|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak rahim er türkiye gazetesi yazıları****
YEDİ İKLİMİ HAKK’A DAVET! *yeryüzünde hakkında en çok şiir yazılan bayrak Türk Bayrağıdır Merhum Arif Nihat Asya’nın “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü” diye meth-ü senâ ettiği Bayrak,övgülere layıktır. Bayrağımız, istiklâlimizin alemidir. göze en güzel görünen bayrak Türk Bayrağıdır. bebek doğduğunda sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur. Bebek, beşiğinde etrafını büyüklerini namazda* görür. rafta Mushaf-ı şerif yanında al bayrak asılıdır. *Bayrağımız, 15 Temmuz’da serdengeçtileri, Afrin’de Mehmedciği* arkasına alıp hainlerin ve düşmanın üstüne koşan korkusuz bir yiğittir Türk Bayrağı mübarektir harplerimizde zaferlerimizde* yaşar inşaat bitince Bayrak asılır, oğlan çocuk sünnet olunca Bayrak asılır, kız çocuk gelin edilince Bayrak asılır. Evlât askere uğurlanırken şehidlik şanına yükselen ev ve* mahalleye Bayrak asılır. Bayrağımızın vazifesi, Mehmetciğe rehberlik etmektir. Bayrağın, sancağın düşmemesi, düşman eline geçmemesi şarttır. Bu yüzden can verilir, Bayrak teslim edilmez. Bayrak, istiklaldir, hürriyettir, namustur. *Sultan l. Murad'ın 1389 I. Kosova Meydanında Muharebe gecesinin ay ışığında gökyüzündeki ay ve hilal yerdeki şehidlerin kanında buluşarak bugünkü ay-yıldız olurlar. Hilal, Allahü teâlânın ismi şerifinin ilk harfi Elif’in, yıldız Peygamberimizin -ismi şerifinin ilk harfi Mim’in san’atkârca* şekillenmesiyle ay-yıldız hâline gelmiştir. Bayrağımıza, tarihin derinliklerinden, üç hilallerden süzülerek Sultan ikinci Mahmud* zamanında bugünkü şekli verilmiştir. Osmanlı Devlet Arması 19. Asır eseridir. Son şeklini 17 Nisan 1882’de hamid Han zamanında almıştır. Camilerde minberin bir yanında sancak, diğer yanında bayrak asılıdır. Biri Şanlı Peygamber adınadır Diğeri ümmet adınadır harp kararı, cihad fermanı, meydanda Sancak altında okunur.*güney hudutlarımızda yedi düvele karşı beka mücadelesi verilir, düşman mağlup edilirken*ay-yıldızlı mukaddes *Bayrağımız, *yükseklerdeki bir kartal gibi Mehmedciğin cesaretine cesaret katmakta, yol göstermektedir.15 Temmuzda hainler perişan edildiyse, Fırat Kalkanı destanı yazıldıysa, Afrin fethedildiyse Türk Bayrağının, aşka getiren, birleştiren, coşturan bize bizi hatırlatan Allah ismiyle Peygamber isminden nakışlı, şehid kanlı Bayrağımızın büyük payı vardır.Bizde öpüp başa konan dört kıymet vardır:-Kur’ân.-Ekmek. -Bayrak.-Ana-Baba eli.Kur’ân’ın yolunda gidildikçe, ekmeğe şükredildikçe, Bayrak uğruna ölündükçe, büyüklerin eli öpüldükçe şehitlerimiz ve ecdat kabrinde rahat* uyusun Türk Milleti, Allah’ın lütfu keremi ve Peygamberler Peygamberinin himmetiyle yeniden ilâhî vazifesine devam edecektir. *Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi 1878 de Türk Rus Harbi’nde uğradığımız felaket üzerine Rumeli’yi, evladı-fatihan yurdunu kaybedince “Tarihçe-i Zağra” adlı hatıratında insanın kalbini titreten sözü söyler:-Aziz-i vakt idik; a’da zel’il* kıldı bizi! Arif Nihat Asya, bu inleyişten uzun bir mersiye yazar.Huda ki rûz-i ezelden asîl kıldı bizi,Resûl-i Ekreme vekil kıldı bizi:Taraf taraf, yedi iklimi Hakk’a davette Delil kıldı bizi.Üsküp evlâdı Yahya Beyatlı şunları söylemektedir İstanbul’dan Sofya’ya kadar mazi alevlendi kalbimde Türklük Avrupa’ya bir deniz dağlardan çekilmiş, lâkin tuzunu bırakmış. Bütün toprak Türklük kokuyor…” *Müslüman Türk’ün kokusunun sindiği yalnızca Rumeli değildir. Bayrağımızın ve Ezanımızın on asır boyunca yükseldiği her toprak Türklük kokmaktadır.Afrin türklük kokmaktadır Zağra’yı, Üsküb’ü, Haleb’i, Bayır-Bucak’ı, Kut’ül Amare’yi ve nice yüzlerce yeri milletin çocuklarına unutturanlar mahşerde nasıl hesap vereceklerdir? milleti Hüseyin Raci Efendi’yi, Yahya Kemal’i anlayamaz hâle düşürenler nasıl hesap vereceklerdir?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak rahim er türkiye gazetesi yazıları****
POSTMODERN İHANET! *Takvimler, 28 Şubat 1997 i gösteriyordu. Vatandaş tedirgin, hava kurşuni renkliydi. Yarınlar karanlıktı. MGK iki muhalif kanada ayrılmış olarak içtima etti”…9 saat süren toplantı bittiğinde laikliğin demokrasi ve hukukun teminatı olduğu söyleniyor, laiklik maddelerinin, tevhidi tedrisat kıyafet kanununun tatbik edilmesi, eğitimin 8 yıla çıkarılması, cemaat okullarının MEB’na devri, Kur’ân kurslarının teftişi, tarikatların kapatılması, kurban derilerinin derneklere verilmemesi, irtica sebebiyle ordudan atılan gerici subayları müdafaa eden ve orduyu din düşmanı gibi gösteren medyanın kontrol edilmesi *isteniyordu… *Geçmişi, 1970’lere dayanan Millî Görüş tüm kapatma dâvâlarına rağmen bir başka parti ismi alarak* siyasi mücadeleye devam etmekteydi. MGK, 28 Şubat’ta toplandığında RP seçimleri kazanmış ve DYP ile ortak hükûmet kurmuştu. Erbakan Başbakan Çiller Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanıydı.Demokrasi ve halk iradesi, böyle tecelli etmişti. asker, yargı, üniversite, iş adamı medya elitleri yerli ve millî olana karşılardı. Tek Parti zihniyetinin devamı 27 Mayıs cuntacı ve darbecileri Refah Yola düşmandı. Ellerinden gelse Allah demeyi yasaklayacaklardı. Kökleri dışarıdaydı. Mason, siyon ve kapitalizm uşağıydı *Kapalı kapılar ardında kirli oyunlar tezgâhladılar cunta müdahalesine haklı gerekçeler uydurdular 28 Şubattan önce ortalığı aczmendi” denen uzun âsalı, karanlık *bakışlı ürkütücü tipler doldurmuştu. uydurma tarikatlar türemiş, *onların istismar ettiği kadınlar ekranlarda zırlıyorlardı.Sincan Belediyesi, Kudüs Gecesi tertipledi. Bir piyeste Kudüs’ün işgali, Mescid-i Aksa’ya saygısızlık ve Filistin zulümü kınanmaktaydı. Siyonistlerin ayağına basılmıştı. İçerideki uşaklarını harekete geçirdiler. Sincan’da tanklar göründü. Neler oluyor? diye sorulduğunda 28 Şubat’ın kralı Orgeneral Çevik Bir, balans ayarı yapılıyor” dedi. 28 Şubat günkü MGK Kurul başkanı Başbakan Erbakan idi ama darbe bildirisi O’na karşıydı. Başbakan, utanç metnini imzalamadı. *Başbakan erbakan 4 Mart günü yumuşatılmazsa 28 şubat darbesini imzalamayacağını açıkladı.ve imzayı reddetti. medya algı operasyonuyla imzalamış gösterdi. 28 Şubat’ın yargıdaki kralı başsavcı Vural Savaş, “ülkeyi iç savaşa sürüklediği” iddiasıyla RP aleyhine kapatma davası açtı. şükür ki* millet oyuna gelmeyecekti. genelkurmay başkanlığı ticari şirketleri kara listeye aldı. 10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkanlığında bir salona dolduruldular.brifing verildi.çürük hukukçular, sıfatlarından hicap etmeyerek askerin yağdırdığı talimatları ayakta alkışlayıp cuntaya biat ettiler. Yargı, postalların altına paspas yapılmıştı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak rahim er türkiye gazetesi yazıları****
POSTMODERN İHANET! *Başbakan Erbakan 18 Haziran’da istifasını Cumhurbaşkanı Demirel’e verdi. Çiller, başbakan yapılsın diye istifa etmişti. Oysa Demirel, vazifeyi Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a verdi.ANAP, DYP’den küçük olduğu hâlde bu yapılabilmişti. Demirel,12 Mart ve 12 Eylül’de darbeyle devrildiği hâlde Postmodern Darbe” denen 28 Şubat ihanetine destek oluyordu. Demirel,* başı örtülü kızlara Arabistan’a gitsinler!” diye vicdanları yaralayan utanmaz bir laf edecektir. Yılmaz, *Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la beraber* ANASOL-D Hükûmetini kurdu.*darbenin asker, yargı, medya, üniversite ve hükûmet çerçevesi tamamlandı sıra zulümlere gelmişti. Darbeciler kendilerinden emindi 28 Şubat’ın bin yıl süreceğini ileri sürüyorlardı. Cunta, MGK kararlarına “28 Şubat Eylem Planı” adını vermişti. faşist dayatmaları*için Batı Çalışma Grubu adlı bir *şebeke kurulmuştu. Başlarında General Çevik Bir vardı. Vatandaşlar, fişleniyordu. İrtica iddiasıyla TSK, MEB, bürokrasi, adliye, üniversite tasfiye edildi. “Yeşil sermaye uydurmasıyla beyaz Türklerden olmayanlara* nefes aldırılmadı Basın hürriyeti bitirildi. *İmanının varlığı şüpheli* sözde ilahiyatçı akademisyenler, sahibinin sesi olarak* her akşam ekranlardan zehir kusmaktaydılar. Sabih Kanadoğlu, Vural Savaş, Yekta Güngör Özden, Çevik Bir, Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu cuntaya yaslanarak milletin değerlerine taarruz ediyordu. medya, sermaye,* üniversite, yargı 28 Şubat’ın uşağı olmuştu. Üniversite önleri dram ve gözyaşı doluydu. başı örtülü binlerce genç ve aileleri *mağdur ediliyordu. 15 Temmuz FETÖ’cü leri halkın seçtiği iktidara yüklenip “başaramadınız çekip gidin!” diye manşet atarak yardakçılık yapıyorlardı... *Postmodern Darbe ihanetinin asıl gücü FETÖ’cülerdi 28 şubatın darbecileri fetö teröristleri 15 Temmuz da işgal teşebbüsü ve darbe ihaneti ortaya çıktı. FETÖ’cüler, 2012’den itibaren Ergenekon davaları altında davaları sulandırarak *delil ve failleri sakladılar.28 Şubat’ın mahkemeye götürülmesi gerekir.Postmodern İhanet, bin yıl değil 10 yıl bile sürmedi.zararı çok büyük oldu.beyin göçü gerçekleşti yetişmiş insanlar harcandı ihanete muvaffakiyet nasip olmaz. *Darbecinin hesabı varsa Allah’ın da hesabı vardı 28 Şubat olmasaydı bugünkü iktidar doğmayacaktı.* Küfürbaz cuntacılar, Başbakan Erbakan’ı istifaya zorlamış, istikbal vadeden İBB Başkanı Erdoğan’ı “Minareler süngü diye şiir okuduğu için hapse atmışlardı. bugün o şiir, TRT ekranlarından haykırılmakta. 28 Şubat neyi yasaklamışsa bugün hayat bulmuş vaziyettedir Kukla krallar saklanacak delik arıyorlar. 28 Şubat’ın mağdurları duayla, zalimleri kötülükleriyle anılmaktadır.Herkes layık olduğuna kavuşur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak rahim er türkiye gazetesi yazıları****
*Sultan Abdülhamid sakin ve mütevazıydı Kibar bir insandı. Büyük-küçük herkese “siz” diye hitap ederdi.Yaz-kış her gün sabah 05.00 te uyanırdı. ılık su ile yıkanırdı.Güne sabah namazı, ve Kur’ân-ı kerim ile başlardı. Sabah namazını, mevsim elverişli ise Yıldız Sarayı bahçesinde eda ederdi Sade giyinir; mesaiye hazırlanması kısa sürerdi.Sabah namazından sonra Mekke Şerifi’nin gönderdiği Moka kahvesi ve kahvaltısı ikram edilirdi. Gün içinde kahve içerdi.Kahvaltısı ve yemekleri sade olur; sofrada kahve ile birlikte ekmek, tereyağı, yumurta gibi yiyecekler olurdu. *Devlet teamülü icabı kahvaltı ve öğünleri yalnız yerdi. Müşfika Kadınefendi yemeğe iştirak ederdi. Resmî davetlerde masası kalabalık olurdu. tütünü Mutki’den gelirdi.Kahvaltıdan sonra Harem Dairesine geçer, aile efradıyla Harem mensuplarının ihtiyaçlarını talimat verirdi. Harem’den sonra saat 10’da Selamlığa geçer devlet işlerine dair arzları kabul ederdi devlette her teferruata hâkimdi.tayin ve vazifelendirmeleri bizzat kendisi yapardı.Saray memurları, Sultana arz ederlerdi.-Sultan güne başlarken Avrupa gazetelerinin Devlet-i ali Osman ve şahsı için neler yazdıklarını dinler gerekli talimatı verirdi. *Sultanın mesaisi idari işleri tedvir eder dilekçeleri dinler, istihbarat alır, raporları inceler nazır ve sefirleri huzura kabul eder günü yoğun geçerdi. Abdülhamid Han-ı sani, yorulmak nedir bilmeyen bir azme sahipti. bıkıp-usanmadan çalışır o günkü işleri, ertesi güne bırakmazdı. Çalıma odasında sabahlardı Mesaisine ancak namazlarda ara verirdi.Öğle yemeğini saat 11-12 arası Haremde yerdi. Sofrası sade ve seçkin olur, sebze yemeklerini tercih eder Asla alkol kullanmazdı masada su, ve şerbet bulunurdu.*Öğle öğününde sofrada çok az miktarda et az miktarda sebze yemeği, börek ve meyve bulunur, yemekten sonra kahve içerdi. Kahvesi sade olur Yemeğini umumiyetle Boğaz yahut Marmara’yı gören odalarda yerdi.-Öğle yemeğinden sonra uzanır, sonra mesaisine dönerdi. yaverler ve erkanıyla sarayın bahçesinde gezinir, göletteki kayıkla gezinti yapardı Öğleden sonraki mesaide toplantılara riyaset eder, kabullerde bulunurdu. Öğle ile akşam arasında kısa bir teneffüsü olurdu. ahşap işleri yaparak çalışır ve dinlenirdi. Mimar Sinan, mimarlıkta ne ise Abdülhamid Han da marangozlukta odur. dünya çapında üstün san’atkârlardır. *Sultanın hayatında cuma günü kıymetli bir hazineydi Cuma namazına Yıldız Sarayının önündeki Hamidiye Camiine gider; namazını Hünkâr Mahfilinde eda ettikten sonra Saray’a me dönerdi. Bu gidiş-gelişe “Cuma Selamlığı” denir; ahali ve ecnebiler kendisini görmek için sarayı doldururlardı.Cuma, namazdan sonra nazırların ve sefirlerin huzura kabul günüydü.-Sultan, akşam yemeğini akşam namazından sonra yavaş yavaş yerdi. israftan uzaktı. Sofrada pirinç pilavı, buzlu şerbet, tatlı ve dondurma gibi yiyecekler olurdu. paşalarla devlet ricalini akşam yemeğinden sonra Selamlık’ta kabul ederek dinler emirleri verirdi. *Sultan yorgun düşmüşse Haremde istirahat ederdi.Haremde ailesiyle meşgul olur, şehzade ve sultanların Kur’ân-ı kerim ve dinî bilgilerini takip ederdi.Akşamları kütüphanede vakit geçirirdi Sultan, çok geç yatar erkenden kalkardı.hiç uyumadan iki gün boyunca çalıştığı olurdu. Devlet işleri beklemeyeceğinden gecenin her saatinde kapısının çalınırdı hiçbir devlet evrakını abdesti olmadan imzalamamıştır. Akşamları yatak odasında , Kur’ân-ı kerim ve kitap okurdu. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Kaynak rahim er türkiye gazetesi CÜCE VE DEV
*Türklerin “Kanuni”, Haçlı Avrupasının hayranlıktan Muhteşem Süleyman” dediği Kanuni Sultan Süleyman Han, Türklerin Hakanı, Müslümanların Halifesi, gayrı Müslim teb’anın adil hükümdarıdır. Seferde, harp hâlindeyken vefat etmiş bir şehiddir. yarım asra yakın süren Padişahlığında zaferler kazandırmış; devlet, zirveyi yakalamış, vatan topraklarımız 23 milyon 400 bin km2 gibi uçsuz-bucaksız bir çapa ulaşmıştır. Kanuni zamanı Güneşin en parlak anı, tam tepede olduğu vakittir. Devlet-i âli Osman, göz kamaştırıcı ihtişamına Kanuni ile kavuşulmuş, tepeye çıkılmıştır. *Kanuni Sultan Selim gibi bir dehanın hayrlı bir evladıdır. Atası Fatih, Balkanların, babası Yavuz, Arap coğrafyasıyla Kuzey Afrika’nın, Kanuni ise Rodos-Cezayir ve Orta Avrupanın fatihidir. Akdeniz Türk Gölü olmuştur Kanuni zamanında devlet, kuvvet ve kudret olarak, zirveye çıkmış millet ve medeniyet zirveyi*yaşamıştır. Padişah "Muhibbî" mahlasıyla üstad bir şairdir. İktidarında edebiyat, mimari, ilim, san’at, erişilmez çaptadır. Hazine ve maliye dünyanın en güçlüsüdür.3 kıtada kütüphane raflarında kıyamete kadar gelecek nesillerimizin yüzünü ağartan eserler Kanuni devri eserleridir. *Bir sütunun Kanuni’yi anlatması imkânsızdır. bir gazetenin ve kitab onu anlatmaya yetmez. kadir-kıymet bilmez vefasızlar, böyle büyük bir insanı rencide etmektedir Bir Türk'ün, bir Müslümanın, bir insanın böyle bir kıymete hakaret etmesinin insaf, irfan, vicdan ve ahlakla bağdaşır tarafı yoktur. hakkında en çok kitap yazılan, en çok akademik çalışma yapılan liderlerden Kanuni münakaşası yapılamaz o halde hangi hadsiz niçin kanuniye sataşmaktadır Sevenleri bir yana, düşmanları bile kanuniyi takdir etmektedir. Kanuni, 29 Ağustos 1526’da Mohaç Meydanında Macar Ordusu’nu iki saatte imha etmiştir. *içimizdeki birtakım kimseler, yıllardır asil Padişahı, bayağı dizilerle anlatmakta, ve iftira etmektedir. Bu vebale RTÜK ortaktır. Dizi çarpıtması yetmezmiş gibi Prof. etiketli biri Muhteşem Süleyman’a hakaret etme cibilliyetsizliğini işlemiştir Akademik Görgüsüz Ağzı bozuk şarlatan kitab tanıtımında kanuniye hakaret etmiştir Bu münasebetsiz kişi, cezayı hak etmiştir. Savcılar Sn. Cumhurbaşkanı Osmanoğulları ve Vatandaşlar dava açabilir.ceza ve tazminat davası açılmalıdır. Kazanılan para, Mehmetçik Vakfı veya Kızılay vakıfına bağışlanabilir.Unutulmasın ki kindarlığı yapanlar, Osmanlıya söven soytarıların devamıdır. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalı. Mahkemede hesap sorulmalıdır... **** |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|