Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Kim? Kimdir? Biyografiler ve hayat hikayeleri.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-14-2014, 06:13   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ütopik mi değil mi, gerçekleşir mi gerçekleşemez mi gibi tahminler çok da önemli değil, durum tespiti yapabilmek, realiteyi analiz edip burada ifade edebilmek önemli şu anda benim için bu forumda...

Benim tespitlerim bunlar:

Eğer insanlar yapılan işlere göre değil de yakınlık duydukları kimliklere göre oy atıyorlarsa bu zorunluluktandır ve bu zorunluluk da temelinde korkuyu barındırır.
Dindarlarda, CHP iktidara gelirse ülkeye ve millete saldırır, dindarlara zulmeder endişesi vardır ve pek çok dindar da oylarını bu sebeple AK Parti'ye veriyordur; ama AK Parti'ye oy vermede asıl etken bu değildir. AK Parti; Müslümanlık, Türkiyelilik, Anadoluluk, ülkenin ve milletin değerlerine bağlılık, millî ve manevi değerlerimize bağlılık, Müslüman demokratlık, muhafazakâr demokratlık değerlerini taşıyıp temsil ettiği için milletimiz, AK Parti'ye oy veriyor.

CHP seçmenine gelirsek... CHP seçmeni, dindarlardan korktukları ve dindarlar onlara zulmederler korkusuyla CHP'ye oy vermemektedirler. AK Parti, 12 yıldır iktidardadır. Dindarların CHP'lilere zulmetmedikleri ve bir kısım kötülerce üretilmeye çalışılan böyle bir korkunun anlamsızlığı, AK Parti'nin 12 yılllık iktidarıyla apaçık ve net olarak görülüp anlaşılmıştır.

Bir kısım CHP'liler; AK Parti'den, dindarlardan ve Müslüman Türk Milleti'nin çoğunluğundan korkmamaktadırlar ama 'korkunççuluk' oynamaktadırlar. Bu konuda daha detaylı malûmata sahip olmak isterseniz, Alper Görmüş'ün 'Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz' başlıklı 4 makalesini okumanızı salık veririm. Alper Görmüş'ün, kendisinin ateist olduğunu açıklamış olan ve seküler bir hayat yaşayan bir vatandaşımız olduğunu dikkate almak da gerekir. Yani laikçilerin, dindarlardan ve Müslüman Türk Milleti'nin çoğunluğundan korkmayıp nefret ettiklerini dindar bir vatandaşımız değil, seküler yaşayan bir vatandaşımız söylemektedir. Laikçiler, İslam ülkesi Türkiye'den ve Müslüman Türk Milleti'nden korkmamakta ama nefret etmektedirler.


Türkiye'deki siyasi yapı son yıllarda şu şekilde yerleşiklik kazandı: AK Parti % 50'ler CHP % 25'ler MHP % 15'ler HDP % 5'ler Diğer % 5'ler... Oylar üç aşağı beş yukarı biraz azalıp biraz artabilir; ama normal şartlarda işte bu mevcut tablonun devam edeceği kanaatindeyim.

İnsanlar elbetteki Beşiktaş'ı, Fenerbahçe'yi, Galatasaray'ı tutar gibi yani takım tutar gibi koyulukta ve kesinlikte siyasi parti tutmuyorlar; ama yine de insanların siyasi parti tutmalarında da belli bir koyuluk, kesinlik ve kararlılık var. Dün AK Parti'ye oy veren bir vatandaş, bugün yine AK Parti'ye oy veriyor ve gelecek seçimde de oyunu yine AK Parti'ye verme kararlılığında ve oy kullanırsa da oyunu yine AK Parti'ye verecek. Aynı şeyi; CHP'ye, MHP'ye ve HDP'ye oy veren vatandaşlar için de söylemek mümkün. Yani vatandaşın çoğunluğu, 'Geçen seçimde oyumu AK Parti'ye vermiştim; ama bu seçimde bir değişiklik yapayım da oyumu CHP'ye vereyim ya da tersi biçimde, geçen seçimde oyumu CHP'ye vermiştim; ama b
u seçimde bir değişiklik yapayım da oyumu AK Parti'ye vereyim' demiyor. Çoğunluk vatandaşlarımız belli bir siyasi partiyi tutuyorlar ve oylarını, tutmuş oldukları o siyasi partiye veriyorlar, izleyen seçimlerde de yine daha önce oy vermiş oldukları siyasi partiye oylarını vermeye devam ediyorlar.

 


Konu Cihannur tarafından (11-14-2014 Saat 06:15 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 11-14-2014, 22:00   #2
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart
Mesela tesettür takan çok kişi yurt dışına okumaya gidiyordu eskiden...

Yani öncelik özgürlüktür ve tabii eşitlik çünkü daha az eşit gibi görülenlerin özgürlüğü daha kısıtlı olur. Bu yüzden eskiden tesettür özgür değildi.

Bunun garanti altına alınmasını bence tek bir ülke kendi bünyesinde sağlayamaz, birbirini uyaran uluslararası birlikler altındaki ülkeler gerekir. İşte bu yüzden AB önemli.

Şahsen ben eskiden kimliğe göre oy atıyordum ama artık bu saatten sonra darbe dışında özgürlüklerin gideceğini düşünmüyorum.

AB politikasını kim arttıracağına söz verirse ona oy atacağım.

Hepsinin değil ama bir takım CHPlilerin İslam düşmanı olduklarını biliyorum ama ben de Mehmet Altan'ın Kitabı'nı öneririm "Kışla ile Cami Arasında" diye.

Iki Taraflı baskı ancak uluslararası baskı ile son bulur. Ama biz henüz AB üyesi olmadığımız için onların Türkiye raporlarını çöpe atabiliyoruz.
zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-15-2014, 00:09   #3
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Iki Taraflı baskı ancak uluslararası baskı ile son bulur.

Arkadaşım, iki taraflı baskı falan yok! Tek taraflı baskı (laikçi baskı, faşist baskı vardı, Kemalist baskı) vardı; AK Parti iktidara geldi ve o baskıyı ortadan kaldırdı. Git bak; İstanbul'da Kadıköy'e, Bakırköy'e, Beşiktaş'a, Şişli'ye; Ankara'da Çankaya'ya; İzmir'de Karşıyaka'ya. Oralarda yaşayan büyük çoğunluğu laik olan vatandaşlarımızın hayatlarını izle ve onların baskı altında yaşamadıklarını gör. Laikler ne fikrî baskı altındalar ne dinî baskı altındalar ne de ekonomik baskı altındalar. Laiklerin çoğunun ekonomik durumları iyi olduğu için de maddi olarak senden benden rahat yaşıyorlar. Türkiye'de yaşamasak, bizlere baskı var diyerek CNN'i, BBC'yi kandırdıkları gibi belki bizi de kandırabilecekler laikler; ama Türkiye'de yaşıyoruz ve laiklerin Türkiye'de baskı altında yaşamadıklarını, Türkiye'de ekonomik durumu en iyi olan kesim onlar olduğu için de Türkiye'de maddi olarak en rahat yaşayan, en çok para harcayan kesimin laik kesim olduğunu biliyoruz. Dediklerime gözlerinizle şahit olmak için laiklerin yoğun olarak yaşadıkları ilçelere, semtlere gidin
lütfen ve laiklerin nasıl rahat içinde yaşadıklarını gözlerinizle görün.

Konu Cihannur tarafından (11-15-2014 Saat 00:26 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-15-2014, 00:33   #4
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart
Tek bir tarafın görüşünü kale alarak yorum yapmıyorum. Ak parti tarafı nasıl baskı hissediyorsa laik taraf da baskı hissediyor. Ama iki taraf da birbirini suçlar doğal olarak bu konularda.

Ha bir tarafa göre karşı taraf o kadar da baskı hissetmez çünkü bu çıkar mevzusudur. Mesela bir Kürt kendi haklarına daha çok odaklanır ama diğerlerinin haklarına çok hassas olamayabilir; bu laik ya da dindar kesim için de böyle.

Sosyal demokrasi ile sosyal adalet nasıl uçurumları kapatırsa, liberal demokrasi ile de özgürlükler tamamen sağlanır, baskılar azaltılır.

Sizin artık bir açıklama yapmanıza gerek yok çünkü kendi partinizi korumanız gayet doğal aksi halde Ak partili olmazdınız.

Şöyle bir tabir çıktı: Yeni Türkiye'nin Yeni Muhafazakarları... Yani Ak parti siyasi çizgisinde olup demokrasiye, azınlık haklarına vurgu yapan bir söylem. Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını hatırlatan bir söylem.
zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-15-2014, 00:46   #5
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Tek bir tarafın görüşünü kale alarak yorum yapmıyorum. Ak parti tarafı nasıl baskı hissediyorsa laik taraf da baskı hissediyor. Ama iki taraf da birbirini suçlar doğal olarak bu konularda.
Laikler baskı hissetmiyorlar; onlar iktidara gelmek istiyorlar ama bir türlü iktidara gelemedikleri için de mutsuz ve umutsuzlar ve bütün mesele de bu! Yahu zülcenaheyn, Türkiye kapalı bir toplum değil ki, açık toplum. Gidin bakın laiklerin yoğun olarak yaşadıkları ilçelerde, semtlerde onların nasıl rahat içinde yaşadıklarını görün. Yazın da; Bodrum, Çeşme, Marmaris, Kuşadası gibi sayfiye ilçelerine gidin ve laiklerin oralarda nasıl istedikleri gibi yaşadıklarını, zevk-ü sefa içinde yaşadıklarını görün. Alper Görmüş'ün, 'Korkmuyorsunuz, nefret ediyorsunuz' başlıklı makalelerinde korkmuyorsunuz 'korkunççuluk' oynuyorsunuz dedikleri o laikler, aynı şeyi bu hususta da yapıyorlar, baskı altında yaşamıyorlar ama 'baskıcılık' oynuyorlar. Laiklerin genel hayatlarını ve yazın yaşadıkları hayatlarını izlerseniz bu dediklerimin doğru ve haklı olduğunu göreceksinizdir inşaallah.

Konu Cihannur tarafından (11-15-2014 Saat 00:54 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-15-2014, 03:53   #6
Kullanıcı Adı
zülcenaheyn
Standart
Hissiyattan bahsediyorum, iki taraf da karşı taraftan baskı ve korku hissediyor.

Birkaç mesaj önce şu anda bir sorun yok dedim, özgürlükler var ama uzayan yozlaşmış ve otoriterleşmiş olan bir iktidar bulunduğu makamı daha da güçlendirmeye kalkarsa gün gelir rakibi iktidar olur ve o hazırlanan gücü karşısında bulduğu anda bu sefer o bunu kullanmaya kalkar.

Bu rekabet ve çatışma Cumhuriyetten eskidir. Bence demokratik istikrar ülkede ilk defa yakalanmıştır çünkü sandık çalışıyor ve darbe olmuyor ama iktidar demokrasi ile de hala değişemiyor.

Yani bu Menderes dönemi de böyleydi. Darbeler azınlığın diktatörlüğü iken demokrasi çoğunluğun diktatörlüğüne dönüşüyor. Bir türlü iki tarafın da hakları aynı anda temin edilemiyor.

Demokrasi ezme-ezilme sistemi değil, demokrasi yenişemeyenlerin sistemidir.

İnönü demokrasiye bence mecburiyetten geçmişti çünkü dünya savaşını demokratlar kazanıp hitler kaybedince Batı bizi sıkıştırdı ve biz de sovyetlerden de korktuğumuz için mecburi demokrasiye geçtik.

Bence yine Batı'dan korkulduğu için Doğu bloğuna giremiyoruz. Aksi halde iktidarın otoriterleşmeye eğilimi var ve bu eğilimin yönü Doğu otoriterliğidir, Batı demokrasisi değil.

Demokrasiye bayıldığımızdan değil, dünya şartları gereği mecbur olduğumuzdan demokrasi çat pat var bizde. Yoksa herkesin diktatörlüğe meyili var.
zülcenaheyn isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-15-2014, 07:57   #7
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Alıntı:
zülcenaheyn Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hissiyattan bahsediyorum, iki taraf da karşı taraftan baskı ve korku hissediyor.
Öyle olsa bunun açık tezahürleri olur. Türkiye'de en rahat yaşayanlar sözde baskı altında olduğunu söyleyen laikler; çünkü maddi durumu en iyi olanlar onlar. Laiklere yönelik baskı ve korkutma yok; ya ne var? Laiklerin iktidar olma arzuları ve hırsları var. Bunun böyle olduğunun tespitini ve teyidini yapmak çok basit: İlkbaharda, sonbaharda, kışın; İstanbul'da Kadıköy'de, Bakırköy'de, Beşiktaş'ta, Şişli'de; Ankara'da Çankaya'da; İzmir'de Karşıyaka'da bir gezin. Laiklerin oralarda ne kadar rahat ve maddi imkânlar içinde yaşadıklarını görün. Yazın da çıkın; Bodrum, Çeşme, Marmaris, Kuşadası gibi sayfiye ilçelerine gidin. Oralarda da laiklerin ne kadar rahat ve eğlence içinde yaşadıklarını görün. Bunu bizzat siz de deneyimleyebilirsiniz başka herhangi biri de. Dediğim gibi, Türkiye açık bir toplumdur. Laiklerin baskı altında ve korku içinde yaşamadıklarını, maddi imkânlar içinde özgürce yaşadıklarını dileyen herkes, laiklerin yoğun olarak yaşadıkları yerlere gidip, oralarda gözlem yaparak kendi gözleriyle görebilir. Nasıl ki Alper Görmüş'ün, laiklerin içlerinde yaşayarak onların iç yüzlerini, 'Korkmuyorsunuz, 'korkunççuluk' oynuyorsunuz' diyerek gözler önüne serdiği gibi, laiklerin hayatlarını izleyen herhangi biri de onların baskı altında olmadıklarını ve 'baskıcılık' oynadıklarını apaçık ve net olarak görür.

Laikler demokrasiyi kabul etmek ve içlerine sindirmek zorundalar. Türkiye'de
12 yıldır iktidarda laiklerin istemedikleri ama halkın istediği AK Parti iktidarı var. Laikler istemedikleri AK Parti iktidarını değiştirmek istiyorlarsa -ki deli gibi istiyorlar- yapacakları tek şey var: Seçim kampanyalarında çalışarak ya da muhalefetin seçim kampanyalarına destek vererek, halkı, AK Parti'den başka siyasi partilere oy vermeye ikna etmek ve bunun sonucunda da AK Parti'nin önümüzdeki ya da daha sonraki genel seçimlerde salt çoğunluk olan 276'dan daha az sayıda milletvekili çıkarmasını sağlayarak AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemek.

Süleyman Demirel'in bir zamanlar meşhur bir sözü vardı. Onun hükümetini düşürmek isteyenlere, "Bulun 226'yı düşürün hükümeti" derdi. TBMM o zamanlar 450 milletvekilinden oluştuğu için, hükümetleri düşürebilmek için salt çoğunluk olan 226 milletvekilinin oyu gerekiyordu. Şimdilerde ise TBMM, 550 milletvekilinden oluşmakta, tek başına hükümet olabilmek ya da mevcut hükümeti düşürebilmek için şimdilerdeki salt çoğunluk olan 276 milletvekilinin oyuna gereksinim duyulmaktadır.

Konu Cihannur tarafından (11-15-2014 Saat 08:27 ) değiştirilmiştir..
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı