|
|
#11 |
|
29 Şubat 2004
İlginç bir toplantı yaptık. Jandarma'nın Beytepe'deki tesislerinde kuvvet komutanları ve eski Melis Başkanı Ömer İzgi bir araya geldik. Oraya gitmeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefonla arayarak toplantıya gitmeden önce bir süre benimle görüşmek istediğini söyledi. Gittim. Dün yapılan toplantıdan çok rahatsız olduğunu Şener'in başka işler peşinde olduğunu, İbrahim'in ise saf, ne istediğini bilmez halde olduğunu anlattı. Bilhassa Şener'in, Yaşar'ın önünü kesmek için hükümet dahil her türlü angajmana girdiğini ve utanılacak senaryolar peşinde olduğunu, sadece hükümet ile değil diğer bazı yollardan da aynı teşebbüsünü devam ettirdiğini anlattı. Ben de kendisine hafta içersinde Can Teller'in bana geldiğinde Yaşar ile ilgili bazı menfi bilgiler verdiğini ve hatta Yaşar Paşa'ya güvenmeyin efendim dediğini hatırlattım. Bunun üzerine Can Teller ile temasa geçmeyeceğimi, onun muhtemelen Şener'in adamı olduğunu söyledim. Kendisine onların dediği gibi darbenin olamayacağını, bu işin komuta zinciri içersinde bile bir aydan fazla aldığını anlattım. Burada da en kritik konunun Genelkurmay Başkanı olduğunu, ondan habersiz nasıl birlik kaydırılacağını, nasıl tertip alınacağını bilmiyorum edim. Kendi kanaatim olarak böyle bir hareket ile ilgili inisiyatifin daima elimizde olması gerektiğini ve gerekirse ben katılmıyorum diyeceğimi anlattım. Hemfikir olduk. Bundan sonra üç konuya dikkat etmemiz lazım dedim Biri Genelkurmay Başkanı, diğeri harekat planlaması ve üçüncüsü de bizim iki kişi nasıl oyalayacağımız konusu. Konuşmalardan sonra Beytepe'ye gittik. Herkes toplandı. Amacımız 3 Mart günü yapılacak olan "Ulusal hareket" toplantısına MHP'den bol destek sağlamaktı. Ama konu darbeyi seçimden önce mi sonra mı yapılıma döndü. Ömer İzgi gayet tabii bir şey yapacaksanız hemen yapın, seçimden sonraya kalırsanız bu iş olmaz, karşınızda diğer partileri de bulabilirsiniz, bu adamlar seçimden kuvvetlenmiş olarak çıkacaklar, ama ileriki senelerde kendilerini yıpratacaklar, bu nedenle o zaman hiçbir parti sizi desteklemez, ama başa kim gelirse gelsin ülkeyi de parçalanmaktan kurtaramaz, dedi. Kendisi aynı lafları 4 Kasım 2002 günü de Kara Kuvvetleri Komutanı'na söylemiş. İşin zaman geçtikçe ne kadar karmaşık hale geldiğini anlattı. Ben bu fikrin bu kadar açık bir sivil ile konuşulmasından çok rahatsız oldum. Olayı da buraya getiren hep Şener ile İbrahim. Halbuki bizim evde ve dün bir karar aldık. Üstelik de kimseye söylemeyecektik. Anladığım kadarı ile onlar da ikisi beraber biraraya gelip konuştular. Zira çıkarken İbrahim'in Şener'e bundan sonra ne zaman toplantıyı ayarlayalım dediğini duydum. "Bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil kendi yararı" |
|
|
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|