|
![]() |
#1 |
![]() 69) [Onlara de ki: "sizler de] sizden önce yaşayıp gitmiş [münafık] kimseler gibisiniz. (96) Onlar kuvvetçe sizden daha güçlü, servetçe daha zengin ve sayıca daha kalabalıktılar; onlar [bu dünyadan] kendi paylarını aldılar; siz de kendi payınızı alıp yararlandınız; tıpkı sizden öncekilerin kendi paylarını aldıkları gibi: Ve işte siz de, tıpkı onlar gibi, çürük ve asılsız dâvâlara dalıp gittiniz. (Geçmişte de, gelecekte de) işte bu tür kimselerdir, yapıp-ettikleri bu dünya hayatında da öte dünyada da boşa gitmiş olanlar; ve işte böyleleridir, kaybedenler!" (97)
96 - Bu 67. ayette geçen ve münafıkların hepsinin yapı olarak gerçekte "aynı türden/aynı yapıda" (bazuhum min baz ) kimseler olduğuna işaret eden ifadeye ilişkin bir atıftır. 97 - Zımnen, "tevbe edip bu yoldan dönmedikçe sizin de başınıza gelecek olan budur". *** İbrahim-3-Onlar ki, dünya hayatını biricik sevgi nesnesi olarak seçip (2) onu ahiret [düşüncesine bütünüyle] yeğ tutarlar; ve başkalarını Allah'ın yolundan çevirip onu eğri ve dolambaçlı göstermeye çalışırlar. İşte çok derin, onulmaz bir sapıklık içinde olan, böyleleridir. 2 - Zemahşerî ve Râzî'ye göre, yestehibbûn fiil formunun yukarıdaki anlam akışı içindeki asıl anlamı budur -yani, insanın bütün duygularına ve duyarlığına olduğu gibi el koyan, ruhsal kaynaklarını bütünüyle emip yoksullaştıran ve dolayısıyla onu manevî/ahlakî gerçeklere karşı kaçınılmaz biçimde ilgisiz ve yalıtılmış kılan dizginsiz bir sevgiyle dünya hayatını seçmek. Muhammed Esed... Paylaşım için teşekkürler !.. +1
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|