|
![]() |
#1 |
![]() Abdurrahman Dilipak
![]() The Cemaat, "Cemaat"e karşı.. Aslında siz bunu Cemaat, “The Cemaat”e karşı şeklinde de okuyabilirsiniz. “Bu ne demek” derseniz, açıklayayım. Hani bir AK Parti ve bir de AK Parti içinde AKP’liler var ya, işte böyle bir şey. “Cemaat” derken, bir sürü cemaatten söz etmek mümkün. Ya da paralel yapı için bu sıfatı kullanmak da mümkün. Halk dini topluluklar için hep bu “cemaat” tanımını kullanıyor ama, bana kalırsa, işin aslı ve doğrusu, Müslümanlar tek bir ümmet, tek bir millet, tek bir cemaattir. Yok ille de teknik anlamda cemaatten söz edecek olursanız, 3 kişi bir araya gelince bir cemaat oluşturur. Bu arada şunun da altını çizelim, her cemaat denen grubun içinde belli bir “The Cemaat” oluştu. Aynı şekilde servetle, güçle tanışan cemaat grubları içinde “derin yapılar” oluşmaya başladı. Tabii bunu kendileri bir türlü kabul etmek istemeseler de bu böyle.. Bu da sürpriz değil aslında. Bu yazımda “Cemaat” ve “The Cemaat”den kastım, paralel yapının yeşil kabuğu ile, mor kriptoları.. Cemaat içinde derin bir hesaplaşma ve ayrışmanın eşiğindeyiz.. Zaten 2016’dan itibaren gelecek günler geçen günleri aratacak onlar için. İtiraflar ve ele geçen bilgi, belge ve tanıklar, diğer ülkelerdeki gelişmeler ışığında birçok gerçek ortaya çıkacak. Artık “diyalog” ve “hoşgörü”den söz eden yok. Dini argümanlar da terk edildi. Esoterik yorumlar ve Kehanetlerin de içinin boş olduğu görüldü. “Hoca efendi”, “kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede” pozisyonuna düştü. Artık ABD’de rahat değil.. Hatta Kanada’ya gittiği söyleniyor. Kendi içlerinde ciddi bir çatışma yaşıyorlar.. Halen paralel yapı, seküler, kripto, hatta gayrimüslim yabancı birtakım unsurlar tarafından yönetiliyor. İş başa düştü. Kehanet gibi lanet seanslarının da suyu çıktı. Geçen gün boğazdan motorla geçerken o “camia”dan iki gazeteci ile karşılaştım. Konuştuk biraz. Bu çevreden çok fazla tanıdığım var. Ben bu olaylar patlamadan 6 ay önce yazdığım yazıdan önce bu çevreleri de, iktidar çevrelerini de uyardım ama kimseyi inandıramadım. İktidar çevreleri işi abarttığımı düşünüyordu ve konu ile ilgili iddiaları komplo olarak görüyordu, “Cemaat” ise kendi dışındaki herkesi hafife alıyordu. Uçuyorlardı. “Özgül ağırlıkları”na çok güveniyorlardı. Cemal Uşşak’ı defalarca aradım, hatta karşılaştığımda gidişatın kötü olduğunu söyledim ama sadece sükut etti. Aylar öncesi o yazım ve uyarılarımı cemaat tekzib etti, AK Parti komplo olarak değerlendirdi.. Yeni Akit patron ve yazarları ile, cemaatin önde gelen isimleri olay patlamadan aylar önce bir yemekte bir araya geldik. Söylediklerimizi tebessümle dinlediler. Sonra bildiklerini yapmaya devam ettiler. Olan oldu. Peki şimdi ne olacak? Olacak olan belli. Bu, uluslararası sistemle birlikte hareket eden yapının devleti ele geçirme operasyonu sonuna kadar devam edecek.. Hareket artık dini karakterini büyük ölçüde kaybetti. Ama hareketin en dışında yer alan yeşil kabuk hâlâ işin farkında değil. Dehşetli bir AK Parti düşmanlığı yapıyorlar. Kin, öfke, nefret yüklüler. Kendi abi ve ablalarını, hocalarını suçlamak yerine iktidarı suçluyorlar.. Çünkü işin ucu kendilerine dokunuyor. Hâlâ himmet toplayan memurları, öğrencilere burs toplayan hamiyet sahibi insanlar gibi görüyorlar.. Soruları çalıp dağıtanlar onlara göre masum. Dershanelerdeki öğretmenlerin işsiz kalmaları ve dışlanmalarından dolayı iktidarı suçluyorlar.. Aslında HDP’lilerle, KCK’lılarla, BÇG’lilerle, ÇYDD, ADD ile aynı mantığı kullanıyorlar. Celal Şengör de aynı mantığı kullanıyor. Çaycı iken kayınbiraderi üzerinden, onun üzerine kayıtlı otobüs sahibi olan, doğudan batıya her hafta garip yolcuların yükleri arasında eroin taşıyan adamın masumiyetinden söz eder gibi, paralel yapının kripto elemanlarının masumiyetine inandırmaya çalışıyorlar insanları. Öte yandan, bunlara inanan, kanan birileri, eğer bu suçlara alet olmamışsa, sadece aidiyeti yüzünden suçlanmamalı. Hem zaten operasyonlar başlayana kadar herkes gidip hocaefendinin elini öpmüyor mu idi.. Sapla saman karıştırılmamalı. Bu işe bulaşıp, sonra pişman olanların etkin pişmanlıktan yararlanmaları sağlanmalı. Varsayalım suçlu ve vaz da geçmiyor. Suçlunun da hakları var, suç ve ceza orantılı olmalı. Hepsinden önemlisi, bu iş cadı avına dönüştürülüp, herkes aynı derecede suçlu imiş gibi bir hava oluşturulmamalı. Yani geri dönüş kapısı hep açık olmalı. Bir topluluğa olan öfkenin birilerini onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerek. Dış tehdit ve baskı, dışlanmışlık, hain, ajan damgası yemek bunları panikletmiş durumda. Dışarıya çıkınca yalnızlaşacaklarını, suçlanacaklarını, dışlanacaklarını düşünüyorlar, onun için dayanışıyorlar.. Cemaat de bu havayı kışkırtıyor. Ama o eski hava yok. İletişimleri, eğitimleri, eğitim ve dua seansları artık eskisi gibi değil. AK Parti düşmanlığı, mağduriyet, mazlumiyet üzerine kurulu bir dünyaları var ve bir yandan da kendi içlerinde, siyaset, para ilişkileri, işsizlik, yardımlaşma konusunda ciddi bir sorun yaşıyorlar.. Kehanetlere dayalı beklentileri bir yandan canlı tutulmaya çalışılırken, öte yandan bir sorgulama da başlamış gibi. Kripto bazı kişilerin konuşmamaları için üzerlerinde ciddi bir baskı var. Satıp savup kaçmak isteyenler var. Kimi psikolojik terapi alıyor, kimilerinin hafızası hipnoz seansları ile silinmeye çalışılıyor. Kimin bundan sonra ne yapacağı belli değil. Biri başka yere gidecekse, ne zaman nereye gidecek, eldeki bilgiler ve paralar kime nasıl aktarılacak, buna kim karar verecek, bu belli değil. Varolan o sistem çöktü, zincir kırıldı. Birileri korku ve panik içinde hesap pusulalarını imha ettiği için kimin üzerinde ne kadar para var, onlar da karışmış vaziyette. Dinleme kayıtları, kasetler, örgütün gizli arşivi, bu işlerle meşgul muvazzaf ve başka işlerde çalışan insanlar arasında iletişim, hiyerarşi ve bundan sonra izlenecek yol konusunda ciddi bir kafa karışıklığı var.. Bu kişiler hakkında bulundukları ülkelerde de sorunlar yaşanıyor. Yabancı istihbarat örgütleri de artık bu kişilerin, paraların ve gizli bilgilerin peşinde.. Anlayacağınız hem cemaatin, hem de The Cemaatin durumu hiç iç açıcı değil. 28 Şubat’ta holdinglerin çöküş günlerini hatırlatıyor bana. Cemaat ve The Cemaat birbirini suçluyor, bu işlerin bu noktaya gelmesinden.. Bu arada, bu cemaat dediğiniz yapıya inanan insanların 25 yıldır farklı bir dini inanış ve önderliğe inandıklarını, tam da iktidara el koyarak yeni bir altın çağın kurucu önderleri olmayı hayal ederken, bu yeni din algısı dahil, tüm hayalleri ve itibarlarını kaybetmenin ötesinde hain damgası yemelerinin sebeb olduğu travmayı düşündüğünüzde bu kişilerin nasıl bir haleti ruhiye içinde olduklarını daha iyi anlarsınız. Her şeylerini kaybettiler, dinleri, dünyaları ve gelecek hayallerini, makam ve paralarını, her şeylerini.. Kolay değil.. Selâm ve dua ile.. Kaynak Yeni Akit 28.11.2015
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Süleyman Özışık
![]() Gübre gibi toprağa dökülenler... Gezi olaylarından kısa süre önce Emniyet Teşkilatı'ndan atılan 7 polisin Taksim'de toplanan halkı tahrik ettiğine dair bilgi ve belgeler elime geçtiğinde içim dehşetle dolmuştu. 7 polisin Gülen Cemaati'ne bağlı olduğunu öğrendiğimde, hizmet hareketiyle aramdaki o sarsılmaz olduğuna inandığım bağ bir anda kopmuştu. Ancak herşeye rağmen bir Müslüman olarak kendilerini uyarma gereği hissetmiştim. Bu uyarıları dershane tartışmalarının yaşandığı dönemde de bıkmadan, usanmadan sürdürmüştüm. "Henüz herkesin saygınlığını kaybetmeden varacağı bir çıkış kapısı var. Bunu yapmazsanız sonunuz hüsran olacak" dediğimde en büyük hakareti cemaat mensuplarından duymuştum. Tam da "Bu iş böyle yürümez. Bir yerde aklıselim devreye girer ve olaylar çözülür" dediğim dönemde 17/25 Aralık operasyonları yapıldı. Beni o dönemlerde takip edenler iyi hatırlayacaktır. 17 Aralık operasyonunu savunanlardan biriydim. Adı geçen 4 bakanın hesap vermesi gerektiğini, aksi taktirde AK Parti'nin paramparça olacağını söyledim o günlerde... Bugün hala aynı fikirdeyim. Şayet 25 Aralık darbe operasyonu yapılmasa bugün cemaat dimdik ayakta, AK Parti ise dibe vurmuş olacaktı. Sabırsızlanıp Erdoğan'ı ve oğlunu tutuklamaya çalışanlar, AK Parti'yi yüceltip cemaati bitirmiş oldu. Uzatmayayım... 25 Aralık darbe girişiminden sonra yaşananlara hepimiz gün be gün şahit olduk. "Ya bu ülkeyi bize bırakırsın, ya da Menderes'le Özal'a katılırsın" diyenlerin kaybettiğini gördük. Erdoğan kaçacak diyenlerin tamamı mukaddes mekanları Amerika'ya hicret etti. İsminin sonuna "Hocaefendi" yazmaya özenle dikkat ettiğimiz Fethullah Gülen'in hoca olmadığı gibi, efendi biri olmadığını da öğrenmiş bulunduk. Dindar insanların himmet paralarıyla kurulan Samanyolu TV'nin PKK'nın yayın kanalı haline dönüştüğünü, cemaatin HDP ve CHP'yi desteklediğini ızdırap içinde seyrettik. Filistin'de katledilen mazlumlara, "terörist", TSK'nın etkisiz hale getirdiği PKK'lı teröristlere "Şehit" diyebilecek kadar alçaklaştıklarını kahır içinde izledik. "Milletin kaderiyle oynayalım, devletle restleşelim, istediğimiz haltı yiyelim, dışarıdan aldığımız emirleri uygulayalım" düşüncesiyle hareket eden bir yayın grubuna dünyanın hiçbir yerinde madalya takmazlar. Hele bu ülke Türkiye ise yaşam şansı vermezler. Vermediler de... Sen halkın seçtiklerine hareket çekersen, onlar da sana hareketin alasını çeker. Bir gece çekerler 13 kanalın fişini, sen de "Yahu bari Yumurcak TV açık kalsaydı" diye ağlayarak yalvarırsın ama nafile... Fethullah Gülen, "Kim paralel örgütse Allah onların belasını versin. Evlerine ateşler salsın" diyordu. Beddualar iki gün önce bahsettiği adrese ulaştı! Hiç ama, hiç üzülmüyorum! Kendi yüksek egolarında, kendi ürettikleri nefretin içinde boğuldular. Kendilerini samimiyetle uyaranları düşman, Fuat Avni, Emre Uslu, Önder Aytaç, Faruk Aslan gibi avanakları dost ve rehber edindiler. Sonuç tam da Fethullah Gülen'in dediği gibi oldu... Hazana maruz yapraklar gibi savrulup gittiler. Kendilerini bir şey görenler, yapraklar gibi toprağa gübre olarak döküldüler. Kaynak İnternet Haber 16.11.2015 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Bekir Berat Özipek'in 6 Ocak 2014 tarihinde Hür Fikirler sitesinde yayımlanan ve 17 Aralık 2013 Dostmodern darbesi sürecini en iyi anlatan ve kanımca o dönemin simge makalesi olan "Bir Cemaatin İntiharına Şahitlik Etmek" makalesiyle başlayan süreçte gelinen aşamada son nokta, Gülen Cemaati'nin televizyon kanallarının uydudan indirilmesi sonrasında Süleyman Özışık'ın 16 Kasım 2015 tarihinde İnternet Haber sitesinde yayımlanmış olan "Gübre Gibi Toprağa Dökülenler" makalesiyle konulmuştur.
Bu sürecin en başından itibaren Fethullah Gülen'i ve Gülen Cemaati'ni çok uyardık. Yapmayın etmeyin dedik ama dinletemedik. Dinî bir cemaatin siyasi bir cemaat hâline dönüşmesinin ve kendini dindar bir cemaat olarak tanımlayan o cemaatin Türkiye'de dindarların ana partisi AK Parti'ye saldırmasının yanlışlığını dilimiz döndüğünce anlattık. Kimseyi dinlemediler ve yanlış siyasetlerini bodoslama sürdürdüler. AK Parti'ye bütün güçleriyle saldırdıkları hâlde AK Parti, 30 Mart 2014 Yerel Seçiminde % 45 oranında oy alıp büyük ve ezici bir seçim zaferi kazandıktan sonra da yanlışlarından vazgeçmediler. Oysa akıllarını kullansalardı AK Parti'nin aldığı o % 45 oydan sonra AK Parti'ye açtıkları savaşı sona erdirirlerdi. Gülen Cemaati'nin anlamadığı şey şuydu: Hiçbir şekilde kazanmalarının mümkün olmadığı bir savaşa giriştiler. AK Parti'ye karşı verdikleri savaşta sonsuzda bir bile kazanma ihtimalleri yoktu. Çünkü AK Parti seçimlerde kazandı ve tasfiye ediliyorlar yani kaybettiler; tersi olsaydı ve AK Parti seçimlerde kaybetseydi de Gülen Cemaati kazanmış olmayacak, o zaman da kaybetmiş olacaktı. Çünkü AK Parti'nin seçimlerde kaybetmesi ve CHP ile MHP'nin ve belki HDP'nin de kazanması, dindarların kaybetmesi anlamına gelecekti. Dindarların kaybetmesi de hiç şüphe yok ki Türkiye'nin en büyük dinî cemaati olan Gülen Cemaati'nin de kaybetmesi olacaktı. Kazanma ihtimallerinin hiç olmadığı ve kaybedeceklerinin kesin olarak belli olduğu bir savaşa hangi akılla giriştiler, böyle bir akıl tutulmasına nasıl kapıldılar anlamak mümkün değil. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın bunlar günümüzün Haşhaşileri diyerek yaptığı nitelendirmeyi âdeta haklı çıkarırcasına hipnotize bir hâl söz konusu. Daha da kötüsü şu ki, Bir Kısım Gülen Cemaati'nin Gülen Cemaati'ne yaşattığı şey bilerek isteyerek Mankurtlaşmadır. Kendini dindar olarak tanımlayan bir cemaatin, Türkiye'de dindarların ana temsilcisi AK Parti'ye saldırması gerçekte kendine saldırmasıdır ve bu da Mankurtlaşarak hem kendi ontolojisini yani kendi varlığını inkâr etmesi hem de kendi varlığına düşman olmasıdır. Korkunç bir yıkılış, çöküş, bitiş. İlk düğme yanlış iliklenmişti. Gülen Cemaati kurulurken bu cemaatin yapılanması baştan yanlış yapılmıştı. Başlangıçtaki yanlış, ilerleyen süreçte düzeltilemedi. Ve bu hikâye, Bekir Berat Özipek'in, "Bir Cemaatin İntiharına Şahitlik Etmek" makalesinde isabetle tahlil ettiği gibi 'intiharla' sonuçlandı. Konu Cihannur tarafından (11-29-2015 Saat 04:07 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Ahmet Hakan Coşkun
![]() Cemaat'in Türkiye'ye yaptığı en büyük kötülük Şu "Cemaat" denilen yapı... - Devletin derinliklerine öyle pervasızca sızdı ki... - Kendisine bağlı savcı, polis ve yargıçları öyle sakınmasızca kullandı ki... - Kaset maset işlerine bulaştığına dair algıyı öyle korkusuzca pompaladı ki... - Her taşın altından çıkabildiği izlenimini öyle net biçimde verdi ki... Tuhaf bir sonuç çıktı ortaya. Şöyle bir sonuç: - Hırsızlık yaparken enseleneninden... Trafikte hız yaparken yakalananına... - Yolsuzluk yaparken suçüstü yapılanından... Görevini ifa ederken beceriksizlik sergileyenine... - Parti içi sorunlardan bunalmış parti liderinden... İstediği makama gelememiş bürokrata... - Aykırı çıkışlar yapan herhangi bir yetkiliden... Ayağına taş değen herhangi bir şahsiyete... Memlekette azıcık uyanık geçinen kim varsa... Hepsi ama hepsi... Bütün suçu “Paralel”e bağlayarak... Sorumluluktan, suçtan, günahtan, beceriksizlikten falan... Arınıp kurtulmaya başladılar. “Cemaat”in Türkiye’ye yaptığı çok kötülük var ama bence en büyük kötülük budur. Hürriyet 03.03.2016 |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bekir berat özipek, bir cemaatin intiharına, şahitlik etmek |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|