|
|
|
|
#1 |
|
Yalancılık Hürriyettir!!!
Değerli ziyaretçiler, Basının Amiral gemisi su almaya devam ederken, Başbakanlık akredite kartlarının yenilenmeme sebebi acaba aşağıdaki kasıtlı yalan haberlerin toplamı olabilir mi? ![]() *** 13 Mart 2005 tarihli Hürriyet’i satın alanlar, Demre Belediye Başkanı Süleyman Topçu’nun AK Parti’de krize yol açtığını okudular. Habere göre; Başkan Topçu, Ruslar tarafından hediye edilen Noel Baba heykelini kaldırtarak yerine plastik heykel diktirmiş, bu duruma tepki gösteren AK Parti Genel Merkezi başkana çok kızmış, durumunu MKYK’da ele almayı kararlaştırmış! ![]() Oysa Başkan Topçu, AK Partili değil DYP’liydi. *** 17 Aralık 2006 tarihli Hürriyet’e bakanlar, ‘Tesettür Faciası’ manşetini gözlerine inanamayarak okudular. Habere göre; Çoban A.G, testislerinde şiddetli ağrı ve şişlik şikayetiyle Konya Numune Hastanesi’ne gitti. Acilen Ültrasona gönderildi. Tesettürlü Radyoloji uzmanı geri çevirdi! Ertesi gün yine ultrason çektirmeye gönderildi. Görevli olan ikinci tesettürlü kadın doktor da geri çevirdi! ![]() Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 30 Ocak 2007 tarihli köşesinde bu haberin ‘yalan’ olduğunu açıkça itiraf etmek zorunda kaldı. *** 2007 yılı Nisan ayında AK Parti’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunun istişare edildiği dönemde Hürriyet’te yayınlanan bir haberde; MKYK Üyesi Egemen Bağış’ın Başbakan Erdoğan’ı aday olmaması konusunda uyardığı belirtiliyordu. ![]() Bağış, o toplantıda yoktu, ABD’deydi. *** Bu haberden kısa süre sonra 6 Haziran 2007 tarihli Hürriyet’te 1 Mart Tezkeresi’ne karşı çıkan Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’in liste dışında bırakıldığı haber veriliyordu. ![]() O tarihte liste açıklanmış ve Ergezen, Bitlis’te 1. sıradaydı *** 4 Ağustos 2008 tarihli Hürriyet’te bir ilginç haber daha vardı. Başbakan Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Gönül, Yüksek Askeri Şura’da ihraç kararlarına ‘şerh’ koymuştu! ![]() Aynı gün şura kararları açıklandı. YAŞ’tan çıkan tek bir ihraç kararı yoktu. Haliyle ‘şerh’ de söz konusu değildi *** 1 Ekim 2007 tarihli Akşam Gazetesi’nde 28 Şubat sürecinde Sultanbeyli Belediyesi Mezarlıklar Müdürü olan ve o dönemde açıklamalarıyla tartışmalara neden olan İmdat Kaya’nın, müridi (!) Emre Kahyaoğlu aracılığıyla Başbakan Erdoğan’dan yurda dönebilmek için izin istediği haberi vardı! ![]() Halbuki İmdat Kaya, 3.5 yıldır Artvin’de yaşıyordu *** Başbakan Erdoğan’ın Ürdün’e Kral Abdullah ile Kraliçe Reina’yı barıştırmak için gittiğine dair ‘yalan’ haberleri ise saymıyorum. ![]() Herhalde basın özgürlüğü, ‘yalan rüzgarı’ değildir. *** Bir de ‘üslup’ meselesi var Geçen Ramazan’da tanık oldum, Radikal Gazetesi’nin bir genç muhabiri, Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’ya soruyor: ‘Almanya’da Deniz Feneri davası sonuçlandı. Epeyi malı götürmüşler, nasıl değerlendiriyorsunuz?’ ![]() Allah aşkına, gazetecilikte böyle bir soru üslubu var mı? 24 yıllık gazetecilik hayatımda böyle bir tekniği hiç kimse bize öğretmedi. ‘Yeni dönem böyle’ diyorsanız, o zaman Genelkurmay brifinglerinde ‘Özür dileyerek’ başlanıp yöneltilen soruları, birilerinin bize izah etmesi gerekir. Bu brifinglerde açıklama sahiplerini, ‘Efendim açıklamalarınız yanlış anlaşılabilir’ diyerek basın müşaviri gibi uyaran gazeteci arkadaşlarımızı da dikkatlerinize sunmak isterim. Evet... Akreditasyonlara tümüyle karşı çıkalım, isyan edelim, öfkemizi haykıralım. Ancak; Medya kuruluşları da kendine çeki düzen vermeli, meslek kuralları karargahlara göre esneklik taşımamalı, haksızlıklar, muhataplarının ideolojik kimliklerine veya çalıştıkları kurumlara göre ele alınmamalıdır. Var mısınız?... Alıntı: Star Gazetesi/Şamil TAYYAR *** Amasya Kız Meslek Lisesi'nde okulun pansiyonunda kalan 4 öğrenci dini baskı gördüklerini için bu okuldan ayrıldılar.Doğrusu: H.D., G.D., Ş.Ç. ve Ş.D. isimli öğrencilerin 3'ü hiç pansiyonda kalmamış. Diğeri ise 1 hafta pansiyonda kaldıktan sonra köyüne yakın diye başka bir liseye kaydını yaptırmış. ![]() Dini baskı gördükleri iddia edilen. H.D., G.D., Ş.Ç bir yakınlarının yanında kalmışlar ve bu yakınlarının iş sebebiyle Turhal'a taşınması sebebiyle okuldan nakillerini almışlar. Ayrıca haberin aksine hiçbir öğrenci yakınının resmi bir makama şikâyeti olmamış. *** Isparta'da bir öğretmene, öğrencilerine “Atatürk resimli tişört” giydirdi diye soruşturma açıldı.![]() Doğrusu: Soruşturma; öğretmenin, öğrencileri yönetmeliğe aykırı şekilde okul idaresinden izinsiz olarak başka bir şehirde yapılan Cumhuriyet mitingine götürdüğü için açılmış. *** Abdullah Gül'ün kızının düğününün yapıldığı kongre salonu için “3 bin davetliyi Allah korudu” manşeti yapıldı. Haberde, “düğünün” yapıldığı Kongre ve Gösteri Merkezi'nin taşıyıcı sistemlerinin her an çökebileceği ve Gül'ün binlerce kişinin hayatını tehlikeye attığı da öne sürüldü…![]() Doğrusu: Yetkililer salonun sağlam olduğunu ve uzun yıllar herhangi bir tehlike söz konusu olmadığını belirttiler. Ayrıca 27 Mayıs 2005 tarihinde aynı salonda düzenlenen geceye Doğan Holding'in 4500 çalışanı ve yakınlarının katıldığı ve “Ney Flames of Passion”ı izledikleri ortaya çıktı. *** AK Partili Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu 29 Ekim kutlamalarına, eşsiz davet edildiği halde, başörtülü eşiyle gelerek kriz çıkardı.![]() Doğrusu: Hürriyet'in kriz umudu, milletvekilinin eşli davetiyesini basına faks etmesiyle boşa çıktı. *** Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü'nde verdiği, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini de davet ettiği resepsiyona, cumhuriyet mitinglerini düzenleyen derneklerin yöneticilerini davet etmedi.![]() Doğrusu: İddialar Kanal D'nin canlı yayınında yalanlandı ve Başdanışman Sever, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Şener Eruygur'a 5 Eylül günü için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'a ise 7 Eylül günü için davetiye gönderildiğini söyledi. Kanal Türk Ankara Temsilcisi Hulki Cevizoğlu'na da davetiye gönderildiği ortaya çıktı. *** İftar vaktinde Başbakanlık korumaları yerinde yok. Manşet: "İftar Vaktinde Allah'a Emanet" Doğrusu: Olay, başbakanlık güvenlik kameraları görüntüleriyle saniye saniye yalanladı. *** "Olmaz" denilen imamı müdür yaptılar, başlığıyla “Zonguldak'ta 10 yıldır imamlık yapan 34 yaşındaki Selahattin Çolak, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün olumsuz görüş bildirmesine rağmen, aynı bakanlık tarafından Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandı.”Gazetenizin 02.09.2006 tarihli nüshasının 16. sayfasında "OLMAZ DENİLEN İMAMI MÜDÜR YAPTILAR" başlığı altında verilen haber GERÇEK DIŞIDIR. İlgili haberde kentte 10 yıldır cami imamı olduğu belirtilen Selahattin ÇOLAK, imam olarak değil, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yapmaktadır. Selahattin ÇOLAK Zonguldak İli Sağlık Müdürlüğünde (İdari ve Mali İşler Şube Müdürlüğünde) memur olarak görev yapmakta iken; başarılı çalışmaları ve derece yükselmeleri nedeni ile 07.04.2005 tarihinde Valilik oluru ile Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğüne İdari Sağlık Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilmiştir. Sonradan bu görevlendirme Bakanlık görevlendirilmesine çevrilmiştir. 26.05.2006 tarihinde ise ’13.03.2003 tarih ve 25047 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik’ gereği hukuka ve usulüne uygun olarak bulunduğu göreve Sağlık Bakanlığı tarafından ASALETEN ataması yapılmıştır. Sonuç olarak Selahattin Çolak hakkında 02.09.2006 tarihli gazetemizde yayımlanan; kentte 10 yıldır camide imamlık yapan Selahattin ÇOLAK, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün olumsuz görüş bildirmesine rağmen aynı bakanlıkça Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandığına dair haber gerçek dışıdır.Bu haber nedeni ile Selahattin ÇOLAK’ın gerek özel gerekse de mesleki çevresindeki kişiliği hakkında olumsuz izlenimler meydana gelmesine sebep olduğundan gerçeklerin kamuoyuna tekziben duyurulması gerekli görülmüştür. Selahattin ÇOLAK ![]() Doğrusu: Selahattin Çolak'ın, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü emrinde memur kadrosunda 31.08.1993 tarihinden beri görev yaptığı ve imamlık yapmadığı. Haber tekzip edildi ve gerçek ortaya çıktı. *** Manşet: “Ağustos Böceği ile Karınca”. Melih Gökçek, Ankara'yı susuz bıraktı. DSP'li Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen ise çok çalıştı Eskişehir'e baraj yaptı.![]() Doğrusu: Büyükerşen, baraj değil gölet yapmış. Ayrıca gölet, kano yarışları için yapılmış ve Eskişehir'e su falan verdiği yok. Su verse bile Eskişehir'in yalnızca 29 günlük su ihtiyacını karşılıyor.(Belediyenin kendi beyanı) *** "Töreden kaçtı" ve "Üvey oğlu tecavüz etti" "Sus öldürürüz! dediler" başlıklı bir manşet haber.![]() Hürriyet Gazetesi’nde 26 Haziran 2006 tarihinde yayınlanan ´Töreden kaçtı´ ve ´Üvey oğlu tecavüz etti´ ´Sus öldürürüz dediler´ başlıklı haberde Fadime Sarıtaş tarafından yapılan açıklamalar tümüyle gerçekdışı ve müvekkilimin aile şerefini zedeleyici niteliktedir. Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş’a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır. Kamuoyunun ve gazete okurlarının bilgisine saygıyla arz olunur. 14.8.2006 Mehmet Çiçek Vekili Av. Hüseyin AYGÜN Doğrusu: Hürriyet'te yayınlanan tekzip: ”Haberde anlatılan olayların hiçbiri gerçekleşmemiş, Fadime Sarıtaş'a yönelik maddi, psikolojik veya cinsel bir baskı uygulanmamıştır.” *** "Üfürükçü hocanın sözüne kandı, katliam yaptı" Haberde Akın K.'nın üfürükçü hoca ile görüşmek için Muğla'ya gittiği ve üfürükçü hocanın talimatı ile dayısını öldürdüğü iddia ediliyor.![]() Doğrusu: Cinayetin zanlısı olan ve intihar ettiği için yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Akın K.'nın haberlerin aksine Muğla'ya yalnızca hastaneye gittiği tanıklarca ifade edildi. *** Fatih Çekirge sürmanşetten 'Arka kapıdan gelen ziyaretçi' başlıklı haberde başörtülü olan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünisa Gül'ün GATA'ya 'arka kapıdan' ve 'özel izinle' eşini ziyaret edebildiği iddia edildi.![]() Doğrusu: Dışişleri Basın Sözcüsü Namık Tan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün hastaneye 'arka kapıdan' alındığı yönündeki haberin doğru olmadığını ve Gül'e yattıkları andan taburcu edilmelerine kadar geçen tedavi süresi boyunca Hayrunnisa Hanım'ın refakat ettiğini ve hastaneye 'arka kapıdan' alınmalarının söz konusu olmadığını açıkladı. Derleme : Haber'in Doğru Adresi, Haber, Yerel Haber, Siyaset Haberleri, Sondakika Haberleri, Gazeteler, Haberler [ Hazırlayan : Günsel GÜNHAN ] Not: Arkadaşlar bu haberlerin hemen hepsi bu bölümde bulunuyor ama biz yine toplu şekilde duyurmak istedik. Bu belgelendirmeyi Forum'a ulaştıran "ahmetermiş" e teşekkürler.
Konu Üç mevsim tarafından (12-22-2008 Saat 16:02 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
![]() Vatan Gazetesi'nin dün yayınladığı “Adnan Oktar'a ikinci dava da grubuna kattığı çocukların ailelerinden geldi” başlıklı habere Bilim Araştırma Vakfı'ndan yalanlama geldi. Doğan Grubu'nun gazetesi olan Vatan'ın dün yayınladığı ‘Adnan Oktar'a ikinci dava da grubuna kattığı çocukların ailelerinden geldi' haberine Bilim Araştırma Vakfı sert tepki gösterdi. ‘Vatan Gazetesi'nin kuyruk acısı' başlıklı yazılı açıklamada haberin baştan sona uydurma olduğu belirtildi. Açıklamada: “Haberin içeriğinde belirtildiği şekilde İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, Sayın Adnan Oktar ve Bilim Araştırma Vakfı aleyhinde açılmış yeni bir dava mevcut değildir. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin Sayın Adnan Oktar ve Bilim Araştırma Vakfı hakkında 10 yıldır devam eden davada verdiği 3 yıllık hapis cezası hükmü ise Yargıtay tarafından bozulmuştur. Yargıtay, 2 Ağır Ceza Mahkemesinin kararını bir çok yönden hatalı bulduğu için kaldırmıştır. Ve yeniden yargılama kararı vermiştir” denildi. BAV'DAN BÜYÜK İDDİA “Vatan gazetesinin bu haberinin asıl sebebini Adnan Oktar'ın ve BAV'ın son zamanlarda materyalizm ve Darwinizme vurduğu darbelerdir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İddia edilen Ergenekon örgütünün fikri temelinin tamamen ortadan kalkmasına vesile olarak ezilmesinde çok büyük emeği geçen BAV'a karşı, iddia edilen Ergenekon örgütüne karşı ılık bir üslup kullanan Vatan gazetesinin neden böyle bir öfke duyduğunu anlamak zor değildir. Fakat basına halihazırda söylemediğimiz ve bu sebeple basının henüz haberinin olmadığı asıl ve büyük, önemli bir sebep var. Bu haberin yapılmasının gerçek nedeni Nuran Yelkenci, Tülin Uyar Muslu, Cihan Muslu'nun, şantaj çetesi kurmak, şantaj çetesi yönetmek, yalan yere gizli tanıklık yapmak, iddiası ile polis tarafından yapılan ani baskınla göz altına alınmalarıdır.Vatan gazetesinin kuyruk acısının ve paniğinin sebebi budur. Kamuoyuna duyurulur.” Habervaktim |
|
|
|
|
#3 |
|
Sanatçıların görüşlerini bile almamışlar ![]() Habertürk gazetesinin, referandumla ilgili hazırladığı yazı dizisinde 'hayır' oyu vereceğini açıkladığı ünlü sanatçıların görüşünü almadığı iddiası tartışmalara yol açtı. Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, Habertürk televizyonunda katıldığı bir programda bu isimlerin görüşlerinin alınmadığını, buna rağmen sanki alınmış gibi haber yapıldığını söyledi. Ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil ve sanatçı Mustafa Sandal da bu konuda ilgili gazeteden aranmadıklarını doğruladı. "Referandumda vereceğim oyun rengini saklamak benim en demokratik hakkım." diyen Erbil, "Bu konuyla ilgili Habertürk gazetesinden hiçbir muhabir kayıtlı röportaj yapmamıştır." dedi. Demokrat görüşlü bir sanatçı olduğunun altını çizen Erbil, darbelere karşı olduğunu söyledi. Ünlü pop sanatçısı Mustafa Sandal ise prensip gereği siyasetle ilgili hiçbir konuda açıklama yapmadığını belirterek, Habertürk tarafından aranmadığını belirtti. Habertürk gazetesi 3 gündür referandumda 'evet' ve 'hayır' diyeceğini açıklayan kanaat önderlerinin görüşlerini içeren bir yazı dizisi yayımlıyor. Haber kapsamında aralarında Kadir İnanır, Mehmet Ali Erbil, Adnan Şenses, Behzat Uygur, Mustafa Sandal gibi ünlü isimlerin yer aldığı sanatçılara da referandumla ilgili düşünceleri sorulmuştu. Yazı dizisinde Erbil, "Benim fikrim zaten belli, hayır.", Mustafa Sandal, "Hayır diyeceğim.", Adnan Şenses, "BenAtatürkçocuğuyum, tabii ki hayır diyeceğim.", Behzat Uygur ise, "Allah 'hayır'lısını versin." açıklamaları yer almıştı. Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, Habertürk televizyon kanalında yayınlanan 'Türkiye'nin Nabzı' konulu programda önemli bir iddiayı gündeme taşıdı. Çelik, Adnan Şenses, Mustafa Sandal, Mehmet Ali Erbil ve Behzat Uygur'u bizzat aradığını, kendilerine görüşlerinin alınıp alınmadığını sorduğunu, ismi geçen sanatçıların Habertürk Gazetesi'nden hiçbir muhabirin kendilerini aramadığı cevabını verdiğini söyledi. Çelik, "Mustafa Sandal çok da sevdiğim bir kardeşimizdir. 'Sayın bakanım kesinlikle böyle bir şey sorulmadı bana, zaten Amerika'daydım' dedi. Erbil de 'Ben böyle evet hayır cephesinde yer almam asla.' dedi. Behzat Uygur da aynısını söyledi. Adnan Şenses'i aradım, O da böyle söyledi." ifadelerini kullandı. ZAMAN 05.08.2010 |
|
|
|
|
#4 |
![]() Sözcü bu kez baltayı taşa vurdu! Genellikle tüm haberleri operasyonel olan ve yalanlanan Sözcü gazetesine bir yalanlama da Prof.Dr. Hüseyin Hatemi'dden geldi. Hatemi, Haberx'te yayınlanan söyleşisinden başka manaya gelecek şekilde kesitler alan ve çarpıtan Sözcü Gazetesi'ne cevap verdi. İşte Hatemi'nin cevap ve düzeltme yazısı... AÇIKLAMA VE DÜZELTME Sözcü Gazetesi'nin 30.10.2010 tarihli nüshasında Hanefi Avcı'nın tutuklanmasına ilişkin manşetin altında maksatlı olarak benim Fethullah Hoca ve sevenleri için Hanefi Avcı İle aynı görüşleri paylaştığım izlemini uyandıracak bir manşetle ve gazetenin iç sahifelerinde de "Amerika'ya Hizmet Ediyor" başlığı ile tam kelime kullanmak gerekirse yalan yayın yapılmıştır. Bu yayına dayanak yapılan benim konuşmamda konu ile ilgili ilk soru şu şekildedir: Gülen Cemaatinin bu gün hatalı buldunuz yönü nedir? Ben de bu soruya şu cevabı veriyorum: (Gülen Cemaatinin bilinçli hareketinden bahsedilemez anlamında Gülen cemaati hata yapmadı. Daha doğrusu gitgide iyi olma yolunda iken başına bu akıbet geldi. Daha sonra da açıkça her zaman ve birçok yerde açıkladığım görüşü açıklıyorum ve sonuçta Sözcü Gazetesinde de belirtildiği üzere Fethullah Hoca'nın bir suçu olmadığını söylüyorum. Sözcü Gazetesi 5. sahifesinde Fethullah Hoca hakkında hapsedilmesini yargılanmasını gerektiren bir suçu olduğu söylenemez dediğimi de aktarmak zorunda kalmıştır. Yine Sözcü Gazetesinin de başlıkların yalanı bir yana bu başlıkların altında yer alan satırlarından nakledilen sözlerim şu şekildedir: Amerikan Yahudi lobisinin bu cemaatten beklentisi vardır ama bu beklentiler gerçekleşmediği için şimdi Amerikan Yahudi lobisi Fethullah Hoca'yı da tasfiye etmek istemektedir.Şu halde benim Hanefi Avcı'nın kitabını da bu tasfiye planının bir parçası olarak göreceğim tabii iken tam aksine benimle sanki Hanefi Avcı arasında bir görüş birliği varmış gibi manşetler kullanılmıştır. Hanefi Avcı da tasfiye planının bilinçsiz bir unsuru olabilir. Onun hakkında da kesin olarak tasfiye planının bilinçli bir üyesi olduğunu söylemiyorum Ancak Fethullah Hoca için ajan tabirini kullanmama imkan ve ihtimal olmadığı apaçıktır. Ben Fethullah Hocanın Türkiyede bulunduğu sırada kendisi ile görüşmüş, toplantılarına katılmış halen de bu cemaat mensupları ile iyi ilişkiler içinde bulunan biriyim. Görüşlerimiz tamamen aynı olmayabilir, ne var ki Fethullah Hoca hareketinin bilinçli bir emperyalist yardakçılığı hareketi olduğu kanaatine sahip olsa idim esasen bu güne kadar davranış ve beyanlarımla bu kanaatimi açıklar aksine davranış ve beyanlarda bulunmazdım. Fethullah Hocadan ve cemaatinden umduklarını bulamayacaklarını anlayan dış odaklar söylediğim fakat İnternet Gazetesinde bütünü ile yer almayan açıklamalarımda belirtildiği üzere sonuçta üç safhada bu cemaatten beklentilerinin gerçekleşemeyeceğini anladılar önce Fethullah Hoca aleyhine bir ajandan temin edilen kaseti devreye soktular bu kasetin belki de tamamen uydurma olabileceğini söylemiştim. İnternet Gazetesinde yer almayan ve Fethullah Hoca ve sevenleri karşısında beklentilerin tamamen aksi yöne dönmesi ve tasfiye hareketine girişilmesine yol açan olay da Fethullah hocanın Vatikan'a giderek Papa ile görüşmesi idi. Bunun üzerine Fethullah Hocanın Amerika'da enterne edilmesi sağlandı. Esasen Sözcü Gazetesi de sonuçta benim Fethullah Hocadan herhangi bir suç eylemi sadır olmadığını söylediğimi belirtmektedir. Şu halde nasıl olur da Fethullah Hocanın bilinçli olarak Amerika'ya hizmet ettiğini söyleyebilirim? Esasen 1996 yılında buna benzer bir olay başıma gelmişti. Bugünkü Akşam Gazetesi değil o sıralarda aynı adla yayınlanan Akşam Gazetesi Fethullah Hocanın iftarında bulunmadığım halde niçin Erbakan Hocanın iftarına gittiğimi sormuş cevaplarımı da içeriği doğru fakat manşetleri korkunç haberlerle bugün Sözcü Gazetesinin yaptığı gibi yayınlamıştı. Sözcü Gazetesinin bu tutumuna teessüf ediyor ve gerekli düzeltmeyi yapacağını umuyorum. Bilvesile Saygılarımla. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi 30.09.2010 |
|
|
|
|
#5 |
|
DHA'nın Çarpıtma Başlığı! Bazı haber siteleri "bir mahalle baskısı yakaladık" coşkusuyla haberi aynen verdi. Peki olayın aslı böyle miydi? Malatya'da yaşanan adi bir vaka, toplumda körüklenmeye çalışılan kamplaşmaya malzeme oldu. Şehir merkezinden Yeşiltepe Mahallesi istikametine gitmekte olan minibüs canlı hayvan pazarı yakınlarına geldiği sırada birotomobiltarafından önü kesilerek durduruldu Otomobilden inerek av tüfeğiyle minibüse ateş açan kişi veya kişiler, araca binerek olay yerinden uzaklaştı. Olayda minibüste bulunan 4 kişi hafif şekilde yaralandı. Öte yandan araçta yapılan incelemelerde çok sayıda bira şişesine rastlandı. Bu olay, Doğan Haber Ajansı tarafından "minibüs içinde alkol alan 4 kişiye silahlı saldırı" başlığıyla servis edildi ve sanki saldırının sebebi minibüstekilerin alkol almasıymış gibi lanse edildi. Halbuki emniyet kaynaklarının ulaştığı ilk bilgilere göre taraflar arasında olayın öncesine dayanan bir husumet vardı ve saldırı bunun bir sonucuydu. Polis tarafından aranan zanlılar da daha önce emniyette kaydı bulunan sabıkalı kişilerdi. Hal böyleyken haberin, toplumda gerilim oluşturması muhtemel bir başlıkla servis edilmesi dikkat çekti. Şimdi herkes bunun bir muhabir hatası mı yoksa hassas dönemlerde Türkiye'nin görmeye alışkın olduğu bir başka çarpıtma haber örneği mi olduğunu merak ediyor. tevhidhaber http://www.samanyoluhaber.com/h_4665...a-basligi.html |
|
|
|
|
#6 |
|
heh Hüdaverdi yavaş yavaş eski haline dönüyor bakalım hayırlısı
![]() sen askere gittin bu önemli konu öksüz yetim kaldı |
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Hürriyet & DHA Baltayı Yine Taşa Vurdu Şort giydiği için değilmiş ![]() İETT otobüsünde 'şort giydiği' için dayak yememiş, özür dileyen yolcuya bakın ne yapmış? Beşiktaş Bayan Voleybol Takımı'nın altyapı oyuncularından Nurcan İbrahimoğlu'nunİETTotobüsünde 'şort giydiği' için dayak yediği yönündeki haberlerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Basında çıkan haberler üzerine Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne ifade veren otobüs şoförü ve görgü tanığı bir yolcunun açıklamaları, iddiaların tam tersi olduğunu ortaya koydu. Görgü tanığı Sani Uymaz, ifadesinde Nurcan İbrahimoğlu'nun yüksek sesle tartıştığı erkek yolcunun "Ayağınıza bastığım için özür dilerim." demesine rağmen küfür edip, elindeki metale benzeyen cisimle yolcunun başına vurduğunu söyledi. Uymaz ifadesinde erkek yolcunun bayanı darp ettiğine dair bir hareket görmediğini de aktardı. İbrahimoğlu ile tartıştığı erkek yolcunun haberlerde belirtilenin aksine yan yana oturmadığını, ayrı koltuklarda oturduklarını gördüğünü ifade etti. İETT şoförü ise olayı sesler üzerine yolculardan öğrendiğini anlattı. Şoför ifadesinde, darp edildiğini öne süren İbrahimoğlu'nun, otobüsün ilerleme boşluğuna uzattığı ayağına 3 yolcunun takıldığını ve düşme tehlikesi geçirdiğini belirtti. Bu sırada ayağı takılan yolcuların kendisinden özür dilemesine rağmen İbrahimoğlu'nun özür dileyen yolculardan birine elindeki tasma benzeri bir cisimle tokat attığını kaydetti. Bu sırada diğer yolcuların da İbrahimoğlu'na 'Hem darp ediyorsun hem de küfür ediyorsun' diyerek tepki gösterdiğini söyledi. İfadeye göre, İETT şoförünün 'Aracı isterseniz karakola çekeyim, isterseniz polis çağıralım.' demesinin ardından İbrahimoğlu aracı terk etti. Bir gün sonra da polise şikâyetçi olmaya gitti. Nurcan İbrahimoğlu'nun Kâğıthane Devlet Hastanesi'nde yapılan adli muayene raporunda ise herhangi bir darp izine rastlanmadığı öğrenildi. Öte yandan İETT otobüsünde saldırı iddiasının ardından sosyal paylaşım siteleri üzerinden haberleşen bayan voleybolcuların şortlarını giyerek İbrahimoğlu'nun tacize uğradığı ve dayak yediği iddia edilen İETT hattındaki otobüse topluca binecekleri bildirildi.Facebookve Twitter'da da 'o hayvanı bulun' kampanyaları başlatıldı. ZAMAN |
|
|
|
|
#8 |
![]() ODA TV'nin Yalanı Deşifre Oldu Oda TV davası sanıklarının yaptıkları 'virüs getirdi' savunması çökertildi... Ergenekon terör örgütü bağlantılı Oda TV davasının sanıklarının bilgisayarlarında bulunan örgütsel dokümanlarla ilgili yaptıkları 'virüs getirdi' savunması çöktü. İddianamenin en önemli delilleri arasında yer alan 'Ulusal Medya 2010' belgesinin sadece Oda TV'de değil, davanın sanıklarından Müyesser Uğur ve Barış Pehlivan'a ait 3 farklı bilgisayarda, 6 ayrı dosyada bulunduğu tespit edildi.'Ulusal Medya 2010' planı Oda TV iddianamesinin en önemli delilleri arasında yer alıyordu. Söz konusu belgede, Ergenekon terör örgütünün yeni medya stratejileri tek tek belirlenmişti. Belgede Ergenekon davasının 'tertip' olduğunun işlenmesi ve soruşturmalara destek veren medya organlarına 'yandaş medya' damgasının vurulması, terör örgütü PKK'ya yönelik haberlerde yönlendirme yapılması isteniyordu. Belgede örgütün görsel ve yazılı kanadı tek tek belirlenmişti. Söz konusu belge ortaya çıktığında sanık ve sanık avukatları tarafından önce yalanlandı. Ardından da belgenin 'Truva Atı' olarak adlandırılan bir virüs tarafından Soner Yalçın'ın Oda TV'deki bilgisayarına konulduğu ileri sürüldü. Soner Yalçın'ın avukatı, belgeyi bilgisayara koyan virüsün hemen sonra kendisini imha ettiğini bile anlattı. Ancak söz konusu savunma bilirkişi raporlarıyla yerle bir oldu. Adli Bilişim uzmanları tarafından yapılan incelemede, tartışmalara sebep olan belgenin tek bir bilgisayarda bulunmadığı tespit edildi. Belgenin Oda TV'de yapılan aramada bulunan 'ST3120827AS_4MS1TF89' numaralı hard disk içerisinde hem silinmiş hem de hard diskin 'Unallocated Cluster' bölümünde yer aldığı belirlendi. Bununla birlikte dosya, aynı soruşturmada gözaltına alınan Müyesser Uğur Yıldız'dan ele geçirilen 'Müyesser Yıldız Uğur_2011-03-03 11-46-07' isimli hard diskin normal alanında (Allocated Space) ve System Volume Information kayıtları arasında bulundu. Ayrıca aynı dosyanın bir kısmı da Barış Pehlivan'a ait 'FUJİTSU MHV 2060BH_NW18T6229459' isimli hard diskin 'Unallocated Cluster' bölümünde tespit edildiği gibi aynı hard diskin dosyalama sistemine ait 'MetaData' dosyalarından olan '$Logfile' isimli dosya içerisinde de bulundu. SİLİNME DEĞİL, SON ERİŞİM TARİHİ Adli bilirkişi incelemesinde ayrıca, Soner Yalçın'ın avukatı Feza Yalçın'ın başvurusu üzerine Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Ufuk Çağlayan tarafından hazırlanan rapordaki 'silinme tarihi' olarak bahsedilen tarihin de 'son erişim tarihi' olduğu belirlendi. Raporda, Word dosyasındaki 'MetaData' kayıtlarının sadece ilk oluşturulma ve son kaydedilme bilgisini verdiğine dikkat çekilerek, dosyaya ait her görüntülenme tarih ve saatinin tutmayacağı ifade edildi. Ayrıca, sanık avukatlarının talebiyle hazırlanan teknik raporun, ilgili dijital medyaya ait imaj üzerinden yapılan bir incelemeye dayandığı aktarıldı. İmaj olmadan yapılan işlemler veya varsayımlarla yapılan yorumların adli bilişim incelemesi olamayacağı ifade edildi. Zaman |
|
|
|
|
#9 |
|
Mahkeme Çirkin İftiraya “Dur” Dedi ![]() Tufan Türenç, TRT ile ilgili gerçek olmayan iddialarda bulunmuş, Genel Müdür İbrahim Şahin’i “sözde akrabalarını TRT’ye almakla” suçlamıştı. Gerçek dışı iddialara TRT hem yayın yoluyla cevap vermiş, hem de süreci bağımsız yargıya taşımıştı. Ve mahkeme kararını verdi. Ankara 4. Sulh Mahkemesi yalan yazan yazar Tufan Türenç’i TRT’ye 2 bin lira manevi tazminat ödemekle cezalandırdı. Karara göre, cezayı hem asılsız bilgileri sayfalarına taşıyan Hürriyet Gazetesi, hem de köşe yazarı Türenç birlikte üstlenecek. Genel Müdür İbrahim Şahin kendisine yönelik asılsız suçlamalarda bulunarak TRT’yi yıpratmaya çalışanların girişimlerinin sonuçsuz kaldığına dikkat çekti. Şahin, “Tufan Türenç yazdı “TRT Genel Müdürü yüzlerce akrabasını işe aldı”. E kardeşim sen köşende yazıyorsun, ben de meydan okudum. Bir tane akrabamın yaz adını soyadını ben bu kurumdan ayrılacağım” demişti. Şahin’in Türenç’e cevabı oldukça netti: “İlkeli duruşun neticesidir ki TRT’yi buraya taşıdık” TRTHABER |
|
|
|
|
#10 |
|
Yine Emin Çölaşan, yine yalan... Emin Çölaşan Sözcü Gazetesi'ndeki köşesinde yalan ve iftiralara devam ediyor. Son yazısında edep sınırını aşan ifadeler kullanan Çölaşan buna da Çukurca'da şehit olan Mehmetçiklerimizi alet etti. Çölaşan'ın imza attığı skandal www.medyafaresi.com sitesinin dikkatinden kaçmadı Gazetedeki yazısında Başbakan Erdoğan'ın annesinin vefatı ardından verilen taziye ilanlarıyla 24 Mehmetçiğimizin şehit olmasının ardından verilen ilanları kıyaslayan Emin Çölaşan aradaki farktan dolayı üzüntüsünü yazmış. Sonrasında ise öyle bir iftira dizisine yer vermiş ki, en hafif deyimle "Edep Yahu" demek gerekiyor. Çölaşan "O kadar ki büyük vatansever (!) Fethullah Hazretleri bile beleş dağıtılan kendi gazetesine başsağlığı ilanı vermemişti." Diyerek milyonlarca seveni olan bir gönül insanına hakaret ediyor hem de yalan yazıyor. Çölaşan'ın "kendi gazetesi" dediği Zaman'ın (20.10.2011) Perşembe günü çıkan sayısında Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şehitlerle ilgili taziye mesajı vardı. İddiasının doğru olup olmadığını anlamak için gazetenin 2 günlük sayısına baksa yalanını gözleriyle görebilirdi. İşte o ilan... "Güroymak ve Çukurca'da meydana gelen terör olaylarında şehit düşen ve yaralanan vatan evladının haberleri yüreğimizi dağladı. Yaşanan bunca müessif hadiselere ve istihbarat çalışmalarına rağmen, gereken hassasiyetin ve tedbirin alınmaması sonucu göstere göstere gelen saldırılar, karanlık oyunların bu topraklar üzerinde sahneye konulmasından ibarettir. Üzücü terör saldırısı sonucu ahirete yürüyenlere Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyor, yaralılara geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, bütün bir milletimize taziyelerimizi arz ediyorum. Terörden çok çeken insanımızın bu badireleri de metanetli ve vakur duruşuyla atlatacağını ümid ediyorum. Fethullah Gülen." ![]() Zaman |
|
|
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|