|
![]() |
#1 |
![]() Hasan Cemal, çok iyi bir iş yaptı: Irak'a gidip Kürt Bölge Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ve Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile konuştu (Milliyet, 30-31 Ekim). Böylelikle medya çarpıtmalarını aşarak, Iraklı Kürt liderlerin gerçekten ne dediklerini öğrenme imkanını bulduk. Barzani ve Talabani'nin verdikleri mesajları şu noktalarda toplamak mümkün:
![]() � Türklerle Kürtlerin ortak çıkarı, barış içinde birlikte yaşamaktır. Iraklı Kürtler Türkiye'ye düşman, tehdit değildir. 1990'larda PKK'ya karşı savaşarak bunu göstermiştir. Türkiye bize saldırmayacağına dair güvence vermeli, bizi muhatap almalıdır. Ankara bizimle diyalog kurmuyor, tehdit ediyor, sonra da PKK'ya karşı işbirliği bekliyor. � PKK'nın yaptıkları Türklere ve Kürtlere zarar verdiği gibi, Kürtlerin davasına ihanettir. Zira Türkiye'de demokrasi düşmanı çevrelerin elini güçlendiriyor. Biz demokratik, AB'ye üye bir komşu Türkiye istiyoruz. PKK silah bırakmalı. Eğer buna hazır değilse, koşulsuz bir ateşkes ilan etmeli, tümüyle Irak'a çekilerek bunda samimi olduğunu göstermeli. (PKK geçen yıl da ateşkes ilan etti. Biz bunun için baskı yapmıştık, şimdi de yapıyoruz. Ama Türkiye böyle bir ateşkes ilan edilmemiş gibi davrandı.) � PKK sorunu askeri yoldan, savaşla çözülemez. Askeri operasyonlar kaç defa yapıldı, sonuç alınamadı. Türkiye'deki Kürtlerin demokratik ve kültürel hakları tanınmadan, PKK sorunu çözülemez. Kürt sorunu çözüldükçe PKK da biter. Türkiye barışçı çözüm için adımlar atmalı, bu bağlamda sıradan PKK üyelerine af da düşünülmeli. Böyle bir dönemde Öcalan için affın söz konusu olmayacağını bilmiyor değiliz. Öcalan on yıl önce silah bırakmayı kabul etseydi, bugün hapiste olmazdı. � Kandil'deki 5 bin PKK'lıyı yakalayıp Türkiye'ye teslim edecek gücümüz yok. Ama kan dökülmesini durdurmak için elimizden geleni yapacağız. PKK tarafından kaçırılan 8 askerin serbest bırakılmasına da çalışıyoruz. ABD yeni bir güvenlik yapılanması inşa edebilir. Amerikalılar sınırdan sızmaların önlenmesi için 24 saat havadan kontrol uçuşları yapmayı, istihbarat desteği öneriyorlar. Üzerinde düşünülmeli. Irak Kürt liderliğinin bugünkü konumunu şu şekilde okumak mümkün: PKK'nın, kendi güvenliklerini ve çıkarlarını tehlikeye attığının bilincindeler. Fakat PKK'ya karşı tek başlarına netice alamayacaklarını, üstelik PKK ile çatışmaya girmelerinin Irak Kürtlerinden tasvip görmeyeceğini biliyorlar. Türkiye ile işbirliği yapmak için Ankara'dan kendilerini muhatap almasını ve onları hedef almayacağına dair güvence vermesini bekliyorlar. Ne var ki, Iraklı Kürt liderlerin Ankara'ya samimiyetlerini göstermek için yapabilecekleri çok şey var. PKK'ya adeta göz yummaktan vazgeçebilir, Kandil'i kuşatmaya alıp lojistik desteğini kesebilirler. Örgütü silah bırakmaya değilse de, uzun süreli ateşkese ikna etme imkanına sahip oldukları da anlaşılıyor. Bütün düşünce ve kaygıların söze dökülmediği de muhakkak. Iraklı Kürt liderler yarın Türkiye'den (İran'dan veya Araplardan) gelebilecek saldırılara karşı gerektiğinde PKK'yı bir yedek kuvvet olarak görüyor olabilirler. Akıl ve mantıkla davranan bir Türkiye, onlarca yıl Irak'taki Baas diktatörlüğünün zulmü altında kalmış olan Iraklı Kürtlerin güvenlik kaygılarını görmezden gelemez. Bırakın Bölge Yönetimi'ni, Irak devletinin temsilcisi konumundaki Kürtleri dahi muhatap almama, bölgeye ekonomik yaptırım uygulama ve silahlı müdahaleyle tehdit politikalarının Iraklı Kürtleri PKK'ya karşı Türkiye ile işbirliğine zorlayabileceğine dair fantazilerin sonuç vermeyeceği muhakkak. Aksine bu politikalar Iraklı Kürtleri Türkiye'nin karşısına ve PKK'nın yanına itmenin en kestirme yolu olabilir. Eğer amaç gerçekten, Iraklı Kürtleri "dövmek" değil de, PKK'nın etkisizleştirilmesi ise, yapılması gereken onlarla konuşmak, onları tehditten vazgeçmek, ekonomik karşılıklı bağımlılığı derinleştirmek ve böylelikle PKK'ya karşı güçbirliğini güven altına almaktır. ŞAHİN ALPAY/zaman
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|