|
|
|
|
#1 |
|
Hasretim benim!
Bilir misin (?) “Hiç gitme” diye yollarına dolanan gök-kuşakları bırakmak isterdim gözlerinin kahverengi sarhoşluğuna. Hep içimde kal isterdim, Ne dersem diyeyim çıkma… Oysa şimdi yalnızca sessizliğe esirgediğim sesimle Sensizliğime yama yaptığım kambur öyküler anlatabiliyorum yokluğuna. Evet susuyorum.. Konuşacağım ne kadar “sen” varsa o kadar susuyorum Bir mezar taşı ne kadar susuyorsa Sararan hüzünler,denizler,martılar… Ne kadar susuyorsa eşikteki gidiş, Dilimdeki veda,penceremdeki bekleyiş… Şu kız kulesi,bu çölleşmiş şehir O kadar susuyorum..! Çünkü daha konuşacak kadar vazgeçmedim senden..! …………… ………………… ……………………… Ve hâlâ gece..hâlâ sen(sizlik)..hâlâ yağmur.. Dört duvarda iki harf kadar ölünesi YokluğumuZ..! Sen anlat gerisini; ben sustum İstanbul Nasıl yanardı Kerem,kimin delisiydi Mecnûn Mem kimin ateşinde içti hasreti (?) Sen anlat, anlat hele dinlesin bilmezler! Aşkın dilinde yalnızlığın kaçıncı haliydi Nûn..? //ıslak bir eylül yokluğumuza düş’tü İstanbul// (Alıntıdır...)
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|