Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi


 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 02-16-2009, 16:41   #22
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Namazın Mekruhları İle İlgili Bazı Mes´eleler

Namaz kılan kimseyi, ana-babasından birisi çağırırsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını bitirmeden ona cevap vermez. Ancak, anne veya babası yar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dım isterlerse, namaz kılan kimse, namazını bozar. Çünkü, zaruret-siz olarak namazı kesmek caiz değildir. Bu hususta, yabancılar da, ana - baba gibidir.

Bir kimse namaz kılarken, başka bir kimsenin damdan düşe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceğinden veya ateşte yanacağından veyahut da suda boğulacağın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan korkar ve bu durumda olan kimse de, namaz kılan kimseden yardım isterse, namaz kılan kimsenin namazını bozması vacip olur.durumda, namaz ister

farz olsun, ister nafile olsun müsavidir. Çünkü, bir dirhem değerin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deki şey, bir maldır.

Bir kadın, namaz kılarken, ocaktaki tenceresi taşarsa, onu kurtarıp düzeltmek için, namazını keser.

Keza, namaz kılmakta olan bir misafirin, (yolcunun) hayvanı giderse; namaz kılmakta olan bir çoban, koyununu, kurdun yiyece(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğinden veya namaz kılan kimse, bir körün kuyuya düşeceğinden korkarsa, bü kimseler, bu sebeblerden dolayı namazlarını ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)serler. SVâcül - Vehhâc´dâ da böyledir.

Namaz kılmakta olan, bir kimseye, bir zımmî (= İslâm beldesinde yaşayan, gayr-i müslim kimse), gelip : «Bana İslam´ı öğret, bildir; derse, o kinişe farz bile kılıyor olsa, namazını bozar. Hulâsa´da da böyledir.

Tan yerinin ağarmasından sonra, hayır olan zikrin dışın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da konuşmak mekruhtur. Serahsî´nin Muluyt´inde de böyledir.

Husumet (düşmanlık) niyyeti ile namaz kılınmaz. Hıüâ-sa´da da böyledir. [51]



Mescidlerle İlgili Bazı ´Meseleler


Mescidin kapısını kitlemek mekruhtur.

Bazıları: «Mescidin eşyalarını korumak için, kapısını kitlemek-te bir beis yoktur.» demişlerdir. Sahih olan budur.

Mescidin üstünde (damında), başka bir bina yoksa cima´ eylemek, büyük ve küçük abdest bozmak mekruhtur.

Bayram ve cenaze namazı kılınan yerler hakkında, ihtilâf edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Esahh olan, onların mescid hükmünde olmadıklarıdır. Bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar her ne kadar, imâma uyma bakımından, mescid hükmünde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)salar bile, bir mekân hükmünde olduklarından, genelde mescid hükmünde olmazlar. Te&yîn´de de böyledir.

Mescidin avlusu da, mescid hükmündedir.

Bir kimse, camiin avlusunda imâma uymuş olduğunda, saflar birbirine bitişmemiş ve "avlu dolmamış olsa bile, o şahsm iktidası sahih olur.

İmâm Muhammed, (R.A ) buna işaret ederek : Bir kimsenin saflar, birbirlerine bitişmemiş olsa bile, cum´a (kılman yerin) ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pısından iktidası sahihtir.» demiş ve «Saflar oraya kadar bitiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, cami civarındaki dükkanlardan imâma iktidâ, sahih ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz.» buyurmuştur.

Mescidin kapısında bulunan sekiler, mescidin avlusundan sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıldığı için, buralarda da imâma iktidâ sahih olur. Fetâvâyi KAdî-hân´da da böyledir.

Mescidleri, kireçle ve altın suyu üe süsleyip nakışlamak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir.

Bu hüküm, bir kimsenin, mescidi, kendi malı ile süslediği halerdedir.

Fakat, bir mütevelî, mescidi vakıf malı ile nakışlarsa, tazmin etmesi, harcadığı şeyi kendisinin ödemesi gerekir. Hidâye´de de böyledir.

Zâlim kimselerin, mescidin malına olan tama´larından (on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları çalışmalarından) korkulduğu zaman, mescidin mallan toplanır. Kâfî´de de böyledir.

Yazıların düşme, dökülme ve tepelenip çiğnenme korkusu olduğundan, mescidin mihrabına ve duvarlarına, Kur´ân yazarak süslemek doğru ideğildir.

Nesefî´nin Cem´inde : «Namazgahla ve sergide, ALLAHû Teâlâ´-nın isimleri varsa, onu sermek ve kullanmak mekruhtur.

Keza, bir başka kimsenin, bunu kullanacağından korkarsa, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, sahibinin mülkünden çıkarması da mekruhtur. Vacip olan, o şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi, yüksek bir yere koymak ve üzerine de başka bir şey koymaktır.»

denilmiştir.

Keza, esmâ-i hüsna dan birini, bir yaprak kağıda yazıp, kapıya yapıştırmak, isme ihanetten dolayı, mekruhtur. Kifâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Mescidde ağız yıkamak ve abdest atmak mekruhtur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, abdest almaya ayrılmış bir yer varsa, orada abdest almak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh olmaz. Abdest alınan yerde, namaz kılmak da mekruhtur Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Mescidin duvarına tükürülmez.

Mescidin Önündeki çakılların arasına da tükürmek mekruhtur.

Mescidin hasırlarının üstüne de. alfana da tükürmek mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur.

Sümkürmek de böyledir.

Lüzum hisseden kimse, bunları mendiline alır. Şayet, söylediği(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miz yerlere sümkürmüş veya tükürmüşse, onları buralardan kaldı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Mecburiyet ve zaruret halerinde, hasırın üzerine tükür(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, altına tükürmekten daha ehvendir. Çünkü, hasır hakikatte mescid değildir, hasrın altı ise hakîkaten mesciddir. Şayet, hasır yoksa, tüküren kimse, tükrüğünü açıkta bırakmaz; toprağa gömer. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Çamurda yürümüş olan kimsenin, ayağını mescidin duva(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rına veya direklerine sürmesi mekruhtur. Hasırına sürmesinde bir beis yoktur. En iyisi böyle de yapmamaktır. Bu kimsenin, ayağını, mescidin, toplanıp biriktirilmiş bulunan toprağına sürmesinde bir beis yoktur. Eğer toprak dağınık ise, bu toprağa sürmesi mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Muhtar olan budur. Bu kimsenin, mescide konulmuş bulunan oduna ayağım sürmesinde bir beis yoktur. Serahsînin Muhıyt´inide de böyledir.

Mescidin içine kuyu kazılmaz. Fakat, Zemzem Kuyusu gibi daha. önceden bulunan kuyular müstesnadır.

Mescidin içine ağaç dikilmesi mekruhtur. Çünkü, ağaç dikilince kiliseye benzer ve ağaç namaz kılınacak yeri işgal eder. Ancak, ağaç dikmekte mescid için bir menfaat varsa, yani yerde su sızıntısı olur, mescidin direğini durdurmak, temelini sağlamlaştır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak için, sızıntıyı çeker düşüncesiyle ağaç dikilirse, bu durumda bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Hasırlarını koymak için, mescidin içinde bir ev yapmakta bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir.

«Bir şehrin surlarının (kale duvarlarının) üzerine yapılan mescidde namaz kılınmaz.» demişlerdir. Çünkü sûr, ammenin hak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kıdır. Bu husustaki tafsilatlı cevabın en uygun olanı şudur : «Eğer o şehir, kahren (zoraki, savaşla) fethedilmiş ve hükümdarın emri ile sürün üzerine mescid yapılmışsa, o mescidin içinde namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak caiz olur. Çünkü imam, (= hükümdar, komutan) yolu mescid eylemiştir. Böyle yapmış olması da´ evlâdır.

Özürsüz olan bir kimsenin, mescidi yol edinip, gelip geç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz değildir. Özrü var ise böyle yapması caizdir.

Bir özründen dolayı mescidden gelip geçmesi caiz olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin her giriş çıkışında değil günde bir defa tahiyyetül1 - mescid kılması caizdir.

Terzinin veya herhangi bir şey dikmekte olan bir kimsenin, mescidin içinde dikiş dikmesi mekruhtun Ancak, o kimse, mescid(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, oraya çocukların girmesine mani olmak veya orayı korumak için durmakta ise, bu durumda —bir şey dikmesi mekruh olmaz.

Keza, bir kâtip, mescidde ücretle yazı yazarsa, bu mekruhtur; yazıyı ücretsiz yazması ise mekruh değildir.

Bir muallimin, çocuklara sıcağın veya soğuğun zarar vermeme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si için, mescide oturup çocuklara derslerini öğretmesi mekruh de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir.

Muallim (öğretmen, öğretici) ile ilgili mes´ele, dikici ve kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiple ilgili mes´ele gibidir. Kâdî İitıâm´ın Nüsha´sında ve ikrârül Uyûıı´da da böyledir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir evin içinde mescid bulunsa ve evin kapısı kitlenince, ev halkı mescide cemaat olsa, bu mescid, bu cemaatin mescididir. Bu cemaat, diğer insanların o mescidde namaz kılmalarını yasaklama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıkça, mescidde alışveriş yapmanın ve cünüp olan kimsenin oraya girmesinin, haram olması gibi mescidlerle ilgili hükümler, bu mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cid için de aynen sabit olur.

Şayet, evin kapısı kitlenince, orada cemaat kalmaz fakat kapı açılınca orya cemaat gelirse, bu durumdaki bir yer, her ne kadar orada namaz kılmaktan insanlar men edilmıyorlarsa da mescid de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Fetâvâyİ Kâdihân>la da böyledir.

Hiç bir kimse, mescidin lâmbasını evine götüremez, fakat evinin lâmbasını mescide götürebilir. Hulâsa´da da böyledir.

Mescidin lâmbasını, mescidde, gecenin üçde birine kadar, yanık bir vaziyette bırakmakta bir beis yoktur. Fakat, bundan daha fazla, yanık bırakılamaz. Ancak, vakfeyleyen kimse böyfe al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)masını şart koşmuş veya lâmbanın daha fazla yanıkdurması bu mescidde adet İse, lâmba yanık bırakılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir mescidi, ALLAH rızası için yaptırmış olan kimse, o mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidi ısÜah eylemede, imar ve tamir etmede, ona hasır veya kamış sermede, kandil asmada; o mescidde ezan okumada, kamet getir-, mede ve imamlık yapmada, —eğer ehil ise başkalarından daha çok hak -sahibidir. Eğer ehîlf değilse, bu hususlarda, onun re´yine (== görüşüne) baş vurulur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir İdmsenin, namaz vakitleri dışında, namaz kılmadan mescidde oturmasında bir beis yoktur. Fakat, bu sırada, bir şeyi telef ede:36, tazmin eder. (öder.´ Hulâsa´da da böyledir. [52]



8- VİTİR NAMAZI


İmâmı ´zam Ebû Hanife (RA.)´den vitir namazı hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da üç rivayet vardır :

1- Bir rivayete göre, vitir namazı farzdır.

2 - Bir rivayete göre, vitir namazı müefcked sünnettir.

3- Bîr rivayete göre ise, vitir namazı vacibtir. Bu kavil, İmânvı A´zam (R.A.) ´m son kavlidir. Sahih olan da budur. Serah-sî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Vitir namazı, eğer yatsıya tabi bir sünnet olmuş olsaydı, bu namazı, gecenin sonuna kadar te´hir etmek, yatsıya tabi bir sünneti te´hir etmek gibi mekruh olurdu. Tebyln´de de böytedir.

Vitir namazını, gücü yettiği halde, ayakta değilde attı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rarak kihnak caiz değildir.

Özürsüz olarak, vitir namazını binekte knmak da caiz değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Aradan çok müddet geçmiş olsa bile, bir kimsenin, kas-den veya unutarak, terketmiş olduğu vitri kaza etmesi vaciptir. Vi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir niyyeti olmaksızın, bu namazı kaza etmek caiz olmaz. Kitfâye´de de böyledir.

Vitir namazını kaza eden kimse, kunutu da kaza eder. Muhıyt´te de böyledir.

Yatsmm sünnetini farza tabi olarak gecenin sonuna tehir etmek mekruhtur; fakat, vitri gecenin sonuna tehir etmek müstehabtır. Tebyîn´de de böyledir.

Vitir, üç rek´atitir ve bu üç refe´atin araları selâmla kesil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Hidâye´de de böyledir.

Kunut, sahih olmak üzere vacibtir. Cevheretü´n - Ney-ylre´de de böyledir.

Vitir kılmakta olan kimse, üçüncü rek´atin kıraatini biti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rince tekbir alır; ellerini kulakları hizasına kaldırır ve rükû´a var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan, senenin bütün günlerinde kunut; yapar.

Kunut´ta ayakta durma miktarı, «tze´s - semâü´nşekkat Sûre(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si» ni okuyana kadardır. Mumyt´te de böyledir.

Kunutta, ellerin salınıp sahnmayacağı hususunda, ihtilâf ´ edilmiştir. Muhtar olan kavil, kunut esnasında, ellerin aşağı salın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan kaldırılacağıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

İmâm olsun, cemaat olsun; vitir kılmakta olan kimseler, kunutu gizli okur. Muhtar olan kavil budur. Nlhâye´de de böyledir.

Yalnız başına vitir kılan kimse de, kunutu gizli okur. Muhtar olan budur. Mecmau´l - Bahreyn´de de böyliedir.

Kunutta okunması mecburî olan bir duâ yoktur.

Yalnız, kunut´ta «ALLAHüme inne neste´ıynüke» duasını okumak evladır.

Kunut duasını güzel okuyamıyan kimse :

«Rabbena ât mâ fi´d-dünyâ haseneten ve fi´1-âhireti haseneten ve fcinâ azebe´n-nâr» âyetini okur, Muhiyt´te de böyledir.

Veya, bu kimse : «Allâhümme´ğfirlenâ» der ve bunu üç defa tekrar eder. Ebû´I - Leys´in ihtiyarı da budur. Slirâciyye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Bir kimse, kunutu unutmuş olsa ve bunu .rükû´da hatır-lasa, sahih olan, o kimsenin, rükû´da kunutu okumamasıdır. Bu kimse, tekrar kıyama da kalkmaz. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bu kimse, şayet rükû´dan kıyama dönse ve kunutu okusa, bu durumda, rükû´u yenilemez ise, namazı bozulmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

Fakat, bu kimse kunutu unuttuğunu rükû´dan başını kaldırdığı zaman hatırlarsa, bil-ittifak kunutu okumaya dönmez. Muzmarât´ta da böyledir.

Vitir kılmakta olan kimse, eğer Fâtiha´yi okur da, süreyi terk ederse; bu kimse rükû´dan doğrulur; sûreyi okur; kunutu iade eder; rükû´ yapar ve sehivden dolayı da secde eder.

Keza, sûreyi okur da, Fatiha´yj terk ederse, bu durumda da Fatiha´yı´okur, sûreyi, kunûtiu ve rükû´u da iade eder. Bu kimse, şayet rükû´u iade etmemiş olsa, yine namazı caiz olur. Sirâ-cül - Vehhâc´da da. böyledir.

0 Vitir, cemaatle kılınırken, imâm, kunut yapmadığını, rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da hatırlarsa, kıyama dönmesi caiz olmaz. Bununla beraber, şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, imâm, kıyama döner ve kunutu okursa, rükû´u yenilemesi uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olmaz.

Bu durumda, imâm, rükû´u iade ederse, cemaat, önceki rü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kû´da imâma tabi olmaz; ancak, ikinci rükû´da tabi olur. Bunun aksini yapsalar bile namazları bozulmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Vitir kılan kimse, kunutta Peygamber (S.A.V.) Efendimiz-´e salat okumaz. Bu, bizim âlimlerimizin ihtiyar ettiği kavildir. Zâhîriyye´de de böyledir.

Muktedî, kunutta imâma tabi olur.

Muktedî, kunutu bitirmeden, imâm rükû´a varmış olsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda da muktedî imâma tabi olur.

İmâm, kunut yapmadan rükû´a varmış olsa, bu durumda muktedî de kunuttan bir şey okumamış bulunsa, muktedî eğer, yetişemeyip rükû´u kaybedekten korkarca, o zaman rükû´a vahr. Eğer bundan korkmazsa, kunutu okur ve sonra rükû´a varır. Hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lâsa´da da böyledir.

Nâtıfî, Ecnâs´ında : «Bir kimse, birinci rek´ati mi, ikinci rek´ati mi yoksa üçüncü rek´ati mi kılmakta ol´duğu hususunda şüpheye düşerse, bu durumda, içinde bulunduğu rek´atte kunut ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par, sonra oturur. Daha sonra, kalkıp iki rek´at daha kalır. Bu iki rek´atin herbirinde de oturur ve ihtiyaten kunut yapar. Bir kavle göre de", bu kimse hiçbirisinde kunut yapmaz. Sahih olan, önceki kavildir. Çünkü, kunut vacibtir; vacible bid´at arasında tereddüt yoktur. Bu kimse ihtiyaten kunut yapar» denilmiştir. Serahst´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Mesbûk, imâmla birlikte kunut yapar; imâmdan ayrıldık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan sonra yapmaz. Münye´de de böyledir.

İmâmla birlikte kunut yapmış olan mesbûk, namazın ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan kısmını kaza ederken, ikinci defa kunut yapmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bütün âlimlerin kavilleri budur. Muzma-rât´ta da böyledir.

Vitirde, üçüncü rek´atın rükû´unda imâma yetişmiş bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan bir mesbûk, namazının kalan kısmını kaza ederken de kunut yapmaz. Muhiyt´te de böyledir.

Vitirden başka hiçbir namazda kunut yoktur. Mütûn´da da böyledir.

İmâm, vitirde, rükû´dan doğrulduktan sonra kunut yapsa, fakat muk-tedı bunu görmese, bu durumda muktedî imâma tabi olur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir.

Şayet, imâm sabah namazında kunut yaparsa, arkasında(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kiler susarlar. Hîdâye´de de böyledir. Bu durumda cemaat ayakta bekler. Sahih olan budur. Nihâye´de de böyledir.
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı