![]() |
#1 |
![]() Ramazan ayının daha üçüncü gününe girilmişken, kartel medyası ve Aydın Doğan'ın tetikçi kalemşörleri, Ramazan'ı sulandırmak için düğmeye bastı. İşte kartelin haddini aşan Ramazan önerileri:
![]() Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer dün köşesinde yayınlanan "İbadetler günümüzün koşullarına uyarlanamaz mı?" başlıklı okuyucu önerisinde, AK Parti'nin, ibadetlerin şekli ve zamanı konusunda harekete geçerek günümüz koşullarına göre sürekli kışın oruç tutulmasını ve beş vakit namazın indirilmesini sağlayacak bir düzenleme yaptırması çağrısında bulunuyordu. Bu "haddi aşan" yazıyı, Zaman Gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan bugünkü köşesinde ti'ye aldı. Önce Bayer'in köşesindeki teklifi okuyalım; "İşyerinde İbadet Edenler Mesaiden Çalıyor" "İslam dini, aklın ve bilimin rehberliğine her zaman öncelik vermiştir. Dünyanın 1400 yıl önceki toplumsal koşulları ile günümüz arasında; teknoloji, ulaşım, iletişim, çevre, iklim, vs. bakımından öylesine büyük farklar oluşmuştur ki, kimse geçim gailesiyle sabah karanlığı yollara düşüp gece yarıları evine dönebilen insanlardan dinin emri olarak beş vakit namazını kılmasını, orucunu tutmasını beklememeli, dayanılmaz sıcaklarda hacca giden yaşlıların ölümüne de şaşırmamalıdır. "Ben her koşulda ibadetimi yaparım" diyenler, istisnalar dışında bunu ancak mesaiden zaman çalarak, verim düşüklüğüne yol açarak veya sağlığını bozarak sağlayabilirler. Bu takdirde, çalışmayı, insanlığa yararlı olmayı en büyük ibadet olarak kabul eden dinimizin böyle bir ibadeti makbul sayması da düşünülemez. Kameri takvim nedeniyle her yıl on gün önce başlayan ramazan ayı, her 36 yıllık periyodun 10-12 yılında yaz sıcaklarında oruç tutulmasını gerektirmekte, bu da özellikle küresel ısınmadan kaynaklanan dayanılmaz sıcaklar nedeniyle giderek eziyet haline gelmektedir. Diğer taraftan; inanç sahiplerinin özgürce ibadet etmek, onun manevi zevki ve huzurunu yaşamak da en doğal haklarıdır. O halde 'kolaylaştırınız' öğüdüne uygun olarak ne yapılabilir? Dini siyasete, siyaseti dine vıcık-vıcık bulaştıran, tarikat soytarılarına cehalet bataklığındaki toplumu teslim eden AKP, hiç olmazsa bu konuda yapıcı bir hizmette bulunarak, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çatısı altında yeterince mevcut olan İslam alimlerinden oluşturacağı bir kurulla kutsal günleri, ayları miladi takvime ve küresel iklim koşullarına göre sabitlemeli ve zamanı, sayısı, süresi Kuran'da belirtilmeyip sonradan belirlenmiş olan ibadetleri günün koşullarına göre yeniden düzenlemelidir Mantık Tutarlılığı Ruhban sınıfına yer vermeyen dinimizde yüz binlerce imamın varlığı, kadın imam olmadığı halde imam hatip okullarında kız öğrencilerin okutulması, bilmediğimiz bir dille ibadet etmek gibi garabetler, aklı, ahlakı, yurtseverliği ve unutulmaz hizmetleri ve eserleriyle yobazlar için kötü örnek(!) bir Müslüman olan Atatürk'ümüzün ne yazık ki aramızdan çok erken ayrılması nedeniyle ve giderek artan bir tutuculukla yaşanırken, dinci siyasetçilerden böyle bir istekte bulunmak 'ham hayal' gibi görülebilir. Ancak '23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı'nı gölgelemek için 'Kutlu Doğum Haftası'nın tarihlerinin sabitlenmesini uygun bulan iktidar partisine, 'göle maya çalmak' kabilinden de olsa yapılan bu öneri, ihtisas sahibi olduğunu iddia ettikleri bir konudaki mantık tutarlılığını test etmek bakımından zamansız ve gereksiz olarak değerlendirilmemelidir." Bu haddi aşan önerilere Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan'ın cevabı gecikmedi. "AKP Diyanet'e Emretsin; Orucu Yiyek! " "Nerde eski Ramazanlar" diye hayıflanmaya gerek yok aziz okuyucularım; yeni Ramazanlar da eğlenceli, renkli ve güzel. Evet, Karagöz, kukla, kanto, Direklerarası, Şehzadebaşı tiyatroları gibi renkli unsurlar belki kayboldu, fakat üzülmeyiniz; o var! O kim? O bir yazar; o bir fikir adamı. O bir gazeteci, O bir naşir-i efkar, o bir yüce insan, o her bi şey... Tahrif ediyorsam namerdim, işte üstadın dünkü köşesinden (ben demiyorum, okuyucu böyle yazıyor) makamında ramazaniyelik fikirler ve laik ilhamlarla dolu Radyum şuaları fışkıran satırlar; "İslam dini, aklın ve bilimin rehberliğine her zaman öncelik vermiştir. Dünyanın 1400 yıl önceki toplumsal koşulları ile günümüz arasında; teknoloji, ulaşım, iletişim, çevre, iklim, vs. bakımından öylesine büyük farklar oluşmuştur ki, kimse geçim gailesiyle sabah karanlığı yollara düşüp gece yarıları evine dönebilen insanlardan dinin emri olarak beş vakit namazını kılmasını, orucunu tutmasını beklememeli, dayanılmaz sıcaklarda hacca giden yaşlıların ölümüne de şaşırmamalıdır." Bunlar ağır fikirlerdir, anlamayan olur diye özetliyorum; "zaman geçiyor, tıp ilerliyor, hala namaz kılıp oruç tutacak mıyız, tavaf farz diye diye Hicaz güneşinin altında fırfır dönecek miyiz?" diyor üstadımız; belli ki dilinin altında bir bakla var ve bu bakla çıkmak üzere, o halde okumaya devam edelim: "Ben her koşulda ibadetimi yaparım" diyenler, istisnalar dışında bunu ancak mesaiden zaman çalarak, verim düşüklüğüne yol açarak veya sağlığını bozarak sağlayabilirler. Çalışmayı, insanlığa yararlı olmayı en büyük ibadet olarak kabul eden dinimizin böyle bir ibadeti makbul sayması da düşünülemez." Üstad diyor ki, sahtekarlık etmeyin, bugün oruç tutup namaz kılanların çoğu -Müslüman süpermanlar hariç diyor!-, verimsiz çalışıyor, ayıp oluyor. Peki öyleyse ne yapmalı? Basit: Her sene Ramazan on bir gün beriye geldiğine göre, 36 yıllık periyotta en az 12 sene yaz mevsiminde oruç tutmak gerekiyor. Sen bunun üstüne küresel ısınmayı da koy! E kardeşim, bu Müslümanların şöyle ferah ferah püfür püfür (ve dahi lıkır lıkır) oruç tutmak hakkı yok mudur? Vardır. Zaten mübarek dinimiz "kolaylaştırınız" demiş. Peki kim kolaylaştıracak? Üstad bu hususta tecrübeli; "ben yaparım demiyor", evvela ağzını bir güzel bozup, mis gibi orucunu on paralık ederek reformu yapması gereken adresi tarif ediyor ki bu kısmına bayıldım: Dini siyasete, siyaseti dine vıcık-vıcık bulaştıran, tarikat soytarılarına cehalet bataklığındaki toplumu teslim eden AKP... Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çatısı altında yeterince mevcut olan İslam alimlerinden oluşturacağı bir kurulla kutsal günleri, ayları miladi takvime ve küresel iklim koşullarına göre sabitlemeli ve zamanı, sayısı, süresi Kuran'da belirtilmeyip sonradan belirlenmiş olan ibadetleri günün koşullarına göre yeniden düzenlemelidir. Basit demiştim değil mi? Diyanet bir karar alıyor ve "nedir bu Ramazan'ın yıl içinde fırıl fırıl gezinmesi kardeşim; biz onu Şubat'a bağladık" diyor. "Olmaz" diyeceklere de tehdit: "Siz de kutlu doğum haftasını Nisan'a bağladınız ama?" Eğer yanlış okumadıysam diğer ibadetlerde de tenzilat var; beş vakit namaz bire, dört rekatlık namazlar ikiye, otuz günlük ramazan üç güne... Hatta hepsini kaldırsak ne çıkar be? Oh! Vesaire, vesaire... Bir okudum, bir daha okudum; ne gam kaldı ne kasavet; saldım gitti makaraları. Her Ramazan mevsiminde bu büyük devrimci, laikçi, reformcu, çıplak ve yarı giyinik uyarıcı üstadları, yazar diye tutup üste bir ton para vererek bizi eğlendirdiği için bunların patronlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Hay Allah razı olsun be kardeşim; böyle güzel, ferah, eğlentili şeyler yazın, canımızı yiyin! 03.09.2008 08:51:00 habervaktim
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() bunlara tek bir sözüm var;
Hepsini bu güzel günlerde Allah'a havale ediyorum ,Ve Hepsini Lanetliyorum. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Her Ramazanda yaşanılan mide bulandırıcı sunumları gecikmemiş..
Her sene yeni bir tartışmayla gündemi bulandırıp içindeki zehiri çıkaranlar ortaya çıkıyor.. Be adam sen desen dinin emirlerini yapmak bana zor geliyor yapmıyorum bende ne halin varsa gör derim..beyin bulandırmak, o küçüçük beyninle çözüm sunmak sana mı kaldı be densiz... Bizi yaradan bu dinin kıyamete kadar zuhur edeceğini söylemişse ve kitabımızda Allah kelamı olduğuna göre fıtrata uygun olan ibadetimizi sen mi değiştireceksin cahil adam.. Mevlam size neyi reva görürse biz onun adaletine ram olmuşuz... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Hürriyet Yazarına Okur Dersi
Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer'in üç gün önce köşesinde yayınladığı 'ibadetlerin günümüz koşullarına uyarlanması' konulu yazıya bazı köşe yazarlarının haricinde vatandaşlardan ve Hürriyet okurlarından da büyük tepki geldi. Bayer, bugünkü köşesinde gelen tepkileri değerlendirerek "makul" bulduğu bir cevabı yayınladı. Bu cevapta Bayer'e adeta din ve inanç dersi veren okur Sedat Sert, Ramazan orucunu kışta sabitlemenin "Ey Allahım sen bu dinin emirlerini iyi veremiyorsun, biz kendimizce bir din uydurup onunla amel edeceğiz" anlamına geleceğini belirterek "Anladım ki, aydın olmak dini bilmek demek değilmiş" değerlendirmesinde bulundu. Okurun yazara verdiği ders şöyle; Birkaç söz ve soru-Yalçın Bayer/HÜRRİYET 'İbadetler günümüzün koşullarına uyarlanamaz mı?' (2.9.2008) başlıklı Reşit Çağın'ın yazısı üzerine birçok çevreden kampanya halinde yürütülen tepkiler geldi... Bazısı küfrediyor; bazısı da bizi öbür dünyaya gönderiyordu! Bazısına 'kara yobaz' bile denemezdi. Böyle bir yazıya tahammül edilemiyorsa, bu ülkede yobazlık daha da artacak demek ki... Buna karşın 'makul' olan yazılar da vardı bize gelen. İşte bunlardan biri; Adana'dan Sedat Sert'in: "Sizler aydın insanlarsınız. Bizler gibi avam değilsiniz. Her yazınızı milyonlar okuyor ve sizden istifade ediyorlar. Onları, doğru bilgilendirmek ve yönlendirmek sizler gibi değerli aydınlarımızın görevidir. bir insan 'aydın' olmakla 'din'i bilemeyebiliyormuş."Biz avamlar, dinimizi ilahi kaynaklardan öğrenip, kendimizce yaşamaya çalışan kimseleriz. Dinin sahibi ve kurucusu bizzat her şeyi yaratan Allah'ımızdır. İbadetlerin kural ve şeklini, gönderdiği kitaplarla tarif eder ve gönderdiği peygamberlerle açıklatır. Peygamberler, Allah namına konuşan görevli kişilerdir. Dolayısıyla dinin kurallarını ve ibadet şekillerini bizzat Allah emreder. Kullar da, iman ediyor ise o kurallar dahilinde ibadetlerini yaparlar. Eğer sizin (okurunuzun) dediğiniz gibi ramazan orucunu 'sabitlersek', yani miladi bir aya sabit kılarsak, o zaman Kuran'da "Ramazan ayında oruç tutun" ayetini ne yapacağız? Ramazan ayı hicri takvime göre adlandırılan senenin ayı olduğuna göre orucu nasıl sabitleyeceğiz? Eğer sabitlersek, o zaman da "Ey Allahım sen bu dinin emirlerini iyi veremiyorsun, biz kendimizce bir din uydurup onunla amel edeceğiz" demek olmuyor mu? Dini ibadetlerin vakit ve şekil değişikliğini kullar yapamaz. Yaparsa o İslamiyet değil, başka bir din olur. Tabii burada bu ibadetlerin vakitlerinin ne hikmetle böyle tayin edildiğinin tartışmasına girmeyeceğim. Anladım ki bir insan 'aydın' olmakla 'din'i bilemeyebiliyormuş." habervaktim |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|