Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
İslami Kıssalar & Hikayeler İslami Kıssaları ve Hikayeleri burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 07-01-2008, 22:37   #1
Kullanıcı Adı
saltanat52
Standart BİR NAMAZIN ÖYKÜSÜ
BİR NAMAZIN ÖYKÜSÜ

Orta yaşlı adamın iyi bir işi, iyi bir eşi ve mutlu bir hayatı vardır. Az kimsenin yaptığı ticaretle meşguliyetinden çok para kazanmakta, rahat günler geçirmektedir. Ev, araba, tatiller, seyahatler, uçuşanlar sevinçler… Gülen gündüzler.

Derken dönen dünya ile beraber ibre değişmeye başlar… Ticarette rakipleri çoğalır, hanımı rahatsızlanır, çocuklar artan problemleriyle büyür. Mengene sıkmaya başlar, kolay olanlar zor işlere dönüşür. Daraldıkça daralmaya başlar günler. Yaşadıkları sanki günün gündüzüdür, geceye geçişi yaşayacaktır artık.
Kazancı iyice azalır, oğlunun olumsuz harcamalarından evini satmak zorunda kalır. Alacaklar kapıya dayanır, hanımı vefat eder. Karanlık karanlık üstüne çökmekte, gece siyah bir gelin gibi onu sarmaktadır. Gündüz genişliğinde aklına gelmeyen gece darlığında gelir; dua etmek…
Yapacağı başka bir şey kalmamıştır da… Dua etmesine eder, ama kendi aklınca kabul olmaz. Gizliden serzenişte bulunur. Bir gün oturduğu binanın altında esnaf komşusuna uğrar. Serzenişlerini dindar komşuya söyler: “Allah dualarımı kabul etmiyor!” O da durumu bildiği için biraz celalli konuşur: “Allah senin dualarına niye kabul etsin, Allah’ın emri namazı kılmıyorsun ki.” Adeta duvara vurmuş da ayılmış gibidir. Doğrudur, niye namazı kılmıyordur ki… Aslında dualarına cevap gelmiştir; komşunun söylemesiyle kader yol ve yön göstermiştir ona. Namaz kılmak. Ya bu yolda yürüyecek kurtulacak veya iyice kaybolacaktır karanlıkta… Var olmayı tercih eder, o gün başlar namaza…
Namazla birlikte kader ağlarını çözmeye başlar, beyaz iplikle siyah iplik birbirinden ayrılmaya, belirginleşmeye başlar. İşler yavaş yavaş iyiye dönmeye doğru gider. Öyle olur ki, bir müddet sonra sattığı evi bir şekilde geri alır. Hanımı geri gelmez ama, yaşam umutları iyice yeşerir dünyasında. Sevinç rüzgârları eskisi gibi esmez, fakat huzur bulutları gölgelendirerek gezer üzerinde…
Seksene yaklaşan yaşıyla mahalle camimizin müdavimlerindendir şimdilerde… Karşı apartman komşumuzla namaz yollarında giderken ve dönerken hayata dair kısa konuşmalar yaparız. Sakin, ağırbaşlı haline pek yakışır ağaran saçları… Dünyasını kurtaran namaz inşaallah ahiretini de kurtarır…
Demek ki dünya ve ahiret işleri kulluk miracı namazla düzeliyor. Kul olmanın ağırlığı ile secdeye giden başlar hafiflemiş kalple kalkıyor. Zorluğun ve kolaylığın Rabbi ona çıkış yollarını açıyor, ummadığı yerden rızıklandırıyor. Güç işler geç işlere dönüşüyor. Gücünün bittiği yerde yeni ümit çiçekleri birden bitiveriyor. Sebepler susuyor, "Müsebbibü’l-esbab" konuşuyor çünkü. O “Ol” deyiverdikten sonra olmayacak birşey var mı?
İşlerimizde yamukluk varsa kulluğumuzu doğrultmalıyız. Nefis yamulmadıkça doğru yol bulunamaz. Gündüzde gece ellerimizle dua etmesini biliyorsak gece olmuş, gündüz olmuş fark etmez. Gündüzden sonra gecenin geleceğini iyi bellemezsek musibetler belimizi büktüğünde anlamamız geç olur. Geç işler güç işlere dönüşür.
Geç kalmadan, gecenin karabasanı basmadan, gündüzün basmakalıp işleri ve zevklerinden ayrılabilmeliyiz… Ayrılmazsak gündüzden, şehirden, şehirlerden zaten ayrılacağız. İyisi mi talimini bitirmiş asker edasıyla terhis olalım dünya gecesinden, gamı kederi geride bırakarak doğalım sonsuzluk sabahında.
Dünyada “En önemli” işimiz namazı en iyi yaparsak gece-gündüz, gündüz-gece döner durur ubudiyet yapraklarını dökerek. Dökülenler sonsuzluk havuzunda toplanır biz sonlular için…

İşte bir namaz öyküsü… İbret alabilen herkes için… İbretimiz belki bir gün beratımız olur.

 

saltanat52 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 07-01-2008, 22:42   #2
Kullanıcı Adı
saltanat52
Standart Bir çocuğun namaz kılma Öyküsü
Bir çocuğun namaz kılma Öyküsü

Türkan Hanım dindar bir ailede büyümüştü. Annesi her fırsatta ona ve kardeşlerine namaz kılmalarını söyler, hatta kızarak onları uyarırdı. Türkan Hanım namazın kılınması gerektiğine inanır, ama yine de kılmazdı, çünkü kılmak nefsine zor geliyordu. Bazen başlar, sonra terk ederdi.

Evlendi ve çocukları oldu. Annesi her geldiğinde aynı şekilde namaz kılmaları için ikaz etmeyi sürdürüyor, o da ısrarla kılmamaya devam ediyordu. Çok istemesine rağmen bir türlü nefsine galip gelemiyordu. Bir gün arkadaşları ona oturmaya geldi. İçlerinden biri annesini de yanında getirmişti. Teyze çok mübarekti. Öyle tatlı konuşuyordu ki, onu dinleyenler saatlerce usanmazdı. Teyze bir ara namaz konusuna değindi. O anlatırken, Türkan Hanım annesini hatırlamış ve annesinin eski günlerdeki namaz ikazlarını düşünüyordu. Misafirler de teyzeyi zevkle dinliyordu.

Türkan Hanımın küçük oğlu Zekeriya, dört yaşındaydı. Oynadığı oyunu bırakmış, teyzenin koltuğu dibinde iki elini yumruk yapıp yüzüne dayamış bir şekilde, kıpırdamadan dinliyordu. Annesi ikram için mutfakla salon arasında koşturup dururken mevzu değişmişti. O da onların yanına oturup sohbetin güzelliğine kapılarak çayını yudumlamaya başladı.

"Anne, senin yerine ben namaza başlayacağım"

Tam bu sırada mutfaktan bir gürültü geldi. Arkasından da oğlunun çığlığı duyuldu. Telâşla mutfağa koştu Türkan Hanım. Misafirler de korkuyla peşinden gittiler. Oğlu bir sandalye koyarak lavaboya çıkmıştı. Bir ayağı lavabonun içinde, diğeri ise dışarıdaydı. Sandalye devrilmiş yerde dururken, oğlu da lavabonun kenarında korkmuş bir şekilde asılı duruyordu. Koşup kucağına aldı. Su içeceğini zannederek:

"İsteseydin ben verirdim yavrum, ya düşüp bir yerine zarar verseydin" diye çıkıştı.

Türkan Hanım oğlunun verdiği cevabı, uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ unutamaz; çünkü şöyle demişti çocuğu:

"Anne, ben abdest alacaktım. Teyzem dedi ya, namaz kılmayanlara Allah ceza verecekmiş diye. Ben de, sen ceza almayasın diye senin yerine namaza başlayacaktım."

O an Türkan Hanım, tepeden tırnağa titrediğini hissetti. Allah, yıllarca namaz kılmayan Türkan Hanıma oğlunun davranışıyla müthiş bir ders vermişti. Yavrusuna sarılıp dakikalarca ağladı.
saltanat52 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-02-2008, 00:19   #3
Kullanıcı Adı
isimsiz
Standart BİR NAMAZIN ÖYKÜSÜ
RAHMAN razı olsun. hocamdan duyduğum bir laf vardı. namazla iman ikiz kardeştirler birinin önce doğması gerekti önce doğan iman oldu :-*
isimsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı