüp, yeryüzünü onlardan temizlemektir. Bu, Batınilerden küfrüne hükmedilenler hakkındaki hükümdür. Bunları öldürmenin caiz ve gerekli olması, sadece savaş haline mahsus bir durum değildir.”429 Görüldüğü üzere mürtedler hakkındaki hükümler, asli kafirler hakkındaki hükümlerden daha ağırdır. Bu nedenle mürtedler ile barış imzalamak, ateşkes görüşmeleri yapmak ve onlara eman vermek caiz olmadığı halde kafirlerle ateşkes ve barış imzalamak caiz görülmüştür. Nitekim İmam Şafii Rahimehullah şöyle der: “Müslümanlar, yurtlarının uzak olmasından veya sayıca düşmanlarının çok olmasından dolayı müşriklerle savaşamayacak durumda oldukları zaman, onlardan el çekmeleri, kendilerinden herhangi bir şey almadan ateşkes konusunda anlaşma yapmaları caizdir.”430 İmam Muhammed’in Siyer-i Kebir’inde şöyle denilmektedir: “Eğer Müslümanların onlarla (asli kafirler) savaşacak güçleri yoksa, barış imzalamalarında bir sakınca yoktur. Çünkü bu durumda barış imzalamak, Müslümanlar için daha hayırlıdır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş. Ve Allah’a tevekkül et.”431 İbn-i Kudame şöyle der: “Onlardan (asli kafirler) herhangi bir mal almadan ateşkes imzalamak caizdir. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hudeybiye’de müşriklerden herhangi bir mal almadan onlarla barış imzalamıştı. Mal alınmadan barış yapmak caiz olduğuna göre, mal alınarak barış yapmak evleviyatla caizdir.”432 Bunlar asli kafirler hakkındaki hükümlerdir. İmamın ve Müslümanların onlarla ateşkes yapması caizdir. Bu konuyla ilgili hükümler detaylı olarak imamların kitaplarında yer almaktadır. Onlar anlaşmayı ve sözleşmeyi bozmadıkları müddetçe, Müslümanların sözlerinde durmaları, anlaşmaya aykırı davranmamaları ve ihanet etmemeleri gerekmektedir. Mürtedlere gelince, onlarla ateşkes ve barış antlaşması yapmak caiz değildir. Ebü’l-Leys es- Semerkandi “Tuhfetü’l-Fukahâ”433 isimli kitapta şöyle der: “Bütün kafirler hakkında cizye almak ve zimmet akdi yapmak caizdir. Ancak müşrik Araplar ile mürtedlerin köle edinilmeleri meşru olmadığı gibi, onlardan cizye almak da caiz değildir.”434 Kasani yukarıdaki ibareyi açıklarken şöyle der: “Çünkü mürtedden ancak İslam kabul edilir. Aksi takdirde devreye kılıç girer. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Onlarla savaşırsınız veya Müslüman olurlar.”435 Bazılarına göre bu ayet, dinden dönen Beni Hanifeler hakkında inmiştir. Mürtedler hakkındaki zimmet akdi onların İslam’a girmelerine bir vesile değildir. Çünkü dış görünüş itibariyle onlar İslam’ın güzelliklerini öğrendikten sonra sadece kötü seçimlerinden dolayı İslam’ı terketmişlerdir. Dolayısıyla Müslüman olmalarından ümit kesildiği için onlarla zimmet akdi de yapılmaz.” 436 Kurtubi, Evzai’den naklen şöyle der: “Putlara veya ateşe tapanlardan, inkar veya tekzibde bulunanlardan cizye alınır. Ki İmam Malik’in mezhebi de 430 El-Üm, 4/186 431 8 Enfal/61, A.g.e., 5/1689 432 El-Muğni, 10/519 433 Bu metin Kaşani’nin, “Bedaiü’s-Sanai” isimli kitabında yer almaktadır. 434 3/207 435 48 Fetih/16 436 7/111 budur. Çünkü Malik’e göre de Arap olsun acem (Arap olmayan) olsun, Teğlibiler’den olsun veya Kureyş’ten olsun bütün müşrik ve inkarcılardan cizye alınır. Ancak mürted hariç.”437 İbn-i Teymiye şöyle der: “Sünnette sabittir ki, mürtedin cezası, çeşitli yönlerden asli kafirin cezasından daha ağırdır. Mesela mürted, her halükarda öldürülür, kendisinden cizye alınmaz ve kendisiyle zimmet akdi yapılmaz. Ancak asli kafirler hakkında hüküm böyle değildir. Yine mürted, savaşacak durumda değilse bile öldürülür. Halbuki savaş ehlinden olmayan asli kafirler, Ebu Hanife, Malik ve Ahmed gibi birçok alime göre öldürülmez. Yine mürted varis olamaz, kendisiyle evlenilmez ve kestiği de yenilmez. Asli kafirin durumu ise böyle değildir.”438 Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, mürtedle savaş hakkındaki hükümler, asli kafirlerle savaş hakkındaki hükümlerden daha ağırdır. Dolayısıyla memleketlerimizin idarecilerinin mürted olduklarını bildiğimize göre, maslahat adı altında onlardan herhangi birisiyle barış, uzlaşma veya ateşkes anlaşması yapmak caiz değildir. Cihad cemaatlerinin, ülkedeki diğer küfür gruplarıyla savaşma konusunda bu mürtedlerden herhangi birisine dalkavukluk yapması veya onlarla uzlaşması ya da onlara yardım etmesi de caiz değildir. İlk Müslümanlar, kendi hazırlıklarını yapıp işlerini düzene sokarak ve ülkelerinde emin olarak cihada çıkarlardı. Günümüze gelince, mücahid cemaatlerin durumuna baktığınızda, onların, kendisinde hiçbir menfez olmayan kapalı bir yerde oldukları görülmektedir. Bugün, kafir laik devletler emniyet konusunda ciddi surette geliştiği halde, mücahid cemaatlerin gidecekleri bir yer kalmamıştır. Ancak bununla birlikte onlar, bütün acı ve yaralarıyla yollarına devam etmektedirler. Herhangi bir çatışma veya savaşta başlarına bir musibet geldiğinde ne gidecekleri bir yerleri ne de sığınacakları dostları vardır. Allah’ım! Bu ne büyük, ne meşakkatli cihaddır meşakkatli cihaddır. Evet, bugün mürtedlerle cihad; meşakkatli, sıkıntılı ve çetin bir iştir. Mücahidler ev ev aranmakta, aileleri, çoluk çocukları tağutların baskısı altında inlemektedir. Bu cihad özel bir cihaddır. Onun için buna verilecek mükafat da özel olacaktır. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu gibi zamanlarda dinlerine sarılanlara verilecek mükafatın ilk Müslümanlara verilecek mükafattan elli kat daha fazla olduğunu bizlere bildirmektedir. Çünkü ilk Müslümanların, hak uğruna verdikleri mücadelede kendilerini destekleyenler olduğu halde günümüz mücahidlerinin kimsesi yoktur. 437 El-Cami’ li Ahkami’l Kur’an, 8/110 438 Mecmuu’l-Fetava, 28/532 Bugün cihadın yapıldığı topraklara varmak için kardeşlerimizin çektikleri sıkıntıları, bu konuda sarf ettikleri çabaları, gördükleri eziyetleri ve mürtedlere karşı cihad farizasını yerine getirmek isteyen muvahhid Müslüman gençliğin bileklerine, bu mürtedler tarafından vurulan kelepçeleri hepimiz görmekteyiz. Daha önceden Müslümanlar böylesi işkencelere uğramamışlardır. Tarihte böylesini asla görmedik. Bütün dünyanın (kafir ve mürtedleriyle) cihad ve mücahidleri çember içine almak için nasıl birleştiğine bakınız. Buna karşılık mücahidlerin, ne kendilerini himaye edecek bir güç, ne kendilerini koruyacak bir devlet, ne de seslerini duyuracak bir yayın organları vardır. Acaba tarih boyunca Müslümanlar böylesi işkencelere uğradılar mı? Kesinlikle hayır. EL-CİHAD VE’L-İCTİHAD
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|