Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 12-04-2014, 01:28   #1
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
"Anne Başını Aç Bizi Öldürecekler"



Gezi Parkı eylemleri paralelinde gelişen başörtülü hanımlara saldırı vakalarına bir yenisi daha eklendi. Akit'in ifşa ettiği bu şok olayda 13 yaşındaki çocuğun feryadı yürekleri dağladı.


Gezi Parkı’nı bahane ederek sokaklarda terör estiren provokatör gruplar masum insanların can ve mal güvenliğini tehdit ediyorlar.


Gezi Parkı eylemleri paralelinde gelişen başörtülü hanımlara saldırı vakalarına bir yenisi daha eklendi. Beşiktaş - Kabataş İskelesi ve Antalya’nın ardından bir saldırı olayının daha Kadıköy’e bağlı Göztepe semtinde meydana geldiği öğrenildi.

KAPUTUN ÜSTÜNDE TEPİNDİLER, CAMLARI TEKMELEDİLER

Yanında bulunan 13 yaşındaki kızı ile alışverişten dönmekte olan öğretmen H.A.’nın aracının yolunu kesen saldırganlar, öğretmene hakaretler savurmaya başladılar. Öğretmen hanımın kapıları kilitleyip camları kapatması üzerine iyice kuduran saldırganlar, aracı tekmeleyip yumruklamaya başladılar.

KIZ ÇOCUĞU PSİKOLOJİK TEDAVİ ALTINDA

Akit'ten Yiğit Doğaner'in haberine göre, Pazar günü meydana gelen olayda aracın içerisinde bulunan çocuğun psikolojisinin bozulduğu öğrenildi. Olay esnasında, “Anne başını aç, bizi öldürecekler.” diyerek ağlamaya başlayan kız çocuğunun psikolojik tedavi altına alındığı öğrenildi.


H.A.’nın olayın sıcaklığı ile saldırganların kaç kişi olduklarını sayamadığı, ancak saldırganların 5-10 kişilik bir gruptan oluştuğu kaydediliyor.

FAİLLERİN BULUNMASI BEKLENİYOR

Saldırıya uğrayan H.A.’nın, çocuğunun çığlıkları üzerine kaputun üzerinde tepinen ve camları tekmeleyen saldırganlardan birinin canı pahasına aracı hareket ettirdiği ve olay yerinden güçlükle uzaklaşabildiği öğrenildi. Şimdi, Antalya’da meydana gelen olayın failinin yakalandığı gibi bu olayın faillerinin de yakalanması ve adalete hesap vermesi bekleniyor.

HATAY’DA GEZİCİLERE POLİS MÜDAHALESİ

Gezi Parkı olayları kapsamında Hatay’da bir parkta kurulan çadırlar, polisin düzenlediği operasyonla kaldırıldı. Olayda gözaltına alınanların olduğu öğrenildi.


Alınan bilgiye göre, dün sabah erken saatlerde, Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet timleri ve Antakya Belediyesi zabıta ekipleri Gezi Parkı odaklı gelişmeler kapsamında Akdeniz Mahallesi’ndeki Sevgi Parkı’nda kurulan çadırları kaldırdılar.

Olayla ilgili gözaltına alınanların olduğu bildirildi. Bu arada ekiplerin bölgede çok sayıda bilye ile çeşitli malzemeler buldukları öğrenildi.

Kaynak

Habervaktim 23.07.2013

 

Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 12-04-2014, 01:30   #2
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Haşmet Babaoğlu



Çıldırmak üzereler!


Artık kabul edelim...
Bu toplumda iyicil ve barışçı hasletler yavaş yavaş tatile çıkıyor ve bir daha da geri dönmüyorlar.
Berbat bir şey bu!
Ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım...
Siyasi, sosyal ayrımlar, inanç farklılıkları, görüş ve fikir anlaşmazlıkları günümüz toplumlarının olmazsa olmaz nitelikleridir.
Aksi takdirde bir toplumdan değil, özgül bir topluluktan (cemaat) söz ederiz.
Fakat nefret farklıdır!
Anlaşmazlık, karşıtlık, farklılık başka şeydir; şu sıralarda toplumumuzu etkisi altına alan her şeyi siyasal nefretler üzerinden tanımlama hastalığı bambaşka bir şeydir!
Böyle bir durumda bir toplumu birbirine bağlı ve ayakta tutmak zorlaşır.


***
Biliyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz.
Bir kesim Erdoğan ve AK Parti nefretiyle yiyor, içiyor, soluk alıyor!
O kadar ki, Tokyo'nun 2020 Olimpiyatlarını kazanması, Türkiye'nin kaybetmesi İstanbul'un kimi beyaz semtlerinde tencere tava çalınarak, silahlar atılarak ve sloganlarla kutlandı! "Tokyo kazandı, Tayyip kaybetti" diye sevinç çığlıkları atıldı.
Şaka değil, aynen böyle!
Sosyal medyayı hiç sormayın, iş "orantısız mizah"tan çıktı, "orantısız alçaklık" noktasına uzandı.
Yarın öbür gün en azından İstanbul'da yerel seçimi kazanırız ve "2020 Olimpiyatlarını biz yapar, şanını biz taşırız" hayalini bile kurmadılar.
Cumartesi gecesi özellikle sosyal medyada öyle acıklı bir nefret ve ahmaklık rüzgârı esiyordu ki, eski Tüsiad Başkanı, Gezi destekçisi Ümit Nazlı Boyner bile dayanamadı, şöyle isyan etti: "Hiç ileriye bakmayacak mıyız? Bu kadar mı bugünün hesabıyla yaşıyoruz?
2020 İstanbul bir gelecek projesiydi.
Onu bile hayal edemiyorsak!"


***
Evet! Hayal bile edemiyorlar.
Çünkü koyu bir umutsuzluğun içindeler!
Ve bu yüzden çıldırmak üzereler.
Umutsuzluklarının nedenleri üzerine düşünmektense nefretlerini ve öfkelerini biliyorlar.
Militer ve otoriter bir talim terbiyenin toplumu eninde sonunda getireceği yer buydu!
İlkokul ezberlerini siyasal program sanacak kadar "büyümemiş" bir toplumsal kesimden başka ne beklenebilirdi ki!
Geldiğimiz noktada, gönül okşayacak şeyler söylememi beklemeyin.
Bu gidiş, iyi değil! Yapılacak şeyler açık...
Birincisi... Tek tek ve yüz yüze hâlâ altından kalkabildiğimiz "birlikte yaşama" becerimizin üzerine titremeliyiz.
İkincisi... Görev her şeyden önce iktidara düşüyor.
Üzerinde iyi çalışılmış "demokrasi atakları"yla bu gidiş durdurulmalı!

Kaynak

Sabah 09.09.2013
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-04-2014, 01:32   #3
Kullanıcı Adı
Cihannur
Standart
Gülay Göktürk



Artık tasada ve kıvançta ortak değiliz


Tasada ve kıvançta ortak olmak... Öyle tarif ederdik "millet" olmayı, değil mi...

Milli maçlarda kendi takımımızı bir yana bırakıp hepimiz milli takımı tutardık.

Olimpiyatlarda kazandığımız altın madalya hepimizi yerinden hoplatır, kürsüde milli marşımız çalınırken hepimizin gözleri yaşarırdı.

İhracatımız arttığı, milli gelirimiz yükseldiği, uluslararası kredi kuruluşları notumuzu yükselttiği zamanlarda birlikte sevinir, birlikte gururlanırdık. Dünya Türkiye'ye bir haksızlık yapınca birlikte hırslanırdık.

Artık öyle değiliz...

Daha ilkokul sıralarında öğrendiğimiz ve bir daha da unutmadığımız o tarif artık geçerli değil. Tasalarımızın ve kıvançlarımızın birbirine taban tabana zıt hale geldiği günler yaşıyoruz. Cumartesi gecesi olimpiyat sonuçları açıklandığında gördük acı tabloyu: Bir kısmımızın tasası, diğerlerinin sevinci oldu. Bir kısmımız hüzünle kapatırken televizyonlarını, bir kısmımız taa yüreklerinden kopup gelen sevinç çığlıkları atıyor, sağa sola zafer tweetleri yolluyordu.

Yaşasın! Başarmışlardı. Haftalardır yürüttükleri Türkiye aleyhtarı lobi sonuç vermiş, Türkiye kaybetmişti!

Çünkü bu Türkiye artık "Tayyip'in Türkiyesi"ydi...

"Benim yönetmediğim ülke batsın!"

Ne zaman başladı bu?

Olimpiyatlarda başlamadığı kesin. Türkiye'nin kaydettiği her başarının bir kesimde üzüntü ve hayal kırıklığına yol açması epeydir yaşanan bir olay.

Cumartesi gecesi İstanbul olimpiyatları kaybedince sevinç naraları atanlar, dolar yükselince de, büyüme rakamları düşüş gösterince de, ihracat düşünce de sevince gark oluyorlar. İşsizlik rakamlarındaki düşüş, okullaşma oranında artış, kredi notumuzdaki bir yükseliş, yurtdışından gelen herhangi bir övücü söz, iyiye giden her şey onları kahrediyor.

Çözüm süreci çöksün, savaş yeniden başlasın, Reyhanlı'da bombalar patlasın, ekonomik kriz çıksın, sağlık sistemi işlemesin, hastalar hastane kapılarında ölsün; insanlar iş bulamasın istiyorlar.

"Benim yönetmediğim ülke batsın!"

Dedikleri işte bu.

Hâlâ millet miyiz?

Başlangıçta saf bir iyimserlik içindeydim. Hele birkaç yıl geçsin; AK Parti yaşam tarzına karışmadığını ortaya koysun, bu korkuları geçer, iktidarı kabullenirler, diyordum.

Yanılmışım. On yılı aşkın bir zaman geçti. Kimsenin hayat tarzına karışılmadığı gibi, hayal bile edilemeyecek iyileşmeler yaşandı. Türkiye kendini ikiye katladı. Ama onların AK Parti düşmanlıkları azalmadı, arttıkça arttı.

Yanılgım şuydu: Onların dertlerinin Türkiye'nin nasıl yönetildiği değil, kimin tarafından yönetildiği olduğunu anlayamamıştım. Artık çok açık bir şekilde ortaya çıktı ki bu düşmanlıkları kaybettikleri "eski Türkiye'yi" geri alamadıkça artacak. Onlar, bu ülkede yaşayan diğer insanlarla eşit vatandaş olmayı asla kabullenemiyor. "Ayakların baş olmasını" hazmedemiyor. O zamana kadar aşağıladıklarıyla eşit sayılmayı kazanılmış haklarını kaybetmek olarak algılıyor.

Benim üstün olmadığım, benim borumun ötmediği, benim damgamı basamadığım; kurallarını benim koymadığım ülke olmaz olsun, diyor ve gözlerini kırpmadan batırmak için çalışıyorlar.

X x x

Kürtlük-Türklük, Alevilik-Sünnilik, bizi bölemedi.

Ama Beyaz Türkler'in iktidar hırsı bölüyor işte...

Kaderde, tasada ve kıvançta ortak değiliz artık.

Bir millet değiliz belki de...


Kaynak

Bugün 09.09.2013
Cihannur isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı