![]() |
#41 | |
![]() Alıntı:
. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#42 | |
![]() Alıntı:
Istege göre yorum yapilmiyor. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#43 |
![]() Ülkemize hayırlı olsun.Gerçekten çok güzel Sarayımız büyüyen Türkiye'yede çok yakışmış
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#44 | |
![]() Alıntı:
Ülkeyi bazı alanlarda geliştiremeyen birisi çalışma masasını daha büyük bir salona aldırınca bir şey değişmeyecektir... Ha değişen şey şu olacaktır: görgüsüzlüğün, sonradan görmüşlüğün, basitliğin yüzlere daha çok vurulması.... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#45 | |
![]() Alıntı:
Eğer; görgüsüzlük, sonradan görmüşlük, basitlik olsaydı, Ak Saray mesela 3-4 katlı değil de 30-40 katlı olarak inşa edilebilirdi. Ak Saray'a bakıldığı zaman öyle çok görkemli bir yapı görmüyoruz, tıpkı Topkapı Sarayı gibi... Topkapı Sarayı gibi Ak Saray da manevi değeriyle öne çıkan bir saray olacaktır inşaallah. Mesela şöyle bir kıyas yapalım: Bir Ak Saray'a bakın bir de Anayasa Mahkemesi'nin binasına. Bu iki yapıya bakıldığı zaman, Anayasa Mahkemesi binasının Ak Saray'a göre daha görkemli olduğunu görürüz. Ak Saray eleştirileri; kültür yoksunluğu, tarih bilgisizliği ve kendinden habersizliktir. Tarihinde büyük olan ve bugün de yeniden büyük olma yolunda hızla ilerleyen Büyük Türkiye'ye Ak Saray gibi saraylar yakışır. Dilerim ki Ak Saray'a eklenecek yeni yapılarla Ak Saray'ın görkemi daha da arttırılır ve Ak Saray, dünyanın en görkemli saraylarından bir hâline getirilir. Konu Cihannur tarafından (11-23-2014 Saat 02:32 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#46 |
![]() Yakışacağı kesin.....
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#47 |
![]() Ecdadimizin bize biraktigi eserlerle nasil gurur duyuyorsak eminim torunlarimizda bu eserlerle gurur duyacaktir....
Bu Cumhuriyet kuruldugundan günümüze kadar gelen hicbir siyasi iktidar, halihazirdaki Devlet büyüklerimiz kadar milletinin manevi ihtiyaclarina bu denli cevap verememis, bu Kadar hizmet edememistir....kaldiki henüz yolun basindayiz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#48 | |
![]() Alıntı:
Hz.Osman efendimiz (R.A); halifeliği zamanında Suriye’de Şam valisi olan Muaviye, (R.A) İslami yaşama yakışmayan zevk ve sefa içinde yaşamakta, halktan topladığı paralarla gereksiz lüks yaşam sürmekte ve saraylar yaptırmakta idi. Zaten Muaviye’nin bu tutumu Müslümanlar tarafından da hoş karşılanmamaktaydı. Ama halkın üzerinde büyük bir baskı ve zulüm olduğundan halktan kimse bu haksız ve İslama tamamen aykırı uygulamalara karşı çıkamıyordu.Hz. Ebuzer (R.A) bunlara şahit olmak için bizzat Suriye’ye Muaviye’nin yanına gider ve gerçekleri görür. Ebu Zerr ile Muaviye arasında şu diyalog geçer: “Ey Muaviye, eğer bu sarayı kendi paranla yapıyorsan israftır, eğer halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir!” Muaviye tecrübeli ve çok iyi siyasetçiydi. Tahammül ediyor, bir yol bulmak için düşünüp duruyordu. Bir gün Ebuzer’i evine davet eder. Haddinden fazla saygı ve iltifatta bulunmasına rağmen Ebuzer öfkeli ve sinirli çehresini azıcık olsun değiştirmeyince işi tehdide vardırır: “Ey Ebuzer! (R.A) Eğer Osman’ın (R.A) izni olmadan bir peygamber sahabesini öldürecek olsaydım, bu sen olurdun. Ancak seni öldürmek için Osman’dan izin almalıyım, bu iş benimle senin aramızı açıyor, sen yoksul ve alt tabakadaki insanları bize karşı ayaklandırıyorsun.” demiştir. Ebu Zerr de “Allah Resulü’nün (S.A.V.) sünnetine uygun davranırsan, seninle bir sorunum olmaz.” diye cevap verir. Aşağıda anlatacağımız olay Hz. Ebu Zerr’in bir mümine yakışan sade yaşantısını ve ilk üç halife zamanında yapılan usulsüz ve Peygamber efendimizin tavsiyelerine, sünnetine uymayan harcamaları eleştirmesi ile ilgili olup, Ebu Zerr’in bu onurlu direnişi onu Rebeze’ye sürgüne gönderilmesine sebep olmuştur. Hz.Osman (R.A) devrinde fetih hareketleri oldukça genişlemiş ve bu yüzden fethedilen bölgelerin gelenekleri de İslam'a etki etmeye başlamıştı. Bunun neticesi olarak, emirler sadelikten ayrılarak dünyevî bir yaşantının içerisine girmişlerdi. Saraylar, köşkler, konaklar inşa edilmeye, hizmetçiler tutularak işler onlara gördürülmeye başlanmıştı. Resulullah'ın (S.A.V..) devrinin sadeliği unutulmuştu. Bu sadeliği unutmayanlardan birisi de Ebu Zerr idi. O, sade yaşayışını sürdürmekte ısrar ediyordu. Onda mal ve servet biriktirme hırsı yoktu. Debdebeli bir hayat tarzını seçenlere gereken ikazları yapıyor; bu durumun onlara kötülükten başka bir şey vermeyeceğini, bir gün bunların hesabının sorulacağını söylüyordu. Ve sık sık delil olarak: "Altın ve gümüş depo edip Allah yolunda harcamayanlara elim azabı müjdele..." mealindeki ayeti okuyordu. Muaviye ve emirlerinin yaşantılarını sürekli eleştiriyordu. Bu yüzden Şam'da fesat çıkardığı iddiasıyla Ebu Zerr, Osman’a şikâyet edilir. Bunun üzerine 3. Halife Osman, Muaviye’ye bir mektup yazar. Bundan Sonrasını Abdülbaki GÖLPINARLI’nın Sosyal Açıdan İslam Tarihi adlı eserinden aktaralım: “Mektup gelir gelmez Ebu Zerr’i sert bir deveye bindirip sert bir adamla Medine’ye göndermesini, devenin gece gündüz sürülmesini, her şeyi unutup kendi derdine düşmesi için yolda Ebu Zerr’i uyutmamalarını, hiçbir yerde konaklatılmamasını emreder. Ebu Zerr, hamutsuz bir deveye bindirilip Medine’ye yollandı. Yolda baldırları çürümüştü. Medine’ye varınca Hz. Osman’ın yanına götürüldü. Hz. Osman ona pek sert bir muamelede bulundu, yalancılıkla töhmetledi. Onu savunmak isteyen Hz.Ali’ye (Keremallahu Vechu) de kötü sözler söyledi. Sonunda Medine’den çıkıp Rebeze’ye gitmesini söyledi ve onu hiç kimsenin uğurlamamasını emretti. Mervan’ı yanına katıp gönderdi. Ebu Zerr ihtiyardı; saçı, başı ağarmıştı. Kendisini Hz. Ali, Abbas oğlu Abdullah, (R.A) İmam Hasan (R.A) ve Hüseyin (R.A)’le Ammar bin Yaser (R.A) uğurladılar. Hz. Ali: “Ey Ebu Zerr” dedi. “Sen Allah için kızdın; onun için öfkelendin, ecrini(sevabını) ondan um!.. Bu toplum, dünyaları için senden korktu; sense dinin için korktun. ….Pek yakında bilir anlarsın kim kâr etmiş, kim daha fazla hasede düşmüş…” Evet, sevgili kardeşim.., Peygamber Efendimizin kendisi için “Ebu Zerr kadar doğru söz söyleyen yoktur.” dediği çok büyük bir sahabesi olan Ebu Zerr, 3. Halife Osman (R.A) tarafından Rebeze’ye sürgüne gönderilmiş ve orada sefalet içinde hayatının geri kalan kısmını ölünceye kadar sürgünde geçirmiştir. Ebu Zerr de Ehlibeyt taraftarlığı ve haksızlıklara karşı mücadelesi yüzünden eziyete uğratılmış ve sefil bırakılmıştır. (Asım KÖKSAL, İslam Tarihi Mekke devri.) Evet, sahabeler arasında bile dünyalık ve depdebelikler için kavgalar, çekişmeler olmuştur.Bir kimse dünyalığı çok severse dini meseleleri geri plana iter.Böyle yapmakla felaketini ve helakını hazırlamış olur... Konu MEÇHUL ADAM tarafından (12-18-2014 Saat 23:24 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#49 |
![]() lacivert koltuk demisti birisi
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#50 |
![]() Şerefsizlik yapma Bay MC! O imzanı alır başına çalarım! Bana küfürle saldıracağına fikirlerle karşıma gelsene! Azıcık insan ol; azıcık!
Sonsuza kadar zavallısınız ve zihniyetiniz sonsuza kadar kaybetti Allah'a şükürler olsun. İslam ile küfrün savaşında sonsuza kadar kazananlar İslam ve Müslümanlar olmuşlardır; küfr ve kâfirler ise sonsuza kadar kaybetmişlerdir hamdolsun. Konu Cihannur tarafından (12-18-2014 Saat 23:56 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |