Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 02-16-2009, 16:45   #1
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
11- KAZAYA KALAN NAMAZLAR

O Farz olduktan sonra, vakti geçen her namazı kaza etmek farzdır. Namazın vaktinin geçmesi, ister sehven, ister kasden ve is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ter uyku sebebi ile olsun müsavidir.

9 Mecnun olan bir kimsenin, cünûn halinde iken, mecnun olmadan Önce geçirmiş bulunduğu namazları kaza etmesi, üzerine borç değildir. Bu kimse, tecennün (- delilik) halinde geçirmiş bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunduğu namazları da, akıllanınca kaza etmez.

Mürtedin de (= İslâm´dan dönmüş olan kimsenin de), dinsizlik zamanında zayi ettiği namazları kaza etmesi gerekmez.

Dar-i harbte müslüman olduğu halele, cehaleti (namazın farzi-yetini bilmemesi) sebebi ile namaz kılmayan kimsenin de, üzerine, bunları kaza etmesi gerekmez.

Bayılan kimsenin de, baygınlık halinde kılamadığı namazları ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za etmesi gerekmez.

İmadan bile aciz olan hastanm o halde geçirdiği namazları kaza etmesi gerekmez. Fakat bu şekildeki aczinin müddeti, bir gün bir geceden ziyade olması gerekir.

Kazaya kalmış olan bir namaz, zayi olduğu sıfat üzere kaza edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir. Zaruret ve özür hali müstesnadır.

Bir kimse, seter ( — yolculuk´ halinde kazaya bıraktığı nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım, hazer halinde kaza ederken, dört rek´atli farzları ikişer rek´at olarak kaza eder.

Mukîm iken kazaya bıraktığı namazları, sefer halinde kaza et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek isteyen kimse de, rek´atleri tam olarak kaza eder.

Farz namazların kazası farz; vacip namazların kazası va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cip; sünnet namazların kazası ise sünnettir.

Kaza için muayyen (= belirli) bir zaman yoktur. Ömrün vakitlerinde kaza kılınabilir. Ancak şu üç vakit müstesnadır: 1 — Güneşin doğma vakti, 2 -— Zeval vakti, 3 — Güneşin batma vakti, kaza namazlarının, bu üç vakitte kılınması caiz olmaz. Bahrü´r-Râık´ta da böyledir.

0 Bir kimse bir namaz kılsa, arkasından da irtidât etse, (= İslâm´dan çıksa), sonra da henüz o namazın vakti çıkmadan ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niden İslâm´a dönse, bu kimse o namazı tekrar kılar. Kâfi´de de böyledir.

0 Bir erkek çocuk, yatsı namazını kıldıktan sonra uyuşa ve ihtilâm olsa ve bu çocuk tan yeri ağarmadan uyansa, yatsı namazını yeniden kılar. Kız çocuğu böyle değildir.

Kız çocuğu, tan yerinin ağarmasından Önce, hayızla bülûğâ eriş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, bu kıza yatsı namazının kazası îazım gelmez. Çünkü ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yız vacipİerin (= farzların) üzerine gelse onları sakıt eder. (düşü rür.) Bunlara mukârin (— yakın, bitişik) olduğu zamanda da, ma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni olması daha uygun olur.

«Eğer kız, yaş itibariyle bâliğa olursa, yatsı namazını kılması lazım gelir. Bu kız, şayet fecrin doğmasına kadar, uyanmamış olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, yatsrjıamazını kaza eder.» denilmiştir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyeldir.

0 Geçmiş namazlar cemaatle kaza edildikleri zaman, eğer bu namaz aşikâr olarak okunan bir namazsa, imâm açıktan okur.

Bir kimse, kaza namazını yalnız başına kiîacaksa, —açıktan okunacak namazda— gizli veya aşikâr okumakta serbesttir. Fakat, açıktan okumak daha efdâMir. Vaktinde kılındığı zaman olduğu gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi...

Gizli okunarak kılınan namazların kazalan da gizli okunarak kılınır. Yalnız kılınsın, imâmla kılınsın müsavidir. Zahîriyye´de de böyledir.

0 Vakit namazları ile geçmiş namazlar arasında ve geçmiş namazların birbirleri arasında tertip (= sıra gözetmek) haktır. Kâ-fî´âe de böyledir.

0 Kazayı kılmadan, edayı kılmak caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

0 Farzlar ile vitir arasında da böyle tertib vardır Vikaye Şerhi´nde de böyledir.

0 Bir kimse, vitir namazını kılmadığını bildiği halde, sabah namazını kılmış olsa, Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, bu kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı fasid olur.

Bir kimse, nafile bir namaz kılarken, kazasını hatirlasa, nafile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si bozulmaz. Çünkü tertip, —kıyâsın hilafına— farzda vaciptir. Baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ka namazlar —bu kaideye— katılmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

0 Fetâvâyi İtâbiyye´de : «Bir erkak çocuk, bulûğa erişince, namazlarını vaktinde kılarsa, sâhib-i tertîb olur.» Kızlar da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir :

0 Fakat, namaz amellerinin bazısında, bize göre tertip farz değildir. Mııhıyt´te de böyledir.

0 Bir kimse, namazın başında imâma yetişse fakat imâmın arkasında uyuşa veya abdesti bozulsa, sonra da uyansa veya abdest alsa, bu kimse, önce, imâmın daha önce kıldığını kılar ve sonra da imâma tabi olup, onun kılmakta olduğunu kılor .

Bu kimse, şayet bu durumda, önce imâma tabi olup onun kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta olduğunu kılar, sonra da imâma uyamamış olduğu kısmı, —imâmın selâjm vermesinden sonra— kaza ederse> böyle yapması üç imamımıza göre de caizdir.

Bize göre, cum´ada da böyledir : Bir kimse, izdihamdan dolayı birinci rek´atı İmâmla birlikte kılamasa, yani başta iktidâ etse de —izdihamdan dolayı— ayakta kalsa; ikinci rek´atı kılma imkanı bulsa, önce ikinci rek´ati, imâmın selâmından sonra da birinci rek´-ati kılarsa, bu caiz olur. Tahâvî Şerhi´nde de böyledir.

0 Tertip, unutmakla ve unutma manasında olan şeylerle dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şer. Muzmarat´ta da böyledir.

Bir kimse, abdestli olduğunu sanarak öğle namazını, sonra abdest alıp ikindi namazını kılsa, sonra da öğle namazım abdestsiz kıldığı açığa çıksa, bu kimse, sadece öğle namazını kaza eder. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü o kimse, öğle namazını unutmuş olan kimse yerindedir.

Şu mes´ele, yukarıdaki mes´elenin hilâfınad´ır: Bir kimse, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)destli olduğu zannı ile, arefe günü Arafatta Öğle namazını kılmış olsa, sonra da abdestle ikindi namazını kılsa da, durum meydana çıksa, bu kimse, ikisini de yeniden kılar. Çünkü, Arafatta ikindi namazı cem´dir ve öğle namazına tabidir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de

böyledir.

Bir kimse, sabah namazım kılmadığını hatırladığı halde öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le namazını kılmış olsa, öğle namazı fasid olur. Sonra, sabah nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını kaza etse de öğle namazım hatırladığı halde, ikindi namazını kılsa, ikindi namazı caiz olur. Çünkü bu kimse, ikindi namazını eda ederken, öğle namazının zayi olmadığını zannetmektedir. Ve o kimsenin bu zanm mu´teberdir. Tebyîn´de de böyledir.

9 Bir kimse, öğle namazını kılarken, sabah namazını kılıp kılmadığı hususunda şüpheye düşse ve namaz bittikten sonra, kılma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığını kesin olarak bilse, bu durumda önce sabahı, kaza, sonra da öğleyi eda eder. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

# Bir kimse, namaz kılmakta iken, —kazaya kalmış— bir çok namazını hatırlasa, FaMh Ebû Ca´fer´den naklen, mezhep imamları-mız : «Gerçekten o kimsenin namazı fasid olur.» demişlerdir. Fakat, hatırladığı an, bu kimsenin namazı bozulmaz. Bu kimse, o namazı iki rek´ate tamamlar ve bu namaz nafile sayılır. Bu durumda da, geçmiş namazların eski veya.yeni olmaları müsavidir. Muhiyt´te de böyledir.

0 Bir kimse, cu´mayı kılarken, sabah namazını kılmadığım hatırlamış olduğunda, cum´ayi kesip, sabahla meşgul olursa, cum´a zayi olur. sabah namazı ise, zayi olmaz.

İmâmı Azanı ile İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, bu kimse, cum´a namazını keser, sabah namazını kılar; sonra da öğle namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kılar.

İmâm Muhanuned (R.A.) ´e göre ise, bu kimse cum´ayı tamam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar.

Şayet, bu kimse, hem sabahı küıp hem de cum´aya yetişebile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cek olursa, bil-icmâ´ sabahla meşgul olur.

Bu kimse, cum´ayı kesip sabahla meşgul olunca, vakit fevt ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)caksa Cgeçecekse), cuma´yi tamamlar ve sonra sabahı kılar. Sirâ-cii´I - Vehhâc´da da böyledir.

# Vaktin dar olması da tertibi ikât eder. (düşürür.) Bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, bir kimse: geçmiş namazı takdim etse (= öne alıp kılsa´, caiz olur; fakat bu günahtır. Nehrü´I - Fâık´ta da böyledir.

• Vaktin dar olması : Kazayı kıldıktan sonra, edaya vaktin kalmaması, demektir.

Bir kimsenin üzerinde, yatsının kazası olsa .da onunla uğraşa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na kadar, güneş doğacak hale gelse fakat teşehhüd miktarı otura(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak kadar vakit kalmasa, bu durumda, sabah namazım kılar ve gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neşin yükselmesinden sonra, da yatsıyı kaza eder. Tebyîn´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

O Vakit namazı efdaliyyet vechi üzere eda edilemez ise bile, tertibe riayet edilir. Meselâ : Vakit çok daralsa da, vaktiyyeyi ( = vakit namazını) hafifletmeden, okumasını kısaltmadan, diğer fiille(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rini noksanlaştırmadan kılmaya imkan kalmamış olsa, bu durumda da tertip gerekir ve bu kimse, iktisada namazı caiz olacak kadar, namazı kısaltır. Timurtâşî´de de böyledir.

0 Vaktin darlığı hususunda, namaza başlama zamanına itibar olunur.

Hatta, bir kimse, kaza namazını hazırladığı halde, vaktiyyeye başlamış bulunsa ve kıraati vakit daralana kadar uzatsa, bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin namazı caiz olmaz. Bu kimse, bu vakit namazını keser ve kazaya kalmış namazım kılmaya başlar.

Şayet, bu kimse, kaza namazını unutarak vakit namazını kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya başlamış olsa, mes´ele hâlî üzeredir. Bu kimse, kaza namazını vakit daraldıktan sonra hatırlasa, namazı caiz olur; kesmesi lâzım gelmez. Tebyîn´de de böyledir.

f} Dar vakit hususunda, işin aslına, gerçeğe itibar edilir; zan-na itibar olunmaz. Hatta, bir kimse, vaktin dar oldu ğunu zannede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek, —yatsı namazını kılmadığım hatırladığı halde— sabah nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını kılsa, da vaktin geniş olduğu ortaya çıksa, bu kimsenin kıldığı sabah namazı fasid olur. Bu sabah namazı, batıl olup bozulunca, bakılır; eğer vakit genişse her iki namaz da kılınır; vakit dar ise, yalnız sabah namazı yeniden kılınır. Bunu ikinci defada da yapar. Yatsı üe meşgul olsa da, sabahı iade edemeden güneş doğsa, caizdir; sabah namazı da sahihtir. Tebyîn´de de böyledir.

# Keza, bir kimse, kılmamış olduğu sabah namazını, öğlenin vaktinin sonunda hatırladığı zaman, zannma göre her iki namazı kılmaya imkan olmasa da, öğle namazım kılmaya başlasa ve kılsa; geride de vakit bulunsa, baitar Öğle vaktinden geriye kalmış olan zamanda, önce sabahı ve sonra da öğleyi kılma imkanı varsa, Önce kılmış bulunduğu öğle namazı caiz olmaz. Bu durumda bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, önce, sabah namazını kılması, sonra da öğle namazını iade etmesi (tekrar kılması) lâzım gelir.

Keza, öğle vaktinden geriye kalan zamanda sabahı kılıp, Öğle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den de bir rek´at kılacak kadar vakit var ise, yine yukarıdaki gibi yapması lâzım gelir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

0 Eğer terk olunan namazlar, birden fazla ve vakit de bun-´ iardan bir kısmı ile vaktiyyeyi (= vakit namazını) kılacak kadar ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nişse, bir kimsenin o metruke lenden (= kazaya kalmış namazlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan) kılabildiğini kılmadıkça vaktiyyeyi kılması caiz olmaz.

Hatta, sabah vaktinde, yatsı ile- vitiri kılmadığını hatırlayan bir kimsenin, beş rek´at kılacak kadar bir vakti olsa, İmâmı A´zam´ın (R.AJ kavline göre bu kimse, önce vitri kılar sonra da sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını kılar; kerahat vakti çıktıktan sonra da yatsıyı kaza eder.

Keza, bir kimse, ikindi vaktinde, sabahı ve öğleyi kılmadığını hatırlar fakat sekiz rek´atten fazla kılmaya da vakit kalmazsa, bu durumda, o kimse, önce öğleyi ve sonra da ikindiyi kılar.

Şayet, altı rek´at kılacak vakit bulunursa, bu durumda ise, bu kimse, önce sabahı sonra da ikindiyi kılar. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyeldir.

0 Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf (R.AJ´a göre, ikindinin son vak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tine itibar olunur. Tebyîn´de de böyledir.

0 Şemsü´l - Eimme Serahsî : «Güneş batmadan önce, eğer Öğ-le ve ikindiyi kılmaya imkan var ise, —bu durumdaki kimse— ter(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tibe riayet eder. Eğer iki vakit kılmaya imkan yoksa, ikindiyi eda eder.

Eğer, güneşin teğayyür etmesinden önce, öğleyi kılma, arkasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan da ikindinin tamamını veya bir kısmını —güneşin batmasın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan önce— kılma imkanı varsa, bu durumda tertibe riayet gerekir. Ancak, Hasan bin Ziyâd´m kavline göre, güneşin gurubundan sonra, ikindi vakti yoktur. Nfthâye´de de böyledir.

0 Bu durumda, öğle namazını kılacak kadar, müstehap vakit kalmamış olursa, tertib bil-icmâ´ düşer. Tebyîn´de de böyledir.

0 Bir kimse, üzerinde, öğle namazının kazasının olduğunu bil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meyerek, ikindi namazını kılmaya, vaktin evvelinde başlamış olsa ve bu namazı, kerahat vakti girene kadar uzattıktan sonra, öğle na-

mazını kılmadığını hatırlasa, bu kimse, kılmakta olduğu namaza devam eder. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

0 Bir kimsenin üzerinden, vaktin darlığı sebebi ile tertip düşmüş olduktan sonra, vakit çıksa; sahih olan kavle göre, bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, kılmakta olduğu namazı iade eylemez. Vakit, namaz arasında çıkmış bile olsa, durum böyledir, Bu kimsenin kıldığı vakit namazı bozulmaz. Sahih olan kavle göre, —bu durumdaki kimse— kazayı kılmaz, vaktiyyeyi eda eder. Zâhidî´de de böyledir.

0 Unutma hali devam ettiği müddetçe, tertibin hükmü, zahir olmaz. Hatırlanınca, tertib lâzım gelir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

0 Geçmiş namazların çok olması tertibi düşürür. Sahih olan görüş budur. Serahsî´nin Muhıyt´ınde de böyledir.

0 Geçmiş (= kazaya kalmış) namazların çokluğunun hudu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)du ; —Altıncı namazın da vaktinin çıkmış olması şartı ile— altı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit. İmâm Muhammed (R.A.) : «Altıncı vaktin girmesine itibar olu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nur.» demiştir. Fakat, sahih olan, önceki kavildir. Hidâye´de de böyledir.

0 Bu hususta, bunlar, sonradan kılınmış olsa bile, geçen va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kitlerin, altı vakit olmasına itibar olunur.

0 «Ayrı ayrı da olsa, kazaya kalmış olan namazların, altı va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kit olmuş olmasına itibar olunur.» denilmiştir.

Bu ihtilafın faydası : Duruma bakılır, bir kimse, bir gün öğle namazı, bir gün ikindi namazı ve bir gün de akşam namazı olmak üzere üç vakit terk ettiği zaman, bunların, hangisinin evvel kazaya kaldığını da bilemezse, birinci kavle göre, bu kimseden tertib dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şer. Çünkü, geçen bu namazların araları çoktur.

İkinci kavle göre ise, bu kimseden tertip düşmez. Çünkü, biz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zat geçmiş namazlarda itibar, altı vakte erişmeleridir. Böylece, öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le, ikindi, öğle, akşam, öğle, ikindi, öğle olmak üzere yedi vakit na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılsa yerinde olur. Birinci kavil esahhtır. Tebyîn´de de böyledir. O, genişliktir. İkinci kavil hakkında Şeyhü´l - İmâm Ebû Befcİf Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed bin Fazl : «En uygun olanı budur.» demiştir. Fetâvâyi Kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dîhân´da da böyledir.

0 Geçmiş namazların çok olması, tertibi düşürür. Bir kimse, bir ay namazı [erk etmiş olsa; sonra, bunları otuz sabah, otuz öğle şeklinde devam edip, bu bir aylık namazı kaza etmesi sahih olur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

9 Geçmiş namazlarının çokluğundan dolayı tertib sahibi ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktan çıkmış olan bir kimse, sonradan, bu geçmiş namazlarından bir kısmını kaza etmiş ve geçmiş namazları altı vakitten az kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış bulunsa, esahh olan kavle göre, bu durumda, bu kimse, yeniden sahıb-i tertib olmuş olmaz. Hulâsa´da da böyledir. Şeyhü´l - İmâm Zahidi Ebû Hafsü´J -Kebir de : «Fetva buna göredir.» demiştir.

Hatta, bir kimse, bir aylık namazım terk etmiş olsa da, bunları kaza etse ve bunlardan yalnız b\r vakit kalmış olsa ve sonra da bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu hatırladığı halde vaktiyyeyi kılmış olsa, bu vakit namazı caiz olur. Muhıyt´te de böyledir.

Kazaya kalmış olan namazlar iki nev´İdir :

1- Fevâit-i Kadîme (~ Yeni kazaya kalmış namazlar.)

2- Fevâit-i Hadîse (= Eskiden kazaya kalmış namazlar.)

® Yeni kazaya kalmış olan namazlar, ittifakla tertibi düşü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rürler.

Eskiden kazaya kalmış namazların tertibi düşürüp düşürmeye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceği hususunda ise, âlimlerimiz ihtilâf etmişlerdir.

Bir kimse, bir ay, namazını terk ettikten sonra, bir müddet namaz kılmış ve o bir aylık namazı kaza etmemiş olsa; bu arada, bir vakit namazı terk etmiş olsa da, o yeni namazı hatırladığı hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, vaktiyyeyi kılmış bulunsa, bazılarına göre caiz olmaz, «caiz olur.» da denilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Kâfi´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

O Hatırladığı ve kılmaya gücü yettiği halde, bir kimsenin ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çirmiş olduğu namazı, —kılması mümkün olan;—• vakitten sonraya bırakması, gerçekten mekruh olur. Asji dan kavil budur, Çünkü, hatırlama vakti, hemen kaza kılmanın vaktidir. Namazı, vaktinden geri bırakmak ise, hilafsız mekruhtur. Muhıyt´te de böyledir.

A Asılda : «Bir kimse, öğle namazını kılmadığım bilerek, ikindi namazını kusa, kıldığı bü ikindi namazı fasiddir. Fakat, vak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tin sonu. ise, bu namaz fasid olmak,.

Farz bir namaz fasid olunca, İmâma A´zam ve İmâm Ebû Yû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)suf (R.A.)´a göre, namazın aslı bâtıl olmaz. İmâm Muhammed (R.A.i´e göre ise, —bu namaz batıl olur, Mes´ele nıa´ruftur. Sonra, Ebû Hanîfe (R.A.)´ye göre, ikindinin farziyyeti, fesâd-ı mevkuf C—tu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuklu bir fesâdî ile fâsid olur. Hatta, altı veya daha fazla namaz kılsa da öğle namazını iade eylemese, ikindi namazı caiz olarak ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri döner. İadesi gerekmez. îmâmeyn´e göre ise, bu namaz, fesâd-ı bâtıl ile fâsid olur. Bu durumda ona cevaz yoktur.

Bu hususta aslolan : Ebû Hanîfe CR.A.) ´ye göre, geçmiş namaz ile vakit namazı arasındaki tertibe riayet etmek, geçmiş namazın çokluğu sebebi ile düştüğü gibi, edanın çokluğu ile de düşer. Mıı-hıyt´te de böyledir.

9 Bir kimse, bir vakit namazı unutsa da onun hangi namaz olduğunu bilemese; teharrî (= araştırma) yolu ile de, bunu bile-mese bize göre o kimse bir gün ve bir geceki namazı iade eder. Zahîriyye´de de böyledir. Fakih de : «Biz bunu alıp, kabul ederiz.» demiştir, el - Yenâbi´den naklen Tatarhânîyye de de böyledir.

0 Keza, bir kimse iki ayrı günde, iki namazı unutmuş olsa ve bunların hangi namaz olduklarını da bilemese; bu kimse, iki gün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lük namazını yeniden kılar. Kıyas bunun üzerinedir. Yani., bir kim-se, üç ayrı günde, üç namazı veya beş ayrı günde, beş namazı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa ve bunların hangi namaz olduğunu bilmese, bu şahıs, üç günlük veya beş günlük namazı iade eder.

41 Bir kimse, iktgünde, bir gün öğleyi bir gün de ikindiyi terk etmiş olsa ve hangisini evvel, hangisini sonra terk etmiş olduğunu bilemese, araştırması sonucunda da b´ıc re´yî olmasa, tmâm-ı A´zam (R.A.) ´a göre, ihtiyat yolu ile tertibe riayet edilmesi için, önce biri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni, sonra da diğerini, değişik olarak, iki def´a kılar ibadetlerde ih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tiyat vaciptir.

Diğerleri ise : «Biz bu kimseye, böyle yapmasını emretmeyiz, yalnız taharri etmesini (= araştırmasını* emrederiz. Çünkü, aczin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den dolayı, o kimseden tertip düşer. Dolayisı ile o kimsenin —bu namazları— iki defa kılması lazım gelmez.» demişlerdir. Serahst´-nin Muhıyt´mde de böyledir.

Ebû Hanîfe (R.A.) ´nin kavli üzere bir kimse, Önce öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leye başlar sonra ikindiyi ve sonra yine öğleyi kılarsa, bu efdal olur. Şayet, Önce ikindiden başlayıp, sonra öğleyi tfe sonra yine ikindiyi kılarsa, yukarıdaki gibi bu da caiz olur.

İkindi namazını kılan bir kimse, secdenin birini terk etti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğini hatırlar fakat bu secdenin, ikindi namazının mı, önceki öğle na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının mı olduğunu kat´î olarak bilemezse; ikindiyi kılıp tamamIar. İkindinin secdesi olma ihtimaline binaen bir secde yapar. Son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da, ihtiyaten öğle namazını iade eder. Şayet iade etmezse, bu kimseye bir şey lâzım gelmez. Mııhiyt´te de böyledir. [64]

 

Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 02-16-2009, 16:46   #2
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Bu Konu İle İlgili Muhtelif Mes´eleler

Yetîme´de : «Bir kimse, ikindi kılmaya başladı, onu kılar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken güneş battı; sonra da birisi gelip bu adama iktida eyledi; bu durumda onun iktidası sahih olur mu?» diye babama soruldu; ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bam da : «Evet, sahih olur; eğer imâm mukîm olmaz (= misafir olur) ve muktedî de misafir, olursa.» buyurdu.» denilmiştir. Tatar-hâniyye´de de böyledir.

Şafiî mezhebinde olan bir kimse, Hanefî mezhebine geçse, Şâfıî iken geçirmiş olduğu namazları, Hanefî olduğu zaman kaza et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek isterse, bunları Hanefî mezhebine göre kaza eder. Hulâsa´da , da böyledir.

Bir adam, teyemmümün, bileğe kadar yapılacağını, vitrin ele bir rek´at olarak kılınacağını bilse (ve bir müddet de Öyle, yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa) ; sonra da teyemmümün dirseğe kadar yapılacağını, vitrin de üç rek´at olarak kılınacağını öğrense, bu şekilde, önce kılmış olduğu namazları iade etmez.

Fakat, bu kimse, bunu, bilgisizliğinden ve hiç bir kimseye sorup öğrenmeden yapar, sonra da sorduğunda kendisine,vitrin üç rek´at kılınması emredilirse, bu durumda, önce kılmış bulunduğu vitirleri kaza eder. Zehıyre´de de böyledir.

Sıyrfiyye´de : «Tertîb sahibi bir kadın, bir vakti terk etse, arkasından da hayız olsa ve temizlense, geçirmiş bulunduğu o namazı catirladığı halde, namaz kılsa, £>u caiz olmaz. Tatarhâniyy*´ de de böyledir.

Harbî olan bir kimse, küffâr diyarında müslüman olsa fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat oruç, namaz nedir bilmese, sonra da İslâm diyarına gelse veya ölmüş bulunsa, üzerine, orucun da namazın da kazası lâzım gelmez. Kiyâsen de, ıstıhsanen de böyledir. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Dâr-ı harbe giden bir kimseye ise, geçirdiği namazların kazası lâzım olur.

Hasan, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ´nin «Bu kimseye, iki erkek ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya bir erkek iki kadın, namazın farz olduğunu haber vermemişse, bu kimsenin dâr-ı harbde kılmadığı namazların, iadesi lâzım gelmez. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Itâbiyye´de, Ebû Nasr´dan rivayeten : «Hiç bir vakit nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını geçirmemiş olan bir kimse, ihtiyatlı olmayı dileyerek, ömrü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün bütün namazlarını kaza eden bir kimse, eğer bunu, namazlann-daki noksanlık ve kerâhatten dolayı yapmışsa, yaptığı iş güzel bir iş olur. Bu sebeblerden dolayı yapmıyorsa, bu şekilde, ömrünün bütün namazlarını kaza etmemelidr. Sahih olan ise, böyle yapma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın, (ömrü boyunca kılmış bulunduğu bütün namazları kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin) caiz olduğudur. Bu kazaları, sabah ve ikindi namazlarından sonra kılmamalıdır. Önceki insanlardan pek çoğu fesada gitmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması şüphesi ile kaza etmişlerdir.» denilmiştir. Muzmarat´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Böyle yapan bir kimse, bütün rek´atlerde Fâtihâ ve Sûre okur. Zahıriyye´de de böyledir.

Fetâvâ´da : Bu şekilde kaza kılan kimse, vitir nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım da kaza eder. Üzerinde, vitrin olmadığı hususunda kesin bilgisi olmadığı zaman, bu kimse, vitri üç rek´at kılar; kunut yapar ve te-şehhüd miktarı oturduktan sonra, kalkıp bir rek´at daha kılar. Bu durumda, kazaya kalmış vitri- varsa, onu kılmış, olur; yoksa kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı bu namaz nafile olur. Ve bu kimsenin, nafile bir namazda kunut duası okumuş olması hiç "bir zarar vermez.

Huccet´de : «Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Yalnız, ma´rûf bilinen´ sünnetler bu hükümden müstesnadır. Kuşluk namazı, tesbîh namazı gibi sahîh haberlerle gelen namazlar ki bunların içinde sayılmış sûreler ve zikirler vardır— nafile niyyeti ile kılınır; başkaları ise, kaza niyyeti ile kılınır. Muzmarat´ta da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Mültekıt´ta : «Bir baba oğluna, tutamadığı oruçları ve kı-latfıadığı namazları, kendi namına kaza etmesi için emir verse, bize göre bu caiz olmaz.» denilmiştir. Tatarhân´yye´de de böyledir.

Bir kimse, öldüğü zaman, üzerinde namaz olsa da,.malının üçte birinden, her vakit için yarım sa´ buğday, vitir için de yarım sa´, tutamadığı her günün orucu için de yarım sa´ buğday verilmesini vasiyyet etse; eğer bu kimse, mal bırakmamış ise, varisleri borçla

yarım sa´-buğday bulurlar ve bunu bir fakire verirler. Sonra, o fakir bu buğdayı varislerden birine tasadduk eder. Sonra, bu buğdayı tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar fakire verirler. Böylece bu alma ve vermeye, ölen kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının —ve orucunun-^ tamamı bitene kadar devam ederler. Hu-!âsa da da böyledir.

Fetâvâyî Hücce´de : «Bir kimse, eğer veresesine vasiyyet etmez ise, bu durumda, bazı vârislerinin teberrûlan caiz olur. Bu varis, her namaz için yarım saî C = beşyüz yirmi dirhem) buğdayı, -myyer ederek verir. Bu kimsenin, bu buğdayın-hepsini birden, bir fakire vermesi caiz olur. Keffâret-i yemin, savm ve zıhar bunun hüafmadır. (Yani,, bunların hepsi bir defada verilmez.)

Velvâliciyye´de : «Bir kimse, beş vakit için, bir fakire, do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kuz menn (= batman), başka bir fakire de bir menn vermiş olsa; Fakîh´in ihtiyarına göre, bu dört vakit için caiz olur; beşinci vakit için caiz olmaz.» denilmiştir.

Yetîme´de ; «Hz. Alî (R.AJ ´nin oğlu Hz. Hasan (R.A.) "a : «Bir kimse, ölüm hastalığında iken, namazı için fidye var mıdır?» diye soruldu. O : «Hayır yoktur, buyurdu.» denilmiştir.

Humeyr el - Veberî ve Ebû Yûsuf bin Muhammed´den :

«Bir pîr-i faniye (çok yaşlı bir ihtiyara), hayatta olduğu müddet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çe oruçta olduğu gibi, namaz için de fidye vermesi caiz olur mu?» diye sordular, onlar da : «Hayır, namaz için fidye yoktur.» dediler. Tatarhâriiyye´de c!e böyledir.

Semerkand ehlinin fetvalarında : Bir kimse, beş vakit na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılar, birisinin ilk iki rek´atinde okumaz, onunda hangi rek´at olduğunu bilemezse,, bu kinişe, ihtiyaten, sabah ve akşam namazla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını iade eder.

Bu kimse,«şayet, tek bir rek´atte okumadığını hatırlar, ancak hangisinde okumadığını kestiremezse, sabahla vitri iade eder.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nilmiştir.

Bu kimse, eğer iki rek´atte okumadığını hatırlasa, sabahı, ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şamı ve vitri iade eder.

Bu kimse, eğer dört rek´atte okumadığım hatırlarsa, öğleyi, ikindiyi ve yatsıyı yeniden kılar; vitri, sabahı ve akşamı kılmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Namazı kasden terk eden kimse öldürülmez. Kâfi´de de böyledir. [65]



12- SEHiV SECDELERİ


Sehiv secdeleri vaciptir, Tebyîn´de de böyledir. Bu sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Hıılâsa´da da böyledir.

Sehiv secdelerinin vacip olması, vaktin elverişli olması şartına bağlıdır. Meselâ : Bir kimse, sabah namazı kılmakta iken, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması gerekse, bu kimse birinci selâmdan önce, güneş doğa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na kadar, sehiv secdesini yapamazsa, sehiv secdeleri kendisinden sakıt olur.

Keza, kazaya kalmış olan bir namazı kılmakta olan kimse, gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neş kızarana kadar secde etmemişse, sehiv secdeleri üzerinden sakıt olur.

Binaya mani olan hallerin tamamı, selamdan sonra, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)delerini düşürür. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Gunye´de : «Bir kimse, nafile bir namazı, farz bir namazın üzerine bina etmiş olsa da, onda sehiv yapsa, secde etmez.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Nehrü´i - Fâık´ta da böyledir.

Sehiv secdelerinin yeri selamdan sonradır. Fazla veya nok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san elması müsavidir. Bize göre, bir kimsenin selamdan önce selam vermiş olması caizdir. îki selamla yapmak da caizdir. Bu sahihtir. Hidâye´de de böyledir.

Doğrusu ise, bir selam vermektir. Cumhur bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir; Asıl´da da buna işaret edilmiştir. Kâfî´de de böyledir.

Sehiv secdesi yapacak olan kimse sağına selam verir. ZâHfolî´de de böyledir.

Sehiv secdelerinin yapılış şekli : Sehiv secdesi yapacak olan kimse, sağma selam verdikten sonra, tekbîr olarak secdeye ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)panır. Secde esnasında tesbîhatta bulunur; tekbir alıp celse yapar (oturur) ve yine tekbîr alıp ikinci secdeye varır; sonra teşehhüdü okur ve ikinci defa selam verir, Muhıyt´te de böyledir.

Sehiv secdesi yapacak olan kimse, selavatları ve duaları sehiv için oturduğu zaman okur. Sahih olan budur. Bunları birinci oturuşta okur.» diyenler de olmuştur. Tebyîn´de de böyledir.

Uygun olanı ise, her iki oturuşta da bunları okumaktır. . Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Farz namazlarda da, nafile namazlarda da sehiv secdesinin hükmü aynıdır, Muhtyt´te de böyledir.

Fetâvâ´da : «Sehiv secdelerinden sonraki oturuş, rükün de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Aslında, sehiv secdesinden sonra oturma, namaz, oturmakla son bulsun diye -emredilmiştir. Hatta, bir kimse, sehiv secdesinden sonra oturmayı terk edip, kalksa ve gitse, yine o kimsenin namazı bozulmaz.» denilmiştir. Halvânî de böyle demiştir. Sirâcü´l - Veh-hâc´da da böyledir.

VelvâKciyye´de : «Aslında, namazda üç şey terkediJebilir : Farz, vacip ve sünnet, Namaz kılarken, farzı terk etmiş olan kimse, onu kaza ile tedarik edebilme imkânına sahipse, kaza eder; bu im(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kân yoksa, namazı bozulmuş olur.

Namaz kılan bir kimsenin, sünneti terk etmesiyle, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Çünkü onun kıyamı, erkanı iledir; o da muhakkak bulunur; bu kimse, sehiv secdesi yapsın diye icbar olunmaz.

Namaz kılarken, vacibi terk eden kimseye gelince; eğer bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, vacibi sehven terk etmişse, sehiv secdelerini yapmaya cebredi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir; kasden terk etmiş olursa, böyle yapmaya cebrolumnaz. Tatar-hântyye´de de böyledir.

Bu sözün açık manası şudur : Gerçekten, namazda bir va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cibi kasden terk eden kimseye, sehiv secdesi icâb etmez; bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, namazdaki noksanından dolayı, namazın, cebren iadesi lazım olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir .

Sehiv secdesi, ancak,

Vacibin terki veya tehiri,

Farzın tehiri veya takdimi (= Öne alınması) veya tekrarı,

Vacibin itağyiri ;değiştirilmesi) gibi hallerde vacip olur.. Vacibin tağyiri, gizli okunacak yerlerde açıktan okumak; açık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan okunacak yerlerde gizli okumak gibi hallerdir ve görüldüğü gibi bu da bir nevi vacibi terktir. Kâfî´de de böyledir.

Birinci rek´atte, eûzü´yü, besmeleyi, sübhâneke´yi ve inti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kâller esnasında alman tekbirleri terk eden kimseye, sehiv secdesi gerekmez. Ancak, bayram namazlarının, ikinci rek´atlerinin rükû´ tekbiri, bu hükmün haricindedir. Bu durumda sehiv secdesi gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.

Bayram namazlarında olsun, diğer namazlarda olsun, eleri kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmayı terk etmekden dolayı da sehiv secdesi gerekmez.

Önce, sol tarafına, sehven selam veren ve sehven kavme-yi (= iki secde arasında oturmayı) terk eden ve rükû´dan secdeye eğilen kimseye de sehiv secdesi gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da ise: «Bu gibi hallerde, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) e göre, sehiv secdeleri lazım geîir.» denilmiştir. Fethü´1-Ka-dîr de de böyledir. [66]



Namazın Vacipleri


Namazda, Fâtihâ ve Sûre Okumak Vacibtir.

İlk iki rek´atte veya bunların birinde, Fâtihâ´yı okumayan kimsenin, sehiv secdesi yapması lâzım gelir. Fakat, buralarda, Fâ-tüîâ´nın çoğunu okur da, azını unutursa, sehiv seodesi yapması ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmez. Fakat, yarıdan fazlasını unutsa sehiv secdesi gerekir. Bu hükümlerde, imâmla müktedî arasında bir fark yoktur. Fetâvâyi Kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dîhân´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, son iki rek´atte, Fâtihâ okumayı terk ederse ve bu namaz, farz bir namaz ise, sehiv secdesi icab etmez. Ancak, bu namaz, nafile veya vitir ise, bu kimsenin, sehiv secdesi yapması vacip olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, ilk iki rek´atte Fâtihâ´yı tekrarlamış olursa, sehiv secdesi yapması gerekir. Bu kimse, Fâtihâ´yı sûreden sonra veya son iki rek´atte tekrar tekrar okursa, bir şey lazım gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Tebyîn´de de böyledir.

Fâtihâ´yı okuyup, bir harfini okumayan kimse veya Fâtihâ´-nın çoğunu okuyan kimse, bunu unutarak, sonra Fâtihâ´yı tekrar okusa, bu kimse, Fâtihâ´yı iki defa okumuş menzilindedir. Zahîriy-ye´de de böyledir.

Bir kimse, Fâtihâ´dan sonra iki âyet okusa ve sehven rü-kû´a varsa; sonra da durumu hatırlayıp dönse ve üç âyete tamamla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bu kimseye, sehiv secdeleri lazım olur. Zahîriyye´de de böyledir.

Fatiha´yı, zamm-ı sûreden sonra okuyan kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir. Tebyîn´de de böyledir.

Son rek´afclarde, Fâtihâ´yı ve zamm-ı sûreyi okumuş olan kimselere, sehiv secdesi icabetmez. Esahh olan budur.

Bir kimse, Fâtihâ´yı, rükû´da, secdelerde veya. teşehhüd için oturduğu zaman okursa, sehiv secdesi yapması lâzım gelir. Bu hü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)küm o Kimsenin, önce Fâtihâ´ya başlayıp sonra teşehhüdü oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu hallerdedir. Bu kimse, eğer Önce teşehhüdü okur, sonra da Fâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tihâ´yı okursa, sehiv secdesi gerekmez. Serahsî´nin Mumyt´inde de böyledir.

Bir kimse, ikinci iki rek´atte Kur´ân´dan bir şey okumasa ve tesbihde de bulunmasa, İmâm-ı A´zam (R.A.) ´dan şöyle buyurdu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu rivayet olunmuştur : «Eğer bu kimse, kasden okumamış ise, kö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tülük yapmış olur. Fakat, sehven okumamış ise, sehiv secdesi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması lazım gelir.

tmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un rivayetine göre ise, İmâm Ebû Ha-nife (R.A.) şöyle buyurmuştur : «Kıraati kasden terk edene, bir günah yoktur; sehven -terk edenin de sehiv secdesi yapması gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.» Bu kavle itimad olunur. Fetâvâyİ Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse, birinci veya ikinci rek´atte Fâtihâ´yı okumayı unutsa, sûrenin bir kısmını okuyunca da durumu hatırlasa, derhal Fâtihâ´yı okumaya başlar; sonra da sûreyi okur. Fakîh Ebul - Leys: «Bu durumda, sûreden tek bir harf okumuş olsa bile, sehiv secdesi lazım gelir.» demiştir.

Keza, bir kimse, Fâtihâ´yı okumadığını süreyi okuduktan sonra hatırlasa veya rükû´da hatırlasa veya rükû´dan başını kaldırdıktan sonra hatırlasa, bu kimse, Fâtihâ´yı okur; sonra sûre´yi iade eder; namazın sonunda da sehvinden dolayı secde eder.

Hulâsa´da : «Bir kimse, rükû´ yaptığı esnada, sûre okumamış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu hatırladığında, başını kaldırıp sûre okur ve rükû´u iade ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse; o kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir.» denilmiştir. Sahih olan kavil budur. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, birinci rek´atte,´bir sûre okusa, ikinci rek´atte de ondan önce bulunan bir sûre okusa, bu kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt´te de böyledir.

VelvâHciyye´de : «Bir kimse, namaz esnasında secde âyet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinden birini okusa ve bundan dolayı secde yapmayı unutsa; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)radan da. bu durumu hatırlayıp secde etse, bu kimsenin sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması gerekir. Çünkü bu şahıs, vacip olan vash (secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinin akabinde secde etmeyi? terk etmiş olmaktadır. «Bu kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez.» diyenler de olmuştur. Fakat, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci görüş esahhtır. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, namazda bir sûre okumak istediği zaman, o sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rede yanılır ve okuyamaz ve bu sebeplede başka bir sûre okursa, bu kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Kıraati, ilk iki rek´ate tayin (ve tahsis) etmek de namazın vaciblerindemdir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Mükerrer fiillerde, tertibe riayet etmek de namazın vacib-1 erindendir.

Bir kimse, şayet bir rek´atteki iki secdeden birini terk etmiş bulunsa ve durumu namazın sonunda hatırlasa; o kimse, hem o sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi hem de sehivden dolayı sehiv secdesi yapar. Bu durumda, ter(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tibi terk etmiş olduğu için, namazın, o secdeden Önceki bölümünü iade eylemez.

Ancak, rükû´u, kıraate takdim etmişse Ckıraattan önce rükû´ yapmışsa) bu kimsenin sehiv yapması lazım gelir; fakat, o rükû; sayılmaz ve bu kimsenin kıraatten sonra tekrar rükû´ etmesi gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Ta1 clil-i erkan da namazın vaciplerin d endir.

Ta´dil-i erkân : Rükû´da ve secdelerde bütün uzuvların hareket(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinin durması ve sakinleşmesidir. Bunun terk edilmesi halinde, sehiv secdesi gerekip gerekmiyeceği konusunda ihtilaf vardır.

Ta´dil-i erkânın vacip mi, sünnet mi olduğu hususunda da ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)laf vardır. Vacip olduğunu kabul edenler, terkinden dolayı sehiv secdesinin lâzım olduğunu söylemişlerdir. Bedâ´ide de, bu görüş sa-hihlenmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namazda, ka´de-i u´lâ ( = birinci oturuş) da vaciptir.

Bir kimse, namazda, birinci oturuşu terk ederse, o kimseye se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi lazım gelir. Tebyîn´de de böyledir.

Teşehhüd de namazın vaciplerindendir.

Bir kimse, birinci veya ikinci oturuşta, teşehhüdü terk ederse, o kimsenin sehiv secdesi yapması vacip olur. Keza, teşehhüdün bir kısmını terk eden kimseye de sehiv secdesi vacip olur. Tebyîn´de de böyledir.

Teşehhüdün, tamamınm veya bir kısmının terk edilmesi halinde, sehiv secdesinin vacip olması hususunda, namazın farz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ile nafile olması arasında bir fark yoktur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Namaz kılan kimse, teşehhüdü, birinci rek´atte, ayakta okursa, kendisine bir şey lâzım gelmez. Fakat, teşehhüdü, ikinci rek´atte ayakta okuması halinde, âlimler arasında ihtilâf olmuştur. Sahih olan bu durumda da sehiv secdesi lazım olmadığıdır. Zahiiiy-ye´de de böyîedir.

Teşehhüdü ayakta okuyan kimse, bunu Fâtihâ´dan önce okumuş olsa, üzerine sehiv secdesi lazım olmaz; Fâtihâ´dan sonra okursa, sahiv secdesi lazım olur. Esahh olan görüş budur. Çünkü, Fâtihâ´nm sonu, sûrenin okunacağı yerdir. Bir kimse, burada, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şehhüdü okuyunca, gerçekten vacibi tehir etmiş olmaktadır. FâtÖhâ´-nm evveli ise, sena mahallidir. Tebyîn´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, ikinci iki rek´atte, teşehhüdü okursa, kendisine sehiv secdesi lazım olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de

böyledir.

Bir kimse, ,teşehhüdü okuduktan sonra Fâtihâ´yı okumuş olsa, sehiv secdeleri gerekmez.

Fakat, Fâtihâ´yı, teşehhüdü okuyacağı yerde okuyan kimseye, sehiv secdeleri vacip olur. Keza, bu durumda, önce Fâtihâ´yı sonra da teşehhüdü okursa üzerine sehiv secdesi lazım gelir.

Vâkıâtü´nNâtıhyye´de, Ebû Hanîfe (R.A.) den rivayet edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerek şöyle. denilmiştir«Bir kimse, teşehhüd mahallinde kıraate başlamış olsa, sonra da teşehhüdü okusa, sehiv secdesi lazım gelir.

Teşehhüdü okuduktan sonra, Fâtihâ´yı okusa, bu durumda sehiv secdesi gerekmez.

Bir kimse, teşehhüdü ayakta veya rükû´da veya secdede okumuş olsa, sehiv secdesi lazım gelmez. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, ilk oturuşta, teşehhüdü tekrar okumuş olsa, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine sehiv secdeleri lazım olur.

Keza bir kimse, ilk oturuşta, teşehhütden sonra, salavât-ı şerî-feleri de okumuş olsa, kendisine sehiv secdeleri vacip olur. Tebyîn-de de böyledir. Fetva da bunun üzerinedir,

Salavâtlann, ne kadarının okunması halinde, sehiv secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin gerekeceği hususunda, ihtilaf edilmiştir. Bazıları : «ALLAHümme salli´alâ Muhammed dese, sehiv secdeleri vacip olur.» dediler. Ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zıları ise : «...ve îalâ âl-i Muhammed diyene kadar sevih secdeleri lazım olmaz.» dediler. Birinci kavil esahhtır.

Teşehhüdü, son kâdede (= son oturuşta) tekrar eden kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Tebyîn´de de böyledir.

İmâm Ebû Hanîfe (R.A.> ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, namaz kılan kimse, selam verene kadar teşehhüd okumayı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş olsa; sonra da hatırlasa, teşehhüdü iade eder ve sehiv secdele-îerini yapar. Muhıyt´te de böyledir.

Cemaate namaz kıldırmakta olan imâm veya tek basma namaz kılan kimse, oturacağı yerde kalakr; kalkacağı yerde oturur, ayağa kalkmak istediği zaman tam doğrulur veya tam doğrulmaya yakm bir hal alırsa, işte bu durumda geri dönüp birinci oturuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta oturmaz. Bu, Fetâvâyi Kâdîhân´da böyledir. Bu durumda, bu kimseye, sehiv secdeleri vacip olur. Bu kimse, oturuşa dönerse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulur. Sahih olan budur. Tebyîn´de de böyledir.

Eğer böyle olmazsa, (yâni, kıyama yakın bir şekilde kalk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olmadan, oturursa) sehiv secdeleri yapmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir.

Doğrulmuş oima hususunda, her insanın, aşağı kısmının yarısına itibâr olunur. Yar.i, bir kısımm aşağı yarısı düzelirse, kıya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma yakın olmuş olur. Aksi taktirde, kıyama yakın olmuş olmaz. Kâ-fî´de de böyledir

Bir rivayette ise, namaz kılan kimse, dizlerinin üzerine kalktığı zaman/geri oturursa, sevih secdelerini yapar. Burada oiıin-ci oturuşla İkinci oturuş müsavidir îtfrnad bu kavledir.

Bir kimse, uyluklarını kaldırır fakat dizleri yerde olur, onları k^ldırmazsa, bu durumda Ebû Yûsuf´tan (R.A.) gelen bir rivayete göre, sevih secdeleri gerekmez. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir,

Keza, bir kimse, rükû´ yerine secde, secde yerine rükû´ ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa veya bunları tekrar yaparsa veya bir farzı ileri veya geri aîuv sa, bu hallerin hepsinde de sehiv secdeleri lazım gelir;

KuJûrî´de: «Bir kimse, kendisinden zikir yapması gereken, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz Bilerindenbirini terk ederse, bu kimsenin sehiv secdesi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekir.» denilmiştir. Çünkü, içinde zikir bulunan bir namaz fiilinin emredilmiş olması, bu fiilin yapılmasının maksûd olduğuna — bizzat — bir emaredir. Bu fiilin terk edilmiş olması; sebebi ile namazda noksanlık — kuvvetlenmiş — olur. Bu durumda da sehiv secdesi yapma mecburiyeti oluf*

İçinde zikir bulunan bir namaz fiilinin, terki söz konusu değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sehiv secdesi de söz konusu değildir. Sağ eli, sol elin üzerine koy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak gibi... Ve, rükû´ ve secdelerin kavmeleri gibi...

Namaz kılan bir kimse, oturup teşehhtid okuduktan sonrâ> üç rek´at mı yoksa dört rek´at mı kıldığı hususunda şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tüğünde, bu şüphe ile; selam verme zamanına kadar meşgul olur; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da dört rek´at kıldığına kalbi kanaat getirirse, namazım ,tamamlar ve sehiv secdeleriini yapar. Fakat, bu şüpheye, bir tarafına selam verdikten sonra, düşerse, sehiv sevdelerini yapması gerekmez.

Bir kimse, namaz kıldığı zaman abdestü bozulur ve abdest al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya gidince de yukarıdaki giıbî bir şüpheye düşer ve bu şüpheden dolayı, abdest almayı bir´müddet geriye bırakırsa, o kimsenin sehiv, secdesi yapması lazım gelir.

Vitir namazında Kunût okumak da namazın vâcip-lerindendir.

Bir kimse, kunûVu terk ederse, sehiv secdesi yapar.

Sehiv secdesinin terki," rükû´dan; başm kaldırılması ile tahak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kuk eder.

Vitir namazında, taatten sonra, KusButftan önce alınması gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken tekbiri1 terk etmişbulunan kimse,.sehiv secdesi yapar. Çünkü o tekbir bayram tekbirleri menzaîmdedir. Tebyİrfde de böyledir.

Bayram Namazlarındaki ziyâde tekbirler de vacip(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir.

Bedâi´de: «Bir kimse, bu tekbirleri terk .ettiği veya noksan veya fazla yaptığı veyahut da yapılması gereken yerin haricindcyap-tığı zaman, bu kimsenin, sehiv secdesi´ yapması lazım gelir.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bahrü´r- Râık´ta da böyledir.

Hasan´uı İmâmı Azam (R.A.) dan rivayet ettiğine´ göre: Bu hususta, noksan fazla, çok az, müsavidir. îmâm, bayram namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının birini bile unutmuş olsa-, sehiv secdesi yapar. Zehıyre´de de böyledir.

Keşfu 1 - fesrâr´da : «îmâm, bayram tekbirlerinden birini — veya bir kaçını — unuttuğu zaman, rüku´a varmış olsa bile tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar kıyama döner, (doğrulur.) Mesbûk ise, böyle değildir. Bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da mesbûk, tekbirleri rükû´da getirir,» denilmiştir, Bahrü´r - Râık´-,ta da böyledir.

Bir kimse, bayram namazının, ikinci rek´atinin rükû´ tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birini terk ederse, sehiv secdesi yapması- gerekir. Çünkü, bayram tekbirlerine tabî olarak, bu tekbîr de vacibtir. Fakat, birinci rek´atin rükû´ tekbiri böyle değildir. Çünkü bu tekbir, bayram tekbirlerine mülhak (= katılmış) değÜdir. Tebyifcn´de de böyledir.

Cum´a bayram, farz ve nafile namazların hepsinde, sehiv. secdesi (ile ilgili hükümler) aynıdır. Ancak, âlimlerimiz : «Bayram ve cum´a namazlarında sehiv secdesi yapılmaz; çünkü, yapılması halinde insanlar arasına fitne düşer.» demişlerdir. Muhıyt´te de böyledir.

Bazı namazlarda cehren (=açıktan), bazı namazlarda da, hafiyyen=gizlice) okumak vaciptir.

Bir kimse, gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak yerde gizli okursa, o kimseye sehiv secdeleri vacip olur.

Açık veya gizli okumanın miktarında ihtilaf edilmiştir. «Her iki halde de kendisi ile namazın caiz olduğu miktarda okumaktır.» denilmiştir. Esahh olan da budur. Bu hususta, Fâtihâ ile başka sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re ve âyetler arasında da bir fark.yoktur.

Yalnız başına namaz kılan kimsenin, gizlide de, açıkta da sehiv secdesi gerekmez. Çünkü bunlar, cemaatin özelliklerindendir. Tebyin´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, açıktan eûzü - besmele çekse, veya â-mih dese, sehiv secdesi yapması gerekmez. FetâvâyS Kâdihân´da da böyledir. [67]



İmâmın Yanılması


İmâmın yanılması, kendisinin ve arkasında bulunan cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atin, sehiv secdesi yapmasını gerektirir. Muhiyt´te de.böyledir.

İmâma uyan kimse, bu esnada kendisi bir hata yapsa, bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan dolayı sehiv secdesi yapması gerekmez.

İmâma uyan kimse, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapar. Hatta, bu kimse, imâma, imâm yanıldıktan sonra uyumuş olsa büe, yine onunla birlikte sehiv secdesi yapar; ona tabi olur.

Bu kimse, sehiv secdelerinden birini yaptıktan sonra, imâma uymuş olsa, imâma tabi olarak ikinci secdeyi de yapar; birinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi ise kaza etmez. Bu kimse, sehiv secdesinin her ikisini de yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tıktan sonra imâma uymuş olsa, sonradan bu iki secdeyi de kaza etmez. Tebyin´de de böyledir.

İmâma uymuş olan kimseye, imâmla kıldığı müddetçe, se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi gerekmez. İmâm, sehiv secdesini terk etmiş olsa bile, imâma uyan kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt´te de böylldir.

«Mesbûk, (=imâma sonradan uyan kimse) sehiv secdele(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde imâma tabi olur; sonra da, imâma yetişmemiş oiduğu kısmı kaza eder.

Lâhık, imâmla birlikte kılarken, sehiv secdelerini yapsa, bu sayılmaz; sehiv secdelerini kindi namazından sonra yapar.

Mesbûkun, imâmın selam vermesinden sonra, az bir müddet beklemesi uygun olur. Böylece, imâmın üzerinde sehiv secdesi var ise, kendisinin de onları yapması caiz olur. Serahsi´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Mesbûk, şayet imâma tabi olmayıp, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapmazsa, o secdeler, üzerinden sakıt olmaz, fdüşmez.

Bu durumda, mesbûk, sehiv secdelerini, namazının sonunda ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disi yapar.

0 îmâm selam verince, mesbûk hemen ayağa kalkar, imâm da biraz sonra, üzerinde sehiv secdeleri bulunduğunu hatırlayıp sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deye varır ve bu durumda da mesbûk rek´atini secde ile kayıtlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış bulunursa, imâmın ardından, ona tabi olarak secdeye varır. İmâm selam verincede, kalan namazını kılmaya kalkar. Bu arada kıyam, kıraat, rüku´ gibi fillerden yapmış oldukları hesaba katılmaz. Sonra, namazının kalan kısmını kılmaya devam eder. tmâma tabi o´arak kıldığı bölümü kaza etmez.

Şayet, imâma tabi olup, onunla birlikte sehiv secdelerini yap-mamışsa, namazı caiz olur; namazın sonunda sehiv secdelerini ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par. Bu müstahsendir.

Eğer, imâm, sehiv secdelerini, mesbûk, rek´atini secde ile kayıt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ladıktan sonra yaparsa, mesbûk, dönüp imâmla birlikte o secdeleri yapamaz. Bu durumda, dönüp imâmla birlikte sehiv secdelerini ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa namazı bozulur. Sirâcü´l-Vehhâc´da da böyledir.

Bir imâm, korku namazında, sehiv secdesi yaparsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda kendisine ikinci cemaat tabi olur. Birinci cemaat ise, namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının tamamlanmasından sonra, o sehiv secdelerini yaparlar. Bah-rü´r-!Râık´ta da böyledir.

Lâhık, kendi yanılmasından dolayı, sehiv secdesi yapmaz.

İmâm yanılmış olsa da, mesbûk onunla birlikte sehiv secdeleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni yapmasa; mesbûkun kendisi de, namazının yetişmemiş olduğu kısmım kaza ederken yanılsa, bir defa sehiv secdelerini yapması ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fayet eder. Misafire uymuş bulunan mukîmi bu durumdaki hali de-mes.bûk gibidir.

Bir imâm yanılsa, sonra da abdesti bozulmuş olsa ve yerine bir mesbûku geçirse; bu mesbûk namazı tamamlar. Yalnız, selam vermesi için yerine bîr müdriki (imâma ilk rek´atten itibaren uymuç olan kimseyi) geçirir. Bu müdrik de selâm verir ve sehiv secdelerini yapar. Mesbûk da, onunla birlikte o secdeleri yapar. Şayet, hiç bir müdrik yoksa, hepsi de ayağa kalkıp, yetişemedikleri reVatleri kaza ederler ve namazlarının sonunda da sehiv secdelerini yaparlar. Se-rahsî´nîn Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, öğle namazını beş vakit kılsa da dördüncü rek´-atte, teşehhüd miktarı otursa; eğer beşinci rek´ati secde ile kayıüla^ mamışas, durumu hatırlar hatırlamaz, oturur ve selam verir. Bu ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nılmasından dolayı da sehiv secdesi yapar.

Şayet, beşinci rek´ati secde ile kayıtlamış ise, oturup sellam vermez. Bilakis, bir rekat daha kılarak, o tek rek´ati de çiftler; otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur; teşehhüdü ve duaları okur ve selam verir. Güzel olsun diye de, sehiv secdelerini yapar. Hidâye´de de böyledir. Muhtar olan görüş budur. Kifâye´de de böyledir. Muhiyt´te ise : «Sonra teşehhüd yapar ve selam verir.» denilmiştir,

îlâve edilmiş bulunan o iki rek´aıt nafile, sahih olan kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le göre, öğle namazının sünnetine sayılmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

«İkindi namazında rek´at ilave edilmez.» denilmiştir. Bu hususta «... edilmez.» diyenlerin değil de «... edilir.» diyenlerin gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşü esahhtır. Tebyîn´de de böyledir, itimat bunun üzerinedir. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, ikindiden sonra, dileyerek nafile kılmak mekruhtur. Kendi isteği ile kılınmayınca da mehrûh olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimse, sabah namazında, oturduktan sonra, üçüncü rek´ate kalkarsa ve onu da secde üe kayıtlarsa, dördüncü rek´ati ilâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ve eylemez. Tebyîn´de de böyledir.

Tecnîs´de : «Fetva, Hişâm´ın şu rivayeti üzeredir : İlave yapmada kerahat olmaması bakımından, ikindi namazı iîe sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının arasmda fark yoktur.» şeklinde bir açıklama vardır, Bafo-rü´r - Râık´ta da böyledir.

Fakat, sabah namazında, teşehhüt miktarı oturmamış olan şahıs, farz olan ka´deyi (~ oturuşu) terk etmiş olacağından, bu şah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sın kıldığı namaz mekruhtur. Çünkü, sabah namazında, farzdan ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce, iki rek´at sünnetten başka, nafile namaz kılmak mekruhtur.

İkindinin dördüncü rek´afcmda, oturmadan kalkma ise, böyle değildir. Çünkü, bu beşinci rek´ate, alltincı rek´ati ilave etmek caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ve, ikindi namazından Önce, nafile kılmak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir.

İkindi namazında, dört rek´ati, tamamladıktan sonra attır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayan kimse, bu durumu, beşinci rek´atin secdesine varana kadar hatırlarsa, hemen oturur. Muhıyt´te de böyledir.

Hulâsa´da : «Bu durumda, teşehhüd yapar; selam verir ve sehiv için de secde eder» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bîr kimse, son oturuşu yapmadan kalkar ve beşinci rek´ati secde ile kayıtlarsa, bize göre, o kimsenin Öğle namazı bozulur; Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir.

Bu durumda, İmâm Ebû Haisife (R.A.) ve İmâm Eîbu Yûsuf (RA.3 ´a göre, bu şahsın namazı nafileye dönüşür. İlave yapmasa bi-îe, o kimsenin üzerine bir şey lazım gelmez. Hidâye´de de böyledir..

Namazın ne zaman fesada gideceği hususunda, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) görüş ayrılığında bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muşlardır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «O kimse, başını secdeye kor komaz namazı fasid olur.» demiş : İmâm Muhammed (RA.Î ise : «Bu kimse, başını secdeden kaldırmadıkça namazı fesada gitmez.» demiştir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, secdenin farzı, başı yere koymakla başlar. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre ise, secdenin farzı, başı yere koymak ve kaldırmakla başlar. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Fahrü´l - İslâm, CâmHi´s - Sağir´de : «Fetvada muhtar olan İmâm Muhammed (R.A.)´m kavlidir.» demiştir. Nflıâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bu ihtilafın faydası şurada açığa çıkmaktadır :

Bir kimsenin abdesti bozulduğu zaman, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)´a göre, o kimsenin namazının ıslahı mümkün olmaz; İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (R.A.)´e göre ise, namazının ıslahı mümkün olur; bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se gidip abdest alır; oturur, teşehhüdünü okur ve selam verir. Fet-hti´I - Kâdir´de de böyledir. Esahh olan kavle göre, bu durumda sehiv secdesi yapmaz. Nihâye´de de böyledir.

Bir kimse, üzerinde sehiv secdesi olduğu halde, namazını kes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek niyyeti ile selam vermiş olur ve bu durumda da, sehvi için sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ederse, hala namazdadır; sehiv secdesi yapmazsa namazda değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bu, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Züfer (R.A.)´e göre ise, bu kimse sehvi için secde etmemişse, namazdadır. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, selamdan sonra, bu şahsa, bir kimse iktidâ etse, ikti-dası mutlaka sahihtir. Diğer iki imâma göre de sahihtir.

Bir kimse, sehvi için secde ettiği sırada gülse, İmâm Muham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)met! (R.A.)´e göre abdesti bozulur. Diğer imamlar buna muhaliftir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Bu kimsenin namazı ise, bil-icmâ´ tamdır ve bu kimseden sehiv secdeleri düşer. Şayet, ikâmete niyyet ederse, İmâm Muhammed´e (R.A.) göre, farzı dört rek´ate dönüşür ve namazın sonunda da —se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv için— secde eder.. Diğer iki imâma göre ise, namazı dörde dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüşmez ve ondan sehiv secdeleri düşer. îcabet eylediği zaman bu kimsenin namazı batiî olur. Nihâye Şerhi´nde de böyledir.

0 Bir kimse, iki rek´at nafile namaz kılsa ve namazda yanılsa, sehvi için secde eder. Sonra iki rek´at daha nafile kılmak istese, bu namazı Önce kilmiş bulunduğu, o namazın üzerine bina edemez. Hi-dâye´de de böyledir.

Bu kimse, bina etmiş olsa yine namazı sahih olur. Çünkü, bu durumda, tahrîme (= iftitah tekbiri almak) bakidir, (devam et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektedir.) Muhtar olan görüşe göre, bu kimse, sehiv secdelerini iade eder. Misafir de böyledir; ikamete niyyet etmiş olsa, sehiv secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini yaptıktan sonra, kendisine dört rek´at kılmak lazım geför. Ve, sehiv secdelerini iade eder. Tebyîn´de de böyledir.

Bir kimse, yatsı namazını kılarken yanılıp, Tilâvet secdesi olan bir ayeti okusa ve bu secdeyi de yapmasa, rek´atlerden birinin de secdesini yapmamış olsa, sonra selam verse, bu durumda mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ele, şu dört vecih üzerinedir.

Bu kimse, bunların tamammı, ya unutarak yaptı veya kasden yaptı.. Veya, tilâvet secdesini unutarak, rek´atin secdesini kasden yaptı. Veyahut da, bunun tersini yaptı. Birinci durumda ise, bîl-itti fak namazı bozulmaz. Çünkü, bu selam sehiv selamıdır.

İkinci ve üçüncü vecihler de namazı, ittifakla fesada verirler. Çünkü, kasden selam vermek, o kimseyi namazın hürmetinden dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şarı çıkarır. Dördüncü vecih ise, Zâhirü´r - rivâyeye göre namazı fa-sid olur. Muhıyt´te de böyledir.

Sehiv secdelerinde yanılmak, sehiv icab etmez- Çünkü, bu, nihayeti olmayan bir iştir. Tehzîb´de de böyledir.

Sehiv secdelerinde yanılmış bulunan kimse, taharri (araşlıı-maJ ile amel eder. Eğer, namazında defa´arca yamlmışsa, iki secde kâfi gelir. Hulâsa´da da böyledir.

Gece kılınan bir nafile namaza imâm olmuş olan kimse, kasden gidi okumuş olsa, günahkar ölür. Sehven böyle olursa, sehiv secdesi yapar. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Yetîme´de : «İmâm, vitirde ve teravinde açıktan okumayı terk etmiş olsa, sehiv secdeleri yapar.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Sehvetmiş bulunan bir imâmın, —sonra da— abdes.ti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmuş olsa, yerine bir başkasını geçirir. İmâmın yerine geçen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, selâmdan sonra sehiv secdesini yapar. İmâmın yerine geçen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se de sehvetmiş oîsa, önceki imâmın ve kendisinin sehivlerinden dolayı, sehiv secdelerini bir defa yapması kâfi gelir. Nitekim, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceki imâm iki dsfa sehvetmiş olsaydı, sehiv secdelerini bir defa ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pacaktı.

Önceki imâm sehvetmemiş fakat, yerine geçirdiği kimse seh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vetmiş olsa, bundan dolayı, Önceki imâm_ da sehiv secdesi yapar.

Önceki imâm, yerine bir başkasını geçirdikten sonra sehvetmiş olsa, bu sevhinden dolayı hiç bir şey gerekmez. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Asıl´da : «Bir kimse, son oturuşta, teşehhüt miktarı otur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duktan, fakat teşehhüdü okumadan önce selam vermiş olsa, teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüde döner, onu okur ve sonra selâm verir. Sehvinden.dolayı da se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi yapar.» denilmiştir. Muhıyt´tte de böyledir. [68]



Kaç Rek At Kılındığı Hakkında, İmâm İle Muktedî Arasında Çıkan İhtilaf Ve Şüphe


Bir kimse, üç rek´at mi, dört rek´at mi kıldığı hususunda şüpheye düştüğünde, eğer bu şüphe, o kimseye ilk defa arız oluyor ise, bu kimse, namaza yeniden başlar. Şiracü´l - Vehhâc´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Namaza yeniden başlamak, önceki namazdan, selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, konuşmak veya başka bir amelle çıkmakla mümkün olur. Böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le bir sebeple, Önceki namazdan çıkmadıkça, yerli bir namaza başla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, tasavvur bile edilemez. Sadece selam vermekle, namazdan çı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kılmış olmaz. Namazdan, ancak namazı ifsâd eden bir amelle çıkı-labilir. Tebyin´de de böyledir.

Yukarıda ki «ilk arız oluyor ise» lâfzının izahı hususumda da âl illilerimiz arasında görüş ayrılığı vardır. Bazıları sehvetmek, o kimsenin Biç âdeti değil ve Ömründe ilk do: ehv-miş ise... demektir.» demiştir-. Mubyıt´te de böyledir.

Eğer bu hususta, si´çok. mit (ara:-. rır.) Ve re´yinin büyük olanı. ;ıhp dir,

Ef.;imr, ne: :´ inde de, şevk-

zuhur etın£i.^, bv dunumda man kirişenldıv.y

vecih üzerine, navi?.azm kaluvrmm bin;j eder.

Şüphe, iki rek´at mı, bir rek´at mı şeklinde isi. bu dur;/-! = namazın kalan kısmı, bir rek´at üzerine bina rdUir

Bu durumda, az üzerine bina edilince, her rokV.,- b^mda o ;üu-lur. Çünkü, bu oturuluştarm, farz olan oturuşun yarinde —yapıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta— ojma ihtimaldir; vacip olan oturuşun makamında yapıln-r-olma´ihtimali vardır. Görüldüğü gibi, bu hüküm, i:aıv, veya vacŞ olan duruşların terk edilmesini önlemek içkidir.

Bir kimse, dört rek´atü bir namazda, bu birinci i-ü.k-´at ra;, ikinci rek´at mı diye şüpheye düşerse, onu, birinci reV´aı kabul ede;. sonra oturur. Sonra, kalkıp bir rek´at daha kılar, oturur, kalkıp bir rek´at daha kılar ve oturur. Sonra yine kalkıp bir1 rek´at daha kılar ve oturur. Bu dört otmaışun, üçüncü ve dördüneü.kv´ Hrz. birinci ve ikinci otuı^şlar . vaciptir. Bahrü´r - Râık´îa d;> İvüyledû .

Bir kimsi1. . lamdan öıv .la;.- ...ıra fakat te-

şehhüdden sonra p; :eye 4uşmii edilmez ve namazın cevazı.; ükmolunuı,

Bir kimse, namazı kılıp kılmadığı lıse, eğer vakit varsa, bu namazı iade eder.. Vakit çık: şekilde bir şüpheye düşen kimsenin, yapacağı hiç Muhıyt´te de.böyledir1. -

Bir kimse, kıyamda olduğu halde, sabah;.

rek´atte mı, üçüncü rek´atte mi olduğu hususunda o rek´ali tamamlamaz; teşehhüd miktarı oturup ayaj´: "•

rek´at daha kılar. Her rek´atte, Fatiha ve sûreyi okur; oturup teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüdü okur ve sonra da sehvinden dolayı secde eder.

Mi1 kimse, secdede iken, birinci secdede mi, ikinci´secdede mi oldi hususunda şüpheye düşse, yaptığı secdeye devam eder. Bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri dede veya ikinci secdede olmasının bîr farkı yoktur; bunlar müsavidir.- Çünkü, eğer o birinci secde ise, ona devam etmek lazım gelir; eğer ikinci secde İse, tamamlanması lazım gelir. İkinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deden başını kaldırdığı zaman, teşehhüd miktarı oturur; sonra kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kar, bir rek´at daha kılar.

Bir kimse, sabah namazının secdelerini yaptığı sırada, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci rek´atte mı, üçüncü rek´atte mı olduğu hususunda şüpheye dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şerse, eğer birinci secdede ise namazının ıslahı mümkündür. Çünkü, o, eğer iki rekat kilmiş ise, namazın tamamı ile rek´at olduğu için, namrjzrtamam olmuş olur.

Şayet1, üçüncü rek´atte ise, İmâm Muhammedi (R.AJ´e göre, bir vecih ten namazı fesada gitmez. Çünkü, o kimse, birinci secdede ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tırladığı zaman; kalkar ve sanki hiç secde yapmamış gibi olur. Bu mesele, beşinci rek´atin secdesinde iken, abdestin bozulmasında ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu.gibidir.

Namaz kılan kimse, eğer ikinci secdede ise,, bu durumda nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı fesada gider.

Bir k*mse, sabah namazında ikinci rek´at i mî, }´oksa üçüncü rek´ati-mi kıldığı hususunda şüpheye düşer ve araştırması da bir netice vermezse; bu durumda, eğer ayakta ise, hemen oturur; sonra kalkıp, iki rek´at daha küar ve oturur. Eğer oturuyor idiyse, mesele kendi halîhcedir.´ Araştırır; eğer taharrîsi ile ikinci rek´atta olduğu kanaatine varırsa, namazına devam eder. Taharrisi, üçüncü rek´atte olduğu kanaatini çıkarırsa, oturuşlarını araştırır. Neticede, iki rek´-. atın sonunda oturmadığını anlarsa, namaz fasîd olur. Taharrisi bir netice vermezse, yine, namaz fâsid ölür.

Dört rek´atli bir namazda, dördüncü rek´at rai, beşinci rek´at-mi olduğu hususunda şüpheye düşmüş olan kimsenin durumu da yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)karıdaki jpj&idir.

Bir kimse, üçüncü rek´atte mi, beşinci rek´atte mi olduğu hususunda şüpheye düşerse; sabah namazı hakkında söylemiş oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğumuz gibi hareket eder : Kuûda avdet eder, (oturuşa döner); son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra bir rek´aıt daha kılar; teşehhüd okur; sonra ayağa kalkar; bir rek´at daha kılar; oturur. Sehvi için de secde yapar.

Bir kimse, vitir namazında kıyamda (= ayakta) iken, ikinci rek´atte mi yoksa üçüncü rek´atte mi olduğu hakkında şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, kılmakta olduğu rek´ati tamamlayıp kunût duasını okur ve otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur. Sonra kalkıp, bir rek´at daha kılar ve o rek´atte de kunûtu okur. Muhtar olan görüş budur. Buraya kadar, Hıdâsa´nın ibaresi-dir.

Bu mes´elelerden gafil olmak uygun olmaz. Çünkü bunlar sehiv secdesi icabettiren halerdir. Bu şekiller, ister taharri ile ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sun, ister az üzerine bina etmekle olsun, müsavidir. Fethii´I - Kadtr -den naklen, Bahrü´r-Râık´tâ da böyledir.

Bir kimse, namazı, üç rek´at mi yoksa dört rek´at mi kıldığı hususunda şüpheye düşse ve uzun süre düşündükten sonra, kesin olarak, üç rek´at kılmış olduğunu anlayıp bilse; bu durumda, düşün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, kendisim, bir rükün eda edecek kadar geri bırakmamış ise, sehiv secdesi yapması gerekmez.

Fakat, düşünmesi uzun sürer ve kendisini bir rek´atten veya bir secdeden geri koymuş olursa veya rükû´da ve secdelerde böyle bir düşünme haline girer ve bu durum uzun sürer ve bu sebeple halin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de bir değişiklik olursa, istihsanen, sehiv secdeleri yapması gerekir. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz kılarken, abdestinin olmadığını zanneden veya haki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)katen mestleri üzerine meshetmemiş olduğu açığa çıkan bir kimse için, sonradan kesin olarak abdestinin bozulmadığına veya mestleri üzerine mesh ettiğine kanaati hasıl olması halinde, şüpheye mahal yoktur.

Ebû Bekir : «Eğer bu kimse, abdestinin olmadığını veya mest(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri üzerine mesh etmediğini bildiği halde iken bir rükün eda etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, artık o namazı yeni baştan kılar. Şayet durum böyle değilse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına devam eder.» demiştir. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.

Bir rükün eda ettiğini kesinlikle bilen, fakat iftitah tekbiri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni alıp almadığı;. abdesfcinin bozulup bozülmadiğı; üzerine pislik bulaşıp bulaşmadığı veya başına mesh edip etmediği hususunda şüpheye düşen kimse, eğer bu şüphe, ilk şüphesi ise, namazı yeni baştan kılar; böyle değilse, namazına devam eder; abdest alması ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya elbisesini yıkaması gerekmez. Fethü´l- Kadir´de de böyledir.

Fetâvâyi îtâbiyye´de : «Bir kimse, namaz kılmakta iken, misafir mi yoksa mukîm mi olduğu hususunda şüpheye düşse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı dört rek´at ktfar ve ihtiyaten ikinci rek´atte de oturur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Cemaate namaz kıldırmakta olan bir kimse, iki rek´atini kıldıktan sonra, ikinci secdede, bir rek´at mi yoksa iki rek´at mi kıldığı hususunda veya dört rek´at mi yoksa üç rek´at mi kıldığı hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda şüpheye düşerse arkasındaki kimselere bir göz atarak, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların halini öğrenir. Eğer onlar kalkarlarsa, kendisi de kalkar; eğer onlar otururlarsa, kendiside oturur. Bu durumda, onlara itimat ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemesinde bir beis yoktur. Bu durumda sehiv secdeleri de gerekmez. Muhıyt´te de böyledir.

îmânı, namazda şüpheye düştüğü zaman, sözüne güvenilir iki kişinin sözünü alıp kabul eder.

Yalnız başına veya cemaatle namaz kılan kimse, selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dikten sonra, güvenilir bir kimse kendisine : «Sen öğle namazını üç rek´at kıldın.» dese; âlimlerimizin beyanına göre, eğer namaz kılan kimse, dört rek´at kıldığını —kesin— bilirse, kendisine üç rek´at kıldığını haber veren kimsenin haberine iltifat etmez, değer ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Muhıyt´te de böyledir.

Zahîriyye´de nakledildiğine göre, İmâm Muhammed bin Ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san (R.A.) : «Ben, bir kişinin sözü ile de, bütün halerde namazı ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niden kılarım.» demiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Namaz kılan kinişe, haber verenin doğru sözlü mü, yoksa yalancı mı olduğu hususunda şüpheye düşerse, İmâm Muhammed´e (R.A.) göre, o şahıs, ihtiyaten namazını yeniden kılar. Bu kimse, iki adil kişinin söz´eri hususunda da şüpheye düşse, yine namazım iade eder. Haber veren kimse, güvenilir birisi değilse, onun sözü kabul edilmez.

8 Bir,cemaate namaz kıldıran imâm, namazından hemen son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra gittiğinde, cemaatin bir kısmı: «Bu öğle namazıdır.» bir kısmı da : «Bu ikindi namazıdır.» deseler; eğer vakit öğle vakti ise, kılman namaz, öğle namazıdır. Vakit ikindi vakti ise, kılınan namaz ikindi nazmaıdır. Çünkü burada, vaktin muvafık olduğunu iddia eden için, —vakit— apaçık bir şahittir.

Eğer, hangi vakitte olunduğu biüinmezse, her iki topluluğun sözü de caizdir. Kıyas da böyledir, Mohıyt´te de böyledir. [69]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:47   #3
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
13- TİLAVET SECDELERİ

´ah-ı Kerîm´de, 14 yerde tilâvet secdesi vardır. Hidâye´de de böyledir.

Secde´ âyetleri şunlardır :

Şüphe yok ki, R&bbinfa katmdakiîer ona kulluk etmekden. asla kibirlenmezler, onu i-^hih ve yabıjz oıiâ secde ederler.

(´rfif Sûresi, kyet : 206)

- Göklerde ve yerde kim varsa onlar da, gölgeleri de sabah ak-sam ister isteme, ALLAH´ı secde eder. CRa´d Sûre.», âyet : 15)

— Göklerde olan, yerde olan camlılar ve melekler, kendilerine bîr yüksünme gelmeyerek, AHah´a secde eder (ler).

İNahi Sûresi, âyet : 49)

— De kî : «Ona ister îman edin, ister îman etmeyin. Çünkü bundan evvel ilim verilmiş olanlar bile kendilerine karşı o tilâvet olununca, çenelerinin üstüne (yüzü koyun) kapanarak secde ediyor(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar.»

— Ve : «RABBİMizi tenzih ederiz. HaJkıykat, RABBİMizin vadi kat´iyyen fi´Ie çıkarılmıştır» diyorlar, ftsrâ Sûresi, âyet : 103-107)

— İşte bunlar, ALLAH´ın kejndilerine nimetler verdikleri peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berlerden, Âdem´in zürriyetinden, Nûh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ile İsrail´in neslinden, hidâyete erdirdiğimiz ve seçdiğimiz kimselerdendir. Onlar çok esirgeyeci (ALLAH´ın) âyetlerini okuduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.

(Meryem Sûresi, âyet : 58)

— Görmedin mi, göklerde olan herkes (herşey) ve yerde bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nan herkes (herşey), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu hakıykaten ALLAH´a secde ediyor. Bir çoğunun üzerine de azâb hak ol muş dur. ALLAH fcimi (bedbahtlıkla) hor kılarsa onu seâdete kavuşduracak (hiçbir kuvvet) yokdur. Şüphesiz ki ALLAH ne dilerse (onu) yapar. (Hacc Sûresi, âyet: 18)

— Onlara : «Rahmana secde edin» denildiği zaman «Rahman da neymiş? Senin bize emr edegefcföğine mi secde edeceğiz?» dediler ve (bu secde emri) oıllann (büsbütün îmandan) ürküb uzaklaşmala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını artırdı. (Furkan Sûresi, âyet : 60)

— « (Bunu) göklerdeki ve

CNTem] Sûresi, âyet : 25)

— Biatim âyetlerimize ancak öyle kimseler rnıan eder (ler) ki butlarla kendilerine öğüt verildiği zaman, onlar büyüklük taslama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarak, yüzü üstü secdeye kapanırlar ve Jtablerini, ham ite, tesbîh (ve tenzîh) ederler. (Secde Sûresi, âyet : 15)

— Bunun üzerine o, Rahibinden setr (ü himaye) edilmesini is-rükû´ iîe yere kapanıb (ALLAH´a) döndü.

(Sacî Sûresi, âyet: 24 ün son kısmsî

Gece, gündüz, güneş, ay (hep) Ö´nun (ALLAH´ın) ^y^tferinden

ı\e aya -secde etmeyin,´ ´btmlart y ´´~n ALLAH´

(buna karşı) MV.-´cnmek işerlerse Rabhv

onlar hiç usöîlbşak, tzâtenVkeîi^ishiı .-

edip dur. tFusssI^t S. :h´üt": 37-

dj. (pullara dcğii. sizi yaralan) -^llah^a secde, edûi, (O´ı>9) (NecmSûresS, âyet :

olu biv haaiie geldiği (nuuru tamamlandığı) samai) aya ki,

(ey insanlar), hiç şüphesiz, o halden bu haâle bhıeceksi-

— ...Secde ve (Rabbinin merhametine) yaklaş.

(Aîak Sûresi, âyet :

Âynî´de de böyledir.

Bu âyetlerde, okuyana da, dinleyene de secde etmek vacip olur. Dinleyen kimselerin, Kur´ân dinlemeyi, isteyip kasdetmelerl ile . istemeyip kasdetmemeleri de müsavîdir.-Hîdâye´de de böyledir.

Öir kimse, seode âyetini içinden okumakla, dudakla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını oynatmasından dolayı secde iazmı olmaz.

Secde, ancak sahih haillerle okunup, bu harflerden ses meyda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na yel ip, hem okuyanın hem de kulağım ağzına yaklaştırdığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)manbaşkasının, okuyanın sesini duyması ile vacip olur. Kâdîhâîi´-da da böyledir.

Bir kimse, secde âyetini okusa fakat sonundan bir keli-meyi okumasa, secde etmez.

Sadece, içinde secde bulunan kelimeyi okuyan kimse de secde etmez.

Secde, ancak secde âyetinin ekserisinin secde harfleri ile okun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması halinde lazım, olur.

Muhtasarü´l - Bahr´de ; «Bir kimse, ve´scüd kelimesini oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yup sussa ve sonra da vakterib kelimesini okusa, bu kimsenin sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de etmesi lazım olur.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir^

Bir kimse, secde âyetini, bir toplulukta, her kelimesini bir başka şahıs okuduğunda dinlese, bu durumda, o kimsenin secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi gerekmez. Çünkü, bu kimse, secde âyetini, bir okuyucudan dinlememiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Namazın, edası ve kazası, üzerine farz olan herkese, tilâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vet secdesi yapmak vacip olur. Aksi takdirde vacip olmaz. Tilâvet secdesinin vacip olmasında, asloian budur. Hulâsada da böyledir.

Kur´ân okuyan kimse, kâfir, deli, çocuk, hayızlı veya nifas-Iı veya hayız nifasm son gününde bulunan kimselerden biri olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa secde lazım olmaz. Dinleyiciler için de böyledir. Zâhîdî´de de, böyledir.

Bu durumda, dinleyen kimse akıllı, baliğ ve müslüman olur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, kendisine secde vacip olur. Çünkü, secvde âyetini dinlemiştir.

Abdesti olmayan veya cünüp olan bir kimse, secde âyetini oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş veya dinlemiş olsa, bunların secde yapmaları lazıni gelir. Has(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta da böyledir.

Secde âyetini, kuştan dinleyen kimseye secde lazım gelmez. Muhtar olan görüş budur.

Bir kimse, uyuyan bir kimseden secde âyetini dinlemiş olsa, o kimsenin secde etmesi vacip olur. Sahih olan budur.

Bir kimse, secde âyetini, aksi sedadan dndemiş olsa, kendisine -secde vacip olmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Uyuyan bir kimseye, uykusunda secde âyet; okuduğu ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber verilirse, o kimsenin secde etmesi gerekir. Nısab´da : «Bu sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.

Sarhoş bir kimse, secde âyetini okumuş olsa, kendisine de, dinleyene de secde etmeleri lazım gelir. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Bir kadın, namazda secde âyeti okusa da, bu secdeyi na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda yapmasa, sonra da hayız olsa, bu kadından secde sakıt olur. Muhıyt´te de böyledir. (

Nafile namaz kılan bir kimse, secde âyeti okusa ve secde etse, sonra da* bu namazı bozulsa, bu namazı kaza etmesi gerekir. Fakat secdenin iade edilmesi gerekmez. ,

Keza, bir müslüman secde âyetim okusa ve secde etmeden, —ALLAH korusun— dinden çıksa, sonra da tekrar müslüman olsa, o secdeyi yapmak o kimseye vacip olmaz. - Fetâvâyi Kâdîhân´cİa da böyledir.

Bir kimse, secde âyeti tnûı meali) ni farsea okuduğunda hem kendisine, hem de dinleyene secde etmek vacip olur.

Dinleyen kimse anlasa da, anlamasa da, kendisine secde âyeti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin okuduğu haber verilince, secde etmesi gerekir.

İmameyn´e göre ise, eğer dinleyen kimse, okunanın Kur´ân ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu biliyorsa, secde etmesi gerekir; bilmiyorsa, secde etmesi ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmez. Hulâsa´da da böyledir. «Bil-icmâ´ secde lazım olur.» diyen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler de vardır.

Kur´ân, arapça olarak okunduğu zaman, secde, mutlaka la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım gelir. Fakat, bilmeyen kimse, araştırmasında mazurdur.

Kur´ân okuyan kimse sağır olsa ve okuduğunu işitmese, yine c!e secde etmesi vacip olur. Hulâsa´da da böyledir.

Secde âyeti, hece ile okununca, secde etmek gerekmez. Si-râciyye´de de böyledir.

İmâm, secde âyetini okuduğu zaman, kendisine de, duysun veya duymasın, cemaatine de, tilâvet secdesi, vacip olur. Namazda, kıraatin açık olması ile gizli olması arasında da bir fark yoktur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, imâmın, giz´i okunan namazlarda, secde âyeti,okumaması müs-tehap olur.

Bir imânı secde âyetini okuyunca, cemaatinden olmayan bir kimse, bunu dinlemiş olsa, o kimseye de tilâvet secdesi vacip olur.

Cevheretü´ıî - Neyyire´de de böyledir. Sahih olan görüş budur. ye´de de böyledir.

Secde âyetim imamdan işiten kimse, bu sırada imâma ırsa, imâmla birlikte secde eder..Bu kimse, imâm secde ettikten oua uyarsa, secr-e etmez. i?u, imâma rek´atin sonunda yetîş-zamandır. Fakat, başka bir rek´atte yetişirse, tilâvet secdesini mazdn sonra yapar. KâjR´de de böyledir.

imâma uymuş olan bir kimse, secde âyetini okursa, imâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mın ve imama uyan diğer.´kimselerin namazda´da, namazdan sonra da secde etmeleri gerekmez, Sfrâcül - Vehh&c´da da böyledir.

Namaz kılan bir kimse, secde âyetini´namaz kiimay;--´ mr kimseden dinlemiş olsa, namazdan sonra secde eder. Bu s.. yi namazın içinde yapması caiz olmaz. Fakat, namazın içinde y; -aş-olsa, namazı dâ bozulmaz. Tefeîb´de de böyledir. -

Fakat, namaz kılan bir kimse, namaz kılmamakta olan bir kimseden secde âdetini işitmeden Önce, kendisi secde âyeti okumuş ve sonra c şahsın okuduğunu dinlemiş olursa, bu kimse —kendisi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin okumuş olmasından dolayı™ namaz içinde tilâvet secdesi ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par. Dinlediğinden dolayı secde etmesi ise gerekmez. Zâhirü´r-ri-vâye de böyledir. Bu kimne, Önce namaz kılmayan kimseden, secde âyetini dinler, sonra da Kendisi okursa, bu duranı hakkında iki ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vayet vardtr. Sîrâc´da : «K. işinin, bu durumda, dinlediği secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinden dolayı secde etmiyeceği kesindir.» denilmiştir. Nahrül -Fâık´ta da böyledir.

0 Bir kimse, eğer secde âyet1 ni nainsz içinde okur ve okudu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu secde âyeti sürenin ortasında olursa, cVdal olan, önce secdçyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak ve sonra da kalkıp sûrenin îsınaınııiı okuyarak rükû´a varmak-(ır. Secdeyi, böylece yapmasa ve fakat, rükû´a giderken bu secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye niyyet etsebu kıyâsen caiz olur. Biz de bunu kabul ederiz.

Şayet, bu durumda, ne secde yapar, ne de rükü´a gider fakat sûreyi tamamladıktan sonra rükû´a giderken niyyett ederse/bu caiz olmaz. Yapmış bulunduğu, bu rükû´ 5fe secde de, üzerinden sakıt ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Bunları, secde ile birlikte namazın içinde kaza etmesi gerekir. Hâher - zade namı ile maruf Şeyhü´l - İmâm : «Bir kimse, secde âyetinden sonra, üç âyet okuyunca, fevreh-kesip rükû´a giderse, o rükû;-secde yerine geçmez.» demiştir,

Şemsü´l - Eimme Halvânz de : «Üç âyetten fazla okumanuşsa, secde için namazı kesmez.» demiştir. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Secde âyeti, eğer sûrenin sonunda ise, eftial olan, onu oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarak rükû´a varmaktır. Eğer rükû´dan Önce secde yaparsa, secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den kalkınca, başka bir sûreden biraz okuması gerekir. Kalkıp, bir şey okumadan rükû´a gitmiş olsa, bu da caiz olur. Namaz kılan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, bu durumda rükû´ ve secde yapmaz, başka bir yere geçip oradan okursa, bu sebeble, rükû´a gitmesi gerekmez. Namazda olduğu müd(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)detçe, tilâvet secdesini kaza etmesi gerekir.

Secde âyeti, eğer sûrenin sonuna doğru olur ve ondan sonra iki veya üç âyet bulunursa, namaz kılan kimse serbesttir; dilerse rükû´a gider, dilerse secde eder. Rükû´a girmeyi isterse, sûreyi tamamlar ve rükû´ yapar. Şayet secde ederse, sonra kalkıp sureyi bitirir ve sonra rükû´a gider. Namaz kılan kimse, bu durumda, kalan âyetlere gerideki sûreden ilave yaparsa, bu da efdal! olur. Muzmarât´ta da böyledir.

0 Bu kimse, secde ettiği zaman, arkasından rükû´ edecekse, ayağa kalkar. îki veya üç âyet okuduktan sonra rükû´ yaparsa, bu müstehap olur. Münye Şerhi´nde de böyledir.

0 Bir kimse, namazda secde âyefci okumuş olsa ve bu sebep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ten de rükû´ yapmak istJ&se, rükû´a giderken niyyet etmesi gerekir. Eğer, niyyet etmezse, bu rükû´ seede yerine caiz olmaz. Niyyeti rü-kû´da ederse, bu hususta âlimler arasında görüş ayrılığı olmuştur. Bazıları : «Bu caiz olur.», bazıları ise : «Caiz olmaz.» demişlerdir. Muzmarât´ta da böyledir.

En açık olan görüş ise, bunun caiz olmamasıdır. Şerh.-t Ebi´I - Mekârim´de de böyledir.

Bedâi´de : «Bu durumda, bir kimse, rükû´dan başını kaldır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dıktan sonra niyyet etse, bıl-icmâ´ caiz olmaz.» denilmiştir. Bahrli-r -Râık^a da böyledir.

İmâm olan kimse, kıraatin arkasından ´rükû´da niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa, fakat muktedî niyyet etmese, imâm selam verdikten sonra, muktedî secde eder /e ka´deyi (= oturmayı) iade eder; muktedî eğer bunu terk ederse, namazı bozulur. Gunye´de de böyledir.

Tilâvet secdesinin, niyyet edilmemiş olsa bile, namaz sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desinin eda edilmiş olması ile eda edilmiş olacağı hususunda, görüş birliği vardır. Hulâsa´da da böyledir.

Namaz kılan kimse, tilâvet secdesini yerinde yapmayı unut-sa ve bunu rükû´da, secdede veya ka´dede (— oturuşta) hatırlasa, hemen yere kapanıp secde eder. Sonra da, bulunduğu yere döner, îstihsanen bunu da iade eder. Fakat iade etmemiş olsa da namazı caiz olur. Zâhiriyyeide de böyledir.

İmâm, namazda secde âyetini okuduğu zaman, arkasındaki cemaat çpk olsa! imâm secde için tekbir alınca, cemaatten bir kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı, imâm rükû´a vardı zanm ile rükû´a varsa; sonra imâm secdeden tekbir alarak doğrulsa; rükû´a varan cemaat ise, onun rükû´dan doğrulduğunu sanarak, tekbir alıp başlarını kaldırsalar—ve bundan fazla bir şey de yapmış olmasalar— namazları fesada gitmez.

Namaz kılan kimse, namaz kılmayan bir kimseden secde âyetini işitince, okuyanla beraber secdeye varsa; eğer bu durumda, okuyan kimseye tabi olmayı kast ederse, namazı fesada gider. Müs-tchap olan, namazın haricinde, okuyanla dirileyenin beraber secde yapmalarıdır. Secde esnasında, dinleyen kimse, okuyandan önce ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şım kaldırmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Okuyanın öne geçip, dinleyenlerin onun arkasında saf tu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarak secde yapmaları. Tilâvet Secdesi´nin müstehaplanndandır.

Ebû Bekir : «Tilâvet secdesinde, kadının, erkeklere imâm olması sahihtir.» demiştir. Bahrü´r - Râıkta da böyledir.

Secde âyetlerinin arka arkaya okunmasından dolayı, secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler bir araya toplanmış olsa, okuyanların da dinleyenlerin de bir defa secde yapmaları kâfidir.

Mükerrer secde âyetlerine bir tilâvet secdesinin kâfi gelmesi için, ayni âyetin tekrar tekrar okunması ve okunan meclisin bir ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması şarttır. Meclis değişik olsa da, okunan âyet ayni âyet olsa veya meclis bir olsa da, okunan secde âyeti ayrı âyetler olsa, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larda, bir secde kâfi gelmez. Muhıyt´te de böyledir.

Secde â}´etini okuyan kimsenin değil de, dinleyen kimsenin meclisi değişmiş olsa, bu kimsenin, tilâvet secdelerini tekrar tekrar yapması gerekil´.

Dinleyenin değil de, okuyanın meclisi değişmiş olursa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, ekseriyetin kavline göre, dinleyenin değil de okuyanın ayrı ayrı secde etmesi lazım gelir. Biz de bu kavli kabul ediyoruz. Itâbiyye´de de böyledir.

Eğer, tek meclis uzar veya bir lokma ekmek yenilirse; bir yudum su içilirse; ayağa kalkılırsa; bir iki adam yürünürse; sultan evi gibi büyük bir evin, bir köşesinden diğer bir köşesine değiştiri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lirse; mescidin içinde yer değiştirilirse; büyük bir camide bir köşe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den diğer bir köşesine gidilirse, tekerrür gerekmez.

Eğer, camiin veya hükümdar evi gibi büyük bir evin odaları(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın birinden diğerine gidilirse; eğer, gidilen bu yerden imâma iktidâ sahih olursa, buralar bir mekân hükmündedir.

Geminin gitmesi, mekanın birliğini bozmaz, Hayvanın gtmesi ise eğer kişi namazda hayvana binmiş bir vaziyette değilse gemiye muhaliftir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Teşbih, tehlil veya kıraat ile meşgul olmak, meclisin bir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)liğini kesip bozmuş olmaz.

Bir kimse, şayet secde âyetini okur, sonra da hayvanına binip geri inerse, bu hâl dahi, meclisin birliği hükmüne mani olmaz.

Bir kimse, secde âyetini okur, secdesini yapar, sonra da uzun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ca Kur´ân-ı Kerim okur ve o secde âyetini yeniden okursa, ikinci bir secde yapması gerekmez.

Bir yerde secde âyetini okuyup, sonra kalkarak hayvanına binen bir kimse, bu âyeti bir de hayvanında okursa, kendisine bir secde lazım olur. Eğer, hareket edip gitmemişse, inip secdesini yer- » de yapar. Fakat, bu kimse, oradan hareket ettikten sonra, secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tini okursa, iki defada secde etmesi gerekir.

Keza, bir kimse, binili iken secde âyeti okur ve sonra inerse; indiği yerden gitmeden, bir de orada secde âyeti okursa yine bir , secde etmesi kâfidir. Bu durumda secdesini yerde yapar. Cevhere-tü´n Neyyire´de de böyledir.

Meclisin değişmesi hususunda, zorlamaya itibar edilmez. Meselâ : Bir kimse, başka bir kimseye : «İkinci defa okuma.» der

fakat o kimse aynı mecliste secde âyetini tekrar okursa, bir secde yapması kâfi gelir.

Bez dokuyan, kılıç kuşanan veya çift süren kimseler, yaptıkları işi tekrar ederlerse, secdeyi de tekrarlarlar. Kâfi´de de böyledir.

Ağacın bir dalından başka bir dalına geçen kimse de sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi tekrar edecektir. Sahih olan kavil budur, Muzmarât´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Yürüyerek Kur´ân okuyan kimse, her secde âyeti için ayn ayrı secde eder.

Keza, suda yürüyen kimse de, eğer su nehir veya deniz gibi büyük bir su ise okuduğu her secde âyeti için ayrı ayrı secde eder. Havuzda veya su çukurunda yüzen kimse de okuduğu her secde âyeti için, ayrı ayrı secde yapar.

Değirmen taşimn etrafında dönen kimse de, okuduğu her sepde âyeti için ayrı ayrı secde yapar. Hulâsa´da da böyledir.

Çok iş gören, çok yemek yiyen, yatarak uyuyan veya alış veriş yapan kimseler de, istihsânen secdeleri tekrar yapar. Çünkü, bu ameller sebebi ile, meclisler örfen değişmiş hükmünde olurlar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Namazın içinde okunan secde âyetinin secdesi, namazın dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şında yapılmaz. Sîrâciyye´de de böyledir.

Bir kimse, namazda secde âyetini okur da, secdeyi terk ederse, günahkâr olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Bu hüküm, secde etmeden namazı bozulmayan kimseler içindir. Secde etmeden namazı bozulmuş olan kimse ise, bu secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi namazın dışında yapar. Fakat, namazda secdeyi yaptıktan sonra, namazı bozulmuş olursa, bu secdenin iade edilmesi lazım gelmez. Gunye´de de böyledir.

Namaz kılan kimse, rükû´da veya secdede Kur´ân okumuş olsa, tilâvet secdesi lazım gelmez. «Bu durumda secde lazım gelir; ne var ki, bu secde, yapmış bulunduğu secde ile veya rükû´ ile eda edil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olur.» denilmiştir, Zahîriyye´de de böyledir.

Bir kimse, secde âyetini okumuş olsa da secde yapsa ve aynı yerde hemen namaza başlasa; namazda da ikinci defa secde âyetini okusa, bu kimsenin üzerine, ikinci secdeyi yapmak da vacip olur. Fakat, ilk okuduğu secde âyeti için secde etmemiş olursa, o kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin bir secde yapması kâfi gelir. Hatta, son okuduğu âyet, için, secde yapmamış olsa bile, ilk okuduğu âyet için yapması gereken secde, zimmetten düşer.

Bir kimse, bir erk´atte secde âyetini okusa ve secde yapsa, aynı rek´atte tekrar okusa, o kimsenin ikinci defa etmesi gerekmez. Se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

A Namaz kılan kimse, birinci rek´atte secde âyetini okusa ve secde yapsa, aynı âyeti ikinci, üçüncü rek´atlerde de tekrar okusa, bu şahsın başka secde yapması lazım gelmez. Sahih kavil budur. Hulâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa´da da böyledir.

Bir kimse, secde âyetini namazda okusa ve secde yapsa; selam verdikten sonra, bu âyeti, bulunduğu yerde tekrar okusa, za-hirü´r - rivayede tekrar secde etmesi gerekir. Bazıları : «Bu kimse, selamdan sonra konuşur ve daha sonra secde âyetini okursa; bu sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi tekrar yapması gerekir.» demişlerdir.

Bir kimse, şayet secde âyetini namazda okur fakat secdeyi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz ve selam verdikten sonra da, secde âyetini okursa, bu kimseye bir secde kâfi gelir; önceki secde düşer. Fetâvâyd Kâdîhân´da da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

Birinci rek´atte secde âyetini okuyup, sonra da abdesti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulan kimse, gidip abdest alır. Gelir ve bir başkasından da secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tini duyarsa, bu kimsenin iki secde yapması lazım gelir. Serahsî´nin Muhiyt´inde de böyledir.

Bir kimse, namazda secde âyetini okur veya başkasından işitir de, secde ettikten sonra da abdesti bozulursa, gidip abdest alır. Namazını bina ederken, bir secde âyeti daha duyarsa, ikinci defa secde etmek, bu şahsa vacip olur. Ve namazdan sonra bu secdeyi yapar.

Şu mes´ele ise, yukarıdaki hükme muhaliftir : Bir kimsenin, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazda secde âyetini okuduktan sonra, abdes´ti bozulur ve abdest alıp namazım bina ederken, o âyeti yine okursa, üzerine iki defa secde yapmak vacip olmaz. Zahîriyye´de de böyledir.

Secde âyetini, mubah bir vakitte okuyup, mekruh, vakitte secde etmek caiz olmaz.

Secde âj´eti, mekruh vakitte okunursa, tilâvet secdesinin de bu vakitte yapılması caiz olur.

Bir hayvana binmemiş olduğu halde, secde âyetini okuyan kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, korkudan dolayı hayvana binse, hayvan üzerinde korku halinde secde yaparsa caiz olur; emniyet halinde ise, hayvan üzerinde secde yapması caiz olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Tilâvet secdesinin şartlan tahrîme hariç namazın şart(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının aynıdır.

Tilâvet secdesinin rüknü ise, alnı yere koymaktır veya bunun ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine geçen rükû´u yapmaktır.

Hasta olan kimse, tilâvet secdesini imâ ile yapar.

Yolcu olan kişi ise, tilâvet secdesini hayvanının üzerinde yapa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bilir. Yerde yapılması gereken secdeyi, hayvan üzerinde yapmak caiz olmaz. Fakat, hayvan üzerinde yapılacak secdeyi, yerde yapmak caiz olur.

Namazı bozan şeyler, tilâvet secdesini de bozar.

Kasden abdest bozmak, konuşmak, gülmek gibi namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zan şeyler, tilâvet secdesini de bozar ve böyle bozulmuş c$an ti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lâvet secdelerinin, iade edilmeleri lazım gelir.

Gülmek, namazın secdesinde olursa abdesti bozar; fakat tilâvet secdesinde olursa, abdesti bozmaz.

Keza, tilâvet secdesinde, kadınla aynı hizada bulunmak, bu secdeyi bozmaz.

Bir kimse, tilâvet seccjesinde uyuşa, sahih olan kavle göre, ab(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desti bozulmaz. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Tilâvet secdesinin sünneti, başlama ve bitirme tekbirleridir. SerâhsS´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, tilâvet secdesi yapmak istediği zaman, tekbir alır; ellerini kalıdırmadan secdeye varır. Sonra tekbir alıp, başını secdeden kaldırır. Bu secdede, teşehhüd ve selam yoktur. Hidâye´de de böyledir.

Tilâvet secdelerinde, üç defa «Sübhâne Rabbiye´İ - alâ» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nir. Farz namazlarda olduğu gibi, üç defadan fazla söylenebilir, fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat noksan söylenmez. Hıdâsa´da da böyledir.

Şayet, secdede, farzlarda olduğu gibiaklına bir şey okumak gelmese, yine de bu secde caiz olur. Hulâsa´da da böyledir.

Tilâvet secdesi yapan kimse, tekbir alırken sesini yüksel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tebilir.

Bir kimse, tilâvet secdesi yapmak istediği zaman ayağa kalkar, sonra secde eder; secdeden başını kaldırınca da ayağa kalkar ve sonra oturur. Müstehap olan budur. Zahîriyye´de de böyledir.

Tilâvat secdesi yapmak isteyen kimse, kalbi ile niyyet eder: dili ile de : «ALLAH rızâsı için, tilâvet secdesi yapmaya niyyet ettim.» der. Sonra da tekbir alır. Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Giyasî´de : «Tilâvet secdesinin edası, fevrî değildir. (Ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni, secde âyeti okunur okunmaz, hemen secde edilmesi lazım gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.) Tilâvet secdesi, her ne zaman yapılırsa yapılsın kaza değil edâ olur.» denilmiştir. Tatarhaniyye´de de böyledir

Ancak, yukarıdaki hüküm, namaz dışında olan tilâvet sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deleri içindir. Namaz içinde ise, fevrî olarak vaciptir. Kıraat uzun sürdüğü için, tilâvet secdesi gecikirse, bu secde kaza edilir. Bunu kasden yapmak ise günahtır. Bahıü´ı - Râık´ta da böyledir.

Kur´ân okuyan kimsenin yanında cemaat bulunduğu zaman, eğer secde etmek onlara zor gelmiyecek ve kalplerinde secde için bir haz varsa, bu durumda münasip olan, secde âyetinin açıktan okunmasıdır.

Eğer, cemaat abdestsiz veya secde âyetini işitip de secde etmi-yecekîerse veya secde etmek onlara zor gelecekse; en uygunu, Kur´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ân okuyan kimsenin, bu âyeti ´kendi içinden gizlice okumasıdır. Bu, ister namaz içinde olsun, ister namaz dışında olsun, müsavidir. Hulâsa´da da böyledir.

Bir süreyi okuyup da secde âyetini bırakmak mekruhtur. Fakat, bir kimse, namaz dışında tek basma Kur´ân okurken, secde âyetini okumazsa, bu mekruh olmaz. Müstehap olan, secde âyeti ile birlikte bir veya iki âyet okumaktır. Fakat, bunlar okunmasa da za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar vermez. Hulâsa´da da böyledir. [70]
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2009, 16:48   #4
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
Şükür Secdesi

Ebû Hanife (R.A.) ´ye göre, şükür secdesine itibar edilmez. Şükür secdesini yapana bir sevap yoktur; yapmamak daha evladır.

Ebû Yûsuf (R.A.) ile İmâm Muhamnıed CR.A.) ise : «Şü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kür secdesi, bâr yakınlık vesiîedirir. Yapana sevap vardır.» demiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Onlara göre, bîr kimsenin ni´meti artar, yenilenir veya açığa çıkarsa; veya ALLAHu Teâlâ, o kimseyi, evlât veya mal ile rızıklandı-rırsa; veya o kimse, bir yitiğini bulursa; veya bir musibetten kurtu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lur, hastası veya hastalığı ryileşirse, o kimsenin secde etmesi müstehap olur.

Şükür secdesi yapmak isteyen kimse, yönünü kıbleye döner, tekbir alır ve secdeye varır. Secdede ALLAHu Teâlâ´ya hamd-ü sena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da bulunur ve teşbih okur. Sonra tilâvet secdesinde olduğu gibi ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci defa başını kaldırarak, secdeyi tamamlar. Sirâcü´l Vehhâc´da da böyledir.

Huccet´te : «Kullar, şükür secdesinden men edilmemelidir. Çünkü onda, Ailah´a kulluk ve hudû´ vardır.» denilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Tatarhânİyye´de de böyledir.

Nafile namaz kılmanın mekruh olduğu vakitlerde, şükür secdesi yapmak da mekruhtur. Başka zamanda ise şükür, secdesi mekruh (değildir. Gunye´de de böyledir.

Sebepsiz yere secde yapmak, yakınlık olmadığı gibi mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh 4a değildir. Fakat, böyle bir secdeyi namazın sonunda yapmak mekruhtur. Çünkü, cahiller o secdeyi, sünnet veya vecip itikad ede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bilirler. Namaza getirilip bitiştirilen her mubah, mekruhtur. ZâW-dî´de de böyledir. [71]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/176.

[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/177.

[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/178.

[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/178.

[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/179.

[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/179.

[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/180-181.

[8] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/182-183.

[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/183-185.

[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/187-194.

[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/195-201.

[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/201-202.

[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/203.

[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/204-210.

[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/211-220.

[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/220.

[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/221-227.

[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/227-228.

[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/229-234.

[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/234.

[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/235-236.

[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/237-241.

[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/241.

[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/241-243.

[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/243.

[26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/244-246.

[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/246.

[28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/247-252.

[29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/253.

[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/254.

[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/254-268.

[32] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/254-268.

[33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/269-274.

[34] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/275-286.

[35] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/287-289.

[36] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/290-292.

[37] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/293-301.

[38] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/302-305.

[39] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/306-310.

[40] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/311-313.

[41] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/314-319.

[42] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/319-321.

[43] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/321-322.

[44] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/323.

[45] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/323-330.

[46] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/330-334.

[47] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/334-335.

[48] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/335-337.

[49] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/338-359.

[50] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/360-371.

[51] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/371-372.

[52] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/372-376.

[53] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/377-380.

[54] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/381-383.

[55] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/383.

[56] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/383.

[57] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/383.

[58] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384.

[59] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384.

[60] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384.

[61] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/384-391.

[62] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/391-402.

[63] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/403-408.

[64] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/409-418.

[65] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/418-420.

[66] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/421-423.

[67] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/423-430.

[68] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/430-435.

[69] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/435-440.

[70] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/441-455.

[71] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/456.
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı