![]() |
#1 |
![]() Yıllardır "Atatürk' ü putlaştırmayın; tabuları kırın" dedik durduk. Demokratik bir ülkede, gerçeklerin bilinmesinin memlekete hizmet eden büyük adamların değerini aşındırmayacağını, birçokları gibi biz de söyledik. Aksine aziz bir hatırayı ideolojik kalıba sokup "dokunulmaz" ilân ederseniz, daha fazla düşman üretirsiniz; insanları kutuplaştırırsınız.
Atatürk, skolastik zihniyete karşı çıkmıştı; maalesef, yıllarca böyle bir zihniyetin malzemesi yapıldı; resmen kullanıldı. ![]() Yukarıdaki cümlesi bile, yıllarca kamuoyundan gizlendi. Çünkü belli ki, o sözleriyle dinlere karşı düşüncesini seslendiriyordu. Halk bunu bilmemeliydi. Sene boyu birçok gerçeğin üstü örtüldü. ![]() Babasını kaybedip, dayısının yanına sığınan küçük Mustafa için, yüreğim yandı. Dolmabahçe'deki odasından, bir 29 Ekim'de, Harp Okulu talebelerinin söylediği "Dağ başını duman almış" marşını dinleyen yorgun ve hasta Atatürk için ağladım. Sonu belli olan bir dokümanterdi seyrettiğimiz; buna rağmen, 10 Kasım'da ölümünü gösteren sahnede sanki daha dün bir yakınımı kaybetmişim gibi gözyaşlarımı tutamadım. ![]() Belki ona "Deccal" diyen birkaç fanatik çıkmıştı. (Sonra onların çoğu da pişman oldu ya!) 1968'de, bir Kur'an kursunda okunduğu söylenilen ve "Ben Muhammed ümmetindenim..." diye başlayan bir yemin, sık sık tozlu raflardan indirilip bütün dindarlar şaibe altında bırakılmadı mı? Can Dündar şahane bir eser ortaya çıkarmış; nitekim, 300 kişilik salonu dolduran seyirci, adeta huşu içinde, nefes almadan ve çıt çıkarmadan filmi izledi. Ama hâlâ kimileri Atatürk'ün aşağılandığından söz edebiliyor. Pes doğrusu! Ben buna ya "kıskançlık" derim, ya da "Atatürk istismarcılığı". Kusura bakmasınlar ama, "Atatürk sevgisi" adını veremeyeceğim. 3 Kasım 2008 Pazartesi
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|