|
![]() |
#1 |
![]() 6- NAMAZDA İKEN HADES VÂKİ OLMASI (=ABDESTİN BOZULMASI)
Bir kimsenin namazda abdesti bozulursa, yeniden abdest a ir ve Önceki kıldığı kısım üzerine, kalan kısmı bina eder. (= ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmı kılar.1 Kenz´de de böyledir. Bina t=namazın kalan kısmım tamamlama) hususunda, erkekle kadın müsavidir. Muhıyt´te de böyledir. Namazda iken, abdesti bozulma adeti olmayan kimse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını yeniden (ve baştan) kılar. Hidâye´de ve Kâfi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Namaz esnasında abdest bozulunca, isti´nâf (=namazı baştan başlayıp, yeniden kılmak) daha efdaldir. îsti´nafın efdal oluşu, bazı alimlere göre, herkes hakkındadır. Bazıları ise: «Kat´iyyetie, yalnız başına namaz kılan kimseler için isti´nâf daha efdaldir.» demişlerdir. Fakat, imâm ve muktedî, eğer yeni bir cemaat bulabilirler ise, isti´naf etmeleri (=baştan başlayıp yeniden kılmaları) daha ef(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daldir. Eğer cemaat bulamazlarsa, önceki cemaatın sevabını ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumuş olmak için bina etmeleri, t=namazın kalan kısmını tamam-lamaları daha efdaldir ve üstündür. Fetvalarda sahih görülen ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vil de budur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. [44] Binanın ( = Namazın Kalan Kısmım Tamamlamanın) Şartları 1- Binanın caiz olması için, lıades´in abdest afmayı gerektir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi; bu halin nadirâttan olmaması, semavî olması; kulun, bu ha-derte ve bu hadesin meydana geliş sebebinde kend´ isteğinin bu-hvnmanıasi şarttır. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Bir kimsenin namaz içinde abdesti, idrarla, gâitle (=bü-yük abdestle), yellenmekle veya burun kanaması ile bozulduğu vakit, eğer bunlar kasden olmuşsa, namazı fesada gitmiştir. Bu na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda bina yapılamaz. (Yanî, abdest, yenilenip, namazın kalan kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı tamamlanamaz.) Eğer bu kimse, abdesti kasden bozmamış olduğu halde, ab-destin bozulma şekli, guslü de gerektiriyorsa, Cşehvetle meninin çıkması gibi), o kimse, yine namazı bina edemez. Abdeslin bozulma şekli, guslü değil de sadece abdesti icab et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirdiği halde, bu bozulma, inşânın kendi iradesi ile olursa, yine, namaz bina edilemez. Buna, İmâm Ebû Yûsuf (R.A. muhalefet etmiştir. Hulâsa´da da böyledir. Bir kimse, kendi kastı olmaksızın, kendisine, ağız dolusu kusuntu galebe çalarsa, o kimse, konuşmadan abdestini tazeler ve namazını bina eder. Kendi isteği ile kusarsa, namazım bina ede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Muhıyt´te de böyledir. Namaz kılan bir kimseye, kendi fiilinin haricinde hades vaki1 os!a, (yani abdesti bozulsa); basma bir fındık değmesi ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya başka birisinin attığı taş veya benzeri . bir şeyin değip başını yarması veyahut da birisinin yarasına dokunup kanatması gibi) — Jmâm-ı A´zam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazını bina etmesi caiz olmaz. Tahâvî Şerhinde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bir kimse namaz kılarken, damdan tuğla veya tahta düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se ve bu kimsenin başı yarılsa; eğer bunların düşmesi damdan birisinin geçmesi sebebi ile olursa, o kimse abdest alıp namazına devam eder. (Yâni, bina eder.) İmâm Ebû Yûsuf (R.A.), bu gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşe muhaliftir. Fakat, bu şeyler, bir kimsenin geçmesi sebebi ile düşmemişse, âlimlerimizden bir kısmı: «Bu kimse, yine namazını hi´âfsız olarak bina eder.» demişler; bir kısmı ise: «Muhay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yerdir, dilerse bina eder; dilerse baştan kılar.» demişlerdir. Sahih olan .da budur. Bir kimse, bir ağacın altında bulunmuş olduğunda, ağaç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan bir meyve düşerek, bu şahısta bir yara açsa, hüküm yine böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. ´. Namaz kılan kimsenin ayağına veya secde ederken alnı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na diken batsa ve bunda, kendisinin bir kastı olmadığı halde-, di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken batan yerden kanç çıksa, bu durumda, namazını bina eylemez. Bİr kimseyi, eşek ansı soksa ve bundan dolayı o kimseden kan çıksa, hüküm yine böyledir. (Bir kimse, hapşırmiş olsa da bu sebeple abdesti bozu!sa veya öksürse de, öksürüğün şiddeti ile kendisinden yel çıkmış olsa, bu durumda yine namazını bina etmez.» denilmiştir. Sahih olan da budur. Zahîriyye´de de böyledir. Bir kadının taharet bezi, onu yerinden oynatması sebebi ile düşmüş ve kendi isteği olmadan bu bez ıslanmış olsa, âlimleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mizin hepsinin kavillerine göre, bu kadm namazım bina eâer. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu kadın bezi yerinden oynatması sebebiyle, namazım bina eder. Diğer imamlara göre, bu durumda namaz bina edilmez. Tebyîn´de de böyledir. Eğer, bir kimsenin çıbanından kan akarsa, o kimse, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dest alır, kanı yıkar ve namazını bina eder. Bir kimse, kanı akana kadar çıbanını sıkmış olsa veya .diz kapağında çıban olsa da, secde ederken dizlerine çöktüğü için, bu çıban parçalanıp açılsa; bu hâl, kasden abdest bozma yerinde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için, o kimse, kıldığı namazının üzerine, kalan rek´atleri bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na edemez. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimse namaz kılarken bayıldığı veya cinnet getirdiği, delirdiği veyahut da kahkaha ile güldüğü ve yine namaz içinde bu hallerden kurtulduğu zaman, abdest alır ve namazına kaidığj yerden devam eder. Kczâ, namazda uyuyup, ihtilâm olan kimsenin; namazım guslettikten sonrabina etmemesi müstahsen görülmüştür. Bir kimse, namaz içinde kadının fercine baktığı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit, inzal vaki olursa gusledip namazım bina edemez. Veya, namaz kılan bir kimsenin elbisesine dirhem miktarın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan fazla sidik saçılsa, o kimse hemen dönüp onu yıkar. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, zâhirü´r-rivaye´ye göre, namaz bina olunamaz. Tahâvî Şer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hi´nde de böyledir. 2- Binanın caiz olmasının şartlarından biri der namaz da abdesti bozulan kimsenin, hemen dönüp hiç beklemeden abdest almaya g´.tmesidir. Hatta, namaz kılan bir kimse, abdestsiz bir rükün eda etse v>j-ya olduğu yerde, bir rükün eda. edecek miktarda beklese, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulur. Namaz içinde abdesti bozulan kimse, abdest a!maya giderken Kur´ân okumuş olsa, namazı bozulur; fakat abdest aldıktan sonar, geri dönerken Kur´ân okusa, namazı bozulmaz. Bunun aksini söy-liyenler de vardır. Yanî bunlar: «Abdest almaya giderken Kur´ân okusa, namazı bozulmaz da, gelirken okursa bozulur.» demişler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Sahih olan ise, herîki durumda da, bu kimsenin namazının bozulacağıdır. Abdest almaya giderken, teşbih ve tehlîî etmek (^sübhâna1-lah ve Iâüâhe illALLAH demek) esahh olan kavle göre, binaya manî değildir. Tebyîn´de de böyledir. Bir imâmın, rükû´ esnasında abdesti bozulmuş olsa ve bu durumda, başını kaldırıp «semi´ALLAHü limen hamiden» dese; veya secdede abdesti bozulunca, başını kaldırırken «ALLAHü Ekber» ´dese; eğer, namaz kılan kimse, bunları söylemekle., rüknün edası(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kasdediyorsa, onun namazı tamamen bozulur. Bunları söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mekle, rüknün edasını kasdetmemesl halinde ise, bu hususta, Ebıı Hanîfe CR.A.) ´den iki rivayet vardır. Kâfî´de de böyledir. İmâmın, secdede abdesti bozulur ve «ALLAHü Ekber» di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yerek, başım secdeden kaldmrsa, namazı bozulur. Fakat, tekbir getirmeden doğrulursa, namazı tamamen bozulmaz; kendi yerine birisini imâm olarak geçirir. Vecîzü´l-Kerderî´de de böyledir. Bir kimse, namazda uyuşa ve uyurken abdesti bozulsa ve o kimse abdesti bozulur bozulmaz uyansa ve uyanınca hemen abdest alsa namazını bina eder. Uyanınca, bir müddet bekleyip, hemen abdest almaya gitmeyen kimsenin namazı, tamamen bozulur. Mi´râcü´d-Dirâye´de de böy-ledeir. 3- Binanın caiz olmasının şartlarından biri de, abdesi bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulunca, namaza mani bir harekette bulunmamaktır. Çünkü, namaz kılan kimsenin, şayet abdesti bozulmamış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)saydı, namaza mani olan bu işlerin hiç birini yapamazdı. Veya, namazda abdesti bozulan kimsenin yapacağı iş, yapıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması zarurî olan işlerden olmalıdır. Namaz içinde abdesti bozulan bir kimse, konuştuğu veya ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti kasden bozduğu veya kahkaha Üe güldüğü veya yiyip içtiği veyahut da bunlara benzer şeyler yaptığı zaman, o kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olmaz. Keza, namaz içinde aklî muvâzenesini kaybeden veya üzerine baygınlık gelen veya cünüp olan bir kimsenin, bu durumlarda, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olmaz. Keza, namaz içinde bir kadının fercine bakmasından dolayı menisi gelen kimsenin de, namazını bina etmesi caiz olmaz. Tehâ-vî Şerhi´nde de böyledir. Namaz içinde abdesti bozulan kimse, muhtaç olduğu su(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yu isteyerek veya kuyudan su çekerek abdest alır ve namazını bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eder, İstincâ ederken avret mahalli açılan bir kimsenin, namazını bina etmesi batıl olur. Fakat bu kimse, istincâsım, elbisesinin al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tından gizlice yaparsa, namazını bina edebilir, Bedâi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Namaz kılan kimsenin abdesti bozulduğu zaman, hemen abdest almaya gider. Bu esnada, abdest alan kimse, avret mahalli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni açar veya avret yeri o kimsenin kasdı olmadan açılırsa, bu durum hakkında Ebû Ali en-Nesefi: «Bu kimse, eğer örtünme. imkanı bulamamışsa, namazı tamamen bozulmaz.» demiştir. Ni-hâye´de de böyledir. Bacaklarım abdest için açan kadının namazı, batıl oku-. Sahili olan da budur. Namaz içinde abdesti bozulan kimse, abdest aldığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, abdest azalarını üçer defa yıkayarak, başını kaplama meshe-derek, nıazmaza, istüışak ve diğer sünnetlerini yerli yerinde yaparak abdestini alır. Sahih olanda budur. Fakat bu kimse, abdest azalarını dörder defa yıkarsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı yeni baştan kılar. Tatarhâniyye´de de böyledir. Namazda iken abdesti bozulan bir kimseye, su, uzakta ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya su kuyusu, yakında bulunursa, bu kimse muhayyerdir; zahmeti en az olanını seçer; dilerse suya gider, dilerse kuyudan su çeke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek abdestîni tazeler. Kuyudan su çektiği zaman, namazını bina etmez; yeniden kılar. Sahih olan budur. Muzmarât´ta da boyîeçlir. Muhtar olan da budur. Namaz kılarken abdesti bozulan bir kimse, evinde su var iken onunla abdest almayıp, abdest almak için havuza gider ve bu durumda, evi de havuzdan yakın olursa; eğer, aralarındaki mesa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fe iki saf miktarı ise, namaz —tamamen bozulmuş olmaz. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, havuz ile ev arasındaki uzaklık farkı, iki safdan- fazla ise, bu kimsenin namazı tamamen bozulur; onun üzerine, namazın kalan kısmım bina edemez. Bu kimsenin evinde su olsa da, abdestini havuzdan almak bu kimsenin âdeti olsa, veya bu kimse, evde su olduğunu unutarak havuza gitse ve orada abdestini alsa, namazını bina eder. Hulâsa´-da da böyledir. Namazda abdesti bozulan kimse, havuzun başında yer ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu halde oradan, daha ileriye geçtiğinde eğer bu geçiş, yerin dar olması gibi bir sebepten dolayı olmuşsa, namazını bina eder; aksi takdirde bina edemez. Vecîzü´l-Kerden´de de böyledir. Namazda abdesti bozulan kimse, abdestini aldıktan son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra, başına mesh .etmediğini hatırlayarak gidip başını meşhetse, bu durumda, namazım bina etmesi caiz olur. Fakat, Önce hatırîaya-maz da namaza durduktan sonra hatırlarsa, gidip başını mesheder ve namazım yeniden kılar. Hulâsa´da böyledir. Bir kimse, elbisesini unutmuş olsa da, dönse ve eibisesi-ni giyse, namazı yeniden kılar. Tatarhânlyye´de de böyledir. Bir kimsenin, mescitte abdesti bozuüsa ve dışarı çıkıp içinde su olan bir kaptan abdestini alsa ve o kabı da namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı´ yere götürse, eğer kabı bir eliyle götürmüşse, namazını bina eder. Muhıyt*te de böyledir. Namazda iken abdesti bozulan kimse, abdest almak için evine gelse de, kapıyı kilitli bulsa, onu açıp abdestini alır. Çıkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ca da,´hırsız korkusundan dolayı kapıyı kitlerse, namazım bina et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz olur; böyle bir korku yoksa, bina etmesi caiz olmaz. Tstarhâniyye´de de böyledir. Namazda abdesti bozulan kimse, abdest alacağı kabı dol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)durur ve onu tek eliyle taşırsa,, namazını bina eyler. îki e´iyle ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şırsa, bina etmesi caiz olmaz. Cevheretü´n-Neyyitre´de de böyledir. Namaz kılan kimseye, namazın cevazına mani bir pislik isabet ederse, onu yıkar. Şayet o pislik, hariçten isabet etmişse, o kimse namazı bina eylemez. Buna İmânı Ebû Yûsuf (R.A.) mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)haliftir. Pislik -eğer kendisinden isabet etmişse, o kimse namazım bina eder. Tebyîn´de de böyledir. Elbisesine pislik bulaşan, kimse, o saat onu çıkarıp başka bir elbiseyi giyme imkânına sahipse, o kimsenin öyle yapıp, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina etmesi caiz olur. Eğer, o saat çıkarıp, başka elbiseyi giyme imkânı olmaz ve o pis elbise ile bir rükün eda ederse, bil-iemâ namazı bozulur. Eğer, namazdan bir cüz eda etmeden, öylece bir müddet beklemiş olsa bile namazı bozulmaz. O saat çıkarma mümkün olduğu ve başka bir elbisesi de bulunduğu halde çıkarmamış ve bu durumda, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazdan da bir cüz kılmamışsa, bu hal hakkında, arkada şiarımızın ihtilâfı vardır. Ebû Hanîfe (R.A.) ile Ebû Yûsuf (R.AJ: «Bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulur.» demişlerdir. Muhiyt´te de böyledir. Bir kimsenin namazda abdesti bozulmuş olsa, hemen dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ner abdest alır. Bu abdestini kasden bozarsa, bu kimsenin, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bina etmesi caiz olmaz. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir. 4- Binanın caüz olmasının şartlarından biri de, iük abdesti-. nin bozulması üzerine alacağı ikinci abdestinin bozulmasını gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiren bir halin bulunmamasıdır. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Mestlerinin üzerine meshetmiş olan bir kimsenin, namaz içinde abdesti bozulsa da, abdest almak için gitse ve abdest a[ır-ken mesh müddeti bitse, namazını yeniden kılar. Sahih olan da budur. Teyemmümle namaz kılmakta olan bir kimsenin, abdesti na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz içinde bozulsa, abdest almaya gidince de su bulsa, bu kimse de namazını bina edemez. Özürlü kadın da böyledir; yani, özürlü kadın namaz kılarken abdesti bozulsa da, abdest almaya gidince özrü bitse, bu kadın da namazını bina eyîiyemez. SeraJısî´nin Mu-hıyt´inde de böyledir. Sargısının üzerine meshetmiş ol anın, yarası iyileşir veya yarası kanayanın, namazının vakti çıkarsa, bunlar da namazlarını yukarıdaki gibi bina edemezler. Tatarhâniyye´de de böyledir. Binnm caiz olmasının şartlarından biri de, imâma iktida etmiş olan kimse, namazda abdesti bozulduğu vakit, abdestini ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niler ve imâm namazını bitirmeden ve arallannda iktidaya mani bir hâl olsa bile imâma dönmesidir. Eğer, imâm namazı bitirmişse,, bu kimse, kendi başına nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını bina eder; imâma dönmez. Bu durumda imâma dönerse, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının bozulup bozulmayacağı hususunda ihtilâf vardır. Eğer, imâm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la aralarında bir mani yoksa, dönmeksizin olduğu yerden imâma uyar. Bahrû´r - Râık´ta da böyledir. Namazı yalnız başına kılan kimse, abdest aldıktan sonra, namazı tamamlama hususunda, evi ile namaz kıldığı yer arasında muhayyerdir; fakat, namaz kıldığı yere dönmesi efdâldir. Kâfî´de de böyledir. îmâm da, yalnız kılan gibidir. Yerine geçirdiği imâm, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bitirmemişse, dönüp ona uyar; bitirmişse, kendi başına na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bina eder. Vikaye Şerhi´nde de böyledir. 5- Binanın caiz olmasının şartlarından biri de, abdesti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulan kimse, sahibi tertfb ise, abdesti bozulduktan sonra, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde bulunan kaza namazını hatırlamamasıdır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. 6 - Binanın ceÜz olmasının şartlarından biri de, namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmakta olan imâmın abdesti bozulursa, kendi yerine (imamlığa) ehil olmayan bîrini geçirmemesidir. Bu imâm, şayet yerine bir kadını veya bir çocuğu geçirmiş o-lursa, namazını yeni baştan kılar. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eyliyemez. [45]
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() İstihlâf
İstihlâf : Namaz içinde, her hangi bir sebepten dolayı, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın kendi yerine, başka birini geçirmesi demektir. Namazın binasının eaiz olduğu her yerde imâmın da ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine bir başkasını geçirmesi caizdir. Namazın binasının sahih olmadığı yerlerde ise, istihlâf yoktur. Başlangıçta, imâm olmaya elverişli olan her şahsın, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın abdesti bozulunca, onun yerine geçip imâm olması da elve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rişlidir. Başlangıçta, imameteelverişli olmayan kimsenin, imâmın ha-desi halinde, onun yerine geçmesi de doğru olmaz. Muhryt´te de. böyledir. İstühlâfın Şekli: Namazda abdesti bozulan imâm, burnunun kanadığı zannını vermek için, elini burnunun üzerine koyarak ve eğilerek geriyo çekilir; arkasındaki saftan birini, öne geçirir. Ve bu işi, konuşa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak değil de, işaretle yapar. Sahrada, safları geçmeden; camide ise, daha dışarı çıkmadan, imâmın, yerine bir başkasını geçirme hak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kı vardır. Tebyîn´de de böyleedir. imâmın abdesti bozulduğu zaman, yerine, safları birbi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine muttasıl olduğu halde, mescidin dışından birini geçirmesi sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olmaz. Ebû Hanîfe (R.A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.)un görüşlerine göre, bu durumda, cemaatin namazı bozulur, imâmın namazının, bozulup bozulmayacağı hususunda ise, iki rivayet vardır. Esahh olan, onun da namazının bozulacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhan´da da böyledir. îmâm için evla olan, mesbûku yerine geçirmemesidir. Şayet imâm, mesbûku yerine geçirmek isterse, münasip olan, onun kabul etmemesidir. Kabul etmiş olursa, bu da caizdir. Za-hîriyye´de de böyledir. İmâm, mesbûku öne geçirirse, mesbûk da imâmın bırak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tığı yerden başlar. Selâm verme vaktine gelince, mesbûk, bir mü4riki öne geçirir. Müdrik, cemaatle birlikte selâm verir. Namazı tamam olduğu zaman imâm, kahkaha ile güler, kas-den abdestini bozar, konuşur veya mescidden çıkarsa, hem ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disinin hem de cemaatin namazı tamamen bozulur. Birinci imâma gelince eğer o namazım kılıp bitirmiş ise, onun namazı bozulmaz, şayet bitirmemiş ise, onun da namazı bozulur. Sahih olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Hidâye´de de böyledir. İmâmın abdesti, namaz içinde rükûda bozulmuşsa, yeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne geçirdiği imâma, parmağını, dizinin üstüne koyarak işaret eder. Eğer, namazı secdede bozulmuş ise, parmağını alnına koyarak işa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ret yapar. Eğer, okurken bozulmuş ise, parmağını ağzına kor. Şayet, geride bir rek´ati kalmışsa, bir parmağı ile; iki rek´at kalmışsa iki parmağı ile işaret" eder. Tilavet secdesi için, parmağını, alnına ve ağzına koyarak işâ-rette bulunur. Sehiv secdesi için ise, parmağım, kalbinin üzerine koyar. Zahîrüyye´de de böyledir. îmâm, bu işaretleri, yerine geçirdiği adam durumu bil-catyorsa yapar; şayet durumu bilen birisi ise, bu işaretleri yapma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına hacet kalmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir. Bir kimse, dört rek´atli bir namazda bir imâma uysa, imâmın da abdesti bozulsa ve yerine bu kimseyi geçirse; eğer bu şahıs, imâmın kaç rek´at kıldığını ve geride kaç rek´at kaldığını bilmezse, bu kimse, bu durumda, dört rek´at namaz kılar ve ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yaten her rek´atte de oturur. Fetâvâyi Kâdîhan´m Mesbûk Bölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)münde de böyledir. Namaz içinde abdesti bozulan imâm, yerine bir lâhıkı ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çirmiş olsa; lâhık, cemaate işaret ederek noksanını tamamlar ve sonra cemaatle namaza devam eder. Şayet böyle yapmaz ve kendi üzerinde bulunanı tehir edip, imâmın bıraktığı yerden devam ederse; selam verme yerine kadar varır ve burada, yerine başka birini geçirir; bu yeöi imâm da cemaatle selam verir. Bu, bize gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re caizdir. Muzmarât´ta da böyîedeir. Namazda abdesti bozulan imâm, mescidden çıkmadıkça veya yerine başka birini getirip de, o kimse, imâm makamında ce-caate imâm olmaya niyyet etmedikçe veya cemaat, bir başkasını imâmın yerine geçirmedikçe, imamlık hakkına sahiptir. Hatta, bu hallerden biri bulunmasa da. abdesti bozulan imâm, mescidin bir tarafında abdest alsa ve cemaatte onu beklemiş olsa, imâmın yeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne dönüp, onlarla beraber namazını tamamlaması caiz olur. Eğer, yerine bir imâm geçirmez, cemaatte bu işi yapmaz ve imâm mescidden çıkarsa, cemaatin namazı fesada gider. îmâm ise, abdestini alıp, namazım bina eder; çünkü imâm, kendi nefsinde, rnünferîd (tek başına namaz kılan) gibidir. Mumyt´te de böyledir. Şayet, bir kimse, kendiliğinden, abdesti bozulan imâmın yerine geçer ve imâm mescidden çıkmadan Önce, imâmın yerine durursa, bu da caiz olur. Fakat, o şahıs, mihraba varmadan, imâm mescidden çıkarsa, o şahsın da, cemaatin ´de namazı bozulur; ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceki imâmın namazı ise bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. İmâmın ardında tek bir şahıs olduğu zaman, imâmın ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti bozulmuş olsa, imâm tayin etse de, etmese de, o şahsın imam olacağı açıktır. Abdesti bozulan imâm, bir şahsı, cemaat de, başka bir şahsı ileri geçirse, asıl olan, imâmın ileri geçirdiği şahıstır. Ancak, cemaat, imâmın öne geçirdiği şahıstan daha önce, kendilerinin öne geçirmiş oldukları imâma uymuşlarsa, bu durumda imâm, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin Öne geçirdiği imamdır. Eğer, cemaatten ayrı ayrı topluluklar, ayrı ayrı birer imâ- , mı öne geçirmişlerse, bu durumda, sayıca çok olan topluluğun ile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri, geçirdiği imâma itibar olunur. Topluluklar sayıca müsavi ise(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler, hepsinin de namazları bozulur. Öne, iki kişi geçecek olsa, hak, daha önce imâmın yerine varanındır. Bu iki kişi, imâmın, yerine aynı anda varır ve cemaatin bir kısmı birine, diğer kısmı da-öbürüne iktida ederlerse, cemaat-. ten, daha çoğunun uymuş olduğu tarafın namazı sahih olur; az olan tarafın ise, namazı fasid olur. Cemaat, sayıca müsavi olduğu takdirde, tercih mümkün olmadığından, her iki tarafın namazları da sahih olmaz. Tebyîn´de de böyledir. Abdesti bozulan bir imâm, son safta bulunan bir şahsı ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine geçirse ve sonra mescidden çıksa; eğer, imâmın yerine geçir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği kimse, o esnada imamete niyyet ederse; imâm olmuş olur. Bu durumda, önceki imâmın durduğu yerle, yeni imâmın arasında olanlarla, sağ ve sol tarafında bulunanların namazları bozulur. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, bu kimse önceki imâmm makamına varınca, imamete niyyet eder ve bu şahıs mihraba varmadan, önceki imâm mescidden çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olursa, hepsinin de namazı bozuümuş olur. Bu durumda, imâmın yerine geçen şahsin ve cemaatin, nanıazlaıının caiz olmasının şartı, imâmın yerine geçen şahsın, imâm mescidden çıkmadan önce mihraba varıp, imâmın yerine clurmasıdır. Bahrü´r-Râik´ta da böyledir. Abdesti bozulan imâm, yerine birini geçirdiğinde, o şah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sın da abdesti bozulur ve o da yerine bir başkasını geçirirse, bu durum hakkında Fudalî : «Önceki imâm mescidden çıkmamış ve üçüncü imâm da imâmın yerine varmamışsa, bu caiz olur. Durum, sanki o şahıs kendi nefsini öne-geçirmiş veya önGeki imâm onu öne geçirmiş gibi olur; böyle olmaz ise caizâ olmaz.» demiştir. Hulâsa* da da böyledir. Bir imâmın, namazda abdesti bozulsa ve yanında da hiç kimse bulunmasa, bu durumda bir adam gelip cemaat olana ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar, o imâm mescidden çıkmaz. Ve sonra çıkar. İkinci adam, ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kadaşlarımıza göre, birincinin halifesi C= yerine geçirdiği kimse) olur. Zahiriyye´de de böyledir. Bir imâm, namazda kıraatten (= Kur´ân okumaktan) aciz kaldığı zaman, yerine birini geçirir. Bu, namaz caiz olacak kadar okuyamadığı veya utanmak veyahut korku arız olduğu zaman olur; unutmaktan dolayı böyle yapılmaz. Fakat, imâm, namaz caiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak kadar okumuşsa, yerine hiç kimseyi geçirmez; rükû´a varır ve namazına devam eder. Şayet, bu durumda yerine başkasını geçir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, namaz fasid olur. Çünkü, böyle yapmaya ihtiyaç yok-U*ı\ Tebyîn´de de böyledir. îmâm, okumayı unuttuğu zaman, yerine birini geçirmesi asla caiz olmaz. Bunda icmâ´ vardır. Aynî´de de böyledir. Bir misafir, diğer bir misafire uyduğunda, imâm olan mi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)safirin abdesti bozulur ve yerine, bir mukimi imâm olarak geçirir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, arkasındaki misafir, namazını dörde tamamlamaz; iki rek´atte sslam verir. Şayet yerine, misafir olan birini geçirir ve bu şahıs da ikâmete niyyet ederse, arkasındaki cemaat içinde bulunan misafir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler, namazlarını tamamlamazlar. Serâhsî´nin Mıüuyt´inin Müsafİ-rin Namazı BÖlümü´nde de böyledir. [46] Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler : Abdestim bozuldu zannı ile mescidçlen çıkan bir kimse, sonra abdestinin bozulmadığını anlasa, namazını kılmaya yeniden baştan başlar. Bu şahıs, mescidden çıkmamışsa, namazını bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na eder, (Geride kalanını kılar.) Hidâye´de de böyledir. Yukarıdaki durum,-bir kimsenin, namaza abdestsiz başla-dığmı veya mesh müddetinin bittiğini sanmasmm veya teyemmümlü iken serabı görüp de su zannetmesinin veya tertib sahibi ise, öğle namazında iken sabah namazını kılmadığını sanmasının veya elbisesinde bir kırmızılık görüp de onu pislik zannetmesinin hilâfınadır; bu hallerde hakikati anlayıp geri dönse, namazı bozulur; bina caiz olmaz. Ev, namazgah ve cenaze namazı kılman yerler de mes-cid hükmündedir. Sahradaki saflar da mescid hükmündedir. Bir kimse, imamlık için öne geçmiş olsaf eğer önünde sütre yoksa, arkasındaki safların mesafesine itibar olunur. Eğer önünde sütre varsa, hudut sütredir. T&byîn´de de böyledir. Bir kimse, yalnız başına namaz kılıyorsa, secde yeri, mes-citldc olduğu gibidir. Sağı, solu ve arkası da böyledir. Yani, bu me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)safeler kadar olan mesafe, mescid hükmündedir. Muhıyt´te de böyledir. Kadının, musallada namazgâhda) abdesti bozulsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı fasid olur. Çünkü, musallanın mescid hükmünde olması sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dece erkekler hakkındadır. (Yani kadın burada namazını bina edemez.) Tebyîn´de de böyledir. Namaz kılan bir kimse, abdestinin bozulacağından kor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kup, namaz kıldığı yerden ayrılsa ve sonra da abdesti bozulsa, o kimsenin, namazım bina etmesi hakkı yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. [47] Namazı Bozan Bazı Haller : 1- Sabah namazını kılarken güneşin doğması, 2- Cum´a namazını kılarken, Ükndi vaktinin girmesi, 3- Yara iyileştiği için sargının düşmesi, 4- Özürlü bir kimsenin namaz içinde— özrünün sona er(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, 5- Ümmîniıı, imâmın yerine geçmesi, 6- İmâ ile namaz kılanın, rükû´ ve secdelere gücü yetmesi, 7- Mestleri üzerine meshetmiş olarak, namaz kılmakta olan bir kimsenin, namaz içinde mesh müddetinin bitmesi, 8- Teyemmümle namaz kılmakta olan kimsenin namaz esmişinda su bulması, 9- Ayaktaki mestlerin, amel-i yesirle (kolaylıkla çıkması, 10- Üromî´nin, bîr sûreyi düşünerek okuyabilmesi, 11- Ümmî´nin namaz içinde dinleyerek, Kur´ân ezberle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, gibi hallerde namaz bozulur. Teyemmümle namaz kılmakta iken, su bulan bir kimse, onu kullanmaya gücü yetmezse veya onu kullanmaya imkân bula(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazsa namazı bozulmaz, Bir kimsenin, mestleri geniş olduğu için, zahmetsiz çıkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, abdesti bozulur. Fakat, mestler zor bir fiil ile çıkarsa, namazı tamamdır. Ümmî, Kur´ân okuyan bir kimseden, fazla meşgul ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan Kur´ân okumayı hakikaten öğrenirse, namazı tamamdır. Bu hüküm, ümmînin, namazı münferiden kıldığı veya imâm oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu zaman geçerlidir. Böyle okursa, ümmînin imameti caiz olabilir. Fakat, ümmî, güzel Kur´ân okuyan bir kimsenin arkasında na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kıldığı zaman, —Kur´ân öğrenirse— umuma göre namazı fa-sid olur. Ebû´I - Leys ise, o ümmînin, namazının bozulmadığı görü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şünü seçmiştir: Tebyîn´de de böyledir. Sahih olan da budur. Zahl-rîyye´de de böyledir. 12- Çıplak bir halde namaz kılan kimse, temiz ve kendisi ile namaz kılmak aciz olacak kadar elbise bulursa, namazı bozulur. 13- Pis bir elbise ile namaz kılmakta olan bir kimse, o ne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)caseti temizleyecek bir imkân bulur veya bu imkânı bulamaz fakat elbisesinin dörtte biri veya daha fazlası temiz olur ve bununla ör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tünmesi mümkün olduğu halde, o şahıs bunları yapmazsa, namazı bozulur. 14- Teyemmümlü olarak namaz kılmakta olan bir kimse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz esnasında su bulur ve kullanmaya da gücü yeterse, namazı bozulur. 15- Sahib-i tertib olan bir kimse, namaz kılarken, geçirmiş olduğu bir namazı hatırlarsa namazı bozulur. 16- Abdestli bir kimse, teyemmümiü bir imamın arkasında namaz kılarken suyu görürse veya bu kimse, imâmın sahib-i tertip olduğunu ve onun da bir fâitesi (= kazaya kalmış namazı) bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunduğunu hatırlarsa, sadece, o muktedîniıı namazı bozulur; bâlıl olur. Tebyîn´de de böyledir. Bu durumlarda, naınaz batıl olduğu zaman, bu namaz, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fileye çevrilmiş olmaz. Yalnız, şu üç yerde btı namazlar, nafileye çevrilmiş olur´ Tertip-sahibinin, «--namaz esnasında™ kilau^viığı bir na-mazi hatırlaması hailinde, Sabah namazını kılarken güneşin doğması halmd´e/ Cum´ayı -kılarken ikindi vaktinin girmesi halinde, Cevheretü´n - NeyyâreMe de böyledir. Pis elbise İle namaz k»J arken, onu temizleyecek bir şey bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kimsenin namazı bozulur. Bir kisfse, keza namazı kılarken tulü´., zevfcl, gurup gibi kerahat vakti girerse, o namaz bozulur, Bir cariye, baş örtüsüz namaz kılarken azad edilir ve : anda başmı Örtmezse, namazı bozı$m\ Bu mes´e!elerden herhangi biri, namaz kılan bir kimseye, —teşehhüd miktarı oturduktan sonra veya sehiv secdesi yaparken bile arız olursa, o kimsenin namazı bâtıl olur. Eğer bu İr-imâm ise, arkasındaki cemaatin namazları da batıl ölür. Namazdan, selâmla çıkmış olan bir kimsenin üzerinde, i eecdesi bulunsa ve bu esnada mezkûr hallerden -birisi anz tâz: bu kimse, eğer sehvinden dolayı secde ederse, namazı batıl old^ sehiv secdesi yapmazsa, namŞzi batıl olmaz Cemaatten, olan bir kimse, teşehhüd miktarı oturdukta sonra, imâmdan Önce selam verip namazdan çıkmış sonradan da bu şahsa, saydığımız haÜerden birisi arız olsa, sadece bu şahsın namazı batıl olur. Cemaatin —ve imâmın namazına bir şey ol- Keza, imâm, sehiv için secde ettiği zaman, cemaatten olanlar, .sehiv secdesi yapmasalar; imâma da bu hallerden birisi, arız olsa, bu durumda, imâmın namazı bozulur; cemaatin namazı ise bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Tebyîn´de de böyledir. [48] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() 7- NAMAZI BOZAN ŞEYLER VE NAMAZIN MEKRUHLARI :
Namazı Bozan Sözler : Namazda unutarak, kasden, hatâen veya bilerek, a/ veya çok konuşan kimsenin namazı bozulur, Muktedînin, namazın ıslâhı için, oturacağı yerde, kalkan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma : «Otur», kalkacağı yerde, oturan imâma da : «Kalk» demesi veya namazın ıslâhı için olmayan, insanların sözlerinden herhangi biri iüe konuşmasa, bize göre namazı bozar. Ve bu namazların yeni baştan kılınması gerekir. Muhiyt´te de böyledir Bu hâl (konuşma), son oturuşta, teşehhüd miktarı otur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan Önce olursa, namazı bozar. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Konuşmakla namaz; konuşmanın duyulacak kadar olması ile bozulur. Konuşma, başkaları tarafından duyulmasa, fakat sade(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce konuşan tarafından duyulsa yine namazı ifsad eder, bozar. Mu-Jııyt´t´e de böyledir. Şayet, bir kimsenin konuştuğu, kendisi tarafından bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le duyulmazsa, harfler sıhhatli olsa bile, o kimsenin namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Zahidi´de de böyledir. «Namazda, uyur halde de olsa, konuşunca na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz bozulur. Muhtar olan da budur.» denilmiştir. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Namaz kılan kimse, başkasına selam verirse namaz bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur. Bu kimse, namaz bitti zannı ile selam verse yine namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Bu kimse, namazda olduğunu unutarak selâm vermiş olsa, yi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne namazı bozulur. Namaz kılan kimse, bir adamın verdiği selama, selamla muka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bele etmiş olsa yine namaz bozulur. Ebûl - Mekârim Şerhi´nde de de böyledir. Bir mesbûk, imâmla birlikte selam verilir zannı ile» seSam verirse, namazı bozulur. Bu selam, kasden verilmiş olduğu için- de, namazım bina eylîyemez. Hulâsa´da, da böyledir. Mesbûk, imâmla birlikte selam vermişse bakılır, eğer üzer rinde kalan rek´atleri hatırladığı halde selam vermişse, bu mes-bûkun namazı bozulur. Fakat, eğer üzerinde kalan rek´atleri unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak selam vermişse, bu mesbûkun namazı bozulmaz. Çünkü, unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak selam vermek, sahibini namazın hürmetinden Çıkarmaz. Ta-havî Şerhi´nde de böyledir. Yatsı namazını kılan kimse, .teravih zannı ile Üd, rek´aj tamamlanınca selam verse; veya bîr kimse, cum´a namazı zannı ile öğle namazının ikinci rek´atinde selam verse; veya mukim olan bir kimse, misafir olduğu zannı ile iki rek´ati tamamlayınca selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se namazı bozulur; yeniden kılması gerekir. Bir kimse, dördüncü rek´at zannı ile, ikinci rek´atte selam vermiş olsa, bu kimse namazına devam eder. Sonunda da sehvi için secde eder. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir. Selamı unutmak, eğer selam namazın aslında vaki´ ise, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın bozulmasını gerektirir; ve eğer, selam namazın vasfında va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki ise fesadını gerektirmez. Bir kimse, namazdaunutarak, bir adama selam vermeyi kasdetse ve «es-selam» der demez, namazda olduğunu hatıriasa, o kimsenin selam vermesi, gerçekten münasip olmaz; bu kimse he-men susar. Fakat, yine de Bu kimsenin namazı bozulur. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimse, selam niyyeti ile namazda müsafaha etse (= el sıksa), namazı bozulur. Çünkü o, manen konuşmaktadır. Bir kim-katriv karşıfok vereme?. Ancak, Her iki ?Uucu duaya kui´-ı üTuw ´zşohböyiedu" \Uu kirrısv:. bu iie. söylemiş oİsi aP Ki-´-rki göre, o km^ kui na küan kilise ai-^sa dü peşi sıra «ol flos´. bo^uhnaz. ;!uüu.. k»´!biiiden´demesi daha Îiîi fViaktu". Hulâss´da da böy us ona demesi,.olur, am;îzda ,aksıraii,. «elhamdülillah» demezse, namazdan sonra ıi sahihtir. Namaz kılan kimse,.r.;iktedî ise, imâma uymuş-t.aaks:i-´dığînda, gizli o.l-uak Jciıi olarak da «elhamdülillahdeme/. AiirnJerin kaviller: lİTnufrtöşî´de de böyledir. Namaz kılan iki kişito;: bu-;, aksırsa da, namazın hanem(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den bir kimse de «y^riıansüke; bu duaya, namaz kılanla-t´îrt ikisi do´-âiîiin» we-e:er, ;jkiiran şahsın namazı Kus: diğcdniuki bozu^:rtaz. kendisi için duâ etine- kişiden, birisi, namaz dışında namni´ kıîan diğr.- şahıs danbozulmaz. Çünkü bu .-´:ucumda, kendi jıofsine dua değildir» denilmiştir. Sirâcü´I- Müktedî´nin, imâm tutulur tutulmaz, hemen o dakikada, onu açması mekruhtur. Çünkü, imâmın hatırlaması ve okumaya devam etmesi mümkündür..Bu durumda ise, muktedî, ihtiyaç ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, imâmın arkasında okumuş olur. Serahsî´nin Mühıyt´inde de böyledir. İmâmın, kendisini başkasının açmasına meydan vermesi uygun değildir. Çünkü bu hâl, iurkasıhdakinin Kur´ân okumasına yol açmak olur ki, bu da mekruhtur. Eğer imâm, kifayet miktarı okumuşsa hemen rükû´a varmalıdır veya başka âyete intikai etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lidir. Kâfî´de de böyledir Bir âyeti tekrar tekrar okumaya veya susup durmaya ilcâ denir. Nihâye´de de, böyledir. Namazda olmayan bir kimse, imâma karşı kıpırdamış ve ona yol açmış ise, imâm da düşünüp hatırlamışsa, eğer imâm, onun yol açışı tamam olmadan okumasına devam ederse, namazı bozulmaz. Fakat, o kimsenin okuyuşuna uyarsa, imâmın namazı bozulur. Çünkü—burada— hatırlamak açışa izafe edilir. Mürâhıkm yol açışı da baliğin yol açışı gibidir. Namaz dışında olan kimseyi, imâma uyan birisi dinlemiş olsa ve bu muktedî, dinJlediği şeyle imâma yol açsa, bu durumda, hep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin namazı da bâtıl olur. Çünkü, telkin dışarıdan gelmiştir. Bah-rüRâık´ta da böyledir. Namaz kılan kimseye, kötü bir haber verilse de o da : «in-nâ liUahi ve innâ ileyhi râci´ûn» dese veya sevinçli bir haber ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rilse de : «elhadü lillah» dese; bu kimse, eğer bunlarla, haberi ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirene cevap vermeyi kasdederse, namazı bozulur; fakat, cevap vermek kasdı ile değil de namazda olduğunu bildirmek kasdi ile bunları söylemişse, namaz bozulmaz. Bunda icmâ´ vardır. Serah-dfrtin Mühıyt´inde de böyledir. Namaz kılmakta olan bir kimseye, hayreti mucip bir ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber verilse ve o da : «SübhânALLAHi velhamdülıllahi ve lâ ilahe il-lALLAHü´ vellahü ekber.» dese, eğer bununla, haberi getirene cevap vermeyi kasdetmemişse, namazı bozulmaz. Bu, herkese göre böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Fakat bununla haberi getirene cevap vermeyi kasdetmişse. İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve tnıâm Muhammed (R.A.) ´e göre, namazı bozulur. «Bu durumda namazı bozulmaz! çünkü —söylediği insan kelâmı değildir.» diyenler de olmuştur, Nisab´da : «Fetvbuna göredir.» denilmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Namaz kılan bir kimse, hilâli görse ve : «Rabbî ve Rabbü-keHâh» dese, İmâmı A´zam Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med (R.A.)´e göre, namazı bozulur. Âlimlerimize göre, hummadan veya benzeri bir hastalıktan ALLAH´a sığınmak maksadı ile namazda Kur´ân okuyan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazı bozulur. Zahîriyye´de de böyledir. Namaz kılan hasta, ayağa kalkarken veya eğilirken : «Bis(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)millah» dese, kendisine isabet eden meşakket, ağrı veya acıdan dolayı böyle demişse, namazı bozulmaz. Fetva da bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muzmarât´ta da böyledir. Sadrü´ş - Şehîd´in Câmiü´s - Sağîri´nde : «Bir kimse, (in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn´ u cevap kasdı ile söylerse, herke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sin yanında namazı bozulur.» denilmiştir. Namaz kılan, kimse, başkalarına cevap kasdı olmadan «Al-îahümme salli aiâ Muhammed» veya «ALLAHû Ekber» dese, bil-ic-mâ´ namazı bozulmaz. Fakat bunları, cevap kasdiyle söylemiş olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bazıları : «Bu durumda, herkese göre bu kimsenin namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur.» demişlerdir. Zahir olan kavil de budur. Namaz kılan bir kimse, birine cevap vermeyi kasdetme- Bir kimse âyetini okusa da, namaz kılan kimse, Peygamber (S.A.VJ Efendimiz´e se-lavât getirse, namazı bozulmaz. Keza, bir kimse şeytandan bahsetse de, namaz kılan kimse : «ALLAH ona lanet etsin», dese, namazı bozulmaz. Bir kimse : «Yüksek sesle fatiha okuyun, mühim, çok mühim şeyle,r içi´n.» dese, mesbûk da okusa, namazı bozulur. Fetva da bu kavle göre verilmiştir. Hulâsa´da da böyledir. N;u~az ju-lan bir inı´ns^, öh şairin kasth iîe okumuş o´lsa, namazı yeleri, ş:;r okuyorum kasdı İta namaz: Cinde de boy.i-..:nşa - ; nu dili ´ie söyîem.:? bo?:uîrorîZ ?:vo´. îyünak -Mıısallfde de i--öyi3tîır. Fetvalarda : rims´?, nzr hu be v;tva bir ineseîe düş:- ruh olur,» deiîîimîştir ğirkde, r. si´cerevru:´ absniVolime ise, nam-ayA bomiuv, Fak;-1. iH;"jh değilse, a kimsenin rtamiA Knr;iaVur. Serâhd´nfo Mubiyt´kıde böyi Kcslii ılaiı bir kim^, insanlarda-!hâl f= imhjolan bir şeyederek,-namaz içiucir- AÜaİ eâlâ´j-a dup edrıre. namazı k gibi , gibi ALLAH´ım, filan .kariu;- r;zsk oîarak ban Buyur AHahım- Buyur, buyur.,. Emrine amadeyim. Senin or(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tağın yoktur. Buyur... Hamd ve ni´met ancak Senin içindir. Mülk de Senindir. Senin ortağın yoktur.) dese, namazı bozulur. Hulâsa´ da da böyledir, Bir kimse, teşrıyk günlerinde (Kurban bayramının arefe-sinden itibaren dört gün) namazın içinde, «ALLAHu Ekber» demiş olsa, namazı bozulmaz. Fetâvâyl Kâdîhân´da da böyledir. Bir kimse, namaz içinde, isteyerek ezan okusa Ebû Hanî-fe´ye (R.A.> göre, namazı bozulur. Muhıytte de böyledir. Namaz kılan kimse, ezanı işittiği zaman, müezzine cevap vermeyi isteyerek, onun söylediğini´ tekrarlarsa, namazı bozulur; bu niyyetle söylemezse, namazı bozulmaz. Müezzinin söylediği ezan lafızlarını tekrarlarken, hiç bir niyyeti bulunmazsa, yine bozulur. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir. Namazda şeytan vesvese verse de, Gücü yetme, yalnız ve yalnız pek yüksek ve çok büyük olan Al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lah iledir.) dese, eğer bunu âhiretle ilgili bir iş için yapmışsa na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz; şayet dünya ile ilgili bir iş için yapmışsa, namazı bozulur. Tunurtâşî´de de böyledir. Bir kimse, namazın sonunda, teşehhüdü unutarak selam verir ve sonra da bunu hatırlar ve teşehhüd okumakla meşgul olur /fakat bunu tamamlamadan selam verirse, îmâm Ebû Yûsuf (R.A.)-´a göre namazı bozulur. Çünkü bu kimse, teşehhüde dönüşü sebebi ile, birinci oturuşu terketmiş olur ve bu durumda teşehhüdü tamam lamadan önce selam verirse namazı bozulur. İmâm Muhammed (R. A.) ´e göre ise, bu kimsenin namazı bozulmaz. Çünkü, kimsenin bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci oturuşu, teşehhüde dönmesi üe tamamen terkedilmiş olmaz. Ancak, teşehhüdden okuduğu miktarı terkedilmiş olur; veya; hiç terkedilmiş olmaz. Çünkü teşehhüdün okunacağı yer, oturulan zamandır. Onun terkine zaruret yoktur. Fetvada bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Hakkında bir rivayet bulunmayan şu mes´ele de, âlimlerin ihtilâf ettiği mes´eîelerdendir : Bir kimse, namazda Fatihayı ve zanım-ı sûreyi okumayı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuğu zaman, bunu riikû´da hatirlasa ve onları okumak için ayağa kalksa ve sonra da doğrulduğuna pişman olsa ve hemen akabin-´de secdeye varsa, rükû´, tamamen veya hiç terketmiş olmaz. Çünkü o, rükû´u kıraat için terk etmiştir. Kıraatte . bulunmadığı vakit, snaki o kıraat yokmuş gibıi olur. Fetâvâyl Kâdîrhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bir kimse, namaz içinde inîese, âh dese veya ağlasa, ağ-İarken de sesini yükseltse ve bu sesden harfler meydana gelse; eğer bu ağlama, cennet veya cehennemin anılmasından ve onları hatırlamış olmasından dolayı olmuşsa, o kimsenin namazı tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Fakat bu kimse, bir ağrıdan veya bir musibetten dolayı ağUf • mış olursa, namazı bozulur. Âh-u enîni, günâhının çokluğundan dolayı ise, yine namazı bozulmaz. Namaz kılan kimse, sessizce ağlasa ve gözlerinden yaş ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, namazı bozulmaz. Enîn : Âh! Âh!., demektir. Teevvüh ise : Eyvah!... Ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vah-... demektir. Tatarhânİyye´de de böyledir. Bir kimse, namazda «âh!., «âh!..» dese, bü-icmâ namazı bozulur. Fakat, bu «âh!» çekmesi duyulmazsa, namazı bozulmaz. ancak mekruh olur. Çünkü bu, bir söz değildir. Muhıyt´te de böy-Üedir. Namaz kılan kimse, sec.de yerinde bulunan toprağa üfür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş oîsa, eğer üfürürken sesi duyulmaz ise, namazı bozulmaz. (Ne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fes alıp verme gibi...) Fakat, bu durumda, kasden üfürmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bu üfürme, hece harfleri şeklinde duyulursa, bu hal konuşma mevkiinde olduğundan, üfüren kimsenin namazı bozulur. Hulâsa´ da da böyledir. Namaz kılan kimse, «hoo, veya hâst» diyerek yanına gelen hayvanları sürse veya «hoşt» diyerek köpeği kovsa, namazı bozu-itur, fakat, hece harfleri olmayan bir sesle kovarsa, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Keza, bir kimse, hece harfleri ile kedi çağırsa, namazı bozu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur. Hece harfleri olmayarak çağırırsa, namazı bozulmaz. Keza, ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diyi hece harfleri olan bir sesle kovarsa, yine namazı bozulur. Ze-hıyre´de de böyledir.de Namaz kıiu´i >, Çünkü, oksi:ro.1ü.nce Sahi iütidür. Bâzı alimler Bakarak okunan k, böyle okuyan kimsenin ntrnıszi Bazıları ise "Fâtihâ ımdeğilse bozulmaz.»´ d´-;rrıîşierdir,, Vibym´de âr N´tc.ii.-: kısan kin^ Maiü bulunsa cia. o. ve bakan şah)s iç bir hrroin görijş ay-nîmi <.jiniac´on— o khiîserün : İs i U bina bakıp bir şev.oti- de-liitrniştir. Tatarhâuîyi´O´dö da namaz jalan o- ve´anlar.a (R. A.}1a-göre, bov´e vaptijViseiiiı?." namazı bu görüşü kabvl curuşievdir. İmâm-Muhaımned ^RA.j´e göre is; mi;-i0juif t^rm" lur. Sahih alan ise, bil-icma. bu kimsenin naınazmin hnvsidir. Bu hususta okuduğunu an lava- iîe anlamayan ar;´fark yoktur. TebySn´de de böyledir. Namaz kılan kimi. e, olsy. bü okuduğu şeyle,- ma kesir olur. Tek ,iif YRpii.uA ;si-!´ ise, -iki elle yapılmış olsalar bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le anıcl-i kailidir. Gömlek çıkamıa, pantolonun-düğmelerini çöz-eik:. bahiri´´. k;.´ar:;Ai, takkesini giyme veya onu çıkarma gibi işler bu cıiiisiccîeiKİir.-- Mükerrer (= tekrarlanmış) olmayan ve bir elle yapılma makamında olan işlerin hepsi, iki elle yapılsa bilamel-i ka-lîl (= amel-i yesîr) sayılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. 2) Amel-i kesîr üe amel-i yesîr ( = amel-i kalîl) arasındaki fark, namaz kılanın re´yüıe görüşüne) bırakılmıştır. Namaz kılan kimse, şayet yaptığı -işi çok görürse, o iş, ameli kesirdir ve eğer yaptığı işi az görürse, o da amel-i kaîîldir. Bu kavil, Ebû Ha-nîfe (R.A.) nin kavillerine çok yakındır. 3´ Namaz kılan kimseye, uzaktap. bakan birisi, onun yaptığı işleri görünce, onun namaz kılmamakta olduğunda şüphe etmezse iş> amel-i kesirdir. (= çok işdir.) Ve bu iş, namazı bozucudur. Fakat, eğer şüphe ederse, yani o kimsenin namazda olup olmadığı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı farkedemezse, o iş, amel-i kalîl (= az iş, amel-i yesîr = kolay iş) dir ve bu iş namazı bozmaz. Esahh olan da budur. Tebyîn´de de böyledir.,En güzel olan kavil de budur. Serahsî´nin Muhıyt´inde böyledir. Âmmenin ihtiyarı da budur. Fetâvâyi Kâdîhân´da ve Hu-İâsa´da de böyledir. Namaz kılan kimse, kılıcını kınına koysa veya onu kının(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan çıkarsa, namazı bozulmaz. Keza, namaz kılan kimse, peştemalınm eteğini omuzuna atsa veya bir eli ile taşıyabileceği bir şeyi yüklense veya bir çocuğu sır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tına alıp taşısâ veya elbisesini omuzuna alıp taşısa namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir kimse, taşıması zor oîan bir şeyi, namazda zora(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki taşısa namazı bozulur. Zahîıiyye´de de böyledir. Namaz kılan bir kimse, ister kasden olsun, ister unutarak olsun, bir şey yer veya içerse namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Dişlerinin arasında, yiyecek parçalan kalmış olan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, namaz esnasında bunları çiğnese ve yutsa, eğer bunlar nohut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan küçükse, o kimsenin namazı bozulmaz; fakat mekruh olur. Şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet bu şey, nohut kadar —veya ondan büyük ise bu kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulur. Sİrâcül - Vehhâc´da da böyledir. Bu, Tebyîn´de, Ta-hâvî Şerhi´nde de böyledir. Bekâlî de : «Bu esahhtır.» demiştir. Bürcendiy"de de böyledir, Namaz kılan kimse, dişlerinin arasındaki kanı yutsa, —bu kan tükrüğüne galebe etse bile, — namazı bozulmaz. Shâcü´l-Veh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hâc´da da böyledir. Nısab´da : «Bir kimse, namaza başlamadan önce yiyip iç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sonra da namaz kılmaya başlasa; ağzında yemek artıkları veya su artığı kalsa ve onları namazda yese ve içse, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fetva da bunun üzerinedir.» denilmiştir. Keza bir kimse dişleri arasında kalmış olan şeyi, namaz esna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sında yutsa, —eğer bu şey nohut kadarsa— İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ve Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu kimsenin namazı bozulmaz. Mıızmai´ât´ta da böyledir. Namaz kılan kimse, dişlerinin arasından çıkan kanı yutsa, bu kan, ağız dolusu olmadıkça, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdî(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hân´da ve Hulâsa´da da böyledir. Bir kimse, dışardan susam alsa da, onu yutsa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Sahih oîan da budur. Tatlı bir şey yiyen bir kimse, sonra namaza durduğunda, ağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zında kalmış olan tadı yutsa, namazı bozulmaz. Namaz kılan kimse, ağzına fâniz (= bir nevî şeker, peynir sekeri, ham şeker) veya şeker alsa da yutmasa, fakat tadı mîdesi-ıe inse, namazı bozulun Hulâsa´da da böyledir. .Muhtar olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Zahîriyye´de de böyledir. Namazda sakız çiğnemek, sakız çok olursa namazı bo-zar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Namaz kılan kimse, çok miktarda fevfele çiğnediği zaman, ondan bir şey kopup ayrılmasa bile o, amel-i kesîr olduğu için, o kimsenin namazı bozulur. Eğer ondan bir şey kopup ayrılır ve boğazına girerse, az da ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, yine o kimsenin namazı bozulur. Fakat, o çiğnenmediği zaman, feükrüğünc girmekle, o kimsenin namazı bozulmaz. Namaz esnasında ağzına yağmur, dolu veya kar parçası düşen kimse, onu yutarsa, namazı bozulur. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Namaz kılan kimse, lambanın fitilini kaldırmış olsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.." .kat., vürü,.;. Bu ´iüüv:, kiMcy3 arkasını doudüâu zc-jn^ı, naynazı bozu- içinde, b.: miıâari yuriir- bir detada af yürür, bivaz durur ve son- zi bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân´ Etleri k«ldınnak namazı bozmaz. Fakat, ayaklan uzatarak hım an (= eşeği) sürmek namazı bo-. zar. Bu iş, binili iken bir ayakla yapılırsa, namazı bozmaz. Huîâsa´ ds da böyledir. ivuutda iken, havyarı c-rindnüı olarak hır ayağı syllamak bu di inimde iki ayağım sal-mayapruak, iki elle pnyakmak gibidir. Ba´;fi bozulmaz.» dtayguiî: Olan da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Namazda İken, göğsünü kıbleden çeviren kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bozulur. Fakat, kıbleden göğsünü değil de, yüzünü çevirmiş olan kimsenin-namazı bozulmaz. Zahidî´de de böyledir. Bu, bir an dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüldüğü zasmndn*. Namazda İken, hayvana binmek, namazı bozar. Çünkü bu, ancak iki elle yapılır. Fakat, namazda iken, hayvandan inen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdflıân´da da böyledir. Bir kimse, namaz kılan bir şahsı, yerinden kaldırıp sonra tekrar yerine koyduğunda, eğer, yönünü kıbleden döndürmemiç-se, o şahsın namazı bozulmaz. Fakat, o şahsı yerinden alır, hayvan üzerine korsa, namazı bozulur. SirâcüH - Vehhâc´da da böyledir. Namaz kılan kimse, özürsüz olarak, imâmın önüne geçmiş olursa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Fadlî´nin Fetâvâsi´nda : «Sahrada namaz kılan kimse, secde yeri kadar (ayağı ile secde ettiği yerin mesafesi kadar) geri-, lerse namazı bozulmaz. Bu durumda, secde miktanna, arkasında, sağında ve solunda bulunan yerlere i´tibâr olunur. Kıble tarafında olduğu gibi, diğer taraflarda da bu kadar mesafe mescid hükmün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dedir. Namaz kılan kimse, işte bu kadar yerlerden çıkmaz ise, o kimse mescidden çıkmamış demektir. Bu hususta çizgiye itibar edilmez. Hatta bir kimse, etrafına çizgi çekmiş olsa ve o çizgiden çıkmasa, fakat bizim dediğimiz kadar olan mesafeden ayrılmış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, o kimsenin namazı bozulur.» denilmiştir. Muhıyt´te de böyledir. Safta açık bir yer olsa, namaz kılan kimse hemen oraya girer Yanında namaz kılan kimse, yerini genişletene kadar ilerler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, namazı bozulur. Hizânetü´l - Fetâvâ´da da böyledir. Bir kimse, evinde akşam namazı kılarken, başka biri gelip ona uysa; imâm, unutarak, üçüncü rek´atte oturmadan, dördüncü rek´ate kalksa, muktedî de ona uysa, bu durumda, her ikisinin de namazları bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Namaz içinde akrep ve yılan öldürmek, namazı bozmaz. Bir vurmakla bir kaç defa vurmak arasında bir fark yoktur. Ez-her ( = en açık) olan kavil de budur. Nevâzil´de : «Bu hâl, muktedî için olursa, ayakkabısını alır ve ona doğru yürür, İmâmdan ileri geçmiş olsa bile, namazı bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Hulâsa´da da böyledir. Bu meslede, yılanların her çeşidi müsavidir. Sahih olan da budur.» denilmiştir. Hidâye´de de böyledir. Namaz içinde, akrebin ve yılanın Öldürülmesinin, namazı bozmaması, onların, namaz kılanın Önünden geçmesi ve kendisine eziyet etmelerinden korkması halindedir. Fakat, böyle bir korku yoksa, —namaz içinde— onları öldürmek mekruh olur. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimse, namaz içinde, üç taşı arka arkaya atarsa veya üç biti arka arkaya öldürürse veya üç kılı arka arkaya koparırsa veya sürme çekerse, namazı bozudur, Zahîriyye´de de böyledir. Huccet´de : «Âlimlerden bazıları : Namaz kılan kimse, ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şı, kolunu açıp uzatarak; gücünün yettiği kadar havaya doğru atar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, tek bir taş atmış olsa bile namazı bozulur.» demişlerdir, denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Hasen´in : «Hayvan üzerinde namaz kılan kimse, hayvan yürüsün diye ona vurursa, namazı bozulur.» dediği nakledilmiştir. Bazıları da : «Bir defa veya iki defa vurursa, namazı bozulmaz; faJcat üç defayı bir rek´atte vurursa, namazı bozulur.» demişlerdir. Burada, vurmaktan murad, arka arkaya vurmaktır. Muhıyt´te de böyledir. Namaz kılan kimse, başka bir şahsa, bir eliyle veya kamçı ile vurursa namazı bozulur. Münyetü´I - MusafiTde de böyledir. Namaz kılan kimse, bir kuşa taş atsa, namazı bozulmaz, fakat mekruh olur. Hulâsa´da da böyledir. Namaz´ kılan kimse, geniş olan mestini ayağından çıkar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış o.Isa, namazı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Namaz kılan kimse, üç kelime kadar yazı yazarsa, namazı bozulur. Fakat, daha az yazarsa, namazı bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir. Namaz kılan kimse, havaya veya elbisesine bir şey yazsa fakat ondan bir şey anlaşılmasa bu yazı çok bile olsa, yazan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin namazı bozulmaz. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir. Namaz kılan bir kimse, açık bir kapıyı kapamış olsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulmaz. Fakat, bu kimse, kapalı bir kapıyı açarsa, namazı bozulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Sabî çocuk, namaz kılan kadının memesini emer ve me-, meden de süt çıkarsa, kadının namazı bozulur; süt çıkmazsa, kadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın namazı bozulmaz Çünkü, süt çıktığı zaman, kadın süt emzir-miş hükmünde olur; süt çıkmazsa, bu hükümde olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Çocuk, namaz kılan kadını üç defa emerse, süt çıkmasa bile, kadının namazı bozulur. Hulâsa´da da böyledir, Namaz kılmakta olan bir kadının iki uyluğu arasına koca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı cima´ eylese, yaşlık gelmese bile, kadının namazı bozulur. Namaz kılan kadını, kocası şehvetle veya sehvetsiz olarak öp(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olsa; veya kadım şehvetle tutsa, yine kadının namazı bozulur. Fakat bir kadın, namaz kılan erkeği öpmüş olsa ve bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da erkekte iştah olmasa, erkeğin namazı bozulmaz, Namaz kılaiı bir erkek, talâk-ı ric´i ile boşamış bulunduğu ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rısının fercine şehvetle baksa, kadına müracaat etmiş olur, fakat namazı bozulmaz, Muhtar olan da budur. Hulâsa´da da böyledir. Bir kimse, namazda, eline şişeyi alıp başını veya sakalını yağlasa veya başına gül suyu dökse, bu kimsenin namazı bozulur. Fakat, elindeki yağı, başına ve sakalına sürerse, bu durumda nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı bozulmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir kimse, namaz esnasında sakalını tararsa, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Namaz kılan kimse, bir rükünde üç defa bir yerini kaşır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, namazı bozulur. Bu hüküm, her defasında elini kaldırdığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mandır. Fakat, her defada elini kaldırmasada, elini bir defa kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rınca, tekrar tekrar kaşırsa, namazı bozulmaz. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.. Namaz kılan kimsenin, önünden geçilse, namazı bozulmaz, fakat, önünden geçen kimse günahkâr olur. Geçilmesi mekruh olan yer hakkındaki kavillerin en sahih ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı, kişinin namaz kıldığı yerde ayağından itibaren, secde ettiği ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re kadar olan mesafedir. Tebiyn´de de böyledir. Âlimlerimiz: «Bir kimse, namaz kıldığı zaman, secde ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin kadar o!an mesafenin Önünden geçeni görmezse, bu geçiş mekruh olmat.» demişlerdir. Sahih olan da budur. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Esahh olan da budur. Bedâi´de de böyledir. Ve dokuya en yakın olan da budur. Bu, sahraya ait bir hükümdür. Bir kimse, mescidde namaz kıldığında, önünden geçen şahısla kendi arasında, insan gibi bir hâil duvar direk gibi bir mani bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nuşa, Önünden geçÜirniş olmasında; bir kerahat yoktur. Fakat, arada bir. hail olmaz ve mescid de küçük olursa, nere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den geçerse geçsin mekruhtur. Bu hususta, büyük mescid sahra gibidir. Kâfi´de de böyledir. Namaz kdan kimsenin önünden, aynı hızda iki kişi geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, kerahat, namaz kılana yakın olanadır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Namaz kılan bir kimsenin Önünden geçme mecburiyetinde olan bir binicinin,.günahkar olmamasının çaresi şudur: O -binici, hayvanın Öbür tarafına geçerek, hayvanını sütre yapar. Nihâye´de . de böyledir. Namaz kılan kimsenin Önünden, iki kişi geçecek olsa, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lardan biri, namaz kılanın önünde durur, öteki geçer. Sonra da diğeri aynı şeyi yapar. Böylece, ikisi de geçmiş olur. Guırye´de de böyledir. Sahrada namaz kılan kimsenin, önüne bir arşından uzun, parmak kalınlığında bir sütre dikmesi uygun olur. Sütreyi, secde edeceği yerin az ilerisine ve sağ kaşının hizasına diker; sol. kaşı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın hizasına da dikebilir. Fakat, sağ kaşının hizasına dikmesi daha efdaldır. Tebiyin´de de böyledir. Namaz kılan kimsenin, önüne, ağaç bir sütre koymasında bir sakınca olursa, o zaman bunu koymaz. Kâfi de de böyledir. Bir topluluk bu kavli sahih görmüştür. Hulâsa´da da: «Bu esahhtır.» denilmiştir. Gımye´de de: «Muhtar olan budur.» -denilmiştir. Namaz kılan kimse, önüne sütre koyacaksa, onu uzunla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masına koyar, enine koymaz. Tebylin´de de böyledir. Bir kimse, yanında," böyle sütre olacak bir ağacı olmadığı veya dikecek başka bir şey bulamadığı veya Önüne koyacak. bir şey olmadığı zaman, önüne bir çizgi çizer mi, çizmez mi?... Bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta, âlimlerimizin bir kısmı:: «Çizmez.» demişlerdir. Bu kavil, İmâm Muhammed (RA)´den rivayet edilmiştir. Bazı âlimlerimiz de: «Çizilir.» demişlerdir. Bu kavil de, îmâm Muhammed CRJU´- dejı rivayet edilmiştir. Sütre yerine çizgi çekilir diyenler, çizginin nasıl olabileceğinde de görüş ayrılığına düşmüşlerdir.. Bazıları: «Uzunlamasına çizilir,» demişler; bazıları da: «Mihrab gibi çizilir.» demişlerdir. Muhıyt´-te de böyledir. Namaz kılman yer, yola karşı değil ve gelip geçme kor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kusu yoksa, sütreyi yapmayıp, terk etmede bir beis yoktur. Tebyin´-de de böyledir. î-mâmın sütresi, cemaat için ide sütre olarak kâfidir. Namaz kulan kimse — eğer önünde sütre yoksa — önünden geçecek olanı, işaretle veya «sübhânellah» diyerek uyarır. Bu h&k erkeklere aittir. Kadınlar ise, el vururlar. El vurmanın şekli: Sağ el ile sol el üzerine vurmaktır. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Bu durumda, işaretüe teşbihi bir arada cem etmek, (ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni hem işaret etmek hem de «sübhanellah» demek) mekruhtur. İşaret kaşla, gözle veya başka uzuvlarla yapılır. KAfi´de de böyledir. Namazda, rükû´ ye secdeleri uzatmak, zahirü´r - rivâyeye göre, namazı bozmaz. Keza, namazda, fazla secde rükû´ yapmak da namazı boz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Fakat, bir kimse, namaz bitmeden tam bir rek´at fazla kılarsa, namazı bozulur. îmâm, fazla olarak rükû´u ve secdedintn de birini yapsa ve celse (—oturma) için başını kaldırdığı zaman biri gelip, bu imâma uysa da rükû ve iki secde yapsa, imâmın namazı, fazla rek´at kıldığı için bozulur. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimse, öğle namazını kılarken, tekbir alsa da ikindi veya nafileye niyyet etse, namazı bozulur. Çünkü, bir kimsenin, içinde bulunduğu namazdan başka bir namaza niyyet etse, nafile olur; ikindiye niyyet etse ikindi olur. Bir kimse; tertib sahibi veya kazasının çokluğu sebebi iSe sa-hib-i tertiblikten düşmüş veya vakit dar ise, zaruretten dolayı kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı namazdan çıkar. Keza, bir kimse, nafile kılarken, tekbîr alıp farz kılar. Veya cum´a kılarken tekbir alır, öğleyi kılar veya zikrettiğimiz yerlerde bunların tersini yaparak, içinde bulunduğu namazdan çıkar Teb-yln´de de böyledir. Bir kimse, öğle namazından bir rek´atı kılmış olsa da, ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı namaza yeniden başlamak niyyeti ile tekbir alsa, kıldığı bir rek-´at. bozulmaz; yani o kimse, o bir rek´ati kılmış sayılır. Hatta, ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan rek´atleri kılarken, kılmış bulunduğu o rek´at itibariyle, son oturuşa oturmamış olsa, namazı bozulur. Bahrü´r - Râik´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bu hüküm, niyyeti, kalbi ile yaptığı zaman geçerlidir. Yoksa, dili ile: «Niyyet ettim Öğle´namazım kılmaya derse, kılmış bulunduğa, o ilk rek´at, batıl olur. Kâfi´de de böyledir. Bir kimse yalnız başına namaz kılarken, birisi gelip ona uysa, o da uyan kimseden dolayı İkinci bir tekbir alsa, bin kimse, birinci tekbiri üzeredir. Yani, o ana kadar kıldığı namaz, namaz oflarak sayılır. Ve imâm olan kimse, buna göre hareket eder: Sonradan uyan, kadınsa, imâmın önce kılmış bulunduğu Jo» sim sayılmaz. Nihâye*de de böyledir. Bir kimse öğJe namazına başlamış olsa da, sonradan imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma uymak niyyeti ile tekbir alsa, Önce kılmış olduğu kısım ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tıl olur. Şayet, bir kimse> öğle namazım evde kılsa da, sonra cemaatle — aynı namazı yeniden — kılsa, Önce kılmış olduğu namaz batıl olmaz Kâfî´de de böyledir. Bir kimse, öğle namazını dört rek´at kılsa, selam verince, unutarak bir secdeyi yapmadığım hatırlasa, sonra da kalkıp yeni baştan dört rek´at daha kılsa ve salam verse, — bu — namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Çünkü, ikinci defa öğleye niyyet faydasıdır; boştur. Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, bir rek´at kıldığı zaman, farz namaza, farz namaz bitme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den Önce, nafileyi katmış olur. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. Bir kimse, akşam namazından iki rek´at kıldıktan sonra, teşehhüd miktarı otursa ve namaz bitti sanarak selam verse, sonra kalkıp tekbir alarak akşam namazının sünnetine niyyet etse, sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)net için secde etsin veya etmesin, akşam namazı bozulmuş olur. Çünkü, farz tamam olmadan, farzdan nafileye dönüş mümkün olur. Fakat, selam verdiği zaman, akşam namazını tamamlamadığını hatırlar ve bu durumda da namazının da bozulduğunu sanırsa, ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tık kalkıp, ikinci defa, akşam namazı niyyeti ile üç rek´at kılar. Bir kimse, akşam namazına başlar, bir rek´at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını zannederek tekbir alır ve üç rek´at kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, namazı caiz olur. Şayet, iki rek´at kılar ve iftitâh tekbirini almadığını sanarak tekbir alır ve üç rek´at kılarsa, caiz olmaz., Rezzîn isimli kitabta: «Bu kaide, o kimsenin tekbir alıp bir rek´at kıldıktan sonra oturmaması halinde böyledir. Çünkü, o. ka´de-i ahîreyi terketmiş olmakta ve farz tamam olmadan nafileye dönmüş bulunmaktadır.» denilmiştir. Huîâsa´da da böyledir. [49] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Namazda Mekruh Olan Ve Mekruh Olmayan Şeyler
Namaz kılan kimsenin, elbisesi sakalı ve bedeni ile oyna(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması veya secdeye giderken, elbisesini korumak maksadı ile Ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den veya arkadan çekip kaldırması mekruhtur. Mi´râcü´d - Dirâ-ye´de de böyledir. Namaz kılan kimsenin, rüku´a varınca, sırtına yapışma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması için, elbisesini sarkıtmasında bir beis yoktur. Namaz kılan kimsenin, namaz bittikten sonra, altındaki top(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rakları veya otları silmesinde bir beis yoktur. Namaz esnasında kendisini meşgul edip, — namazına — zarar verme ihtimali olunca, secde edeceği yeri, namazdan Önce silme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinde de bir beis yoktur. Zararı yoksa, namazın ortasında bunları silmek mekruhtur. Teşehhüdden ve selamdan önce silmek ise, mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh değildir. Fetâvâyî Kâdihân´da da böyledir. Ancak, bu durumda, silmeyi terketmek daha efladır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Namaz kılan kimsenin, alnının terini silmesinde bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir, Namaz kılan kimsenin, kendisine fayda veren bir ameli iş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemesinde bii- sakınca yoktur. Peygamber (SA.VJ Efendimiz, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz esnasında, alnındaki teri silerdi; secdeden doğrulurken de el(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bisesini, sağma soluna silker, sarkıtırdı. Namaz kılan kimsenin, kendisine faydalı olmayan bir şeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ise mekruhtur. Sahih olan da budur. Hulâsa´da ve NShâye´de de böyledir. Namaz kılan kimsenin, burnundan akan şeyi silmesi, onu yere damlatmaktan daha evladır. Gunye´de de böyledir, Namaz kılan kimsenin, okuduğu âyetleri ve teşbihleri parmaklan ile sayması mekruhtur. Bu, İmâm Ebû Yûsuf a göredir. İmâm Muhammed´e göre ise, bu şekilde saymak mekruh değildir. Bu konudaki ihtilaf farz namazlardadır. Nafile namazlarda ise, bu şekilde sayarak bil-icmâ´ caizdir. «Bu hususta, nafile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerde de ihtilaf vardır.» denilmiştir. Farzlarda ise bu şekilde say(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak bil-İcmâ caiz almaz. Fakat, bu hususta hepsinde de — yani´ farzlarda da nâfileüer de de ihtilaf vardır; zahir olan budur. Teb-yîn´de de böyledir. Âlimlerimiz : «Eğer namaz kılan kimse, sayma ihtiyacı his(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sederse, sözle söyliyerek değilde, işaret ederek sayar. Zaruret var ise, söyliyerek de sayabilir.» demişlerdir. Nîhâye´de de böyledir. «Parmakların ueu ile saymak mekruh olmaz.» da demişlerdir. Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir. Namaz dışında teşbihleri saymak konusunda da ihtilaf var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Müstesfâ´da : «Namaz haricinde, teşbihleri saymak mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Sahih olan budur.» denilmiştir. Tebyiiı´de de böyledir. Sureleri saymak, —namaz amelinden olmadığı için— mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hîdâye´de de böyledir. Namaz kılan kimsenin, secde yerinde bulunan çakılları dön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dürüp düzeltmesi mekruhtur. Ancak, bu çakılların üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me imkânı yoksa, onlan.bir defada veya iki defada düzeltmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Zâhirür - rivâyede ise : «Bir defada düzeltilir» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Münye´de de böyledir. Fakat, onu düzeltmemek, daha sevilen bir haldir. Hulâsa´da da böyledir. Namazda, parmaklan birbirine geçirmek ve çıtlatmak da mekrûhdur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir. Parmaklan çıüatmak, insanların çoğuna göre, namaz hari(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cinde de mekruhtur. Zâhîdî´de de böyledir. Çözülmesin diye, saçın tamamını toplayıp, bir şeyle başın üzerine bağlamakda mekruhtur. Tefeyîn´de de böyledir. Âlimler, saçın bağlanış şekli pususunda ihtilafa düştüler; bazıları : «Saçı, başın ortasında toplayıp, sonra bağlamak.», bazıla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı da : «Saçı, kadmlann yaptığı gibi, başın iki tarafına toplamak.», bazıları ise : «Saçı toplayıp, başm arka tarafına, iple veya kordela gibi bir bez parçası ile yapıştırır gibi bağlamak...» demişlerdir. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat hangi şekilde olursa olsun, erkeklerin saçlanm bağlamaları mekruhtur. Gâyetü´I - Beyân´dan naklen Bahrü´r - Râık´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Namazda elini böğrüne koymak da mekruhtur. Fetâvây! Kâdîhân´da da böyledir. Namaz dışında da böyle elini böğrüne koymak mekruhtur. ZAhUlİ´de de böyledir. Namazda, baş kıbleden dönecek şekilde, sağa sola dönmek, sallanmak mekruhtur. Fakat, başı çevirmeksizin göz ucuyla bak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Namazda, bakışlarını semaya dikmek mekruhtur. Tebyîn´-de de böyledir. Teşehhüdde veya iki secde arasında, kalçalarını yere koyup oturmak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Keza, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, kalçaları yere koyup dizleri dikmek de mekruhtur. Sahih olan da budur. Hidâye´de de böyledir, Esahh olan da-budur. Kâfö´de ve Mebsût´dan naklen Nihâye´de de böyledir. Buradaki mekruh olan oturuş şekli : «Ayak parmaklarının ucu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na oturmak...», «ökçelerin üzerine oturmak...», dizleri göksüne. toplayarak oturmak...», «elleri yere dayıyarak oturmak...´», «köpek oturuşuna benzer bir şekilde oturmak...» gibi oturuş şekilleridir. Ve bunların hepsi de mekruhtur. Zâhidî´de de böyledir. Namazda, el ile selam almak mekruhtur. Namazda, özürsüz olarak, bağdaş kurup oturmak da mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tebyîn´de de böyledir. Namazda, secde ederken, kolları yere sermek; rükû´a eğilir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken ve rükû´dan doğrulurkeh ellerini kaldırmak; elbisesinin bir ucu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu, başına veya omuzuna atıp, diğer tarafını salıvermek de, mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Münye´de de böyledir. Namaz içinde, kollarını giymeden, elbiseyi omuzuna atmak mekruhtur, Tebyîn´de de böyledir. Bu durumda, elbisenin altında gömlek bulunması ile bulunmaması müsavidir. Nihâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Hulâsa ve Nisâb´da : «Namaz kılan kimse, elbiseyi, yırtık veya sökük yerinden giyse ve ellerini yakasına sokmasa, bu durumun, mekruh olup olmadığı hususunda, müteahhirûn ihtilaf etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. Muhtar olan kavil ise, bu durumun mekruh olmamasıdır.» denilmiştir. Muzmarât´ta da böyledir. «Kaftan içinde namaz kılacak olan kimsenin, ellerini kaf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tanın yakasına girdirmesi ve düşmesin diye kaftanı bir kuşakla bağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)laması uygun olur.» demişlerdir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Namaz haricinde, elbiseyi omuza atmak hususunda., âlimler ihtilafa düşmüzlerdir. D&râye´de de bu gibi ihtilaflar zikredilmiştir. Kunye´nin Kerâhat Babi´nda da bunun mekruh olmadığı tashih edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. BahrttV - Râık´ta da böyledir. Başına giyecek bir şey bulduğu zaman, bir kimsenin, erinip veya tenbelEk edip, bunu giymeden, başı açık namaz kılması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Fakat bunu, gönül alçaklığından veya huşu´dan dolayı ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa mekruh olmaz. Aksine bu, daha güzeldir. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Yanında, gömleği bulunduğu hal!de, bir kimsenin, sadece don ile namaz kılması mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir. Fetâvâyi İtabiyye´de : «Bornos (denilen uzun bir elbise) ile namaz kılmak mekruhtur. Bunun, harbte giyilmesinde kerahet yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de ide böyledir. Bîr kimsenin, elbisesinin, kollarını dirseklerine kadar sıva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıp, kollan açık namaz kılması mekruhtur. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir. Namazda sama mekruhtur. Sama : Vücudu, baştan ayağa kadar,elleri bile bir taraftan çıkaramıyacak şekilde bütünü ile bir giyeceğe sarmak demektir. Tebyîn´de de böyledir. Bir kimsenn, namazı -sağ omuzunu açık bırakıp bir ucunu, sağ koltuğun altından, sol omuzunun üzerine atarak, giymş bulunduğu bir elbise ile kılması da mekruhtur. Fetâvâyi KâdShta´- da da böyledir. Namazda, i´ticâr da mekruhtur. İ´ticâr : Sarığı, başın etra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fına sarıp, başın ortasını açık bırakmaktır. Tebyîn´de de böyledir. İmâm Velyâlîcî : «Bu hâl, namaz içinde olduğu gibi namaz dışında da mekruhtur.» demiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Yenisi ve güzeli varken eski ve kötü elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Mi´râcü´d - Dirâye´de de böyledir. Namazda, telessüm de mekruhtur. Telessüm : Namaz için(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ağzı ve burnu kapatmaktır. Namazda, esnemek mekruhtur. Bir kimseye esneme hali galebe ederse, namaz kılan kimse, gücünün yettiği kadar yutmaya ve onu defetmeye çalışır. Fakat, esneme hali, daha fazla galebe ederse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılan kimse, elini veya yenini, ağzının üzerine kor. Tebyîn´dede böyledir. Esnerken ağzını kapatmamak mekruhtur. Hızânetül-Fıkh´da da böyledir. Namaz kılan kimse, esnediği zaman, ağzına eli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin dışını kor. Muhtârütü´l - Nevâzil´den naklen Bahrü´r - Râık´ta ida böyledir. Bir kimse, namazda iken esnediği vakit, kıyamda sağ eliyle, onun dışında ise, sol elinin içi ile ağzım kapatır. Zâhidİ´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Namazda, gözleri yummak mekruhtur. Büyük veya küçük abdest darlığı var iken, namaza girmek mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bu durum, namaz kılan kimseyi fazlaca rahatsız ederse, o kimse namazı keser. Yellenmekle ilgili hüküm de böyledir. Bîr kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, bu durumlarda da namaz kılması caiz olur; fakat bu günah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tır. Şayet, vakit dar olur da, âbdest almakla meşgul olmak, namaz vaktinin geçmesine sebep olacak bulunursa, o kimse, namazım bu halde kılar. Çünkü, kerâha´tüe kılmak, kaza etmekten evlâdır. Namaz esnasında, bir kimsenin, kendisini yelpaze ile veya elbisesinin yakası bir şeyle serinletmesi mekruhtur. —Çok olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması halinde böyle yapmakla namaz bozulmaz. Tebyîn´de de böyledir. Kasiden yapılmaları halinde namaz içinde Öksürmek ve boğaz temizlemek mekrûtur. Fakat, bunlar, —gayrete rağmen de-fedilemedikleri takdirde mekruh olmaz. Zâhddî´de de böyledir. Namazda tükürmek mekruhtur. Keza, rükû´dave secdelerde tumânîneti terk etmek de mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tumânînet : Namaz kılan kimsenin, belini tam doğrultması ve azalarının sakin olması demektir. Muhıyt´te de böyledir. = Keza, kavme´yi terk etmek de mekruhtur. Kavme : îki secde arasında, azalar sakin olacak şekilde oturmaktır. îbni Emîrül -Hâcc´ın Münyetü´l - Musallî Şerhi´nde de böyledir. Münferîd´in (= yalnız basma namaz kılan kimsenin)), ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin saflarının arasında,onların oturma ve kalkmalarına mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)halif bir şekilde namaza durması mekruhtur. Keza, muktedînin (= imâma uyarak namaz kılmakta olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin) , tek başına, arkada namaz kılması da mekruhtur. Muham-med bin Sücâ ve.Hasan bin Ziyâd´m Ebû Hanife (R.A.)´den riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet ettiklerine göre : Şayet, saf arasında boş yer yoksa, muktedînin bu şekilde namaz kılması mekruh olmaz. Fakat, bu durumda, muk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tedînin saftan birisini kendi yanma çekip, onunla birlikte idurması daha güzeldir. Muhıyt´te de böyledir. Muktedînin, bu durumda, çekeceği şahsın âlim olması uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olur. Tâ ki, durumu anlasın ve namazı fasada vermesin. Hızâ-netü´l Fetâvâ´da da böyledir. Hâvi´de : «Bir kimsenin, arka tarafında mezar olduğu hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de namaz kılması mekruh değildir. Çünkü bu durumda, namaz kılan kimse ile kabir arasında bir miktar mesafe vardır. Fakat, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da namazın mekruh olmaması için, şayet, mezardaki namaz kılmak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta olsa idi, namaz kılan kimse üe mezardakânin arasından, geçilebi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lecek bir yerin oltmâsı gerekirdi.)) denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Bir kimsenin, önünde, başı üzerinde, sağında, solunda veya elbisesinde resim varken namaz kılması, mekruhtur. Üzerinde namaz kılınan yaygıda resim bulunması halinde, iki ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vayet vardır; sahih oian, suret üzerine secde edilmedikçe bunun mekruh olmamasıdır. Bu, resimlerin, bakan kimsenin zahmetsiz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak görebileceği kadar büyük olması halindedir. FetâvâyÜ Kâdîhân´ da da böyledir. Resim, bakan kimsenin dikkatle bakmayınca ve düşünme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yince göremiyeceği kadar küçük olursa, namaz mekruh olmaz. Resmin başı kesilmiş olursa, onda bir beis yoktur. Başın kesilmesi, o başın üzerinin iplikle Örülerek başın görülmez olması ile olur. Böylece, baştan bir eser kalmamış olur. Şayet sadece baş ile beden arası, bir iplikle dikilip örülürse, buna itibar edilmez. Çünkü, kuşlardan boynu böyle süslü olanlar vardır. Mekruh olma bakımından en şiddetli hâl, resmin ön tarafta ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masıdır; sonra başın üzerinde, sonra sağda, sonra solda ve sonra da arkada olmasıdır. Kâfi´de de böyledir. Tehzîb´de : «Resim, idayalı bir yastıkta bulunsa da o yastık, namaz kılan kimsenin önünde olsa, o kimsenin namazı mekruh olur. Ancak, yastık yere atılmışsa, namaz mekruh olmaz.» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Tatarhântyye´de de böyledir. Canlı olmayanların resimleri mekruh değildir. Nihâye´de de böyledir. Farz namazlarda, bir rek´atte, bir sûreyi tekrar okumak mekruhtur. Nafile namazlarda ise, böyle yapmak mekruh değildir. Fetâvâyi Kâdâhân´da da böyledir. Bir kimsenin,, yalnız başına nafile bir namaz kılarken, bir âyeti tekrar tekrar okuması mekruh olmaz. Fakat, farz namaz kılan kimsenin, ihtiyarî olarak bir âyeti tekrar tekrar okuması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Özür veya unutmak sebebi ile, bir âyetin farz namazlarda da tekrar edilmesinde bir beis yoktur. Muhıyt´te de böyledir. Cum´a namazında, içinde secde bulunan bir sûreyi okumak veya secde âyetinin okunulmasından korkulan herhangi bir namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, yine içinde secde âyeti bulunan bir sûreyi okumak mekruhtur. Hulâsa´d a da böyledir. Namaz kılan kimsenin, secdeye giderken, ellerini, dizlerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den önce yere koyması, secdeden kalkarken de dizlerini, ellerinden önce kaldırması mekruhtur. Özür müstesnadır. Mümye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muktedî´nin, imâmdan önce rükû´ ve secde yapması ve ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şını imâmdan önce kaldırması mekruhtur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Namaz kılan kimsenin, Açıktan besmele çekmesi ve açıktan âmin demesi; Kıraati rükû´da .tamamlaması; Zikirlerin, intikâlin tamamlanmasından sonra olması; Farz kılarken, özürsüz olarak asaya (= bastona) dayanması; mekruhtur. Nafile namazlarda, bu şekilde dayanmak mekruh olmaz. Zâhidi´de de böyledir. Sırtında sabi bir çocukla namaz kılmak caizdir, fakat mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Şayet, çocuğu koruyacak kimse olmaz ve çocukda ağlasa, bu durumda mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir. Namazda, gömlek veya takke çıkarmak veya bunları giy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, mestleri çıkarmak —amel-i yesîr ile olsa bile— mekruhtur. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimsenin, namazda sangını başından alıp yere koyması veya yerden kaldırıp başına koyması; namazı bozmaz, fakat bunlar mekruhtur. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir. Bir kimsenin, sangının büklümü üzerine secde etmesi mekruhtur. Zehıyre´de de böyledir. Bü halin mekruh olması, hacminin, o kimsenin secdesine mani´ olmaması, şartına bağlıdır. Eğer, secdeye mani´ oluyorsa, namaz asla caiz olmaz. Bürcendîye´de de böyledir. Bir kimsenin, yüzüne toprak değmesin diye, yenini serip üzerine secde etmesi mekruhtur. Fakat bunu, sangına ve elbisesine toprak değmesin diye yapmışsa, mekruh olmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Yer (toprak) üzerinde namaz kılan bir kimse, sıcaklık dokunmasın diye serdiği bir bezin, üzerine secde ederse, bu mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Zahîrıyye´de de böyledir. Namaz kılan kimsenin, secdede, ayaklanni örtmesi mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Hulâsa´da da böyledir. Yalnız başına nafile namaz kılmakta olan bir kimsenin, rahmet âyeti okunduğu zaman rahmet dilemesinde veya azâb âyeti okununca bundan ALLAH´a-— sığınmasında ve istiğfarda bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunmasında bir beis yoktur. Farz namaz kılmakta olan bir kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, bunları yapması ise, mekruhtur. Fakat, imâmın, farz olsun, nafile oîsun, hiç bir namazda böyle yapması doğru olmaz. Münye´ de de böyledir. Nanıaz kılan kimsenin, bir sağına bir soluna meyletmesi (.= eğilmesi) mekruhtur. Zehıyre´de de böyledir. Namazda, özürsüz olarak ayaklar arasında terâvuh mekruhtur. Terâvuh : Ayağın biri üzerine, biraz çöküp dayanmak; biraz da diğerine çöküp dayanmaktır. ~ Keza, tek ayağın üzerine dayanarak namaz kılmak da mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Zahîriyye´de de böyledir. Namaz esnasında kalkarken, ayağın birini ileri atmak mekruhtur. Tebyîn´de de böyledir.^ Namaz kılan kimsenin, koku veya reyhan koklaması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Zehıyre´de de böyledir. Namaz kılan bir kimsenin, el ve ayak parmaklarını, secde esnasında ve diğer hallerde, kıble istikametinden başka [tarafa çe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)virmesi mekruhtur. Fetâvâyı Kâdîhân´da da böyledir. İmâm olan kimsenin, tek başına ve tamamen, nührab oyu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunun içine girmiş olarak namaz kılması mekruhtur. Fakat imâm, mihrabın dışında durur ve mihraba secde ederse, bu mekruh ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Tebyîn´de de böyledir. Mescit, imâmın arkasında bulunan cemaate dar gelirse, imâmın tek başına mihrabda namaz kılması mekruh olmaz. Fetâ-vâyî Burhâmyye´de de böyledir. Namaz esnasında, imâmın, .tek başına seki gibi yüksek bir yerde bulunması mekruhtur. Zahirü-´r - rivâye budur. Hîdâye´de de böyledir. Bu durumda, imâmın yanında, cemaatten bazı kimseler bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunursa, o zaman mekruh olmaz. Serahsî´nin MuhıytUnde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bu hususta, sekinin yüksekliğinin miktarı bir adam boyu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Bundan aşağısına itibar olunmaz. Sürenin yüksekliği göz önün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de tutularak, yüksekliğin bir arşın olduğu da söylenmiştir. îtimatl edilen de budur. Gâyetü´l - Beyfin´da : «Sahih olan budur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bahrü´r Râık´ta da böyledir. Kâ´be´nin üzerinde namaz kılmak, Kâ´be´ye olan ta´zimin terk edilmiş olmasından dolayı mekruhtur. Bir kimsenin, kendisi için, mescidde özel yer ayırması mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tatarhânliyye´de de böyledir. Bir kimsenin, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kıt ması mekruh olur. Maden´de de böyledir. Bir kimse, başka bir insanın yüzüne karşı namaz kılsa ve bu sırada aralarında, sırtı namaz kılana dönük bir başka şahıs bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunsa, bu durumda namaz mekruh olmaz. Timurtâşî´de de böyledir. Namaz kılan bir kimseye karşı durmak mekruhtur. Namaz kılan kimsenin, ön safta veya son safta olması müsavidir. Münye´de de böyledir. Yakında olsa bile, konuşan bir kimsenin arkasında namaz kılmak mekruh değildir. Ancak, konuşan kimseler, seslerini yükselt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tikleri zaman, namaz kılan kimse okumasında şaşıracaksa bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, —konuşan kimsenin arkasında namaz kılmak— mekruh olur. Hulâsa´da da böyledir. Uyuyan kimselerin arasında namaz kılmak, mekruh olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. İçinde ateş yanan tennûr´a veya ocağa karşı namaz kılmak mekruhtur. Kandile veya lâmbaya karşı namaz kılmak ise, mekruh değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Esahh olan da budur. Hı-zânetü´l - Fetâvâ´da da böyledir. Ellerinde veya başı üzerinde Kur´ân olduğu veya asılı bir kılıç veyahut da benzeri şeyler bulunduğu halde namaz kılmakta bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Rükû´d a iken, birisinin geldiğini hisseden ve gelen kimseyi tanıyan bir imâmın, o şahıs yetişsin diye rükû´unu uzatması mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. İmâm, gelenin kim olduğunu tanımazsa ve uzatma miktarı ancak bir veya iki teşbih miktarı olursa, bu şekildeki uzat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma, mekruh olmaz. Muhtârü´l - Fetâvâ´da da böyledir. İmâmın, safların hizasında durması mekruhtur. Bahrü´r Râık´ta da böyledir. Bir kimsenin, ağzında dirhem ve dinar (= para) bulundu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu halde namaz kılması, bunlar o kimsenin okumasına mani ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masa bile mekruhtur. Elinde bir mal tutarak namaz kılmak da mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Önünde pislik bulunduğu halde, namaz kılmak mekruh-dur. Serahsî´iün Muhıyt´inde de böyledir. Özürsüz olarak namaz içinde yürümek; bir adım atıp dur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, sonra bir adım daha atıp yine durmak, mekruhtur. Bunlar, bir özür sebebi ile yapılmış olursa, mekruh olmaz. Muhıyt´te de böyledir. Bir kimsenin, safın gerisinde tekbir alıp, sonra safa katıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması mekruhtur. Serâhsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Elleri, rükû´da dizlerin üzerine ve secde de, —özürsüz ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak— yere koymamak mekruhtur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir . îmâma uymuş olarak namaz kılmakta olan kimsenin, Kur´-ân ^kuması İmâm Ebû Hatifte (R.A.) ye İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a gc , mekruhtur. Hidâye´de de böyledir. Namaz kılan kimsenin, Başını aşağı eğmesi veya yukarı kaldırması; Ellerini, kulaklarının hizasından yukarı veya omuzlan hizasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan aşağı kaldırması; Secdede, karnını uyluklarına bitiştirmesi ye İmâm yokken kamet getirilmiş olursa, cemaatın ayağa kalkma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı, mekruhtur. Hızânetü´l -Fıkh´ta da böyledir Sünneti tamamlamada acele etmek mekruhtur. Münye´de de böyledir. Huccet´de : «Namaz kılarken sinek, sivri sinek kovmak mekruhtur. Zaruret hali müstesnadır. Bu durumun —sadece mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olması, bu işin ameM kalîl ile yapılmış olması şartına bağlıdır.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Namazda, özürsüz olarak yapılan, her amel-i kalîl mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Bir kimsenin yayı, oku ve sadağı (= ok koyduğu kabı) boynunda takılı olduğu halde namaz kılmasında bir, beis yoktur. Ancak, bunların sallanmaları namaz kılan kimseyi meşgul eder ve oyalarsa, bu durumda, bunlarla namaz kılmak mekruh olur. Bunun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la beraber, böyle kılmış olan namaz caizdir, Sirâcü´I - Vehhâc´da ıda boy eldir. Bir kimsenin, gasbettiği yerde namaz kılması caizdir. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, zulmetmiş olmasından dolayı, o kimse azaba uğrar. Bir kul, Al] ahu Teâlâ ile kendi arasındaki şeyin sevabını, kendisi ile bir baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ka kul arasındaki şeyin de ikâbını (= cezasını) görür. Muhtârül-Fetâvâ´da da böyledir. Bu şekilde kılman namazlar, şartları ve rükünleri tamam olduğu için caizdir. Kerâhatle kılman" namazlar, maal - kerâhe (~ mekruh olmakla beraber) caizdir. Hidâye´de de böj´ledir. Bu namazlardaki mekruh olma hâli, kerâhat-i tahrîmiyye (= harama yakın mekruh) ise, namazın iadesi (= tekrar kılınma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı) vacip olur; kerâhat-i tenzîhiyye t = helâla yakm kerâhat) ise, na-roazm iadesi müstehap olur. Şüphesiz ki, kerâhati tahrîmiyye, va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cip rutbesindedir. Fethül Kadîr´de de böyledir. [50] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Namazın Mekruhları İle İlgili Bazı Mes´eleler
Namaz kılan kimseyi, ana-babasından birisi çağırırsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bitirmeden ona cevap vermez. Ancak, anne veya babası yar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dım isterlerse, namaz kılan kimse, namazını bozar. Çünkü, zaruret-siz olarak namazı kesmek caiz değildir. Bu hususta, yabancılar da, ana - baba gibidir. Bir kimse namaz kılarken, başka bir kimsenin damdan düşe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceğinden veya ateşte yanacağından veyahut da suda boğulacağın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan korkar ve bu durumda olan kimse de, namaz kılan kimseden yardım isterse, namaz kılan kimsenin namazını bozması vacip olur.durumda, namaz ister farz olsun, ister nafile olsun müsavidir. Çünkü, bir dirhem değerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deki şey, bir maldır. Bir kadın, namaz kılarken, ocaktaki tenceresi taşarsa, onu kurtarıp düzeltmek için, namazını keser. Keza, namaz kılmakta olan bir misafirin, (yolcunun) hayvanı giderse; namaz kılmakta olan bir çoban, koyununu, kurdun yiyece(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğinden veya namaz kılan kimse, bir körün kuyuya düşeceğinden korkarsa, bü kimseler, bu sebeblerden dolayı namazlarını ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)serler. SVâcül - Vehhâc´dâ da böyledir. Namaz kılmakta olan, bir kimseye, bir zımmî (= İslâm beldesinde yaşayan, gayr-i müslim kimse), gelip : «Bana İslam´ı öğret, bildir; derse, o kinişe farz bile kılıyor olsa, namazını bozar. Hulâsa´da da böyledir. Tan yerinin ağarmasından sonra, hayır olan zikrin dışın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da konuşmak mekruhtur. Serahsî´nin Muluyt´inde de böyledir. Husumet (düşmanlık) niyyeti ile namaz kılınmaz. Hıüâ-sa´da da böyledir. [51] Mescidlerle İlgili Bazı ´Meseleler Mescidin kapısını kitlemek mekruhtur. Bazıları: «Mescidin eşyalarını korumak için, kapısını kitlemek-te bir beis yoktur.» demişlerdir. Sahih olan budur. Mescidin üstünde (damında), başka bir bina yoksa cima´ eylemek, büyük ve küçük abdest bozmak mekruhtur. Bayram ve cenaze namazı kılınan yerler hakkında, ihtilâf edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Esahh olan, onların mescid hükmünde olmadıklarıdır. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar her ne kadar, imâma uyma bakımından, mescid hükmünde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)salar bile, bir mekân hükmünde olduklarından, genelde mescid hükmünde olmazlar. Te&yîn´de de böyledir. Mescidin avlusu da, mescid hükmündedir. Bir kimse, camiin avlusunda imâma uymuş olduğunda, saflar birbirine bitişmemiş ve "avlu dolmamış olsa bile, o şahsm iktidası sahih olur. İmâm Muhammed, (R.A ) buna işaret ederek : Bir kimsenin saflar, birbirlerine bitişmemiş olsa bile, cum´a (kılman yerin) ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pısından iktidası sahihtir.» demiş ve «Saflar oraya kadar bitiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, cami civarındaki dükkanlardan imâma iktidâ, sahih ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.» buyurmuştur. Mescidin kapısında bulunan sekiler, mescidin avlusundan sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıldığı için, buralarda da imâma iktidâ sahih olur. Fetâvâyi KAdî-hân´da da böyledir. Mescidleri, kireçle ve altın suyu üe süsleyip nakışlamak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir. Bu hüküm, bir kimsenin, mescidi, kendi malı ile süslediği halerdedir. Fakat, bir mütevelî, mescidi vakıf malı ile nakışlarsa, tazmin etmesi, harcadığı şeyi kendisinin ödemesi gerekir. Hidâye´de de böyledir. Zâlim kimselerin, mescidin malına olan tama´larından (on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları çalışmalarından) korkulduğu zaman, mescidin mallan toplanır. Kâfî´de de böyledir. Yazıların düşme, dökülme ve tepelenip çiğnenme korkusu olduğundan, mescidin mihrabına ve duvarlarına, Kur´ân yazarak süslemek doğru ideğildir. Nesefî´nin Cem´inde : «Namazgahla ve sergide, ALLAHû Teâlâ´-nın isimleri varsa, onu sermek ve kullanmak mekruhtur. Keza, bir başka kimsenin, bunu kullanacağından korkarsa, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, sahibinin mülkünden çıkarması da mekruhtur. Vacip olan, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, yüksek bir yere koymak ve üzerine de başka bir şey koymaktır.» denilmiştir. Keza, esmâ-i hüsna dan birini, bir yaprak kağıda yazıp, kapıya yapıştırmak, isme ihanetten dolayı, mekruhtur. Kifâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Mescidde ağız yıkamak ve abdest atmak mekruhtur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, abdest almaya ayrılmış bir yer varsa, orada abdest almak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Abdest alınan yerde, namaz kılmak da mekruhtur Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir. Mescidin duvarına tükürülmez. Mescidin Önündeki çakılların arasına da tükürmek mekruhtur. Mescidin hasırlarının üstüne de. alfana da tükürmek mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Sümkürmek de böyledir. Lüzum hisseden kimse, bunları mendiline alır. Şayet, söylediği(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miz yerlere sümkürmüş veya tükürmüşse, onları buralardan kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Mecburiyet ve zaruret halerinde, hasırın üzerine tükür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, altına tükürmekten daha ehvendir. Çünkü, hasır hakikatte mescid değildir, hasrın altı ise hakîkaten mesciddir. Şayet, hasır yoksa, tüküren kimse, tükrüğünü açıkta bırakmaz; toprağa gömer. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Çamurda yürümüş olan kimsenin, ayağını mescidin duva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rına veya direklerine sürmesi mekruhtur. Hasırına sürmesinde bir beis yoktur. En iyisi böyle de yapmamaktır. Bu kimsenin, ayağını, mescidin, toplanıp biriktirilmiş bulunan toprağına sürmesinde bir beis yoktur. Eğer toprak dağınık ise, bu toprağa sürmesi mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Muhtar olan budur. Bu kimsenin, mescide konulmuş bulunan oduna ayağım sürmesinde bir beis yoktur. Serahsînin Muhıyt´inide de böyledir. Mescidin içine kuyu kazılmaz. Fakat, Zemzem Kuyusu gibi daha. önceden bulunan kuyular müstesnadır. Mescidin içine ağaç dikilmesi mekruhtur. Çünkü, ağaç dikilince kiliseye benzer ve ağaç namaz kılınacak yeri işgal eder. Ancak, ağaç dikmekte mescid için bir menfaat varsa, yani yerde su sızıntısı olur, mescidin direğini durdurmak, temelini sağlamlaştır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak için, sızıntıyı çeker düşüncesiyle ağaç dikilirse, bu durumda bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Hasırlarını koymak için, mescidin içinde bir ev yapmakta bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir. «Bir şehrin surlarının (kale duvarlarının) üzerine yapılan mescidde namaz kılınmaz.» demişlerdir. Çünkü sûr, ammenin hak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kıdır. Bu husustaki tafsilatlı cevabın en uygun olanı şudur : «Eğer o şehir, kahren (zoraki, savaşla) fethedilmiş ve hükümdarın emri ile sürün üzerine mescid yapılmışsa, o mescidin içinde namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak caiz olur. Çünkü imam, (= hükümdar, komutan) yolu mescid eylemiştir. Böyle yapmış olması da´ evlâdır. Özürsüz olan bir kimsenin, mescidi yol edinip, gelip geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz değildir. Özrü var ise böyle yapması caizdir. Bir özründen dolayı mescidden gelip geçmesi caiz olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin her giriş çıkışında değil günde bir defa tahiyyetül1 - mescid kılması caizdir. Terzinin veya herhangi bir şey dikmekte olan bir kimsenin, mescidin içinde dikiş dikmesi mekruhtun Ancak, o kimse, mescid(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, oraya çocukların girmesine mani olmak veya orayı korumak için durmakta ise, bu durumda —bir şey dikmesi mekruh olmaz. Keza, bir kâtip, mescidde ücretle yazı yazarsa, bu mekruhtur; yazıyı ücretsiz yazması ise mekruh değildir. Bir muallimin, çocuklara sıcağın veya soğuğun zarar vermeme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si için, mescide oturup çocuklara derslerini öğretmesi mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Muallim (öğretmen, öğretici) ile ilgili mes´ele, dikici ve kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiple ilgili mes´ele gibidir. Kâdî İitıâm´ın Nüsha´sında ve ikrârül Uyûıı´da da böyledir. Hulâsa´da da böyledir. Bir evin içinde mescid bulunsa ve evin kapısı kitlenince, ev halkı mescide cemaat olsa, bu mescid, bu cemaatin mescididir. Bu cemaat, diğer insanların o mescidde namaz kılmalarını yasaklama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıkça, mescidde alışveriş yapmanın ve cünüp olan kimsenin oraya girmesinin, haram olması gibi mescidlerle ilgili hükümler, bu mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cid için de aynen sabit olur. Şayet, evin kapısı kitlenince, orada cemaat kalmaz fakat kapı açılınca orya cemaat gelirse, bu durumdaki bir yer, her ne kadar orada namaz kılmaktan insanlar men edilmıyorlarsa da mescid de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Fetâvâyİ Kâdihân>la da böyledir. Hiç bir kimse, mescidin lâmbasını evine götüremez, fakat evinin lâmbasını mescide götürebilir. Hulâsa´da da böyledir. Mescidin lâmbasını, mescidde, gecenin üçde birine kadar, yanık bir vaziyette bırakmakta bir beis yoktur. Fakat, bundan daha fazla, yanık bırakılamaz. Ancak, vakfeyleyen kimse böyfe al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masını şart koşmuş veya lâmbanın daha fazla yanıkdurması bu mescidde adet İse, lâmba yanık bırakılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir mescidi, ALLAH rızası için yaptırmış olan kimse, o mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidi ısÜah eylemede, imar ve tamir etmede, ona hasır veya kamış sermede, kandil asmada; o mescidde ezan okumada, kamet getir-, mede ve imamlık yapmada, —eğer ehil ise başkalarından daha çok hak -sahibidir. Eğer ehîlf değilse, bu hususlarda, onun re´yine (== görüşüne) baş vurulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir İdmsenin, namaz vakitleri dışında, namaz kılmadan mescidde oturmasında bir beis yoktur. Fakat, bu sırada, bir şeyi telef ede:36, tazmin eder. (öder.´ Hulâsa´da da böyledir. [52] 8- VİTİR NAMAZI İmâmı ´zam Ebû Hanife (RA.)´den vitir namazı hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da üç rivayet vardır : 1- Bir rivayete göre, vitir namazı farzdır. 2 - Bir rivayete göre, vitir namazı müefcked sünnettir. 3- Bîr rivayete göre ise, vitir namazı vacibtir. Bu kavil, İmânvı A´zam (R.A.) ´m son kavlidir. Sahih olan da budur. Serah-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Vitir namazı, eğer yatsıya tabi bir sünnet olmuş olsaydı, bu namazı, gecenin sonuna kadar te´hir etmek, yatsıya tabi bir sünneti te´hir etmek gibi mekruh olurdu. Tebyln´de de böytedir. Vitir namazını, gücü yettiği halde, ayakta değilde attı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rarak kihnak caiz değildir. Özürsüz olarak, vitir namazını binekte knmak da caiz değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Aradan çok müddet geçmiş olsa bile, bir kimsenin, kas-den veya unutarak, terketmiş olduğu vitri kaza etmesi vaciptir. Vi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir niyyeti olmaksızın, bu namazı kaza etmek caiz olmaz. Kitfâye´de de böyledir. Vitir namazını kaza eden kimse, kunutu da kaza eder. Muhıyt´te de böyledir. Yatsmm sünnetini farza tabi olarak gecenin sonuna tehir etmek mekruhtur; fakat, vitri gecenin sonuna tehir etmek müstehabtır. Tebyîn´de de böyledir. Vitir, üç rek´atitir ve bu üç refe´atin araları selâmla kesil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Hidâye´de de böyledir. Kunut, sahih olmak üzere vacibtir. Cevheretü´n - Ney-ylre´de de böyledir. Vitir kılmakta olan kimse, üçüncü rek´atin kıraatini biti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rince tekbir alır; ellerini kulakları hizasına kaldırır ve rükû´a var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, senenin bütün günlerinde kunut; yapar. Kunut´ta ayakta durma miktarı, «tze´s - semâü´nşekkat Sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si» ni okuyana kadardır. Mumyt´te de böyledir. Kunutta, ellerin salınıp sahnmayacağı hususunda, ihtilâf ´ edilmiştir. Muhtar olan kavil, kunut esnasında, ellerin aşağı salın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan kaldırılacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. İmâm olsun, cemaat olsun; vitir kılmakta olan kimseler, kunutu gizli okur. Muhtar olan kavil budur. Nlhâye´de de böyledir. Yalnız başına vitir kılan kimse de, kunutu gizli okur. Muhtar olan budur. Mecmau´l - Bahreyn´de de böyliedir. Kunutta okunması mecburî olan bir duâ yoktur. Yalnız, kunut´ta «ALLAHüme inne neste´ıynüke» duasını okumak evladır. Kunut duasını güzel okuyamıyan kimse : «Rabbena ât mâ fi´d-dünyâ haseneten ve fi´1-âhireti haseneten ve fcinâ azebe´n-nâr» âyetini okur, Muhiyt´te de böyledir. Veya, bu kimse : «Allâhümme´ğfirlenâ» der ve bunu üç defa tekrar eder. Ebû´I - Leys´in ihtiyarı da budur. Slirâciyye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bir kimse, kunutu unutmuş olsa ve bunu .rükû´da hatır-lasa, sahih olan, o kimsenin, rükû´da kunutu okumamasıdır. Bu kimse, tekrar kıyama da kalkmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir. Bu kimse, şayet rükû´dan kıyama dönse ve kunutu okusa, bu durumda, rükû´u yenilemez ise, namazı bozulmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir. Fakat, bu kimse kunutu unuttuğunu rükû´dan başını kaldırdığı zaman hatırlarsa, bil-ittifak kunutu okumaya dönmez. Muzmarât´ta da böyledir. Vitir kılmakta olan kimse, eğer Fâtiha´yi okur da, süreyi terk ederse; bu kimse rükû´dan doğrulur; sûreyi okur; kunutu iade eder; rükû´ yapar ve sehivden dolayı da secde eder. Keza, sûreyi okur da, Fatiha´yj terk ederse, bu durumda da Fatiha´yı´okur, sûreyi, kunûtiu ve rükû´u da iade eder. Bu kimse, şayet rükû´u iade etmemiş olsa, yine namazı caiz olur. Sirâ-cül - Vehhâc´da da. böyledir. 0 Vitir, cemaatle kılınırken, imâm, kunut yapmadığını, rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da hatırlarsa, kıyama dönmesi caiz olmaz. Bununla beraber, şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, imâm, kıyama döner ve kunutu okursa, rükû´u yenilemesi uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olmaz. Bu durumda, imâm, rükû´u iade ederse, cemaat, önceki rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da imâma tabi olmaz; ancak, ikinci rükû´da tabi olur. Bunun aksini yapsalar bile namazları bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir. Vitir kılan kimse, kunutta Peygamber (S.A.V.) Efendimiz-´e salat okumaz. Bu, bizim âlimlerimizin ihtiyar ettiği kavildir. Zâhîriyye´de de böyledir. Muktedî, kunutta imâma tabi olur. Muktedî, kunutu bitirmeden, imâm rükû´a varmış olsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda da muktedî imâma tabi olur. İmâm, kunut yapmadan rükû´a varmış olsa, bu durumda muktedî de kunuttan bir şey okumamış bulunsa, muktedî eğer, yetişemeyip rükû´u kaybedekten korkarca, o zaman rükû´a vahr. Eğer bundan korkmazsa, kunutu okur ve sonra rükû´a varır. Hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lâsa´da da böyledir. Nâtıfî, Ecnâs´ında : «Bir kimse, birinci rek´ati mi, ikinci rek´ati mi yoksa üçüncü rek´ati mi kılmakta ol´duğu hususunda şüpheye düşerse, bu durumda, içinde bulunduğu rek´atte kunut ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par, sonra oturur. Daha sonra, kalkıp iki rek´at daha kalır. Bu iki rek´atin herbirinde de oturur ve ihtiyaten kunut yapar. Bir kavle göre de", bu kimse hiçbirisinde kunut yapmaz. Sahih olan, önceki kavildir. Çünkü, kunut vacibtir; vacible bid´at arasında tereddüt yoktur. Bu kimse ihtiyaten kunut yapar» denilmiştir. Serahst´nin Muhıyt´inde de böyledir. Mesbûk, imâmla birlikte kunut yapar; imâmdan ayrıldık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan sonra yapmaz. Münye´de de böyledir. İmâmla birlikte kunut yapmış olan mesbûk, namazın ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmını kaza ederken, ikinci defa kunut yapmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bütün âlimlerin kavilleri budur. Muzma-rât´ta da böyledir. Vitirde, üçüncü rek´atın rükû´unda imâma yetişmiş bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan bir mesbûk, namazının kalan kısmını kaza ederken de kunut yapmaz. Muhiyt´te de böyledir. Vitirden başka hiçbir namazda kunut yoktur. Mütûn´da da böyledir. İmâm, vitirde, rükû´dan doğrulduktan sonra kunut yapsa, fakat muk-tedı bunu görmese, bu durumda muktedî imâma tabi olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir. Şayet, imâm sabah namazında kunut yaparsa, arkasında(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kiler susarlar. Hîdâye´de de böyledir. Bu durumda cemaat ayakta bekler. Sahih olan budur. Nihâye´de de böyledir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() 9- NAFİLE NAMAZLAR
Sabah namazından Önce ve Öğle, akşam ve yatsı namazla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rından sonra, ikişer rek´at sünnet vardır. Öğle namazından ve cura a namazından önce ve cum´a na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazından sonra da dörder rek´at sünnet vardır. Mütûn´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bize göre dörder rek´atli bu sünnetler, birer selâmla kılınırlar. Bir kimse, bu namazları ikişer selâmla kılmış olsa, kıldığı bu na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazlar sünnetten sayılmaz. Sünnetlerin kuvvet derecelerine göre sıralanışı şöyledir: 1- Sabah namazının sünneti, 2- Akşam namazının sünneti, 3- Öğleden sonraki sünnet, 4- Yatsıdan sonra kılınan sünnet, 5- Öğleden önce kılman sünnet. Tebyin´de de böyledir. Âlimlerimiz : «Fetva verme makamında olan bir âlim, fet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vasında, diğer sünnetleri, insanların ihtiyaçlarından dolayı terke-debilir; ancak sabah namazının sünnetini terkedemez. Nİhâye´da de böyledir. Bir kimse, gece zannı ile iki rek´at namaz kılmış olsa ve bu durumda, sabah namazının vaktinin girmiş bulunduğu açığa çıksa, o kimsenin kıldığı iki rek´at, gece namazı olur. Kâdî Alâüddin Mahmud Nesefî Muhtelefât Şerhi´nde : «Bu me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sele hakkında rivayet yoktur.» demiştir. Müteahhirûn ise : «Bu namaz, sabah namazının sünneti yerine caiz oîur.» demişlerdir. Şeyhü´l - tmâmü´l - Ecdft Şemsü´l - Eimme Halvânî, Kitâbü´s -Salât Şerhi´nde : «Şüphesiz, o namazın, sabah namazının sünneti olması caizdir. Çünkü, bu namaz, eda vaktinde kılınmıştır.» demiştir. Muhiyt´te de böyledir. Ayakta durmaya gücü yeten bir kimsenin, sabah namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın sünnetini oturarak kılması caiz değildir. Bundan dolayı, sabah namazının sünneti, vacibe- yakındır, denilmiştir. - Nâfi´den naklen Tatarhâniyye´de de böyledir. Bir özür bulunmadığı halde, sabah namazının sünnetini, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nekte kılmak caiz değildir. Sİrficül - Vehhâc´da da böyledir. Sabah namazının sünnetini kılarken, Fatiha´dan sonra birinci rek´atte «Kul Yâ eyyühe´İ-kâfirûn...» ve ikinci rek´atte de «Kıtlhüve´Uahü ehad» sûrelerini okumak sünnettir. Sabah namazının sünnetinin, fecrin doğmasından önce eda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı caiz olmaz. Fecrin doğup doğmadığı konusu şüpheli olursa,- yine sabahın sünnetinin kılınması caiz olmaz. Böyle, şüpheli bir halde bu namazı kılan kimse, fecrin doğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şundan sonra da iki rek´at namaz kılmış olsa, bu şahsın son kıldığı namaz, sünnet namaz olmuş olur. Çünkü farza daha yakındır. Sabahın sünneti ile farzının arasını, başka bir namazla ayırma-malıdır. Bu hususta, sünnet olan, farzla sünnetlerin arasını bitiştir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektir. Sabah namazının sünnetinden başka, sünnetler kaza edilmez(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Sabah namazının sünneti ise, kilmamadığı zaman farz ile birlikte, güneşin doğmasından sonra, öğle vaktine kadar kaza edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lirler. Öğle vaktinin girmesinden sonra sakıt olur. CKaza edilmekten düşer) Serahsf nin Muhiyt´înde de böyledir. Sahih olan da budur. Bahru´r Râık´ta da böyledir. Sabah namazının sünneti, farzın haricinde fevt olursa, İmânvı A´zam (R.A.) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, kaza edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. İmâm Muhammed (R.A.) ise.buna muhaliftir. Serahsî´nin Mu- hıyt´inde de böyledir. Öğleden önceki dört rek´at sünnete gelince, yalnız başına bu dört rek´ati kılmadan imâma uyan kimse, vakit olduğu müddet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çe, farzdan sonra bunu kaza eder. Bütün âh´rnİerin görüşü budur. Sahih olan da budur. Muhiyt´te de böyledir. Hakâık te : «Bu durumda, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ´a göre, bu! kimse, önce iki rek´ati kılar. İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (RA)´e göre ise, önce dört rek´ati kılar. Fetva da bunun üzerinedir. Sirâcü´l - Vehjıac´da da böyledir. «Sabah ve öğlenin sünnetlerini terketmekte bir beis yoktur.» denildiği gibi, «bunları terk etmek, haç bir halde caiz debidir.» de denilmiştir. Doğru olan da budur, Sünnetleri, bunları hak görmiyerek, terk eden kimse, kâfir olur. Çünkü, o kimseler, sünnetleri hafif görerek terk etmiştir. Eğer, o kimse, sünnetleri hak gördüğü halde, terk ederse, gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nahkâr olur. Çünkü, sünnetlerin terk edilmesi durumunda, va´ıyd vardır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Öğleden önce, dört rek´at sünnet kılan kimse, iki rek´aTm başında, oturmamış olsa, bu namazı istihsânen caiz olur. Mu-hıyt´te de böyledir. İkindiden Önce dört, yatsıdan önce ve sonra dörder, akşam dan sonra akı rek´at namaz kılmak mendûbtur. Kenz´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir! İmâm Muhammed (RAÎ, ikindiden önce ve yatsıdan son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra kılınan sünnetlerde, iki rek´atle dört rek´at arasında serbest kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mıştır. Efdâl olan ise, her ikisini de dörder rek´at kılmaktır. KâfT-de de böyledir. [54] Kuşluk Namazı : Kuşluk namazı mendub olan namazlardandır. Kuşluk namazının, azı iki rek´at; çoğu ise, on iki rek´attir. Vakti ise, güneşin yükselmesinden zeval vaktine kadardır. [55] Tahiyyetü’l Mescid: Tahıyyetü´l - mescid de, mendub olan namazlardandır. Bu namaz da iki rek´attir. [56] Abdest Aldıktan Sonra Kılınan Nama: Abdest aldıktan sonra kılınan iki rek´at namaz da mendub-namazlardandır. [57] İstihare Namazı: İstihare namazı ida mendub olan namazlardandır. Ve iki rek´at olarak kılınır. [58] Hacet Namazı: Hacet namazı da mendub olan namazlardandır. Ve bu da iki rek´atti. [59] Gece Namazı (=Teheccüt Namazı): Gece namazı da mendub plan namazlardandır. Bahrü´r -Râık´ta da böyledir. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz; teheccüt namazını en az iki, en çok sekiz rekat olarak kılardı. Fethü´l - Kadir´de de böyledir. [60] Teşbih Namazı Mutekit ta zikredildiğine göre, teşbih namazı şöyle kılınır: Tesbîh namazını kılacak olan kimse, önce tekbir alır ve süb-haneke´yi okur. Sonra, 15 defa: «Sübhanellahi vel - hamdü ÜHahi ve Iâ Slahe illaUâhÜ vellahü ekber. der. Sonra, yukarıdaki teşbihi 10 def a okur. Sonra, eûzü - besmeie çekip, Fatiha ve sûreyi okur. Sonra da, rükû´da 10 defa; kıyamda 10 defa; birinci secdede de 10 defa; iki secde arasında 10 defa, ikinci secdede 10 defa okur. Ve bu namazı dört rek´atta tamamlar. (Böylece, namazın tamamın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, bu teşbihi 300 defa tekrarlamış olur.) îbh-i Abbas (R.A.)´a: — Bu namazda okunması gereken sûre var mı? diye sorulunca: — Evet, tesbîh namazı kılan kimse, «elhakümü´t - tekâsür, ve´l - asr, kul yâ eyyükel - kafirûıı ve kul hüvellâhü-ehad» sürelerini o-kur buyurmuştur. Muafla da: «Teşbih namazı öğleden önce kılınır.» demiştir. Muz-marat´ta da böyledir. Mutlak nafileleri, her vakitte kalmak müstehabtır. Serh-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Nafile namazları, gündüz dört rek´atten fazla, gece ise sekiz rek´atten fazla, bir selamla kılmak mekruhtur. Efdal olan, gecede de gündüzde de, dört rek´attebîr selam vererek kılmaktır. Böylece, tah-rîme (=iftitâh tekbiri) devam etmiş, meşakkat çoğalmış ve fazilet artmış olur. Bundan dolayı dört rek´atti bir selâmla kılmayı nez-veden kimse, bunu iki selâmla kılsa, nezrini yerine getirmiş olmaz. Sunun aksini yaparsa, nezrini yerine getirmiş olur. (adağından kur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tulur) Tebyin´de de böyledir. Sünnet ve nafileleri evde kılmak efdaldir. Çünkü Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber (S.A.V.Î Efendünöz: «Farz namazlar müstesna, bir kimsenin en efdâl namazı evin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de kıldığı namazdır.» buyurmuştur. Eğer, imâm nafileleri rnescidde kılıyorsa, bunları, mesci(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)din kapısında kılması efdaldir. Eğer, imân? farzı mescidin, dış kısmında kılıyorsa, nafileyi iç kısımda, farzı mescidin iç kısmında kılıyorsa, nafileyi dış kısımda kılması daha evladır. Eğer, mescid bir ise t yani içi ayrı, dışı ayrı değilse), imâmın, nafileyi, direk arasında kılması efdaldir. Bir hâil (mani) olmadan, saflarının arasında nafile kılmak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur. En şiddeti kerahat de — namaz kılmakta olan cemaatin arasına girerek, safta nafile kılmaktır. Bunların tamamı, imâm na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda olduğu vakittedir. Fakat, bir kimse, imâm namaza başlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan, canı nerede kılmak iseterse, nafileyi orada kılar. Farzlardan sonra, kılınan sünnetlere gelince, bir kimse, bunları tarzı kıldığı yerde de kılabilir; evla olan ise, bir âdım ileri gidip o-rada kılmaktır. îmâmm, farzdan sonraki nafileyi, muhal (imkansız) olmazsa farzı kıldığı yerden geride kılması efdaldir. Kâfi´de de böyledir. Halvâni: «Efdal olan, teravih hariç, bütün nafileleri evde kılmaktır." demiştir Âlimlerden birisi de: «Efdal olan, nafileleri zaman zaman evde kıîmaktıı\» demiştir. SahiJı olan ise, bu kavillerin hepsinin, de bir olduğudur. Evde kılmak üstündür veya mescidde kılmak üstündür veya aşağıdır, denilmez. Üstün olan namaz, riyadan uzak oı«n, ıhlâs ve huşûun tamamını, içinde toplayan namazdır. Nihâye´de de böyle: dir. Öğle namazından önce kılınan dört^ rek´atin ve cum´a´dan önce ve sonra kılman dört rek´atin ilk oturuşlarında Peygamber (SAV.) Efendimize salavât getirilmez. (ALLAHümme salli, AHahüm-me bârik okunmaz.) Bu namazlarda, üçüncü rek´atte kalkınca da is-tiftâh edilmez. (Sübhâneke okunmaz ve eûzü çekilmez.* Diğer dört rek´atli nafileler, bunun hilafınadır. Zamdı´de de böyledir. Bir kimse, sabah namazının iki rek´atını veya öğle nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının dört rek´atim kıldıktan sonra, alış verişle meşgul olsa veya bir şey yiyip içse, o kimse, bu namazları yeniden kılar. Ancak, bir lok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)macık yiyecek veya bir içim su, bit sünnetleri iptal etmez. HuJâsa´da da böyledir, Bu durumda, bir kimsenin, farzı kıldıktan sonra konuşmuş olması, sünneti düşürür mü? sorusunda, «Hayır düşürmez. Fakat, sevabı, konuşmadan kılınmış olan namazın sevabından az olur.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nilmiştir. Nîhâye´de de böyledir. Nafilelerin her rek´atinde. Fatiha ve sûre okunur. Şayet bir rek´atinde veya iki rek´atinde, kıraat terk edilmiş olursa, o rek´atler fesada gitmiş olur. Muzmarât´ta da böyledir. A İmâm Muhammed (R.A.)´e göre —bu durumda— vitrin hükmü de nafilenin hükmü gibidir. Fakat, Ebû Hanîfe (R.A.) göre, burada da kıyas ve istihsan vardır. îstihsanda ise, bu namaz fesada gitmez. Kıyasda ise, O´na göre de namaz fesada güder. Alınıp, kabul edilen kavil de İmâmı Azam (R.A.)´m kavlidir. Hulâsa´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bir kimse, nafile bir namaza, abde&tsiz veya pis bir elbise ile başlasa, namaza girmiş olmaz. Başlama sahih olmayınca da, bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun kazası lâzım gelmez. Muhıyt´te de böyledir. Nafüîe bir namazı. ayakta kılmaya gücü yettiği halde oturarak kılmak mekruh değildir. Sahih olan budur. Mecma´u´İ-Şerhinde de böyledir. Nafile bir namazı, ayakta kılmakta olan kimse, oturmak is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)terse, îmâm-i Azam (R.A.) a göre —istihsanen— oturabilir. Muhıyt´ te de böyledir. Nafileyi ayakta kılarken yorulan kimsenin, bir bastona ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya duvara dayanmasında bir beis yoktur. Câmlu´s - SağSr ŞerM´nde de böyledir. Nafile bir namazı,, özürsüz olarak îmâ ile kılmak caiz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Nafile bir namazı kılmaya başlayıp, sonra da onu bozan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, eğer abdestinin bozulması veya konuşmak gibi bir sebeple, tah-rîmeden çıkmış ise, namazın kalan kısmını bina eyleyemez; bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda bina etmek sahih değildir. Fakat, bu kimse, okumayı terk etmek gibi bir sebeple tahrîmeden çıkmamışsa, o kimse, namazının kalan kısmını bina eder. Tatarhâniyye´de de böyledir. Bir kimse, kıyama gücü yetmediği için, namazı- otura(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak kılıyorsa, o kimse serbesttir, kıraat ederken, isterse dizlerini dikerek oturur; isterse bağdaş kurarak oturur. Tatarhâniyye´de de böyledir. Muhtar olan, bu durumda, teşehhüd de oturulduğu gibi oturmaktır. Hidâye´de de böyledir. Bir kimse, nafileye, oturduğu yerde başlar, bir kısmını öy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lece kılar; sonra da ayağa kalkmayı ister ve kalkıp bir kısmını da öyle kılarsa, bütün âlimlere göre, böyle yapmak caiz olur. Mu-hıyt´te de böyledir. Bir kimse, üzerinde, nafile bir namaz olduğu zannı ile bu namazı kılmaya başlasa da sonra, üzerinde böyle bir namaz olmadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı açığa çıksa; bu, durumda, başlamış bulunduğu o namazı bozar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bozduğu bu namazı kaza etmez. Zahidi´de de böyledir. Arkadaşlarımız, iki rek´attan fazla nafileye, mutlak niyye-tin lâzım olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Dört rek´ate niy-yetin lüzumu konusunda ise, ihtilaf vardır. HuÜâsa´da da böyledir. İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ ve İmâm Muhammed (RA>´e gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, dört rek´at niyyeti ile nafile namaz kılmaya başlayan kimse, aslında iki rek´at kılmaya başlamıştır. Gunye´de de böyledir. Dört. rek´at nafile namaz kılmakta olan bir kimse, kas den iki rek´ati kıldıktan sonra oturmasa, namazı —istihsânen— fasid olmaz. Bu, îmâm-ı A´zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavileri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Kıyasda ise, bu kimsenin namazı fasid olur. Bu ise, îmânı Mu-hammed (R.A.) ´in kavLüdir. Bir kimse, üç rek´at nafile kilsa da, tkinci rek´atten sonra oturmamış bulunsa, esahh olan kavle göre, o kimsenin namazı ifsâd olmuştur. Bu kimse, altı veya sekiz rek´at nafile namaz kılmış ve sadece bir defa oturmuş olsa, bu durumda da âlimlerimiz, görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Esahh olan, istihsanen bu durumda —yukarıdaki— görüşler gibidir. Imâmü´l - Sifâr, Asl´m bir nüshasında : «Bu kimse, eğer, otur-mamişsa, üçüncü rekate kalkıncaya kadar, İmâm Muhammed (R.A.) ´in kıyası üzeredir; yani, bu kimse döner ve oturur. Diğer imam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larımıza göre ise, dönüp oturmaz, onun, sehiv secdesi yapması ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekir- Hulâsa´da da böyledir. Bu hüküm, dört rek´at kılmaya niyyet edildiği zamandır. Eğer dört rek´ate niyyet edilmez ve üçüncü rek´ate oturulmadan kalkıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olursa, bil-iernâ avdet edilip, oturulur. Şayet, dÖnülmezse, na-ınaz fesada gider. Bürcendî´de de böyledir. Öğleden önce kılman dört rek´atin hükmü de, İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (R.A.)´e göre, nafilenin hükmü gibidir. Fakat, İmâm Ebû Hanife İKA.) ,ye göre, burada istihsanen kıyas vardır. İstihsanda ise, —bu durumda— namaz fesada gitmez. Kabul edilen kavil de budur. Muzmarât´ta da böyledir. Bu kimse, Önceki iki rek´atten birinde, ve son rek´atlerin de bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde kıraat etmiş bulunsa; veya sadece jlk iki rek´atin birinde kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)raat etse. İmâmı A´zam ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.>´un kavillerine göre, dört rek´at olarak kaza eder. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre ise, Önceki iki rek´ati kaza eder. İmâm Muhammed (R.AJ ´e göre, aslolan : Nafile kılan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, eğer önceki iki rek´atte veya bunlardan birinde kıraati terk eder(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, —fazla rek´atin secdesi ile kayıtladığı zaman— tahrîme (= ifti-tâh tekbîri) ibtal olur ve namaz sahih olmaz. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre is© : îtkikî rek´atte, kıraati terk etmek, tahrîmenin bozulmasını gerektirmez. Çünkü, okumak, fazla bir rükündür. Kıraat olmadan namazın olabileceği sebebi ile, oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma bilmeyenin, ahrasm ve muktedî´nin okumadan namazlarının ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu gibi... Fakat, —okumamak— edanın fasadam yerektirir; bu ise, terk etmenin üzerine ziyade yapmaz; böylece tahrîme de hatti olmaz. Bu durumda da ikinci şef´a ( = ikinci İki rek´ate) başlamak sahih olur. îmâm-ı A´zam (R.A,>´a göre de : Önceki iki rek´atte kıraati t£rk etmek, tahrîmenin batıl olmasını gerektirir. Çünkü, kıraat hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da, icmâ´ı ümmet vardır. Ve bu durumda, üzerine bina caiz olmaz. İlk iki rek´atin birisinde kıraat etmek hususunda da ihtilâf edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bu durumda da, biz, o-namazın ballanma (— bâtıl olduğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na, bozulduğuna) hükmederiz. Kazasının ve son iki rekâatin beka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sının lâzım olduğu hakkında —ihtiyaten—, hükmederi?.. Tebyîn´de de böyledir. Nafilenin ilk iki rek´atinde, bir imâma uymuş olan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, imâm son iki rek´ate girmeden önce konuşsa, bu kimsenin, ilk iki rek´atten başka rek´atleri kasa etmesi gerekmez. Bu İnaâmeyn*e göre böyledir. kimse, şayet imâm, son iki rek´ate kalktığı zaman, konuşmuş olsa, imâm ise dört rek´atte de okumuş bulunsa, bu kimse dört rek´at kaza eder. Böyle yapmak, mekruh da olmaz. Serahsî´nin Muhıyî´lnde de böyledir. Nafileyi oturarak kılan bir kimse, rükû´-a gitmeyi isteyince ayağa kalkar ve rükû´a gider. Efdal olan da, kalktığı zaman Kur´ân1 dan bir şey okur. Şayet, doğruca kalkar bir şey okumadan rükû´a giderse, bu da caiz olur. Fakat, kıyamını tam yapmazsa caiz olmaz. Hulâsa´d a da böyledir. İki rek´at kaza kılan bir kimse, dört rek´ate niyyet eylemiş olsa da, onu da bozmuş bulunsa, ister ilk oturuştan önce, isterse sonra bozmuş olsun, —durum değişmez ve— namazı bozulmuş olur.. Kenz´de de böyledir. «Öğlenin —son — sünneti de, yukanda olduğu gibidir. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, o da nafiledir. Bunu da ihtiyaten dört rek´at kılar.» denilmiştir. Çünkü o, bir namaz yerindedir. Hidâye´de de böyledir. Eşahh olan da budur. Muzmarât´ta da böyledir. Nısâb Sahibi ise, —yukarıdaki— hükmün esahh olduğuna nass getirmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Nafile namaz kılmakta olan bir kimse, üçüncü rek´ate kalk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa ve kalkınca da, ikinci rek´atte oturmadığını hatırlasa, kıldığı na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz, öğle namazının sünneti olsa bile, dönüp oturur. Alıyyü´I - Bezdevî : «Bu kimse oturmaz.» demiştir. Eğer, dört rek´ate niyyet eylememiş ve oturmadan üçüncü rek´ate kalk-mışsa, bu durumda, o kimse bü-icma´ oturur; oturmazsa namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulur. Bürcendiy´de de böyledir. Birinci oturuşta oturmuş olan kimse, selâm verse veya ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nuşsa, bir şey lazım gelmez. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «Bu kimsenin, son iki rek´ati ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za etmesi gerekir.» demiştir. Bir kimse, dört rek´at kılmaya niyyet etmiş olsa da, hiç bir şey okumasa veya sadece son iki rek´atin birisinde okumuş bulunsa, bu durumda, o kimsenin ilk iki rek´ati kaza etmesi lazım gelir. Bu, İmâm ı A´zam ve İmâm Muhamnıed (R.A.) ´in kavlidir. İmâm Yû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)suf (R.A.) ´a göre ise, bu kimse dört rek´ati de kaza eder. Fakat, bu kimse, imâma son iki rek´atte iktidâ etmiş ve bu iki rek´ati imâmla birlikte kalmış ise, bu kimse, sadece ilk iki rek´ati kaza eder. Nafile kılan kimse, ön rek´atte veya son rek´atte, öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının farzını kılana uymuş olsa, sonra da konuşsa, bu kimse, dört rek´at kaza eder. Nafile kılan bir kimse, öğlenin farzını kılmakta olan bir kimseye uysa, sonra da, kendisinin fcğleyi kılmadığını kesinlikle ha-tırlasa; bu şahıs, tekbîrini yeniler ve kendisine kaza lâzım gelmez. Bir kimse, Öğle namazını kılsa da : «Üzerimde hakkı olan ALLAH için, şu odanın arkasında, bu namazı nafileolarak kılaca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğım.» dese; sonra da, öğle namazını kılmadığını »hatırlasa, bu kimsenin, uyduğu kimse ile, öğle namazının farzı niyyeti ile, bu namazı kılması caizdir. Ve bir şey kaza etmesi de gerekmez. Bir kimse, dört rek´at nafile kılsa, sonra da beşinci rek´ate kalkıp, bunda imâma uysa ve bu rek´ati de îfsâd etse, bu muktedî altı rek´at kaza eder. Şayet bu kimse, iki rek´at kıldıktan sonra, imâma uymuş olsa ve muktedî´nin burnu kanasa, gidip abdest alır. Eğer imâm, o za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mana kadar üçüncü rek´ati kılar da, muktedî o vakit konuşursa, imâm da namazını alltı rek´ate tamamlarsa, bu durumda muktedî, dört rek´at kaza eder, Serahsi ııin Muhiyt´mde de böyledir. [61] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Nafile Namazlarla İlgili Bazı Meseleler
Bir kimse, sünnetleri kılmayı nezretmiş olsa ve nezrettiği bu namazları kusa, kıldığı bu namazlar sünnet namazlardır. Muhiyt Sâhibi´nin babası Tâcü´d-dîn : «Bu kimse, sünnet kılmış olmaz. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü o kimse, ona iltizam edip başladığı zaman, o namaz başka bir namaz olur ve sünnetin yerine —nâib— olmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Bir kimse : «Ben bir gün namaz kılacağım.» diye yemin et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, bu kimsenin üzerine düşen, iki rek´at namaz kılmaktır. Bir kimse : «Abdestsiz iki rek´at namaz kılacağım.» diye yemin etse; —bu yemininden dolayı— o kimsenin hiç bir şey yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekmez. Sirâctyye´de de böyledir. Bir kimse, şayet : «Kıraatsiz namaz kılacağım.» diye yemin etse, imamlarımızın üçüne göre de, bu kimse okuyarak namaz kılar. Bir kimse : «Ben yarım veya bir rek´at namaz kılacağım» diye yemin etse, o kimsenin iki rek´at namaz kılması üâzım gelir. Bu, Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavlidir. Muhtar olan da budur. Bu kimse : «Üç rek´at kılacağım.» diye yemin etmiş olsa, dört rek´at kılar. Keza, bir kimse ; «Yemin ederim ki, ben Öğle namazını sekiz rek´at kılacağım.» demiş olsa; Öğle namazını yine dört rek´at kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Hulâsa´da da böyledir. İki rek´at namaz kılmayı nezretmiş olan bir kimsenin, bu namazı oturarak kılması caizdir. Fakat, bu namazı, hayvanın üzerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de kılması caiz değildir. Sİrâciyye´de de böyledir. Bir kimse, «ayakta namaz kılacağım» diye nezretmiş olsa, bu namazı ayakta kılar; bir şeye dayanarak kılması mekruhtur. Se-rahsînin Muhıyt´inde de böyledir. Bir kimse : «Bu gün, iki rek´at namaz kılacağım.» diye ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)min etmiş olsa Ve bu namazı o gün kılmasa, —başka-bîr gün— kaza eder. Bir kimse : «AUah için elbette bu gün iki rek´at namaz kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lacağım.» diye yemin etse ve o gün bu namazı kıtmasa, yemininin keffaretini verir; namazı kaza. etmesi gerekmez. Bir kimse : «KâTıe´de veya Mescidi Aksâ´da namaz kılaca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğım.» diye nezretmiş olsa ve bu namazı başka yerde kılsa caizdir. İm&m Züfer (RA>, bu kavle muhaliftir. Eğer bu kimse : «Aynı namazlarını kılacağım.» diye nezretse, bu kimse, ay içinde bulunan bütün farzları ve vitirleri kılar, sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)netleri kılmaz. Bu kimse, vitir ve akşam namazlarını dört rek´at olarak kılar. Bahrü´r - Râtk´ta da böyledir. Teravih, beş tervîhadır. Her tervîha da iki selâmla dört rek´attir. Sİrâciyye´de de böyledir. Bize göre, cemaatle beş tervîhadan fazla kılmak mekruhtur. Hulâsa´da Teravihin vakti, yatsı namazından sonra başlar, fecrin do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğuşuna kadar devam eder. Teravihin vakti, vitir namazından önce ve sonradır. Hatta, yat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı namazı abdestsiz, terâvîh ve vitir namazı da abdestli kıhnsa ve bu durum anlaşılsa, bu durumda yatsı namazı ve teravih yeniden kılınır; vitir ise yeniden kılınmaz. Çünkü, teravih namazı yatsı na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına tabidir; fakat vitir tabi değildir. Bu, İmâmı A zam (R.A.) ´a göredir. Ashnda takdim, (önce yatsı namazını, arkasından teravih na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını, sonra da vitir namazını kılmak) tertip için gereklidir. Buna göre, unutma özründen dolayı tertip sakıt olur (düşer) ve vitir namazı unutularak yatsı namazından önce kıîınırsa, bu durum, terâvîhin hilâfına sahih olur. Görüldüğü gibi, terâvîhin, vakti, yatsıyı edadan sonradır. Terâvîh namazı, yatsıdan önce kıİınsa, eda edilmiş (kılınmış) sayılmaz. İmâmeyn´e göre, vitir yatsının sünne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tidir. (TerâvUı gibi...) Terâvîhin vaktinin başlaması, yatsı namazın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan sonradır. Şayet,.terâvîh namazı yatsıdan önce kılınmış olsa, bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun iadesi (yeniden kılınması) gerekir. Bu, unutularak ohnuş olsa bile yine böyledir. Bu durumda vitrin iadesi hususunda görüş ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılığı var ise de, terâvîhin ve diğer sünnetlerin iadesinde, vakit ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu müddetçe görüş ayrılığı yoktur. Tebyîn´de de böyledir. İki tervîha arasında, bir tervîha miktarı oturmak´ müste-habtır. Terviha : Biraz oturup, istirahat etmek, demektir. Sirâciy-ye´de de böyledir. Bu oturma esnasında, cemaat serbesttlir; dileyen teşbih çeker, dileyen sükût eder. Tervıhada, Mekke ehli, yedi şart ile tavaf eder ve tavaf namazı kılar; Medîne´liler ise, ayn ayrı dörder rek´at namaz kılarlar. Tebyîn´de de böyledir. Teravihte,.beş selamla istirahat, cumhur indinde mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Kâfî´de de böyledir. Bu görüş sahihtir. Hulâsa´da da böyledir. 0 Teravihte müstehap olan, onu gecenin üçte birine veya ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rışma kadar te´hir etmektir. Gece yansından sonra kılınması husu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sunda ise, ihtilaf edilmiştir. Esahh olan ise, bunun mekruh olmadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğıdır. Teravih, Peygamber (SA.V.) Efendimizin sünnetidir. «Te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)râvîh, Hz, Ömer´in (R.A.) sünnetidir.» diyenler de olmuştur. Önceki kavil esahhtır. Cevâhîrü´l - Ahi ât î´de de böyledir. Terâvîh, kadın erkek, herkes için sünnettir. ZâHctt´de de böyledir. Terâvîh, bizzat sünnettir. Âlimlerimizin ileri gelenleri böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le demişlerdir. Ebû Hanîfe (R.A.) den, Hasan´ın rivayet ettiği gibi: «müstehab-tır.» diyenler de olmuştur. Fakat, ilk kavil sahihtir. Terâvîhte ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maat kifaye üzere sünnettir. Tebyîn´de de böyledir. Bu kavil sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bir kimse, teravihi, evinde cemaatsiz olarak kusa veya ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dınlar yalnız başlarına evlerinde kilsalar, bu teravih —caiz olur. MffiVâcü´d - Dirâye´de de böyledir. Bir mescidin halkının hepsi, teravihte cemaati terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)seler, bunlar kötü bir iş yapmış ve günah işlemiş olurlar. Serahsî´ nin Mtıhıyt´inde de böyledir. Her hangi bir kimse, teravihte cemaatten geri kalıp, evinde kılsa, bu kimse gerçekten fazileti terk etmiş olur; fakat gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nahkâr olmadığı gibi, sünneti terketmiş dahi olmaz. Ancak, tera(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vihte cemaati terk eden kimse, kendisine uyulan bir zat olur ve onun gelmesi ile cemaatin çoğalması; gelmemesi ile de cemaatin azalması söz konusu olursa, onun, cemaati terk etmesi münasip ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Teravih namazını, evinde cemaatle kılan kimsenin durumu hakkında, âlimler arasında ihtilaf vuku´ bulmuştur. Sahih olan, ev(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de cemaat, aslında bir fazilettir; mescidde cemaat de başka bir fazilettir. Evinde cemaatle —terâvîh kılan kimse, gerçekten fazi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lete nail olur; fakat bu durum, ikinci fazileti terk etmek olur. Kâdi İmâm Ebû Alfyyü´n - Nesefi´de böyle söylemiştir. Bu hususta, sahih olan, gerçekten teravihi mescidde cemaatle kılmanın daha ef-dâl olduğudur. Farz namazlarda da böyledir. Şayet, âlim olan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin kıraati güzelse onun imamlığı daha efdaldir. En güzeli, kendisi okuyarak, başka birine uymadan kılmaktır. Fetâvâyi Kâdî-hân´da da böyledir. İmâm : «Bir mescidin imâmı, okuduğu Kur´an´ın hareke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerine dikkat etmiyorsa,.onun mescidini terk etmekte bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.» demiştir. Keza, başka mescidin imamının okuması hafif ve sesi daha gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zelse, kişinin mahallesinin mescidini terk edip, o imâmın mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidine gitmesinde dejbir sakınca yoktur. Keza, bir kimsenin, mahallesinin mescidinde hatim yapılmadı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı açığa çıkarsa, o mescidi terk edip, başka bir mescide gitmesinde de bir sakınca yoktur; kişinin bunu yapmaya hakkı vardır. Muhıyt´te de böyledir. Bir cemaatin, teravihte sadece sesi güzel olanı ileri ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çirmesi, münasip değildir; münasip olan, okuyuşu doğru ve güzel olanı öne geçirmektir. îmâm, güzel sesle okuduğu zaman, inşam meşgul eder ve huşûden, ibret almadan, düşünmeden geri kor. Fe-tâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Vitir namazı, sadece Ramazanda cemaatle kılınır. Bu hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susta, müslümanîann icmâ´ı vardır. Tebyîn´de de böyledir. Vitir, ramzanda, cemaatle kılmak, evde kılmaktan daha fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ziletlidir. Sahih olan görüş budur. Sirâcü´l- Vehhâc´da da böyledir. Bazıları da : «Vitri, yalnız başına evde kılmak faziletlidir.» demişlerdir. Bu da, beğenilen bir görüştür. Tebyîn´de de böyledir Erkeklerin, bir ücret ile bir kimseyi kiralayarak imâm edip, evde terâvîh kılmaları mekruhtur. Çünkü, imâm kiralamak, fasiddir. İmâmı icarlamanın fasid olması, mütekaddimîn´in kavillerine göredir. Müteahhirîn ise, imâm tutmayı ve benzerlerini caiz gör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müşlerdir. Bu zamanda, kendisi ile fetva verilen kavil de, bu son kavildir. Bir mescidde, bir gecede iki defa teravih namazı kılmak mekruhtur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir. Bir imâm, bir gecede, ayrı ayrı iki mescidde, tam olarak te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ravih namazı kıldırsa, ikinci kıldırdığı terâvîh namazı caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Fetva da bunun üzerinedir. Muzmarât´ta da böyledir. Muktedîmn (= imâma uyan kimsenin) ayrı ayrı iki mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidde teravih namazı kılması caiz olur. Bu kimse, ikinci mescidde vitir namazını kılamaz. Teravihi cemaatle kılmış olanların canları, bir daha teravih kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak isterse, —cemaat, olmadan— ayrı ayrı kılarlar Tatarhâniyye´de de böyledir. Evinde, yatsı namazını, teravihi ve vitri kılmış olan bir kimse, başka bir topluluğa imâm olsa ve teravih için niyyet etse, bu durumda imâmın kıldığı teravih mekruh olur; cemaatinki ise mekruh olmaz. Fakat, bu kimse, önce imamlığa niyyet etmez, riikû´a da şürû´ eylerse, terâvîhde, bu kimsenin de, ona uyanların da, namazları mekruh olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. En efdali, teravihi, bir camide bir imâmla kılmaktır. Eğer iki imâmla kılacak olurlarsa, müstehab olan, her birinin bir tervîheyi tam kıldırdıktan sonra ayrılmasıdır. Bunların,-bir selam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan sonra ayrılmış olmaları müstehap olmaz. Sahih olan kavle gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, bu böyledir. İki imâmla terâvîh caiz olduğu zaman, bu vecih üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, birinin farzı, diğerinin de teravihi kıldırması da caiz olur. Hz. Ömer (R.A.), farzda imâm olurdu; vitri de o kıldırdı. Übey (R.A.! de terâvîh namazında imâm olurdu. Sîrâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Terâvîhde ve diğer nafilelerde, akıllı sabinin çocuğun) imamlığı, bazılarına göre caiz ise de, ekseriyete göre, caiz değildir. Serahsfnin Muhıyt´inde de böyledit. Terâvîh, vaktinde kıhnamayıp geçirildiği zaman, yalnız da, ccmaasle de kaza ediîmez. Sahih olan kavi! budur. Fetâvâyi KâcU-hâVda da böyledir. Geçmiş gecede, teravihin bir şefinin fesada gittiği hatır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larsa, bunu terâvîh niyyeti ile kaza etmek mekruh olur. Vitir kılındıktan sonra, teravinden iki rek´at kılınma-dığı hatırlansa, bu durum hakkında, FadI bin Mııhammed : «Onu ce-maatie kılamazlar» demiştir. Sadrü´ş- Şehid ise : «Bunu cemaatle kılmak caizdir.» demiştir. Sirâcü´î- Vehhâc´da da böyledir. fmâm, tervîhada selam verdiği zaman, cemaatin bir kısmı : «üç rek´at kılındı.» bir kısmı da : «iki rek´at kılındı.» dese, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda imâm, kendi reyi ile amel eder. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un kavline göre : imâmın, bu husus(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta kesin bir bilgisi yoksa, kendisine göre, doğru olanların sözlerini kabul eder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Terâvîhde, selamların sayısında tereddüde düşüldüğü za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bunun yeniden kılınıp kılmmayacağı, kilınırsa cemaatle mi, yoksa yalnız mı kılınacağı hususunda, âlimlerimiz ihtilafa düşmüş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir; sahih olan görüş ise, münferîd olarak kılınacağıdır. Muhıyt´ tc de böyledir. Yatsı namazını yalnız kılmış olan kimse, teravihi cemaatle kılabilir. Farzı cemaatle kasden kılmamış olan kimseler, teravihi de cemaatle kılamazlar. Teravihin bir kısmını imâmla, kılan veya imâma daha önce yetişmiyen veya teravihi başkası ile kılan kimseler, vitri imâmla kılabilirler. Sahih olan görüş de budur. Gunye´de de böyledir. Bir kimse, bir Lervîhayı veya iki tervîhayi imâmla birlik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te kılamadığı zaman, eğer onlarla meşgui olunca, vitri cemaatle kılaııııyacaksa, bu durumda önce vitri cemaatle kılar, sonra da ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tişemediklerini kaza eder. Üstâd Zâhirü´d-dîn Şeyini1!"imâm bunun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la fetva verirdi. Bir kimse, imâm namaz küarken ona yetişse fakat onun farz mı, terâvîh mi kıldığını bilemese ve : «Eğer yatsının farzı ise, imâma uydum; terâvîh ise, ona uymadım.» dese,bu iktida (= uyma) sahih olmaz. İmâmın kıldığı yatsının farzı olsa da, teravih olsa da bu hüküm değişmez. Fakat : «Eğer yatsıda ise imâma uydum. Eğer, terâvîhde ise imame uydum.» dese, bu durumda imâm yatsıda olsa da; ierâvîhdc olsa da, iktida sahih olur. Huiâsa´da da böyledir, Bir kimse, farzı, vitri, nafileyi (teravihi´ kılmış olan birine uyarak nama/, kılmış olsa, esahh olan. kavle göre, bu kimsenin, böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le bir imâma iktidası sahih olmaz. Çünkü bu hâl, seklin-amelim.-muhaliftir. İlk iki rek´ati kılan bir kimseye, ikinci iki rek´ati kılan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin, uymuş olması sahihtir, caizdir. Öğle namazının iki rek´atını kilon kimseye, daha önce dört rek´atiııi de´ kılmış olan bir kimsenin uyduğu gibi... Serahsî´niıı Muhıyt´inde de böyledir. Yatsı namazının son sünnetini kılmamış olan bir kimsenin, teravih kılan kimseye, yatsının sünneti niyyeti ile iktida etmesi caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Her iki rek´at başında, terâvîh için niyyet elmiye ihtiyaç yoktur. Esahh olan budur. Çünkü, teravihin tamamı bir namaz men-zilesindedir. İhtiyat olarak, her iki rek´atm başında niyyet edilir. Fe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Teravih namazını imâmla kılan bir kimsenin, her şe-fide, niyyet ini yenik memesi halinde de nn mazı caiz olur. Sirâciyye´de de böyledir. Bir kimsenin, yatsı namazında, son selamı vermeden, terâ-vîh namazını yatsı namazının üzerine bina etmesi sahih olmaz. Sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih olan kavil budur ve böyle yapmak mekruh olur. Teravihi, yatsı namazının son sünneti üzerine bina etmek de sahih değildir ve böyle yapmak caiz olmaz. Hulâsa´da da böyledir. Sünnet olan, teravihi, bir defa hatimle kılmaktır. Bu, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatin tenbelliği ve üşenmesi sebebi ile terk edilmez. Kâfi´de, de böyledir. Cemaaie ağır geldiği bilinince, teşehhüdden sonraki dualar bunun "hilafinadır; terkedilebilirîer. Ancak, uygun olan, salavâtlan okumaktır. Nihâye´de de böyledir. TeVâvîhte, iki hatim fazilettir; en efdali ise üç defa hatmet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektir. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir. Teravihte, efdal olan, selâmlar arasında müsavi şekilde okumaktır. Buna muhalif davranünıasmda da bir beis yoktur. Fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat, ikinci rek´atte okunanın, birinci rek´aite okunandan uzun ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması müstehab değildir. Bu, diğer namazlarda da müstehap değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Birinci rek´atta, ikinci rek´atten daha uzun okumakta ise, bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. İmâmı A´zam ve İmâm Yûsuf (R.A.)´a göre her iki rek´at(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te de müsavi okumak müsehabtır. İmâm Muhammed (R.AJ ´e göre ise, birinci rek´atte, ikinci rek´atten daha uzun okumak müstehabtır. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir. Hasan´ın rivayetine göre, Ebû Hanîfe (R.A.) : «Terâvîh kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kimse, her rek´atte, on âyet veya buna denk miktarda Kur´an okur.» demiştir. Bu kavil sahihtir. Tebyîn´de de böyledir. Teravihte, Kur´an´ı sür´atli okumak mekruhtur. Rükünleri süratli yapmak da mekruhtur. Her zaman yavaş okumak en güzelidir. Fetâvâyi Kâdüıân´-da da böyledir. Bu zamanda, cemaatin gevşekliğinden, tenbeliiğinden, yor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gunluğundan dolayı, en efdali, toplumun nefretini mucib olmayacak kadar okumaktır. Çünkü, cemaati artırmak, okumayı uzatmaktan daha üstündür. Serahsî´nin Muhıyt´inde de.böyledir. Müteahhirûn, zamanımızda üç kısa âyet veya bir uzun âyet okumakla fetva verdiler. Taki, cemaate usanma hali gelip, mescit(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler cemaatsiz ve hareketsiz kalmasın. En güze! olan budur. Zâhidî -dc de böyledir. Teravihte hatim yapmak isteyen imâmın, hatimi, ramaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın yirmi yedisinde tamamlaması uygun olur. Muhıyt´te de böyledir. İmâmın, acele edip de, ramazanın yirmi birinde veya daha önce hatmetmesi, mekruh olur. Âlimlerden nakledildiğine göre, onlar. Kur´an´ı, beşyüz kırk rü-kû´a ayırdılar vemushafları böyle işaretlediler; ta ki, hatim ramaza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın yirmi yedisinde tamam olsun. Bu beldenin gayrinde, Kur´anlan, her on ayette bir işaret(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lediler ve her rek´atta onar âyet okudular; ta ki, terâvîh´în her rek´-atinde, sünnet miktarı okunsun diye. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Şayet, hatim ramazanın yirmi yedisinde veya yirmi birin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de tamamlanırsa, teravihin geride kalanı terk edilmez. Çünkü, —te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)râvîh— sünnettir. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Teravihin geride kalanını terk etmek mekruhtur. Esahh olan budur. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir. Terâvih´te, okurken yamlnıdığı zaman, hemen o sûre veya o âyet terk edilir; ilerisi okunur. Müstehab olan, o geride kalanı okumak, sonra ilerisine devam etmektir. Tertip böylece sağlanmış olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Her hangi bir şefi.(-- çift rek´at) bozulduğu zaman, o ı:ek´ atlerde olcunan sayılmaz ve onlar eeniden okunur. Böylece hatim, caiz elan rek´atlerdü tamamlanmış olur. Bazıları ise : «O rek´atler-de okunanlar da sayılır.» demişlerdir. Cevheretü´n Neyyire´de de böyledir. Bazı beldelerde, insanlar dini işlerdeki zaaflarından ve gev(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şekliklerinden dolayı, hatmi terk ediyorlar; bazıları da her rek´atte «Kul huveUâhü ahad» okumayı ihtiyar ediyorlar; bazıları da Fil Sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)resinden, Kur´ân´m sonuna kadar olan sûreleri okuyorlar. Bu, —hep dhlas okumaktan— daha güzeldir. Çünkü, böyle yapmak, rek´atlerin adedinde, şüpheye meydan bırakmaz ve kalbi, rek´atlerin sayılarım muhafaza ile meşgul etmez. Tecnîs´de de böyledir. Bir özür olmadan, oturarak îerâvîh kılmanın müstehap ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madığında, âlimler görüş birliği içindedirler. Bunun caiz olup olmadığı hususunda ise, âlimler ihtilâf içinde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dirler. Bazıları: «caizdir.» demişlerdir. Bu kavil sahihtir. Ancak, bu durumda, sevabı, ayakta kılanın sevabının yarısı kadardır. İmâm, özründen dolayı veya bir özrü olmadan oturarak kılıyor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, cemaat, bu imâma, ayakta iktidâ eder. Bazıları «sahih olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.» demişlerdir. Ayakta duran kimsenin oturarak kılan kimseye uymasının sahih olduğu halerde, böyle yapmak, herkesin yanında sahih olur. Bazıları ise : "Bu durumda, cemaatin de oturarak kılması müstehabtır.» demişlerdir. Bu kavil, cemaatin, sureten de imâma muhalefet etmesinden kemmak içindir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Fetâvâ´da : «Bir kimse, bir selâmla dört rek´at kılmış olsa da, iki reka´t başında oturmasa, namazı —istihsânen— bozulmaz.» denilmiştir. Bu Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf (R.A.)´tan gelen bir riva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yetin en açığıdır. Fadl bin Muhammed: «Bu durumda — teravih — bozulmadığı zaman, kıldığı dört rek´at, iki rek´at yerine kâimdir. Bu sahih olan bir görüştür. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir. Ebû Bekir el - îskâf´dan «Teravinde, oturmadan üçüncü rek´ata kalkan kimsenin durumu » soruldu; O da: «Eğer kıyamda iken hatırlarsa oturup selam vermesi münasip olur; şayet üçüncü rek´atın secdesinden sonra hatırlar ve bir rek´at daha kılarsa, bir selâmla kıfmış1 olduğu bu dört rek´at, iki rek´at —yerine— olınv dedi. Eğer bu kimse, ikinci rek´atte, teşehhüd miktarı oturmuş-sa bu durumda ihtilaf vardır. Ekseriyetin kavline göre, bu tesh-meyn (iki selamlı dört rek´at> olarak, caiz olur. Bu görüş sahihtir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir,kimse, teravihi on selamla ve her selamı da üçer rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at olarak kılsa ve iki rek´atin başında da oturmamış olsa, Ebû Hâ~ nîfe (R.A.) ´den gelen iki rivayetten birine ve İmâm Muhammed (R. A.) ´in kavline göre, —ki bu kıyastır— bu kimse, böyle kılmış bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu teravihi kaza eder. İstihsana gelince, —bunda da Ebü Hanîfe (R-A.)´nin kavli var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır—, bu şekilde kılınan teravih caiz olmaz. O kimsenin, teravihi ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za etmesi lazım gelir. Ebû Hanîfe (R.A.´)ninbu kavli üzere, bu kimse ister sehven, ister kasden böyle kılmış olsun, kendisine kaza etmekten başka bir şey lâzım gelmez; İmâm Ebû Yûsuf (RA.)´un kavline göre ise, bu kimse, sehven böyle yapmışsa, böyle eder; ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı sadece kaza etmesi gerekir. Fakat, bunu kasden yapmışsa o kimse hem teravihi kaza eder; hem de fazla kıldığı her bir rek´at içüı, iki rek´at olmak üzere, yirmi rek´at daha teravih kılması gerekir. Her iki imâmın sözüne göre de, bu kimsenin teravihi caizdir. Eğer, sehven yapmışsa, bu kimsenin teravihten başka bir şey kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si gerekmez; fakat bunu kasden yapmışsa, —ayrıca yirmi rek´at daha kaza eder. Fetâvâyi KâdîhâiTda da böyledir. Bir kimse, bir selamla altı, sekiz veya on rek´at kılmış olsa, ve her iki rek´atte de oturmuş bulunsa, ekseriyetin kavline göre, her iki rek´at bir selamla kılınmış olarak caiz olur. Sahih olan da budur. Fetâvâyi Kâdîhâb´da da böyledir. Bir kimse, teravihin tamamını bir selamla kılmış olsa, eğer her iki rek´atte oturmuşsa, bu terâvîh bütün âlimlerimize göre ca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)izdir. Fakat bu kimse, eğer her iki rek´atte oturmayıp, sonunda. oturmuşsa, bu —istihsânda— sahih olan kavle göre, bir selam ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak (— iki rek´at olarak) caiz olur. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir. tmâm ayağa kalktığı zaman, teravihte, muktedînin oturup kalması mekruhtur. Keza, uykusu galebe etmiş olan bir kimsenin, cemaatle birlik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te namaz kılması mekruhtur; bu kimse uyanana kadar cemaatten ayrılır. Çünkü, uykulu iken namaz kılmak, namazı hafife almaktır; gaflettir; tedbiri terk etmektir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir kimse, imâmla birlikte namaza başlasa ve imâm otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)runca da uyuşa, bu arada imâm selam verip iki rek´at daha kılsa ve otursa, o kimse de —bu sırada— uyansa, eğer imâmın selâm vermiş olduğunu bilirse, bu şahıs da selâm verir. Sonra imâma uyar; ona teşehhüddc muvafakat eder. İmâm selâm verince de, alel acele iki rek´atini kılar ve imâma uyarak üçüncü iki rek´ate dahil olur. Hu-lâsa´da da böyledir. [62] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|