Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Osmanlı Tarihi (AK Parti) Osmanlı Devleti ve Osmanlı kültürü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-11-2018, 22:19   #41
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com

ABDULHAMİT HAN

*Kâğıthâne’de bir poligon kurdurdu. Subayı öyle şerefli idi ki, bir kahve önünden binbaşı geçerken kahvede oturanlar ayağa kalkardı Öyle bolluk vardı ki, bir binbaşının evinde pişen yemekten bir, mahalle doyardı.Abdülhamîd Han, zirâat, sanâyî ve ticâret odalarını açtırdı. İlk defa nüfûs sayım teşkilatı kurarak insan gücü ve mal varlığı istatistiği yaptırdı Çini fabrikası açtırdı. Terkos suyunu İstanbul’a getirtti. Osmanlı Bankasını Hamîdiye kâğıt fabrikası, fabrikası, Osmanlı sigorta şirketi, Sakız limanı rıhtımı, Haydarpaşa rıhtımı, Galata, Tophâne rıhtımı, Dolmabahçe saat kulesi, Mum fabrikası ve Tuna nehrinde Demirkapı kanalı kendi eseridir. Ereğli kömür ocakları çalıştırıldı. Haydarpaşa İstasyon binasını yaptırdı.
*Beşiktaş tepesindeki Yıldız Sarayı’nı ve önündeki câmiyi yaptırdı. Hamîdiye suyunu halka sundu. Ankara vâlilerinden Abidîn Paşa, Elmadağı’ndan Ankara’ya tatlı su için halkdan para toplamıştı, halîfeden izin istedi. Abdülhamîd vâliye Susuzlara su vermek çok sevâbdır. Dînimizin emirlerindendir Bu vazîfe ve şeref bize bırakılsın. Topladığın paraları geri ver. Bütün masrafı hazînemdendir hemen işe başla. Milletimi iyi suya kavuştur!” dedi. Az zamanda Ankaralılar tatlı suya kavuşturuldu.
Medîne-i münevvereye telgraf hattını, Bingâzi telgraf hattını yaptırıp, Musul ve Kerkükte petrol kuyuları açtırdı.Hicaza hizmetler götürdü. hizmetleri yalnız ümerâya, ulemâya ve makama olmayıp, fakirlerin hepsine ulaşmıştır.

*Mescid-i haramı gözleri kamaştıracak derecede tamir etmiş, Hadîce-tül-Kübrâ’nın türbesini ve Resûlullah kızı hazret-i Fâtımâ’nın doğdukları binaları, en iyi şekilde ihya etmiş, Minâ şehrini su şebekeleri ile doldurmuştur. Seyyid Ahmed Rıfâî ile velîlerin türbelerini tamir etmiş ve âlimlere değer vermiştir. Mekke’de Gayretiyye ve Hamîdiyye piyade kışlalarıyla, topçu kışlası ve hükûmet konağı yaptırmıştır. Osmanlı halîfelerinin Hâdim-ül-harameyn hizmetçisi olduklarını, bütün dünyâya îlân eden eserlere vermiştir. Bursa demiryolunu, Yafa-Kudüs hattını, Ankara demiryolunu, Manastır-Selânik, afyon-Konya, İstanbul-Selânik demiryollarını döşetti. demiryolu uzunluğu Rumeli’nde 1993, Anadolu’da 2507 kilometreye yükseldi. *Demiryoluna ehemmiyet verilmesinin sebebi, hasta adam gözüyle bakılan vatanın müdâfaası ve asker sevkıyatını gidermek içindir. Osmanlı-Rus harbi Balkan isyânları ile harpten alınan derslerden sonra Rumeli’de Selanik-İstanbul, Manastır-Selânik hatları yapılmıştır. bu hatlar önce yapılmış olsaydı, Balkanlardaki ayaklanmaları bastırmak ve Doksanüç harbini önlemek mümkün olabilirdi.Abdülhamîd Han, Anadolu müslümanlarının kendisine bağlanarak bir bayrakda toplanmalarını, ve batı emperyalizmine karşı birleşmelerini istiyordu. Bu gerçekleşirse İngiltere ve Avrupa müslümanları sömüremeyecek, İslâma kötü gözle bakamıyacaklardı. Bunun için de demiryolu ağını Medîne ve Mekke’ye ulaştırmak istiyordu.

*İslâm dünyasındaki ulaşımı kolaylaştıracak, müslümanlar arasındaki bağ kuvvetlenecek, bütün müslümanlarda, halîfenin Abdülhamîd Han olduğunda fikir birliği olacak, Osmanlı liderliğinde birleşeceklerdi.Mekke’ye kadar uzanacak 2000 kilometrelik demiryolu parası, hazînede yoktu. Sultan, İslâm âlemi açısından hattın acilen yapılmasını istiyordu. kendisi şahsî malını bu yola ayırdı. müslümanlardan yardım istedi. Afrika, Mısır, Afganistan, Türkistan, İran, Hindistan ve Osmanlı müslümanları canla başla yardıma koştular. milyonlarca altın toplandı ve Almanlara ihale edilerek, demiryolu hattı Medîne’ye ulaştı. Abdülhamîd Han’ın, Güneydoğuya demiryolu ağı kurması Rusları; Hicaz demiryollarını yaptırması İngilizleri telaşlandırdı. *eşit şartlarda Osmanlı ordusu düşmanlarına galip geliyordu. harplerde Osmanlı’nın mağlûb olmasının sebebi, asker sevkiyâtı yapılacak yolların bulunmaması, cephelere Türk ordusunun zamanında yetişememesi idi. Eskişehir-Adana-Bağdâd hattının yapılması ile, Rusların, Doğu Anadolu üzerinden sıcak denizlere inme ve Kudüsü himaye hayâli sona eriyordu. Bağdâd ve Medîne hatları İngilizlerin, Hindistan’a geçme siyâsetine engeldi Osmanlı’nın Mısır’a hâkim olma İhtimâli vardı. Abdülhamîd Han, demiryolunun emniyeti için Akabe kalesine asker gönderdi. İngiltere, Osmanlı Devleti’ne ültimatom verdi. Sultan İngiltere’nin buna hakkı olmadığını söyleyerek, yeni komisyonun belirleyeceğini bildirdi. Sultân’ın politikasıyla Akabe Osmanlı’da kaldı
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 06-11-2018, 22:19   #42
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com

ABDULHAMİT HAN

*Abdülhamîd Han; orta boylu, geniş göğüslü, omuzları kalkık, sesi kalın ve gür, sakin idi. Sık sık tebessüm eder, kahkaha ile gülmezdi Yürüyüşü vakarlı, nâzik, fevkalâdeydi. hassas, zekî, sağlam ve dikkatliydi. kış ve yaz, uzun palto giyer, sıhhate en müsait kumaşları tercih ederdi. Sadeliği ön plânda tutar, yaptığını not ederdi. Zekâsı ve gönül muamelesi ile yabancıların da hürmetini kazanmıştı. Hâl ve tavrına hayran kalanlar, ona hizmet etmekte yarışırdı Abdülhamîd Han, vekillerine, ilim ve san’at erbabına ihsânı, ecnebilere hediyesi bol ve kıymetli idi. Mevkilerine, hizmet ve başarılarına göre ihsân ve ikrâmda bulunurdu. Halkdan, fakirlik içinde olanlara para veya eşya gönderir, hastalara bizzat doktor yollardı.*Abdülhamîd Han’ın şahsiyeti hakkında, İngiliz koramirali Sir Henry Woods şöyle demektedir. sultan Abdülhamîd, gelmiş geçmiş Osmanlı pâdişâhları arasında en müstesna mevkiidedir Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri gelen en başarılı hükümdarlardandır. Çok sakin ve gösterişten uzak yaşardı. Şehzâde iken de akıllı, nâzikti ve seçkin Avrupalılar kendisini ziyaret etmek isterlerdi... Eğer Abdülhamîd Han olmasaydı, devleti akılla idare etmeseydi, devlet yıkılmış olurdu. Türkiye’yi para ve personelce kemiren, yoksul bırakan, Rus harbinin yaralarını sarabilmesi hayrete şayandır. Dış borçları ödedi, orduyu kuvvetlendirdi ve Osmanlı Devleti’ni aranır hâle getirdi... Sultan Abdülhamîd düşürülmeseydi, Birinci cihân savaşı patlamıyacaktı.

*Sultan, Türkiye’yi tarafsız bırakacak harbden hiç yıpranmamış bir Türkiye, yıpranmış devletler arasında sivrilecekti... Yoksul halk tabakasıyla dertleriyle üzülerek ilgilendi ve hıristiyan tebeasını da ayırmadı. Çok büyük servetini bu yolda kullandı... Avrupa basınını tercüme ettirip, okur ve okuturdu. 6.000 kitap tercüme ettirmiştir dış politikasını soğukkanlılık, harpi atlatmak, düşmanlıkları, kıskançlıkları teşhis etmekti Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışır az uyurdu. Halîfelik sıfatına,ehemmiyet vermiştir. müslümanlarla meşgul oldu. Onları İstanbul’a sevgi ve saygıyla bağlandı. İstanbul’da devamlı binlerce yabancı müslüman bulunur, Orta Afrika’dan Çin’e kadar müslümanlar gelip gider, emir alırlardı... aile babasıydı çocuklarına düşkündü *iyi terbiye eder, hoşsohbetti. Orduyu kullanmaya azmetseydi, hiç bir kuvvet onu tahtından indiremezdi. Ama yanaşmadı. savaşa ve kavgaya değil, diplomasiye inanırdı... Her seviyedeki adamın değeri olduğunu bilirdi... Hareket ordusu, üç beş bin kişiydi. Arnavud, yahûdî, rumlardandı Yalnız subayları Türk’tü, son Cuma selâmlığında kendisine refâket eten 8.000 yetişmiş hassa askeri bile bu kuvveti darmadağın ederdi. Halk kendisini çok sevmiştir. Pâdişâh’ım çok yaşa” âvâzeleriyle yeri göğü inleten halk, samimî idi...”Abdülhamîd Han, İslâmıyetin emirlerini yapmakta hassasiyet gösterirdi. Abdestsiz yere basmazdı. İslâm’a aykırı neşriyat yapılmaması, müslüman evlâdlarının dinlerini ziyana uğratmamaları için her hizmeti yürütmüştür.

*Çok cesur ve tevekkül sahibi idi. 1898 de Dolmabahçe Sarayı’nda Sultan, devlet erkânı, subaylar, paşalar, yüzlerce yerli ve yabancı temsilcilerle toplantı hâlinde iken şiddetli bir zelzele oldu. Sultan, bir kaç tonluk avizenin tam altındaydı, avize sağa sola sallandı. Kahraman paşalar, cesaretli subaylar, gâziler birbirlerini çiğneyerek dışarı kaçarken, Pâdişâh yerinden kımıldamadı. İstifini bozmadan; Allahü teâlânın kelâmından âyet-i kerîmeler okuyarak, büyük bir tevekkül ile neticeyi bekliyordu. Âbdülhamîd Han’ın çocukları: Selîm Abdülkâdir , Ahmed Burhâneddîn Abdürrahîm , Nûreddîn , Bedreddîn Mehmed Âbid Efendi, Ulviye , Zekiye Ayşe Refia , Hadîce ve Sâmiye Sultandı
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-01-2018, 21:40   #43
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak haber 7.com

Murat Bardakçı Enver Paşa

41 yıllık hayatında sürekli mücadele peşinde koşan İttihad ve Terakki'nin bir numaralı ismi Enver Paşa, hep mağlubiyet yaşamış ama her mağlubiyetinin ardından Müslüman dünyasını şaha kaldırıp İngiliz emperyalizmini dize getirme hevesi artmış. Murat Bardakçı Enver Paşa'yı anlattı. Ezber bozmak için Enver'i yazmadım. kötü tanınıyor düzelteyim, iyi tanınıyor kötü yazayım diye yazmadım. Ailesi torunları belgeleri verdi, yazdım. Tarih belge üzerinden yapılır, yorum üzerinden yapılmaz. Enver'in insan yönünü anlattık Biyografi belgeye dayanır. ama iyiydi kötüydü diye söyleyemezsiniz. Biyografi bizde maalesef methiye olarak anlaşılır. biyografi her şeyi yazmaktır. İyi tarafını da zaaflarını da.

Talat Paşa'yı yazdım. Hafız Hakkı Paşa ve Mahmut Şevket Paşa'yı da yazdım. Hepsi aynı dönemin aktörleri. Günlüklerde ve mektuplarda çelişen yok fakat karşılıklı rekabet var, geçimsizlikler var. Olaylar r aynı. Ben resmî tarih, gayrıresmî tarih diye inanmam. Fark yorumdadır. Gayriresmî tarih yorumdur.Mustafa Kemal ile Enver Paşa'nın kıyaslanması yanlış Biri mağlup biri galip.
aralarındasoğukluk vardı Soğukluk sonradan başlıyor. Biri en tepedeyken öteki yarbay.
Enver Paşa güçlü olduğu günlerde Mustafa Kemal'i önemsemiyor 1914- 1918 de Mustafa Kemal'i Enver'e rakip olarak göstermek büyük cehalettir. Yeni albay olmuş Çanakkale sonrasında. Enver umursamıyor diye bir şey yok Mustafa Kemalden haberi bile yok

Mustafa Kemal, Balkan Harbinde Mahmut Şevket Paşa nezdinde Enver Paşa'nın İstanbul'a tayinini önlemek istiyor Bu belgeler Mahmut Şevket Paşa'nın günlüklerinden Enver Paşa'nın bunlardan haberi oluyor ama umursamıyor. Çünkü o sıralar partisi de güçlü, kendisi de.Osmanlı'nın son yıllarıyla ilgili yazıyorum. Ama Cumhuriyet tarihçileri hiçbir şey yapmıyor. Atatürk'ün nüfus kaydını daha yeni yaptık Hâlâ “senin mavi gözlerinin verdiğin hızla inkılâbının yolunda gidiyoruz" gibi laflar. Yeter. senelerce Türkiye'de Misak-ı Millî tartışıldı. Gittiği heryerden kır çiçekleri toplayan Enver Paşa bunları üzerlerine kısa aşk ifadeleriyle kağıtlara yapıştırarak Naciye Sultan'a göndermiş.

Musul nedeniyle Misak-ı Millî yine gündemimizde.
Bizim tarihçiliğimizin iki büyük derdi var. Birincisi son dönem tarihçilerinin tembelliği ve okuma yazma bilmemesidir. İkincisi dedikodu tarihçilik yapılıyor. Lozan'ın tartışılıyor Türkiyede Böyle saçma sapan bir şey olur mu? İki üç kişi ekran dolaşıyor, Atatürk'ün gizli vasiyetini ortaya atıyor. gerçek zannediliyor. Enver Paşa, Batum'dan Anadolu'ya geçerken Trabzon'daki Yahya Kâhya'ya ve askerlere güveniyor İttihad Terakki'nin Karadeniz'de tehcirden kalma güçlü bir teşkilatı var. Mustafa Suphinin öldürülmesinden memnuniyetini yazıyor mektuplarında.
Sevindim diyor ama onu öldürün demiyor Mustafa Suphi onun için önemli biri değil mektuplarında kominist olmuş çocuk diyor.

Kişileri, şahısları önemsemiyor Enver Paşa? İşte üzerinde durduğu adamlardan Hacı Sami Bey.
En büyük kazığı atanlardan biri Orta Asya'ya gitmesini sürekli teşvik edenlerden Kasıtlı bir şey yok Enver çaresiz, her yolu deniyor. Yenilgi ve sürgün çok ağırdır. Sürgünde yazılanlar müdafaa içindir, savunmadır. Çok zordur.Ali Fuat Paşa ile konuşurlarken Ağlıyor Enver Paşa.romantik tarafı var. Karısının fotoğrafına bakıyor ağlıyor ve gözyaşlarıyla mektup yazıyor. Çok sevmiş.Paşa başından sonuna kadar mücadelesinde samimiydi inanarak yapıtı? Doğru kararında samimiydi, yanlış kararında samimiydi. İçten pazarlıklı değildi. Mektuplar da samimiydi.Enver Paşa her ortamda resim yapmış, portre çizmiş, Latvia'da tutukluluğunda cezaevi görevlilerinin portrelerini çizip para kazanmış, kazandığı parayı ailesine göndermiş.


Günlük tutmak yerine mektuplarda her şeyi bütün ayrıntılarıyla yazmış Bir Alman kadına her şeyi anlatmış. Babıali baskınını . Naciye Sultan'a Balkan Harbinde yazdığı, mektuplarda, Sarıkamış mektuplarında her şey var. Gün gün, saat saat anlatıyor. Mücadeleden vazgeçemezdi
Enver Paşa Mücadeleye devam etmek istiyor. Talat Paşa işlerinin bittiği düşüncesinde. O, mücadele devam edecek diyor.Türkiye'deyken fikir ayrılıkları var Talat Paşa iyi politikacı. İkna ediyor. Enver'i ani çıkışlarını önlüyor.Enver Paşa durmayı, vazgeçmeyi bilmeyen Vazgeçemezdi, Sonuna kadar götürmeye mecburdu. Başarmadan da dönemezdi. Başka çaresi yoktu. Almanya'ya gitse Ermeni tehlikesi var. İngiliz, savaş suçlusu diye arıyor.

İngilizler'e kinleniyor ama İngilizler'le görüşme yapmışlar yenildiklerinin farkında değiller. Talat Paşa Hollandada, görüşmeler yapıyor. İttihatçılar Şok yaşıyorlar Almanlar'ın gücünü büyütmüşler yenileceğini beklemiyorlar.Çare yoktu. Rusya'dan korkuyorlar bir yere yanaşma peşindeler. Almanya ile ittifaktan önce İngiltere ve Fransa'yla temaslar yapmışlar. Onlar almayınca mecbur Almanlar'ın yanında girmişler.Bakü'de gerçekleştirilen Şark Milletleri Kurultayı'ndaki bildirisi Enver Paşanın savunmasıdır Bolşevik toplantılarına katıldı Enver Paşa?O zamanki Bolşeviklik ile bugünkü farklı ihtilali seviyor Enver Paşa. Sovyet devrimi belli değil. İngiltere'ye karşı bir hareket olarak görüyor arayış içinde

Kafalar da karışık bir şey arıyorlar, yenilgiyi kabul edemiyorlar. En tepede her şey bitmiş. Payitahtınız işgal edilmiş ve savaş suçlusu olmuşsunuz.
Enver Paşa çok çabuk yükseliyor.Darbecilikten. İhtilal yükseltir. 27 Mayıs'ta yüzbaşılar vardı Milli Birlik Komitesi'nde ve generaller yüzbaşıya selam veriyordu. Talat Paşa Dahiliye Nazırı iken, 5. Murad'ın damadı Refik Bey Talat Paşa'dan valilik istiyor. Paşa, “Sınıf arkadaşlarını soruyor. Refik Bey, bazılarının kaymakam, bazılarının mutasarrıf olduğunu söylüyor. sen niye vali olmak istiyorsun" diyor. “Ben damadım" karşılığını alıyor. Talat Paşa, “Olabilir ama seni vali yapmam. Bana bakıp 'sen kapı kapı postacılık yapan adam nasıl Dahiliye Nazırı oldun' diye sorarsan, ben ihtilâl yaptım" diyor.

Damatlık da o dönem kariyer için sihirli değnek Zor iş Enver Paşa Naciye Sultan'la evlenmeden önce Enver'dir. Enver Paşa Makedonya dağlarında çetelerle savaşırken kullandığı taktiği anlatıyor. Çeteyi gördüğümde çok kısa bir kuşatmayla üzerlerine giderim, böylece kaçmalarını önlerim diyor. Çok cesur.Halife Abdülmecid'in oğlu Şehzade Ömer Çanakkale'ye teftişe gittiklerinde gördüklerini yazmış. “Siperdeyiz, Enver Paşa sigarasını yakmış bir uçtan öbür uca gidiyor. O anda karşıdaki istese vurur" . Deli cesareti varmış.
Bütün hayatı boyunca kaybetti Enver Paşa. anlık çıkışlarına bağlıydı kaybetmesi. Anadolu işgal altında. Sakarya'da ne olacak belli değil. Libya'da teşkilat kurmak olacak şey değil.SARIKAMIŞ'TA SUÇLU ENVER PAŞA DEĞİL

Sürekli aldatılıyor sürgün yıllarında. En yakın arkadaşları tarafından yalnız bırakılıyor. İsmet Paşa'nın hatıralarında da Almanlar'la didişme halindedir. Artık çare yok, güç yok. çıkış yolu için inanıyor etraftakilere. her teklifi, olmayacak şeyi bile çare görüyor.çete savaşları yaptığı, düzenli orduyla yapılan muharebeleri iyi yönetemediği, Sarıkamış'ta bozguna uğradığı söylenir.ancak
Sarıkamış planında Alman general ve çok güçlü isimler vardır. Enver Paşa tek başına değildir. Osmanlı Erkân-ı Harbiyesi ve Alman Erkân-ı Harbiyesi vardır. kışın bastırmış Hafız Hakkı Paşa vakti uzatmıştır Sarıkamış bozgununun en önemli sebebi Hafız Hakkı Paşadır.Ama o Enver'e yıkıyor.
Mecburen o günleri yazamamış. 10 gün kayıp.

Bu kadar gün yazmamış. Yazsaydı ne yazacaktı? Hafız Hakkı olmadığı halde bizimkiler girmiş Sarıkamış'a. Çatışmalar olmuş Ruslar'a zayiat verdirilmiş geri çekilmek zorunda kalınmış. Hafız Hakkı Paşa'nın birlikleri gitseydi sonuç başka olurdu.Anadolu'ya geçmek ve Milli Mücadele'nin başında olmak için çok uğraşmış. Geçseydi
Felaket olurdu. Ankara çok sıkı takip etmiştir.
Bütün mektuplarını okumuş Ankara. Naciye'ye yazılan mektupları en son Naciye okuyor
Mektuplar tek tek gitmiyor. Her gün yazıyor, partiler halinde gönderiyor. 10- 12 tane bazen 2- 3 tane. Naciye Sultan'a gitmeyenler var. Karabekir Paşa'nın aldıkları Ankara'da Askeri arşivde olanlar. Moskova'dan ve Orta Asya'dan yazdığı mektuplar

Afgan sefareti ve Almanlar vasıtasıyla, ulaştırılıyor.
Mektuplar Diğerlerini başkaları okumuş. İngilizler, Almanlar. Ölümünden sonra ona ait olan eşya ve evraklar Türkiye'de belge kaybolmaz. Bir gün çıkar ama ne çıkacağını tahmin ediyorum. son mektuplarının halet-i rûhiyesindeki mektuplar çıkar. Çok özel bir şey çıkmaz.Enver Paşa dindar bir insan. Mektuplarının kaynak olarak kullanılacağını biliyor. çok mahrem şeyleri de yazıyor…karısına yazıyor.Bunların okunacağını biliyor…Anadolu'ya dönmekten vazgeçmesinin sebebi çaresizlik
Mektupta yazıyor yapacak işimiz kalmadı diye. Ankara'daki yönetimin vaziyete hakim olduğunu görüyor. Ruslar Sakarya Savaşında böyle bir hareket yapmasını istemiyor.

Ruslar Mustafa Kemal'e karşı bir kart olarak tutuyorlar Enver'i, Sakarya Savaşı'ndan sonra Mustafa Kemal hakimdir her şeye. Bunu görüp enver paşadan vazgeçiyorlar o dönem kimin eli kimin cebinde belli değil. herkes herkesle görüşüyor, düşmanla anlaşma yollarını arıyor.
Mustafa Kemal'in İngilizlerle anlaşmış olduğunu görmek için Gizli anlaşma belgesi yok Tahminle tarih olmaz. İngilizlerle gizli görüştü, hilafet kalktı söylenrileri var ancak Hilafet kaldırıldığında en fazla telaşlanan İngiltere'dir. Avam Kamarası'nda Hilafet kaldırıldı, Hindistan'da ne halt edeceğiz diyorlar. En büyük zararı gördüler en geniş Müslüman nüfus ingilizlerdedir Hilafet kaldırılınca Fransa memnun olmuştur.

Biz Cumhuriyet tarihini yazamıyoruz. İstiklal Harbi'nde İngilizler'le niye savaşmadık diyorlar. Savaştık. İki küçük muharebe vardır İngilizler'le. Almanlar'la savaştık biz.Hazar petrollerine gittiğimizde.Müttefikimizle savaşıyoruz.
Kafkasya harekatı Türkistan'ı kurtaralım, Hazar'dan oraya gidelim. Musul gitmişPetrol alamıyorsun. Almanlar Romanya petrolünü kullanamıyor. Rusyanın enver paşayı destekteklememe Sebebi odur. Enver Paşa Turancıydı, Turan imparatorluğu kuracaktı" bunlar, evrak görmeden söylenen şeylerdir. Turan, Enver Paşa için hayal yahut hedef değil, coğrafi bölge ismidir. Bu ismi kullanırken İslam dünyasından söz eder. Orta Asya macerasına İslâm'ı yüceltmek ve Müslümanları kurtarmak maksadıyla atıldığını defalarca vurguluyor mektuplarında.

Kurduğu teşkilatların İslâmî. Enver İslamcıydı. İslam birliğini savunuyordu. Turan Orduları Komutanı derken bölgenin ismini kullanıyordu. Halide Edip'in romanı vardır Turan diye. Turancılığı değil Enver Paşa boş bir hayale inanacak kadar, Turancı değildi. hayalperest değildir. çaresizlikle Her şeyi kullanmaya çalıştı uçuk değildir. entellektüeldir. Kaybetmiştir Kazandığı muharebe yoktur dünya harbinde büyük hayaller değildir düşündükleri. hayalperest tarafı çaresizlikten. turan hayalinin peşinden koşmadı Türkleri birleştirip büyük bir Türk imparatorluğu kuracağım diye bir şey yoktu hayalinde
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-01-2018, 21:40   #44
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak haber 7.com

Murat Bardakçı Enver Paşa


Paşanın Kırım, Moskova, Bakü, Batum yıllarında yazdıklarıyla, ondan sona yazılanlar arasında çok farklar var Bakü'de, Kırım'da Turan devleti kuracağım demiyor Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngilizler'den intikam alacak bir İslam devletidir onun hayali. Ama şeriat demiyor, İslam birliği diyor. Siyasi ve askeri İslam konfederasyonu.
Enver Paşa'nın Kırım günleri bilinmiyor İngilizler ulaşamıyorbMoskova'da Orta Asya'da olduğu günlerde Berlin'deki günlerinde İngiliz istihbaratı saçma sapan yazmışlar. Kitapta örneğini verdim. Enver Buhara'da. Kırım'da çekilmiş fotoğrafı var. Resim çektirmeyi seviyor çünkü.Paşalar fotoğraf çektirmeyi seviyor Mustafa Kemal'in de çok fotoğrafı var.

Kaynak vikipedi.com


Ahmed Tosun Paşa*Kavalalı Tosun Paşa Mısır*valisi*Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu,*İbrahim Paşa'nın kardeşidir.*İbrahim Paşa'dan sonra*Mısır*valisi*olan*Abbas Hilmi Paşa'nın babasıdır. 1812'de*vezir*rütbesi ile*Cidde*ve*Habeş*valisi oldu. 1813'de*Vehhabi isyanını*bastırmak için babası Mehmed Ali Paşa tarafından Hicaz'a gönderildi. Tosun Paşa'nın emri altında*Fransızların*yetiştirdiği muazzam *piyade*ordusu*bulunuyordu. Tosun Paşa*Cidde'ye girdi. Sevk ettiği kuvvetlerle*Mekke'yi isyancılardan aldı (1813).*Vehhabilerden temizlediği*Hicaz'ı güvenli bir yer haline getirdi. Tosun Paşa'nın başarısı*İstanbul'da büyük sevinç yarattı. salgın hastalığa yakalanarak yaşamını yitirmiştir (1816).

Vehhabi ayaklanmasının*1813 yılında bastırılmasının etkileri*edebiyatta*da görülür.*Âşık Esrâri'nin*Vehhâbi Destanında Ahmet Tosun Paşa övgüyle yer alır. eksende Vehhabilerin isyanı olmasına rağmen olayı bir tarihçi gibi anlatmaz;
“Mahmut Paşa'm de ki müjdecim geldi
Bonapart (a) yetişti Medine doldı
Cidde'yi, Mekke'yi Tosun'um aldı
Ahmet Paşa gibi genç aslanım var”


Tosun Paşa Yalısı İzmir'in*Çeşme*ilçesinde bulunan tarihi bina kesin olmamakla birlikte, yakalandığı hastalık sonrası ılıcalarda tedavi için Ahmet Tosun Paşa tarafından yaptırıldı düşünülüyor. Tosun Paşa Yalısı,*Sabancı Holding*tarafından aslına sadık restore edilmiş ve*Nars Ilıca*adı altında*butik otele* dönüştürülmüştür. Süveyş’ten*Avrupa’ya uzanan dekorasyonda tarihi otele Ahmet Tosun Paşa tarafından yaptırılan çeşme ve küçük hamam değer katıyor.Mehmet Ali Paşa Camii En küçük oğlu Ahmet Tosun Paşa'nın 1816 da ölümüyle babası*Kavalalı Mehmet Ali Paşa*tarafından anısına 1830 da*Kahirede yaptırılmaya başlanmış ve inşaat*Abbas Hilmi Paşa döneminde 1848 de tamamlanmıştır


Yavuz Turgul'un*senaryosuna*çekilen*Kartal Tibet'in 1976 yapımı*Tosun Paşa*adlı*güldürüde Tosun Paşa karakteri Ahmet Tosun Paşa'dan esinlenmedir.Tosun Paşa*isimli Türk sinema filminde başrolde*Kemal SunalTosun Paşa'nın yerine geçen bir yanaşmayı canlandırırken, gerçek Tosun Paşa'yı*Oktar Durukan*canlandırmıştır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-01-2018, 21:42   #45
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak habertürk.com

Murat Bardakçı - Kut Kahramanı Halil Paşa


Yarım asırdan fazla zamandır unutulmuş olan ve şimdi TV dizisi yapılan Kutülâmare Zaferi’nin kahramanı Halil Paşa ENVER Paşa’nın bir yaş küçük amcası*1916 Nisan’ında koskoca İngiliz ordusunu esir ettiği Kutülâmare Zaferi televizyon dizisi hâline getirildi ve hem çekimler, hem de çekim tekniği bakımından ortaya güzel bir iş kondu...Yetmiş senedir unutulan Kutülâmare Kahramanı*Halil*Paşa* yeniden hatırlanıyor, zaferine toplantılar yapılıyor, sergiler açılıyor, konferanslar veriliyor ve Paşa’nın kabrini ziyaretler haber oluyor. Halil Paşa*iyi bir asker ve görüşlerinden taviz vermemiş koyu bir İttihadçı Kut kahramanı, Kurtuluş Savaşı sırasında siyasî faaliyetleri, ve İttihad ve Terakki’yi canlandırabilmek çabaları sebebi ile Ankara’nın kara listesine alınmış;

Türkiye’ye girmesi 12 Mart 1921’de yasaklamış Anadoluya geldiği takdirde sınırdışı edilmesi emredilmişti. Paşa, yasağa rağmen 1921 Nisan’ında Batumdan Trabzon’a gelmiş, iki buçuk aydan sonra sınırdışı edilmiş ve memlekete yasağın 1922 Ağustos’unda iptal edilmesi üzerine dönebilmişti.Paşa ve arkadaşları yasaklı günlerinde Ankara’nın görevlendirdiği istihbaratçılar ile takip altında tutuldu Ankara,*Halil*Paşadan haberdar edildi. Arşivlerimizde,*HalilPaşa*hakkında dünya kadar rapor vardır! Halil Paşa’yı konu alan Cumhurbaşkanlığındaki belgeler 1922 Mart’ında ortaya atılan bir iddianın*Mustafa Kemal Paşa’yı hiddetlendirdiğini ve*Halil Paşa’nın Türk temsilciliklerine girmesinin istenmediğini gösteriyor.

İstanbul’da İleri”Gazetesi’nde, 1922 Mart’ında bir haber başladı: Gazetede, Ankara Hükümeti’nin Gürcistan nezdindeki temsilcisi*Ahmed Muhtar Bey’in üç İttihadçı’ya,*Halil Paşa Küçük Talât Bey’ ve gazeteci*Muhiddin Bey’e Tiflis’teki temsilcilik binasında ziyafet verdiği yazılmıştı.*Haber doğru ise, Tiflis’teki temsilciliğin Ankara’nın talimatlarını dinlememesi mânâsına geliyordu. Akşehir’de Başkumandan*Kemal Paşa,*18 Mart 1922’de Hariciye Vekâleti’ne şifreli bir yazı gönderdi, Muhtar Bey’in*Halil Paşa*ile eski İttihadçılardan Bizim temsilcimiz bu kişilerle münasebette bulunamaz ve ziyafet veremez”*deyip*Muhtar Bey’den savunma istedi!

Kemal Paşa’nın şifreli mektubu, şöyle idi:
Ankara’nın Tiflis temsilcisi Muhtar Bey, sabık Şark Orduları Grubu Kumandanı Halil Paşaya ziyafet çekmiştir. Halil Paşa hükümetin memleketten ihraç ettiği kimselerdir, hükümetin resmî temsilcisi bunlarla bir münasebette bulunamaz, ziyafet veremez.Muhtar Bey’e yaptığının doğru olmadığının duyurulması lâzımdır”.
Dışişleri Kemal Paşa’nın talebinden haberdar etti Muhtar Bey*gazetedeki haberin*“âdî ve iğrenç bir yalan”*olduğunu söylüyor ve milletvekili, hem de gazete sahibi*Nuri Bey’in böyle entrikalara âlet olmaması için dikkatinin çekilmesini istiyordu.

Muhtar Bey,*Ankara’ya şöyle yazıyordu:
Halil Paşaya ziyafet verdiğime dair İleri Gazetesi’nde haber veriyor.Ne gibi husumet dolu böyle bir rezil yalanı tekzibe tenezzül etmem. Ancak âdî ve iğrenç entrikalara ciddiyetinden ve namusundan emin olmak istediğimiz gazetesinin âlet edilmesi hususunda mebus arkadaşlarımdan Celâl Nuri Bey’in dikkatinin çekilmesini önemle rica ederim efendim”.Ankara Hükümeti’nin Tiflis temsilciliğini yapan*Ahmed Muhtar Bey,*Ankara Meclisi’ne İstanbul Milletvekili olarak katılmış, 1920 Ağustos’undan itibaren altı ay Dışişleri makamında bulunmuş, Tiflis’teki görevini tamamlamasının ardından Moskova ve Washington Büyükelçiliği’ne tayin edilmiş, hayattan 1934’te Ankara’da ayrılmıştı...

memlekete değil, Türk temsilciliklerinde ziyafete davet edilmesi bile yasaklanan*Halil Paşa Batum’dan sonra Moskova’ya gidecek, Sovyetler’in 1922 de İttihadçılar’ın Sovyet topraklarını derhal terketmelerini istemesi üzerine Moskova’daki Afganistan Büyükelçiliği’nden aldığı Afgan pasaportu ile Almanya’ya geçecek, Macaristan’a ve Avusturya’ya seyahatler yapacak yasağın 1 Ağustos 1922’de kaldırılmasının ardından Viyana üzerinden Türkiye’ye dönecekti. Paşa Ankara’ya gidip*Mustafa Kemal’i ziyaret etti, bir vazife almasının mı yoksa*“serbest hayatı”*mı tercih etmesinin uygun olacağını sordu ve*“serbest kalmasının”, siyasetle uğraşmaması gerektiğinin söylenmesi üzerine de İstanbul’daki köşküne çekildi.Kutülâmare”nin kısaltılmışı olan*“Kut”soyadını alan*Halil Paşa*1957’de İstanbul’da, gırtlak kanserinden vefat etti. Alkol kullanırdı Siyaset, hadiseler ve beklenmedik gelişmeler kader arkadaşlarını karşı karşıya ve ağır sözler ettirecek hâle getirmişti...
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-01-2018, 21:43   #46
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
kaynak haber 7.com

Sultan Vahdettin Han

kurtuluş savaşını başlatan kişidir Sultan ülkenin kurtuluşunun işgal altındaki İstanbul'dan mümkün olamayacağını biliyordu Anadolu'da teşkilatlandı İngilizler, kendisinden halkı teslim olmaya davet etmesini istiyordu. Sultan Vahdettin, devleti kurtaramak üzere Anadolu'ya bir heyet göndermeyi kararlaştırdı. Anadolu'ya giden heyet İstanbul'un desteği ile gitti. Heyet Anadolu'da padişah adına teşkilatlanacak, padişah uygun zamanda Anadolu'ya geçip devleti işgalden kurtaracaktı
SARAY HALKI ANADOLU'YA BÜYÜK DESTEK VERDİ Vahdettin, Anadolu harekâtını gizlice destekledi. İstanbul'dan silah, para, mühimmat ve insan gücü göndertti. Hilal-i Ahmer Cemiyeti çeşitli yardımlar adı altında topladığı malzemeyi Anadolu'ya ulaştırıyordu.

Hilal-i Ahmer'in yardımları içinde padişah ve ailesinin ve yaptığı yardımlar mevcuttur.PADİŞAHI DIŞLADILAR SALTANATI VE HİLAFETİ KALDIRDILAR Anadolu harekâtı İstanbul'un desteğiyle teşkilatlanmış Osmanlı için kurtuluş ümidi yeşermişti Anadolu harekâtı bir anda İstanbul'a karşı tavır aldı, padişahı dışladı. Son Osmanlı saltanatını lağveddiler (1 Kasım 1922). İki sene sonra da Hilafet kaldırıldı Osmanlı Devleti'nin resmî devlet hukuku tarihe intikal ettirildi (3 Mart 1924). Hilafetin kaldırılması ile Osmanlı hanedanı da sınır dışı edildi.HİCRETTEN BAŞKA YOL BIRAKMADILAR basında ve idarede İstanbul'a ve padişaha ağır hakaretler ve sözler sarf edildi. Yalan ve uydurma haberler yaptırıldı. Padişahın istifa ettiği ve hatta gizlice kaçtığı söylendi.

Bütün bunları yapanlar yine kendisinin yetkilendirip desteklediği kişilerdi. Bunlara karşı mücadele kendi evlatlarına karşı mücadele etmek olduğunu ifade ederek "şimdilik" emin bir yere "hicret" etmeyi uygun buldu. YANINA TEK KURUŞ PARA ALMADI
15 Kasım 1922'de isteğini İngiliz işgal makamlarına bildirdi ve 17 Kasım'da İngiliz Malaya Zırhlısı'na binerek dönüp dönemeyeceği meçhul bir yolculuğa çıktı. Yanına devletin malından tek kuruş almadı. Bunlar milletime aittir dedi ve son okuduğu çok kıymetli ve mücevherlerle süslü kitabı hazineye iade etti. Gemi 20 Kasım'da Malta'ya vardı.

Sultan, Filistin'e gitmek istediğini bildirmiş fakat müsaade edilmemiştir. Sultan Vahdettin Mekke-i Mükerreme'de umre yapmış Hicaz'dan 20 Nisan 1923'te vapurla ayrıldı. İskenderiye'ye 28 Nisan'da İtalya'ya 2 Mayıs'ta İtalya'nın Cenova şehrine vardı.
Cenova'da otelde kaldı padişah San Remoda Villa Nobel isimli mekâna yerleşti ve vefatına kadar burada kaldı. Sultan Vahdettin, ikametini daimi düşünmemiş, bir gün mutlaka bir Müslüman memleketine döneceğini umut etmişti. şartlar elvermedi İngilizler bütün yolları kapattı
Sultan Vahdettin 16 Mayıs 1926 günü vefat etti. 65 senelik bir hayat ve Osmanlı Devleti'nin son padişah ve son halifesi veda etmişti. Padişahın naaşına otopsi sonrası tabuta konulmasının ardından acı dolu günler yaşanır. Alacaklılar cenazesini haczettirirler. Villa'da ne varsa, şahsî eşyaların hepsine el konulur. Padişahın cenazesi eşyalarla birlikte bir ay villanın giriş katında mahsur kalır.

Abdülmecid Efendi Fransa'dan para gönderir fakat yetmez. Cenazenin haczinin kaldırılması Fransa'daki kızı Sabiha Sultan'a nasip olur. Sabiha Sultan mücevherlerini ve küpesini satarak babasının haczini kaldırtır. KABRİ TÜRKİYE DIŞINDA OLAN TEK SULTANDIR hacizle meşgul olan padişahın yakınları, diğer taraftan padişahın nereye defnedileceğini araştırıyordu Cenazeyi Türkiye'nin hiçbir şekilde kabul etmeyeceği belliydi. yapılan araştırma ve yazışmalardan Suriye'nin Şam şehrinde Yavuz Sultan Selim'in yaptırmış olduğu camiye defnedilmesine karar verildi ve müracaatlar yapıldı. Suriye'de Sultan Abdülhamid Han'ın kızıyla evlendikten sonra ayrılan Ahmed Nami Bey devlet başkanı idi kabul etti.

Fransa işgalindeki topraklara defin için Paris'ten gerekli izinler alındı. Haczin kalkmasıyla padişahın naaşı istasyona getirildi ve Trieste'den gemiyle Beyrut'a ve oradan trenle Şam'a nakledildi. Şam istasyonunda cenazeyi hanedanın eski damadı ve Suriye devlet başkanı Ahmed Nami Bey askerî merasimle karşıladı. Cenaze Yavuz Sultan Selim Camii'ne getirildi ve üzerine Kâbe-i Muazzama'nın örtüsü örtüldü. Ardından cami avlusunda açılan kabre defnedildi.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-01-2018, 21:44   #47
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak vehbitülek.com

Çal çoban çal

Yıldırım Han’ın en sevdiği oğlu Ertuğrul, Sivas’da valiydi Timur Han İran’ı ele geçirip kasırga gibi Doğu Anadolu’ya girdi. Osmanlı Devletinin en uzak noktası Sivas idi. Timur, hızla Sivas’ı kuşattı kumandan Ertuğrul teslimi şiddetli bir kuşatma İçeriden timurun adamları, şehrin kapılarını gizlice Timura, Sivas Timur’un eline geçti. Şehzade Ertuğrul bir avuç askeriyle şehid oldu. Yıldırım acılar içinde kaldı. Ertuğrul gibi bir oğul, Sivas gibi bir kaleyi kaybetti çok sarsıldı Uludağ sırtlarına çıktı koyunlarını otlağa salmış, sırtını ağaca yaslamış bir çoban, kavalıyla içli havalar çalıyordu gözyaşlarıyla onu dinledi sonra Yıldırım Han:“Çal çoban çal...Keyif senin, rahat senin. Kaybettiğin neyin var ki. Sivas gibi kalen mi gitti, Ertuğrul gibi oğlun mu öldü? Çal çoban çal...”


MÜSLÜMANA DÜNYADA RAHAT YOK

Bütün ömrünü mücadele ile, cihad ile geçiren Barbaros Paşa’nın hatıratında dünyanın “rahat” yeri olmadığını göstermesi bakımından ibret vericidir kendisi şöyle anlatır Cezâyir’i fethettikten sonra, “Elhamdülillah, Allahü teâlânın yardımı ile düşmanı yola getirdik, baş kaldıracak düşman bırakmadık. Gazâ yolunu boş bırakmadık. Artık rahatımıza bakalım” dedim.O gece Rü’yâmda ak sakallı, nûrânî yüzlü bir zât dedi ki, “Yâ Hayreddin! Yalan dünyada rahat olmaz. Rahat, Cennet-i a’lâda Seferlere devam et! Sana müjdeler olsun adanın fethi yakındır. Cenâb-ı Hakkın yardımı seninledir.”
hatâmı anlayıp, tövbe ettim. Cezâyir’in yakınındaki ada kâfirlerin elinde idi. Gördün mü erenlerin yüce himmetini. “rahatımıza bakalım” sözümüzü beğenmediler. Elhamdülillah ki, bizi îkâz ettiler, dedim

îkâzın şükrü olarak, sadakalar dağıttırdım. Açları doyurdum, elbisesizleri, giydirdim. hazırlıklara başladım. Kâfirler iyi savunmasını yapıyordu kalenin alınması zordu. Seferden önce ‘Yâ Rabbî, yardım et, adayı almamızı nasîb eyle’ diye duâ etti O gece yine rü’yada erenler göründü, ‘Ey Hayreddin, sen kalbini rahat tut, niyyetini hâlis eyle! Adanın fethi yakındır’ dediler., Rabbime şükrettim. Yüzümü yerlere sürüp sabaha kadar ibâdet ettim. topları adaya çevirdim, teslimi top atışıyla, kale düşmüyordu. sabaha kadar ibâdet edip yalvardım. Ağlıyarak şöyle duâ ettim: “Yâ İlâhel âlemîn! Şüphesiz sen kolaylaştırıcısın kalenin fethini zayıf kuluna kolaylaştır. Beni din düşmanları önünde hor ve hakîr eyleme! Nusret ve kuvvet verici sensin. Sana sığındım, sana güvendim. gaflet bastırdı. Uykuya daldım,

nûr yüzlü bir ihtiyar:“Ey Hayreddin! Niçin elem çekersin. Gönlünü hoş tut! Herşeyin saati vardır. Vakitsiz kuş bile uçmaz. askerlerini teknelere doldur, filânca saat kaleye hücum ed Hak teâlânın yardımı sizin iledir” dedi.Sabah olunca, tekneleri denize indirdim. Geceyi bekledim. O saatte zifiri karanlıktabadaya çıktık. Kalenin burçlarına askerlerim burçlara çıktı. Kaleyi fethettik.Müslümanların işlerini kolaylaştıran, Cenâb-ı Hakka niyâzda bulundum. Secdeye kapanıp, “Yâ Rabbî! Kuvvet ve nusret vericisin. Ben zayıf bir kulunum. Yaptıklarımı kendimden bilmekten muhâfaza eyle! Ben vasıtayım. Beni her zaman hayıra vesîle kıl! Her zaman İslâmı yaymakla meşgûl eyle” diye yalvardım.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-03-2018, 21:49   #48
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak vikipedi.com

Gaznelî Mahmud (2 Kasım 971 - 30 Nisan 1030), 998-1030 yıllarında*Gazne Devleti'nin hükümdarı.
Gazne Sultanı Mahmud 2 Kasım 971 de Buhara'da doğmuştur. Babası memlük komutanı *Sebük Tegin, annesi *Zabulistanda asil bir Fars hanedanında prensesti. gençlik yıllarında devlette görev alan Mahmut'un*Gazne*dışındaki ilk görevi Zemindaver*bölgesiydi. 994 te Samanoğulları*
Horasan*valisinin ayaklamnasını*I.Nuh'un Sebük Teginden askeri yardımda bulunması üzerine isyan bastırılmıştır. Samani hükümdarı tarafından Sübek Tegin'e*Nasıruddin Ved-dünya*(Din ve Dinyanın yardımcısı), kendisine*Seyfüddevle*(Devletin Kılıcı) unvanı verilmiştir.

Sebük Tegin'in 997 de önce küçük oğlu*İsmail'in tahta geçti Nişabur' da Horasan valisi Mahmut, kardeşinin hükümdarlığına itiraz etti askerleriyle birlikte*Gaznede kardeşinin üzerine saldırdı 998 Gazne Muharebesinde İsmail yenilerek, bir kaleye sığındı ağabeyine teslim olur. 7 aylık saltanattan sonra 998 de ağabeyi tarafından öldürülmüştür.
Gazneli Mahmud tahta geçti 998 den 1030 a kadar 32 yıl hüküm sürmüştür. Orta Asya'nın büyük ve güçlü bir devletine hakim olmuştur. İlk seferini 1000 yılında*Sistanda* süren*Seferîler*üzerine düzenlemiş Emir*Halef'i yenilgiye uğratmış bölgeyi ele geçirmiştir. Güçlü Gazne ordusu karşısında hiçbir başarı elde edemeyen Halef, tazminat ödemek ve hutbe okutarak sikke bastırmak Mahmut'un hakimiyetini tanımıştır.

999 yılında*Karahanlıların,*Samanî Devletini*yıkması üzerine bağımsızlığını ilan etmiştir. 1000 yılında*Abbasi*Halifesi*Ahmed "el-Kâdir e bağımsızlığını bildirdi.*Halife*Mahmut'a sultanlığını tanıyan değerli bir*hil'at, taç ve bayrak ile ele geçirdiği ülkelerin hükümdarlığını tanıyan bir*Menşûr*yollamıştır. Bu olaydan sonra Karahanlılar üzerine sefere çıkıldı. Çok çekişmeli geçen çarpışmalarda Karahanlılar yenildi oğlu*I. Mesut*Karahanlı Kağanı'nın kızıyla evlenerek, baba-oğul Karahanlılara damat oldu Gazneli Mahmud, devletin kuzeyini güvenceye aldıktan sonra*Hindistan'a, Putperestlerle mücadele etti Müslümanlığı yaymak için 1001-1027 yıllarında hindistana 17 sefer düzenledi


1. Hint Seferine*1001 yılında çıkan Gazneli Mahmud, Hindistan'ın kuzeyinde bulunan zengin ve bereketli topraklar*Kâbil Şahnalığına* ilerledi.* Peşaverdeki 30.000*Piyade, 12.000*Süvari*ve 300*Savaş filine*sahip Hint ordusunu yenerek*Pencapta hüküm süren Raca*Caypal*ve komutanlarını esir aldı. geçen Mahmut, fidye olarak altın ve 50 fil vermesi karşılığında Caypal'ı serbest bıraktı. Esirlikten kurtulan Raca, esirliği yediremediği halkının gözünden düştü ateşte yakılmak suretiyle kendini öldürdü.

2. Hint Seferinde*Gazneli Mahmut, Caypal'in oğlu*Anandapal'ı 15.000 süvariyle yendi uğratarak*İndus Nehrinde bulunan*Vayhand*şehrini zaptetti. Gazne'ye*Gazi*unvanı ve bol ganimetlerle döndü.

3. Hint Seferinde*2. seferde kendisine destekte bulunmayan Bhâtiya Racası Becî Rây'a karşı yaptı. 1004 te yapılan savaş 4 gün sürdü an b Bhâtiya bölgesi Gaznelilere geçmiştir. korkan Raca kaleden kaçmış edilmiştir. Caypal gibi o da intihar ederek ölmüştür. Gazneli Mahmut ele geçirdiği bolca ganimet 280 fil ile birlikte 1005 yılında Gazne'ye geri dönmüştür.

4. Hint Seferinde*Multan*Emiri*Ebu'l-Feth Dâvud'un*Sünnilikden*ayrılıp*Bâtınî*görüşleri yaydığı için 1006 da ordusuyla Multana hareket eder. Sind Nehrinin suları yüksek olduğu için Pencap Racasından yardım isteği reddedilen Gazneli Mahmut, Anandapala saldırarak yenmiş ve*Keşmir'e çekilmesini sağlamıştır. Gaznelilerin geldiğini öğrenen Dâvud, yenilgiden korktuğu için sind nehrine sığınmıştır. Multan'a kadar olan bölge Gaznelilere geçmiş Hindistan'daki Bâtınîler öldürülerek huzursuzluktan kaçınılmıştır. Multan Emiri Caypal'in Müslüman torunu Suphal
göreve getirilmiştir.

5. Hint Seferinde*Multan Emiri Suphal'in, 1006-1007 yıllarında Gazneliler ile Karahanlılar mücadelesinden faydalanarak ayaklanmıs Suphal'in*Müslümanlıktan tekrar Hindu dinine döndü Gazneli Mahmut,*Karahanlılara*karşı galibiyetinin ardından 1008 yılında mevsimin kış olmasına rağmen ordusuyla Multana sefere çıktı. Suphal'ın isyanını kanlı biçimde bastırdı Mahmut, Suphal'ı esir aldı Suphal 400.000 dirhem gümüş fidye ödedikten sonra serbest bırakıldı.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-27-2018, 23:34   #49
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak yenişafak.com

Akdenizi Türk gölüne çeviren zafer Preveze

27 Eylül 1538, Akdeniz’de ki Osmanlı hakimiyetini sağlayan Preveze Zaferi’nin yıl dönümü. Osmanlının karada ve denizlerde hakimiyet sağladığı ve Akdeniz’i Türk gölü hâline getiren bu büyük zafer Barbaros Paşa kumandasında kazanıldı.Osmanlı donanması Y şeklinde bir dizilişe sahipti. Barbaros; Sinan Reis, Cafer Reis, Şaban Reis ve oğlu Hasan Reis merkezdeydi. Seydi Ali Reis sol kanada, Salih Reis sağ kanada komuta ediyordu. 27 Eylül 1538 yılında Barbaros Paşa ve ordusunun kazandığı Preveze Zaferi, Akdeniz’in Türk gölü hâline gelmesini sağladı. Preveze Osmanlının Papa tarafından kurulan haçlı ittifakına karşı kazandığı büyük zaferlerdendir

Sultan Süleyman'ın 944'te Pulya ve Korfuya düzenlediği seferler sonuçsuz kalmış Barbaros Paşa Kiklad adalarını ve Nakşa Dükalığı ile Sporad adalarını ele geçirmiş Osmanlılar yeni hedeflere odaklanmıştı. Papa lll. Paolo ve Hıristiyanlar
1538'in Şubatında denizleri kazanmak ve Osmanlılar'ı Akdeniz' den uzaklaştırmak için ittifak yapdı. Andrea Doria kumandasında büyük bir Hristiyan donanması meydana getirildi.
Osmanlının ilk kaptan paşası ve Kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa. 7 Eylül 1538’de Preveze Kalesi'nin kuşatıldığını haber alınca Turgut Reis kumandasındaki yirmi gemilik gönüllü filoyu öncü olarak yolladı. Turgut Reis, Zenta sularında kırk gemilik bir düşman filosu ile karşılaştı

Zenta'daki müttefik filosu da Preveze'ye giderek Andrea Doria'yı Osmanlı donanmasından haberdar etti. Preveze'den ayrılan haçlı donanması Korfu'ya çekildi. Barbaros Preveze Kalesi'nin tahrip edilmesine karşılık Kefalonya adasını yağmaladı.
Barbaros Paşa, 24 Eylül 1538’de Prevezeye gelip burayı tamir eddi haçlılar İspanya ve Portekiz den seksen kalyon, Venedikten on kalyon ve yetmiş kadırga, papalık otuz altı kadırga, Malta on kadırga, Ceneviz bir kalyon ve elli iki kadırga ile diğer devletlere ait kırk dokuz kalyon olmak üzere toplam 140 kalyon, 168 kadırga ve pek çok nakliye gemisiyle 55 bin askerden oluşuyordu Barbaros'un donanmasında ise kadırga türü 122 gemi ve 20 bin asker vardı 25 Eylül 1538’de müttefik donanmasından saldırı gerçekleştirildi.

Saldırıya karşılık Turgut Reis, Murad Ağa ve Güzelce Mehmed Reis emrindeki Osmanlı gemileri saldırıyı püskürttü. 27 Eylül Cuma günü Barbaros, körfezde hilal şeklinde savaş konumunu aldı. kadırgalar baş kısımlarındaki üçer topu ateşlenerek savaş başlatıldı. Andrea Doria'nın donanmasını yanlış bir manevra ile tehlikeye getirdiği sırada Barbaros kırk gemilik filosunu haçlı donanmasını ikiye ayırmaya gönderdi. Andrea Doria Korfu'ya doğru geri çekildi. Barbaros donanmayı Prevezeye demirledi. 28 Eylül günü Andrea Dorianın üzerine gidildi Barbaros, hilal şeklini aldı. İki donanma Prevezede karşılaştı şiddetli rüzgar Osmanlı kadırgalarını zorluyordu. Barbaros askerinin maneviyatını yükseltmek için Şura suresi 33’üncü ayeti; "Dilerse O (Allah), rüzgarı durdurur da onun -denizin- üstünde kalakalırlar" ve Ahzab suresi 9’uncu ayeti, "Ey iman edenler, Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik" birer kağıda yazdırarak gemisinin iki yanından denize bıraktı.

Rüzgarın kesilmesi ve haçlı donanmasının hareketsiz kalmasıyla Andrea Doria yoğun bir top ateşi başlattı. top menzilinin kısa olması sebebiyle gülleler denize düştü. Barbaros'un hücumunda ise haçlılar hedef alınıp vuruldu. Andrea Doria, Osmanlı donanmasını iki ateş arasına alma planını denedi. Barbaros'un karşısında başarısız oldu. Haçlı kalyonları tahrip edildi.*haçlı donanmasını yarmak için hücum emri veren Barbaros Andrea Dorianın kadırgalarına saldırdı. Doria geri çekildi Osmanlı donanması beş saat süren savaşın ardından haçlıları takip etti ancak fırtına çıkmış hava kararmış Andrea Doria'nın izi kaybedilmişti Barbaros iki saat süren bir takipten sonra Ayamavra'da sabaha kadar bekledi; pek çok esir ve ganimet almış olarak Prevezeye döndü.

Savaşta haçlı donanması kalyon türü 128 gemisini kaybetti.*Preveze zaferinin haberini Boğdan seferi dönüşünde Yanbolu'da bulunan Kanuniye 14 Ekim 1538’de Barbaros'un oğlu Hasan Bey ulaştırdı.*Barbaros'tan gelen fetihname devlet tarafından ayakta dinlendi ve büyük bir sevinç vesilesi oldu. Sultan Süleyman, Barbaros ve arkadaşlarına dua etti. Her biri deniz kurdu olan Osmanlı leventlerine denizler dar gelip, okyanuslara açıldılar Osmanlı yönünü denizlere çevirdi Preveze Muharebesinde Barbaros'un hilal taktiği ve donanmanın etkisi oldu.Haçlı kalyonlarına karşılık Osmanlı donanmasında sadece kadırgaların bulunması savaşın kadırgaların zaferiyle sonuçlanması Osmanlıda uzun süre kadırga türü gemilerin tercih edilmesine sebep oldu.

Hıristiyanlar Preveze Muharebesi'yle Akdenizi kaybetti. Zafer Osmanlı denizciliği için bir dönüm bir kara devleti olan Osmanlılar deniz siyasetine girdi. Bu zaferle deniz korsanlığının önlendi Deniz seyahati, ticareti ve sahildeki halkların emniyeti sağlandı. Kuzey Afrika’daki İslam devletleri, Avrupa saldırılarından korundu. Denizden hac yolu emniyet altına alındı.

Kaynak yenişafak.com

60 bin Haçlıya karşı 10 bin akıncı

1364 te Haçlıların, Türkleri Balkanlar’dan atmak için başlattıkları savaş 10 bin Türk akıncısının tarihi zaferiyle sonuçlandı. 26 Eylül'de Sırp Sındığı savaşı ardından Türkler, Balkanlar'a doğru ilerledi Sırp Sındığı Savaşıyla, Balkanlara geçişimiz kolaylaştı.
Osmanlıların Edirne’yi 1362′de ele geçirdi Konstantinopolden Avrupa’ya giden stratejik yol kesildi ve Türkler Trakya’ya yerleşti 1363’te Filibe ele geçirildi Osmanlıdan kaçan ve Sırbistan’a sığınan Bizanslılar Haçlı yürüyüşünü tavsiye ettiler Balkanlardaki Hristiyan devletler Macar ve Sırp Krallıkları ile Eflâk ve Bosna Prenslikleri birleşip Haçlı Seferine karar verdiler. Ve Osmanlıya karşı ilk Haçlı ittifakı oluşturuldu.

1364 te Haçlıların, Türkleri Balkanlar'dan atmak için başlattıkları savaş 10 bin Türk akıncısının tarihi zaferiyle sonuçlandı. Sırp Sındığı olarak tarihe geçen bu savaşla Türkler, Balkanlar'a doğru ilerledi
Saldırı kararı 1371 de alındı. Sırp ordusu, Trakya Arnavutluktaki Rum ve Sırp kuvvetlerinden oluşmaktaydı. Sırp ve Rum askerleri 60.000 di Rumeli’de Lala Şâhin, I. Murad’dan yardım istedi. Sırp ordusu Meriç kıyısında ki Çirmen’e kadar ilerledi. Edirne tehlike altındaydı. I. Murad harekete geçti. Boğaz’a kadar geldi buraya Sırplar’ın müttefiki Bizanslılar hâkimdi
Çirmen Sırp Sındığı savaşı 26 Eylül 1371 Hacı İlbeğinin baskınıyla sonuçlandı. Sırplar birbirine girdi Meriçte boğuldu ve bozguna uğradı.

Savaştan sonra Makedonya'daki Sırp prensleri I. Murad'a baş eğip haraç vermeyi kabul ettiler. Papalık Türker’in “Sırpları” hakimiyet altına aldıklarını Adriyatik denizine gelmelerinden korkulduğunu ve Türker’in Hristiyanlık sınırları dışına atılması gerektiğinden söz etti.Sırp Sındığı Savaşı’nın kazanılmasıyla, Edirne ve Batı Trakya, Osmanlı için güvenli hale geldi. Meriç Irmağı, Osmanlıya geçti. Balkanlardaki Macar üstünlüğü kırıldı. Bulgaristan vergiye bağlandı. Osmanlı ilk kez Haçlı ordusunu yendi. Balkanlara geçiş kolaylaştı. Sırp Sındığı Zaferi’nden sonra 1364 yılında Balkanlar’da üç koldan fetih hareketleri başlatıldı Sol kanat yani batı bölgesi kumandanı olan Evrenos Bey Serez ve çevresini ele geçirdiyse de burası elden çıktı.

1372 Çirmen Savaşı’nın ardından Sırp prenslerinin idaresindeki Makedonya’nın fethiyle görevlendirilen Evrenos Bey Ferecik, İskeçe, Kavala, Drama ve Zihne’yi Osmanlı topraklarına kattı. Osmanlı kuvvetleriyle birlikte Serez’i ikinci defa fethederek kendisine merkez yaptı Vezir Çandarlı Halil Paşa ile Makedonya'nın fethine başlandı. Türkler 1361 de Edirne’yi fethetti Bulgar krallığını yıkıp Balkanlar’ı ele geçirdi 1389 Kosova Savaşıyla Sırbistan Türk hakimiyetine geçti, 1396 da Yıldırım Niğbolu önlerinde Haçlı ordusunu hezimete uğrattı Osmanlı Türkleri Balkan hakimiyetini güçlendirdi. Sultan Mehmed 1463 te Bosna’nın fethi ile Osmanlı idaresini Dalmaçya sahillerine kadar götürdü ve İtalya’yı hedef aldı akıncılarını Trieste üzerine sevketti.

Fatih’in ölümüyle duraklayan Balkan fetihleri Sultan Süleyman'ın Macar tehlikesini yok etmek için 1521’de Belgrad Kalesi’ni aldı sadece Katolikliğin hakim olduğu Kuzey Dalmaçya, Kuzeybatı Hırvatistan ve Slovenya Osmanlı hakimiyeti dışında kaldı. Bu bölgeler Macaristan ve Habsburg idarelesine geçti bu durumlarını II. Dünya Savaşı’na kadar korudular.


Kaynak yenişafak.com

Yavuz olmasaydı Hazreti Peygamberin naaşını Avrupaya kaçıracaklardı

Yavuz Sultan Selim, İslam’ın kutsal beldelerini Osmanlı sancağın altına alıp tarihin akışını değiştirmişdir Hazreti Muhammed’in naaşını kaçırmaya teşebbüs eden Hristiyan planlarını boşa çıkaran Sultan Selim 498 yıl önce vefat etti.
Kısa sürede dünya tarihini değiştiren cihangir ve Yavuz Sultan tarihin kurucularındandır Sultan Selim İslam’ın kutsal beldelerini Osmanlı sancağına tarih çok başka cereyan ederdi. Portekizliler Yavuz’dan önce kutsal toprakları için plan plan yapıyordu Sonunda Osmanlı kazanacaktı. Sultan Selim 1470 te babası II. Bayezid’in sancak beyi olarak Amasya’da doğdu. Osmanlıda adı Selim Şah diye geçen Sultan Selim sert mizacı, cesareti ve ataklığıyla “Yavuz” lakabını aldı.

Küçük yaşlarda başladığı özel eğitimine on yaşlarında dedesi Sultan Mehmet’in özel ilgisi eklenince dünya tarihinin akışını değiştirip bir cihangir oldu kaplan avlardı Bilinen ilk görevi Trabzon sancağıdır. 1487’de geldiği Trabzon’da 1510 yılına kadar yaklaşık yirmi dört yıl sancak beyliği yaptı. Şehzade Selim’in Trabzon’daki idarecilik yılları ona için çok iyi tecrübeler kazandırdı. Gürcü prensliklerini ve Osmanlı için büyük bir mesele oluşturan Şah İsmail’i dikkatle takip etti. konuda devlet merkezine raporlar yazdı. 1508 Gürcü kralına karşı yaptığı seferde büyük başarı kazandı ve babası onu takdir eddi.
Şah İsmail’in 10 bin kişilik ordusunu dağıttı

Şehzade Selim Şah İsmail e . Dikkat Safevîler’e karşı sert önlemlere başvurması için babasından emirler aldı İspir ve Bayburt’u zaptedip Erzurum’a kadar olan yerlerin emniyetini sağladı 1507’de Şah İsmail’in Erzincan’da 10 bin kişilik ordusunu tamamen dağıttı. Trabzon’da iken babasının zayıfladığını, gördü Amasya’da ki ağabeyi Ahmed’in taht adaylığını kabullenmedi. kardeşleri ve babasıyla taht mücadelesine başladı Trabzon’daki başarıları her tarafta duyuldu gazâ bayrağını açtı devleti zorda bırakan Safevî tehdidi onun sayesinde bertaraf edildi yeniçeriler arasında adı öne çıktı. Şehzade Selim, oğlu Süleyman için sancak talebinin karşılanmaması üzerine babasına sert bir mektup yolladı.

taht mücadelesine aday olup iktidarı zorla ele geçirmeye karar verdi. II. Bayezid’in hastalığı artınca Şehzade Ahmed taht için hareket etti Sultan Selim’i Önce Kefe’ye sonrada 3 bin kişiyle Edirne’ye doğru yola çıktı. Yavuz olmasaydı Hazreti Peygamber’in naaşını Avrupa’ya kaçıracaklardı
Sultan Selim, babasıyla karşı karşıya geldi. ve kendisine Semendire sancağı verildi, Macarlar’la savaşması için izin çıktı. II. Bayezid, hayatta bulunduğu müddetçe şehzadeleri saltanata çıkarmayacağına söz verdi. Selim, Edirne’den ayrılıp Semendire’ye hareket edince ağabeyinin saltanata çağrıldığını haber aldı ve dönüp Edirne’ye girdi, babasına yetişerek Çorlu’ya geldi. II. Bayezid’in kuvvetleri âni bir saldırıyla Selim’i geri çekilmeye zorladı. kurtulan Selimin etrafında 3 bin kişi vardı 1511 yılında Kefe’ye dönmek zorunda kaldı.

İstanbul’da yeniçeriler Selim’i desteklediklerini ilân ettiler. II. Bayezid, 1512’de Selim’i asâkir-i mansûre serdarlığına getirdi. İstanbul’a hareket eden Selim han, II. Bayezid’ın baskı karşısında tahtından oğlu lehine feragat etmesi ile dokuzuncu Osmanlı hükümdarı olarak tahta çıktı. Sultan Selim saltanatını ilân edince ilk iş olarak iktidarını sağlamlaştırdı Tahta ortak olan kardeşleri Ahmed ve Korkut’u bertaraf etti. Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı toprakları sekiz yılda 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk 1.702.000 km2'si Avrupa'da, 1.905.000 km2'si Asya'da, 2.905.000 km2'si Afrika'da toplam 6.557.000 km2'ydi Padişahlığında Anadolu'da birlik sağlandı; halifelik Abbasilerden Osmanlıya geçti. devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçiren Osmanlı, doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına aldı.

Mısır Seferi sonucunda kutsal topraklar Osmanlıya geçdi. 6 Temmuz 1517'de Kutsal Emanetler (Emanet-i Mukaddese) denilen ve aralarında hz Muhammed'in hırkası, dişi, sancağı ve kılıcı bulunan eşyaları, Hicaz'dan Sultan Selim'e gönderilmiştir. 29 Ağustos 1516'da Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı soyuna geçti. Sultan Selim Ayasofya Camii'nde ki bir törenle, son Memlük halifesi III. Mütevekkil'den halifeliği devraldı Kutsal toprakları aldığı zaman Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiş, Kendi deyimiyle Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn (Haremeyn-i Şerifeyn), yani Mekke ve Medine'nin hizmetkarı unvanını devralmıştır

1512'de tahta çıkan Sultan Selim, 22 Eylül 1520'de Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir çıban yüzünden 49 yaşındayken hayatını kaybetti.
1150’lerde Hazreti Muhammed’in naaşını kaçırmaya teşebbüs eden Hristiyanlar üç buçuk asır sonra bu işi yeniden denemeye kalktı ama çabaları boşa çıktı. Portekizli Amiral Alfonso Albuquerque’in planladığı ikinci girişim, 1510 da sahneye kondu. Doğu’ya ticaret yollarını ele geçirmek isteyen Portekizliler, Memlükler’in zaafından istifade ederek Arabistanda stratejik mevkiler elde etri. Portekizli Amiral Alfonso Hazreti Muhammed’in Medine’deki kabrini Hristiyan topraklara kaçırmak gibi sinsi bir plan kurdu.

Hazreti Muhammed’in naaşını kaçırabildiği takdirde İslam dünyasının moralini yerle bir edilerek Kudüs’e de hâkim olabileceğini düşündü. Osmanlılar Memlükler’i tarihden silerek Ortadoğu’ya ve kutsal topraklara hâkim oldu portekiz planlarını bozdu. Hindistan Valisi Albuquerque, Portekiz Kralı Don Manoel’e yazdığı mektupta Peygamberimizin naşını kaçırmayı planladı

Selim Han, şirpençe hastalığına tutulmuş ve ahiret vakti yaklaşmıştı Hekimbaşı, “Efendim ilaç kâr etmez, iş Allah Teâlâ’ya kalmıştır, tavsiyem Allah (CC) zikriyle meşgul olmanızdır” diye cevap verince Selim Han celalli bir şekilde hekimbaşına kükrer. Hekimbaşı, Seni edebe davet ederim, sen bu mübarek emanet ve vazife altındayken bizim Allah Teâlâ’nın zikrinden gafil olduğumuzu mu düşünürsün? Cenâb-ı Hakk şahidimdir daima Allah’ı (CC) zikretmişimdir.

Selim Hanın son sözleri şu olmuştur Rabb’ime hamd ü sena olsun hastalık gelmeden evvel bir an olsun Cenâb-ı Hakk’ın zikrini bırakmadık. hakkıyla zikredemediğim için Allah Teâlâ’dan istiğfar ediyorum Zikreden kulda irfansızlık olmaz, olamaz ölüm döşeğinde bile ikaz ve irşadda bulunur Yavuz Sultan 22 Eylül 1520'de Şirpençe denilen bir çıban yüzünden 49 yaşında hayatını kaybetmiştir


Sultan Selim'in sandığımız küpeli resim Yavuz’a değil, İran Şahı İsmail’e aittir. Küpe, Şah İsmail’in Şiiliğinin ve Hayderî-Kalenderî dervişliğinin sembolüdür Hayderîler bu küpeye “mengûş” derler.
Şii olan Şah, 13. yüzyılda ortaya çıkan Hayderî-Kalenderî tarikatine bağlıydı ve kulağındaki küpe bu inancının belirtisidir.


Kaynak yenişafak.com

OSMANLI TARİHİ

Sultan Abdülhamid 176 yaşında

Osmanlı'nın 34. padişahı Sultan Abdülhamid 176 yıl önce doğdu. 33 yıllık görevinde milletine hizmet eddi milli ve yerli değerler için mücadele etti. Dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara el uzattı Sultan, bugün hayranlıkla anılan bir çok eser ve projenin öncüsüdür Tanzimat’tan ikinci Meşrutiyet’e, imparatorluğun en çalkantılı yıllarında tahta çıkan padişah. Abdülhamid Han. 21 Eylül 1842’de İstanbul Çırağan Sarayında dünyaya geldi. Abdülmecid’in eşi Tirimüjgan Hatun’dan olan ikinci oğludur. Annesi henüz 11 yaşında vefat etti.
Abdülhamid doğduğunda sarayda merasim tekrarlandı. Sultan Mecid, Babıali’ye Hat-tı Hümayün gönderdi. Yedi gün, yedi gece beşer nöbet top atıldı. Evlerin önünde kandiller yakıldı şenlikler yapıldı.

Sultan, sarayın tecrübeli kalfalarının elinde büyüdü. Sessiz sakin bir çocuktu Abdülhamid’i babası Abdülmecid, “İçli çocuğum” diye severdi.
Şehzade Abdülhamid, kendisinden iki yaş büyük biraderi Murad ile beraber 1846 da Haydarpaşa sahrasında okuma merasimleri ve sünnet merasimleri yapıldı. Attığı ok şaşırmaksızın isabet ederdi Abdülhamid şehzadeliğinde gayet cesur ve serbestti. Kırlarda gezinir Ata binerdi. Bahçelerinde kuşlar, tavuklar, hindiler besler Sarayda ise kendine ait marangozhanesinde oymacılıkla uğraşırdı.
Sultan Abdülhamid Han, hayvanları arasında en çok papağanını severdi. Sarayda gezerek haber veren bu papağan, Sultan geçerken, "Padişahım çok yaşa" diye bağırırdı.

Yemek zamanı muntazamdı. Acıkmadan yemezdi. Uykusu hafif, vücudu zinde ve çevikti. Hafızası kuvvetliydi. her sabah günde beşer darbe artırarak mermeri tokatlama, yay çekme kılıç kalkan gibi idmanları yapardı. Kılıçta mahirdi. Üst üste attığı on oku hiç şaşırmaksızın hedefine isabet ettirirdi
Piyano ve yabancı dil eğitimi aldı Amatör sulu ve yağlı boya resimleri yapardı. resimlerde sedef parçaları kullanırdı Sultan biraderi Murad ile ihtişamlı bir tahsil gördü. piyano ve batı musikisi eğitimlerini tamamladı. Sultan Abdülhamid’in kısaya yakın orta boyluydu omuzları genişti teni esmer, çehresi uzun, kaş kemikleri çıkık, yanakları çökük, burnu yüzüne göre büyük ve uzuncaydı.
Zerafet sahibiydi Temiz ve itinalı giyinirdi

İnsanların kıyafetlerinde ihmal göstermelerinin intizamsızlık olduğuna inanırdı.Sıhhatine itina gösterir çalışma saatleri, yemek saatleri, istirahat saatleri muntazamdı. Geceleri erken yatar, sabah erken kalkar, banyosunu ihmal etmezdi. Hereke kumaşı ve Beyaz eldiven giyerdi Yıldız Sarayı’nda çok zengin bir kütüphane kurdu. Ecdadından en çok Selim Han’ı severdi. Sultan Abdülhamid, Endonezya’dan Doğu Türkistan’a, Yemen’den Güney Afrika’ya kadar bütün mazlumların yardımına koştu, bütün mazlumlara el uzattı.
sultan tam 1552 parça hayır ve irfan binâsı yükseltmiştir. Bunlar cami, mektep, medrese, hastane, fabrika, tezgâh, bakım ve terbiye evi halinde tam 1552 adet tesistir

Haydarpaşa'da ne kadar millî ve resmî tesis varsa hepsi O'nundur Lise binâsı, hastâneler, baytar mektebi, mendirek, Yıldız üstündeki bütün binâlar, kışlalar ve Çapa mektepleri, Gurebâ hastânesi Hamidiye Etfal hastânesi, bugün İstanbul'u ihyâ eden Hamidiye çeşmeleri eserlerinden sadece bir kaçıdır Sultan Abdülhamid 10 Şubat 1918’de vefat etti. 33 yıllık saltanatında ne yazık ki dostdan çok düşmanı oldu. En büyük dostu daima hizmet ettiği millettiydi. Naaşı götürülürken yüz binlerce insan, "Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Ey Ulu Hakan!" nidaları ve gözyaşlarıyla Sultan'ı uğurladı. Bir gece aniden Sirkeci garından Selanik'e sürgüne gönderildi

*
Kaynak yenişafak.com

Kudüs kuşatması şarkın en sevgili sultanı Eyyübi...

100 yıldır işgal altındaki peygamberler şehri Kudüs, 831 yıl önce şarkın en sevgili Sultanı Selâhaddin Eyyûbî tarafından kuşatıldı. Ve fethedildi Müslümanlar Selâhaddîn-i Eyyûbîyle şarkın en sevgili sultanını Haçlılar gerçek İslâm kahramanını gördüler Hz. Âdem’in (as) ayak izi, Hz. Peygamber’in (sas) peygamberlere serdarlık yaptığı altın mekân, İslam’ın mübarek ilk kıblesi 100 yıldır işgal altında peygamberler şehri*Kudüs, 831 yıl önce şarkın en sevgili Sultanı Selâhaddin tarafından kuşatıldı. Kuşatma şehri savunan Kudüs komutanı Balian’ın 2 Ekim 1187'de şehri teslimiyle sonuçlandı. Selahaddin Kudüs Krallığına son verdi.
1185 Martında Kudüs Kralı IV. Baudouin ölünce ablasının oğlu V. Baudouin unvanıyla tahta çıkarıldı.

küçük yaşta olan kralın da bir yıl sonra ölümü üzerine annesi Sibylle ile kocası Lusignan yönetime el koydular. Kerek hâkimi Renaud de Châtillon’un Kahire’den Dımaşk’a giden bir Müslüman kervanına saldırdı Eyyûbî’nin sabrı taşdı. Selâhaddin, 4 Temmuz 1187’de Hittîn savaşında Kudüs krallığını yok etti. Müslümanlar Kudüs Krallığı’na ait büyüklü küçüklü elli iki şehri fethetti. Sıra Kudüs’e geldibSelâhaddîn-i Eyyûbî Kudüs’ü kuşattı Hıristiyanların şehri teslim etmeyeceklerini söylemeleriyle Kudüse yürüdü. gönüllü mücahitler orduya katıldı.İslam ordusunda iktalı ve maaşlı askerlerin sayısı*12 bindi. Yaya sayısı ise daha fazlaydı Haçlı ordusu *2 bin şövalye,*20 bin yaya ve çevreden toplanan hafif süvari birliklerinden meydana geliyordu

Selâhaddîn-i Eyyûbî 20 Eylül 1187’de Kudüste karargâh kurdu. surlarda büyük bir gedik açdı. Savunmayı yöneten Balian, 30 Eylül’de Selâhaddin’in karargâhında teslim şartlarını konuştu. Selâhaddin çok az bir fidye şartıyla halkın şehri terketmesine izin verdi. para bulamayan binlerce kişi de serbest bırakıldı. Selâhaddin’in insanca davranışı Haçlılar’ın vahşetine tam bir tezat teşkil ediyordu Mi’raç kandiline denk düşen 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü Selâhaddin ve İslam ordusu Kudüs’e girdi.* Haçlılar’ın seksen sekiz yıl önce kana buladıkları şehirde hiçbir taşkınlık yapılmadı; Müslümanlar zafer sevincini kutladılar. Haçlılar Kudüs’ten çıkıp giderken Ortodoks ve Ya‘kūbî Hristiyanlar şehirde kaldı.

Musevilerin de şehre yerleşmesine izin verildi. Hıristiyanlara ait kutsal yerlerin idaresi Ortodoks kilisesine teslim edildi. Bir süre Kudüs’te kalan Eyyûbî, Haçlılarca saray olarak kullanılan*Mescid-i Aksâ’yı camiye çevirdi. Nûreddin Mahmud’un Halep’te yaptırdığı minberin getirilmesini emretti.
Selâhaddîn-i Eyyûbî devrinde surlar tamir ettirildi önlerine hendekler kazıldı. Burçlar inşa edildi. Sultan Kudüs’ün idaresini Fakih Îsâ’ya verdi, onun 1189’da ölümüyle yerine Hüsâmeddin en-Necmî getirildi. Haçlılar Birinci Haçlı Seferi’ndeki en büyük hedefleri Kudüs’tü. 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü işgal etmişlerdir

Şarkın en sevgili sultanı “Selahaddin Eyyubi”
1137 de Tikrit Kalesi'nde doğdu. Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'nin hizmetindeydi. Annesi Selçuklu emiri Mahmud ibn Tokuş un kız kardeşidir. Çocukluğu Tikrit Kelesi'nde, hocasıyla Öklit geometrisine çalışarak, geçti. Selçuklu'nun iyice zayıflamıştı Bağımsızlığını ilan etmiş Selçuklu valisi Nureddin Mahmud Zengi onu, babasını ve amcasını Musul'a çağırdı. Sarayda emir ona savaş taktikleri verdi.
Babası ve amcasıyla birlikte haçlılara karşı yapılan savaşlara katıldı. Cesaretiyle övgü topladı. Sarayda devlet teşkilatını ve idaresini öğrendi. Babası Şam amcası Humus valisi oldu.

Vali olduğu günlerden sonra hem Fatimiler ve Haçlılarla uğraşmakdı ve galip geldi. 1170, 1171 ve 1173 yıllarında Kudüs Haçlı Krallığı'na karşı sefere çıktı. Nureddin Zengi ölünce, yerine on bir yaşındaki oğlu el-Melikü's-Salih geçti. Selahaddin ona sadık kaldı ancak karışıklıklar başladı. Selahaddin Zengiler devleti dağılmasın diye harekete geçti. İsyancıları bastırdı, Musul ve Halep'i kontrole aldı. başarıların ardından Abbasi halifesince Sultanlığı onaylandı ve devletin başına geçti. Selahaddin Ortadoğu da İslam birliğini sağlamak için uğraştı Haçlılarla mücadele etti başarılı bir komutan cömert, erdemli ve kararlı bir hükümdardı

Hittinde Haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı. Kuyularıyla ünlü Hittin'de Haçlı ordusuna bir yudum su bırakmadı. Haçlı ordusunu imha eddi, esir aldı. Esirler arasında Kral Lusignan ve Chatillon da vardı. Selahaddin bu zaferle hızlı bir fetih hareketine girişti, 20 Eylül 1187'de Kudüs'ü kuşattı. Mi'rac'ın yıl dönümü 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü Kudüs şehri teslim etti Selahaddin 88 yıl süren Hıristiyan egemenliğine son verdi. Mescid-i Aksa'da secdeye yatıp şükretti. Batı Avrupa Kudüs için yeni bir Haçlı seferi düzenlendi. Başında İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard vardı ordusu Kudüs'ü kuşattı, başarıya ulaşamadı.
Selâhaddin, 27 Safer 589’da (4 Mart 1193) Dımaşk’ta vefat etti. Haçlılar gerçek bir İslâm kahramanı gördü

Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olan Selâhaddîn Türk-İslâm tarihinin en tanınmış kahramanlarındandır. Mehmed Âkif Ersoy onu “Şark’ın en sevgili sultanı”, Fransız tarihçiler “İslâm’ın en saf kahramanı” diye niteler Selâhaddin dindar, merhametli, cömert, güler yüzlü, vakur, sağlam iradeli, mert ve heybetliydi. Her Nûreddin Zengî’nin takipçisiydi, onun başlattığı eserleri tamamladı, yeni bir devlet kurdu


Kaynak gizlenentarihimiz.blogspot.com

Sultan Fatih'in Ayasofya Vakfiyesi

"Allah'ın mescidlerinde o'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır bunların oralara korkarak girmeleri gerekir. Başka türlü girmeye hakları yoktur. Bunlara dünyada rezillik, ahirette büyük azap vardır."(Bakara Suresi / 114.Ayet)

kim Ayasofya camii dönüştürüp bir maddesini iptale koşarsa fasık bir dalavereyle Ayasofya Camisi’ne kastedip aslını değiştirirse camiyi sahte evrakla kendi hesabına geçirirse en büyük haram ve günahı kazanmış olur vakfiyemi kim değiştirirse Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, ve tüm Müslümanların laneti onun üzerine olsun, azabı hafiflemesin, haşr gününde yüzüne bakılmasın. Kim değiştirirse günahı değiştirene aittir Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.

Fatih Sultan Mehmed Han - 1 Haziran 1453
(Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde Bulunan
Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesi)


Adı güzel,kendi güzel Hz.peygamberimin methine
mazhar olmuş cennet mekan Fatih Sultah Mehmet Han'ı kabrinde huzura erdirmek icin rabbim aziz millete yeni Fatih'ler, yeni fetihler nasib ed aziz ve asil Türk milletinin içindeki*cevheri açığa çıkart ayasofyanın açıldığı gün içinde namaz kılmayı ihsan et istanbulun kızılelmayla uyandığı günleri bize Nasib eyle fatih hanın ayasofya vakfiyesini üzerine alıb ızdırabını duymayan, üstüne almayan, ve kendine pay çıkartmayan bizden değildir vesselam.


Kaynak erhan afyoncu sorularla osmanlı kitabı

1048’deki Hasankale zaferiyle Anadoluya yayılan Türkmenler, 1059’da Sivas ve Malatya’yı ele geçirdi 1064’te Alparslan, Kars’ı fethetti. 1067’ye gelindiğinde Kayseri,Niksar ve Konya fethedilmişti. Afşin Bey, 1068’de Anadolu’yu boydan boya geçerek, İstanbul Boğazı’na kadar geldi.
Türkmenler Anadolu’nun doğu ve orta kısımlarına yayıldı ancak bu*rası emin bir yurt değildi. Türkmenler’in Bizansla mücadele edecek güçleri yoktu. Bizans orduları üzerlerine geldiği zaman Türkmenler, Kafkaslar’a çekildi Anadolu’nun fethedilememiş mevki ve kaleleri vardı. Ve
yeterli silaha sahip olmayan Türkmenlerce ele geçirilmesi zordu.

Selçuklu orduları Türkmenler’i himaye için her zaman Anadolu’ya gelemiyordu. 26 Ağustos 1071’de Malazgirt zaferi Bizans ordusunu çökertti ve Anadolu’nun kapılarını sonuna kadar Türkmenler’e açtı. Bizans’ın yediği darbe Türkmenler’in Anadolu’ya sel gibi dolmalarını sağladı. Malazgirt zaferindeki antlaşmayı yeni Bizans İmparatoru bozdu. Alparslan, Artuk Bey’i Anadolu’nun fethiyle görevlendirdi. Artuk Bey Alparslan’ın ölümüyle İran’a çağrıldı onun yerini Tutak Bey aldı. asıl başarı Alparslan’a karşı taht mücadelesinde öldürülen Kutalmış’ın oğulları kazandı. İran’da esaret altındaki Kutalmış’ın oğulları kaçarak, Anadolu’ya geldi Yabgulu Türkmenleri ile İbrahim Yinal’a bağlı aşiretler Anadolu’ya gelmişdi. Bunlar İran’daki taht mücadelesinde başarıya ulaşamamış küskün Oğuz kitleleri idi ve Selçuklu hanedanından başlarına geçecek birisini bekliyorlardı.

Kutalmışoğlu Süleyman Şah Türkmenler’in başına geçti ve Orta Anadolu’dan İznik’e kadar olan sahayı ele geçirdi Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurdu. devlet Büyük Selçuklular’a tâbi değildi, aralarında düşmanlık vardı. Alparslan’ın oğlu Melikşah, Kutalmışoğlu’nun devletini ortadan kaldırmak için Bizans’la işbirliği yapmış, ancak ölümüyle sonuçsuz kalmıştır. Türkler, Anadolu’da, Türkiye Selçukluları’nın yanısıra bir takım bey*likler de kurdu Artuk Beyin oğulları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da(Diyarbakır-Mardin-Elazığ-Hasankeyf), Saltuk Bey (Erzurum), Danişmend Gazi (Sivas-Amasya-Tokat) ve Mengücek Gazi (Erzincan-Divriği) de Orta ve Doğu Anadolu’da beylik kurarak, o bölgeleri Türkleştirdi hiçbirisi büyüyemedi beylikler zamanla Türkiye Selçukluları tarafından ilhak edildi.

Anadolu’ya Türkler IX. yüzyılın ortalarında yerleşmeye başla*dı. Asıl yerleşme Malazgirt savaşıydı. Malazgirt’ten sonra Ana*dolu ile Türkistan arasında bir göç oluştu. Türkmenler, büyük kitleler hâlinde Anadolu’ya geldi gelişi bir anda olmamış, birkaç yüzyıl sürmüştür. Anadolu’ya Türkmen dalgalarından birisi XIII. yüzyılda Türkistan’ın Moğol istilasına uğramasıyla gerçekleşti. Türkmenler, Anadolu’ya direkt gelmediler. Azerbaycan, Irak ve Suriyede kaldıktan sonra Anadolu’ya geldiler Türkmenler’in göçü XVI. yüzyılda Safevî Devleti’nin kurulmasına kadar de*vam etti. Safevîler zamanında Türkistan ile Anadolu arasındaki göç kanalı kapandı.

Türkler’in gelmesinden sonra Anadolu’nun yerli ahalisi din değiştirerek Türkleşti. Ancak bu rakam çok büyük değildi toplu din değiştirmeye rastlanmadı, Türkler ile Rumlar’ın iyi ilişkiler içerisindeydi XVI. yüzyılın sonlarında Anadolu’da yerleşik hayata geçmemiş yaklaşık 1 milyon Yörük Türkmenin vardı Sadece İç Anadolu’daki Ulu Yörük ile Güney*doğu ve Güney Anadolu’da ki Dulkadir Türkmenleri’nin nüfusu 300 bin civarındadır. bu yüzyılda Türkmenler yerleşik hayata geçmişti. nüfusu 1 milyonu geçmek*tedir. Anadolu’ya gelen Türkler’in büyük bölümü Oğuzlar’a mensuptur. Oğuzlar’ın Türkmenler’in den 24 boy Anadolu’ya geldi.

Anadolu’ya gelen Türkler’in büyük kısmı göçebedir. göçebe Türkler’in yanısıra önemli miktarda yarı yerleşik ve tam yerleşik yaşayışta Türkler de gelmiştir. göçebe Türkmenler’in haricinde birçok aydın, sanatkâr ve tüccar XIII. yüzyılda Moğol istilası sonucu Türkistan’daki şehirlerin tahrip edilmesiyle anadoluya gelmiştir.
Türkmenler, Anadolu’ya gelirken çadırlarını, yetiştirdikleri hayvanlarını, göçebe ve şehirli kültürlerini, silah, kıyafet ve edebî değerlerini beraberlerinde getirdiler.

Malazgirt’ten sonra Türkler’in akın akın Anadolu’ya gelmeleriyle Avrupa’da burası Türkiye diye anıldı. 1085’ten itibaren Avrupalılar’ın Anadolu’ya Türkiye dedi Anadolu’nun Türk niteliği ülkenin bütününe damga vurmuştur.Malazgirtten sonra Türkler İznik’e kadar olan toprakları ele geçirip, Anadolu’daki ilk devletlerini kurmuşlardır. Türkiye Selçuklu Devleti’nin hangi tarihte kurulduğu konusunda araştır*macılar çeşitli tarihler ileri sürer Zeki Velidi Togan ve J. Laurent 1080’de kurulduğunu ileri sürer 1075’te Süleyman Şah’ın ba*ğımsızlığını ilân ederek, “Sultan” ünvanını almışdır., Bizans’la yapılan antlaşma, bağımsızlığın hukukî belgesidir.

Kaynak vehbi tülek .com

BÜTÜN MÜLKİYETLER MUKADDESTİR

Sultan III. Mustafa zamanında topçuluk ve donanmanın ıslahıyla görevli olan Macar asıllı Fransız subayı Baron de Tott, “ Sultan Süleyman devrinde ilgi çekici bir istimlak meselesi nakleder:“

Süleymaniye Camii inşa edildiğinde dünyayı mağlup eden muhteşem Süleyman bir yahudi kadını ikna edemez ve Şeyhülislama mektup yazar
Bir adam, Allahü Teâlâ adına mabed inşa etmek istemektedir. Müslümanlar, bu mukaddes işe razıdır bir Yahudi kadın tüm teklifleri reddedmiş mülkünü satmak istemez. cezası nedir Şeyhülislam cevaplar Hiçbir cezayı hak etmez kişlerin mülkiyeti mukaddestir. mukaddesatı çiğneyerek, Allahü Teâlâ adına mabed inşa etmek doğru olmaz

Osmanlıdaki padişah hakkına göre sultan devletin ihtiyacı halinde istimlak yapabilirdi Süleymaniye camii yapılırken yahudi bir kadın evini satmak istemedi dünyayı titreten kanuni şeyhülislama mektup yazdı Müslümanların rızası olan bir işe Yahudi bir kadın razı gelmez nasıl bir cezayı hak eder Şeyhülislam cevaplar kişlerin mülkiyeti mukaddestir. mukaddes bir kanunu çiğneyerek, Allahü Teâlâ adına mabed inşa etmek doğru olmaz” Ne mutlu, davalarını adalete bırakan hükümdarlara!...

Kaynak vehbi tülek .com

FATİH DEVRİNDE MÜSLÜMANLARIN AHLAKI

İstanbul fethedildiğinde hapisteki iki bizanslı sultan mehmet tarafından özgür bırakılmıştı bunlar Osmanlıyı gezmek istediler ve osmanlının sevgi, ve hoşgörü ülkesi olduğunu Ezan zamanı dükkanların kapatılmadan herkesin güvenle camiye giddiğini Hırsızlık ve yolsuzluğun kimsenin hatırına gelmediğini adalet mükemmel işlediğini gördüler

İki bizanslı osmanlı mahkemesine geldiler. Bir Adam at satın almış yem yemediğini görünce iade etmek istemiş ancak satıcısı geri almamıştı. Alıcı mahkemeye gitti kadının ise annesi ölmüş ve mahkemeye gelememişdi. O gece adamcağızın hayvanı öldü. Çaresiz adam tekrar kadıya giddi kadı neden gelmediğini sorunca Adam geldiğini ve kendisini bulamadığını söyledi. Kadı zarara sebep oldum’ diyerek beygirin parasını kendi cebinden ödedi. Bizanslılar bu olay karşısında şaşkın kaldılar

Bizanslılar Kütahya mahkemesini izlediler: Adamın birinin tarlasında. altın çıkınca Pazarlığa dahil olmadığı için helal olmaz düşüncesiyle tarlayı sahibine iade etmek istedi. sahibi kısmetindir diyerek kabul etmedi. Olay mahkemeye intikal etti. Kadı altınları vermek istedi her. İkisi de kabul etmedi kadı son çare birinin kızı ile ötekinin oğlunu evlendirdi ve düğün hediyesi altınları verdi. Bizanslılar bu durum karşısında hayretler içindeydi

Konyalı bir tüccar, İtalyana sipariş vermişti siparişi alamayınca italyan. Tüccarı mahkemeye verdi Kadı, İtalyanın, malları yüklediği geminin battığını söyleyip malın parasını Konyalıdan tahsil etti. italyan ülkemde hiç bir davada yabancı için hüküm verilirmez?” dedi. kadı: ülkenizde güneş doğar, yağmur yağarsa çocuk ve hayvanlara dua edin. Allah onların hürmetine sizi açlıktan öldürmüyor.” adalet her insanın hakkıdır

Kaynak vehbi tülek .com

KÜÇÜK BİR ÇAMUR DENİZİ SULANDIRMAZ

Sultan Ahmedin Şeyhi Aziz hüdayiye sunmuştu ancak evliyalar dünya malına değer vermezdi ve şeyh Hüdayi hediyeyi kabul etmedi aynı hediyeyi devrin evliyası Abdülmecid Sivasî hz leri büyüklere yakışırcasına "Hüdayi Hazretleri bir karga değildir ki leşi kabul etsin" diyerek kabul etti Aziz Hüdayi'ye kabul etmediğiniz hediyeyi Şeyh Sivasî kabul etti" denilince Şu cevabı verdi:*"Ona mahzur yoktur. o büyük bir ummandır bir parça çamurun kendini bulandırmayacağını bilir."

Kaynak vehbi tülek .com

HERŞEY ASLINA ÇEKER

padişah Hızır as ı görmek istiyordu. Kim bana Hızır'ı gösterirse armağanlara boğacağım" dedi. Birçok oğlu olan fakir bir adam talip oldu. dedi ki: "Hanım padişaha Hızır'ı bulacağımı söyleyip kırk gün müsade alacağım.kırk gün için size ömrünüzce yetecek yiyecek, içecek alırım. Kırk günün sonunda Hızır'ı bulamayacağım için kellem gider, ama siz rahat olursunuz"

Fakir Adamın karısı kanaatkardı Efendisine kıt kanaat geçiniriz dediysede kocası Vazgeçmedi yalan söyleyerek sultanından ailesi için yiyecek, ve para aldı. Sonradan sultanına itiraf etti Padişah çok kızdı Ey vezirim ne dersin, diyince vezir Padişahım affedin Size yakışan ve beklenen budur. adam suç isledi ama kötü biri değil çocuğu için kendini feda edecek kadar iyi yürekli

Zamanın birinde fakir bir adam ve sultan vardı sultan hızır as görmek istiyordu fakir adam ailesine ekmek istiyordu sultana hızırı bulacağım diyerek ailesine yiyecek ve para sağladı ancak adamın yalanı anlaşılmıştı 1.vezir sultanım boğazını kesip çengele asalım. 2. Vezir derisini yüzüp saman dolduralım. 3.vezir -Ey vezirim Padişahım affedin Size yakışan budur. Dedi Nurani bir çocuk "Küllü şeyin yerciu asıhı Herkes aslına çeker diyince padişah çocuğa sordu kimsin

Fakir bir adam çocukları için sultanını kandırmış size hızır as ı göstereceğim diyerek çocuklarına ekmek almıştı yalanı anlaşılınca sultan vezirlerine cezasını sordu 1.Vezir kasap çengeline asalım 2.Vezir affedin sultanım size yakışan budur diyince
Nurani biri sultana cevap verdi: 1. vezirin babası kasaptı.asıp kesmekten bahsetti. 2. vezirin babası soyuna çekti, büyüklük gösterdi. sözüm şudur Herkes aslına çeker Vezirde sensin sultanda sensin ben ise Hızırım bu adamın yüzü hürmetine sana göründüm,
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-28-2018, 11:44   #50
Kullanıcı Adı
msabri
Standart
Bütün açıklamar çok güzeldi yazınız harika. Ama 1922 son olması neden onu anlamadım. Saygılar
msabri isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı