Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Osmanlı Tarihi (AK Parti) Osmanlı Devleti ve Osmanlı kültürü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-14-2018, 03:27   #11
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ayasofyamüzesi.gov.tr

Ayasofya*camii

*Dünya mimarlık tarihinin ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ile sanat dünyası açısından önemlidir Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yaptığı en büyük kilise olup üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia Büyük Kilise olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya Kutsal Bilgelik olarak tanımlanmıştır. Ayasofya Doğu Roma da hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür.Birinci kilise, İmparator Konstantios tarafından 360 da yapılmıştır. İmparator Arkadios’un karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği Chrysostomos arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, patriğin sürgüne gönderilmesi üzerine 404 te çıkan halk ayaklanmasında yakılıp yıkılmıştır. patriğin mozaik tasviri, Ayasofya’nın kuzey tymphanon duvarında görülebilmektedir.*Günümüzde ilk kiliseye ait kalıntı bulunmamakla birlikte, müze deposundaki Ekklesia damgalı tuğlaların bu yapıya ait olduğu düşünülmektedir.İkinci Kilise, İmparator II. Theodosios* tarafından 415 te yeniden inşa ettirilmiştir. bazilikadır Kilise, İmparator Justinianos’un* 5. saltanat yılında, aristokrat kesimi temsil eden maviler ile esnaf ve tüccar kesimi temsil eden yeşillerin İmparatorluğa birleşmesi sonucunda çıkan Nika adlı, büyük halk ayaklanmasında 13 Ocak 532 de yıkılmıştır.
1935 teki kazılarda, On İki Havari’yi temsil eden kuzu kabartmaları* bulunmuştur. mimari parçalar ise bahçede görülebilmektedir. Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos* tarafından dönemin iki önemli mimarı Miletli İsidoros ile Aydınlı Anthemios’a yaptırılmıştır.

*23 Şubat 532 de başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştır. Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içinde “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırmıştır*Üçüncü Ayasofya’nın mimarisindeki Apsisten* nartekse kadar uzunluk 100 m. genişlik 69.50 m.dir. Kubbenin zeminden yüksekliği 55.60 m,dir.İmparator Justinianos Ayasofya’nın görkemli ve gösterişli olması için, tüm eyaletlere haber göndererek, en güzel mimari parçaları Ayasofya’da toplatmıştır. sütun ve mermerler; Aspendos, Tarsus gibi Anadolu ve Suriye’deki antik şehir kalıntılarından getirilmiştir. mermerler Marmara Adası’ndan, Afyon’dan Kuzey Afrika’dan getirilmiştir* sütunlar Efes Artemis Tapınağı’ndan* Mısır’dan getirilmiştir Ayasofya’nın duvarları birbirinden güzel mozaiklerle süslenmiştir. Mozaiklerin yapımında altın, gümüş, cam, pişmiş toprak ve renkli taşlardan oluşan malzemeler kullanılmıştır.

*Ayasofya Doğu Romada İmparatorluk Kilisesi olması nedeniyle İmparatorlar taç giyme merasimleri yapdı. IV. Haçlı Seferinde İstanbul Latinler tarafından 1204- 1261 yıllarında işgal kent, ve Ayasofya yağmalanmıştır. 1261 de Doğu Roma kenti ele geçirdiğinde, Ayasofya haraptı
Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetihten sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Döneminde cami olarak varlığını sürdürmüştür. depremlerden zarar gören yapıya, Osmanlı Döneminde destek amacıyla payandalar yapılmıştır. Mimar Sinan tarafından yapılan minareler* yapıda destekleyici payanda işlevi görmektedir.Ayasofya’nın kuzeyine, Fatih Sultan Dönemi’nde bir medrese yaptırılmıştır
*en kapsamlı tamir* Sultan Abdülmecid Dönemi'nde yapılmıştır.*Sultan Abdülaziz* Döneminde Ayasofya çevresinin düzenlenme çalışmalarında medrese 1870 te yıktırılmış ve 1874 te yeniden**yaptırılmış 1936 da yıkılmış* Medresenin kalıntıları 1982 de ortaya çıkarılmıştır.Osmanlı, 16. ve 17. yüzyıllarda, Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü eklenmiştir.Mihrabın iki yanındaki bronz kandiller, Sultan Süleyman tarafından Budin Seferi (1526) dönüşünde hediye edilmiştir. Ana mekâna girişin sağ ve sol köşelerinde MÖ. 4.-3. yy a ait iki mermer küp* Bergama’dan getirilerek, Sultan III. Murad* tarafından Ayasofya’ya hediye edilmiştir.

*Ayasofya’da, Sultan Abdülmecid Dönemi’nde1849 yıllarında, İsviçreli Fossati Kardeşlere onartıldı eski Hünkâr Mahfili kaldırılmış, yerine ahşap yaldızlı korkuluklarla çevrili Hünkâr Mahfili yapılmıştır.
Hattat Kadıasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılan 7.5 m. çapındaki 8 adet hat levhası ana mekâna yerleştirilmiştir. “Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” yazılı levhalar İslam âleminin en büyük hat levhalarıdır* Aynı hattat kubbenin ortasına ise Nur Suresi’nin 35. ayetini yazmıştır.Ayasofya Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935’de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır. Ayasofya 916 yıl kilise* kalmış 1453 te Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami* kullanılmıştır. Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu'nun Kararı ile 1935 yılında Ayasofya müze olarak kapılarını ziyarete açmıştır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-14-2018, 03:28   #12
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kültür.gov.tr

*ANITKABİR

*Türk Kurtuluş Savaşı'nın ve Türk İnkılâplarının önderi Türkiye Cumhuriyeti'n kurucusu Atatürk'ün, vatan bağımsızlığını kazanmak ve Türk milletini çağdaş uygarlığa ulaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği inkılâplarla geçen yaşamı 57 yıl sürmüş ve Büyük Önder 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal etmiştir.Atatürk, Türkiye'yi çağdaş uygarlığın bir üyesi yapan, insanlık tarihine mal olmuş bir önderdir. O'nu temsil edecek, ilke ve inkılâplarını yansıtacak bir anıtmezar fikri, Atatürk'ü kaybetmenin hüznü içindeki Türk milletinin ortak isteği olarak belirmiş ve yapımına karar verilmiştir.
Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin ismi Rasattepe idi.*tepede, M.Ö 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait mezar yapıları bulunmaktaydı. Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bunların kaldırılması için kazılar yapıldı. tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.Anıtkabirde inşaatın başlayabilmesi için kamulaştırılma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir'in inşaatı 9 Ekim 1944'de görkemli bir temel atma töreni ile başladı. inşası 9 yılda yapılmıştır.Toprak seviyesi ve aslanlı yolun duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944'te başlamış ve 1945'te tamamlanmıştır. Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır.

*1947 yılı sonuna kadar mozolenin izolasyonu tamamlanmış çöküntüleri engelleyecek* 11 metre yüksekliğinde betonarme sisteminin* montajına geçilmiştir. Giriş kuleleri ile fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin tamamlanmıştır.Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu. Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı şeref holü döşemesini kapsıyordu. inşaat 20 Kasım 1950'de başlamış ve 1 Eylül 1953'te bitirilmiştir.
*Anıtkabir yapımında beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak traverten, mozole kaplamalarında mermer kullanılmıştır. aslan heykelleri ve mozolede kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşından, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler Polatlı ve Malıköy'den getirilmiştir. Kayseri Boğazköpründen* getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler* kullanılmıştır. 40 ton ağırlığındaki lahit taşı Adana'nın Osmaniye İlçesi'nden, getirilmiştir.

*Türk mimarlığında 1940-1950 yılları II. Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılır.anıtsal yönü ağır basan, simetrik, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır. Anıtkabir bu* özellikleri taşır Anıtkabir'de Selçuklu ve Osmanlı mimarisi ve süslemesine rastlanır.Anıtkabir'in bazı yerlerinde kullanılan ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpar yapıldığı dönemin en iyi örneklerinden* olan Anıtkabir 750.000 m² lik alanı kaplar Barış Parkı ve Anıt Bloku olarak iki kısma ayrılır. Anıtkabir; Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla oluşturulan Barış Parkı içinde yükselmektedir.*Afganistan, A.B.D., Almanya, Avusturya, Belçika, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Yunanistan'dan ağaç ve fidanlar getirilmiştir. Bugün Barış Parkı'nda 104 türden yaklaşık 48.500 adet süs ağacı, ağaççık ve süs bitkisi bulunmaktadır.
Anıtkabir Anıt Bloku üç bölümden oluşur Aslanlı Yol
Tören Meydanı Mozole Anıtkabir'e Tandoğandan girildiğinde Aslanlı Yola ulaşılır. Merdivenin başında istiklal ve hürriyet kuleleri yer alır.
Anıtkabir yapı topluluğunda, on kule vardır. kulelere ulusumuzun ve devletimizde büyük tesirleri olan isimler verilmiştir. Çatı tepelerinde, eski Türk çadırlarında görülen tunç mızrak ucu vardır. Kulelerin iç duvarlarında, Atatürk'ün özlü sözleri bulunmaktadır.

Kaynak kültür.gov.tr

*ANITKABİR

*Aslanlı yolun sağındaki İstiklal Kulesi'nin iç duvarlarında ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir gencin yanında kaya üzerine konmuş kartal figürü görülür Kartal, mitoloji ve Selçukluda gücün, istiklâl ve bağımsızlığın sembolüdür Kılıç tutan genç istiklali savunan Türk milletini temsil eder
kule duvarlarında Atatürk'ün istiklalle ilgili şu sözleri yer alır:"Ulusumuz en korkunç yok oluşla son buluyor gibi görünmüşken, tutsak edilmesine karşı evladını ayaklanmaya davet eden atalarının sesi, kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son Kurtuluş Savaşı'na çağırdı." (1921)"Hayat demek savaşma, çarpışma demektir. Hayatta başarı kesinlikle savaşta başarı kazanmakla mümkündür." (1927)*"Biz hayat ve bağımsızlık isteyen ulusuz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı hiçe sayarız.(1921) "İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk ulusu, Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdır (1927)"Bu ulus bağımsızlıktan yoksun olarak yaşamamıştır, yaşıyamaz ve yaşamıyacaktır, ya istiklal ya ölüm." (1919) Kulenin içinde Anıtkabir maketi ile Anıtkabir'i tanıtıcı panolar bulunur

*Aslanlı Yol'un sol başındaki Hürriyet Kulesinde elinde kağıt tutan melek figürü ile meleğin yanında şaha kalkmış bir at tasvir edilmiştir. Melek* bağımsızlığın kutsallığını, elindeki kağıt "Hürriyet Beyannamesi"ni sembolize eder At figürü* hürriyet ve bağımsızlık sembolüdür. Kule duvarlarında Atatürk'ün hürriyet ile ilgili şu sözleri yazılıdır.
Esas Türk ulusunun saygın ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu esas tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmakdan yüksek bir işleme hak kazanamaz." (1927) bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın* bulunabilmesi kesinlikle o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olabilmesiyle mümkündür.""Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı ulusal egemenliktir.""Bütün tarihsel yaşantımızda özgürlük ve bağımsızlığa sembol olmuş bir ulusuz."

*İstiklal kulesinin önünde, ulusal giysiler giymiş üç kadın heykeli vardır. kadınlardan* ikisi yere* uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinin meydana getirdiği çelenk bereketli yurdumuzu temsil etmektedir. Soldaki kadın, ileri uzattığı elindeki kapla Atatürk'e rahmet dilemekte, ortadaki kadın eliyle yüzünü kapamış ağlamaktadır. heykeller Türk kadınlarının Atatürk'ün ölümünün derin acısı içinde bile gururlu, ağırbaşlı ve azimli oluşunu dile getirmektedir. Heykel grubu Hüseyin Özkan'ın eseridir.*Hürriyet Kulesi'nin önünde üç erkekten oluşan heykel grubu vardır. Sağdaki erkek* miğferi ve kalın kaputu ile Türk askerini temsil ederken, onun yanında elinde kitabı ile Türk gençliğini ve aydın insanı, biraz gerisinde ise yerel kıyafetlerle Türk köylüsü temsil edilmiştir. Her üç heykelde derin acı ile Türk milletinin ağırbaşlılığını ve yüksek irade gücünü dile getirmiştir. Ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılan 262 m. uzunluğundaki yolun iki yanındaki 24 aslan heykeli Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihine verdiği önem sebebiyle, Hititlerin sanat üslubu ile yapıldı aslan heykelleri kuvvet ve sükuneti temsil etmektedir. Aslanlı yolun sonunda yer alan tören meydanı 129 x84,25 m. boyutlarındadır. 15.000 kişi kapasiteli* alanın zemini; siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlardan oluşan 373 halı ve kilim deseniyle bezenmiştir.

Kaynak kültür.gov.tr

*ANITKABİR

*Aslanlı yolun bitiminde sağda Mehmetçik Kulesi yer alır. Kulenin dış kabartmasında; cepheye gitmekte olan Mehmetçiğin evinden ayrılışı ifade edilir. elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen hüzünlü,* gururlu anne tasvir edilmiştir. Kulenin duvarlarında Atatürk'ün Mehmetçik ve Türk kadınları hakkında söylediği sözler yer alır:Kahraman Türk eri Anadolu savaşlarının anlamını kavramış, yeni bir ülke ile savaşmıştır." (1921)"Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ulusunda Anadolu köylü kadının üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur." (1923)
"Bu ulusun çocuklarının özverileri, kahramanlıkları için ölçü birimi bulunamaz."*Mehmetçik ve Zafer kuleleri arasında müze, kitaplık ve Kültürel Faaliyetler biriminde "Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi" bulunur. Atatürk, milli mücadele ve inkılâplar konulu Türkçe ve yabancı dillerde kitapların bulunduğu bir "İhtisas Kütüphanesi" olarak, hizmet verir. ZAFER KULESİ nin duvarlarında Atatürk'ün en önemli üç zaferinin tarihi ve zaferle ilgili özlü sözleri yazılıdır Kule içinde Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938'de İstanbul Dolmabahçe Sarayı'ndan alarak Sarayburnu'nda donanmaya teslim eden top arabası sergilenir.İNÖNÜ'NÜN LAHTİ
Barış ve Zafer Kuleleri arasında yanları açık sütunların oluşturduğu galerinin ortasında 25 Aralık 1973 yılında vefat eden Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı, Türk Milli Mücadelesinin Batı Cephesi komutanı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün lahdi bulunmaktadır. Mezar odası alt kattadır.

*İsmet İnönü, Anıtkabir'e 28 Aralık 1973'te Bakanlar Kurulu Kararı ile defnedilmiştir. BARIŞ KULESİ nin iç duvarında Atatürk'ün "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesini dile getiren kabartması yer almaktadır. çiftçilik yapan köylüler ve* kılıcını uzatarak onları koruyan asker tasvir edilmiştir. asker barışın sağlam ve güvenli kaynağı olan Türk ordusunu sembolize eder. insanlar Türk ordusunun sağladığı huzur ortamı içinde günlük hayatlarını devam ettirir duvarda Atatürk'ün barış ile ilgili şu sözleri yer almaktadır."Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir." (1935) "Yurtta Barış, Cihanda Barış." Ulusun hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir." (1923)
Kulenin içinde ise Atatürk'ün 1935-1938 yıllarında kullandığı Lincoln marka tören ve makam otomobilleri sergilenmektedir.

*23 NİSAN KULESİ Kulenin iç duvarında 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışını temsil eden bir kabartma vardır. kabartmada, ayakta duran kadının tuttuğu kağıdın üzerinde 23 Nisan 1920 yazılıdır. Kadının diğer elinde Millet Meclisimizin açılışını simgeleyen anahtar bulunmaktadır. n eseridir. Kule duvarlarında meclisin açılışıyla ilgili Atatürk'ün özlü sözleri yer almaktadır:Bir tek karar vardı: O da ulusal egemenliğe dayalı, hiçbir koşula bağlı olmayan bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmak." (1919)
"Türkiye Devletinin tek ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir."
"Bizim bakış açılarımız kuvvetin, gücün, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır."
Kulede Atatürk'ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı Cadillac marka özel otomobili sergilenmektedir.*BAYRAK DİREĞİ Anıtkabir'in tören meydanına giriş merdivenlerinin ortasında, tek parçalı yüksek bir Türk bayrağı dalgalanır. Amerika'da özel olarak yaptırılan 33 m. yüksekliğindeki direk, Avrupa'daki çelik bayrak direklerinin en yükseğidir. Türk asıllı Amerika vatandaşı Nazmi Cemal tarafından, kendi bayrak direği fabrikasında imal edilerek 1946 da Anıtkabir'e hediye edilmiştir. Bayrak direğinin kabartmasında; meşale Türk medeniyetini, kılıç taarruz gücünü, miğfer savunma gücünü, meşe dalı zaferi, zeytin dalı ise barışı simgelemektedir. Türk bayrağı, ulusumuzun yurdunu savunma, zafer kazanma, barışı koruma ve uygarlık kurma gibi yüce değerleri üzerinde dalgalanmaktadır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-14-2018, 03:29   #13
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kültürportalı.gov.tr

SELİMİYE CAMİİ*Edirne

İstanbul’dan önce Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Edirnenin simgesidir Selimiye Camii dünyanın en büyük* mimarlarından Mimar Sinan’ın eseridir Osmanlının zirve yıllarında yaşayan Sinan gücü mimari ile şekillendiren bir deha olup, Selimiye Camii ile imparatorluğun kudretini yansıttığı Osmanlı mimarisinin zirvesini meydana getirdiği cami dünya mimarlık tarihinin en gözde eserlerindendir Selimiye Camii UNESCO Dünya Miras Listesi’nde İhtişamlı görüntüsüyle kendine hayran bırakan Selimiye Camii’nin yapımına 1568 yılında başlanmış 15.000 kişinin çalışmasıyla ancak 1575 yılında tamamlanmıştır Çok uzakdan* görkemini belli eder asıl hayranlık caminin içindedir kubbe Mimar Sinan’ın mesleğinde doruk noktasıdır

Osmanlı ordusunun Avrupa seferlerinde Edirne’de mola vererek 6.000 kişi ibadet edip* namaz kılmıştır Caminin minareleri dünyanın en zarifleri arasındadır Şaşkınlık uyandıracak bir mimari başarı ile çok uzun ve en ince biçimde yapılmışlardır* Dünya mimarlık tarihine muhteşem eserler bırakan Mimar Sinan bu camiyi “Ustalık Eserim” olarak tanımlar. Ayasofya’nın kubbesini aştığını, minarelerinin eşsiz olduğunu belirtir. Deha ve ustalığı kadar mütevazılığı ile ünlenen Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’nden ustalık eseri olduğunu söylemesi tüm deneyimini burada uyguladığının kanıtıdır Selimiye Camii, mimarisi ve* İznik çinileri,* ahşap ve sedef süslemeleri, mermer işçiliğinin şaheseri olarak gösterilen minber ve mihrabı ile de mutlaka görülmesi gereken bir yapı.
külliyeyi meydana getiren yapılardan Dar-ül Kurra Medresesi günümüzde Vakıf Müzesi, Dar-ül Hadis Medresesi ise Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet veriyor. Osmanlı sultanları, başkent edirnede kapsamlı imar faaliyetleri gerçekleştirmiş bir asır boyunca başkent olan Edirne, görkemli anıt eserlerle donatılmıştır.

Kaynak tariharaştırmaları.com

Mimar Sinan’ın muhteşem eserleri

Selimiye Camii

Edirnede Mimar Sinan’ın 80 yaşında yaptığı* “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii, Mimar Sinan’ın ve Osmanlı mimarisinin en önemli baş yapıtıdır* yapımına 1568 de başlanmıştır. II. Selim’in ölümünün ardından 14 Mart 1575′te ibadete açılmıştır. Selimiye’de hiçbir cami ve mabedde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Selimiye Camii 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir kubbe ile örtülmüş Kubbe 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Sinan, iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla mekanın bir kerede anlaşılmasını sağlar.

İstanbul Süleymâniye Câmii

Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yıllarında inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın kalfalık* eseridir medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşur*

İstanbul Şehzâdebaşı Câmii

İstanbul’un Şehzadebaşı semtinde Sultan Süleyman tarafından Saruhan valisi iken 1543′de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır. 18 metrelik kubbesi İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret medrese, türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır.

Haseki Camii

İstanbul’un Fatih ilçesinde Haseki ile Cerrahpaşa semtleri arasındaki Avratpazarı’nda bulunur Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan tarafından Kanuni Süleyman’ın eşi Haseki Sultan için 1538-1551 arasında tamamlanmıştır.

Mihrimah Sultan Camii*

İstanbul’un Edirnekapı semtinde surların* yanındadır Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından 1562-1565 yıllarında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlıdır etrafında medrese, mektep, türbe, hamamları vardır. 37 m yükseklikteki kubbesi vardır Mihrap ve minber taş işçiliğiyle yapılmıştır.

Rüstem Paşa Câmii – Tahtakale

Kanuni Sultan Süleyman’ın vezir ve* damadı Rüstem Paşa için 1561 de yaptırıldı* Caminin yerinde önce Halil Efendi Mescidi vardı. çukurda kaldığı için Mimar Sinan, mescidin altına dükkânlar yaptı Rüstem Paşa Camii, mescidin yerinde kuruldu.

Sokullu Mehmed Paşa Câmii- Azapkapısı

Sokollu Mehmet Paşa Camii İstanbul’da Unkapanı köprüsünün Galata ayağında, Azap kapı semtindedir Mimar Sinan tarafından 1578′de Sokollu* Paşa adına yapılmıştır. Selimiye Camii stilinde yapılmıştır caminin altı mahzendir. Denize yakın camiler içinde sağlam temellidir.

Sokollu* Paşa Külliyesi,

Mimar Sinan’ın İstanbul Kadırga’da Şehit Mehmet Paşa yokuşunda bulunan ve cami ile külliyeden oluşan bir eseridir. Sinan’ın en güzel eserlerindendir . Üç padişaha sadrazamlık yapan Sırp asıllı Sokollu Paşa adına 1571′de karısı tarafından yaptırılmıştır.

Sokullu Mehmed Paşa Câmii – Büyükçekmece

1567 de Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. En önemli özelliği dünyada sadece bir eşinin* bulunduğu minaresidir. Minare yekpare taştan oyularak yapılmış olup bu tip minare bir de Mısır’da bulunmaktadır.

Kılıç Ali Paşa Camii – Tophane

Kaptan-ı Derya Kılıç Ali tarafından Tophane semtinde 1580 de yaptırılmıştır. Türbe, medrese ve hamamdan oluşan* külliyesi vardır. cami Ayasofya’nın küçük boyutta bir kopyasıdır. Mihrap tarafındaki çiniler İznik’in* ürünüdür. Ayasofya model alınmıştır

Sofya Kara Camii,

Sofya’da 1528 de Sultan Süleyman’ın emri ile Mimar Sinan tarafından yapıldı 1903 yılında kiliseye çevrildi. Bulgaristan’da Sveti* Kilisesi olarak bililniyor. İlk önce Koca Mehmet Paşa sonra İmaret Camii olarak bilinir, minaresinin kara taşlarından dolayı Kara Camii olarak bilinir.

Ahî Çelebi Câmii

Fatih ilçesinin Eminönü semtinde. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin arkasında, Yoğurtçular sokağındadır. Bu cami Evliya Çelebi’nin “şefaat ya Rasulullah” yerine “seyahat ya Rasulullah” rüyasını gördüğü camidir. Basık kubbeli, taş-tuğla yapımı olup, kubbe kasnağı demirden bir çemberle çevrilidir. Kapısına merdivenlerden çıkılır.

Sinan Paşa Camii- Beşiktaş Cami

Beşiktaş İskelesi karşısındadır 1550-1553 yıllarında Osmanlı Donanması’nın Kaptan-ı Deryası Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sinan Paşa 1553 te öldüğünde cami inşa halindeydi Sinan Paşa Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camisi’ne gömüldü. Cami 1555 yılında tamamlandı.

Eski Vâlide Câmii – Üsküdar

II. Selim’in eşi, III. Murat’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan’a 1583 te yaptırılmıştır. Külliye cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, kervansaray, hamam, darülkurra, darüşşifadan oluşur.

Ferhad Paşa Câmii – Çatalca 1575 te Ferhat Paşa tarafından Çatalca tepesinin eteğine Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

Molla Çelebi Camii Fındıklı Camii olarak da bilinir. Molla Mehmet Çelebi tarafından 1589′da yaptırılmıştır.

Nişancı Paşa Çelebi Câmii –İstanbul’un Fatih ilçesinde Karagümrük semtinde Nişanca caddesindeki cami, 1584-1588 arasında yapılmıştır.

Piyale Paşa Camii – İstanbul’un Kasımpaşa semtindedir. Mimar Sinan anıtıdır 6 kubbeli ve dikdörtgen plandadır. Caminin üç tarafı kemer ve tonozludur, minaresi bunların üzerindedir.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 21:58   #14
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak arkeopolis.com

Antalya’daki Anadolu Selçuklu eserleri

Yivli Minare Yivli Minare Sultan Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının en güzel örneklerindendir. 38 metre yüksekliğindedir 90 basamağı vardır. horasan harcı ve tuğla ile inşa edilmiştir.

Ahi Yusuf Camii 1249 yılında Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Kare planlı, tek kubbeli moloz taştan yapılmıştır ve oldukça sadedir Kaleiçi semtindedir

Alaeddin Camii kilise olan yapı 1230 da Alaeddin Keykubat tarafından camiye çevrilmiştir..

Kara Molla Mescidi Kaleiçindedir 13. yüzyıl eseridir 1998 yılında restore edildi

Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi medreseden günümüze sadece taç kapısı ulaşmıştır. Medreseyi Atabey Armağan 1239 da yaptırmıştır. Atabey Armağan 2. Giyaseddin Keyhüsrevin idarecilerindendir. Medrese Yivli Minarenin hemen yanındadır.

Selçuklu Medresesi yapım tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. 13. Yüzyıl ortalarında inşa edildiği düşünülür Selçuklu Medresesi; Yivli Minare ve Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi ile aynı avluda

Mevlevihane 1215 yılında Selçuklular yapımına başlamış 10 yıl sonra 1225 de Sultan Alaeddin Keykubat döneminde yapımı sonlanmıştır. Yapıyı 1377 de Zincirkıran Mehmet Bey Mevlevihaneye dönüştürmüştür. yapı Guzel Sanatlar Galerisi olarak devam edilmektedir.


Evdir Han Selçuklu Sultanı 1. İzzettin Keykavus 1210-1219 yıllarında yaptırmıştır. Antalya-Korkuteli karayolu üzerinde bulunur.

Kırkgöz Han 1247 de Sultan 2. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış ve 2007 yılında restore edilmiştir. Antalya-Burdur karayolundadır

Alanya Kalesi denizden 250 metre kadar yükselen bir yarımadaya kurulmuştur.Kale 1221 yılında Selçuklularca fethedilince tamir edilip şuanki haline ulaşmıştır. Kale; Kalealtı, Ortakale ve İçkale olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Alanya – Kale Kapısı Koca kapı, Eski Pazar Kapısı olarakta bilinen kapı Selçuklular döneminde iç kaleye girişi sağlamak amacıyla yapılmıştır. Moloz taş, tuğla ve harçtan inşa edilmiş olan kapı Kuzey Suruna bitişiktir.

Kemer Av Köşkü Antalya’nın Kemer ilçesindedir Selçuklu dönemine aittir Av Köşkü.*Anadolu’da bilinen 3 örnekten biridir 1230-1248 yıllarında inşaa edildiği 1925-1930 da onarımların yapıldı restorasyon çalışmaları devam ediyor Köşk bölgedeki tek Selçuklu yapısı

Karatay Medresesi Selçuklu medreselerinin Antalya’daki tek ve en güzel örneğidir. Celaleddin Karatay tarafından 1250 de yaptırılmıştır. Taç kapılı, eyvanlı ve ortası avlulu bir medresedir. restore edilmiştir; günümüze taç kapısı ve iki eyvanından başka bölümü maalesef ulaşmamıştır.

Ahi Yusuf Türbesi Ahi Yusuf Camii ile aynı avludadır. Türbe caminin kuzeyindeki eski kale sur kalıntıları arasındadır. 2 katlı yapı oldukça sadedir. Ön tarafındaki 3 taştan iki tanesi mezardır, üçüncü taş Ahi Yusuf Camii’nin inşa kitabesidir, kitabenin tarihi 1249 yılıdır

Şeyh Suca Türbesi 1238 de yapılan türbe iki katlı ve kare planlıdır. sade olan türbe günümüzde restore edilmiştir. Şehir merkezinde, Kızıltoprak mahallesinde bulunur.

Antalya Kalesi M.Ö. 158 de Bergama Hükümdarı 2. Attalos tarafından yaptırılmıştır. 2 Attalos şehrin kurucusudur. Selçuklular bir kaç kez fethetmiş ve kaybetmiştir. 1207 de Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev*zamanında Selçukluların hükümdarlığına girmiştir. Osmanlılarca kullanılıp tamiratlar görmüştür
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 21:58   #15
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak afilsiz.com

Yüzyıllarca Avrupaya hükmeden Osmanlı devleti eserleriyle hala o topraklarda yaşıyor

Mostar Köprüsü, Bosna-Hersek Bosna-Hersek’in güzel şehri Mostar’daki Neretva Nehrinde, hilal görünümündeki özelliğiyle dünyanın en zarif köprülerinden Kentin Boşnak ve Hırvat kesimlerini birbirine bağlamış, şehre ismini vermiş olan köprü acılı yılların izlerini taşıyor.

Taşköprü (Üsküp), Makedonya Taşköprü, Vardar Nehri üzerinde Üsküp şehir merkezindeki tarihi Osmanlı köprüsüdür. Üsküp’ün simgelerinin en başında . Fatih Köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak isimlendirilir

Beyaz Kule, Yunanistan Beyaz Kule, Selanik’te ve şehrin sembollerinden Günümüzde tarihî bir kule ve müze deniz kıyısında yer alır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmiştir.
Balkan Savaşlarında şehir Yunanlara geçtiğinde kule beyaza boyanmış fakat zamanla eski rengini kazanmıştır. O günden sonra “Beyaz Kule“ olarak adlandırılan yapı Selanik’in en çok ziyaret edilen turistik yerlerindendir.

Banyabaşı Camii, Bulgaristan Osmanlı Devleti zamanında, Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edildi. *Avrupa'nın en eski camilerindendir Kuruluş tarihi 1566 yılında Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. En dikkat çekici özelliği geniş kubbesi ve minare yüksekliğidir.

Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü veya Drina Köprüsü, Mimar Sinan tarafından Sokullu Mehmet Paşa adına 1577'te Drina Irmağı üzerine yapılan 11 gözlü köprüdür. Köprü Bosna-Hersek’in doğusunda Vişegrad’dadır.

Blagay Tekkesi, Bosna-Hersek Buna Nehri'nin kaynağında bulunan Blagay Tekkesi, Osmanlı mimarisi ve Akdeniz tarzının etkileriyle 1520'de inşa edilmiştir ve Bosnalılar tarafından millî anıt kabul edilir.

Bayraklı Camii, Osmanlı devrinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da inşa . 1575 yılında yapılmıştır. Kare planlı cami 10,2 m.'lik bir kubbe ile örtülüdür. Caminin kesme taştan inşa edilen sade bir minaresi vardır.

Prizren Taşköprüsü, Kosova’nın Prizren şehrindeki Osmanlı köprüsüdür. İnşa tarihi belgelere göre, XV. yüzyılın sonları veya XVI. yüzyılın başlarıdır

Kosova Prizren Taşköprüsü'nün yanındaki Sinan Paşa Camii, Sofi Sinan Paşa Camii adıyla kaydedilmiştir.


Gül Baba Türbesi, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de bulunan, Gül Baba'ya aittir. Gül Baba, Budapeşte'de yüksek tepeye gömülür tepeye "Gültepe" adı verilir. Türbenin yanına yaptırılan Gül Baba Bektaşi Tekkesi 1686 yılında yıkılmıştır.


Başçarşı, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'nın merkezinde yer alır 16. yüzyılda kurulmuş meşhur Osmanlı çarşısıdır. Bugün kullanımda olup Saraybosna'nın kalbidir Bosna Savaşında Sırp ordusunun imha etmeye çalıştığı hedeflerdendi. İstanbul camilerinin mimari tarzında inşa edilmiş Osmanlı camileriyle çevrili Başçarşı'da Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış bir han, medrese ve çok sayıda imaret bulunmaktadır.

İbrahim Paşa Camii, Balkanlarda Osmanlılar'a ait ayakta kalmış en büyük sanat eseridir. Bulgaristan'ın Deliorman kesiminde, Razgrad'da bulunur. UNESCO kataloğundadır Balkanlar'daki üçüncü en büyük camidir.


Manastır Askerî İdadisi Makedonya'nın Manastır şehrindedir müze olarak kullanılmaktadır.
Burada eğitim görenlerden biri Atatürk’tür (1896-1898). Binanın ikinci katında Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır.

Üsküp Türk Çarşısı, Makedonya’nın başkenti Üsküp’tedir Osmanlı çarşısıdır. Üsküp’ün kuzey inde yer alır.

Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Kosova Prizren'de Osmanlı döneminde 1573 te Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Balkanlar'ın en eski Osmanlı eseridir yıkılmaya terk edildi. Türkiye Cumhuriyeti tarafından sağlanan 150 Bin Euro bütçeyle UNESCO tarafından onarılmaya başlandı bütçenin yeterli olmayışı nedeniyle onarım yapılamıyor.


Yunanistanın Rodos Adası'nda Sokrates Sokağı’nın sonunda, gül pembesi duvarları ve dikkat çeken minaresiyle Kanuni Sultan Süleyman Camisi bulunur. Osmanlı hakimiyetini simgeler 1523’te yapılmıştır ve Rodos’un en görkemli camisidir. *Rodos Müslüman Türk Vakfı’na aittir minaresi, tehlikeli olduğu gerekçesiyle 1987 de yıkılmıştır. Günümüzde, müze olarak açıktır.Kanuni Sultan Süleyman Camisi ayrıca Süleymaniye Camii olarak da bilinir

Mustafa Ağa Camii, Yunanistandadır Altı Fıskiye olarak da anılır mimari eser, Atina Voyvodası Cizdaraki Mustafa Ağa tarafından 1763-64 yıllarında inşa edilmiştir.

Sultan I. Murad Türbesi, Kosova’nın*Priştine-Mitroviça yolu üzerinde Priştine’ye 6 km mesafededir Osmanlı Devleti padişahlarından Sultan I. Murad’ın savaşta yaşamını yitirmesinden sonra iç organlarının gömüldüğü yerdir. Kosova’daki en eski Osmanlı eseridir. 14. yüzyılda inşa edilmiştir. 14. yüzyılda kurulan bina onarımdan geçmiştir. Yöre halkınca Türklük ve Müslümanlığın simgesidir
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 22:00   #16
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak turknavy.blogcu.com

Medine'deki Osmanlı Eserleri

Hz. Ebubekir Mescidi

Sevgili Peygamberimizin(sav) bayram namazı kıldırdığı, Hz. Ebubekir(ra)'in halifeliğinde bayram namazı kıldırdığı mescittir. İlk kez Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz tarafından Hicri 91 de inşa edilen mescit,*Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 de yenilenmiştir. giriş kapısında Sultan II. Mahmut'un tuğrası bulunur ve mescit, Osmanlı mimari tarzını korumaktadır.
Medine'deki diğer Osmanlı mescitleri gibi ibadete kapalı mescit, mahzun bir şekilde ibadete açılmayı beklemektedir.
*
Hz. Ömer Mescidi

Mescid-i Nebevi'ye 450 metre uzaklıktadır ıssız, mahzun ve hüzünlü bekleyişini sürdürür mescitlerden sadece birisi. Sevgili Peygamberimizin(sav) Bayram namazı kıldırdı sonrasında Hz. Ömer(ra)'in bu adeti devam ettirdi Hicri 850 de buraya bir mescit yaptırıldı Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 de yeniden inşa edilen mescit, Hicri 1266 da Sultan I. Abdülmecit tarafından yenilendi bakımsız ve harap durumda*olan mescit, Medine'ye ziyarete gelen hacıların mahzun bakışlarıyla ibadete açılmayı bekliyor.

Hz. Ali Mescidi

Mescid-i Nebevi'ye 300 metre uzaklıktaki mescit, kapalı ve bakımsız İran'lı hacıların yoğun ilgi gösterdiği mescit, Suud askerlerince korunmakta ve kimse*yanına*yaklaştırılmamaktadır. Hz. Ali Mescidi ilk Halife Ömer tarafından Hicri 91 de inşa edilmiş, Hicri 1269 yılında Osmanlı Sultanı Abdülmecit tarafından yenilenmiştir. Dikdörtgen yapı 7 kubbeli ve tek minareli olan mescit, İbadete acılmak için Suudların insafını beklemekte

Gamame Mescidi

Sevgili Peygamberimiz, Mescid-i Nebevi'ye 500 metre uzaklıktaki bu alanda Bayram namazlarını kıldırır ve yağmur duası yaptırırdı. Peygamberimiz Bayram namazı kıldırırken veya yağmur duası yaptırırken kendisini bir bulutun takip etmesi ve gölgelemesi üzerine Musalla Mescidine bulut manasına gelen Gamame Mescidi adı verilmiştir.
Gamame Mescidi ilk olarak Hz Ömer tarafından yaptırımıştır. Sultan Abdülmecit tarafından çok kubbeli ve minareli olarak yeniden inşa edilmiş Sultan IAbdülhamit tarafından onarımdan gecirilmiştir.Dikdörtgen yapı ve farklı 10 kubbeden oluşan mescit, havadan bir bulut görünümündedir.
2009 da Gamame Mescidi onarım amaçlı kapalı idi.

Medine Garı (Osmanlı Tren İstasyonu)

Hicaz Demiryolunun son durağı Medine Garı, Sultan Abdülhamit tarafından Medine'de yaptırıldı Muhteşem gar binası Osmanlı İmparatorluğu'nun acılı alın yazısına benzer şekilde mahzun ve hüzünlü Sevgili Peygamberimizin ruhaniyeti rahatsız olmasın diye Medine şehir girişine yapılan gar binası ve gürültü çıkarmasın diye raylara keçe döşenmesi ecdatımızın Peygamber sevgisini gösteren sadece*iki örnektir. Allah onlardan razı olsun.Peygamber Mescidine 15 dakika uzaklıktaki Medine Gar'ı 2009 da restorasyondaydı


*Anberiye Cami (Hamidiye Cami)*

Anberiye cami Sultanı Abdülhamit tarafından Medine Gar binasının karşısına yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisini tüm özelllikleriyle yansıtır cami, iki minarelidir diğer Osmanlı eserleri gibi kapısına kilit vurulmuş ibadete açılmayı beklemektedir.

Medine Surları

Medine Surları tarihte ilk kez Hicri 2. ve 3. yüzyıllarda şehri saldırılardan korumak amacı ile yapılmıştır. surlar en büyük onarımı ve yenilemeyi Sultan Süleyman zamanında görmüştür. Hicri 939 da başlayan yenileme çalışmaları Hicri 946 da sona ermiş surların boyu 3000 metreyi aşmıştır.
Medine Şehrini sıradağlar gibi kuşatan surlar Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan II. Abdülhamit zamanlarında yenilenmiştir Medine Şehrini çevreleyen surların meşhur kapıları Baki (Cuma) Kapısı, Kuba Kapısı, Mısır Kapısı, Şam Kapısı, Amber Kapısı ve Mecit Kapısıdır. Şerif Hüseyin'in önderliğindeki arapların*Osmanlı idaresindeki Medine'yi kuşatmasında yıkılan ve harap olan surlar, 1950 de yıkılarak yok olmuştur.

Osmanlı Burcu (Kuba Kalesi)

Kare şeklinde küçük kale olan ve Osmanlı burcu olarak bilinen yapı Medine Komutanı Fahrettin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medine'den Kuba Mescidine giderken yol üzerinde bulunan burç harap bir durumda olup ayakta kalmaya çalışmaktadır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 22:00   #17
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak hacumreburada.com

KUTSAL TOPRAKLARDA OSMANLI İZLERİ


Kutsal topraklarda Osmanlı izleri bir çok yerde görülür.* Mekke ve Medine’de Osmanlı eserleri fazladır.* Hac ve umrede bu eserleri görmeyi ihmal etmeyin. Suud hükümeti bu eserleri bakımsız bıraktı biz osmanlı evlatları için tüm osmanlı eserleri görülmeye ve tarihi havayı solumaya değer

*MEKKE ‘DE OSMANLI İZLERİ

Zübeyde Su Yolu Mekke Su Kemerleri

Arafat’tan Müzdelife’ye gittiğinizde sağda ecdadımızın yaptığı su kemerlerini görürsünüz.* zamana meydan okuyan Zübeyde su yolu, çok hizmetler görmüştür.*780 de Abbasi halifelerinden Harun Reşit’in eşi*Zübeyde Hanım*tarafından inşa ettirilen su yolu, Mekke ve hacıların su ihtiyacını karşılıyordu.* harabeye dönen Zübeyde su yolunu*, Osmanlı padişahı Sultan Süleyman’ın* kızı,*Mihrimah Sultan*1560 da,*Mimar Sinan’a* yeniden inşaa ettirir. Arafat yakınlarına gelen Ayn-ı Zübeyde su yolu Mekke’ye kadar getirilerek , şehir merkezinin su ihtiyacını gidermiştir. Mekke su kemerlerinin yaptırılması için 50.000 altın harcanmıştır. Çok değerli bu yapı günümüzde yok olmaya yüz tutmuş, bakımsız bırakılmıştır.
460 yıl boyunca 25 km olan* su kemerleri Mekke’nin ve hacıların su ihtiyaçlarını karşılamıştır. Umarız yakın bir zamanda değerli yapının kıymeti anlaşılır ve tadilatlar yapılarak , turizme kazandırılır.*Kutsal topraklarda Osmanlı izleri* canlanırsa*umre ziyaretlerinde*artış olacak talep umre fiyatlarını düşürecektir.

*Ecyad Kalesi

Osmanlı Devleti’nin*kutsal toraklarda*inşa ettiği en ender eserlerdendir* Ecyad Kalesini. Osmanlı paşası Osman Nuri paşa*1781 de yaptırmıştır amacı, Kabe’yi korumaktı .*Kabe’ye çok yakın bir hakim tepeye kurulan kale, Birinci Dünya Savaşı’na kadar osmanlı Garnizonu olarak kullanıldı.Umre turlarına giden vatandaşlarımız kaleyi göremiyorlar. Maalesef 2002 de Suud hükümeti tarafından yıkılarak,* yerine lüks oteller inşaa edildi

*Osmanlı Kışlası :

Hac yapmak niyetiyle*Mukaddes Topraklar’a gelen fakir hacıların,* barınma ve*sağlık * *ihtiyaçlarını karşılamak için Cennet Mekan* Abdulhamit**Han* tarafından *yaptırıldı.*Mescd-i Haram’a*yakın*Cervel mevkisinde*inşa edilen 600 kişiyi ağırlayan misafirhane , büyük bir hastane ve eczaneden oluşur büyük inşaat, 1894- 1897 yıllarında 50.000 lira ile bitirilmiştir. Yıllarca dışardan gelen fakir hacılara hizmet verdi bina,*II.Abdulhamit’in*tahtan indirilmesi ve Mekke’de kabilelerin kışkırtmaları sonucunda isyan etkisiyle 1908 senesinde askeri kışlaya çevrilmiştir. Şerif Hüseyin önderliğinde 1916 da isyan eden kabileler,* kışlaya saldırdılar 24 günlük bir direnme sonunda kışla düştü 400 yıl boyunca*Mekke’deki Osmanlı hakimiyeti,* bu olayla son bulmuştur.

Kabe’de son Osmanlı izi Revaklar

İlk defa*Abbasi Halifesi Mehdi*tarafından , gölgelenmek amaçlı yaptırılan*revaklar, yıpranmıştır Sultan Süleyman*,Mimar Sinan’a revakları onartmış kubbeler eklemiştir.
Mimar Sinan’nın talebelerinden Mimar Mehmet Ağa , 1590 da revaktaki sütunlara eklemeler yaptı.* ağaçtan yapılmış direkleri ve kemerleri mermer kullanarak yenilemiştir. 2014 te Kabe’yi genişletme projesinde,* revaklar şekilde sökülerek Arafat yakınlarındaki şantiyeye taşınmıştır. resterasyondan sonra,* tekrar yerlerine inşaa edilmiştir.*Kutsal topraklarda Osmanlı izleri*devam edecektir.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 22:00   #18
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak kabe.gen.tr

Kutsal Topraklarda Osmanlı Eserleri

Müslüman olunca tarihte yepyeni bir sayfa açan Türk milleti, Selçuklular devrinden itibaren İslâm âleminde sözü geçen bir millettir Abbasîler devrinde idarî ve askerî bürokraside önemli vazifeler üstlenen Türkler, Haremeyn'e büyük bir alâka ve hürmet göstermişlerdir.Devlet-i Âliye, mukaddes topraklar Osmanlı hâkimiyetine girmeden önce de Haremeyn'e hizmet etme arzusundaydı asırlar boyunca Osmanlı'nın siyaseti, 'hizmet götürme' ve padişahlar kendilerini Hâdimü'l-Haremeyn olarak görmüşlerdir. Hicaz Memlük idaresinde iken, Osmanlı sultanlarının ve halkın gönderdiği yardımlar, ecdadımızın mübarek beldelere duyduğu muhabbeti ortaya koyar. Yıldırım Çelebi Mehmed 2. Murad devirlerinde Surre Alayları ile hediyeler gönderilmiş geliri yüksek araziler Haremeyne vakfedilmiştir.

Fatih Sultan Mehmed'in, İstanbul'un fethinden elde edilen ganimetten bölgeye para aktarması, Hac yollarının güvenliği ve Hicaz'da yaşanan su sıkıntısının giderilmesi konusunda gösterdiği gayret, Osmanlıların Haremeyn hizmetine verdikleri ehemmiyeti gösterir. Sultan Selim, Suriye, Filistin ve Mısır'ı 1516-1517'de fethetmiş; Hicaz Osmanlıya katılmış ve Hilafet Osmanlı hanedanına geçmiştir. Sultan Selim adına hutbe okunmasıyla, Hicaz'da Osmanlı idaresi başlamıştır. Osmanlı Devleti mübarek beldenin mesuliyetini almış; meselâ Yavuz, Mısır'daki oğlu Şehzade Süleyman'a "Artık bir Hacının dahi başına gelebileceklerden biz mesulüz.diyerek örnek bir tavır sergilemiştir.

Osmanlı Devleti, Mekke'deki otoritesini merkezden atadığı Şeyhü'l-Haremler vasıtasıyla sağlamıştır. mahallî otoriteyi ise, Osmanlı sultanının göreve getirdiği Mekke Emiri Şerifler temsil etmişlerdir. Mekke'ye her mezhebi çok iyi bilen kadılar atanmıştır. Osmanlı'nın gelişmiş düzeni bütün yönleriyle Mekke'de de kendini göstermiştir. 1840'tan itibaren Hicaz Eyaleti kurulmuş ve Mekke, eyaletin merkezi yapılmıştır. 1869'da şehirde Belediye Meclisi oluşturulmuş; sağlık ve temizlik işlerini yürüten ve bir teşkilât kurulmuştur. Hicaz'ın yönetimi Osmanlılara geçince, Hac organizasyonu Devlet-i Âliye idaresinde yapılmış. Hacı adaylarının Mekke'ye güvenle ulaşabilmeleri, için tedbirler alınmıştır.

kafileler İstanbul, Şam, Kahire ve Yemen'de toplanmış; Hacıların yol, su, ulaşım ihtiyaçları dört asır İstanbul'dan sağlanmıştır Mukaddes topraklarda huzur ve asayişe gayret gösterilmiştir. Mekke'yi dış tehditlerden korumak için Yemen'e ve Mısır'ın güneyine hâkimiyet sahası genişletilerek Kızıldeniz ve çevresi kontrole alınmıştır. Osmanlı hâkimiyetinde Mekke'de, sakin bir hayat hüküm sürmüştür. Hint Okyanusu'na donanma gönderebilmek, Uzakdoğu'da yaşayan Müslümanların Hicaz'a ulaşabilmelerini sağlamak maksadıyla, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayan bir kanal açılması için çalışmalar yapılmış; önemli proje tamamlanamamıştır.

Mekke'yi korumak için yaptırılan surlara ilâveten, Osmanlılar 1781–1783 yıllarında Ecyad Kalesi yapılmıştır. Mescid-i Haram'a hâkim bir konumda yer alan kale, bütün tepkilere rağmen 2001 de yıkılmıştır. Yine ecdadımız tarafından bedevilerin yoğun olduğu bölgelerde Fülfül (1801) ve Hind (1806) kaleleri inşâ edilmiştir. Osmanlı Hicazın hizmetkarıdır. Mukaddes beldeye hatıralara, Ehl-i Beyt'e insanlara muhabbet ve hürmet göstermiştir. Mekke'deki kalelere, Sultan Abdülaziz devrine kadar Osmanlı hâkimiyetinin alâmeti bayrak çekilmemiştir. Hacıların Mekke'deki su ihtiyacı, için, Osmanlılar su kaynakları sağlanmıştır.

Abbasî Halifesi Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hanım tarafından yaptırılan su kanallarının tahrip olmasıyla, Kanunînin hayırsever kızı Mihrişah Sultan'ın himmetiyle, Mekke'nin en önemli su kaynağı Ayn-î Zübeyde'ye, 1524–1530 yıllarında Ayn-î Hanin kanalları eklenmiş ve Cebel-î Rahme'nin etrafına havuzlar inşâ edilmiştir. Arafat ve Müzdelife bol suya kavuşmuştur. Sultan Abdülhamid su kanallarının tamiratını yapmış Arafat'ta Allah Resûlü'nün vakfeye durduğu Cebel-î Rahme'nin eteklerinde Osmanlı'dan yadigâr çeşmelerin izlerini görmek mümkündür.

Hac mevsimi hâricinde Mekke, ticarî hareketliliğe sahip olmadığı için, Osmanlı tedbirler alınmış; yardımlarla şehir halkı desteklenmiştir. Surre Alayları ile gönderilen hediyeler, vergiler ve Cidde gümrük gelirleriyle desteklenen yardımlar, vakıflar ve imarethaneler vasıtasıyla halka dağıtılmıştır.
Mısır'da, Eyyubiler ve Memlüklerden kalan vakıflar muhafaza edilmiş; İstanbul'da, Anadolu'da, Suriye'de, Kıbrıs'ta ve Balkanlar'da Mekke için vakıflar kurulmuştur. vakıflar vergilerden muaf tutulmuş ve vakıf hukukunun ihlâl edilmemesi için, hassasiyet gösterilmiştir. Padişahların, hanedan mensuplarının ve halkın öncülüğünde kurulan vakıflar Asr-ı Saadet'ten hatıralar mübarek mekânlar korunmuş; hükümet konağı, kışla, karakol, postahâne gibi binaların yanında, mescit, medrese, tekke, zaviye, ribat, misafirhane, imarethane, gasilhâne, darüşşifa, sıhhiye idaresi, hamam ve sebil inşâ edilmiştir.

İslâm dünyasından Mekke'ye Hac mevsiminde gelen ulemanın toplanma merkezi Mescid-i Haram olmuş ilim halkaları oluşmuştur. şehre yerleşen âlimlerin evleri ilim merkezi hâline gelmiştir. Osmanlılar zamanında Mekke'de ilmî ve kültürel hayatta kütüphanelerin, medreselerin yanında, tekkeler, zaviyeler, dergâhlar ve ribatlar büyük rol oynamıştır. medreseler onarılıp ihtiyaçları giderildikten sonra yenileri yapılmış Mekke'de, meşhur Osmanlı medreseleri arasında; Sultan 3. Murad, Şehid Mehmed Paşa, Davud Paşa, Hasekiye, Sinan Paşa, Sokulu Mehmed Paşa ve Mahmudiye medreseleri sayılabilir. Osmanlı ülkesinde Tanzimat'la birlikte modern eğitim müesseselerinin açılmasına paralel olarak, Mekke'de de benzer eğitim kurumları açılmıştır.

Osmanlılar devrinde Haremeyn hizmeti devralındıktan sonra Mekke'de imar faaliyetlerine başlanmıştır. verilmiş; Mescid-i Haram'ın ve Kâbe'nin görünümünü bozacak mimarî üslûptan özenle uzak durulmuştur. Mescid-i Haram'ın minareleri, sütunları, revakları, kapıları, ahşap çatısı, tavaf alanının makamlar yenilenmiş ve yüksekliği on iki metreyi bulan bir minber yapılmıştır. Harem-i Şerif'in ahşap çatısı İstanbul ve Mısır'dan getirilen malzeme ile 1576'da çok kubbeli hâle getirilmiş; hüsn-ü hat la süslenen kapılara Mescid-i Haram'la ilgili âyetler işlenmiştir. Kanunî devrindeki çalışmalar, Mimar Sinan'ın desteğiyle 2. Selim (1566–1574) ve 3. Murad zamanında (1574–1595) devam etmiştir.

Altı minareli plânlanan Sultanahmet Camii'nin inşasından evvel, bu büyük eserin bânisi Sultan 1. Ahmed tarafından Mescid-i Haram'a yedinci minare yaptırılmıştır. Böylece Mekke ve Harem-i Şerîf, mimarî açıdan yeni bir kimlik kazanmış hoş g bir estetiğe kavuşmuştur. Sultan 1. Ahmed (1612), Kâbe duvarlarının yıpranan kısımlarını onarmış çatıda biriken suyun aktığı Altınoluk yenilenmiştir. 1629'da yaşanan şiddetli yağmur ve sel felâketi, Mescid-i Haram'da zararlara yol açmış; selin biriktirdiği çamurun baskısıyla Beytullah'ın bazı taşları yerinden oynamış ve duvarlarının yıkılmak üzere olduğu görülmüştür. Sultan 4. Murad Mısır valisi vasıtasıyla haber alır almaz, İstanbul'dan bir heyeti Mekke'ye göndermiş ve şehirde çalışmalara başlanmıştır.

Büyük bir hassasiyetle sürdürülen tamirat sırasında en değerli malzeme kullanılmış ve temellerine inilerek Kâbe-i Muazzama yeniden inşâ edilmiştir. Yapının duvarları, altın levhalarla kaplı kapısı, çatısı, tavanı ahşap sütunları, içeriyi aydınlatan kandilleri ve som altınla kaplanan yağmur oluğu yenilenmiştir. şehrin, şiddetli yağmurla oluşan sellerden zarar görmemesi için tedbirler alınmıştır. İstanbul'dan Kâbe'ye yeni bir örtü gönderilmiştir. Osmanlı devrinde Surre Alayları ile gönderilen hediyeler içerisinde en kıymetli olanları; her yıl değiştirilen Kâbe örtüsü ve anahtarıdır. Kâbe örtüleri, siyah renkli ibrişim ve ipekten dokunmuştur. Eski örtü parçalara ayrılarak Haremeyn halkına dağıtılmış, bir kısmı İslâm âleminin ileri gelenlerine hediye gönderilmiştir.
kalan kısmı İstanbul'a getirilip Eyüp Sultan Hazretleri'nin türbesinde bir süre halkın ziyaretine sunulmuş; ulema, devlet ricâli tarafından tekbirlerle saraya getirilip, Hırka-ı Saadet Dairesi'nde saklanmıştır.

Osmanlı Devleti'nin, gerilediği dönemlerde Haremeyn hizmetleri aksatılmadan sürdürülmüş Sultan 4. Mehmed (1648–1687) zamanında Mescid-i Haram'ın minareleri onarılmış, tavaf alanı genişletilerek zemine yontma taş döşenmiş; Safa ve Merve tepeleri arasına kandiller konulmuş; 2. Mustafa devrinde (1695–1703) Hacerü'l-Esved mahfazası ile Kâbe'nin tavanını tutan üç ahşap direk ve merdiven yenilenmiş; 3. Ahmed devrinde (1703–1730), metafın zemini yenilenmiş; 1. Mahmud devrinde (1730–1754), mescide yeni avizeler ve şamdanlar gönderilmiş; 1. Abdülhamid devrinde (1774–1789), Kâbe'nin, Makam-ı İbrahim'in ve Mescid-i Haram'a ait minarelerin bakımı yapılmış;

Sultan Abdülmecid devrinde (1839–1861) Hatim duvarı yenilenmiş, mescidin dört bir tarafına direkler dikilip sayısı üç bini aşan kandillerle Harem-i Şerîf ışıl ışıl aydınlatılmıştır. Sultan 2. Mahmud devrinde de (1808–1839) Vehhabî hareketinin bölgedeki tahribatının silinmesi için İstanbul'dan ustalar gönderilmiştir.Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı'nda en sıkıntılı zamanlarını yaşamasına rağmen Mehmet Reşad, 1916'da Mescid-i Haram'ın bakımının yapılmasını selden zarar gören sütunların değiştirilmesini istemiştir. ne yazık ki, savaşın maddî sıkıntıları ve Hicaz'daki Osmanlı hâkimiyetinin sona erip, Devlet-i Âliye'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle imar faaliyeti yarım kalmıştır.

Osmanlı Devleti, Haremeyn'de yaşayan Müslümanları, ırklarına, renklerine, bakmaksızın eşit görmüştür Medine-i Münevvere'nin idaresi Osmanlılara geçtikten sonra, merkezî ve mahallî idarebkorunmuştur. Önceki devletlerin kanun ve âdetlerinden bir kısmı bırakılmış, bir kısmı zaman içinde ıslah edilerek Osmanlı sistemine entegre edilmiştir. Hicaz eyaletine, diğer eyaletlerden farklı bir statü verildiği için, daima "Şerif" soyundan idareciler tayin edilmiş; Medine'deki Osmanlı otoritesini merkezî hükümetin tayin ettiği Şeyhü'l-Harem ve ordu komutanı temsil etmiştir.
Kutsal toprakların güvenliği için çok önemli tedbirler alınmış; Kanunî zamanında başlatılan imar faaliyetleri kapsamında, yedi yıllık bir çalışmanın ardından 100 bin dinar harcanarak Medine'yi kuşatan surlar inşâ edilmiştir.
hac mevsiminde Bedevî saldırılarına karşı yerli halkın ve hacıların güvenliği sağlanmıştır.

Kanunî devrinde Medine'de askerî kışla, muhabere kışlası ve kale inşâ edilmiştir. Kuba köyünde güvenlik maksadıyla kale tesis edilmiş; ancak askerî yapıların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.
Çok arzu ettiği hâlde Hicaz'a gidemeyen, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) kabir sandukasına konulmak üzere hususî bir mektup yazan Sultan Abdülaziz devrinde (1868) Medine surları tamirattan geçirilmiş Osmanlı'nın son yıllarına kadar Medine'nin sosyal ve kültürel gelişmesi sürdürülmüş; Sultan Abdülhamid devrinde (1902) de şehre ilk defa telgraf getirilmiş; tabya, karakol, istasyon ve postane binaları yapılmıştır. Kanunî'nin hayırsever eşi Hürrem Sultan tarafından yaptırılan imarethanede Medine halkına asırlarca yiyecek ve iaşe dağıtılmıştır.

Suriye, Anadolu ve Balkanlarda zengin gelir kaynaklarına sahip vakıflarla, Medine halkına maddî destek sağlanmıştır.Medine'de mülkî, askerî ve malî teşkilâtlanmanın yanında din, hukuk ve eğitim sahalarında düzenlemeler yapılmıştır. ulema için Medine cazibe merkezi olmuş Anadolu, Suriye, Mısır, Orta Asya ve Mağrib'e kadar uzanan coğrafyadan gelen âlimler, Mescid-i Nebevî'de kurulan ilim halkalarında yer almışlardır. Medine'de ders veren âlimler ve hocalar için Kanunî devrinden itibaren tahsisat ayrılmıştır. Medine'deki kütüphanelerin ve medreselerin etrafında canlanan tasavvufî düşünce, uzun bir süre varlığını korumuştur. Şehrin dinî ve kültürel hayatına katkılar sağlayan tarikatlara bağlı tekkeler, zaviyeler ve ribatlar ilmî faaliyetlerin yanında, hac zamanı dışarıdan gelenlere ev sahipliği yapmıştır.

Osmanlı eğitimindeki gelişmelerle Medine'de de medreselerin yanında; 1885'te Rüştiye, 1909'da İdadî, Darü'l-Muallim ve 1913'te İlâhiyat Fakültesi açılmıştır. Şehrin eğitim ve kültürüne katkı sağlayan kütüphanelerin ilki, Mescid-i Nebevîde kurulmuştur. Medine'ye hizmet etme fırsatı bulan her devletin bu alanda gayreti olmuş; ama Osmanlılar devrindeki çalışmalar daha çoktur Sultan Abdülhamid, Medine'de medrese ve kütüphane yaptırmıştır. Sultan Mahmud, 1822'de inşâ ettirdiği Mahmudiye Kütüphanesi ve Medresesi'ni, 4.569 kitapla zenginleştirmiştir. Şeyhülislâm Arif Hikmet Efendi'nin 1856'da kurduğu ve 5.404 nadide elyazması eser gönderdiği kütüphane de unutulmamalıdır.

Osmanlılar Medine'de, çok önemli imar faaliyetleri yapmıştır. Mirasa sadık kalınmış ve yapılan çalışmalar Mescid-i Nebevî merkez alınarak genişletilmiştir. Kanunî devrinde 1532'de İstanbul'dan usta gönderilerek Mescid-i Nebevî'de tamir ve güzelleştirme başlanmış; mescidin minareleri yenilenmiş; ünlü hattatlar hat ve tezhip çalışmalarıyla kubbeleri ve mihrapları tezyin etmişlerdir. Uhud Şehitliği'nde ve Cennetü'l-Bâki'de kabirlerin üzerlerine türbeler yapılmıştır. Sonraki asırlarda da başta Hücre-î Saadet vr Mescid-i Nebevî'de bakım sürdürülmüş ve mescide çok kıymetli hediyeler gönderilmiştir.19. yüzyıldaki ıslahat hareketlerinin öncüsü Sultan 2. Mahmud, Medine'ye çok önem vermiş 1813'te çalışmalarla Mescid-i Nebevî genişletilmiş ve Memlük Sultanı Kayıtbay tarafından, Hücre-î Saadet'in üzerine inşâ ettirilen ahşap kubbenin yerine, günümüze kadar ulaşan taş kubbe yapılmıştır.

Mescid-i Nebevî'nin sembolü hâline gelen ve üzeri kurşunla kaplanıp; solmayan, özel bir boya ile yeşile boyanan kubbe, renginden dolayı "Kubbetü'l-Hadra" Yeşil Kubbe adıyla anılmıştır. Mescid-i Nebevî'de Osmanlı devrindeki en büyük imar faaliyetleri Sultan Abdülmecid devrinde gerçekleştirilmiştir. 1850-1861 de 700 bin mecidiye harcanarak yapılan çalışmalar neticesinde Mescid-i Nebevî yenilenip genişletilmiş ve zemini mermerle kaplanmıştır. Mescidin, Asr-ı Saadet'ten yadigâr kısımlarına ehemmiyet verilmiştir. Günümüzde Mescid-i Nebevî'de üzeri büyük şemsiyelerle kapatılan iç avlu ile 86 metrelik kıble duvarının arasında kalan kısım Sultan Abdülmecid devrinden kalmıştır.
Bu bölümde Osmanlı'dan yadigâr sütunları, kubbeleri ve tuğraları hâlen görmek mümkündür.

Sevgili Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hicret yolculuğunda, Medine'ye yaya olarak yaklaşık bir saat uzaklıktaki Kuba köyünde 14 gün, kalmış ve bu zaman zarfında orada mescit inşâ edilmiştir. Sonraki yıllarda Müslümanlar, Kuba Mescidi'ni ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) misafir edildiği evi ziyaret etmeyi güzel âdet hâline getirmiştir. Kuba Mescidi, Haremeyn hizmeti Osmanlılara geçtikten sonra Kanunî devrinde 1543 te yeniden inşâ edilmiştir. 1699'da Sultan 2. Mustafa döneminde mescidin duvarları ve minareleri yenilenmiş ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) devesinin çöktüğü alana dört direkli bir kubbe yapılmıştır. Ayrıca mescidin su ihtiyacını için derin kuyular kazılıp sebiller kurulmuştur.

Sultan 2. Mahmud devrinde (1829) yapılan çalışmalarla mescit, İstanbul'daki selâtin camilerine benzetilmiştir Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hicret'ten 18 ay sonra Mescid-i Nebevî'nin 5 km. kuzeybatısında Vebere Haresi'nde namaz kılarken kıblenin Kâbe oluşuna dair âyet-i kerîme (Bakara,) nazil olmuş ve Peygamber Efendimiz o gün orada namazın son iki rekâtını Kâbe'ye yönelerek tamamlamıştır. Buraya yapılan mescide, Kıbleteyn Mescidi (İki Kıbleli Mescid) denilmiştir. birçok defa tamir gören Kıbleteyn Mescidi, Kanunî devrindeki (1544) kapsamlı imar faaliyetleriyle mamur hâle getirilmiştir.

Medine tarihinin en önemli hâdiselerinden biri olan Hicaz Demiryolu birçok fayda sağlamıştır. Sultan Abdülhamid'in Almanlarla yürüttüğü proje Şam, Medine ve Bağdat gibi merkezlerin demiryolu ile İstanbul'a bağlanması o günün dünyasında başlı başına önemli bir gelişme olmuştur. Demiryolunun 1908'de Medine'ye ulaşmasıyla şehir, idarî bakımdan İstanbul'a bağlı bir sancak olmuş böylece bölgede daha güçlü bir denetim sağlanmıştır Osmanlılar devrinde yapılan birçok eserde olduğu gibi, Hicaz Demiryolu Projesi'nde de Allah Resûlü'ne duyulan sevgi ve saygıyı ortaya koyan incelikler unutulmamıştır. sanat âbidesi olan Medine Tren İstasyonu öyle bir mevkie inşâ edilmiştir ki, yolcuların trenden kıble istikametine inmeleri ve karşılarında Kubbe-î Hadra'yı görmeleri sağlanmıştır.

Lokomotifler büyük bir gürültü ile ilerledikleri için Sultan Abdülhamid'in talimatıyla trenin Medine'ye sessiz bir şekilde girmesi için tedbirler alınmıştır.
İngilizler Ortadoğuda darbe almış Osmanlı'nın son yıllarında Medinede İngilizler isyana başlamış 1916'da demiryolu devre dışı kalmıştır. Ecdad yadigârı günümüzde eski ihtişamıyla yeniden ihyâ edilmeyi beklemektedir. Medine Tren İstasyonu eski hâline göre daha iyi olsa da, ziyaretçilerini hüzünle karşılar Bir zamanlar Haremeyn âşıklarını Resulüllah'a taşıyan istasyon binasının üzerindeki Osmanlı arması ve "Hicaz Demiryolu-1317" yazılı kitabe maalesef sökülmüştür.

Hicaz Demiryolu'nun bânisi Sultan Abdülhamid, Anberiye semtindeki istasyon binasının karşısına mihrabı, minberi, minareleri ve revakları ile Osmanlı mimarisini yansıtan bir mescit yaptırmıştır. Anberiye Camiî, asırlarca samimiyetle Haremeyn hizmetkârı ecdadımızın, Medine-i Münevvere'ye duyduğu muhabbetin günümüze kadar ulaşan canlı bir misalidir. Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkan Devlet-i Âliye, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile Hicaz'ı, İngiliz himayesindeki Mekke Şerifi Hüseyin'e terk etmek zorunda kalmıştır. kuvvetlerimizin Filistin'e kaydırılması kararıyla Medine'deki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiştir. Ancak "Şanlı Medine Müdafii Fahrettin Paşa", mütarekeye uymayarak, 72 gün Medine-i Münevvere'den çıkmamış; işgale fırsat vermemek için Mescid-i Nebevî'deki mukaddes emanetleri İstanbul'a nakletmiştir

Fahrettin Paşa, cephane ve erzak azlığına rağmen, emrindeki bir avuç kahraman askerle birlikte dünyayı şaşkına çeviren bir direniş göstermiştir.
Haremeyn hizmetini üstlenen Osmanlılar, Allah Resûlü'ne (sallallâhü aleyhi ve sellem) ve hatıralarına saygıda kusur etmemişlerdir. Hicaz'ı ziyaret edenler bunu çokça anlatmaktadır. İnsanımız, geriye pek azı kalsa da, ecdadımızın ince bir saygı anlayışıyla inşâ ettiği eserleri görünce, cân-ı gönülden iftihar etmeli Haremeyn hizmetine koşan atalarını rahmet ve minnet duyguları ile yâd etmelidir.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 22:01   #19
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak yedi kıta.com.tr

Selçuklu eserleri Türk-İslam medeniyetinin Anadolu’da yerleşmesine vesile olan Anadolu Beylikleri coğrafyada birbirinden güzel eserler yaptı Beylikler arasında Anadolu Selçukluları bıraktıkları tarihî mirasla ayrı bir öneme sahiptir. ecdat ellerinden çıkan ve günümüz Anadolusunda hala ayakta kalan 7 mimari miras

Alaeddin Camii Selçuklu Konya’sının en büyük ve en eski camisidir. Şehrin merkezindeki Alaeddin Tepesi’nde yükselen caminin yapımına, Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud’un son zamanlarında başlanılmış İkinci Kılıç Arslan devrinde devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad devrinde tamamlanarak 1221 de ibadete açılmıştır.

Alanya Kalesi Bir Selçuklu açık hava müzesini andıran Alanya Kalesi’nde ilk yerleşim izleri çok eskidir bugünkü ihtişamına Anadolu Selçukluları zamanında kavuşmuştur. 1221 de kale, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından alınırak büyük bir imara girişilir. Sultan, eski surları sağlamlaştırır, yeni surlar inşa eder ve Alanya’ya en parlak dönemini yaşatır. Bugünkü surlar, büyük sarnıçlar, Tersane, Kızılkule, Tophane, ve İçkale’deki saray kompleksi sultan Alaaddin’in yaptırdığı eserlerindendir

Döner Kümbet Kümbet, Alaeddin Keykubad’ın kızı Şah Cihan Hatun için yaptırılmıştır. Halk arasında Döner Kümbet olarak bilinir Şah Cihan Hatun Kümbeti, Kayseri’deki Anadolu Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerindendir. 1275 te yapıldığı tahmin edilmektedir.

Gök Medrese Selçuklunun en seçkin eserlerindendir Gök Medrese, süsleme sanatı ile mimarinin bütünleştiği nadide bir eserdir. Sivas’ın sembolüdür Anadolu Selçuklu Başveziri Sahip Ata tarafından 1271 de Mimar Kaluytan’a yaptırılmıştır. Asıl adı Sahibiye Medresesi yapıya minarelerindeki çiniler nedeniyle Gök Medrese denilmiştir.

Hunat Hatun Külliyesi Külliye, Alaeddin Keykubad’ın eşi, İkinci Keyhüsrev’in annesi Mahperi Huand Hatun tarafından 1237-1246 yılları arasında Kayseri’nin merkezinde yaptırılmıştır. Cami, medrese, türbe ve hamamdan oluşan külliye, Anadolu’da bulunan Selçuklu eserlerinin en güzel ve en önemli örneklerindendir.

Sultan Hanı Kervansarayı Aksaray iline bağlı Sultan Hanı Kasabası’nın içinde yer alan Sultan Hanı, Alaüddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Türkiye’de bulunan en ihtişamlı kervansaraylardan olan Sultan Hanı ince ve estetik taş işçiğiyle dikkat çekmektedir.

Yivli Minare Antalya’daki İslâm mimarisinin ilk eserlerindendir. 13. yüzyıl Selçuklu eseridir minare, külliyenin parçasıdır. kesme taştan olup gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmıştır. 8 yivli minare Antalya şehrinin simgesidir
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-30-2018, 22:01   #20
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak hürriyet.com.tr

Selçuklu eserleri

Anadolu’ya 300 yıl yakın hükmeden Selçuklular bu coğrafyada hanlar, kervansaraylar, medreseler, hamamlar, kaleler, tersaneler ve camiler gibi sayısız eser inşa etti. bunu ‘Moğol İstilası’yla baş etmeye çalışırken yaptılar. paha biçilemez bu mimari şaheserler muhakkak görülmesi gerekir

İnce hesaplar etkileyici motifler DİVRİĞİ ULU CAMİ
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Anadolu’daki tek cami ve külliye 1228-1243’te inşa edilmiş. Caminin güney duvarında darüşşifa, kuzey duvarında türbe konumlandırılmış. Ahlatlı ve Bitlisli ustaların zarif işçilikleriyle taş işçiliğinin en nadide izlerine sahip Detaylardan en önemlisi giriş kapısına ikindi güneşi düştüğü zaman gölgeden rükûda duran bir erkek silueti belirmesi. Evliya Çelebi külliye için, “Methinde diller kısır, kalem kırıktır” demiş.

En büyüğü: SULTAN HAN / AKSARAY*Anadolu’daki ticaret yollarını kervansaraylarla donatan Selçuklu’nun 4800 metrekareye yayılan alanıyla en büyük kervansarayı . 1229’da Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan yapı için İlber Ortaylı, “Sultan Han beni çok etkileyen müthiş bir mimariye sahip” diye anlatıyor.

KARATAY MEDRESESİ / KONYA*Medrese taş işçiliğinin şaheseri . Kapısı yazı ve desenlerle ince ince işlenmiş. 1251’de hizmete açılan medrese 19. yüzyılın sonlarına kadar eğitim için kullanılmış kubbenin iç yapısı turkuaz renkli çiniler etkileyici.

İhtişamlı surlar: ALANYA KALESİ Kale, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından 13. yy’da yaptırılmış. Ertuğrul Günay, “6.5 kilometrelik sur duvarları, 83 kulesi ve 140 burcu ile Asya içlerinden gelen Türklerin, denizlere ulaşan egemenliğinin görkemli bir simgesi diyor. Beş kemerden oluşan tersane Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesi

EŞREFOĞLU CAMİİ / KONYA*13. yy sonunda Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılan cami, Anadolu’da ahşap direkli Selçuklu camilerinin en büyüğü. Sedir ağacından 46 ahşap sütunu, tümü ahşap ve işlemeli tavanı, çinili mihrabı ve kar havuzu yapıyı özgün kılıyor.

Şehrin en eskisi: ALÂEDDİN CAMİİ / KONYA*
Aynı ismi taşıyan höyüğün üzerine 1220’de inşa edilen cami Konya’nın en eski camisi taş işçiliği dikkat çekiyor. Selçuklu Hanedanı’nın büyük kısmının mezarları caminin avlusuna inşa ettirdiği kümbette yer alıyor.

ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE / ERZURUM*
Şehrin simgesi olan medresenin yapımı 38 yıl sürmüş ve 1291’de açılmış. 26 metre yüksekliğindeki rengârenk çinilerle süslü çift minaresi yapıya adını vermiş. Rusların Erzurum’u işgalinde paha biçilmez çini ve oyma taş motifleri sökülerek ne Rusya’ya götürülmüş. Bugün eserler Leningrad Müzesi’nde sergileniyor.

İNCE MİNARELİ MEDRESE / KONYA*Medrese Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından 1264’te hadis öğretilmek üzere yaptırılmış. Taç kapısı çok önemli süslemelere ve kabartmalara sahip” 1956’da Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak faaliyette.

Selçuklu.Hayal gücünü zorluyor: AHLAT SELÇUKLU MEZARLIĞI / BİTLİS*Sayıları bin civarında olan mezardan 118’i anıt 3.5 metreyi aşan ve her cephesinde zarif süslemeler bulunan mezar taşlarında eşsiz bir görsellik var. 12 yy’la ait mezarlık Son derece özenli taş işçiliği hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir şekilde icra edilmiş” Ahlat.

Taç kapının görkemi: GÖKMEDRESE / SİVAS*
Çifte minareli taç kapısı ve kapının üzerindeki süslemeler medresenin en görkemli kısımları Süslemelerde 12 hayvan, yıldız ve ağaç motifleri kullanılmış. Yapı 1271’de Selçuklu Veziri Sahip Ata Ali tarafından yaptırılmış. İç avludaki havuz, Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı