![]() |
#1 |
![]() RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI (1868 - 1949)
![]() Şâir, felsefeci ve devlet adamı. 1868 yılında eski Edirne ilinin bugün Bulgaristan’a kalan Cesirmustafapaşa kazâsında doğdu. Mülkiye memuru olan babası onu İstanbul’a getirip, Mûsevî okuluna verdi. Rıza Tevfik, kuvvetli hâfızası ile iki yılda İspanyolca ve Fransızca’yı öğrendi. Rüştiyeyi (Ortaokul) babasının kaymakam olduğu Gelibolu’da bitirdi. 1890’da girdiği Tıbbiye'de taşkın mizacı yüzünden barınamadı, hapse atıldı. Orada mahkûmları isyana teşvik etti. Birkaç defâ hapse girip çıktı. Ancak, 1899’da okulu bitirip doktor olabildi. 1907’de İttihat ve Terakki Cemiyetine giren şâir, güçlü hatipliğiyle şöhret kazandı. Bir yıl sonra, İttihatçıların Edirne mebusu oldu. İsyancı mizâcıyla, çok geçmeden İttihatçılardan ayrılarak onların karşısına geçti. Balkan Harbinin İttihatçılar yüzünden çıktığına inanıyor ve hele Birinci Dünyâ Harbine girilmesini hiç istemiyordu. Bu sebepten İttihatçılara muhalefeti bir kin hâline geldi. Onlarla mücâdele için Hürriyet ve İtilaf Partisine katıldı. Bu sırada, vaktiyle çok hakâret ve iftira ettiği Sultan Abdülhamid Handan özür dileyen şiirler yazdı. Şûra-yı Devlet (Danıştay) reisliği, Darülfünun müderrisliği ve son Osmanlı kabinesinde Maarif Nâzırlığı (Eğitim Bakanlığı) yaptı. Osmanlı delegesi olarak, Sevr Antlaşmasını (1920) imzâlayanlar arasında bulundu. Kuvâ-yı Milliye hareketine karşı çıktığı için yüzellilikler listesine alındı. Bu sebeple 1922’de vatanından ayrılmak zorunda kaldı. 21 yıllık ömrünü, vatan hasretinin sızlanışları içinde Mekke ve Amman gibi yerlerde geçirdi. Af Kânunu’ndan istifâde ederek, 1943’te kendi ifâdesiyle, “Hesaplaşmak için değil vedâlaşmak için” yurda döndü. 31 Aralık 1949’da vefat etti. Kabri Zincirlikuyu Asrî Mezarlığındadır. Rıza Tevfik, düzensiz ve uzun süren okul tahsiline rağmen şaşılacak kadar geniş bilgi sâhibidir. Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Lâtince, İspanyolca, Arapça ve Farsça gibi sekiz lisanı okur, yazar ve konuşurdu. Târih bilgisi, hâfızası, sohbeti, zekâsı, nüktesi bütün tanıyanlarca övülür. Bundan başka hatip, şâir, pehlivan, doktor, sahne sanatçısı... kısacası eskilerin deyimiyle hezârfen (bin hünerli) bir adamdı. Rıza Tevfik, okul hayâtından beri isyancı, ferdiyetçi, o gün için dillerde dolaşan hürriyete tutkun, disiplinsiz ve her şeye muhâlif mizâcı ile tanınır. Felsefî nesir, edebî inceleme, tenkit ve şiir türlerinde eser vermiştir. Eserleri: Felsefî sahada: Felsefe Dersleri, Mufassal Kâmûs-ı Felsefe (c harfine kadar), Abdülhak Hâmid’in Mülahazat-ı Felsefiyesi. Tenkit ve incelemeleri: Ömer Hayyam, Tevfik Fikret. Bir kısım hatıralarını, Biraz da Ben Konuşayım adıyla kaleme almış, şiirlerini Serâb-ı Ömrüm adıyla toplayıp bastırmıştır. Birçok mizahlı ve taşlamalı şiirlerini bu kitaba almamıştır. Şiirlerinde Yunus Emre’den Dertli’ye kadar, Halk ve Tekke şâirlerinin kullandığı canlı dili ve hece veznini örnek almıştır. Bu yüzden, halk ve gençler üzerinde etkisi büyük olmuş, 1914’ten sonra yetişen Beş Hececiler de az çok onu tâkip etmişlerdir. Çocukluğundan beri başına gelenler ve bilhassa gurbette geçen acı yılların tortusu, çoğu şiirlerine bezginlik, hüzün ve kötümserlik hâlinde sinmiştir. Her zaman içli ve ilhamcı şiire meylettiği için bilgiçliğe sapmamış, didaktik (öğretici) şiiri benimsememiştir. En çok, koşma nazım şeklini kullanmıştır. Hece veznini ısrarla savunduğu halde, aruz ve heceyi birlikte kullanmıştır. Mecaz dünyâsı zengin ve tâzedir. Şiirinde konu ve temalar çok geniştir. Gurbet üzüntüsüyle karışık vatan ve gençlik özleyişlerini sanki gözyaşı damlaları hâlinde şiirleştirmesi bakımından Rıza Tevfik edebiyatımızda benzersizdir. [b]Rıza Tevfik yaptıklarından pişmanlık duyarak Abdülhamit Han’ın ruhaniyetinden yardım için şiir yazıyor .. Sultan Abdülhamid Han'in Ruhâniyetinden Istimdat Neredesin ey şevketli Sultanım Abdulhamid Han?.. Feryadım varır mı bariğahına Ölüm uykusundan bir lahza uyan Şu nankör milletin bak günahına Tarihler ismini andığı zaman, Sana hak verecek ey koca Sultan Biz idik utanmadan iftira atan Asrın en siyasi Padişahına Divane sen değil meğer bizmişiz Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz Sade deli değil biz edepsizmişiz Tükürdük atalar kıblegahına Sonra cinsi bozuk ahlakı fena Bir sürü türedi girdi meydana Nereden çıktı bunca veled-i zina Yuh olsun hem onların ervahına Bunlar halkı didik didik dittiler Katliama kadar sürüp gittiler Saçak öpmeyenler secde ettiler Tükürün onların pis külâhına Sen hafiyelere güvendin ancak Bunlar her tarafa kurdu salıncak Eli yüzü kanlı bir sürü alçak Kement attı dehrin mehrul mahine Milliyet davası fıska büründü Ridai diyanet yerde süründü Türkün ruhu zorla asi göründü Hem peygamberine hem Allah'ına O itler nedense bana saldırmazdı Belâlı idi başım kimse almadı Seyirden başka işte kalmadı Gurbet ellerin bu seyyahına Çok kimseye şimdi vatan mezardır Herkesin beladan nasibi vardır Selametle eren pek bahtiyardır Bu yeni yeldanın şen sabahına Haddi yok açlıkla derde girenin Sehpayı kazaya boyun verenin Lanetle anılan cebabirenin Bu rahmet okuttu en küstahına Bugün varsa yoksa mim kemal Şöhretine oldular fuzulî dellal... Alem-i manadan bakta ibret al !!! Uğursuz talihin şu kemrahına Tahriklere yeltenip tacı tahtına Sınadı bu millet karabahtını Denedi sillenin mermi-sethini Rahmeyle sultanım dilsiz ahına Şair: Rıza Tevfik Bölükbaşı.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|