|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
"27 Mayıs askeri darbesini hep utanarak hatırlıyorum. CHP’li bir ailem vardı. O dönemin şartlanmışlığı içinde Demokrat Partililere büyük bir hınç duyuyor, onlara yapılanları ‘az bile’ diye tanımlıyordum. 15 yaşındaki çocuk kafamla “Neden haklarında idam kararı verilenlerin 15’i değil de 3’ü asıldı” şeklinde anormal bir üzüntü yaşadığımı bile hatırlıyorum. Yüreğimize böylesine bir düşmanlığın ve intikamcılığın yerleşebilmesine izin veren siyasi kültürü maalesef daha uzun yıllar boyunca yoğun şekilde irdelememiz gerekiyor. Şundan eminim ki o gün bu idamları ve baskıları savunan kültür, kısmen bugün de içimizde yaşıyor. Bir askeri darbe olsa ve ülkenin yöneticileri benzer muamelelere uğrasalar bundan büyük bir mutluluk duyabileceğini hissettiren bir kitlenin hâlâ var olması acı verici ve tuhaf." Mesajıma çarpıcı bir alıntıyla başlamak istedim. Yukarıda yer verdiğim satırları, Oral Çalışlar'ın, Radikal internet sitesindeki 27 Temmuz 2011 tarihli "Yassıada'da Darbe Utancı" başlıklı makalesinden alıntıladım. İşte bu alıntı da kesin olarak kanıtlıyor ki mesele AK Parti ya da AK Parti'nin politikaları değil. Laikçilerdeki AK Parti'ye olan düşmanlığın sebebi kesinlikle ve kesinlikle AK Parti değil! Laikçiler daha önce Demokrat Parti'ye de düşmandılar, Demokrat Parti'den sonra Adalet Partisi'ne düşman oldular. Daha sonra Anavatan Partisi'ne düşman oldular, şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AK Parti) düşmanlar. Döneminde Adalet Partisi'nin Genel Başkanı Süleyman Demirel'in şöyle bir şeyler dediğini duymuş ya da okumuştum: "Vatandaşa bize oy vermeyin diyemeyiz ki birader!" Bu kısa izahattan sonra şimdi de meselenin özüne ineyim müsaadenle. Türkiye'nin 100-150 yıldır temel meselesi modernleşmedir. Modernleşmeye temelde toplumumuzun genelinde itiraz yoktur. Yani modernleşelim diyenlerle modernleşmeyelim diyenler ayrımı yoktur. Toplumumuzun çok büyük çoğunluğu modernleşmeden yanadır. Peki kavga nerden çıkıyor? Bu sorunun cevabı şudur: Türkiye'de iki tür modernleşme algısı ve talebi vardır: 1- Dinimize, tarihimize, kültürümüze, bütün değerlerimize bağlı olarak ve bağlı kalarak modernleşelim diyenler (yerliler) 2- Dinimize, tarihimize, kültürümüze, bütün değerlerimize bağlı olarak ve bağlı kalarak modernleşmemiz mümkün değildir; modernleşmemiz için kendimizden, özümüzden koparak batılılaşmamız (gâvurlaşmamız) zorunludur diyenler (yabancılaşmışlar). İşte Türkiye'de 100-150 yıldır yaşanmakta olan kavganın temeli budur. Ben bu yabancılaşmış şahıslara; kendi ülkesine, kendi milletine, kendi değerlerine yabancılaşmış hatta düşman olmuş o şahıslara Self Hating Negroes (Kendilerinden Nefret Eden Zenciler) sendromundan mülhem Self Hating Türkümsüler (Kendilerinden Nefret Eden Türkümsüler) diyorum. İsimlerine bakıyorsun Türk ismi, hayatlarına bakıyorsun gâvur yaşantısı! O yüzden bunlara Türkümsü diyorum. Türkümsüler çünkü Türk'e benziyorlar ama Türk gibi de değiller. Bunlar varoluşlarından nefret edecek duruma düşmüş patolojik vakalar ve tedaviye ihtiyaçları var. Biz Müslümanız, biz Türküz. Bizim batılılaşmaya da (gâvurlaşmaya) doğululaşmaya da ihtiyacımız yok! Müslüman olarak da Türk olarak da; özümüze, kültürümüze, değerlerimize bağlı olarak ve bağlı kalarak da modernleşebiliriz ve bugüne kadar yaşadığımız hayatlarımızla ve siyasetimizle bunun böyle olduğunu apaçık ve reddedilemez bir gerçeklikle kanıtladık. Yani sorun AK Parti'de ya da Demokrat Parti'de değil; sorun, onlara varoluşsal olarak itiraz eden, özünden, değerlerinden kopmuş olan Self Hating Türkümsüler'de. AK Parti'nin İzmir'deki durumuna gelirsek... Dindar Kürtlerin önemli bir bölümünün 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde oylarını HDP'ye verdiğini biliyoruz. Ama şu da var ki dindar Kürtlerin siyasi partisi dindar ağırlıklı merkez sağ parti AK Parti'dir, solcu HDP değil! Dindar Kürtlerle solcu HDP arasında doku uyuşmazlığı vardır. Burada iki misal vereyim. Solcu HDP, meclis başkanlığı seçiminde CHP'nin adayı solcu Deniz Baykal'ı desteklemiş ve 50 civarında HDP milletvekili oylarını solcu Deniz Baykal'a vermişlerdir. Bir diğer misal de HDP'nin RTÜK adayıdır. Solcu HDP, RTÜK'e Sosyalist Demokrasi Partisi'nin 2. Genel Başkanı Filiz Koçali'yi aday göstermiştir. HDP'ye oy vermiş olan dindar Kürtler, solcu HDP'nin solcu Deniz Baykal'a ve sosyalist solcu Filiz Koçali'ye verdikleri desteklerden memnun değillerdir diye düşünüyorum. Solcu HDP'nin dindar Kürtleri uzun vadede kendi çatısı altında tutmasının imkânı olmadığı kanaatindeyim. Bu yüzden önümüzdeki seçimlerde hem Türkiye'nin genelinde hem de İzmir'de dindar Kürtlerden daha yüksek oranda oylar alacağımızı tahmin ediyorum.
![]() Konu Cihannur tarafından (08-05-2015 Saat 14:09 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|