|
![]() |
#1 |
![]() Kaynak sahabelerin hayatı android programı
HZ EBÛ BEKİR ra Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. büyük sahabi.Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdi Azaptan azad edilmiş mânâsında "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddîk" lâkabıyla anıldı "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr babasının ki Ebû Kuhafedir Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçüktür İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan hanif" bir tacir di, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. servetini, kazancını İslâma harcamış sade bir şekilde yaşamıştır. Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesini İslâm için harcamıştır. Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâmı dâvete başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm,, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanların İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah onun görüşünü tercih ederdi.Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemliydi. Ticaretle uğraşıyor, kültürleri ile tanınıyordu. Hz. Ebû Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâkı ile, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi. Muhammed (s.a.s.) ın büyük dostuydu sık müşâvere ederlerdi. câhiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve sevmezlerdi, tefekkür ederlerdi. Hz. Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" diye başlayan âyetleri bildirdiğinde ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm'ı tebliğinde kimle konuştuysa tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir tereddütsüz kabul etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye benzetme yapmıştır. Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, hayırda en başta gelmiştir.Ebû Bekir Mekkede güçlü kabileleri İslâm'a kazandırmaya çalıştı, müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Zinnire, Ümmü Ubeys bunlardandır. Kendisi de Mescid-i Haram'da müşriklerin saldırısına uğramıştı. Ebû Bekir, iman ettikten sonra İslâm'ı tebliğe gizlice devam ediyordu. Annesi, karısı Ümmü Ruman ve kızı Esma iman etmiş, oğulları Abdullah, Abdurrahman ve babası Ebû Kuhafe iman etmemişlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanları İslâm'a dâvet eden odur. Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar artınca Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeşistan'a göç etmesini söylemiş Ebû Bekir yola çıkmış; ancak Berkü'l-Gımâd'da Mekke'nin ileri kabilelerinden İbn Dugunne ile karşılaştığında İbn Dugunne onu himayesine aldığını ve Mekke'ye dönmesi gerektiğini belirtip Mekke'ye dönmüşlerdir. Ebû Bekir'i himayesine alan İbn Dugunne, Ebû Bekir'in ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ın himayesi yeter."demişti onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişeden rivâyetle, Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten ağlamaya başlamıştı Hz. Peygamber'in bir gece Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler Hz. Ebû Bekir'e gelince "O dediyse doğrudur." demiş Ebu Bekir'e; ihlâslı, yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddîk" lâkabı verildi. "O, ne iyi arkadaştı " o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdir. Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) keşif yaptıktan sonra Rasûlullah içeri girmiştir. Ebû Bekir'in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş kabilesinin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma'nın evini aradılar, dayak attılar.Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuğunda bütün parasını almıştı. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına geldiler. Rasûlullah şöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir Allah onu görünmez askerlerle desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadı Mağarada üç gün kalan yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardılar. Ebû Bekir mağaradaki günü şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırınca Kureyş casuslarını gördüm. Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?' buyurdu. Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir Medine'ye vardılar. Medine'de Hz. Ebû Bekir hummaya tutuldu. Hastalık ilerleyince Rasûlullah, "Allah'ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kıl, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua etti Hz. Ebû Bekir ve hasta sahâbîler iyileşti Hz. Âişe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düğünleri yapıldı. Mescidi Nebî inşâ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesis edildi Ebû Bekir'in kardeşi Harise b. Zeyd oldu.Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm'ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte çarpıştığı savaşlarda Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te Ebû Bekir de yer aldı. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu. Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Çarpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Uşeyre gazveleriyle düşmanlar itaat altına alınmıştır. Bütün gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almıştı onun "veziri" gibi idi. Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı. Bedir savaşı, müslümanların İslâm'ı herşeyden üstün tuttuklarını, Allah için en yakınları olan müşrikleri kan bağı içinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden öldürdüklerini göstermektedir.Rasûlullah'ın amcası Hamza, İslâm ordusu safındayken öteki amcası Abbas, düşman safındaydı. Yeğeni Ubeyde kendi yanındayken, öteki yeğenleri Ebû Süfyan müşrikdi. kızı Zeyneb'in eşi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karşı müşriklerle birlikte savaşıyordu. Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bizans İmparatoru, Şam'da Hicazı istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlıkla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu orduya kullandı. Onuncu yılda "Vedâ Haccı"nda bulunan Allah'ın Rasûlü, onbirinci yılda hastalandı.Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldı ve ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu. Ebû Bekir, Rasûlullah'ı alnından öptü "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarıda Ömer'i susturdu Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah l hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144). Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" Hz. Ebû Bekir konuşmasıyla insanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, halife tayini için bir araya gelmişlerdi Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirler Ensâr ile konuşuldu ve hilâfet hakkında müzakereler yapıldı Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ubeyde'nin ortasında durdu ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi. Hz. Ömer'in ve yanındakiler Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir hutbe okudu Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşti, Hz. Ebû Bekir Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlattı . Hz. Ali bey'at haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydi evden fırlayıp Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir Râsulullah'ın Ebû Bekir ile Ömer hz ali arasında ihtilâflar, meydana gelmişse de onlar dâima birlikteliklerini devam ettirdi Anlaşmazlıklarda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Ebû Bekir yumuşak ve sâkinken, Ömer serttir. Ama her zaman birlikteydiler Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam savaşlarda kararlarda namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır Hz. Ali, Rasûlullah'ın vasiyetini ölünceye kadar yerine getireceğini söylemiştir Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden çıkış olmamıştır. Hz. Peygamber ölmeden yazılı bir ahidname bırakmamış, Hz. Ebû Bekir'in faziletini konuşmuş, hasta yatağındayken onu İmam tâyin etmiştir.Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hz. Fâtıma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma'nın peygamberin kızı olmasını dinin üstün tutulmasından önemsiz görmüş Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğruyu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefâtıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Ansı Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât Beytü'l-Mal'e konulup dağıtılmıştır. Rasûlullah'ın hazırladığı, Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücâdele edilirken, dışta iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiştir. O ordusuna verdiği öğütlerde Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır. Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın şehid olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine sıcak bakmamışsa da ona hak vererek, Kur'ân âyetlerini toplatmıştır Rasûlullah zamanında inen vahiy, kâtiplerince ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu Kur'ân hâfızı idi. yazılı âyetler dağınıktı, kurrâ azalınca Kur'ân'ın muhafazasında endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında âyetlerin getirilmesini emretti. şâhitlerle âyetler doğrulanıyordu bütün âyetler toplandı Mushaf" meydana getirildi. Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı. Hilâfeti iki sene üç ay gibi kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm büyük bir gelişme gösterdi Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördü. hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefât etti. Rasûlullah'ın yanına -defnedildi. bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.Tâcir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvâsı ile ashâb içinde ilk sıradadır yumuşak huyludur, çok düşünüp az konuşur tevâzu sahibidir Hz. Âişe'nin rivâyetinde gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" idi. Câhiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostuydu Ebû Bekir'in Mirâcda sergilediği sonsuz bağlılık ona "es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir. Cömertlikte ondan üstünü yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefât ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka birşey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir ( Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında dizine yatıp uyumuş Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılık örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivâyet edilir Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakınıdır Rasûlullah'ın insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi son hutbede, "Allah, kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir. Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü yoktur. Ebû Bekir sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ı herkesten çok tanıyordu. hilâfetinde kendisine karşı muhâlif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuştur Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüşümünde Muhâcir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını tatbik etmiş; kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- Müslümanlar otuz sekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir. Mâlî işlerini Ebû Ubeyde, kadılık ve kazâ işlerini Hz. Ömer, kâtipliğini Zeyd b. ve Hz. Ali, başkumandanlığını Üsâme ve Halid yapmıştır. Medine Dârü'l-İslâm'ın başkenti olmuş, Mekke, Taif, San'a, Necran,, Bahreyn vilâyetlere ayrılmıştır. ganimetlerin beşte biri Beytü'l-Mal'de toplanmıştır.Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdandır., yanılıp yanlış birşey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivâyet etmiştir Hutbe ve öğütleri Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var... Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur... bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur... Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz .
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Kaynak mumsema.org
Hz. Ebubekirin Efendimiz arasında geçen kıssalar Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) Hz. Ebubekirin nesebi: Hz. Ebubekirin adı Abdullah, künyesi Ebu Bekirdir. Babasının adı Osman künyesi Ebu Kuhafedir. Anasının adı Selma Ümmül Hayrdır. Baba ve Anası tarafından nesebi efendimizle birleşir. Babası Ebu Kuhafe Mekke’nin fethiyle Müslüman olmuş 92 yaşında Hz. Abdullah’tan sonra vefat etmiştir. Hz. Ebubekir Kureyştendir. Teymidir. Cahiliyedeki ismi Abdülkabe idi. Müslüman olunca efendimiz ona Abdullah ismini verdi Efendimizi ilk kabullenenlerdendi miracta tereddütsüz tasdik etti sıddık namına hak kazanmıştır Efendimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur. Kimi islama davet etti isem tereddüt etmişlerdir. Yalnız Ebu Bekir müstesnadır o hemen tasdik etmiştir Hz. Ebubekir zaten islamdan önce nezih bir hayat yaşıyordu. İyiliği sever faziletten ayrılmazdı. Cahiliyet devrinden uzak kalmıştı Kendisine cahiliye devrinde içki içmedin mi diye sorulduğunda haşa ben namusumu korur, insanlık şerefini tanır bir adamım. İçki içen bunları zayi eder buyurmuştur. Efendimizde Ebubekir’in söylediği doğrudur demiştir. Hz. Ebubekir ticaret için gittiği Şamda bir rüya görür. Rüyasını Rahip Buhayraya anlatır. Buhayra nereden geldin diye sorar. Ebubekir Mekke’den Kureyş kabilesindenim diyince buhayra rüya doğru ise kabilenden nebi gelecek ve sen nebinin veziri olacaksın dedi. Hz. Ebubekir rüyasını efendimiz gönderilinceye kadar gizledi efendimize delilin nedir diye sordu. Efendimiz Şamda gördüğün rüyadır buyurdu. Ebubekir efendimizin boynuna sarılıp İslamiyeti kabul etti. Hz. Ebubekir kureyşte sayılır sevilirdi. Dostlarına İslamı anlatmış onlar onun himmetiyle Müslüman oldu Hz. Ebubekir efendimizden hiç ayrılmadı bütün malını İslam yolunda harcamıştır. Efendimiz şöyle anlatır.Cenabı hak beni size gönderdi, bana yalan söylüyorsun dediniz ; yalnız Ebubekir bana doğru söylüyorsun dedi, bana canıyla ve malıyla yardım etti.Rasulüllah (sav) her gün akşam ve sabah onun evine gider sohbet ederdi.Mekke’de zayıf kabilelerden de Müslüman olanlar vardı.Bilal kızgın kumlarda yatırılır, göğsüne taşlar konur o halde bırakılırdı. Habbab yanmış kömürlere yatırılırdı. Ammar bayılıncaya kadar dövülürdü. Ebu Fukeyheni’nin ayağına ip takılır kumlar ve çakıllarda sürüklenirdi. Lübeyne müthiş dayaklar altında kıvranırdı. Züneyre işkencelere maruz kalırdı. Nehdiye’nin Müslüman olmak yüzünden çekmediği kalmazdı. Ümmü Abisi onlardan biri idi. Hz. Ebubekir hatırı sayılır bir tüccar ve servet sahibiydi. unutulmaz hizmetlerinden birisi de işkence altındaki esir Müslümanları satın alıp azat etmesiydi Müşrikler kimsesiz, zaif biçare Müslümanlara akıl almadık işkenceler yaptılar Bilali Habeşiyi efendisi yakıcı güneşin altında kızgın kumlara yatırmış göğsüne kocaman bir taş koymuş vaziyette Hz. Ebubekir onu görünce çok üzülmüş Hz. Bilal’i satın almış ve azad etmiştir. Hz. Ebubekir kendini efendimize siper eddi onu korudu müşrikler Kabe’de efendimizi dövmeye başladı Ebu Bekir yetişerek onlara rabbim Allah dediği için bu yapılır mı diye çıkıştı efendimiz Haremi şerifeynde namaz kılarken müşriklerden Mukayt efendimizi abasıyla boğmak istediği sırada Hz. Ebubekir kurtarmıştır. Kureyş’in mezalimi sadece fakir Müslümanlara değildi Hz Ebubekir de taarruza uğradığından o da Habeşistan’a hicret etmek istedi O nüfuz ve mevki sahibi idi Onu bu işe zorlayan müşriklerin onu yüksek sesle KURAN okumaktan men etmeleri idi Hz Ebubekir’in sesi KURAN okurken müşrikleri etkiliyordu Kureyş İslama mani olmak için her çareye başvurarak onu da sesli KURAN okumaktan men ettiler Hz Ebubekir karar verip yola çıktı Berkül Gımad mevkiinde İbnüd dağneye rast geldi İbnüddağne Hz Ebubekire sen Mekke’de hatırı sayılır bir insansın diyerek onu fikrinden vazgeçirmiştir İslam tarihindeki en mühim hadise olan hicrette Hz Ebubekir ailesinin rolü büyüktür Müslümanlar Medine’ye hicret edince Hz Ebubekir de hicret için izin istemişti Rasulüllahta dur bakalım belki Allah sana bir arkadaş nasip eder buyurmuştur Müşrikler efendimizi öldürmekte karar alınca Cebrail efendimize hicreti tebliğ eddi efendimiz yatağına Hz Aliyi bırakarak Hz Ebubekir’e gitti ve yola çıktılar Efendimizle sevr dağına vardıklarında ıssız bir mağara olan Hira’ya sığındılar Mağarada delikten bir yılan başı çıkınca sıddık efendimize zararı olmasın diye deliğe ayağını tıkadı ve yılan sıdıkkı ısırdı Acıdan gözünden akan yaş efendimizin yüzüne damladı efendimiz tükürüğünü yaraya sürerek acısını dindirdi Hz Ebubekir’in oğlu Abdullah geceleri efendimizin yanında bulunur gündüz Mekke’ye gelip haber toplar, çobanları koyunları efendimiz ve arkadaşının izlerinde gezdirip izlerini yok ederdi Efendimiz ve Hz Ebubekir Medine’ye ulaştıklarında yine arkadaşı yanında idi ve efendimizin vefatına kadar bu böyle devam etti Bir gün Rasulullah huzurunda Hz Ebubekir sinirlice gelince kardeşiniz bmünakaşa etmiş buyurdu Sonra Ebubekir Ya Rasulüllah Ömer ile münakaşa ettik pişman oldum ve kusurumun affını Ömer’e rica eyledim fakat o beni af etmedi Bende Rasulüllaha geldim dedi Efendimiz üç kere Allah seni mağfiret etsin buyurdu Hz Ömerbpişman olarak sıddıkın evine gitti onu evde bulamadı Rasulullaha gitti Hz Ebubekir Efendimizin Hz Ömer e kötü bir muamelede bulunmasından korktu Rasulullaha diz çökerek bu olaya ben sebep oldum demek istedi Rasulüllah Hakk Teala beni hak peygamber gönderdi hz ebubebekir, ise sadıktır dedi Ve Ebubekir nefsini ve malını Allah yolunda feda etti buyurdu siz benim sahibimi, arkadaşımı bana terk ediciler misiniz diye efendimiz iki defa tekrarladı Ebubekir’e ilişmeyiniz, buyurdu ve Ebubekir’e kimse dokunmadı ilişmedi”Rasulüllah buyurdu: uyuyordum, kendimi bir kuyuda gördüm Allahın dilediği kadar su çektim Kuhafe’nin oğlu geldi kovayı aldı, iki kova su çekti Allah Teala onu kurtardı: kova büyüdü ve onu Hattab’ın oğlu Ömer eline aldı, kuvvetlice çekti Onun çektiği su ile havuz dolmuş idi Su içmek isteyenler her taraftan onun etrafında toplanmışlardı Bu hadise efendimizden sonra halifeliğe Ebubekir, daha sonra ise Hz Ömer’in geçeceğini ve Hz Ömer zamanında fetihlerin çok olacağını göstermiştir Bedir savaşında Müslümanlar baba ile oğul amca ile yeğen karşı karşıyaydı Hz Ebubekir de karşısında Müslüman olmamış Abdurrahman’ı gördü Abdurrahman babasına karşı kılıcını sıyırmıştı Hz Ebubekir evlat sevgisi ve babalık şefkatini kenara bırakıp ona karşı yürümek istedi Efendimiz (sav) dur Ya Ebu Bekir sen benim görür gözüm işitir kulağımsın buyurarak onu men etmiştir Rasulü Ekrem hicretin on birinci yılında gece yarısı cennetül bakiye gidip oradaki medfun sahabileri ziyaretten dönünce kırgınlık hissetti, gün hastalığı arttı Efendimiz hastalığında Hz Aişe’nin yanında kalırdı Rasulüllah akşam namazını kıldırdıktan sonra; yatsı namazında Hz Ebubekiri namazla vazifelendirdi Hz Aişe; efendimize babasının namaz kılarken ağlayacağını belirtmiş efendimi kararını bozmamış ve buyurmuştur itirazdan vazgeç! siz nisa taifesi değil mi Hz Yusuf’un sahibelerisiniz hakikatin hilafına izhar etmekte Züleyhaya benzersiniz Haydi emrediniz, Ebubekir’e namaz kıldırsın Buyurdu Efendimizin vefatında ashab arasında bunalımlar yaşandı Hz Ömer kılıcını sıyırıp kim Hz Peygamber öldü derse başını alırım diyince Hz Ebubekir onu susturdu, efendimize salat ve selam getirerek buyurdu Ey nas! Rasulüllaha tapan bilsin ki ölmüştür Allah buyurmuştur ki: Muhammed (sav) bir peygamberdir Ondan evvel nice peygamber gelmiştir O ölürse siz geri mi döneceksiniz Kim geri dönerse Allah’a zarar vermez Allah islamiyete nimete ve şükredenlere mükafat verir Bu sözler insanları teskin etti ve efendimizin defni ile meşgul oldular Rasulü Ekrem’in vefatından sonra ensar Hz Ebubekir, Ömer ve Ubade halkın yanına vardılar Topluluk biz ensarız ilahi davanın yardımcılarıyız siz muhacirler içimizde bir taifesiniz bizi kökümüzden uzaklaştırmak mı istiyorsunuz dediler Hz Ömer cevap vermek istedi sıddık mani oldu ve konuştu Ey Ensar siz faziletlere sahipsiniz, fakat hakikat şudur ki Araplar kureyşin başkanlığında toplanırlar, başkasına vermezler, size iki zattan birini tavsiye ediyorum biri Hz Ömer diğeri Hz Ebu Ubeydedir Hz Ömer sıddık gibi bir insanın cemaatin riyasetine geçmeyi katiyyen kabul etmeyeceğini söylemiş ve Hz Ebubekiri’n eline sarılarakbbiat etmiştir Ardından bütün Müslümanlar biat etmişdir Hz Ebubekir halife seçilince minbere çıkıp Ey Nas! en iyiniz olmadığım halde başınıza geçtim Vazifemde yardım ediniz Yanılır isem doğruyu gösteriniz Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir zaif hakkını alıncaya kadar kuvvetlidir Bir millet Allah yolundaki cihattan ayrılırsa zillete düçar olur fenalık revaç bulursa millet fenaya uğrar Allah ve peygamberine itaat ettikçe bana itaat ediniz itaat etmezsem itaatiniz lazım gelmez Haydi namazınıza Allahu teala cümlenizi rahmetine layık kılsın Hz Ebubekir halife olarak ilk işi Üsame ordusunun sefere gönderilmesi idi Sıddık köpekler, kurtlar üzerime saldıracak olsa onu yine gönderirim buyurmuştur Efendimiz vefat etmeden sahte peygamberler çıkmış Sıddık onların hepsini bertaraf etmiştir Kuran hafızlarının savaşlarda şehit düşmeleri ve sayılarının azalmasıyla deri, kemik, taş, dal parçalarına yazılan Kuranı Kerim Hz Ömer ve Ebubekir’in gayretleri ile Zeyd bin sabitin gözetimi altında altı ay zarfında bir araya getirildi Hz Ebubekir Müslümanların riyasetinde kısa bir süre kalmış çok büyük işlere muvaffak olmuştur Efendimizin vefatıyla sahte peygamberlerle büyük bir metanetle mücadele edip onları bertaraf etmiş İslamın düşmanı Bizans ve Sasanilerle karşılaşmıştır Hicretin on dördüncü yılında Hz Ebubekir’in sıhhatini en çok sarsan efendimizin vefatı olmuştur Bundan sonra gün be gün erimiş Vazifesini Hz Ömer’e bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır Uzuna yakın orta boylu kuruca yüzlü, çukurca gözlü, yumru alınlı, seyrek sakallı idi Aşkullah haşyetullah, muhabbetiyle mahzun idi Bedenen zaifl ancak kuvvet sahibi idi cildi ince, göz pınarları derin, yüzü nurlu, alnı ve yüzü beyaz ve açık idi sakalının üst kısmı hafifti Peygamber efendimiz buyurdular ki: Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, helal nisa, gözüm nuru olan namaz Hz Ebubekir ise bana üç şey sevdirildi ya rasulullah:senin yüzüne bakmak kızımın Rasulullahın zevcesi olması, senin yolunda mal harcamakbHz Ömer ra bana üç şey sevdirildi:iyilikle emretmek, kötülükten nehyetmek eski kaftan giymek Hz Osman ra Dünyada bana üç şey sevdirildi:aç doyurmak, kuran okumak, çıplak giydirmek Hz Ali ra dünyadan üç şeyi sevdim: misafire hizmet etmek, yaz gününde oruç tutmak, düşmana kılıç vurmak İbni Abbas ra :Bana da üç şey sevdirildi: mahlukattan uzlet, Allah ile ünsiyet, Allah’a tövbekar olmak Hz Hasan ra: Bana üç şey sevimli geldi: geceleri namaz kılmak, sözün doğrusunu söylemek, hastaları ziyaret etmek Hz Hüseyin ra: üç şeyi sevdim: Allah’a Muhabbet, Allah için fukaraya şefkat, Allah yolunda şehadet Hz Hamza ra Bana da üç şey sevimli gelir: Ahde vefa, emaneti eda, cemaate devam Hz Aişe bana sevimli gelen üç şey: ana babaya ikram, helal kazanç, haramdan sakınmak Hz Fatıma ise: yetimlere şefkat, komşuya ihsan, fakir ve zaiflere merhamet |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Kaynak sorularlaislamiyet.com
RİDDE SAVAŞLARI Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatından sonra dinden dönüp islama savaş açanlara karşı yapılan askerî harekâtlardır Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatını duyan Yemen ve Necid kabileleri zekât ödemeyi reddederek isyan ettiler. Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatı ile ortaya çıkan karışıklıkdan istifade eden bazı kimseler peygamberlik ilan etmişler kendilerine inandırdıkları kalabalıkları peşlerine takarak islamı tehdit etmişlerdi Rasûlüllah (s.a.s)'in sağlığında onun boyun eğen ancak imanın kalplerine yerleşmediği bedevîler, onun vefatıyla cesaretlenmiş ve kalplerindekini açığa çıkarmışlardı. onların durumu âyet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: "Ey Muhammed "İman ettik" derler. Sen onlara şöyle de: "Hayır! İman etmediniz. Siz ancak, müslüman olduk deyin. Çünkü iman henüz kalbinize girmemiştir" (el-Hucurât, 49/ 14). İrtidat hareketlerinin başlamasıyla başkent Medine düşmanlarla kuşatılmıştı Yahudi ve Hristiyanlar, ortaya çıkacak fırsatlar için müslümanların durumunu izlediler. Tarihçiler müslümanların dehşet verici durumunu "Müslümanlar, peygamberlerini kaybetmeleri ve azlıkları ve düşmanlarının çokluğu yüzünden sanki şiddetli soğuk, yağmurlu karanlık gecede sahrada kaybolmuş koyun sürüsünü andırıyordu" demektedirler. Medine'nin tehdit altında bulunmasını ileri süren kimseler, Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatından az önce yola çıkan Usame'nin ordusunu seferden alıkoyması için Ebu Bekir (r.a)'a müracaat ettiler. İslâm devletinin başına geçmiş olan Hz. Ebu Bekir son derece net ve kararlı bir ifade ile bu tavsiyeyi yapanlara; Bilsem ki kurtlar burada beni parçalayacak; Usame'nin ordusu için Rasulullah (s.a.s)'nin emretmiş olduğu şeyi uygulayacağım" dedi ve orduya yoluna devam etmesi için emir verdi. İlk dinden dönme hareketi Peygamber (s.a.s)'in sağlığında Yemen'de ortaya çıktı. Kendisinin peygamber olduğunu iddia eden el-Ansî, topladığı kuvvetlerle Necran ve San'ayı, yirmi beş gün savaşarak ele geçirdi. fitne bir alev gibi, Hadramevt'ten Taif, Bahreyn ve Ahsa'dan Aden'e kadar her yeri kapladı Hadramevt'te toplanan müslümanlar endişeli beklerken, Rasûlüllah (s.a.s)'in, Yemende bulunan müslümanların tamamına yönelik, Esved'e karşı savaşılması emri bölgeye ulaştı. dinin korunması, mürtedlere karşı savaşılması, Esved el-Ansî'nin savaşta veya gizlice ortadan kaldırılması ve emrin İslam'da sebat eden bölgedeki tüm müslümanlara ulaştırılması gibi talimatlar yer almaktaydı Rasûlüllah (s.a.s)'in emri San'a'daki müslümanlara ulaştı suikast ile Esved el-Ansî, Firûz adındaki biri tarafından öldürüldü Kenan bölgesi tekrar islama girmişti. Onun öldürüldüğü haberi Medine'ye Rasûlüllah (s.a.s)'in vefat ettiği günün sabahında ulaşmıştı Peygamber (s.a.s)'in ölüm haberi üzerine, Müseyleme ve Tuleyha, peygamberlik iddiasıyla çıktılar, Tay ve Esed kabileleri Tuleyha'yla dinden döndüler. Gatafan, Uyeyne b. Hısn'ın başkanlığında isyan etti. Uyeyne: "Esed ve Gatafandan bir peygamber, bize Kureyşten olan bir peygamberden daha sevimlidir. Muhammed öldü. Tuleyha ise hayattadır" diyerek, Tuleyha'ya tabi oldu Havazinliler zekâtlarını ödemeyeceklerini bildirdiler. irtidat haberleri Medine'ye ulaştı Ebu Bekir (r.a), elçiler göndererek İslâm'a dönmelerini sağlamaya çalıştı ve Usame'nin ordusunu bekledi. Abslar'la, Zubyanlar'ın Medine'ye saldırmaları üzerine tehlikeyi yok etmek için faaliyete geçti kabile elçileri Medine'ye gelerek, namaz kılacaklarını, ancak zekât'ı ödemeyeceklerini bildirdiler. Ebu Bekir (r.a) elçilere; "Zekat olarak vereceğiniz hayvanların, bağlanacakları ipleri vermediğiniz taktirde bile sizinle savaşacağım" şeklinde cevap verdi Hz. Ebu Bekir (r.a) tarafından reddedilen elçiler Medine'de müslümanların azlığını kabilelerine bildirdi . Ebu Bekir (r.a) mürtedlerin Medine'ye saldırabileceklerini anladığı için tedbirler aldı. düşman birliklerinin şehre girişini önlemek için Ali (r.a), Talha (r.a), Zübeyr (r.a) ve İbn Mes'ud (r.a)'ı yollara yerleştirdi ve herkesi mescidde topladı. o, düşüncesinde yanılmamıştı mürtedler gece vakti harekete geçdi. yolları bekleyen birlikler onlarla savaşarak şehre girmelerini engelledi Hz. Ebu Bekir (r.a) mesciddekilerle geri püskürttü mürtedlerin uyguladıkları bir yöntemle müslümanların develeri ürkmüş ve geri dönmüştü Mürtedler, müslümanların korkarak geri döndükleri zannına kapıldılar ve Zül-Kassa'daki birliklerine haber gönderdi Ebu Bekir (r.a), geceyi savaş hazırlığı ile geçirdi tabya düzeni ile yola çıktı. Merkezinde Ebu Bekir (r.a)'ın bulunduğu ordu yaya olarak hızlı bir yürüyüş yaptı ve fecirde düşmanın bulunduğu yere geldi. Onlar hiçbir şeyden habersiz dururken, müslümanların ani saldırısıyla çok sayıda ölü bırakarak kaçdılar. Hz. Ebu Bekir, kaçanları Zül-Kassa'ya kadar takip etti. Mukarrin'i bir miktar askerle orada bıraktı Medine'ye döndü. İrtidat eden Absoğulları ile Zubyanoğulları, yenilginin acısıyla kabileleri içerisindeki müslümanları öldürmeye ve müslümanlara saldırmaya başladı Ebu Bekir (r.a) hiddetlendi ve müslümanları öldüren mürted kâfirlerin, öldürdükleri müslümanlara karşılık olarak korkunç bir şekilde öldürüleceklerine dair yemin etti müslümanların moralleri düzeldi ve irtidat edenlerin bir bölümü tekrar İslâma döndü zekat mallarını Medine'ye göndermeye başladılar. kırk gün sonra Usame Medine'ye geldi. Hz. Ebu Bekir kuvvetlerinin başına geçdi, Zül-Kassa'ya hareket etti. Hz. Ebu Bekir (r.a)'ın savaşa çıkmasını doğru bulmayanlar ona müracaat ederek Medine'de kalmasını istediler. Halife Ebu Bekir (r.a)'a bir şey olursa, kritik durumun müslümanlar için felakete dönüşmesinden endişe ediyorlardı. Ebu Bekir (r.a); müslümanları bizzat koruyacağını söyleyerek bu teklifi reddetti Yolda kendisine katılan komutanlarından Mukarrinoğlu Numan, Abdullah ve Suveyd kardeşlerle Ebrak denilen yere ilerledi ve savaşta kaybeden Abslar ve Benu Bekr'ler dağılarak uzaklaştılar. Günlerce Ebrak'da kalan Ebu Bekir (r.a), Zübyan'ları mağlup etti ve topraklarını ganimet olarak değerlendirdi bu arazileri Benu Zübyan'lar için yasak bölge ilan etti. Onun bu galibiyeti üzerine mürtedlerin çoğunluğu tekrar İslâm'a döndü. Ebu Bekir (r.a), itaat altına aldığı bu kimselere karşı Rasûlüllah (s.a.s)'in sünnetine uyarak yumuşak davranmıştır. dağılan Abs ve Zübyan kuvvetleri peygamberlik iddiasındaki Tuleyhaya gittiler. Tuleyha, Buzaha'da karargâh kurdu. Medine'ye dönen Ebu Bekir (r.a) savaş hazırlıklarına girişti ve orduyu on bir kısma ayırarak her birine bir bayrak verdi Buna göre, Halid b. Velid, Buzaha'da bulunan yalancı peygamber Tuleyha ile savaşacaktı İkrime Müseyleme ile mücadele edecekti, Halid b. Said, Suriye taraflarına; Amr b. el-As, Kuzâ'aya karşı yürüyecek; Huzeyfe Deba halkıyla savaşacak; Havazinliler'i itaat altına alacak; Yemen'in Tıhame bölgesine; Hadramî, Bahreyn'e gidecekti. Ebu Bekir (r.a), orduyu Zül-Kassa'da taksim etti komutanlar bölgelerine geçti. Hz. Ebu Bekir irtidat eden kabileleri İslam'a davet ediyordu mürtedlere karşı gönderdiği komutanlara talimatlar verdi. Bu talimatlar; Allah'dan korkmaları, Allah'ın emri dışına çıkanlarla savaşda gayretli olmaları; savaştan önce düşmanın İslam'a davet edilmesi; karşı tarafa fayda ve zararların izah edilmesi; emirlere uyanların sözlerinin kabul edilerek iyi muamelede bulunulması; ganimetin şer'i kurallara göre taksimi ve müslümanlara her hal ve durumda iyi davranılması Tuleyha, Beni Esed e mensup olup, Rasûlüllah (s.a.s)'in son zamanlarında peygamberlik iddiasında bulunmuştu. O, bağlı bulunduğu Esedoğullarına kendisine Cebrail'in geldiğini söyleyerek bazı tuhaf şeyler uyduruyordu onlardan kendisine tabi olmalarını istiyordu. Kendisine tabi olanlara namaz kılarken secde etmeyi yasaklıyor ve Allah'ın buna ihtiyacı olmadığını ve, O'nu ayakta zikretmelerini emrediyordu. Kabilecilikten dolayı çok sayıda Arap ona tabi oldu" Fezare ve Gatafanlılar Taybe'nin güneyinde toplanmış Tay kabilesi topraklarının sınırda beklemekte idiler. Tuleyha'nın mensup bulunduğu Esed oğulları ise Sumeyra'da toplanmıştı. Medine'yi tehdit etmişlerdi. halifenin başındaki kuvvetler tarafından, önce Zül-Kassa'da sonra da Abrek'de yenilgiye uğrayan grup Sumeyra'dan ayrılıp, Gatafan ve diğer kabilelerle birleşerek Tay kabilesi arasında bir su kenarı olan Buzaha'da karargah kuran Tuleyha'ya iltihak etti. Tuleyha Tay kabilesinin Cedile ve Gavş boylarına adam göndererek kendisine iltihak etmelerini emretti. bir bölümü acele olarak onun yanına hareket ettiler; Ebu Bekir (r.a), Halid b. Velid'e Taylıların üzerine yürümesi, Buzaha'da toplananlarla savaşması,ve Butah'a yönelmesi talimatını verdi. Halid'den önce, Hatem Medine'de kabilesini üzerlerine gelen orduyla korkuttu Halife'ye itaate çağırdı. Onlar, çağrıya uyarak, Halid'den eman almasını ve mühlet vermesini istediler. Onlar, kabilenin mensuplarını, Tuleyha'nın öldürmesinden korkuyorlardı. Halid zaman tanıdı. Taylılar, Halid'le birleştiler. Cedileliler de İslam'a dönüp Halid'e iltihak ettiler. Tay ve Cedilelilerden bin beşyüz kişinin iltihakıyla daha da güşlenen Halid, Buzaha'ya Tuleyha'nın üzerine yürüdü. Halid b. Velid Tuleyha ile savaştı Tuleyha'nın yanında Uyeyne komutasında yedi yüz kişilik Fezareli asker vardı. Savaş şiddetlendi Tuleyha Cebrail'in savaşın sonucu hakkında haber verdiğini düşmanlarınla karşılaşacaksın. Başlangıçta ve sonunda savaşı kazanacaksın. Değirmen gibi insan öğüten kanlı bir savaş... unutamayacağın bir söz" getirdi" dedi. Uyeyne askerlerine; "Ey Fezareliler! Bu adam yalancıdır. Savaşı bırakıp geri dönün" emrini verdiğinde adamları ona uydu. Savaşı kaybeden Tuleyha, Suriye'ye kaçtı. Kelb kabilesine gitti. Esed oğulları ve Gatafanlıların tekrar İslâm'a döndüğünü duyduğu zaman o da iman etti. Hz. Ebu Bekir (r.a) vefat edinceye kadar, Kelblilerin arasında yaşamaya devam etti Tuleyha onun vefatından sonra Medine'ye gitmiş Ömer (r.a)'a bey'at etmişti. Tuleyha Hz. Ömer döneminde Kadisiye ve daha sonraki savaşlarda akıl almaz kahramanlıklar göstermiş ve bu sefer gerçekten iman etmiş İslam için hayatını sürekli tehlikelere atarak hizmet etmekten geri kalmamıştır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**HAZRETİ EBÛ BEKR-İ SIDDÎK Peygamberlerden sonra, Eshâb-ı kiramın ve insanların en üstünüdür Peygamber Efendimizden 2 yıl 3 ay küçüktür. Fil vak’asından sonra m. 573 yılında dünyâya gelmiştir. Müslüman olmadan önce adı, Abdüluzzâ veya Abdulkâ’be idi. Peygamberimize îmân ettikten sonra ismini “Abdullah” olarak değiştirdi. 38 yaşında müslüman olmakla şereflendi efendimizin vefâtıyla halife seçildi. Hilâfeti 2 sene 3 ay 10 gün sürdü. 63 yaşında iken hicretin 13. (m. 634) yılında Pazartesi günü hastalandı. 15 gün hasta yattıktan sonra vefât etti. Vasıyyeti üzerine, hanımı Esma yıkadı. Cenâze namazını Hazreti Ömer kıldırdı. Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu Hücre-i Se’âdete defn edildi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) Aşere-i Mübeşşerenin yani Cennetle müjdelenen on sahabenin birincisidir. efendimizin kayınpederi, Hazreti Âişe’nin babasıdır. Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’ın efendimize sadâkat ve sevgisi vardı. Vefâtına, Peygamberimizden ( aleyhisselâm ) ayrıldığından duyduğu aşırı üzüntüsü, gammı ve hasreti sebep oldu. Çünkü O’na karşı sevgisi ve bağlılığı kelimelerle tarif edilemezdi efendimiz Ebû Bekir’i ( radıyallahü anh ) çok severdi. O’nun için Sen Allahü teâlânın Cehennemden atîki*azâd ettiği kimsesin”*ve*“Cehennemden atîk olan*âzâd edilmiş kimse görüp sevinmek isteyen kimse, Ebû Bekir’e baksın”*buyurması bunun alâmetidir. Ebû Bekir’in annesi Ümmül Hayr-ı Selmâ’nın evladı olmuş ise de yaşamamış olduğundan, Hazreti Ebû Bekir doğunca, annesi kucağına alıp, Kâ’beye götürmüş ve yaşaması için “Allahım bu çocuğu ölümden Âzâd edip bana bağışla!” diye duâ eyleyince; Kâ’be’nin her yanında “Yâ Emetellah, sana müjdeler olsun çocuğun yaşayacak, seni sevindirecek Tevrat’da adı Sıddîk olarak bildirildi” nidası geldi. Ona Atîk ismini verdiler., soy ve sopunda ayıp ve kusur herhangi bir şey görülmedi Hazreti Ebû Bekir, ilk imâna gelen, müslümanlıkla şereflenen hür erkektir. Kadınlardan ilk imâna gelen Hazreti Hadîce, kölelerden Zeyd bin Harise ve çocuklardan Hazreti Ali’dir. Müslüman olmadan evvel, gençliğinde de Resûlullah’ın arkadaşı idi. Büyük bir tüccârdı. Bütün malını, evini barkını Resûlullah’ın uğrunda harcadı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), İslâmiyeti kabûl etmesine kadar 38 senelik hayatında asla içki kullanmamış, putlara tapmamış, her türlü sapıklıktan, hurafelerden kaçınmış, iffetiyle ve güzel ahlâkı ile tanınmıştı. Kavmi arasında sevilen ve saygı gösterilen birisiydi, fakîrlere yardım eder, muhtaçları gözetirdi. Dürüst tüccârdı. Herkesin ona sonsuz bir itimadı vardı.Hazreti Ebû Bekir’e Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ), Peygamberliğini bildirip müslüman olmasını teklif ettiği zaman, tereddüt etmeden İslâmiyeti kabûl etmişti. Babası, annesi, çocukları ve torunları da müslümanlığı kabûl etti. Peygamberimizi görüp Eshâb-ı kiramdan olmakla şereflendiler. Eshâb-ı kiramdan hiçbiri, böyle bir şerefe nail olmamıştır. Hazreti Ebû Bekir, İslâmiyeti kabûl etmeden yirmi sene önce, “Gökten dolunay inip, Kâ’be-i muazzama’ya gelmiş parça parça olmuş, parçalardan her biri, Mekke evlerinden birine düşmüş, sonra parçalar bir araya gelerek gök yüzüne yükselmişti. Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) evine düşen parça , gök yüzüne yükselmemişti. Hadîseyi gören Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) evin kapısını kapamış ay parçasının gitmesine mani olmuştu.”Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) rüyadan uyanmış, sabah olunca, hemen, yahûdi âlimlerine anlatmıştı. O âlim cevabında: “Bu karışık rüyalardan biridir, tabir edilmez” demişti. Fakat bu rüya, Ebû Bekir’in ( radıyallahü anh ) zihnini kurcalamış yahûdinin cevabı, O’nu tatmin etmeyince yolu rahib Bahîraya uğramıştı. Bahîra’ “Sen neredensin?” dedi. Hazreti Ebû Bekir “Kureyştenim” diye cevap verince, Bahîra: “Mekke’de peygamber ortaya çıkıp hidâyet nûru, Mekke’nin her yerine ulaşacak, sen O’nun veziri, vefâtından sonra halifesi olacaksın” deyince Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) hayret etmişti. rahib, O’na ulaş. Şu anda vahy geldi. Mûsâ aleyhisselâmın da Rabbi olan Allah hakkı için, herkesten önce îmân eyle!” Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bu rüyasını ve Peygamber efendimiz, peygamberliğini açıklayıncaya kadar kimseye söylememişti. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ), peygamberliğini açıklayınca, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) efendimize koşup, “ peygamberliğine delîlin nedir?” diye suâl etmişti. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“Bu nübüvvetime delîl, o rüyadır ki, bir yahûdi âlimden tabirini istedin. O âlim karışık rüyadandır, itibar edilmez dedi. Sonra Bahîra rahib doğru tabir etti.”*buyurarak, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) hitaben:*“Ey Ebû Bekir! Seni Hüdâya ve Resûlüne davet ederim.”buyurmuştu. Hazreti Ebû Bekir, “Şehâdet ederim ki, sen Allahü teâlânın resûlüsün ve senin peygamberliğin hakdır cihanı aydınlatan nûrdur.” diyerek, O’nu tasdîk edip müslüman olmuştu. Muhammed aleyhisselâma peygamberlik emri geldiğinde, sırrı kime söyler, kime açıklarım diye düşünmüş efendimizin, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) ile, yakın arkadaşlığı ve sevgisi vardı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) çok akıllı ve doğruyu görmesiyle de meşhûrdu., Peygamber efendimiz nübüvvet sırrını O’na açmak için evden çıkmıştı. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da şöyle düşünüyordu: “Baba ve dedelerimizin seçtiği din, hiç uygun değildir. hiçbir zarar ve fayda vermeye kadir olmayan bir heykele ibâdet etmek, akıllıca bir iş değildir. Yerin ve göğün yaratıcısı buna râzı olmaz. Bu düşünceyi ise, Muhammed’den ( aleyhisselâm ) başkasına arz etmek lâyık değildir. olgun ve akıllı, doğru görüşlü olduğu tecrübe edilmiştir. Yarın, ziyâret için O’na varayım, bu hâli arz edeyim. O ne derse, öyle amel edeyim!” Bu düşünce ile Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) sabahlamış, efendimize varmak için evden çıkıp, yolda karşılaşmışlar, “Sözleşmeden birleştik” demişlerdi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) şöyle söze başlamış “Bir meşveret için, sana geliyordum.”*Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da: “Ben de, bir fikir sormak için yanınıza geliyordum” dedi. Resûlullah ( aleyhisselâm )“Söyle yâ Ebâ Bekir”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Sen her işte öndersin, önce sen söyle!” dediler. efendimiz:*“Dün, bana bir melek görünüp, Hak teâlâdan emir getirdi. Bende. Bugün sana geldim. Seni, İslâm dinine davet ederim. Ne dersin?”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “İslâmiyete önce beni kabûl eyle! Çünkü, dün gece sabaha kadar bu fikirde idim. Şimdi ise bu sözü işittim” dedi. Peygamber efendimiz sevinip, Ebû Bekir’e ( radıyallahü anh ) İslâmiyyeti anlattı Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) kabûl edip, mü’minlerin serdârı oldu. Hazreti Ebû Bekir, Peygamber efendimize peygamberlik gelmeden önce ticâret için Yemen’e gitmişdi., Yemen’de, Ezd kabilesinden, ömrü üç yüz doksan yıla ermiş bulunan bir ihtiyâra rastlamıştı. ihtiyâr Hazreti Ebû Bekir’e Zannederim sen, “Mekke halkındansın” deyince, Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) öyledir” demiş ve şu konuşma geçmişti. İhtiyâr: “Sen Kureyşten misin?” “Evet!” “Benî Temimden misin?” Evet!. “Bir alâmet kaldı.” Nedir? diye sormuşlar “Karnını aç, göreyim.” “Bundan maksadın nedir, söyle?” “Kitaplarda okudum ki, Mekke’de bir Peygamber gelir. O’na, iki kimse yardımcı olur. Biri genç, diğeri ihtiyârdır. Genç olanı, nice zorlukları kolaylığa çevirir. Çok belâları giderir. O ihtiyâr ise, beyaz benizli, ince belli olup, karnı üzerinde bsiyah ben vardır. Zannederim ki, o kimse sensin. Karnını aç, göreyim” dedi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) da göbeği üzerindeki siyah beni görünce, “Vallahi o sensin” deyip, Ebû Bekir’e bir çok vasıyyetlerde bulunmuştu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ), işini bitirince, vedalaşmak, için ihtiyârın huzûruna varmış, efendimiz hakkında bir kaç beyit söylemesini istemiş, bunun üzerine ihtiyâr, oniki beyt okumuş, Ebû Bekir ( radıyallahü anh )’da bunları ezberlemişti. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) seferden Mekke-i mükerreme’ye dönünce, Kureyşten ileri gelen kimseler, O’nu ziyârete evine gelmişlerdi. Ebû Bekir onlara hitaben: “Aranızda hiçbir hâdise oldu mu?” buyurmuş. Cevaplarında: “Bundan daha garip bir hâdise olur mu Ebû Tâlib’in yetimi, peygamberlik dâvası ediyor ve sizler, baba ve dedeleriniz, bâtıl dindensiniz diyor. hatırın olmasaydı, O’nu bu zamana kadar sağ bırakmazdık. Sen O’nun iyi dostusun, bu işi sen hallet” demişlerdi. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) onlardan özür dileyerek, ayrılmış, efendimizin ( aleyhisselâm ) Hadîce’nin ( radıyallahü anha ) evinde olduğunu öğrenip, kapıyı çalmış, efendimize Yâ Muhammed ( aleyhisselâm ), hakkında söylenilenler nedir?” demiş. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“Ben Hak teâlânın peygamberiyim. Sana ve bütün Âdemoğullarına gönderildim, îmân getir ki, Hak teâlânın rızâsına vâsıl olasın ve canını Cehennemden koruyasın”*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) delîl nedir? deyince, Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm )*“O, Yemen’de gördüğün ihtiyârın hikâyesi delîldir”,*buyurdular. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ): “Ben Yemen’de pek çok ihtiyâr ve genç gördüm” dedi. efendimiz ( aleyhisselâm ) cevabında:*“O ihtiyâr ki, sana oniki beyit emânet verdi ve bana gönderdi”*diyerekbeyitlerin hepsini okudu. Ebû Bekir ( radıyallahü anh ) bunu kim haber verdi, deyince; cevabında; “Benden evvelki peygamberlere gelen melek haber verdi” buyurdular. elini bana ver deyip, mübârek elini tutmuş,*“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah”*diyerek müslüman olmuştur. Hayatında ilk defa duyduğu, yüksek bir sevinçle evine müslüman olarak dönmüştür. hadîs-i şerîfte:*“Her kime imânı arz ettiysem, yüzünü buruşturur, tereddütle bakardı. Ancak Ebû Bekr-i Sıddîk*( radıyallahü anh )imânı kabûl etmekte hiç tereddüt ve duraklama etmedi.”*buyurulmuştur. Hazreti Ebû Bekir, müslüman olunca, çok sevdiği arkadaşlarına gitti. Onları müslüman olmaları için ikna etti. Eshâb-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenenlerden olan Osman Talha Zübeyr Avf, Sa’d Ebû Ubeyde gibi yüksek şahsiyetler onun tavsiyesi ile müslüman olmuşlardır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|