|
![]() |
#1 |
![]() Dokunamadığın birini özlüyorsan, özlediğin kalbine dokunmuştur çoktan.
Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece, kaçtığın her yer cehennemdir. Herkes bir yaşam seçer ve seçtiği yaşamın bedelini öder. Sevmek için “yürek” sürdürmek için “emek” gerek. Bir insanın, bir insana verebileceği en güzel hediye; ona ayırabileceği zamandır. Yanlış bildiğin yolda; herkesle yürüyeceğine, doğru bildiğin yolda; tek başına yürü. Seni hayallerine ulaştıracak en önemli şey, cesaretindir. Yarın öleceğimizi bilsek, tüm kırgınlıkları unuturuz; ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururluyuz. Umudunu yitirme şu hayatta bir şeyin bitişi, her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur. Hayat, bir fotoğraf makinesi objektifi değil. Ne yazık ki her karesinde gülemiyorsun. Hayal kurmazsan hayal kırıklığı da olmaz. Üzülmezsin işte. Çocuklarınıza zengin olmayı değil, mutlu olmayı öğretin. Böylece, hayatları boyunca sahip oldukları şeylerin fiyatını değil, kıymetini bilirler. Mükemmel kişiyi aramaktan vazgeç. Tek ihtiyacın olan sana sahip olduğu için şanslı olduğunu düşünen biridir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak Pekguzelsozler.com
Kanuni Sultan Süleyman Sözleri Vicdanın senin kıblendir, kaybetme Süleyman. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi. Kılıcın yapamadığını adalet yapar. Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki, padişah olan Kanuni bile bu dünyadan eli boş gitmiştir. Mevkiler önce Allah’a sonra Devlet-i Aliyye’ye karşı sorumluluktur. Dostum; ben gönlümü senden yana yolladım, onun bir daha benden yana gelmesi mümkün değil. Adalete hükmedersen her günün ibadet sayılır. Eğer ben padişahım diye benim lehimde bir karar verseydin, seni bu kılıcımla öldürürdüm. Kılıcımızın gölgesi durdukça düşmanlar elbette ki bizden korkacaklardır. Bre Hasancan, devletin işi görmezden gelmek değildir. Elbet zulmedenler saptanıp cezasını çekecektir. Saltanat dedikleri bir cihân kavgasıdır. Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi. Onlar Fatih Sultan Mehmet ve devlet erkânı İstanbul’u fetheylemek gibi büyük bir erdeme ulaştılar. Onları kendimizle bir tutamayız. Komutan olmak iki kefeli terazidir. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdir. Dünyanın efendisi ben değil, reayadır ki, ziraat ve çiftçilik emrinde huzur ve rahatı terk ile iktisap ettikleri nimetle bizleri yaşatırlar. Devlet adalet üzerine inşa edilir. Hâkimiyet altınla, mücevherle olmaz. Ancak kılıçla olur. Kılıç hakkı olarak kazanılmış bir diyar da yine ancak kılıç ile muhafaza olunur. Dünya kimseye payidar değildir. Ben 3 kıtaya hükmediyorum ama balonun belli bir çapı var.*Bu çap doğrultusunda ilerler isek birşey olmaz ama fazla şişirirsek elbet patlayacaktır… Denizde savaşmadan, karada fetih olmaz. Sanatkârlar, sizler her biriniz benim için tıpkı bir yeniçeri gibisiniz. Onların kılıcı sizin ise kaleminiz bize güç üstüne güç katacaktır… Altın ver, altın ver ki görsünler hazinenin kudretini. Hiçbir şeyi ben yaptım deme. Ele geçirdiğin tüm kaleler, kazandığın tüm başarılar Allah’ın bir lütfudur. Bir zafer daha umuyorum. Hatta zaferi kendime vaad ediyorum. Halk içinde devlet kadar itibarlı bir başka şey yoktur ama, dünyada bir nefeslik sıhhat gibi saadet ve zenginlik olmaz. Dünya ne kadar küçük. Biz Doğu tarafını elimizde tutacağız. Bu ne güzellik, bu ne yüz, bu ne kokudur? Aklım saçının kokusuyla doludur, Muhibbi (Kanuni) ansızın divane oldu, bu ne aşk, bu ne dert, bu ne huydur? (Hürrem Sultan’a atıf şiirlerinden biri) Bir sapkın Divanımıza gelir ve Peygamberimiz Hazretlerinin yüksek şanına gölge düşürür, saçma sapan konuşmaya cüret eder ve saçmaladığı delillerle ispat edilip susturulamaz, çıkar gider. Buna sebep nedir? Bu, harp demektir! Biz hakareti sineye çekecek kudretsizlerden, tabansızlardan değiliz. Tez zafer hazırlıkları tamamlansın. Belgrad Kapısı’nı kırmaya andımız vardır. Ey Fransa Kralı Fransuva! Sefir-i Kebirimden aldığım mazhara göre haberim oldu ki, memleketinde dans namında Fuhuş yapıyormuşsun. İş bu Name-i Humayunumun eline vusulünden itibaren rezalete son vermediğin takdirde, Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum. Güç ve yiğitliğin leoparı, cesaret ormanının kaplanı, iman gücüyle dolu bir yiğit, topraklarımızı geri alan aslan, tüm güçlerin okyanusunun paha biçilemez incisi, inancın savunucusu, vezir-i azamım, beylerbeyim İbrahim Paşa. İnançlı tebaamıza yönelik süregiden soygunlar ve devletimize yönelik hakaretleriniz, bize Rodos adasını ve kalesini teslim etmenizi istemekten başka çare bırakmıyor. Eğer buna uyarsanız yedi kat göğü ve yeri yaratan Allah, altı ve yirmi bin peygamber ve göklerden gelen Hazreti Muhammed ve dört halife adına yemin ederiz ki; emirlerimize itimat gösterilmezse, hepiniz korkunç kılıcımızla paramparça edileceksiniz Rodos’un kuleleri, kalesi ve surları yer ile yeksan edilecek. Ne seni, ne de erlerini aklımdan çıkarmadığımdan kuşkunuz olmasın. Kâfirin tedbiri bizi yolumuzdan çeviremez. Rodos illa alınacaktır. Yiğitlik bu mudur? Niçin gayret göstermezsiniz? Rodos şiddetli topçu ateşi ve hücumlarımız karşısında hala ayakta sallanıyor da neden bir türlü düşmüyor? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak Pekguzelsozler.com'
Yavuz Sultan Selim Sözleri Cesaretiyle yaşamayan esaretiyle ölür. Kendine bir sandık içinde insan pisliği gönderen Şah İsmaile bir kutu güllü lokum göndererek: Herkes yediğinden ikram eder” der. Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür. Ey canım, eğer sana yüz tane devlet ve saltanat dâhi verilse cihana bağlanıp dosttan uzak olma. Ben devletime isyan edenlerle uğraşıyorum. Devletime isyan eden kişi oğlum Süleyman da olsa kellesini alırım. Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar. O’nun aşkı ile gönlü mahzun olan her sine ne bahtiyardır! Mustafa(s.a.v.)’nın yoluna kurban edilen can, ne aziz bir candır! Biz bunca meşakkate alkış uğruna katlanmadık, halis niyetimiz rızayı ilahidir. Her dertli, mihnete tahammül için kuvvet buluyorsa bu kuvvet Mustafa(s.a.v.)’dan gelir. Onun için her dertli O’na minnettardır. Âlimlerin bindiği atın ayağından üstümüze sıçrayan çamur, şerefimizdir. Ben Allah’ın (c.c.) emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardım etmek için zırh giydim, kılıç kuşandım. Ümit sabahı Mustafa(s.a.v.)’nin güzel yüzüdür. Gayıp sırları O’nun ârif olan gönlünden doğar. Gönlünü ve canını O’nun aşkına veren kimse ne kahramandır! Düşüncesi daima Mustafa(s.a.v.) olan kimse ne huzur ve rahat içindedir. Güneş Mustafa(s.a.v.)’nın yüzünün aynasının bir aksidir. Her iki âlem, Mustafa(s.a.v.)’nın bir kılına bağlanmıştır. Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama, düşmandan da korkma! Devlet ve saltanat ancak ALLAH(c.c.)’ın verdiğidir. Ümmetlerin cevahir madenlerinden çıkardıkları bütün lâ’l ve inciler Mustafa(s.a.v.)’nin gazada kırılan tek inci dişinin diyetidir. O peygamberlerin padişahıdır. Diğer peygamberler O’nun ordusudur.* Yaradılıştan maksat O’dur. Bu kevn-u mekân O’ nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir tufeyldir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|