|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak arkeopolis.com
Antalya’daki Anadolu Selçuklu eserleri Yivli Minare Yivli Minare Sultan Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının en güzel örneklerindendir. 38 metre yüksekliğindedir 90 basamağı vardır. horasan harcı ve tuğla ile inşa edilmiştir. Ahi Yusuf Camii 1249 yılında Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Kare planlı, tek kubbeli moloz taştan yapılmıştır ve oldukça sadedir Kaleiçi semtindedir Alaeddin Camii kilise olan yapı 1230 da Alaeddin Keykubat tarafından camiye çevrilmiştir.. Kara Molla Mescidi Kaleiçindedir 13. yüzyıl eseridir 1998 yılında restore edildi Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi medreseden günümüze sadece taç kapısı ulaşmıştır. Medreseyi Atabey Armağan 1239 da yaptırmıştır. Atabey Armağan 2. Giyaseddin Keyhüsrevin idarecilerindendir. Medrese Yivli Minarenin hemen yanındadır. Selçuklu Medresesi yapım tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. 13. Yüzyıl ortalarında inşa edildiği düşünülür Selçuklu Medresesi; Yivli Minare ve Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi ile aynı avluda Mevlevihane 1215 yılında Selçuklular yapımına başlamış 10 yıl sonra 1225 de Sultan Alaeddin Keykubat döneminde yapımı sonlanmıştır. Yapıyı 1377 de Zincirkıran Mehmet Bey Mevlevihaneye dönüştürmüştür. yapı Guzel Sanatlar Galerisi olarak devam edilmektedir. Evdir Han Selçuklu Sultanı 1. İzzettin Keykavus 1210-1219 yıllarında yaptırmıştır. Antalya-Korkuteli karayolu üzerinde bulunur. Kırkgöz Han 1247 de Sultan 2. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış ve 2007 yılında restore edilmiştir. Antalya-Burdur karayolundadır Alanya Kalesi denizden 250 metre kadar yükselen bir yarımadaya kurulmuştur.Kale 1221 yılında Selçuklularca fethedilince tamir edilip şuanki haline ulaşmıştır. Kale; Kalealtı, Ortakale ve İçkale olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Alanya – Kale Kapısı Koca kapı, Eski Pazar Kapısı olarakta bilinen kapı Selçuklular döneminde iç kaleye girişi sağlamak amacıyla yapılmıştır. Moloz taş, tuğla ve harçtan inşa edilmiş olan kapı Kuzey Suruna bitişiktir. Kemer Av Köşkü Antalya’nın Kemer ilçesindedir Selçuklu dönemine aittir Av Köşkü.*Anadolu’da bilinen 3 örnekten biridir 1230-1248 yıllarında inşaa edildiği 1925-1930 da onarımların yapıldı restorasyon çalışmaları devam ediyor Köşk bölgedeki tek Selçuklu yapısı Karatay Medresesi Selçuklu medreselerinin Antalya’daki tek ve en güzel örneğidir. Celaleddin Karatay tarafından 1250 de yaptırılmıştır. Taç kapılı, eyvanlı ve ortası avlulu bir medresedir. restore edilmiştir; günümüze taç kapısı ve iki eyvanından başka bölümü maalesef ulaşmamıştır. Ahi Yusuf Türbesi Ahi Yusuf Camii ile aynı avludadır. Türbe caminin kuzeyindeki eski kale sur kalıntıları arasındadır. 2 katlı yapı oldukça sadedir. Ön tarafındaki 3 taştan iki tanesi mezardır, üçüncü taş Ahi Yusuf Camii’nin inşa kitabesidir, kitabenin tarihi 1249 yılıdır Şeyh Suca Türbesi 1238 de yapılan türbe iki katlı ve kare planlıdır. sade olan türbe günümüzde restore edilmiştir. Şehir merkezinde, Kızıltoprak mahallesinde bulunur. Antalya Kalesi M.Ö. 158 de Bergama Hükümdarı 2. Attalos tarafından yaptırılmıştır. 2 Attalos şehrin kurucusudur. Selçuklular bir kaç kez fethetmiş ve kaybetmiştir. 1207 de Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev*zamanında Selçukluların hükümdarlığına girmiştir. Osmanlılarca kullanılıp tamiratlar görmüştür
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak afilsiz.com
Yüzyıllarca Avrupaya hükmeden Osmanlı devleti eserleriyle hala o topraklarda yaşıyor Mostar Köprüsü, Bosna-Hersek Bosna-Hersek’in güzel şehri Mostar’daki Neretva Nehrinde, hilal görünümündeki özelliğiyle dünyanın en zarif köprülerinden Kentin Boşnak ve Hırvat kesimlerini birbirine bağlamış, şehre ismini vermiş olan köprü acılı yılların izlerini taşıyor. Taşköprü (Üsküp), Makedonya Taşköprü, Vardar Nehri üzerinde Üsküp şehir merkezindeki tarihi Osmanlı köprüsüdür. Üsküp’ün simgelerinin en başında . Fatih Köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak isimlendirilir Beyaz Kule, Yunanistan Beyaz Kule, Selanik’te ve şehrin sembollerinden Günümüzde tarihî bir kule ve müze deniz kıyısında yer alır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmiştir. Balkan Savaşlarında şehir Yunanlara geçtiğinde kule beyaza boyanmış fakat zamanla eski rengini kazanmıştır. O günden sonra “Beyaz Kule“ olarak adlandırılan yapı Selanik’in en çok ziyaret edilen turistik yerlerindendir. Banyabaşı Camii, Bulgaristan Osmanlı Devleti zamanında, Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edildi. *Avrupa'nın en eski camilerindendir Kuruluş tarihi 1566 yılında Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. En dikkat çekici özelliği geniş kubbesi ve minare yüksekliğidir. Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü veya Drina Köprüsü, Mimar Sinan tarafından Sokullu Mehmet Paşa adına 1577'te Drina Irmağı üzerine yapılan 11 gözlü köprüdür. Köprü Bosna-Hersek’in doğusunda Vişegrad’dadır. Blagay Tekkesi, Bosna-Hersek Buna Nehri'nin kaynağında bulunan Blagay Tekkesi, Osmanlı mimarisi ve Akdeniz tarzının etkileriyle 1520'de inşa edilmiştir ve Bosnalılar tarafından millî anıt kabul edilir. Bayraklı Camii, Osmanlı devrinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da inşa . 1575 yılında yapılmıştır. Kare planlı cami 10,2 m.'lik bir kubbe ile örtülüdür. Caminin kesme taştan inşa edilen sade bir minaresi vardır. Prizren Taşköprüsü, Kosova’nın Prizren şehrindeki Osmanlı köprüsüdür. İnşa tarihi belgelere göre, XV. yüzyılın sonları veya XVI. yüzyılın başlarıdır Kosova Prizren Taşköprüsü'nün yanındaki Sinan Paşa Camii, Sofi Sinan Paşa Camii adıyla kaydedilmiştir. Gül Baba Türbesi, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de bulunan, Gül Baba'ya aittir. Gül Baba, Budapeşte'de yüksek tepeye gömülür tepeye "Gültepe" adı verilir. Türbenin yanına yaptırılan Gül Baba Bektaşi Tekkesi 1686 yılında yıkılmıştır. Başçarşı, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'nın merkezinde yer alır 16. yüzyılda kurulmuş meşhur Osmanlı çarşısıdır. Bugün kullanımda olup Saraybosna'nın kalbidir Bosna Savaşında Sırp ordusunun imha etmeye çalıştığı hedeflerdendi. İstanbul camilerinin mimari tarzında inşa edilmiş Osmanlı camileriyle çevrili Başçarşı'da Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış bir han, medrese ve çok sayıda imaret bulunmaktadır. İbrahim Paşa Camii, Balkanlarda Osmanlılar'a ait ayakta kalmış en büyük sanat eseridir. Bulgaristan'ın Deliorman kesiminde, Razgrad'da bulunur. UNESCO kataloğundadır Balkanlar'daki üçüncü en büyük camidir. Manastır Askerî İdadisi Makedonya'nın Manastır şehrindedir müze olarak kullanılmaktadır. Burada eğitim görenlerden biri Atatürk’tür (1896-1898). Binanın ikinci katında Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır. Üsküp Türk Çarşısı, Makedonya’nın başkenti Üsküp’tedir Osmanlı çarşısıdır. Üsküp’ün kuzey inde yer alır. Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Kosova Prizren'de Osmanlı döneminde 1573 te Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Balkanlar'ın en eski Osmanlı eseridir yıkılmaya terk edildi. Türkiye Cumhuriyeti tarafından sağlanan 150 Bin Euro bütçeyle UNESCO tarafından onarılmaya başlandı bütçenin yeterli olmayışı nedeniyle onarım yapılamıyor. Yunanistanın Rodos Adası'nda Sokrates Sokağı’nın sonunda, gül pembesi duvarları ve dikkat çeken minaresiyle Kanuni Sultan Süleyman Camisi bulunur. Osmanlı hakimiyetini simgeler 1523’te yapılmıştır ve Rodos’un en görkemli camisidir. *Rodos Müslüman Türk Vakfı’na aittir minaresi, tehlikeli olduğu gerekçesiyle 1987 de yıkılmıştır. Günümüzde, müze olarak açıktır.Kanuni Sultan Süleyman Camisi ayrıca Süleymaniye Camii olarak da bilinir Mustafa Ağa Camii, Yunanistandadır Altı Fıskiye olarak da anılır mimari eser, Atina Voyvodası Cizdaraki Mustafa Ağa tarafından 1763-64 yıllarında inşa edilmiştir. Sultan I. Murad Türbesi, Kosova’nın*Priştine-Mitroviça yolu üzerinde Priştine’ye 6 km mesafededir Osmanlı Devleti padişahlarından Sultan I. Murad’ın savaşta yaşamını yitirmesinden sonra iç organlarının gömüldüğü yerdir. Kosova’daki en eski Osmanlı eseridir. 14. yüzyılda inşa edilmiştir. 14. yüzyılda kurulan bina onarımdan geçmiştir. Yöre halkınca Türklük ve Müslümanlığın simgesidir |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak turknavy.blogcu.com
Medine'deki Osmanlı Eserleri Hz. Ebubekir Mescidi Sevgili Peygamberimizin(sav) bayram namazı kıldırdığı, Hz. Ebubekir(ra)'in halifeliğinde bayram namazı kıldırdığı mescittir. İlk kez Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz tarafından Hicri 91 de inşa edilen mescit,*Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 de yenilenmiştir. giriş kapısında Sultan II. Mahmut'un tuğrası bulunur ve mescit, Osmanlı mimari tarzını korumaktadır. Medine'deki diğer Osmanlı mescitleri gibi ibadete kapalı mescit, mahzun bir şekilde ibadete açılmayı beklemektedir. * Hz. Ömer Mescidi Mescid-i Nebevi'ye 450 metre uzaklıktadır ıssız, mahzun ve hüzünlü bekleyişini sürdürür mescitlerden sadece birisi. Sevgili Peygamberimizin(sav) Bayram namazı kıldırdı sonrasında Hz. Ömer(ra)'in bu adeti devam ettirdi Hicri 850 de buraya bir mescit yaptırıldı Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 de yeniden inşa edilen mescit, Hicri 1266 da Sultan I. Abdülmecit tarafından yenilendi bakımsız ve harap durumda*olan mescit, Medine'ye ziyarete gelen hacıların mahzun bakışlarıyla ibadete açılmayı bekliyor. Hz. Ali Mescidi Mescid-i Nebevi'ye 300 metre uzaklıktaki mescit, kapalı ve bakımsız İran'lı hacıların yoğun ilgi gösterdiği mescit, Suud askerlerince korunmakta ve kimse*yanına*yaklaştırılmamaktadır. Hz. Ali Mescidi ilk Halife Ömer tarafından Hicri 91 de inşa edilmiş, Hicri 1269 yılında Osmanlı Sultanı Abdülmecit tarafından yenilenmiştir. Dikdörtgen yapı 7 kubbeli ve tek minareli olan mescit, İbadete acılmak için Suudların insafını beklemekte Gamame Mescidi Sevgili Peygamberimiz, Mescid-i Nebevi'ye 500 metre uzaklıktaki bu alanda Bayram namazlarını kıldırır ve yağmur duası yaptırırdı. Peygamberimiz Bayram namazı kıldırırken veya yağmur duası yaptırırken kendisini bir bulutun takip etmesi ve gölgelemesi üzerine Musalla Mescidine bulut manasına gelen Gamame Mescidi adı verilmiştir. Gamame Mescidi ilk olarak Hz Ömer tarafından yaptırımıştır. Sultan Abdülmecit tarafından çok kubbeli ve minareli olarak yeniden inşa edilmiş Sultan IAbdülhamit tarafından onarımdan gecirilmiştir.Dikdörtgen yapı ve farklı 10 kubbeden oluşan mescit, havadan bir bulut görünümündedir. 2009 da Gamame Mescidi onarım amaçlı kapalı idi. Medine Garı (Osmanlı Tren İstasyonu) Hicaz Demiryolunun son durağı Medine Garı, Sultan Abdülhamit tarafından Medine'de yaptırıldı Muhteşem gar binası Osmanlı İmparatorluğu'nun acılı alın yazısına benzer şekilde mahzun ve hüzünlü Sevgili Peygamberimizin ruhaniyeti rahatsız olmasın diye Medine şehir girişine yapılan gar binası ve gürültü çıkarmasın diye raylara keçe döşenmesi ecdatımızın Peygamber sevgisini gösteren sadece*iki örnektir. Allah onlardan razı olsun.Peygamber Mescidine 15 dakika uzaklıktaki Medine Gar'ı 2009 da restorasyondaydı *Anberiye Cami (Hamidiye Cami)* Anberiye cami Sultanı Abdülhamit tarafından Medine Gar binasının karşısına yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisini tüm özelllikleriyle yansıtır cami, iki minarelidir diğer Osmanlı eserleri gibi kapısına kilit vurulmuş ibadete açılmayı beklemektedir. Medine Surları Medine Surları tarihte ilk kez Hicri 2. ve 3. yüzyıllarda şehri saldırılardan korumak amacı ile yapılmıştır. surlar en büyük onarımı ve yenilemeyi Sultan Süleyman zamanında görmüştür. Hicri 939 da başlayan yenileme çalışmaları Hicri 946 da sona ermiş surların boyu 3000 metreyi aşmıştır. Medine Şehrini sıradağlar gibi kuşatan surlar Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan II. Abdülhamit zamanlarında yenilenmiştir Medine Şehrini çevreleyen surların meşhur kapıları Baki (Cuma) Kapısı, Kuba Kapısı, Mısır Kapısı, Şam Kapısı, Amber Kapısı ve Mecit Kapısıdır. Şerif Hüseyin'in önderliğindeki arapların*Osmanlı idaresindeki Medine'yi kuşatmasında yıkılan ve harap olan surlar, 1950 de yıkılarak yok olmuştur. Osmanlı Burcu (Kuba Kalesi) Kare şeklinde küçük kale olan ve Osmanlı burcu olarak bilinen yapı Medine Komutanı Fahrettin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medine'den Kuba Mescidine giderken yol üzerinde bulunan burç harap bir durumda olup ayakta kalmaya çalışmaktadır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak hacumreburada.com
KUTSAL TOPRAKLARDA OSMANLI İZLERİ Kutsal topraklarda Osmanlı izleri bir çok yerde görülür.* Mekke ve Medine’de Osmanlı eserleri fazladır.* Hac ve umrede bu eserleri görmeyi ihmal etmeyin. Suud hükümeti bu eserleri bakımsız bıraktı biz osmanlı evlatları için tüm osmanlı eserleri görülmeye ve tarihi havayı solumaya değer *MEKKE ‘DE OSMANLI İZLERİ Zübeyde Su Yolu Mekke Su Kemerleri Arafat’tan Müzdelife’ye gittiğinizde sağda ecdadımızın yaptığı su kemerlerini görürsünüz.* zamana meydan okuyan Zübeyde su yolu, çok hizmetler görmüştür.*780 de Abbasi halifelerinden Harun Reşit’in eşi*Zübeyde Hanım*tarafından inşa ettirilen su yolu, Mekke ve hacıların su ihtiyacını karşılıyordu.* harabeye dönen Zübeyde su yolunu*, Osmanlı padişahı Sultan Süleyman’ın* kızı,*Mihrimah Sultan*1560 da,*Mimar Sinan’a* yeniden inşaa ettirir. Arafat yakınlarına gelen Ayn-ı Zübeyde su yolu Mekke’ye kadar getirilerek , şehir merkezinin su ihtiyacını gidermiştir. Mekke su kemerlerinin yaptırılması için 50.000 altın harcanmıştır. Çok değerli bu yapı günümüzde yok olmaya yüz tutmuş, bakımsız bırakılmıştır. 460 yıl boyunca 25 km olan* su kemerleri Mekke’nin ve hacıların su ihtiyaçlarını karşılamıştır. Umarız yakın bir zamanda değerli yapının kıymeti anlaşılır ve tadilatlar yapılarak , turizme kazandırılır.*Kutsal topraklarda Osmanlı izleri* canlanırsa*umre ziyaretlerinde*artış olacak talep umre fiyatlarını düşürecektir. *Ecyad Kalesi Osmanlı Devleti’nin*kutsal toraklarda*inşa ettiği en ender eserlerdendir* Ecyad Kalesini. Osmanlı paşası Osman Nuri paşa*1781 de yaptırmıştır amacı, Kabe’yi korumaktı .*Kabe’ye çok yakın bir hakim tepeye kurulan kale, Birinci Dünya Savaşı’na kadar osmanlı Garnizonu olarak kullanıldı.Umre turlarına giden vatandaşlarımız kaleyi göremiyorlar. Maalesef 2002 de Suud hükümeti tarafından yıkılarak,* yerine lüks oteller inşaa edildi *Osmanlı Kışlası : Hac yapmak niyetiyle*Mukaddes Topraklar’a gelen fakir hacıların,* barınma ve*sağlık * *ihtiyaçlarını karşılamak için Cennet Mekan* Abdulhamit**Han* tarafından *yaptırıldı.*Mescd-i Haram’a*yakın*Cervel mevkisinde*inşa edilen 600 kişiyi ağırlayan misafirhane , büyük bir hastane ve eczaneden oluşur büyük inşaat, 1894- 1897 yıllarında 50.000 lira ile bitirilmiştir. Yıllarca dışardan gelen fakir hacılara hizmet verdi bina,*II.Abdulhamit’in*tahtan indirilmesi ve Mekke’de kabilelerin kışkırtmaları sonucunda isyan etkisiyle 1908 senesinde askeri kışlaya çevrilmiştir. Şerif Hüseyin önderliğinde 1916 da isyan eden kabileler,* kışlaya saldırdılar 24 günlük bir direnme sonunda kışla düştü 400 yıl boyunca*Mekke’deki Osmanlı hakimiyeti,* bu olayla son bulmuştur. Kabe’de son Osmanlı izi Revaklar İlk defa*Abbasi Halifesi Mehdi*tarafından , gölgelenmek amaçlı yaptırılan*revaklar, yıpranmıştır Sultan Süleyman*,Mimar Sinan’a revakları onartmış kubbeler eklemiştir. Mimar Sinan’nın talebelerinden Mimar Mehmet Ağa , 1590 da revaktaki sütunlara eklemeler yaptı.* ağaçtan yapılmış direkleri ve kemerleri mermer kullanarak yenilemiştir. 2014 te Kabe’yi genişletme projesinde,* revaklar şekilde sökülerek Arafat yakınlarındaki şantiyeye taşınmıştır. resterasyondan sonra,* tekrar yerlerine inşaa edilmiştir.*Kutsal topraklarda Osmanlı izleri*devam edecektir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Kaynak kabe.gen.tr
Kutsal Topraklarda Osmanlı Eserleri Müslüman olunca tarihte yepyeni bir sayfa açan Türk milleti, Selçuklular devrinden itibaren İslâm âleminde sözü geçen bir millettir Abbasîler devrinde idarî ve askerî bürokraside önemli vazifeler üstlenen Türkler, Haremeyn'e büyük bir alâka ve hürmet göstermişlerdir.Devlet-i Âliye, mukaddes topraklar Osmanlı hâkimiyetine girmeden önce de Haremeyn'e hizmet etme arzusundaydı asırlar boyunca Osmanlı'nın siyaseti, 'hizmet götürme' ve padişahlar kendilerini Hâdimü'l-Haremeyn olarak görmüşlerdir. Hicaz Memlük idaresinde iken, Osmanlı sultanlarının ve halkın gönderdiği yardımlar, ecdadımızın mübarek beldelere duyduğu muhabbeti ortaya koyar. Yıldırım Çelebi Mehmed 2. Murad devirlerinde Surre Alayları ile hediyeler gönderilmiş geliri yüksek araziler Haremeyne vakfedilmiştir. Fatih Sultan Mehmed'in, İstanbul'un fethinden elde edilen ganimetten bölgeye para aktarması, Hac yollarının güvenliği ve Hicaz'da yaşanan su sıkıntısının giderilmesi konusunda gösterdiği gayret, Osmanlıların Haremeyn hizmetine verdikleri ehemmiyeti gösterir. Sultan Selim, Suriye, Filistin ve Mısır'ı 1516-1517'de fethetmiş; Hicaz Osmanlıya katılmış ve Hilafet Osmanlı hanedanına geçmiştir. Sultan Selim adına hutbe okunmasıyla, Hicaz'da Osmanlı idaresi başlamıştır. Osmanlı Devleti mübarek beldenin mesuliyetini almış; meselâ Yavuz, Mısır'daki oğlu Şehzade Süleyman'a "Artık bir Hacının dahi başına gelebileceklerden biz mesulüz.diyerek örnek bir tavır sergilemiştir. Osmanlı Devleti, Mekke'deki otoritesini merkezden atadığı Şeyhü'l-Haremler vasıtasıyla sağlamıştır. mahallî otoriteyi ise, Osmanlı sultanının göreve getirdiği Mekke Emiri Şerifler temsil etmişlerdir. Mekke'ye her mezhebi çok iyi bilen kadılar atanmıştır. Osmanlı'nın gelişmiş düzeni bütün yönleriyle Mekke'de de kendini göstermiştir. 1840'tan itibaren Hicaz Eyaleti kurulmuş ve Mekke, eyaletin merkezi yapılmıştır. 1869'da şehirde Belediye Meclisi oluşturulmuş; sağlık ve temizlik işlerini yürüten ve bir teşkilât kurulmuştur. Hicaz'ın yönetimi Osmanlılara geçince, Hac organizasyonu Devlet-i Âliye idaresinde yapılmış. Hacı adaylarının Mekke'ye güvenle ulaşabilmeleri, için tedbirler alınmıştır. kafileler İstanbul, Şam, Kahire ve Yemen'de toplanmış; Hacıların yol, su, ulaşım ihtiyaçları dört asır İstanbul'dan sağlanmıştır Mukaddes topraklarda huzur ve asayişe gayret gösterilmiştir. Mekke'yi dış tehditlerden korumak için Yemen'e ve Mısır'ın güneyine hâkimiyet sahası genişletilerek Kızıldeniz ve çevresi kontrole alınmıştır. Osmanlı hâkimiyetinde Mekke'de, sakin bir hayat hüküm sürmüştür. Hint Okyanusu'na donanma gönderebilmek, Uzakdoğu'da yaşayan Müslümanların Hicaz'a ulaşabilmelerini sağlamak maksadıyla, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayan bir kanal açılması için çalışmalar yapılmış; önemli proje tamamlanamamıştır. Mekke'yi korumak için yaptırılan surlara ilâveten, Osmanlılar 1781–1783 yıllarında Ecyad Kalesi yapılmıştır. Mescid-i Haram'a hâkim bir konumda yer alan kale, bütün tepkilere rağmen 2001 de yıkılmıştır. Yine ecdadımız tarafından bedevilerin yoğun olduğu bölgelerde Fülfül (1801) ve Hind (1806) kaleleri inşâ edilmiştir. Osmanlı Hicazın hizmetkarıdır. Mukaddes beldeye hatıralara, Ehl-i Beyt'e insanlara muhabbet ve hürmet göstermiştir. Mekke'deki kalelere, Sultan Abdülaziz devrine kadar Osmanlı hâkimiyetinin alâmeti bayrak çekilmemiştir. Hacıların Mekke'deki su ihtiyacı, için, Osmanlılar su kaynakları sağlanmıştır. Abbasî Halifesi Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hanım tarafından yaptırılan su kanallarının tahrip olmasıyla, Kanunînin hayırsever kızı Mihrişah Sultan'ın himmetiyle, Mekke'nin en önemli su kaynağı Ayn-î Zübeyde'ye, 1524–1530 yıllarında Ayn-î Hanin kanalları eklenmiş ve Cebel-î Rahme'nin etrafına havuzlar inşâ edilmiştir. Arafat ve Müzdelife bol suya kavuşmuştur. Sultan Abdülhamid su kanallarının tamiratını yapmış Arafat'ta Allah Resûlü'nün vakfeye durduğu Cebel-î Rahme'nin eteklerinde Osmanlı'dan yadigâr çeşmelerin izlerini görmek mümkündür. Hac mevsimi hâricinde Mekke, ticarî hareketliliğe sahip olmadığı için, Osmanlı tedbirler alınmış; yardımlarla şehir halkı desteklenmiştir. Surre Alayları ile gönderilen hediyeler, vergiler ve Cidde gümrük gelirleriyle desteklenen yardımlar, vakıflar ve imarethaneler vasıtasıyla halka dağıtılmıştır. Mısır'da, Eyyubiler ve Memlüklerden kalan vakıflar muhafaza edilmiş; İstanbul'da, Anadolu'da, Suriye'de, Kıbrıs'ta ve Balkanlar'da Mekke için vakıflar kurulmuştur. vakıflar vergilerden muaf tutulmuş ve vakıf hukukunun ihlâl edilmemesi için, hassasiyet gösterilmiştir. Padişahların, hanedan mensuplarının ve halkın öncülüğünde kurulan vakıflar Asr-ı Saadet'ten hatıralar mübarek mekânlar korunmuş; hükümet konağı, kışla, karakol, postahâne gibi binaların yanında, mescit, medrese, tekke, zaviye, ribat, misafirhane, imarethane, gasilhâne, darüşşifa, sıhhiye idaresi, hamam ve sebil inşâ edilmiştir. İslâm dünyasından Mekke'ye Hac mevsiminde gelen ulemanın toplanma merkezi Mescid-i Haram olmuş ilim halkaları oluşmuştur. şehre yerleşen âlimlerin evleri ilim merkezi hâline gelmiştir. Osmanlılar zamanında Mekke'de ilmî ve kültürel hayatta kütüphanelerin, medreselerin yanında, tekkeler, zaviyeler, dergâhlar ve ribatlar büyük rol oynamıştır. medreseler onarılıp ihtiyaçları giderildikten sonra yenileri yapılmış Mekke'de, meşhur Osmanlı medreseleri arasında; Sultan 3. Murad, Şehid Mehmed Paşa, Davud Paşa, Hasekiye, Sinan Paşa, Sokulu Mehmed Paşa ve Mahmudiye medreseleri sayılabilir. Osmanlı ülkesinde Tanzimat'la birlikte modern eğitim müesseselerinin açılmasına paralel olarak, Mekke'de de benzer eğitim kurumları açılmıştır. Osmanlılar devrinde Haremeyn hizmeti devralındıktan sonra Mekke'de imar faaliyetlerine başlanmıştır. verilmiş; Mescid-i Haram'ın ve Kâbe'nin görünümünü bozacak mimarî üslûptan özenle uzak durulmuştur. Mescid-i Haram'ın minareleri, sütunları, revakları, kapıları, ahşap çatısı, tavaf alanının makamlar yenilenmiş ve yüksekliği on iki metreyi bulan bir minber yapılmıştır. Harem-i Şerif'in ahşap çatısı İstanbul ve Mısır'dan getirilen malzeme ile 1576'da çok kubbeli hâle getirilmiş; hüsn-ü hat la süslenen kapılara Mescid-i Haram'la ilgili âyetler işlenmiştir. Kanunî devrindeki çalışmalar, Mimar Sinan'ın desteğiyle 2. Selim (1566–1574) ve 3. Murad zamanında (1574–1595) devam etmiştir. Altı minareli plânlanan Sultanahmet Camii'nin inşasından evvel, bu büyük eserin bânisi Sultan 1. Ahmed tarafından Mescid-i Haram'a yedinci minare yaptırılmıştır. Böylece Mekke ve Harem-i Şerîf, mimarî açıdan yeni bir kimlik kazanmış hoş g bir estetiğe kavuşmuştur. Sultan 1. Ahmed (1612), Kâbe duvarlarının yıpranan kısımlarını onarmış çatıda biriken suyun aktığı Altınoluk yenilenmiştir. 1629'da yaşanan şiddetli yağmur ve sel felâketi, Mescid-i Haram'da zararlara yol açmış; selin biriktirdiği çamurun baskısıyla Beytullah'ın bazı taşları yerinden oynamış ve duvarlarının yıkılmak üzere olduğu görülmüştür. Sultan 4. Murad Mısır valisi vasıtasıyla haber alır almaz, İstanbul'dan bir heyeti Mekke'ye göndermiş ve şehirde çalışmalara başlanmıştır. Büyük bir hassasiyetle sürdürülen tamirat sırasında en değerli malzeme kullanılmış ve temellerine inilerek Kâbe-i Muazzama yeniden inşâ edilmiştir. Yapının duvarları, altın levhalarla kaplı kapısı, çatısı, tavanı ahşap sütunları, içeriyi aydınlatan kandilleri ve som altınla kaplanan yağmur oluğu yenilenmiştir. şehrin, şiddetli yağmurla oluşan sellerden zarar görmemesi için tedbirler alınmıştır. İstanbul'dan Kâbe'ye yeni bir örtü gönderilmiştir. Osmanlı devrinde Surre Alayları ile gönderilen hediyeler içerisinde en kıymetli olanları; her yıl değiştirilen Kâbe örtüsü ve anahtarıdır. Kâbe örtüleri, siyah renkli ibrişim ve ipekten dokunmuştur. Eski örtü parçalara ayrılarak Haremeyn halkına dağıtılmış, bir kısmı İslâm âleminin ileri gelenlerine hediye gönderilmiştir. kalan kısmı İstanbul'a getirilip Eyüp Sultan Hazretleri'nin türbesinde bir süre halkın ziyaretine sunulmuş; ulema, devlet ricâli tarafından tekbirlerle saraya getirilip, Hırka-ı Saadet Dairesi'nde saklanmıştır. Osmanlı Devleti'nin, gerilediği dönemlerde Haremeyn hizmetleri aksatılmadan sürdürülmüş Sultan 4. Mehmed (1648–1687) zamanında Mescid-i Haram'ın minareleri onarılmış, tavaf alanı genişletilerek zemine yontma taş döşenmiş; Safa ve Merve tepeleri arasına kandiller konulmuş; 2. Mustafa devrinde (1695–1703) Hacerü'l-Esved mahfazası ile Kâbe'nin tavanını tutan üç ahşap direk ve merdiven yenilenmiş; 3. Ahmed devrinde (1703–1730), metafın zemini yenilenmiş; 1. Mahmud devrinde (1730–1754), mescide yeni avizeler ve şamdanlar gönderilmiş; 1. Abdülhamid devrinde (1774–1789), Kâbe'nin, Makam-ı İbrahim'in ve Mescid-i Haram'a ait minarelerin bakımı yapılmış; Sultan Abdülmecid devrinde (1839–1861) Hatim duvarı yenilenmiş, mescidin dört bir tarafına direkler dikilip sayısı üç bini aşan kandillerle Harem-i Şerîf ışıl ışıl aydınlatılmıştır. Sultan 2. Mahmud devrinde de (1808–1839) Vehhabî hareketinin bölgedeki tahribatının silinmesi için İstanbul'dan ustalar gönderilmiştir.Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı'nda en sıkıntılı zamanlarını yaşamasına rağmen Mehmet Reşad, 1916'da Mescid-i Haram'ın bakımının yapılmasını selden zarar gören sütunların değiştirilmesini istemiştir. ne yazık ki, savaşın maddî sıkıntıları ve Hicaz'daki Osmanlı hâkimiyetinin sona erip, Devlet-i Âliye'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle imar faaliyeti yarım kalmıştır. Osmanlı Devleti, Haremeyn'de yaşayan Müslümanları, ırklarına, renklerine, bakmaksızın eşit görmüştür Medine-i Münevvere'nin idaresi Osmanlılara geçtikten sonra, merkezî ve mahallî idarebkorunmuştur. Önceki devletlerin kanun ve âdetlerinden bir kısmı bırakılmış, bir kısmı zaman içinde ıslah edilerek Osmanlı sistemine entegre edilmiştir. Hicaz eyaletine, diğer eyaletlerden farklı bir statü verildiği için, daima "Şerif" soyundan idareciler tayin edilmiş; Medine'deki Osmanlı otoritesini merkezî hükümetin tayin ettiği Şeyhü'l-Harem ve ordu komutanı temsil etmiştir. Kutsal toprakların güvenliği için çok önemli tedbirler alınmış; Kanunî zamanında başlatılan imar faaliyetleri kapsamında, yedi yıllık bir çalışmanın ardından 100 bin dinar harcanarak Medine'yi kuşatan surlar inşâ edilmiştir. hac mevsiminde Bedevî saldırılarına karşı yerli halkın ve hacıların güvenliği sağlanmıştır. Kanunî devrinde Medine'de askerî kışla, muhabere kışlası ve kale inşâ edilmiştir. Kuba köyünde güvenlik maksadıyla kale tesis edilmiş; ancak askerî yapıların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Çok arzu ettiği hâlde Hicaz'a gidemeyen, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) kabir sandukasına konulmak üzere hususî bir mektup yazan Sultan Abdülaziz devrinde (1868) Medine surları tamirattan geçirilmiş Osmanlı'nın son yıllarına kadar Medine'nin sosyal ve kültürel gelişmesi sürdürülmüş; Sultan Abdülhamid devrinde (1902) de şehre ilk defa telgraf getirilmiş; tabya, karakol, istasyon ve postane binaları yapılmıştır. Kanunî'nin hayırsever eşi Hürrem Sultan tarafından yaptırılan imarethanede Medine halkına asırlarca yiyecek ve iaşe dağıtılmıştır. Suriye, Anadolu ve Balkanlarda zengin gelir kaynaklarına sahip vakıflarla, Medine halkına maddî destek sağlanmıştır.Medine'de mülkî, askerî ve malî teşkilâtlanmanın yanında din, hukuk ve eğitim sahalarında düzenlemeler yapılmıştır. ulema için Medine cazibe merkezi olmuş Anadolu, Suriye, Mısır, Orta Asya ve Mağrib'e kadar uzanan coğrafyadan gelen âlimler, Mescid-i Nebevî'de kurulan ilim halkalarında yer almışlardır. Medine'de ders veren âlimler ve hocalar için Kanunî devrinden itibaren tahsisat ayrılmıştır. Medine'deki kütüphanelerin ve medreselerin etrafında canlanan tasavvufî düşünce, uzun bir süre varlığını korumuştur. Şehrin dinî ve kültürel hayatına katkılar sağlayan tarikatlara bağlı tekkeler, zaviyeler ve ribatlar ilmî faaliyetlerin yanında, hac zamanı dışarıdan gelenlere ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı eğitimindeki gelişmelerle Medine'de de medreselerin yanında; 1885'te Rüştiye, 1909'da İdadî, Darü'l-Muallim ve 1913'te İlâhiyat Fakültesi açılmıştır. Şehrin eğitim ve kültürüne katkı sağlayan kütüphanelerin ilki, Mescid-i Nebevîde kurulmuştur. Medine'ye hizmet etme fırsatı bulan her devletin bu alanda gayreti olmuş; ama Osmanlılar devrindeki çalışmalar daha çoktur Sultan Abdülhamid, Medine'de medrese ve kütüphane yaptırmıştır. Sultan Mahmud, 1822'de inşâ ettirdiği Mahmudiye Kütüphanesi ve Medresesi'ni, 4.569 kitapla zenginleştirmiştir. Şeyhülislâm Arif Hikmet Efendi'nin 1856'da kurduğu ve 5.404 nadide elyazması eser gönderdiği kütüphane de unutulmamalıdır. Osmanlılar Medine'de, çok önemli imar faaliyetleri yapmıştır. Mirasa sadık kalınmış ve yapılan çalışmalar Mescid-i Nebevî merkez alınarak genişletilmiştir. Kanunî devrinde 1532'de İstanbul'dan usta gönderilerek Mescid-i Nebevî'de tamir ve güzelleştirme başlanmış; mescidin minareleri yenilenmiş; ünlü hattatlar hat ve tezhip çalışmalarıyla kubbeleri ve mihrapları tezyin etmişlerdir. Uhud Şehitliği'nde ve Cennetü'l-Bâki'de kabirlerin üzerlerine türbeler yapılmıştır. Sonraki asırlarda da başta Hücre-î Saadet vr Mescid-i Nebevî'de bakım sürdürülmüş ve mescide çok kıymetli hediyeler gönderilmiştir.19. yüzyıldaki ıslahat hareketlerinin öncüsü Sultan 2. Mahmud, Medine'ye çok önem vermiş 1813'te çalışmalarla Mescid-i Nebevî genişletilmiş ve Memlük Sultanı Kayıtbay tarafından, Hücre-î Saadet'in üzerine inşâ ettirilen ahşap kubbenin yerine, günümüze kadar ulaşan taş kubbe yapılmıştır. Mescid-i Nebevî'nin sembolü hâline gelen ve üzeri kurşunla kaplanıp; solmayan, özel bir boya ile yeşile boyanan kubbe, renginden dolayı "Kubbetü'l-Hadra" Yeşil Kubbe adıyla anılmıştır. Mescid-i Nebevî'de Osmanlı devrindeki en büyük imar faaliyetleri Sultan Abdülmecid devrinde gerçekleştirilmiştir. 1850-1861 de 700 bin mecidiye harcanarak yapılan çalışmalar neticesinde Mescid-i Nebevî yenilenip genişletilmiş ve zemini mermerle kaplanmıştır. Mescidin, Asr-ı Saadet'ten yadigâr kısımlarına ehemmiyet verilmiştir. Günümüzde Mescid-i Nebevî'de üzeri büyük şemsiyelerle kapatılan iç avlu ile 86 metrelik kıble duvarının arasında kalan kısım Sultan Abdülmecid devrinden kalmıştır. Bu bölümde Osmanlı'dan yadigâr sütunları, kubbeleri ve tuğraları hâlen görmek mümkündür. Sevgili Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hicret yolculuğunda, Medine'ye yaya olarak yaklaşık bir saat uzaklıktaki Kuba köyünde 14 gün, kalmış ve bu zaman zarfında orada mescit inşâ edilmiştir. Sonraki yıllarda Müslümanlar, Kuba Mescidi'ni ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) misafir edildiği evi ziyaret etmeyi güzel âdet hâline getirmiştir. Kuba Mescidi, Haremeyn hizmeti Osmanlılara geçtikten sonra Kanunî devrinde 1543 te yeniden inşâ edilmiştir. 1699'da Sultan 2. Mustafa döneminde mescidin duvarları ve minareleri yenilenmiş ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) devesinin çöktüğü alana dört direkli bir kubbe yapılmıştır. Ayrıca mescidin su ihtiyacını için derin kuyular kazılıp sebiller kurulmuştur. Sultan 2. Mahmud devrinde (1829) yapılan çalışmalarla mescit, İstanbul'daki selâtin camilerine benzetilmiştir Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hicret'ten 18 ay sonra Mescid-i Nebevî'nin 5 km. kuzeybatısında Vebere Haresi'nde namaz kılarken kıblenin Kâbe oluşuna dair âyet-i kerîme (Bakara,) nazil olmuş ve Peygamber Efendimiz o gün orada namazın son iki rekâtını Kâbe'ye yönelerek tamamlamıştır. Buraya yapılan mescide, Kıbleteyn Mescidi (İki Kıbleli Mescid) denilmiştir. birçok defa tamir gören Kıbleteyn Mescidi, Kanunî devrindeki (1544) kapsamlı imar faaliyetleriyle mamur hâle getirilmiştir. Medine tarihinin en önemli hâdiselerinden biri olan Hicaz Demiryolu birçok fayda sağlamıştır. Sultan Abdülhamid'in Almanlarla yürüttüğü proje Şam, Medine ve Bağdat gibi merkezlerin demiryolu ile İstanbul'a bağlanması o günün dünyasında başlı başına önemli bir gelişme olmuştur. Demiryolunun 1908'de Medine'ye ulaşmasıyla şehir, idarî bakımdan İstanbul'a bağlı bir sancak olmuş böylece bölgede daha güçlü bir denetim sağlanmıştır Osmanlılar devrinde yapılan birçok eserde olduğu gibi, Hicaz Demiryolu Projesi'nde de Allah Resûlü'ne duyulan sevgi ve saygıyı ortaya koyan incelikler unutulmamıştır. sanat âbidesi olan Medine Tren İstasyonu öyle bir mevkie inşâ edilmiştir ki, yolcuların trenden kıble istikametine inmeleri ve karşılarında Kubbe-î Hadra'yı görmeleri sağlanmıştır. Lokomotifler büyük bir gürültü ile ilerledikleri için Sultan Abdülhamid'in talimatıyla trenin Medine'ye sessiz bir şekilde girmesi için tedbirler alınmıştır. İngilizler Ortadoğuda darbe almış Osmanlı'nın son yıllarında Medinede İngilizler isyana başlamış 1916'da demiryolu devre dışı kalmıştır. Ecdad yadigârı günümüzde eski ihtişamıyla yeniden ihyâ edilmeyi beklemektedir. Medine Tren İstasyonu eski hâline göre daha iyi olsa da, ziyaretçilerini hüzünle karşılar Bir zamanlar Haremeyn âşıklarını Resulüllah'a taşıyan istasyon binasının üzerindeki Osmanlı arması ve "Hicaz Demiryolu-1317" yazılı kitabe maalesef sökülmüştür. Hicaz Demiryolu'nun bânisi Sultan Abdülhamid, Anberiye semtindeki istasyon binasının karşısına mihrabı, minberi, minareleri ve revakları ile Osmanlı mimarisini yansıtan bir mescit yaptırmıştır. Anberiye Camiî, asırlarca samimiyetle Haremeyn hizmetkârı ecdadımızın, Medine-i Münevvere'ye duyduğu muhabbetin günümüze kadar ulaşan canlı bir misalidir. Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkan Devlet-i Âliye, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile Hicaz'ı, İngiliz himayesindeki Mekke Şerifi Hüseyin'e terk etmek zorunda kalmıştır. kuvvetlerimizin Filistin'e kaydırılması kararıyla Medine'deki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiştir. Ancak "Şanlı Medine Müdafii Fahrettin Paşa", mütarekeye uymayarak, 72 gün Medine-i Münevvere'den çıkmamış; işgale fırsat vermemek için Mescid-i Nebevî'deki mukaddes emanetleri İstanbul'a nakletmiştir Fahrettin Paşa, cephane ve erzak azlığına rağmen, emrindeki bir avuç kahraman askerle birlikte dünyayı şaşkına çeviren bir direniş göstermiştir. Haremeyn hizmetini üstlenen Osmanlılar, Allah Resûlü'ne (sallallâhü aleyhi ve sellem) ve hatıralarına saygıda kusur etmemişlerdir. Hicaz'ı ziyaret edenler bunu çokça anlatmaktadır. İnsanımız, geriye pek azı kalsa da, ecdadımızın ince bir saygı anlayışıyla inşâ ettiği eserleri görünce, cân-ı gönülden iftihar etmeli Haremeyn hizmetine koşan atalarını rahmet ve minnet duyguları ile yâd etmelidir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Kaynak yedi kıta.com.tr
Selçuklu eserleri Türk-İslam medeniyetinin Anadolu’da yerleşmesine vesile olan Anadolu Beylikleri coğrafyada birbirinden güzel eserler yaptı Beylikler arasında Anadolu Selçukluları bıraktıkları tarihî mirasla ayrı bir öneme sahiptir. ecdat ellerinden çıkan ve günümüz Anadolusunda hala ayakta kalan 7 mimari miras Alaeddin Camii Selçuklu Konya’sının en büyük ve en eski camisidir. Şehrin merkezindeki Alaeddin Tepesi’nde yükselen caminin yapımına, Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud’un son zamanlarında başlanılmış İkinci Kılıç Arslan devrinde devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad devrinde tamamlanarak 1221 de ibadete açılmıştır. Alanya Kalesi Bir Selçuklu açık hava müzesini andıran Alanya Kalesi’nde ilk yerleşim izleri çok eskidir bugünkü ihtişamına Anadolu Selçukluları zamanında kavuşmuştur. 1221 de kale, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından alınırak büyük bir imara girişilir. Sultan, eski surları sağlamlaştırır, yeni surlar inşa eder ve Alanya’ya en parlak dönemini yaşatır. Bugünkü surlar, büyük sarnıçlar, Tersane, Kızılkule, Tophane, ve İçkale’deki saray kompleksi sultan Alaaddin’in yaptırdığı eserlerindendir Döner Kümbet Kümbet, Alaeddin Keykubad’ın kızı Şah Cihan Hatun için yaptırılmıştır. Halk arasında Döner Kümbet olarak bilinir Şah Cihan Hatun Kümbeti, Kayseri’deki Anadolu Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerindendir. 1275 te yapıldığı tahmin edilmektedir. Gök Medrese Selçuklunun en seçkin eserlerindendir Gök Medrese, süsleme sanatı ile mimarinin bütünleştiği nadide bir eserdir. Sivas’ın sembolüdür Anadolu Selçuklu Başveziri Sahip Ata tarafından 1271 de Mimar Kaluytan’a yaptırılmıştır. Asıl adı Sahibiye Medresesi yapıya minarelerindeki çiniler nedeniyle Gök Medrese denilmiştir. Hunat Hatun Külliyesi Külliye, Alaeddin Keykubad’ın eşi, İkinci Keyhüsrev’in annesi Mahperi Huand Hatun tarafından 1237-1246 yılları arasında Kayseri’nin merkezinde yaptırılmıştır. Cami, medrese, türbe ve hamamdan oluşan külliye, Anadolu’da bulunan Selçuklu eserlerinin en güzel ve en önemli örneklerindendir. Sultan Hanı Kervansarayı Aksaray iline bağlı Sultan Hanı Kasabası’nın içinde yer alan Sultan Hanı, Alaüddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Türkiye’de bulunan en ihtişamlı kervansaraylardan olan Sultan Hanı ince ve estetik taş işçiğiyle dikkat çekmektedir. Yivli Minare Antalya’daki İslâm mimarisinin ilk eserlerindendir. 13. yüzyıl Selçuklu eseridir minare, külliyenin parçasıdır. kesme taştan olup gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmıştır. 8 yivli minare Antalya şehrinin simgesidir |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Kaynak hürriyet.com.tr
Selçuklu eserleri Anadolu’ya 300 yıl yakın hükmeden Selçuklular bu coğrafyada hanlar, kervansaraylar, medreseler, hamamlar, kaleler, tersaneler ve camiler gibi sayısız eser inşa etti. bunu ‘Moğol İstilası’yla baş etmeye çalışırken yaptılar. paha biçilemez bu mimari şaheserler muhakkak görülmesi gerekir İnce hesaplar etkileyici motifler DİVRİĞİ ULU CAMİ UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Anadolu’daki tek cami ve külliye 1228-1243’te inşa edilmiş. Caminin güney duvarında darüşşifa, kuzey duvarında türbe konumlandırılmış. Ahlatlı ve Bitlisli ustaların zarif işçilikleriyle taş işçiliğinin en nadide izlerine sahip Detaylardan en önemlisi giriş kapısına ikindi güneşi düştüğü zaman gölgeden rükûda duran bir erkek silueti belirmesi. Evliya Çelebi külliye için, “Methinde diller kısır, kalem kırıktır” demiş. En büyüğü: SULTAN HAN / AKSARAY*Anadolu’daki ticaret yollarını kervansaraylarla donatan Selçuklu’nun 4800 metrekareye yayılan alanıyla en büyük kervansarayı . 1229’da Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan yapı için İlber Ortaylı, “Sultan Han beni çok etkileyen müthiş bir mimariye sahip” diye anlatıyor. KARATAY MEDRESESİ / KONYA*Medrese taş işçiliğinin şaheseri . Kapısı yazı ve desenlerle ince ince işlenmiş. 1251’de hizmete açılan medrese 19. yüzyılın sonlarına kadar eğitim için kullanılmış kubbenin iç yapısı turkuaz renkli çiniler etkileyici. İhtişamlı surlar: ALANYA KALESİ Kale, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından 13. yy’da yaptırılmış. Ertuğrul Günay, “6.5 kilometrelik sur duvarları, 83 kulesi ve 140 burcu ile Asya içlerinden gelen Türklerin, denizlere ulaşan egemenliğinin görkemli bir simgesi diyor. Beş kemerden oluşan tersane Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesi EŞREFOĞLU CAMİİ / KONYA*13. yy sonunda Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılan cami, Anadolu’da ahşap direkli Selçuklu camilerinin en büyüğü. Sedir ağacından 46 ahşap sütunu, tümü ahşap ve işlemeli tavanı, çinili mihrabı ve kar havuzu yapıyı özgün kılıyor. Şehrin en eskisi: ALÂEDDİN CAMİİ / KONYA* Aynı ismi taşıyan höyüğün üzerine 1220’de inşa edilen cami Konya’nın en eski camisi taş işçiliği dikkat çekiyor. Selçuklu Hanedanı’nın büyük kısmının mezarları caminin avlusuna inşa ettirdiği kümbette yer alıyor. ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE / ERZURUM* Şehrin simgesi olan medresenin yapımı 38 yıl sürmüş ve 1291’de açılmış. 26 metre yüksekliğindeki rengârenk çinilerle süslü çift minaresi yapıya adını vermiş. Rusların Erzurum’u işgalinde paha biçilmez çini ve oyma taş motifleri sökülerek ne Rusya’ya götürülmüş. Bugün eserler Leningrad Müzesi’nde sergileniyor. İNCE MİNARELİ MEDRESE / KONYA*Medrese Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından 1264’te hadis öğretilmek üzere yaptırılmış. Taç kapısı çok önemli süslemelere ve kabartmalara sahip” 1956’da Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak faaliyette. Selçuklu.Hayal gücünü zorluyor: AHLAT SELÇUKLU MEZARLIĞI / BİTLİS*Sayıları bin civarında olan mezardan 118’i anıt 3.5 metreyi aşan ve her cephesinde zarif süslemeler bulunan mezar taşlarında eşsiz bir görsellik var. 12 yy’la ait mezarlık Son derece özenli taş işçiliği hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir şekilde icra edilmiş” Ahlat. Taç kapının görkemi: GÖKMEDRESE / SİVAS* Çifte minareli taç kapısı ve kapının üzerindeki süslemeler medresenin en görkemli kısımları Süslemelerde 12 hayvan, yıldız ve ağaç motifleri kullanılmış. Yapı 1271’de Selçuklu Veziri Sahip Ata Ali tarafından yaptırılmış. İç avludaki havuz, Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|