|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak 1950.az
31 Mart 1918`de Azerbaycan`da ne oldu? 31 Mart 1918`de Azerbaycan topraklarında soykırım yaşandı. Ermeniler`in Ruslar`la birleşerek bağımsızlığını kazanamamış Azerbaycan`da Türk-Müslüman halka, Yahudi azınlığa karşı yaptığı soykırımı anma günüdür 31 Mart. 1918 de Ermeniler Bakü merkezli Azerbaycan topraklarında kadın, yaşlı, çocuk yıkıp yakmışlardı 30 Mart – 3 Nisan 1918 günleri Ermeni silahlı çeteleri Azerbaycan`ın Bakü, Şamahı, Guba, Haçmaz, Lenkeran, Hacıgabul, Salyan, Zengezur Karabağ Nahçıvan ve başka bölgelerinde bir soykırım gerçekleştirmişlerdi 5 gün içinde soykırıma uğrayanların sayısı 25 binden fazladır. Olaylara tanık olmuş Kulner adlı bir Alman şöyle anlatmış: “Ermeniler Müslüman mahallelerine sokularak herkesi öldürüyor, kılıçla parçalıyor, süngüyle delik deşik ediyordu. Katliamdan birkaç gün sonra bir çukurdan çıkartılan 87 Türk cesedinin kulakları, burunları kesilmiş, karınları yırtılmış, organları doğranmıştı. Ermeniler çocuklara acımadıkları gibi yaşlılara da aman vermemişlerdi”.1918`lerde türk köylerini Ermeni çeteleri basıyormuş. binlerce köylüyü öldürüp yakıyormuş dedeler delikanlılar köylerden gençleri toplayarak yardıma gidiyormuş. Sovyet çocuklarına, Ermeniler kardeş olarak tanıtılırdı. saf çocuklar Sovyetler`in, propagandasına uyardı totaliter rejimde, dünyadan habersiz “yeryüzünün en iyi ülkesinde” büyümekte olan çocukların devlete inanmaması imkansızdı. 2007 de inşaat zamanı Guba`da toplu mezarlar bulundu Yüzlerce insanın – çoğunluğu kadın, küçücük çocuklar, yaşlı insanlar merhumlar 1918 Guba soykırımında Ermeniler tarafından katledildiği Guba mezalimi bir gerçek 28 Mayıs 1918`de kurularak 1920 yılının 28 Nisan günü Rus isgaliyle düşürülmüş Azerbaycan Halk Cumhuriyeti döneminde gerçekleştirilmiş araştırmalar da Ermenilerin Türk-Müslüman halka yaptığı soykırımı gözler önüne sermekte Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Olağanüstü Araştırma Komisyonunun belgelerinden: “1918 yılının Mart-Nisan aylarında Şamahı’da ermeniler 8 bin kadar sivil halkı katledmiştir. Şamahı Camisi ve bir çok medeniyet abidesi yakılmış ve dağıtılmıştır. Cavanşir kazasının 28 köyü, Cebrayil kazasının 17 köyü yakılmış, insanları mahvedilmiştir. 1918 in 29 Nisan günü Gümrüde çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan 3 bin kadar Türk göçmen pusuya düşürülerek son ferdine kadar mahvedilmiştir. Ermeni silahlı çeteleri Zengezur kazasında 115 Azerbaycan köyünü mahvetmiş, 3257 erkek, 2276 kadın ve 2196 çocuğu öldürmüştür. toplam 10068 Türk öldürülmüş yaralanmıştır. 50 bin Türk yurtlarını bırakıp kaçmak zorunda kalmıştır.Erivan eyaletinin 199 köyünde yaşayan 135 bin Türk mahvedilmiş, köyler büsbütün yok edilmiştir. Ermeni çeteleri daha sonra Karabağ`a hareket etmiş, 1918-1920 yıllarında Karabağ`ın dağlık kesiminde 150 köy dağıtılmış, insanları mahvedilmiştir”.31 Mart 1918 Azerbaycanlılar`ın soykırım günüdür, evet…
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak aa.com
Doğu Guta'da katliam sürüyor Suriye'deki Esed rejiminin Doğu Guta'ya düzenlediği saldırılarda 15 sivil hayatını kaybetti. İnsanlığın öldüğü yer Doğu Guta Suriye'deki Esed rejiminin ablukada tuttuğu*Guta'ya düzenlediği hava saldırılarında 15 sivil daha yaşamını yitirdi. sivil yerleşimlerden Duma'da 8, Şifoniy'de 3, Ayn Terma'da 2, Sakba'da 1, Zemelka'da 1, toplam 15 sivil can verdi.Şiddetli saldırılar devam ederken, ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.Guta'daki Sivil Savunma merkezinden gelen bilgiye göre, rejimin şiddetli saldırılarında son 4 günde ölenlerin sayısı 334'ü buldu.Rejim, son 4 günde 22 sağlık merkezini, bir camiyi ve bir yetimhaneyi hedef aldı. Muhaliflerin kontrolündeki Guta'da 400 bin sivil yaşıyor. Doğu Guta, Astana anlaşmalarında gerginliği azaltma bölgesi ilan edilmişti ancak Rusya'nın garantörlüğünü üstlendiği Esed rejimi, geçen yıl nisan ayından itibaren bölgeye ablukasını sıkılaştırdı ve son aylarda saldırılarını şiddetlendirdi. İnsani krizin derinleştiği bölgede, binlerce hasta sivil tahliye bekliyor. Bunların birçoğu çocuk ve kanser hastası. Gutalı çok sayıda bebek ve çocuk, açlık ve ilaçsızlık yüzünden yaşamını yitirdi. Kaynak suriyedevrimi.com Dera’da Olaylar Nasıl Başladı? Arap Baharı olarak isimlendirilen süreçte 30 yıllık Hüsnü Mübarek iktidarının devrilmesi sadece Mısır’ı değil bölge halklarını da etkiledi tarihi devrim Bahreyn’i, Libya’yı, Fas’ı etkilemiş Kaddafi’nin ölümüne neden olmuşdu. Halk hareketlerinin büyük devrimlere yol açtığı dönemde Suriye’de Dera şehrinde iki bayan doktor telefonla konuşurken; “Hüsnü Mübarek düşmüş, darısı bizim başımıza…” şeklinde niyetlerini dile getiriyorlardı Telefonları istihbaratça dinlenen iki kadın doktor tutuklanır. Aracıların sayesinde bayan doktor ertesi günü serbest bırakılırken arkadaşı birkaç saat sonra salıverilir Telefonda arkadaşına “Darısı başımıza” diyen bayan ertesi gün serbest bırakılır fakat bu süre işkence görür.*Siyasi Şube’de saçları sıfıra kesilir. hakaretlere maruz kalır bu kadınlardan birinin akrabası 12-13 çocuk, duvarlara “Halk, düzenin yıkılmasını istiyor.” sloganını yazar. Okulun müdürü çocukları istihbarata şikâyet eder. Çocukları içeri alırlar çocuklar ağır işkencelere maruz bırakılır İlk başta kimse çocukları sormaz Bir süre sonra çocuklar serbest bırakılır çocukların serbest bırakılmadığını ve gözaltının uzadığını gören kent heyeti Deraa Siyasi Şube Müdürü Atıf Necib’e çocukları sorar Atıf Necib heyete çocukları unutun. kadınlarınız başka çocuklar doğursun.” gibi hakaretler eder Bu kez, Deraa Valisi Faysal Kelsüm’e çıkarlar.*Faysal Kelsüm de Deraa’nın heyetini aşağılar ve makamından kovar Hakarete uğrayan halk valiyi Cuma namazında darp eder*valinin korumaları halka ateş açar iki kişi hayatını kaybeder halk El-Ömeri Camii’ne sığınır Camiyi basan esed güçleri katliam yapar Göstericilerin protesto yeri olan ve yaralı göstericilerin tedavi edildiği geçici hastane gibi kullanılan El Ömer Camii’ne yapılan saldırı ve ardından 23-25 Martda otuzdan fazla gösterici öldürüldü 8 Nisan’da 25 kişi ;22 ve 23 Nisan’da İzra’daki gösteri ve cenaze töreninde en az 34 kişi öldü;25 Nisan’da Dera ve komşu köylerin kuşatmasında ve komşu köylerin kuşatmayı kırmaya çalıştığı 29 Nisan’da yaklaşık 200 kişi öldü. Dera şehrinde insanlar öldükçe isyan bütün şehre yayıldı. İlk başlarda birkaç bin kişi gösterilere çıkarken, kısa zamanda on binlerce Deralı sokakları doldurdu. Peygamber torunları seyyidlere, Baas rejimi büyük baskı uyguladı Dera isyanı diğer şehirlerde de etkisini gösterdi. İsyan Şam, Lazkiye, Humus,, Hama, ve Halep’e doğru genişledi. Cuma günleri Dera halkına destek için sokağa çıkan diğer şehirlerdeki halka yönelik şiddet kullanılınca, Suriye’deki isyan Esad’ın gitmesini isteyen halk ayaklanmasına dönüştü. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak ihh.org.tr
Arap Baharının Başlangıcı İlk olarak 18 Aralık 2010 da Tunus’ta başlayan protestolar, tüm Arap dünyasına yayılmıştır. 17 Aralık 2010 da 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi, bir pazarda kendini yakmış, 18 Aralık ta Tunus’ta halkın sokaklara dökülmesiyle Arap Baharı” olarak adlandırılan muhalif hareketlerin kıvılcımı yakılmıştır 26 yaşındaki Muhammed Buazizi, iş bulamadığından pazarda meyve satarak ailesini geçindiriyordu 17 Aralık 2010 da tezgahının ruhsatsız olduğu gerekçesiyle tartı aletine ve tezgahına el koymak isteyen zabıtalara direndi Buazizi, maruz kaldığı şiddet, hakeret ve aşağılanma nedeniyle kendini ateşe vermişti. Vücudunun yüzde doksanı yanmış 4 Ocak 2011’de hayatını kaybetti. sokaklara dökülen Tunus işşizlik, gıda enflasyonu, yolsuzluk, ifade özgürlüğü, kötü yaşam gibi birçok sorunu protesto etdi Hükümet güçleriyle protestocu halk arasında yoğun çatışmalar yaşandı Yasemin Devrimi”yle 23 yıldır iktidar olan Zeynel Abidin 14 Ocak 2011’de iktidarı bırakarak yurt dışına kaçtı Nahda Partisi’ni yönetime geldi. İlk olarak 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta başlayan protestolar, Arap dünyasına yayıldı Ortadoğu ve Kuzey Afrikaya yayılan Arap hareketleri, Mısır’da 30 yıllık diktatör Hüsnü Mübarek’in, Libya’da 42 yıllık diktatör Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlandı Mısır’da ilk seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi’nin 3 Temmuz 2013’te Savunma Bakanı ve Genelkurmay Sisi’nin yaptığı darbeyle görevinden alınarak tutuklanması sonucu Mısır’ın baharı kışa döndü. meydanlarda darbeyi protesto eden Mısır halkına ateş açıldı ve yüzlerce insan hayatını kaybetti. İhvan’ın önemli isimleri tutuklandı, İhvanı Müslimin teşkilatı Mısır’da yasaklandı. Mısır, giderek Mübarek dönemine geri dönüyor. Suriye’de rejime karşı başlayan gösterilere Esad yönetiminin şiddetli karşılık vermesi üzerine protestolar savaşa dönüştü. Suriye’de üç yıldır devam eden iç savaşta 120 bin kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 900 bini Türkiye’de olmak üzere 2 milyondan fazla Suriyeli ülkelerini terk ederek sığınmacı durumuna düştü. Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu’daki birçok ülkede, 18 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan Arap Baharı’nın etkileri hâlâ görülüyor. Halklar, hükümetleri protesto ediyor kendi geleceklerini belirleme yolunda kararlılıkla ilerliyorlar. Kaynak islamveihsan.com HASAN EL BENNÂ KİMDİR? “Kendi dilinizi düzgün konuşmaya çalışın. Çünkü bu Müslüman olmanın belirtisidir. Arapçayı öğrenin, çünkü Kur’an en güzel şekilde Arapçayla anlaşılır.” Hasan el Benna *(1906 – 1949) 1906’da Mısır’da doğdu. İlk öğrenimini babasından aldı. Klasik medrese ve idadilerde okudu. Kur’an hıfzına çalıştı, edebiyat dersleri aldı. İdadi yıllarında cemiyetlerde görev üstlendi. şeyh Abdülvehhab el-Hassâfi’ye intisap ederek, tasavvufa meyletti. 1927’de Süveyş Kanalına yakınlığı nedeniyle İngilizler için stratejik öneme sahip İsmailiye’de Arapça öğretmenliğine başladı. Cami ve kahvelerde konuşmalar yaptı. Mart 1928’de evinde toplanan bir gurup insanla İslam’ı ihya etmeyi hedefleyen “İhvan-ı Müslimin” Müslüman Kardeşler teşkilatını kurdu. 2. Dünya savaşında çok sayıda öğrenci, devlet memuru ve işçi Müslüman Kardeşler’e üyeydi ve Teşkilat Mısırı temsil eden önemli bir siyâsî güçtü İhvan-ı Müslimîn, tefsir ve hadis olmak üzere İslâmî ilimler veren pek çok eğitim kurumu ile dürüst ve adil işletmeler açılmasına liderlik etti. 2. Dünya Savaşı sırasında İngilizler’in isteğiyle Hasan el-Bennâ ve arkadaşları birçok defa tutuklandı. 1945’te ömür boyu teşkilat başkanlığına seçilen Hasan el-Bennâ Mısır’daki sömürgeye son vermek için İngiltere’ye savaş ilan etdi hükümet İhvan üzerindeki baskıyı artırdı.İhvan gerilemedi; Yahudi göçü ve İsrail’in kurulmasını protesto etti cihad çağrısı yaptı. teşkilat, hükümetçe yasadışı ilan edildi 1949’da kapatıldı. Teşkilat üyeleri komşu ülkelerde hareketi canlandırmaya çalıştı. Hasan el-Benna, Şubat 1949’da hükümetin göz yumduğu bir suikastte Kahire’de şehit edildi.Müslüman milletleri İslam ekseninde birleşmeleri, İslamî değer ve hukuk sisteminin esas alınması, toplumun ahlakî zaaflarının giderilmesi, Batı taklitçiliği iç bölünme ve kavgaların bırakılması davasını kendinden sonraki nesillere emânet bıraktı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak tarihiolaylar.com
Kıbrıs Barış Harekatı (20 Temmuz 1974) Kıbrıs, Akdeniz’de 9282 kilometre kare yüzölçümü ile askeri üs olarak büyük önem taşır Süveyş Kanalı ve İstanbul Boğazlarına olan yakınlığıyla düşman devletlerin Osmanlı veCumhuriyetin gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. M.Ö 1450 yıllarından itibaren Mısırlılar, Fenikeliler, Hititler, Asurlular, Persler, Büyük İskender Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Haçlılar ve Venediklilerin ardından ada Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Osmanlı Devletinin en güçlü dönemlerinde 300 yıl hakimiyet altında kalan ada 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinden sonra devletin ayakta kalması adına İngiltere’ye devredilmiştir. I. Dünya Savaşından yenik ayrılan Osmanlı Devleti*Lozanla (1923)*Kıbrıs adasını tamamen İngiltere’ye bırakmıştır. İngiltere, adayı ele geçirse de ada sakinleri Rum ve Türk taraflar arasında sağlıklı bir iletişim kurulamamıştır.*1931 de Rumlar Türklerden ayrılmak istemiş. bu tarihten sonra Rumlar Yunanistan ile birleşme ENOSİS planını devreye sokdu. Dünya,*II. Dünya Savaşıyla*yerle bir olurken Yunanistan adayla birleşme gayelerini arttırdı EOKA sokakta önüne gelen sivili öldürüyordu 15 Ocak 1950 de Rum Kilisesi ve Rumların %96’sı Enosis’i kabul etti. İngiltere birleşmeyi reddetti Yunanistan birleşme isteğini 1954 de BM taşıdı.ve Yunanistan bu kararın ardından Türklere şiddet başlatdı. Yunanistan Türklere karşı adaya Albay Grivas 1955 de “EOKA” yı kurdu.ele geçirme planlarının ardından İngiltere, Rum halkı kadar Türk halkının da kendi geleceğini tayin etme hakkının olduğunu açıkladı. 1955-1958 de EOKA Türklere karşı şiddete devam eddi 33 Türk köyü boşaltıldı. huzur ve selametten eser kalmadı Türkler de “taksimden yana tavır aldı. Türk-Yunan tarafları arasında müzakereler başladı 11 Şubat 1959 da Zurih ve Londra Antlaşmaları imzalandı. Antlaşmaya göre taraflar ortak bölge, iki toplumun ortaklığı ve bağımsızlık konularında kararlar aldı hükümler, Yunanistan ve İngiltere tarafından garantiye alındı İngiltere tarafından sağlanan antlaşmada 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kuruldu. antlaşma ile adada iki taraflı hükümet ve uluslararası hukuk kuralları teminat altına alındı. Bütün çabalara rağmen Rumlar huzur ortamı ve 1960 Cumhuriyetine yaşama şansı vermiyordu. Cumhurbaşkanı olan Makarios 1960 Anayasasının Türk tarafına tavizde bulunduğunu iddia ederek 13 maddelik değişikliği kıbrıs Cumhurbaşkanı Dr. Küçük’e iletti. Türk Devleti ve Kıbrıs Türk yönetimi 16 Aralık 1963 tarihli 13 maddelik öneriyi reddetti. Rum tarafı Türklere şiddet uyguladı.Akritas Planı” adayı ele geçirmek adayı Türklerden temizleme ve etnik soykırımdı. Plan adım adım uygulandı 300.000 ada Türkü adanın %3’üne sıkıştırıldı Türklere yapılan zulüm artarak devam ediyordu. 1963’te devam eden etnik temizlik Kanlı Noelle devam etti 27 Aralık 1963 de üç devletin ortak askerlerinden oluşturulan “Barışı Koruma Kuvveti” oluşturulmuştu. 30 Aralık 1963 de adaya müdahale edildi*ingilizler adayı Lefkoşa’dan ikiye ayıran “Yeşil Hattı” belirledi. BM Güvenlik Konseyi (4 Mart 1964) adaya Barış Gücü konuşlandırılması kararı aldı. Yunanistan adadaki askerini 200.000’e çıkardı. Rum ve Türk halklarının arasındaki uçurum derinleşti 1967 de Yunanistan hükümeti el değiştirince hükümet ENOSİS’e ulaşmak için harekete geçti. Türk Devleti ile mutabakat sağlanamayınca Kıbrıs’ta Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldırıldı Türkiye adaya müdahale edeceğini açıkladıktan sonra Yunanistan askeri güçlerini çekti. Makarisos adanın Türklerden ancak ekonomik yıpratma ile alınabileceğini savunurken karşı grup ise EOKA lideri Sampson etrafında toplanarak Makarios’u devirdiler. 1974 de adada sular tekrar ısındı Türkiye 1960 Anayasasına dayanarak İngiltere’ye ortak teklifde bulundu. Fakat Türkler ölmeye devam ettikçe ülkenin vicdanı buna seyirci kalamazdı. Tarihler 20 Temmuz 1974 ü gösterdiğinde “Kıbrıs Barış Harekatı”* başladı harekat Yunanistan’daki Sampson darbe hükümetinin sonunu getirecekti. Yunanistan yüzyıllardır devam eden “Megalo İdea”nın peşinden gitmek için Kıbrıs adasının peşindeydi Megalo İdea nedir? Büyük Yunanistan planıdır bu planda Yunanistan bağımsızlığını ilan edecek Batı Trakya ve Selanik Türklerden alınacak Ege Adaları 12 ada Batı Anadolu Yunanistan’a verilecek Pontus Rum Devleti kurulacak Kıbrıs Rumlara bırakılacak Girit, İmroz ve Bozcaada Yunanistan’a verilecek İstanbul Türklerden alınarak*Bizans İmparatorluğu* kurulacak ve “Megalo İdea” gerçekleşecektir. Kaynak tarihiolaylar.com Kıbrıs Barış Harekatı (20 Temmuz 1974) Türk Devletinin kıbrısta nefesi tükenmiş ve kıbrısa askeri müdahale şart olmuştu. Tarihler 20 Temmuz 1974 ü gösterdiğinde Türk uçakları Kıbrıs semalarını süsledi. Yunan birlikleri bombalanırken adaya havadan ve denizden indirme yapılıyordu. Komandolar sevk edilirken 33 donanma gemisi yola çıkmıştı. Bir yandan Gönyeli ve Kırnı bölgelerine komando indirilirken Girne plajına sevkiyatl sürüyordu. Girne plajına çıkan ilk birlik SAT Komandoları güvenliği sağladıktan sonra Geçitköy Boğazına ilerleyerek ana yola ulaştı Gönyeli’ye indirilen komandolardan bir kısmı Kıbrıs Türk taburunu korurken bir kısmı Dikmen Bölgesini ve Rum Bozdağını ele geçirmek için harekete geçti Kırnı bölgesine indirilen komandolar dik yamaçlardan tırmanarak Hilarion ve Beyaz Ev bölgesine ilerlediler. Donanma yerini aldıktan sonra sahil güvenliği donanmaya geçmiş ve II. Taktik Hava Kuvvetleri ada genelindeki Yunan stratejik hedeflerini yok etmişti akşam karanlığı çökünce askerlerimiz yalnız kaldı gece çökmüştü. Çatışmalar tüm hızıyla sürüyordu gece olduğu için hava kuvvetleri ve donanmadan destek alınamıyordu. Korkulan bir faciaydı, donanma veya hava kuvvetleri gece karanlığında Türk askerlerini*vurabilirdi. Türk askeri sabaha kadar gözünü kırpmadan çarpıştı sabahın ilk saatlerinde hava kuvvetleri askerin imdadına yetişti. Gece Rumlar Gönyeli ve Boğaz bölgelerini ele geçirmek için* çarpıştılar. 21 Temmuzun ardından Türk birlikleri Rumlara üstünlük kurarak ilerlemelerini sürdürdü 22 Temmuzda Girne-Lefkoşa yolu ele geçirildi. 22 Temmuz 1974 tarihinde BM tarafından Rumlara karşı verilen ateş kararı Türk Devleti tarafından uygulandı Ateş kararının alındığı günün ertesi 29 araçlık Rum konvoyu Türk Hava Kuvvetlerince imha edildi. Rumlar yenilgiye giderken Yunanistan’da cunta ve Kıbrıs da EOKA Lideri Sampson istifa etti. İstifaların ardından BM 1974 20 Temmuzda aldığı kararla adanın üç garantör devleti İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında mutabakat sağlanmaya çalışıldı. 25 Temmuzda Cenevre’de başlayan görüşmeler 30 Temmuz tarihine kadar sürdü. 8 Ağustos da Rum-Türk taraflarının devamlılığı ve adanın federal devlet statüsüne karar verildi Ateşkesin ardından adada bulunan 40.000 Türk askeri beklemeye geçti. Fakat Rumlar Türk köylerinde genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden insanları katletti *II. Kıbrıs Barış Harekatı (14 Ağustos 1974) Kıbrıs'ta Türk Bayrağı Dalgalanıyor Birinci Cenevre Konferansında zaman kazanmak için anlaşmaya uyan Rum tarafı II. Cenevre Konferansında itiraza başladı. Cenevre Konferansında başarı alınmayınca TSK II. Harekata başladı. 14 Ağustos sabah saatlerinde 28. ve 29’uncu Tümenler Magosa ve Boğaz Deniz üssünü ele geçirmek için doğuya doğru taarruza etti 39. Tümen Rumlar için hayati önem taşıyan İngiliz Tepe ve Kara Tepe’ye saldırıyordu 39. Tümen saldırının ilk gününde 11:30 sularında İngiliz Tepe ve Kara Tepe’yi ele geçirdi. 28. Tümen Mia Milia’yı 28. Tümen Timbu Havaalanını 39. Tümen Değirmenlik’i ele geçirdi Rumlar Türk ordusundan kaçarken Taşkent, Terazi, Atlılar, Muratağa köyündeki çoluk-çocuk, genç-yaşlı demeden katliam yaptılar. 14 Ağustos tarihinde Türk ordusu rus mezalimine karşı koyarak Paşaköy ve Serdarlı’da vatandaşlarıyla kucaklaştı. Ordu harekete devam ederken 14 ve 15 Ağustos tarihlerinde Doğu ve Batı hattında Magosa, Lefkoşa ve Lefke hattının kuzeyindeki bölgenin hepsini ele geçirildi. Kıbrıs Harekatı ile adada yaşayan Türklerin katledilmesinin önüne geçildi. İkinci harekatda Yunanistan’ın “Enosis” hayali Akdeniz’in soğuk sularına gömülmüştür. 415 Kara, 65 Deniz, 5 Havacı ve 13 Jandarma olmak üzere toplam 498 Türk askeri şehit olmuş 1200 askerimiz yaralanmıştır. askerlerin dışında 70 ada vatandaşı mücahit ve 270 Kıbrıs Türkü hayatını kaybetmiştir. Rumlarla girişilen savaşda BM Barış Gücü askeri olan 3 Avusturyalı asker hayatını kaybederken 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Amerikalı asker yaralanmıştır. Harekat Türk milletinin kendi vatandaşının canı için savaşacağını bütün dünyaya göstermiştir.*Harekat devam ederken askerlerin ulaşamadığı Atlılar, Muratağa Sandallar, Aleminyo, Terazi ve Taşkent köylerinde katliamlar yaşanmıştı. Muratağa ve Sandallar köyünde 89 ve Atlılar köyünde 57 vatandaşımız katledilmişti. Rum askerler erkekleri ve çocukları kurşunlarken kadınların ırzına geçmişlerdir. Öldürülen Türkler toplu mezarlara gömülmüştür. Mağusa’nın 12 mil uzağında Muratağa köyündeki toplu mezarı açtıran BM’den İsveçli Başmüfettiş Lars Harkansan tarafından 72 adet kafatası sayılmıştır. Ölenlerin bedenleri çürüdüğü için toprakta daha çok cesedin olduğu da belirtilmiştir. Taşkent köyü katliama maruz kalmıştır. 14 Ağustosta BM tarafından köydeki silahlar toplanmış Taşkent köyünden kamyonlara toplanan 90 erkek Terazi ve Mari köyleri açılan toplu mezarların başında kurşunlanarak öldürülmüştür. saldırıdan ağır yaralı kurtulan Suat Hüseyin adlı vatandaş Rumların vahşetini tüm dünyaya anlatmıştır. Rumların katliamına karşı dünya ayağa kalkarken büyük devletler Türkiye’nin elini kolunu bağlamak için tepkisiz kaldılar. Camiler, evler ateşe verildi, evlere girildi insanlar boğazlandı sorgu bahanesiyle silah tutan erkekler köylerden toplandı. Türkiye müdahale kararı almasaydı son Türk’e kadar bütün insanlar öldürülecek ve toplu halde gömüleceklerdi.* KKTC'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Rauf Denktaş (1924 - 2012) 1974 de Cenevre Deklarasyonu Kıbrıs’ı Türk ve Rum olarak iki kısma ayırmıştır. 1974 de Denktaş ve Klerides görüşmelerinde Makarios adaya döndüğü için sonuç alınamadı ve 13 Şubat 1975 de Türk tarafı Kıbrıs Türk Federe Devletini ( 2 Ağustos 1975 de Viyana’da BM nezaretinde Denktaş ve Klerides görüşerek mübadele konusunda anlaşmışlar ve mübadelenin BM Barış Gücü nezaretinde yapılmasında karar kılınmıştır. 12 Şubat 1977 tarihinde bu sefer Denktaş ve Makarios görüşmüş ve Zirve Antlaşması ile ikili federal devlet sisteminde karar kılınmıştır. 15 Kasım 1983 de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuş ve ikili yapıya duyulan saygı ve barış Rum tarafına bildirilmiştir. 1984’ün Ağustosunda Bm Sekreteri tarafları Viyana’ya çağrırarak ortaya çıkan olumsuzlukların ve anlaşmazlıkların “Kıbrıs Sorunu” olarak çözülmesini önermişlerdir.1985 te Rum ve Türk tarafları seçime gitmiş BM taraflara “Taslak Çerçeve Anayasası” sunmuştur. taslağa göre tarafların diplomatik ilişkilerinde Rum Cumhurbaşkanı ve Türk Cumhurbaşkanı Yardımcıları veto yetkisine sahip olacaktır. 1990 larda Kıbrıs Sorunu devam etti. Haziran ve Kasımda New York‘ta yapılan görüşmelerde tarafların anlaşması için yapılan öneriler “fikirler dizisi” olarak nitelendirildi.Rumlar 1993 Şubatında seçime gitmiş ve Klerides’i seçince müzakerelerden uzaklaşarak Yunanistan yardımıyla Avrupa Birliğine girme çabalarına başlamışlardır. Rum kesimi güçlü bir destekle adayı tamamen kontrole alma çabasındadır 1993 Mayısında BM gayretleriyle Lefkoşa Uluslararası Havaalanı ve Maraş arasında uçuş sağlandı.Temmuz 1994’te Rumlar BM Adalet Divanına başvurarak KKTC’nin AB’ye ihracat yapmasını engelledi Türk tarafını Güven Arttırıcı Önlemlerden mahrum bıraktı KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş Rum lideri Klerides arasında 1994’ün Ekiminde BM gözetiminde müzakere yapılır. Türk tarafı GAÖ konusunda destek beklerken Rum yönetimi AB’ye yaptıkları müracaatının desteklenmesini istemiş görüşmeler sonuçsuz kalmıştır. Rum tarafı müzakerelerin belirsizliğinden Türk tarafı ile iletişimi kesmiştir. Mart 1995 de Rum tarafının AB girişiminin görüşmeleri için Klerides’in geri durması nedeniyle 3 yılı aşkın bir süre yapılamamıştır. AB. Rumların tek başına müzakereye başlamasını engellemiştir. 31 Ağustos 1998 de KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş Rum kesimiyle ortak Konfederasyon için müzakereye açık olduklarını belirtti. 20 Temmuz 1997-23 Nisan 1998 de yapılan Ortak Açıklamalarla taraflar her alanda bütünleşme için görüşmelere başlamışdır. BM Genel Sekreteri Kofi Annan 14 Kasım 1999 da yaptığı açıklamada tarafların bütün konularda ortak bir paydada buluşması için 3 Aralık tarihinde New York’ta bir görüşme tertiplemiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() liderimiz hepsini cezalndıracak.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|