|
![]() |
#1 |
![]() AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık sistemi konusundaki mevcut pozisyonları, şairin 'akıl olmazların zoru içinde' ifadesini hatırlatıyor. Açayım.
Akıl olmazların zoru içinde 1: AK Parti'nin TBMM'de 317 milletvekili var. TBMM başkanı AK Partili olduğu ve TBMM başkanının oy kullanma hakkı olmadığı için AK Parti'nin mecliste oy kullanabilecek 316 milletvekili bulunuyor. Bu durumda AK Parti'nin, başkanlık sistemini muhtemel bir anayasa değişikliğiyle TBMM'den geçirebilmek için gerekli en az sayı olan 330 sayısına ulaşabilmek için diğer siyasi partilerden en az 14 milletvekilinin oyuna ihtiyacı var. CHP, MHP ve HDP'nin 3'ü de başkanlık sistemine karşı olduklarını açıkladıkları için, AK Parti'nin muhalefetten en az 14 milletvekilini başkanlık sistemi için oy kullanmaya ikna etmesi çok zordur. Akıl olmazların zoru içinde 2: AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, başkanlık sistemi konusundaki ikinci 'akıl olmazların zoru içinde' olan zorlukları, başkanlık sistemine milletimizin karşı olmasıdır. Milletimiz, başkanlık sistemine karşıdır. Yapılan ve objektif olan tüm kamuoyu araştırmalarının sonucunda halkımızın başkanlık sistemine karşı olduğu açıkça gözükmektedir. AK Parti'nin, başkanlık sistemini ısrarla istemesine rağmen halkımızda başkanlık sistemine ortalama olarak % 60 civarında karşıtlık, % 40 civarında ise destek vardır. AK Parti, kendi tabanının üçte bir civarında bölümünü bile -ben de dahil olmak üzere- başkanlık sistemine ikna edememiş durumadır. Bu durum da eğer başkanlık sistemi TBMM'den geçse dahi muhtemel bir halk oylamasında başkanlık sisteminin halk tarafından kabul edilmesinin çok zor olduğunu gösteriyor. Akıl olmazların zoru içinde 3: AK Parti'nin ve Erdoğan'ın, başkanlık sistemi konusundaki 'akıl olmazların zoru içinde' zorlukları sadece mevcut durumda olması çok zor olan TBMM'de 330 milletvekilini bulmak ve halk oylamasında da mevcut durumda olması çok zor olan en az % 50 + 1 oyu bularak başkanlık sisteminin halk oylamasında kabulünü sağlamak değildir. AK Parti'nin ve Erdoğan'ın bunların dışında üçüncü bir 'akıl olmazların zoru içinde' zorlukları da şudur: Ben yaptım oldu denilerek yasalaştırılmış muhtemel bir otoriter başkanlık sisteminin uygulamaya konulduktan sonra da hep tartışma konusu olması ve sistemin oturmayarak değiştirilmek istenmesi ihtimali. Halkın çoğunluğunun istemediği ve AK Parti dışındaki TBMM'deki üç muhalefet partisi olan CHP, MHP ve HDP'nin karşı olduğu başkanlık sistemi bir şekilde yürürlüğe konulsa bile hep tartışma konusu olabilir. Başkana kanun hükmünde kararname çıkarabilme, yasamanın bütçe yapma yetkisine müdahale edebilme yetkisi verme ve başkana yasamayı fesh edebilme gibi başkanlık sisteminin özüne aykırı uygulamalar içeren sözde başkanlık sistemi özde tek adam yönetimi modeli getirilirse, Türkiye hem demokraside mevcut duruma göre geriye gitmiş olacak hem de devamlı tartışılacak bir modele geçilmiş olacaktır. Mevcut durum AK Parti ve Erdoğan için tam bir 'akıl olmazların zoru içinde' durumudur. Bakalım nasıl gelişmeler yaşanacak, yaşarsak göreceğiz. Şunu da ilave etmek isterim: AK Parti eğer başkanlık sistemine geçmek istiyorsa önereceği sistem gerçek bir başkanlık sistemi olmalı yani tam kuvvetler ayrımı içeren bir başkanlık sistemi olmalıdır. Bunun için önerilerimi maddeler hâlinde sıralayayım: 1- AK Parti'nin önermesi gereken başkanlık sistemi, tam bir kuvvetler ayrımı içeren model olmalıdır. Yasama, yürütme ve yargının faaliyet alanları açık ve net bir biçimde ve tamamen birbirlerinden ayrılmalı ve hiçbir kuvvet, diğer kuvvetin faaliyet alanına müdahale edememelidir. 2- Başkana kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilerek TBMM'nin yasa yapma yetkisinin başkan tarafından gasp edilmesi gibi bir uygulamaya asla izin verilmemelidir. Böyle yapılarak başkanlık sistemin özünden koparılmasına yol açılmamalıdır. 3- Başkana TBMM'yi yani yasamayı fesh etme gibi başkanlık sistemini özünden koparan bir uygulamaya izin verilmemelidir. Yürütmenin yasamanın üstünde bir konuma geçmesine fırsat verilmemelidir. 4- Üç kuvvet (yasama, yürütme ve yargı) arasında üstün olan kuvvetin, kendisine ve diğer kuvvetlere şekil verme hakkının bulunmasıyla yasama kuvveti olduğu gerçeğinin kabul edilmesi sağlanmalıdır. Yasamanın yasa yapma yetkisine ve bütçe çıkarma yetkisine müdahale edilebilecek bir düzenlemeye gidilmemelidir. Başkan, yasamanın çıkarıdığı yasaları veto edememeli, sadece bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye gönderebilmeli, başkan tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderilen yasalar, nitelikli çoğunlukla değil basit çoğunlukla ya da salt çoğunlukla kabul edilebilmelidir. Ve başkan, basit çoğunluk ya da salt çoğunlukla ikinci kez önüne getirilen yasaları onaylamak zorunda olmalıdır. Eğer sert kuvvetler ayrımının bulunduğu gerçek bir başkanlık sistemi isteniyorsa yukarıda önerdiklerim gibi uygulamaların yapılması gerekmektedir. Tek adam yönetimi sözde başkanlık sistemi değil sert kuvvetler ayrımının bulunduğu özde başkanlık sistemi getirilmek isteniyorsa, yapılması gereken şey yukarıda önerdiklerim gibi uygulamaları içeren bir başkanlık sistemi önerilmesidir.
![]() Konu Cihannur tarafından (11-30-2015 Saat 22:53 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
başkanlık meselesi, başkanlık sistemi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|