|
![]() |
#1 |
![]() Korku Namazı Nasıl Kılınır :
Eğer, imâm ve cemaat seferi olur ve cemaat de imâmın ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kasında namaz kılmak hususunda münazaa etmezlerse, imâm, onla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı iki kısma böler. Bunlardan bir kısmına, düşmana karşı çıkmala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını emreder. Diğer kısımla da, namazı tam olarak kılar. Sonra, düşman karşısında bulunanlardan birine, imâm olması(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı emreder; o şahıs imâm olur ve diğerleri ona uyarak namazlarını ^marnlarlar. Eğer, cemaat «biz seninle namaz kılacağız» diye münazaa eder(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse, yine, imâm cemaati ikiye böler;, bir kısmını düşman karşısına gönderir ve kalan kısmı ile bir rek´af namaz kılar. Sonra, o bölük düşman karşısına gider; diğerleri gelerek imâma uyarlar. Bunlar gelene kadar, imâm oturup onları bekler. Ve onlarla da bir rek´at kılar. Teşehhüdü .okur ve selam verir. Arkasında bulunanlar ise, se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lam vermezler. Ve kalkıp düşmana karşı giderler. Sonra ilk gidenler gelirler, namazı kıldıkları yerde kıraatte bulunmadan bir rek´at daha kılarlar ve oturup teşehhüdü okuyarak selam verirler. Sonra da kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kıp düşmana karşı giderler Daha sonra, ikinci taife namazgaha gelir ve okumadan ikinci rek´ati kaza ederler. Eğer, hem imâm hem de cemaat, mukîm ve namazda dört rek´- atli bir namazda, bu iki grubtan biri, düşmana karşı gider; imâm da diğer grubla namaza başlar. Bu cemaat, imâmla birlikte iki rek´at namaz kılar ve teşehhüdü okurlar. Sonra bu grub düşmanın karşı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına gider; düşmanın karşısındaki diğer topluluk gelir. İmâm, otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rup, onların gelmesini bekler. Bu gelen cemaatle de iki rek´at namaz kılar. Sonra oturur, teşehhüdü okur ve selam verir. Bu ikinci ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maat, selam vermeden kalkar ve düşmanın karşısına gider. Sonra, ilk topluluk gelir; kıraatsiz olarak iki rek´at namaz kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar; oturup teşehhüdü okur ve selam verir. Sonra da düşmanın kar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şısına giderler. Sonra da, ikinci cemaat gelerek, kıraatle birlikte iki rek´at na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılarlar. Eğer, imâm mukîm, cemaatin de, bir kısmı mukim, bir kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı misafir ise; bu durumda, misafir olanlar da mukim gibidirler. Eğer, imâm misafir, cemaat ise mukîm olursa; bu iki topluluk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan birincisi, imâmla birlikte bir rek´at kıldıktan sonra düşman kar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şısına gider; ikinci topluluk gelir, onlar da imâmla birlikte .bir rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at kılarlar. Bu durumda imâm oturup selam verir. Sonra, birinci topluluk, namaz kılınan yere gelir ve üç rek´ati kıraatsiz olarak kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Çünkü onlar müdriktirler. Birinci topluluğun namazı tamam olunca, bunlar düşman karşısına giderler ve ikinci topluluk, namaz kılman yere gelir Bunlar, kılacakları ilk rek"atte Fâtîhâ ve sûre okurlar; diğer iki rek´atte ise, sadece Fâtihâ okurlar. Çünkü, bunlar ınesbûkturlai*. Eğer imâm misafir, cemaatin de bir kısmı misafir, bir kıs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı mukim olursa; imâm birinci grubîa bir rek´at kılar. Bunlar ıdüş-mana karşı giderler. İkinci taife gelir. îmâm bir rek´at de onlarla kılar. Misafir olanların, namazlarını tamamlamaları için, birer rek´-aeleri kılar. Mukim olanların ise, namazlarını tamamlamaları için, üçer rek´atleri kalır. Sonra, bunlar düşman karşısına giderler. Birinci topluluk na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılman yere geri gelir. Bunların içinde misafir olanlar, kıraatsiz olarak birer rekat da(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ha kılarlar. Çünkü onlar namazın başında müdrik idiler. Mukim olanlar ise; zahirü´r - rivayede, kıraatsiz olarak üç. rek´at kılarlar. Birinci topluluk, namazların tamamlayınca düşman karşısına gider. İkinci topluluk namaz kılınan yere gelir. Bunlardan da misa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fir olanlar kıraatsiz olarak birer rek´at kılarlar. Çünkü bunlar, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazın başlangıcında müdriktirler. Mukim olanlar ise, zahirü´r - rivayede kıraatsiz olarak, üç rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at kılarlar. Birinci topluluk namazlarını tamamlayınca düşmanın karşısına döner. İkinci topluluk, namaz kılınan yere gelir. Bunlardan misafir olanlar, birer rek´at kıraatle kılarlar. Çünkü bunlar mesbukturlar. Bunlardan mukim olanlar da, üçer rek´at kılarlar. Bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da ilk kıldıkları rek´atte Fâtihâ ve sûre okurlar. Çünkü bunlar mes-buk idiler. Diğer iki rek´ati ise, bütün rivayetlere göre sadece Fâtihâ okuyarak kılarlar. Bu durumda, düşmanın kıbleye karşı yönelmiş olması ile kıble(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye arkasını dönmüş bulunması müsavidir. Muhıyt´te de böyledir. Mukim olan bir imâm, dört rek´atli bir farzı kıldırırken birinci topluluk imâmla bir rek´at kılsa ve düşman karşısına gitse; sonra ikinci topluluk gelip, imâmla bir rek´at kılsa ve düşman kar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şısına gitse; sonra birinci topluluk tekrar gelse ve imâmla bir rek´at daha kılıp düşman karşısına gitse; sonra da ikinci topluluk tekrar gelip, imâmla birlikte bir rek´at daha kıisa ve yine düşman karşısına gitse; burtlann hepsinin de namazları fesade gider. Bunun aslı : Düşman karşısına dönüşler, yerinde olmadığı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, namazı bozarlar. Düşmanın karşısına, yerinde çıkılması ise, namazı bozmaz. Buna göre, komutan, şayet onları dört kısma böl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olur ve her toplulukla bir rek´at kılarsa; birinci topluluğun ve ikinci topluluğun namazları tasid olur. Üçüncü ve dördüncü toplu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lukların namazları ise sahih olur. Eğer, ikinci topluluk döner, üçüncü ve dördüncü rek´atleri kı-raaısiz kılar; ilk rek´atı kıraatle kılar ve oturup selam verirse, nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı sahih olur. Keza, dördüncü kafile döner de, üç rek´atı da kıraatle kılar, ´bir rek´ati Fatiha ve sûre ile kılıp oturur; sonra kalkar, bir rek´ati daha Fâtihâ ve sûre ile kılar oturmaz; sonra da üçüncü rek´ati sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dece Fatiha okuyarak kılıp, oturur ve selam verirse namazı sahih olur. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Bu durumda, kendi takımının haricindeki bir takıma dahil olmuş olan kimse hakkındaki hüküm, sonradan girmiş bulunduğu takımın hükmü gibidir. Ancak, bu kimsenin, kendisinin dahil oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu topluluktan ayrıldıktan sonra, bu yeni topluluğa girmiş olması gerekir. Bir kimse, Öğle namazını birinci toplulukla iki rek´at kılar ve bu topluluk düşman karşısına döndüğü halde o şahıs, üçüncü rek´a(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tı kuana kadar geride kalır ve sonra düşmanın karşısına dönerse, aamazi, sahih olur. Çünkü o, her ne kadar ikinci kısma dahil olmuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa da, kendi topluluğundan ayrılmış olduğu için— onlardan sayıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Akşam namazında, imâm, birinci topluluk ile iki rek´at kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. İkinci taife ile ise bir rek´at kılar. Hata etse de birinci topluluk ile bir rek´at kıisa ve onlar dönse; ikinci taife ile de bir rek´at kıisa, onlarda dönseler, sonra birinci taife ile bir rek´at daha kıisa, birinci taifenin namazı fasid olur; ikinci taifenin namazı ise caiz olur. Bunlar iki rek´at daha kaza ederler. Bu rek´atlerin birinde kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)raatte bulunurlar, diğerinde ise okumazlar. Şayet akşam namazında, imam, cemaatı üç bölük yapmış olsa da her birine bis?er rek´at kıldırsa, birinci topluluğun namazı fasid ölür. İkinci ve üçüncü taifelerin namazları ise caiz olur. Bu durumda ikinci topluluk, iki rek´at kaza eder ve ikinci rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ati kıraatsiz olarak kılar. Üçüncü topluluk da, iki rek´at kaza eder ve ikisinde de kıraatte bulunur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Korku, (düşmandan olsun, vahşî hayvanlardan olsun müsa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vidir. Korku, namazı kısaltmayı gerektirmez. Korku, ancak o namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da yürümeyi mubah kılar. Muzmarât´ta da böyledir. Namaz halinde kıtal yapılmaz. Namaz içinde kıtal yapan kimsenin namazı batıl olur. Çünkü kıtal, namaz amelinden değildir. Keza, korku namazı kılan bir kimse, düşman karşısından döner(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, hayvanına binmiş olsa, namazı batıl olur. Cevheretü´n - Neyyî-re´de de böyledir. Bu kimsenin, düşman karşısından dönüşünün, kıbleden düşman tarafına olması ile, düşmandan kıble istikametine olması müsavidir. Yürüyerek veya denizde yüzerek namaz kılınmaz. Muzma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rât´ta da böyledir. Eğer, yaya olarak düşmandan, kaçarken, namaz vakti girer ve namaz kılmak için, durma imkanı olmazsa, bize göre, bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)daki bir kimse namaz kılamaz; namazını te´hir eder. Korku naraazmda yanılan kimse, sehiv secdelerini yapar. Mu-hiyt´te de böyledir. Şayet harp şiddetlenir ve korku artarsa, müslümanlar, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazlarını, bineklerinin üzerinde tek tek imâ ile kılarlar. Kıbleye dönme imkanı olmazsa, istedikleri cihete yönelerek imâ ile, rükû´ ve .secde yaparlar. HSdâye´de de böyledir. Bu durumda, harb çok şiddetlenir; düşmanlar hayvanların(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan inerek, ınüsiümanları namaz kılmaya bırakmazlarsa, onlar da savaşa devam edip, düşmana hücum ederler. Cevheretü´n - Neyyire´-de de böyledir. Binüi olarak cemaatla namaz kılınmaz, ancak, imâm ve muktedî ayni hayvanda olurlarsa, imâma uymak sahih olur. İmâ ile kılınan namaz, vaktinin içinde olsun, dışında olsun, özür zail olup gidince yeniden kılınmaz. Yürüyen kimse, rükû ve secde etmeye güç yetiremez ise, imâ ile namaz kılar. Binili olan kimse, eğer düşmanı arıyorsa, hayvan üzerinde na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılamaz. Şayet düşman tarafından aranmakta ise, hayvan üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde namaz kılmasında bir beis yoktur. Muhıyt´te de böyledir. Bize göre, yerde kılma imkânı olan her durumda, binilî oîarak namaz kılmak, namazı ifsad eder. Muzmarât´ta da böyledir. Korku namazı kılınırken, düşmanın çekilip gitmesi gibi bir sebepten dolayı emniyet hali hasıl olsa, bu, korku namazının, ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mamlanması caiz olmaz. Bu namazı kılmakta olanlar, kalan kısmını emniyet üzere tamamlarlar. Düşman dönüp gittikten sonra, —namaz kılanlardan— yönünü kıbleden çevirenlerin namazları fasid olur. Düşman dönüp gitmeden Önce, yönünü kıbleden —korku namazından dolayı ve namaz esnasında— döndüren kimseler, düşman gittikten sonra da, namazlarının kalan kısımlarını, Ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce kıldıklarının üzerine bina ederler. Tatarhâniyye´de de böyledir. İmâm Mtıhammed (R.A.). Ziyâdât isimli kitabında : «imâm, ve cemaat, mukim oldukları halde, öğle namazını, korku namazı olarak kılarlarsa, imâm, cemaatten bir topluluğa iki rekîat kıldırsa ve bunlar düşman karşısına gitseler, ancak içlerinden biri, gitmeyip imâmın arkasında kaİsa, bu şahsın namazı fasid olmaz. Lâkin, bu müstehap değildir. Bu kimse, şayet imâmla birlikte üçüncü rek´ati kıldıktan sun-ra, yaptığı işin kötülüğünü anlasa ve üçüncü rek´atte veya dördüncü rek´atin ka´desinden önce kalkıp cepheye gitse, namazı sahih olur.» demiştir. Keza bu kimse, İmâmla birlikte teşehhüd miktarı oturma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan, selamdan Önce, ayrılıp cepheye gitse, yine namazı sahihtir. Mukim olan bir imâmla, öğle namazı kılmaya başlayan cemaat, seferi olmuş bulunsa; bunlar, bir rek´at kılınca karşılarına düşman çıksa, namaz kılanlardan bir topluluk, ayrılıp düşmanın karşısına çıkar. Diğer topluluk ise, imâmla beraber kalıp, namazlarına devam ederler ve tamamlarlar. Bu durumda, imâmla birlikte namaz kılan topluluğun, namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının sahih olduğu ortadadır. İmâmdan ayrılmış bulunan toplulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğa gelince, şüphesiz ki bunlar, bir zaruretten dolayı imâmdan ayrıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mışlardır. İmâm, mukim olan bir cemaatle Öğle namazı kılmaya başladık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan sonra, karşılarına düşman çıksa, iki rek´at kıldıktan sonra ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maatten bir topluluk ayrılıp, düşmana karşı çıkarsa, bunların na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazları bozulmaz. Fakat, bir rek´at "kılınca ayrılmış olurlarsa, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazları bozulur. Şayet, cemaat üç rek´at kıldıktan sonra düşman karşılarına çı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)karsa, cemaatten bir topluluk düşmana karşı çıkmak için ayrılır. Bu fasıl kitap´ta zikrolunmamıştır. Ve âlimlerin burada görüş ayrı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lıkları vardır. Bazıları : «Bu kimselerin, namazları bozulmaz.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mişlerdir. Çünkü, bu durumda, imamla birlikte iki rek´at kıldıktan sonra, imâm namazı bitirinceye kadar, onlar-da namazda gibidirler. Bu sebeple, o topluluğun ayrılması daha evladır. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Korku namazı, cum´a ve bayramlarda da caizdir. Sirâciy-ye´de de böyledir. Bayram günü bir şehirde, bir komutanın karşısına düşman çıksa, komutanda, bayram namazını, cemaatle birlikte korku na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı olarak kılmayı murad etse, cemaati iki topluluğa ayırır. Her topluluk ile bayram namazının bir rek´atini kılar. Eğer imâm (ko(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mutan), İbn-i Mes´üd´un görüşünü biliyorsa, her iki topluluğun gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşü de, imâma muhalif olsa bile, birinci topluluk, ona birinci rek´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atte, ikinci topluluk ise, ikinci rek´atte tabi olur, Ancak, bunlar, imâmın, sahabelerden hiç birinin kavlinde olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yan bir şeyi yapmakta olduğunu ve dolayısı ile hata ettiğini kesin olarak bilirlerse, imâm namazı bitirdikten sonra ikinci topluluk ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılıp, düşman karşısına gider. Birinci topluluk gelerek, ikinci rek´-atlerinî kıraatsiz olarak kaza ederler, imâmın okuyacağı miktarda veyahut da ondan biraz az veya biraz fazla ayakta dururlar. Sonra, ziyade tekbirleri alıp, imâmın yaptığı gibi yaparak, namazlarını ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mamlarlar. Ve düşman karşısına giderler. ikinci topluluk gelir. Ve birinci rek´ati okuyarak kaza ederler. Sonra da tekbirleri alırlar. Rivâyetü´z Ziyâdât, Cami´, Siyerü´I Ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bîr, Vahidî, Rivayettin - Nevâdir´de de böyle zikredilmiştir. Müstah-sen olan da budur.Muhît´te de böyledir. [23]
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() 21- CENAZELER
Ölüme Hazırlanma Ölüme yaklaşan bir kimse, sağ yanı üzerine kıbleye karşı çevrilir. Bu bir sünnetttir. Hidâye´de de böyledir. Bu, ölmek üzere olan kimseye, bir zahmet olmayacağı za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mandadır. Eğer zahmet olacaksa, o şahıs hali üzere terkedilir. Zâhİ-dî´de de böyledir. Ölümün yaklaşmasının alameti : Ölmek üzere olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin ayaklarım salıvermesi, onları dikememesi, burnunun eğilmesi; gözle kulak arasının kararıp çökmesi; husyelerinin derisinin çekil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesidir. Tebyîn´de de böyledir. Yüzünün derisinin çekilip toplanması, yüzünde teattufün görülmemesi de, ölümün yaklaşmasının alamederindendir. Sİrâcü´l-Vehhâc´da da böyledir. Ölmek üzere olan kimseye, şehadet kelimeleri telkin edilir. Bu telkin şöyle yapılır : Gargara halinden Ccan boğaza gelme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den) önce, halet-i nezi´de, o kimsenin yanında, açıktan ve ona işittirecefc bir şekilde ; «Eşhedü enlâ ilahe illALLAH ve eşhedü enne Mu-hammeden Resûlullâh» denilir. Şehadet kelimesi, bu kimsenin yanında tekrar edilir ve fakat: «Sen de söyle» denilmez. Söylemesi için de İsrar edilmez. Çünkü, reddetme korkusu vardır. Bu kimse, keMme-i şehadeti, bir defa söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse, teükin .tekrarlanmaz; ancak başka bir söz söylenebilir. Cevhe-retü´n - Neyyire´de de böyledir. Bu telkin, bü-icmâ´ sünnettir. Fakat, bize göre, Zâhirii´r-rivayede, bir kimseye öldükten sonra telkin yapılmaz. Aynî´de de böyledir. Biz bu telkini, ölürken ve defnedilirken söyleriz. Muzma-rât´ta da böyledir. Telkin verene müstehap olan, ölenin meserreti ile suçlu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruma düşmemesi ve önün iyiliğine inananlardan olmasıdır. Sİrâ-cül - Vehhâc´da da böyledir. «Ölümü- yaklaşan kimseden, küfrü icabettiren sözler sadır olursa, o kimsenin küfrüne hükmedilmez. Ve ona, müslüman mua(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)melesi yapılır.» demişlerdir. Fethül - Kadirde de böyledir, Ifayırh ve salîh olan kimselerin, ölmek üzere olan kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin yanında bulunmaları, rağbet edilen ve güzel görülen bir şeydir, ölmek üzere olan kimsenin yanında, Ya-Sîn Sûresini okumak müstehapür. îbn-i Emİrü´I - Hacc´m Münyetü´I - Musallî Şerhİ´nde de böyledir. ölüme hazır bulunan kimsenin yanında, güzel koku bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)durulur. Zâhidî´de de böyledir. ölüme yakın olan bir kimsenin yanında, hayızlı ve cünüp kimselerin bulunmasında bir beis yoktur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir kimse öldüğü zaman, çeneleri bağlanır ve gözleri kapa-tiüır. Bu işi ailesi içinden en merhametlisi, en suhûletli bir şekilde ve gücünün yettiği kadar mülayim bir hareketle yapar. Ve, enliee bir bez parçası ile alt çenenin altından, başın üstüne doğru, çenelerini bağlar. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Bu kimse, ölen şahsın gözlerini kapatırken : «Bismillah. ´Alâmillet-i ResûİHlâh (S.Â.VJ » der. Ve : «ALLAHümme yesslr aleyhi emrehû ve sehhffl aleyhi mâ ba´dehû ve esıdhü bi - likâike ve´c´al mâ haraca Ueyhi hayran mirama haraca anhü» der. Tebyîn´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bunların manası : «ALLAH´ın adıyla. Resûlullâh´m milleti (— di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni) üzere.» ve : «ALLAH´ım bunun işini kolaylaştır. Bundan sonra da, buna kolaylık göster. Bunu, sana kavuşması sebebi ile saîd eyle. Çıkıp vardığı o yeri, çıkıp gittiği bu yerden daha hayırlı eyle.» Bu kimse, ölen kimsenin masfallarım ovalar, yumuşatır. Kollarını yanlarına uzatır. Parmaklarını avuçlarına koyarak, ölünün parmaklarım açar ve uzatır. Uyluklarını ve bacaklarını güzelce uza(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tır. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Ölen kimsenin üzerinde olan elbiseleri çıkarmak, müste-haptır. Ve, bütün vücudunu kapatacak şekilde, üzerine bir Örtü ör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tülür. Başındaki şahıs, ölen kimseyi, yüksekçe bir tahta veya sedir üzerine uzatır. Yerin rutubetinin, ölen şahsa isabet etmemesi için böyle yapılır. Odanın kokusu değiştirilir. Ölünün başındaki şahıs, ölen kimse şişmesin diye, karnının üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine ya bir demir parçası veya yaş toprak, çamur gibi bir şey koyar. Sirâcü´İ - Vehhâc´da da böyledir. Ölen kimsenin, akrabalarına ve komşularına ölmünü haber vermek müstehaptir. Böylece, onlar o kimsenin, cenaze namazım kı-îanak ve ona dua ederek, hakkını eda etmiş olsunlar diye... Cevhere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tü´n - Neyyire´de de böyledir. Bazı âlimler, bir şahsın ölümünü ilan için, sokakta bağır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayı kerîh görmüşler; bazıları ise, bunda bir beis görmemişlerdir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Ölünün borcunu ödemeye ve onu borçtan kurtarmaya gay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ret göstermek müstehaptır. Ölünün .teçhizine hemen başlanır; bu te´hir edilmez. Eğer, bir kimse aniden Ölürse, ölümü iyice anlaşılsın diye, bir müddet bekle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tilir. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Yıkanmcaya kadar, ölünün yanında Kur´ân okumak mek-r´uhtur. Tebyîn´de de böyledir. îmânı Muhammed CR.A.) : «Ölen bir kadının karnındaki ço(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cuk hareket ederse, o kadının karnı yarılır; çocuk çıkartılır. Buna müsaade vardır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. [24] Ölüyü Yıkamak Ölüyü yıkamak, dirilerin üzerine vacip olan bir haktır. Bu, sünnet ve icma-i ümmetle böyledir. Nihâye´de de böyledir. Fakat, bunu insanlardan bir kısmı yaptığı zaman, diğerlerinden mes´ûlîyet düşer. Kâfî´de de böyledir. Vacip olan, ölüyü bir defa yıkamaktır. Tekrar tekrar yıkan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ise sünnettir. Ölüyü bir defa yıkamakla iktifa edilse veya ölü bir akar suya daldınlsa, bu da caiz olur. Bedâi´de de böyledir. Bize göre, ölü yıkanmak istendiği zaman, iyice soyulur. Zâ-hîriyye´de de böyledir. Üzerine ölü konulmadan önce, teneşir tahtası buhurlanır. Teneşir tahtasının etrafı, bir veya üç veyahut da beş defa tüt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sülenir; fazla tütsülenmez. Tebyîn´de ve Kenz Şerhi´nde de böyledir. Bilginlerimizin bazılarına göre, ölüyü teneşir hatasına koy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)manın şekli şudur : Ölü, bu tahtaya hastalık halinde olduğu gibi uzunlamasına konur. Sanki imâ ile namaz kılıyormuş gibi uzatılır. Bazı âlimlerimiz ise : «Ölü, teneşir tahtasına kabre konuyormuş gibi konur.» demişlerdir. Esahh oîan ise, hangi şekilde konması kolay oluyorsa, o şekilde konmasıdır. Zahîrfyye´de de böyledir. Ölüyü yıkayan kimsenin, elini —bir bezle— örtmesi, müs-tehap olur. Böylece, bu el, yıkayıcının yardımcılarından başka kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se tarafından görülmemiş olur. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Ölünün, göbeğinden dizkapağma kadar olan yeri, bir bez ile örtülür. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Bu görüş sahihtir. Mezhebin zahiri : Uyluklarından başka, galiz yerlerinin kapanmasıdır ve bu sahihtir. Hidâye´de de böyledir. İmâm Ebû Hanîfe (R.A) ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) e gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re : Ölüye istincâ yapılır. (Ön ve arka, avret yerleri temizlenir.) Se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. İstincâ´nın şekli : Ölüyü yıkayan kimse, eline bir bez sarıp, onun. Önünü ve arkasını yıkar. Çünkü, avret mahalline el sürmek, ona bakmak gibi haramdır. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Ölüyü yıkayan kimse, onun uyluklarına bakmaz. Keza, ölü bir kadını yıkamakta oüan bir kadın da, o kadının uyluklarına ba-kamaz. Tatarhâniyye´de de böyledir. bulunursa, o Ölüyü yıkayan kimse, sonra ona namaz abdesti gibi abdest aldırır. Ancak, Ölü sabi olur ve namaz kılmamakta ço(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cuğa abdest aldırılmaz. Fetâvâyî Kâdihân´da da böyledir. Ölüyü yıkayan kimse, onu ellerinden değil, yüzünden yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya başlar. Muhıyt´te de böyledir. Yıkamaya, ölüye göre, onun sağ tarafından başlanır. Nite(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kim o sağlığında, sağ tarafından yıkamaya başlardı. Ölüyü yıkayan, ona mazmaza ve istinşak yapmaz. (Ağzına, burnuna su vermez.) Fe-tâvâyi Kâdîhân´da´da da böyledir. Bazı âlimler : «Ölüyü yıkayan kimse, parmağına ince bir bez sarar. Ve parmağanı ölünün ağzına sokarak, onunla dişlerini, dudaklarını, dilini ve diş etlerini temizler, mesh eder. Burun delik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini de, öylece parmağını sokarak temizler. Zâhîriyye´de de böyle-dh´. Şemsu 1 - Binime Halvânî : «Bu gün de, insanların yaptığı budur.» demiştir. Muhıyt´te de böyledir. Ölünün, başımn nıeshedÜmesi hususunda görüş ayrılığı var ise de, sahih olan görüş, onun başının da meshedilmesidir. Ölüyü yıkayan kimse, ayaklarını yıkamayı te´hir etmez. Teb-yîn´de de böyledir. Bize göre, Ölüyü sıcak su ile yıkamak efdaldir. Muhıyt´te de böyledir. Ölü yıkanacak su, sidr (= bir nevi buhur) ile, çöğen ile kay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)natılır. Şayet, bunlar yoksa, saf su kaynatılır. Hidâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ölüyü yıkayan kimse, onun başım ve sakalım hatmi (= gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zel kokulu bir ot) ile yıkar. Bu yoksa, sabun ve benzeri şeylerle yıkar. Çünkü, onJar da hatminin yaptığını yaparlar. Saçını da, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin hayatta iken yıkadığı gibi yıkar. Tebyîn´de de böyledir. Şayet, bunlar yoksa, safi su kâfi gelir. Tahâvî Şerhi´nde´de boyledir. Ölüyü yıkayan kimse, sonra onu sol tarafına yatırır. Onu, su ve sidr ile, suyun her taraf ma ulaştığım görene kadar yıkar. Sonra sağ tarafına yatırır; sol tarafında olduğu gibi, iyice yıkar. Çünkü sünnet olan, sağ .taraftan başlamaktır. Sonra, ölüyü oturtarak, kendisine yaslar; yavaş yavaş karnını mesheder. Kefenini pislendirmekten kaçınır. Şayet bir şey çıkarsa, onu temizler. Tekrar yıkamaz ve tekrar abdest aldırmaz. Sonra da, kefenini ıslatmaması için, ölüyü bir havlu ile kurular. Ölünün saçı, sakalı taranmaz; tırnağı kesilmez; etek ve kol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tuk tıraşı yapılmaz. Bıyığı kısaltılmaz. Öldüğü zaman üzerinde ne varsa, öylece defnedilir. Serahsî´nin Muhıyfînde de böyledir. Şayet, ölünün kırık tırnağı varsa, onun kopartılmasında bir beis yoktm*. Muhıyt´te de böyledir. Akıntı olursa; ölünün ağzının, yüzünün üzerine, önüne ve arka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına ve kulaklarına pamuk koymakta bir beis yoktur. Tebyîn´de de böyledir. Ölü, suyun içinde bulunmuş, olsa bile, yine de yıkanır. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, yıkama emri, insana yöneltilmiştir. Ancak, ölü sudan çıkarılır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken, yıkama niyyeti ile, ileri? geri hareket ettirilirse, yıkanmış sayı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lır, îlk durumda, bir insan fiili bulunmuyordu; böyle hareket etti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rilince mes´ele halledilmiş oldu. Tecnîs´de ve Serahsî´nin Muhiyt´in-de de böyledir. Ölü tefessüh edip, bozulmuş olduğu için, el sürülmek imka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı olmazsa, üzerine su dökmek kafidir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Hüküm itibariyle, kadın da erkek gibi yıkanır. Saçı ise, sağlığında olduğu gibi arkasına salıverilmez. Tatarhânîyye´de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Doğumdan sonra sesi duyulan çocuğa isim verilir; yıkanır ve cenaze, namazı kılmir. Şayet çocuğun sesi duyulmaz, onda birhayat alameti olmazsa, bir beze sarılır ve cenaze namazı kılınmaz. Za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hir olmayan rivayette : «Bu durumda ki de yıkanır.» denilmiştir. Beğenilen de budur. Hidâye´de de böyledir. İstihlâl : «Çocuğun, sesi veya hareketi ile bilinen haldir. Şayet, ebe veya anne, çocuğun canlı olduğuna şehâdet ederlerse, bu ikisinin şahidliği, o çocuğun cenaze namazının kılınması hususunda makbuldür. Muzmerfit´ta da böyledir. A´zası tam olmayan düşük için, bil-iltifak, cenaze namazı kılınmaz. Muhtar olan rivayetlere göre yıkanır; bir beze sarılarak defnedilir Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bedenin çoğu veya yarısı ile beraber başı bulunursa yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nır; kefenlenir ve üzerine cenaze namazı kılınır. Muzmarâtta da böyledir. Çok kısmının üzerine, namaz kılınmış olan bedenin, geride kalan az kısmı da bulunsa, onun üzerine namaz kılınmaz. İzah´da da böyledir. Başsız olarak, yarısı bulunan veya tam ortadan uzunlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sına parçalanmış olarak yansı bulunan bir ceset yıkanmaz ve üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine namaz kılınmaz. Bir beze sarılıp, öylece defnedilir. Muzmerât´-t´a da böyledir. Bulunan cesedin, müslüman mı, kâfir mi olduğu bilinmese; eğer, üzerinde müslüman sıması olur veya islâm toprağında bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nursa yıkanır; aksi takdirde yıkanmaz. Mi´râcü´d - DSrâye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Müslüman ölüleri, kâfir ölüleri ile karışırsa,"eğer müslümafı ölülerin sünnet olmak, siyah giyinmek gibi bir alametleri olur ve onunla tanınabilip, kafirden ayıdediliyorlârsa, cenaze namazları kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lınır. Böyle bir alamet olmadığı halde ölülerin ekserisi müslüman-sa, hep birlikte üzerlerine cenaze namazı kılınır. Namazda ve duada, müslüman niyyeti ile niyyet edilir ve müslümanlara ait mezarlığa defnedilirler. Şayet, çoğunluk kafir ise, hiçbirinin cenaze namazı kılınmaz. Ancak yıkanırlar ve defnedilirler. Ancak, müslümanlar gibi yıkan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazlar ve kefenlenmezler. Müşriklere ait kabristana gömülürler. Eğer, müslüman ve kafir ölülerin sayıları eşitse, yine üzerlerine cenaze namazı kılınmaz. Definleri hususunda ise görüş ayrılığı var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Bazıları : «Küffâr mezarlığına», bazıları da : Müslümanlara ait kabristana defnedilir.» dediler. Bazıları ise : «Yeni ve müstakil bir mezarlığa gömülürler.» dediler. Muzmarât ta da böyledir. Ebeveyninden biri ile esir alınmış olan çocuk, ölmüş olur ve kendisi v%ya ebeveyninden birisi, müslüman olduğunu itiraf et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mişlerse, yıkanır. Büyük ana veya büyük baba ile beraber esir alın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış bulunan esir çocuğun durumu hakkında ise ihtilaf vardır. Fakat, çocuk tek başına esir alınmış ve sonra da ölmüş bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nursa; bu çocuk yıkanır ve cenaze namazı kılınır. Zâhidî´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Gemide öimüş bulunan bir kimse de, yıkanır, kefenlenir ve ağırlaş tırıl arak denize bırakılır. Mİ´racü´d - Dirâye´de de böyledir. Muharebe halinde iken, öİdürüldükleri zaman, bağî´nin (= âdil hükümdaar karşı gelen kimsenin) ve yol kesen kimsenin, ölüsü yıkanmaz ve cenaze namazı küınma*z. Hükümdar veya komutan, muharebeden el çektikten, kıtal bı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rakıldıktan sonra, bu kimselerden biri öldürülmüş olursa, yıkanırlar ve cenaze namazları kılınır. Güzel olan ve büyük âlimlerimizin.ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bul etmiş bulundukları görüş budur. Şehirlerde, geceleri silahlan ile eşkiyalık yapanlar da yol kesiciler gibidirler. Zehıyre´de de böyledir. Münasip olan, cenazeyi yıkayan kimsenin temiz olmasıdır. Fetâvâyi Kâdîhân´cla da böyledir. Cenazeyi yıkayan kimsenin, cünüp, hayızlı veya kâfir olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı da caizdir. Fakat bti, mekruh olur. MVrâcü´d - Dirâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ölüyü yıkayan kimsenin, abdestsiz olması, ittifakla mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruh değildir. Cenazeyi, insanlar içinde ölüye akrabalık yönünden en ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kın olan kimsenin yıkaması müstehaptır. Şayet bu kimse, ölü yıkamayı bilmezse, onu, emîn ve verâ sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hibi bir kimse yıkamalıdır. Zâhidî´de de böyledir, Ölüyü yıkayan kimsenin, doğru sözlü, yıkama işini iyi bilen, —ölüde— gördüğü körü halleri gizleyen ve iyi halleri açıklayan bir kimse olması müstehaptır. Ölüyü yıkayan kimse, şayet onda yüzünün nurlanması, güzel bir koku hasıl olması ve benzerleri gibi, mûcib-i hayret bir şey görürse; bunları diğer insanlara söylemesi müstehaptır. Fakat, onda, yüzü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün kararması, kötü koku hasıl olması, suretinin bozulması, âzaları(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın değişmesi ve benzerleri gibi kötü haller görürse; bunları hiç bir kimseye haber vermesi caiz olmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Ancak, Ölü, hem bid´at ehli hem de bid´ati açıktan yapan bir kimse ise, yıkayan kimsenin, onda gördüğü hoşa gitmeyecek hal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri, insanların, o bid´atten uzaklaşması niyyeti ile, söylemesinde bir beis yoktur. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Ölüden çıkan fena kokuyu, onu yıkayan kimsenin ve yar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dımcısının duymaması için, onların yanma buhardanlık veya güzel koku konulması müstehaptır. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. En efdal olan, cenazeyi ücretsiz yıkamaktır. Şayet, ölüyü yıkayan gimsenin ücret istediğinde, ölüyü yıkaya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak başka kimseler de bulunursa, ona ücret vermek caiz olur. Yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yacak başka kimse bulunmadığı zaman, ölüyü yıkayan kimsenin üc(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ret alması caiz olmaz. Zahîriyye´de de. böyledir Erkek cenazeleri erkekler, kadınları da kadınlar yıkarlar. Bunlardan biri diğerini yıkayamaz. Ölü &üçük olur da, henüz iştah ehlinden olmazsa, onu kadın yı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kayabilir. Keza, Ölü aynı durumda küçük bir kız çocuğu ise, onu da erkeğin yıkaması caiz olur. Zekeri kesilmiş ve hayaları burulmuş olanlar da, erkek gibidir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Bir kadının, kendi kocasını yıkaması caiz olur. Ancak, kocasının oğiu veya babası, kadını öpmek suretiyle, aralarında beynûneti ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rektiren bir hadise, kocasının ölümünden sonra meydana geldiği za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man, bu kadının kocasını yıkaması caiz olmaz. Bize göre; bir koca, karısını yıkayamaz. Strâcü´I - Vehhâc´da tfo böyledir. Bir koca, karışım talâk-ı rlc´i üe boşadaktan sonra ölürse, kadın, iddetüi olduğu için kocasını yıkayabilir. Serahsî´nin Muhryt´-İnde de böyledir Eğer koca, kadının, iddetinin sonuna doğru ölür ve öldük(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ten sonra da kadının iddeti biterse, bu durumda da, kadın kocasını yıkayabilir. Tahavî´de de böyledir. Bu hususta asıl kaide şudur : Sağ olmuş olsaydı, nikahı se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bebi ile karısı ile cima´ etmesi helâl olan bir erkek öldüğü zaman, karısının bu kimseyi yıkaması helâldir. Itâbîyye´den naklen Tatarhâ-niyye´de de böyledir. Yahudi veya nasrânî olan bir kadın da, müslüroauı kadın gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi, müslüman kocasını yıkayabilir. Ancak bu, çok çirkin bir iş olur. Zâhîdî´de de böyledir. Ölen bir kadım, zaruret halinde, mahremi olan erkek te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yemmüm eder. Fakat, erkek yabancı olursa, eline bir bez sarar. Kol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larına teyemmüm yaparken gözlerini kapar. Keza, bir koca, karısına teyemmüm yaptırırken gözlerini kapa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Kadının genç veya yaşlı olması arasında bir fark yoktur. Fetâ-vâyî Kâdîhân´da da böyledir. Bir kimsenin ümm-i veledi, müdebbiresi, mükâtebesi veya cariyesi ölse, o kimse, bunlardan hiç birisini yıkayamaz. Bunun ak-sî de böyledir. Bir erkek, kadınlar arasında öldüğünde, onu, rahm sahibi karışı veya cariyesi, eline bir bez parçası sarmadan teyemmüm eder. Bunlardan biri de bulunmazsa, diğer kadınlardan biri, eline bez sa rarak teyemmüm eder. Mi´râcü´d - Dirâye´de de böyledir. Bir kimse, yolculuk esnasında, kadınlar arasında ölse ve orada, bir de kafir erkek bulunsa; kadınlar, bu kâfire, ölünün nasıl yıkanacağını öğretirler ve ölüyü yıkaymcaya kadar, ölü ile onu baş başa bırakırlar. Ancak, böyle bir kimse bulunmaz fakat dokuz yaşından aşağı olmasına rağmen, ölü yıkamaya gücü yetecek bir kız çocuğu bulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nursa, ona, ölü yıkamayı öğretirler ve ölüyü yıkayana kadar, ölü ile baş başa bırakırlar. Yolculuk esnasında, bir müslüman kadın, kafir kadınlar arasında ölse, aralarında bulunan dokuz yaşından küçük bir erkek çocuğu, erkek hakkında söylediğimiz şekilde, bu kadını yıkar. Muz-marât´ta da böyledir. Bulûğ çağına yaklaşmış olan bir hünsâ-i müşkül, hiç bir er-, keği veya hiç bir kadım yıkayamaz. Hiç bir erkak veya hiç bir kadın da, hünsâ-i müşkil´i yıkayamaz. Hünsâ-i müşkîl, ancak elbisesinin dışından teyemmüm edilir. Zâhidî´de de böyledir. Velîsi müslüman olan bir kafir ölürse, bu müslüman, onu yıkar, kefenler ve gömer. Ancak, onu pis bir çamaşırı yıkadığı gibi yıkar ve onu bir beze sarar. Bir çukur kazar; sünnete uygun olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yan şekilde kefenler. Lahdi olmayan o çukura koyar; atar. Hİdâye´-de de böyledir. Kâfir olan bir babaya, müslüman oğlunun ölüsünü yıkama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması, başında durmaması ve o müslümanı, müslümanlann yıkaması münasip olur. Nihâye´de de böyledir. Yolculukta ölen bir kimseye, yıkayacak su bulunmazsa, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yemmüm yapılır ve o kimsenin cenaze namazı kılınır. Muhıyt´te deböyledir. Bir kimse öldüğünde, su bulunmadığı için, ona teyemmüm yapılsa ve cenaze namazı kılınsa; sonra da su bulunsa, bu kimse tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar yıkanır ve cenaze namazı tekrar kılınır. Bu, Ebû Yûsuf (R.A.) ´un kavlidir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. [25] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Ölünün Kefenlenmesi
Ölüyü kefenlemek farz-3 kifâyedir. Fethü´l - Kadîr´de de böyledir. Erkek için kefenin sünnet olan miktarı : İzâr, kamıys ve li-fâfedir. Zaruret halinde, —kamıys bulunmadığı zaman izâr ve li-fâfe kafi gelir. Kenz´de de böyledir. İzâr : Ölüyü, baştan ayağa kadar örten bez parçasıdır. Lifâ-fe de izâr gibidir. Kamıys ise, boyundan itibaren, ayağa kadar olan bez parçasıdır. Hidâye´de de böyledir. Kamıys, yakasız, telaşız ve kolsuzdur. Kâfi´de de böyledir. Kefende imame (= sarık) yoktur. Zahirü´r - rivâye budur. Fatva da buna göredir. Mütehhirîn, âlim olan zatların kefenlenme-sinde, sarığı da güzel görmüşlerdir. «Bu âlimin sarığının ucu, haya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tında yaptığının aksine, yüzünün üzerine konur.» dediler. Cevhere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tü´n - Neyyîre´de de böyledir. Kadın için, kefenin sünnet olan miktarı ise : Dır´izâr, hı-mâr, lifâfe ve hırkadır. Hırka, göğüslerin bağlandığı bez parçasına denir, Zaruret halinde— kadın için kafi gelen miktar ise : izâr, li-fafe ve himar´dır. Kenz´de de böyledir. Hırkanın genişliği, göğüsten göbeğe kadar olan yer kadar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Aynî Kenz Şerhî´nde ve Tebyîn´de böyledir. Evla olan, hırkanın göğüsten kalçaya kadar olmasıdır. Cev-heretü^n - Neyyire´de de böyledir. Zaruret olmadıkça, kadının kefenini iki parçaya, erkeğin ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fenini de tek parçaya indirmek mekruhtur. Aynî Kenz Şerfıi´nde de böyledir. Murahik sabi (= bulûğ çağına yaklaşmış erkek çocuk) ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)len hususunda, büyük erkek gibidir. Mürahika kız (= bulûğ çağına yaklaşmış olan kız) ise, bâliğa kadın gibidir. Bu durumda olmayan erkek çocuğun, kefeninin en az miktarı, bir parça bez; kızın ki ise, iki parça bezdir.- Tebyîn´de de böyledir. Hunsâ olan şahıs ise, ihtiyaten kadın gibi kefenlenir. Ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)feninin ipekten olmasından, san boya ile veya zâ´feranla boyanma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sından kaçınılması icap eder. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Erkeğin kefenlenmesinde, sağlığında bayramlarda giydiği elbiseye bakılır. Yanî, —değerce— onun misli ile kefenlenir.. Kadınların ise, sağlığında, ana ve babasını ziyarete gittiği elbi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se nazar-ı itibare alınır. Yani, — değerce— onun misli ile kefenien(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi evla olur. Zâhidî´de de böyledir. Kefenin, çubuklu bir kumaştan olmasında veya kitan ve kasb denilen kumaşlardan yapılmasında bir beis yoktur. Kasb, yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muşak bir kumaştır. Kadınların kefenleri ipekten olabilir ve bir boya ile veya za´-feranla boyanabilir. Erkekler için bunlar mekruhtur. Kefenin, en uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olanı, beyaz olanıdır. Nihâye*de de böyledir. Kefenin, eski veya yeni olması müsavidir. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Erkek için, sağlığında giymesi mubah olan her şey, kefenin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de de mubah olur. Hayatında mubah olmayanlar ise, ölümden son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra, kefenlenmesinde de mubah değildir. Tahavî Şerhi´nde de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ölen kimsenin, mali çok ve veresesi az ise, onun, sünnet olan kefenle kefenienmesi daha evla olur. Eğer, durum bunun aksi ise, kifayet miktarı bir kefenle kefenienmesi daha evladır. Zahîriy- ye´de de böyledir. Kefen hakkında, vereseler arasında ihtilaf çıktığı zaman; .yani vereselerden bazıları: «İki kefen olsun», bazıları ise : «üç kefen olsun.» derse; sünnet oliduğu için, bu cenaze üç kefenle kefenlenir. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Erkeğin kefenlenme şekli : Önce lifafe serilir; üşürüne de izâr serilir. Sonra ölü, izânn üzerine konur ve kamıys (gömlek) giydirilir. Başına, sakalına ve vücudunun diğer yerlerine, hanut (deni(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)len güzel bir koku) sürülür, Muhiyt´te de böyledir. Erkeklerin kefenine, zaferan ve vers (= güzel kokulu sarı bir ot) hariç, diğer güzel kokuların sürülmesinde bir beis yoktur. Öien erkeğin alnına; burnunun, ellerinin, dizlerinin ve ayakları(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın üzerine kâfur konur. Sonra, izârm sol tarafı, ölünün üzerine konur. Sonra da sağ ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rafı ölünün üzerine atılır. Lifâfe de" böyle yapılır. Muhıyt´te de böyledir. Eğer, kefenin açılacağından korkulursa, o, bir şeyle bağla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nır. Serahsî´nin Muhiyt´finde de böyîedir. Kadının kefenlenmesine gelince : Erkeklerde olduğu gibi, lifafe ve izâr serilir. Sonra, cenaze izâr üzerine konur. Ve dır´ı (= gömleği) giydirilir. Saçı iki bölük yapılarak, gömleğin üstünden göğsünün üzerine konur. Sonra da hımâr (= baş örtüsü) örtülür. Daha sonrada, erkeklerde anlattığımız gibi, izâr ve lifâfe kapa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tılır. Daha sonra da, hırka göğüslerinin üzerine, kefenin üstünden bağlanır. Muhiyt´te de böyledir. . Kefenler, ölüye sarılmadan önce, bir veya üç, veya beş, ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yahut da yedi defa buhurlanır. Yedi defadan fazla buhurlanmaz. Ve tek sayı ile buhurlanır.´Aynî´de de böyledir. Ölü üç defa buhurlanır : 1- Ruhu çıktığı zaman, kerîh kokuyu gidermek için; 2- Yıkanırken; 3- Kefenlenirken. Ölünün arkasından buhurlama yapılmaz. Tebyîn´de de böyledir. Ölüyü buhurlama da, mahrem olanlarla, olmayanlar müsa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vidirler. Ancak, yüzlerini ve başlarım örterler. Cariye de, hür kadın gibi buhurlama yapabilir. Muhıyt´te de böyledir. Kefen, varsa—ölünün şahsî malından yapılır. Ve kefen, borçlarından önce gelir. Kefen, Ölünün vasiyyetınden ve veresenin malım taksim etmesinden de önce gelir. Ve bu hallerde, sünnet mik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarı kefen esas ahmr. Ancak, bu kimse de; rehin gibi, teslim etmemiş fakat satmış bulunduğu mal gibi, cinayet işleyen köîe gibi, başkalarının hakkı olan bir şey varsa; bunlar biaynihi malmın üzerine tealluk etmez, (Onun mali sayılmaz.) Tebyîn´de de böyledir. Malı olmayan bir kimsenin kefeni, nafakasının üzerine va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cip olduğu kimseye aittir. Bu, îmânı Muhammed (R.A.)fm kavlidir. İmâm Yûsuf (R.A.)´a göre ise, kefen, eğer kadın, kendisine mal bi-rakmışsa, koca üzerine de vaciptir. Fetva´da bunun üzerinedir. Fetâ-vâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir koca, geride mal bırakmadan ölür ve karısı da fakir-se, bil-icmâ´, onun kefenini ,temin etmek, kadına lazım gelmez. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir. Nafakası üzerine vacip olan bir kimsesi bulunmayan, fakir bir kimse öldüğü zaman, kefeni, beytü´l - mâl´den temin edilîr. Bey-cü´I - mâl´de de yoksa, o kimseyi müslümanlar kefenler. Eğer bunlar da kefen almaktan aciz olurlarsa yani kefen almaya güçleri yetmez(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, bunu halktan isterler. Zâhîdî´tde de böyledir. İtâbiyye´de : «... Bu yolla da kefen bulunamazsa, bu cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ze yıkanıp üzeri otla Örtülüp defnedilir ve cenaze namazı, mezarının üstünde kılınır.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir. Bir kimse, topluma ait. bir mescidde Ölse, cemaatten birisi ayağa kalkar ve para toplar. Yapılan harcamadan sonra, artan mik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tar olur ve bu paranın da küme ait olduğu bilinmezse, o para ile de başka bir muhtaç kefenlenir. Paranın sahibi bilinirse, iade edilir. Kalan para ile kefen alma imkânı olmaz ise, fakirlere tasadduk edilir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Eğer, bir ölünün kefeni çalınırsa, malından ikinci bir kefen daha ahmr. Bu kimsenin malı taksim edilmişse —vasiyyetinin veril(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği kimselerle, alacaklıları hariç— vârisleri bu kefeni alırlar. Bu kimsenin terekesi, (= bıraktığı mal) borcundan fazla de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğilse, alacaklıları da, henüz alacaklarını almamış olurlarsa, önce ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fen alınır. Fakat, alacaklılar alacaklarını almışlarsa, onlardan hiç bir şey geri alınmaz. Eğer bu cenaze, kokmaya başlarsa, bir tek kefene sarılır. Bir ölüyü, şahsî hayvan yer de, kefeni kalmış olursa, bu kefen terekesine geri verilir. Bu kefeni, bir başkası almış olursa veya bir yakını kendi öz malından bu şahsı kefenlemiş bulunursa, bu ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fen, kefenleyen kimseye geri verilir. Mirâcü´d - Dirâye´de de böyledir. [26] Cenazenin Taşınması Cenazeyi, dönt erkeğin taşıması sünnettir. EM´l - Mekârim´-in Nikâye Şerkâ´nde de böyledir. Cenaze tabuta konduğu zaman, dört tarafından, birerden dört kişinin tutarak taşımaları sünnettir. Cevheretün - Neyyire´de de böyledir. Cenaze taşımada, birisi bizzat sünnet, diğeri de kemâl-i sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)net olmak üzere iki türlü sünnet vardır. Bizzat sünnet: Dört kişinin, tabutu .dört tarafından tutup, her tarafından, birbirini takip ederek, onar adım taşımasıdır. Bu sün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)net, cemaatin tamamı hakkında tahakkuk eder. Kemâl-i sünnef e gelince, bu sünnet, ancak bir kişi hakkında ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hakkuk eder. Bu kimse, cenazeyi sağ ön taraftan başlayarak sağ omuzunun üzerine ahr. Tatarhâfliyye´de de böyledir. Sonra, arka sağ taraftan, sağ omuzunaahr; sonra sol ön taraftan sol omuzuna alır; daha sonra da arka sol tarfatan, sol omuz üzerine alarak cenazeyi —böylece-- taşır, Tebyîh´de de böyledir. Yerin darlığı veya buna benzer zaruretlerin dışında, cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zeyi biri önde biri arkada olmak üzere, iki direğin arasında taşı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak mekruhtur. Tabutu el ile tutmada veya omuz basma koymada bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Tabut tahtasının yansını omuz başına, yarısını da boyun kökü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne koymak mekruhtur. Tahâvî Şerhi´de de böyledir. İstîcâbî : «Meme emen veya sütten kesilmiş olan veyaljut da daha büyük bulunan bir çocuk öldüğü zaman, onu, bir kişinin eîleri üzerinde taşımasında bir beis yoktur. Bu çocuğun cenazesini, insanlar böylece sıra ile taşırlar. Bir vasıtaya binip, çocuğun cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zesini elleri üzerine almalarında da bir beis yoktur. Fakat, çocuk büyük olursa, cenazesi büyük adam gibi taşınır. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. Cenazeyi taşırken, koşar gibi olmamakla beraber sür´atli yürümek lazımdır. Bu sür´atte ölçü, cenaze saîianmıyacak şekilde yürümektir. Tebyîn´de de böyledir. Cenaze içinde yürüyenler arasında en ef dal olanlar, cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zenin arkasında yürüyenlerdir. Cenazenin önünde yürümek de caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ancak, herkesten iteri gitmek ve cenazeden uzakta yürümek mekruhtur. Cenazenin sağından ve solundan yürümek de iyi değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Fethü´I - Kadîr´de de böyledir. Cenaze götürülürken, ölünün başı ön tarafta oiur. Mırana-rât´ta ta böyledir. Ölen kimse, komşu, akraba veya iyiliği şöhret bulmuş bir kimse ise, onun cenazesinin arkasından gitmek, nafile ibadetten daha efdaldir. Bahrü´r - Râik´ta da böyledir. Cenazeye, bir şeye binmiş olarak gitmekte bir beis yoktur. Fakat, yaya gitmek daha efdaîdlr. Bir şeye binilıi olarak, cenazenin peşinde giden kimsenm, onu geçmesi mekruhtur. Fetâvâyî Kâdîhân´da da böyledir, Cenazede feryat- etmek, bağırmak, yaka-bağır yırtmak mekruhtur. Cenazede, ses çıkarmadan ağlamakta bir sakınca olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makla beraber, sabretmek daha efdaldir. Tatarhâırfyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Cenazenin ardından ateş veya mum yakmak da doğru de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Bahrü´r Râik´ta da böyledir. Kadınların, cenazeyi takip etmek üzere çıkıp, onun peşin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den gitmeleri uygun olmaz. Cenazenin yanında feryad-ü figan edilirse, bunu yapanlar azarla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nır. Azarlanmasalar bile, bu hal her hangi bir kimsenin cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zenin peşinden gitmesine mani olmaz. Bu cenazenin peşinde git(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mekte bir beis yoktur. Çünkü, cenazenin peşinden gitmek, sünnet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Başkasının bid´ati sebebi ile, sünnet terkedihnez. Cenazede hazır bulunup, onun peşinden gidecek olan kimseler den başka, hiçbir kimse, cenaze için ayağa kalkmaz. îzâh´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Keza, cenaze, namaz kılınan yere getirildiği zaman, orada cemaat bulunmakta ise, bazılarına göre, burada oturanlar, cenaze, omuzlardan indirilip, musalla taşına konana kadar, oturmazlar. Sa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hih plan kavil de budur. Fetâvâyi Kâdihân:da da böyledir. Cenazenin arkasında gidenlerin, üzerine düşen vazife sus(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktır. Bunların, yüksek sesle Kur´ân okumaları ve zikretmeleri mekruhtur. Tahâvî Şerhİ´nde de böyledir. Cenazenin peşinden giden bir kimse, Alalhû Teââ´yı zikret(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek isterse, gizli ve sessiz olarak zikreder. Fetâvâyi Kâdîhân´da da bövledir. böyledir. Cenaze, kabre konmak üzere yere konduğu zaman, cemaa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tin oturmasında beis yoktur. Ancak, cenaze omuzlardan yere kon(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)madan oturmak mekruhtur. Hulâsa´da da böyledir, Bu durumda, en efdal olan davranış, mezar toprakla dola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na kadar oturmanıaktadır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Cenaze, namazı kıldırılmak üzere indirildiği! zaman, başı batıya, ayaklan doğuya doğru gelecek- şekilde, kıbleye enlemesine konulur. Tatarhâniyye´de de böyledir. Cenazeyi taşıtmak için, ücretle adam tutmak caizdir. Fetâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vâyi Kâdîhân´da da böyledir. [27] Cenaze Namazı Cenaze üzerine namaz kılmak farz-ı hikâyedir. Erkek ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sun, kadın olsun, insanlardan bir kısmı veya sadece biri, cenaze na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazını kılarsa, diğer insanlardan mesuliyet kalkar. Şayet, hiç bir kimse bu cenazenin namazını kılmazsa, hepsi de günahkâr ölür. Ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tarhâniyye´de de böyledir. Cenaze namazını, imâm, yalnız başına da kılabilir. Çünkü, cenaze namazında cemaat şart değildir. Nihâye´de de böyledir. Cenaze namazının şartı : Ölünün müslüman olması ve yı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kanması mümkün olduğu müddetçe, temiz (= yıkanmış) olmasıdır. Ölü yıkanmadan defnedilmiş olur ve bu sçbeple yıkanma imkâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı olmazsa, cenaze namazı kabri üzerine kılınır. Bir cenaze için, yıkanmadan önce namaz kılınmış sonradan da defnedilmiş bulunsa, birinci namaz fasid olduğu için, bu cenazenin namazı yeniden kılınır. Tebyîn´de de böyledir. Cenaze namazının kılınması- için, Ölünün bulunduğu yerin, temiz olması şart değildir. Muzmarât´ta da böyledir. Büyük, küçük, erkek, kadın, hür veya köle olsun, her müs-lümanın üzerine cenaze namazı kılınır. Ancak, âdil hükümete karşı gelen kimselerle, yol kesen kimselerin ve bunlara benzeyenlerin, ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)naze namazları kılınmaz. Doğum esnasında Ölen çocuğun, eğer vücûdunun çoğu çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış ise, onun cenaze namazı kılınır. Eğer, vücudunun azı çıkmışken ölürse, onun cenaze namazı kılınmaz. Tam yarısı çıkmış olduğu za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man ölmüş olursa, ne yapılacağı hakkında kitapta bir şey söylen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)memiştir. Bunun da kıyas üzre olması gerekir ki, biz onu, yarısı mevcut olan bir Ölünün cenaze namazının kılınması gerektiğine kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yas eder ve onun da cenaze namazı kılınır, deriz. Bedfti´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Küçük bir çocuk, küffar memleketinde, bir müsliiman as(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kerin eline geçse ve bu askerin yanında ölse; elinde bulunduğu müs-lüman askere tabî olarak, onun cenaze namazı da kılınır. Muhıyt´te de böyledir. İmâm Ebû Yusuf (R.A.) : «Bir şey çalarken öldürülen, hiç bir kimsenin, cenaze namazı kılınmaz.» demiştir. İzahta da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Hataen kendisini öldüren bir kimsenin, cenazesi yıkanır ve namazı kılınır. Bunda ihtilaf yoktur. Hataen kendisini öldürme : Bir kimsenin, düşmanı öldürmek için vurmak istediği kılıcın, ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)taen kendisine değip, ölümüne sebep olması gibi bir haldir. Zehıyre´-de de böyledir. İmâmı Azam (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) göre, ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disini, bile bile, kasden öldürmüş olan (= intihar eden) kimselerin de cenaze namazları kılınır. Esahh olan görüş de budur. Tebyîn´de de böyledir. Kısas veya recm gibi. bir hak sebebi ile silahla veya başka bir şeyle Öldürülen kimseler de yıkanırlar ve cenaze namazları kı-Imir, Normal´ ölülere yapılan muameleler ona da yapılır. Zehıyre´de de böyledir. İmâmın (= deylet başkanının) astığı kimseler hakkında, İmâm Ebu Hanife (R.A.)´den iki rivayet vardır. Ebû Süleyman, İmâm-ı Azam {R.A.)´m : «O kimsenin cenaze namazı kılınmaz.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diğini rivayet etmiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. İnsanlar içinde, cenaze namazını kıldırmaya en evla olan, eğer-orada hazır ise devlet başkanıdır. Şayet devlet başkanı hazır de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğilse, kadı´nin, o da yoksa emniyet amirinin; o da bulunmazsa, mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cidin imamının ve o da yoksa, ölünün en yakın arkabasınm, ölünün cenaze namazını kıldırması evlâdır. Ekseni´I - Mütün´da da böyledir. Hasan´m rivayet ettiğine göre, İmâm-ı A´zam Öbû Hanîfe (R.A.) şöyle buyurmuştur : «îmâm (~ devlet reisi) = halife) ora(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da bulunuyorsa, en evlası, cenaze namazım onun kıkhrmasidir. Şa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yet, o yoksa, sırası ile şehrin imâmı vali - kaymakam), o da yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa kadı, emniyet âmiri, mescidin imâmı, ölünün en yakın, akrabası cenaze namazını kıldırır.» Âlimlerimizin çoğu bu kavli almışlardır. Ktfâye´de, Nihâye´de, MTrâcü´d - Dirâye´de de İnftye´de de böyledir. Yakınlık, asabelik sırasına göredir. Baba ise, bu sıralama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan müstesnadır. Çünkü bir kimsenin babası, —bu hususta oğlun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan önce gelir. Hızânetü´l - Müftm´de de böyledir. «Bu kavil, İmâm Muhammed (R.A.)´in kavlidir.» denilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Ve, diğer iki imâmıza göre, «—Bu hususta da— oğul, babadan daha evladır.» denilmiştir. Gerçekten, hepsinin de kavilleri sahihtir. Tebyîn´de de böyledir. Kadınlar ve küçük çocuklar, cenaze namazı kıldıramazlar. Cenaze namazı kıldırma hususunda yakın akrabalar, uzak olan akrabalardan önde gelir. Fakat, yakın akraba hazır bulunmaz ve onun gelmesinin beklen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi halinde vakit geçecekse, bu durumda, uzak olan akrabanın, cenaze namazını kıldırması evlâ olur. Bu durumda, bir kimse, ölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün yakın akrabasına bir yazı yazıp onu çağırmaya kalkarsa, uzak olan akraba o şahsa mani olabilir. Şehirde bulunan bir hasta, hasta olmayan kimse gibidir. Dilerse cenaze namazını kıldırmak için öne geçer. Uzak akraba hasta olan o yakın akrabaya mâni olamaz. Akrabaların yakınlık dereceleri müsavi olursa, cenazeyi yaşça büyük olanların kıldırması daha evlâ ve daha uygundur. Her yönden aynı derecede bulunan, iki akrabadan biri, diğerinin izni olmadan, bir başka kimseyi —cenaze namazını kıldırması için— öne geçiremez. Eğer, her ikiside, öne birer adam geçirmiş olurlarsa, öne geçirilen kimselerden hangisi yaşli ise, cenazeyi onun kıldırma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sı evlâdır. Cevheretü´n - NeyySre´de de böyledir. Kübrâ´da : «Ölü, sağlığında bir şahsın, cenaze namazını kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmasını vasiyyet etmiş oüsa; bu vasiyyeti batıldır, geçersizdir.» denilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Muzmarât´ta da böyledir. Bir köle ölse de, cenaze namazım kıldırmak hususunda, bu kölenin efendisi, babası ve oğlu arasında ihtilâf çıksa; kölenin baba-s> ve oğlu hür olsalar bile, cenaze namazını kıldırmakta efendisi hak sahibidir. Namazı, o kıldırır. Fetva bunun üzerinedir. Muzmarât´ta da böyledir. Bize göre, ölümle vuslat sona ermiş olduğu için, kocanın vekalet hakkı yoktur. Câmiu´s - Sağtr´de de böyledir. Şayet ölen bir kadının, başka bir yakını yoksa, onun cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zesini, kocasının kaldırması evlâdır. Sonra komşusunun, sonra da yabancıların, bu kadının cenazesini kaldırma haklan vardır. Teb-yîn´de de böyledir. 0 Bir kadın ölmüş olsa ve o kadının kocası ve âkil bir oğlu bulunsa; velayet hakkı, kocasının değil, oğlunundur. Fakat, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda, oğlanın, babasının önüne geçmesi mekruh olur. Münasip olan, babasını Öne geçirmesidir. Şayet, bu kadının oğlu, başka koca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sından ise, onun öne geçip, cenaze namazım kıldırmasında bir beis yoktur. Çünkü, bu durumda onun kıldırması, daha uygundur. Ve bu çocuğun, anasının kocasına ta´zim etmesi lazım gelmez, Bedai´de de böyledir. Bir ölü üzerine, bir defadan başka cenaze namazı kılınmaz. Çünkü, cenaze namazında nafile meşru* değildir. îzâh´da da böyledir. Bir Ölünün cenaze namazını, devlet reisi, vali, kadı veya mescidin imâmı kıldirmışsa, ölünün yakını yeniden cenaze namazı kılamaz, kıMıramaz. Çünkü, bunlar, bu cenaze namazını kıldırmaya, kendisinden daha lâyıktırlar. Fakat, bunlardan başka bir kimse bu cenazenin namazını kıldirmışsa, ölünün yakını bu namazı iade ede(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bilir. Hulâsa da da böyledir. Bir cenazenin namazını, ölen kimsenin yakını küdırmışsa, bundan sonra başka birinin de* bu ölü için cenaze namazı kıldırması caiz olmaz. Ancak, devlet başkanı bu kimsenin cenaze namazını kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmayı nıurad ederse, küdırabilir. Çünkü o, hak yönünden, velfden öncedir. Bir Ölünün cenaze namazını, bir yakını kıldırmış olsa, aynı derecede olan diğer yakınlarının, yeniden cenaze namazı kıldırma hakları yoktur. Cevheretü´n - Keyyîre´de de böyledir. Şayet cenaze namazını, cenazenin velisinden başka bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se veya devlet başkanı kıldırmış olsa, velî dilerse bu namazı yeni(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cen kıldırır. Hîidâye´de de böyledir, Bir kimse, cenaze namazım kıldırsa, ölünün velisi de, bu imâmın arkasında olsa; fakat bu kimsenin namazı kıldırmasına gön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lü olmasa; eğer imâma uyup, onunla beraber bu namazı kılarsa, kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lınan bu namaz caiz olur. Ve, velî bu namazı iade ermez.Şayet, cenaze namazım kıldıran imâm, abdes.tsiz olsa, bu cenaze namazım iade eder. Eğer, imâm abdestli, fakat cemaat âbdestsiz ise, imâmın nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı sahih olur; cenaze namazı iade edilmez. Hulâsa´da da böyledir. Ölünün hasta olan akrabası, oturduğu yerde, cemaat ise ayakta olduğu halde namaz kıldırmış olsa, bu namaz caiz olur. Bir kimse, başka bir yerde ölse, sonra da ehli gelip, onu kendi beldelerine götürseler; eğer daha önce hükümdarın veya kadı´nın emri ile, bu cenazenin namazı kıhnmişsa, yeniden kılınmaz. Fetâvâ-yi Kâdîhân´da da böyledir. Cenaze, akşam vakti hazırlanmış olsa, önce akşam namazı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın farzı kılınır. Ancak, cenaze namazı, akşam namazının sünnetine takdim edilir. Yani, cenaze namazı, akşam namazının sünnetinden önce kılınır. Gtmye´de de böyledir. Bir şeye- binili bir durumda cenaze namazı kılınmaz. Mu-hıyt´te de böyledir. Hakikî ve hükmî temizlik, kıbleye yönelmek, avret yerlerini örtmek ve niyyet etmek gibi, diğer namazlarda olan şartlacenaze namazında da vardır. Diğer namazların sıhhati için gerekli olan şartlar, cenaze nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı için de gereklidir. Bedai´de de böyledir. Cenaze namazında imâm ye cemaat niyyet ederler. Cemaat: «Kıbleye dönülü olduğum halde, imâma uydum ve ALLAH´a ibâdet kasdi ile bu farzı edâ ötmeye niyyet ettim.» der. İmâmın, kalbi ile cenaze namazını kılmayı kasdetmiş olması da niyyet olarak sahih olur. Muktedî´nin, sadece «imâma uydum» demesi de caiz olur. Muz-marât´ta da böyledir. Cenazenin hazır olması ve imâmın önüne konmuş bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması da, cenaze namazının şartlarmdandır. Hazırda olmayan veya bir hayvan üzerinde bulunan cenazeye namaz kılmak sahih oÜmaz. Nehrü´l - Fâık´ta da böyledir. Kadınlarla aynı hizada bulunma hali* hariç, diğer namazları bozan şevler, cenaze namazını da bozarlar. Zâhidî´de de böyledir. Cenaze namazında, cemaat, yedi kişi olduğu zaman üç saf olurlar : Bunlardan biri, imâm olarak öne geçer; üçü onun arkasına, ikisi de bunların arkasına, diğer biri ise, en arkaya dururlar. Tatar-hâniyye´de de böyledir. Cenaze, ister kadın, ister erkek olsun; imâm, namazını kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırırken, o Ölünün göksü hizasına durur. En güzeli budur. Ancak, başka.bir hizaya durmuş olsa bile, kıldırdığı namaz, caiz olur. [28] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Cenaze Namazı Nasıl Kılınır
Cenaze namazı, dört tekbirle kılınır. Bu tekbirlerden birisi terk edilmiş olsa, namaz caiz olmaz. Kâfî´de de böyledir. Cenaze namazı kılacak kimse, iftitâh tekbirini alır ve süb-haneke´yi okur. Sonra bir tekbir daha alır. Peygamber fS.A.VJ Efen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dimize salat okur; sonra bir tekbir daha alır. Ölü için ve bütün müs-lümanlar İçin dua eder. Cenaze namazında okunması mecburi olan bir dua yoktur. Pey-yamber (S.A.V.) Efendimiz´in, cenaze namazında şöyle dua buyurdu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu rivayet olunmuştur. (= Ey ALLAH´ım!... Şağ olanlarımızı/ölü bulunanlarımızı; hazır olanlarımızı, gaib bulunanımızı; küçüğümüzü, büyüğümüzü, erkeği(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mizi, kadınımızı bağışla. Ey ALLAH´ım!... Bizden kimi yaşatırsan, müslüman olarak yaşat. Ve bizden kimi de öldürürsen, onu da imân üzere öMür.) Ölen küçük bir çocuk ise, İmâmı A zam (R.A.) ´in, onun ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nazesini kılarken, şöyle dua ettiği rivayet olunmuştur: (= Ey Alah´im!... Bunu, bizim için önde gönderilmiş bir hayır kıl. Ey ALLAH´ım!.1.. Bunu, bizim için, ebedî bir azık, bir menfaat kıl. Ey ALLAH´ım!... Bunu, bizim için, şefaati kabul edilen bir şefaat(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çi kıl.) Bu duaları güzelce bilen kimseler, bunları okur. Şayet bunları iyice bilmiyorsa» bildiği başka duaları okur ve sonra dördüncü tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)biri alır. Sonra da iki tarafına selam verir. Dördüncü tekbirden sonra ve selamdan Önce, hiç bir dua okun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Cami´ Şerbi´nde de böyledir. Mezhebin zahiri de budur, Kâfî´de de böyledir. Cenaze namazı kıldıran kimse, tekbirler hariç, diğerlerini içinden okur. Tebyîn´de de böyledir. Cenaze namazında Kur´an okunmaz. Ancak, Fâtiha´nm dua niyyeti ile okunmasında bir beis yoktur. Fakat, Fâtiha´nın da Kur´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)an rayyeti ile —cenaze namazında— okunması caiz olmaz. Çünkü, cenaze namazı dua yeridir; kıraat mahalli değildir. Serahsî´nin Mu-hıyt´inde de böyledir. Cenaze namazında, iftitah tekbirinden başka tekbirlerde, el kaldırılmaz. Aynî´de de böyledir. Bu hususlarda, imâm ile cemaat arasında bir fark yoktur. Kâfî´de de böyledir. îki tarafa selam verirken, —selamda— cenazeye riiyyet edilmez. Ancak, sağ tarafa selam verilirken, sağ tarafta bulunan ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maate, sol tarafa selam verilirken de, so] tarafta bulunanlara -—se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lam vermeye— niyyet edilir. Sirâcü´l - VeJıhacMa da böyledir. Şayet, imâm, —cenaze namazında— beş defa ´tekbir alsa, muktedî ona tabi olmaz. O halde, ne yapar İmâm Ebû Hanîfe (R. A.) ´den rivayet edildiğine göre, o kimse, bekler ve imâmla birlikte selam verir. Sahih olan budur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Cenaze namazında, imâm birinci tekbiri aldıktan sonra bir şahıs gelse; bu şâhıs, imâm1 ikinci tekbiri alana kadar bekler ve onunla birlikte tekbir alır. tmâm cenaze -namazını bitirince de, mes-buk, yedşememis bulunduğu tekbiri, cenaze kaldırılmadan önce alır. Bu, İmâmı A´zam Ebû Hanîfe CR.A.) ve İmâm Mıihammed (RA.)´in kavlidir. tmâma; iki veya üç tekbir aldıktan sonra yetişmiş olan kimse de, keza böyle yapar. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Cenaze namazına, imâm dördüncü tekbiri alırken yetişen kimse, eğer imâm selâm vermemişse, Ebû Hanîfe (R.A.)´den gelen bir rivayete göre, bu tekbirle namaza girmez. Esahh olan ise, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se bu tekbirle, cenaze namazına girer. Fetva da buna göredir. Muz-marât´ta da böyledir. Bu şahıs, sonra, cenaze kaldırılmadan önce, arka arkaya ûç defa tekbir alır; dua okumaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Cenaze namazında, eller kaldırılmış olsa bilet omuzlara kon(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz. Zahirü´r - rivâyede böyle zikredilmiştir. Zâhîrîyye´de ise, «böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le´ bir rivayet gelmemiştir.» denilmiştir. Bir kimse, imâmla beraber bulunmasına rağmen, gaflet edip tekbir almaöuş olsa veya bu tekbirleri sonradan almaya niyyet et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se; bu kimse hemen tekbir alır. İmâmın ikinci tekbiri almasını bek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemez. Çünkü, âlimlerimizin kavillerine göre, o kimse gücü yettiği müddetçe, imâma iştirak etmiş durumdadır. Kâdîhân´ın Camîmâmla birlikte iftitah tekbirini almış olan kimse, ikinci ve üçüncü tekbirleri almamış bulunsa; onları alır ve sonra da, imâmla birlikte dördüncü tekbiri ahr. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Sehven, üçüncü tekbirden sonra selam vermiş bulunan bir imâm, dördüncü tekbiri alır ve yeniden selam verir. TatarhânJyye´-de de böyledir. Çok sayıda cenazenin toplanmış olması halinde, imâm mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hayyerdir, isterse, bunların namazlarını ayrı ayrı kıldırır; isterse de, hepsine birden niyyet ederek bir cenaze namazı kıldırır. Mî´râcü´d-Dirâye´de de böyledir. Cenazelerin ne şekilde konulacağı hususunda da, imâm ser(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)besttir : İsterse onları, yan yana tek hizaya kor ve kendisi de, onla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rın en ef dal olanının önüne durur; isterse, cenazeleri, kıble cihetine, bir biri arkasına kor ve bu durumda onları hayatta iken imâmın ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kasında nasıl durur idi iseler, o şekilde sıraya dizer. Yani, en efdal-leri, imâma en yakın olur. Cenazeler karışık olursa, imâmın önüne erkekler konur. Onların arkasına erkek çocuklar, onların arkasına da hünsalar ve onlar ar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kasına ise kadınlar konur. Kadınlardan sonra da, mürâhik kızlar di zilir. Cenazelerin hepsi de erkek olursa, Hasan´ın Ebû Hanîfe XR.A.) ´-den rivayet ettiğine göre, en ef dalleri ve en yaşlıları öne konur. Şayet, hür ve köle cenazeleri bir araya gelmiş olursa, meşhur olan kavle göre, hürlerin cenazeleri ön tarafa konulur. Fethül - Ka-dîr´de de böyledir. İmâm, bir cenazenin namazını kumaya başladıktan sonra, başka bir cenaze gelmiş olsa, imâm, ilk cenazenin namazına devam eder. İkinci cenaze için ise, yeniden cenaze namazı kıldırmaya baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Ve, ikinci cenaze imamının önüne konduğu zaman, ikinci defa tekbir alıp da, cenazelerin ikisine birden niyyet etse, bu durumda alınmış bulunan bu tekbir de, birinci cenaze için alınmış olur. An-; cak imâm, bu ikinci tekbiri alırken ikinci cenazeye niyyet ´etmiş olursa, işte bu durumda, o ikinci tekbir, ikinci cenaze için alınmış olur. Ve bu durumda imâm, birinci cenazenin namazından ayrılmış olur. Sonradan başlamış bulunduğu, ikinci cenazenin namazını bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirdikten sonra, birinci cenazenin namazımı yeniden kılar; Sîrâcü´l -Vehhâc´da da böyledir. Cenaze namazı kıldırmakta olan bir imâmın, abdesti bozul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş olsa, yerine başkasmı geçirmesi caiz olur. Sahih olan kavil bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Zahîrîyye´de de böyledir. Yıkanmadan veya cenaze namazı kılınmadan defnedilmiş olan ölünün, kabri üzerine üç güne kadar cenaze namazı kılmabiîir. Sahih olan kavle göre, bu zarurî olan bir takdir —sınırlama— değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. O cenazenin parçalandığı bilinmediği müddetçe» cenaze namazı kılınır. Sirâdyye´de de böyledir. Cenaze namazının, namazgahta, açık bir yerde veya evde kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lınması müsavidir. Muhıyt´te de böyledir. İçinde, cemaatin namaz kıldığı mescitlerde, cenaze namazı kılmak mekruhtur. Ölünün de, cemaatin de beraberce mescidde bulunması; cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zenin dışarda ve cemaatin mescidin içinde olması; imâmın, cemaatin bir kısmı ile mescidin dışında, cemaatin kalan kısmının mescidin içinde olması; cenazenin, mescidin içinde, imâmla cemaatin de, mescidin dışında olması hallerinin hepside müsavidir. Muhtar olan gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüş budur. Hulâsa da da böyledir. Ancak, bu haller, yağmur ve benzerî gibi bir öziir sebebi ile olursa, mekruh olmaz. Kâfî´de de böyledir. Yolda veya bir insana ait olan arazide cenaze namazı kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak mekruhtur. Muzmarât´ta da böyledir,Cenaze namazı kılmak için Özel olarak yapılan bir mescîd-de cenaze namazı kılmak mekruh olmaz. Tebym´de de böyledir. Cenazenin peşinden gidenlerin, namazı kılınmadan geri dönmeleri münasip olmaz. Namaz, kılındıktan sonra da, ancak cena(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ze sahibinden izin alındıktan sonra dönülebilir. Fakat, definden Ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce veya sonra, cenaze sahibinden izin almadan dönmeye ruhsat var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Muhiyt´te de böyledir. [29] Kabir, Defin Ve Ölünün Kabirden Başka Bir Yere Nakledilmesi Ölüyü defnetmek, farz-ı kifayedir. Sirâcüİ - Vehhâc´da da böyledir. Sünnet olan mezar şekli, lahiddir. Serahsî´nin Muhayt´inde de böyledir. Lahdin şefcli : Mezar kazılıp bittikten sonra, mezarın kıble cihetini biraz daha kazıp, ölüyü oraya koymaktır. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Lahid, sanki tavanı olan bir ev gibi yapılır. Babrü´r-Râık- ta da böyledir. Yeıyumuşak olduğu zaman, şak yolu ile mezar yapmakta da bir beis yoktur. Fetâvâyî Kâdîhan´da da böyledir. Şıkkın şekli şudur : Kabrin ortası, bir nehir gibi kazılır. îki tarafı ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) veya benzeri bir şeyle Örülür. Cenaze oraya konularak, üzeri tavan gibi kapatılır. Mirâcü´d - Dirâye´de de böyledir. Kabrin derinliğinin, erkeğin göğsüne kadar veya yaran boy ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dar olması münasiptir. Aslında, kabir ne kadar derin olursa, o kadar efdal olur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Hasan bin Ziyâd, İmâm Ebû Hanîîe (R.A.) ´nin şöyle buyur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu nakletmiştir : «Kabrin uzunluğu, —gömülecek— adamın uzunluğu kadardır; genişliği ise, yarım boydur.» Muzmarât´ta da böyledir. Şeyhü´İ - İmâm Ebû Bekir Muhammed bin Fazl: «Yerin yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muşak olmasından dolayı, bizim beldemizde tabut edinmek caizdir... Demirden tabut yapılmasında da bir beis yoktur. Ancak, demir tabut içine toprak döşemek, cenazeye yalan yerleri çamurlamak ve lahid yerini tutsun diye ölünün sağma ve soluna birer ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) koymak uy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gun olur. Cenazeye dokunması halinde, lahde kiremit koymak mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruhtur.» demiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´-da da böyledir. Cenazeyi, fâsıklann yerine defnetmek mekruhtur. Fethü´I - Ka-dîr´de de böyledir Cenazeyi mezara indiren kimselerin, kuvvetli, güvenilir ve iyi kimseler olması müstehaptir. Tatarhânİyye´de de böyledir. Bir kadının cenazesini, rahm sahibi olan bir akrabasının indir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, diğer akrabaların indirmesinden daha evladır. Uygun oîan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Ceyheretü´n - Neyyire´de de böyledir. Keza, mahrem olmayan akrabanin (rahm sahibi), kadını kabre indirmesi de, yabancıların indirmesinden daha evlâdır. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, akrabasından kimse yoksa, kadını yabancıların kabre indirme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinde de bir beis yoktur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Cenazeyi indirmek için, hiç bir kadın kabre inmez. Serahsî-´nin Muhıyt´inde de böyledir. Cenaze, mezarın kenarına indirilir ve mezarın kıblfe tarafına konur. Buradan da alınarak Lehda konur. Mezara inip, yerine koymak üzere cenazeyi alan kimselerin yönleri kıbleye doğru olur. Fethü´I - Kadîr´de de böyledir. Cenazeyi lahda koyan kimseler, bu esnada : «Bismillah ve alâ milleti Resûliîlah». (= ALLAH´ın adı ile ve ALLAH Resûlü´nün mille(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ti üzere —koyuyoruz.—0»derler. Mutunda da böyledir. Cenaze, sağ yanı üzerine, kıbleye karşı konur. Kefenin bağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lı yerleri çözülür. Mezar, ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) ve kamışla tesfiye edilir; mezara kiremit konulmaz. fCadm defnedilirken, kabri kapatılır. Erkeğin kabri kapatılmaz; toprak dökülür. Toprağı elfe dökmekte bir beis yoktur. Kabir, bütün imkanlar kullanılarak, toprak atihr ve örtülür. Cevheretii´n - NeyyS-re´de de böyledir. Kabre, bu kabir kazılırken çıkmış olan topraktan daha faz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la toj5rak atmak mekruhtur. Aynî´de de böyledir. Cenaze defnolunurken hazır bulunan kimsenin, bu ölünün kabrine, avucunun dolusu ile, üç avuç toprak atması müstehaptır. Toprak atan kimsenin, ölünün baş ucunda durması ve birinci defa toprak atarken : «Minhâ halaknâküm (^ Sizi topraktan yarattık)»; ´ ikinci defa toprak atarken : «Ve fihâ nü´ıydükum (= sizi toprağa döndürürüz) » ve üçüncü defa toprak atarken de : «ve minhâ nüh-ricüküm .târeten uhrâ (= Sizi topraktan ikinci defa çıkarırız.) » la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fızlarını okumak da müstehap olur. Cenazeyi geceleyin defnetmekte bir beis yoktur. Fakat im(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kan nisbetinde, cenaze gündüz defnedîlmelidir. Sirâcül Vehhâc´da da böyledir. Kabir, yerden bir karış kadar, yukarı kaldırılır. DÖrtkÖşe yapılmaz. Çamurla sıvanmaz. Kireçle badana edilmez. Kabrin üzeri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne su dökmekte bir beis yoktur. Kabrin üzerine ev yapmak mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Kabrin üzerine oturmak, uyumak, üzerinde cim´a etmek, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine abdest bozmak, bevletmek, mezar üzerine yazı ile işaret etmek ve benzeri şeyler yapmak mekruhtur. Tebyîn´de de böyledir. 0 Kabiiüer yıkıldığı zaman, onları çamurla sıvamak veya yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta da bîr beis yoktur. Tatarhâniyye´de de böyledir. Esahh olan budur. Fetva da buna göredir. Cevâhirü´İ - Ahlâtî´de de böyledir. Bir kimsenin, sağlığında kendisi için kabir kazdırmasında bir beis yoktur. Bununla sevap kazanır. Tatarhânİyye´de de böyledir. Bir kimsenin kendisi için kazmış olduğu mezara, bir baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kasını gömmek isteseler, eğer mezar genişse, bu kimseyi defn etmek mekruh olur. Fakat, mezar dar isef defnetmek caiz olur. Ancak, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceki adama, mezarı kazma masrafım borçlanırlar ve Öderler. Muz-marât´ta da böyledir. îçinde iyi kimselerin bulunduğu, kabristana defnedilmek en efdal olandır. Ölü defnedildikten sonra, kabrin başında, bir deve kesilip eti dağıtılacak kadar bir müddet oturup Kur´an okumak ve ölü için dua etmek müstehap olur. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir. İmâm Muhammed (R.A.Ve göre, kabrin yanında Kurban okumak mekruh değildir. Âlimlerimiz bu görüşü alıp, kabul etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerdir. Okunan Kur´an ölüye fayda verir. Muhtar olan kavil budur. Muz-marât´ta da böyledir. Kabrin üzerine mescit veya başka bir bina yapmak mekruh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Sfcrâcül - Vehhâc´da da böyledir. Kabrin yanında sünnete uygun olmayan bir şey yapmak; va-siyyet edilmemiş bir iş yapmak mekruhtur. Ancak, kabir ziyareti ve kabrin yanında ayakta durup dua et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek caizdir; mekruh değildir. Bahru´r - RMkta da böyledir. Zaruret olmadıkça, bir kabre, iki veya üç cenaze koymak mekruhtur. Zaruret halinde ise, ihtiyaçtan dolayı kabrin kıble tarafına er(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kek, onun gerisine erkek çocuk, onun gerisine hunsâ ve onun gerisi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne de kadın konur; araları da toprakla aynlır. Serâhsî´nin Muhıyt´-inde de böyledir. Eğer iki erkek bir kabre konacaksa —zaruretten dolayı—, bunlardan efdal olan hangisi ise, o, lahdin ön tarafına konur, Mu-hiyt´te de böyledir. Keza, iki kadın bir kabre defnolunacağı zaman da, bunlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan efdal olan, kabrin ön tarafına konur. Tatarhaniyye´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir. Bir cenaze tamamen çürümüş, toprak olmuş ise, o kabre başka birini defnetmek, Jcabrin üzerine bir şey ekmek ve bina yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak caiz olur. Tebytu´de de böyledir. Ölen veya öldürülen kimseleri, Öldükleri yerin kabristanına defnetmek müstehaptır. Ancak, defin´den Önce, cenazeyi bir veya iki mil mesafede bîr yere nakletmekte bir beis yoktur. Hulâsa´da da böyledir. Keza, bir kimse başka bir memlekette Ölürse, onu öldüğü yerde defnetmek müstehaptır. Başka bir şehre nakletmekte de bir beis yoktur. Ancak, defnedüdikten sonra, bir cenazeyi çıkarmak mü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nasip olmaz. Fakat, defnedilmiş olduğu yer zorla veya şuf´a yolu ile alınmış olursa, bu cenaze kabirden çıkarılır. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bir cenaze, başka bir kimsenin yerine ve yerin sahibinin iz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni olmadan defnedilmiş olursa; bu durumda mal sahibi muhayyer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir : isterse emreder ve cenazeyi çıkarttırır; dilerse o kabri düzleyip üzerinde ziraat yapar. Tecnîş´de de böyledir. Cenaze kıble tarafına konmamış olsa; sol tarafı ürerine ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya başı ayağının konacağı tarafa konmuş bulunsa, eğer üzerine top(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak atılıp mezar kapatılmışsa, geri açılmaz. Şayet ölü lahde kon(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş, ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler örülmüş ve fakat kabir Örtülmemişse, ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler kaldırılır ve ölü sünnet olan şekilde konulıar. Tebyîn´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Eğer kabre bir şey düşer de, bundan kabir örtüldükten son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra haberdar olunursa; kabir açılıp, düşen şey çıkartılır. Fetâvâyi Kâ-dîhân´da da böyledir. «Kabre düşen şey, bir dirhem miktarında bile olsa, —kabir acılır. —» demişlerdir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir. Kabristanın otunu koparmak, odununu kesmek mekruhtur. Fakat bunlar kurumuş olursa, kesmekte, koparmakta bir beis yok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir. Bize göre, kabristanda ayakkabı ile yürümek mekruh değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. [30] Bu Konu İle İlgili Bazı Meseleler : Ölü sahibine ta´ziyette bulunmak güzeldir. Zahîrlyye´de de böyledir. Hasan hin Ziyâd´ın şöyle dediği rivayet olunmuştur : «Ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)naze sahiplerine, bir defa ta2İyette bulunmak kâfidir. İkinci defa ta-ziyette bulunmak münasip olmaz.» Muzmarât´ta da böyledir. Taziyenin vakti : Ölümden itibaren üç gündür. Üç günden sonra taziyede bulunmak mekruhtur. Yalnız, taziyede bulunan veya taziye edilen kimse gaib iseler; taziyenin üç günden sonra olmasında da bir beis yoktur. Taziyeyi definden önce yapmak —şayet cenaze sahiplerinde, fer-yad-u figan yoksa— definden sonra yapmaktan efdaldir. Yani, bir kimse cenaze sahipüerini sakin görürse, definden Önce taziyede bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lunur. Ölünün bütün akrabalarına taziyede bulunmak müstehaptır. Büyük olsun, küçük olsun; erkek olsun, kadın olsun... Ancak, ölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün akrabası olan genç kadınlara, mahremi olmayan kimseler tazi-yette bulunmazlar. Sîrâcü´l - Vehhâc´da da böyledir. Taziyede bulunurken şöyle demek müstehap olur Ğaferallehü Teâlâ li meyyitike ve tecâvez anhu. Ve teğmidehû bi rahmetilıî. Ve rezagake´s-sabre alâ musıybetihî. Ve âcereke alâ mevtihî. ALLAHû Teâlâ, ölünüzü bağışlasın; günahlarını affetsin. Ve ona rahmeti ile muamele etsin. ALLAHû Teâlâ, onun ölümünden dola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yı sana sabır versin. Ve, onun Ölümüne sabretmenden dolayı, müka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fatını artırsın.) Taziyelerin en güzeli Peygamber (S.A.VJ EfendibnKzin ta-zi-yesidir. Resûlullah (S.A.V.) şöyle derdi : İnne lillahi mâ ehaze ve lehü mâ a´tâ ve külle şey´in ´indehû bi eceli´m-müsemmâ. Şübhesiz, aldığı da verdiği de ALLAH´ındır. Ecel´i müsemmâ da onun yanındadır. —kimin ne zaman öleceğini, ancak O bilir.—) Müslüman bir kinişe, bir kâfire taziyede bulunurken : ´zamellâhü ecreke ve ahsene ´azâeke ALLAH, ameHiiıin karşılığını büyük kılsın. Ve sana sabır ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sin.) der. Bir kâfir de, müslümana taziyede bulunurken : ALLAH, sana sabır versin ve ölünü bağışlasın.) der. Kafir : «A´zamellâhü ecreke» demez. Bir kafir, diğer bir kafire taziyede bulunurken : (= ALLAH sana sabır versin ve Ölünü bağışlasın) der. Kafir : «A´zajneBahû ecreke» demez. Bir kâfir, diğer bir kâfire taziyede bulunurken : Ahlefe´llaheu leyke ve lâ nekasa ´adedeke. C= ALLAH, sana halef versin ve adedini eksiltmesin) der. Sirâ-cü´l - Vehhâc´da da böyledir. Ölüsü olan kimselerin, insanların gelip taziyede bulunmala(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı için, bir evde veya bir mescidde oturmalarında bir beis yoktur. Evin kapısında oturmak ise mekruhtur. Acem memleketlerinde olduğu gibi, bir sergi serip başına diki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerek Kur´an okumak ve para toplamak kötülüğün en kötüsüdür. Zâhİrıyye´de de böyledir. Hızânetü´l-Fetâvâ´da : «Musibetten (bir yalanın ölmesin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den) olayı, oturup üç gün bekleme hususunda ruhsat vardır. Ancak, bunun terkedilmesi de daha evladır.» denilmiştir. Ölünün ardından sesli olarak ağlamak caiz değildir. Kalbin incelmiş, hassaslaşmış olmasından dolayı, sessiz bir şekilde ağla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta bir beis yoktur. Bir yakını Ölmüş olan erkeklerin, siyah elbise giymeleri ve onu . taziye için yırtıp parçalamaları mekruhtur. Kadınların ise, siyah elbise giymelerinde bir beis yoktur. An(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cak, bunların da, yüzlerini karalamaları, yakalarını sırt maları, yüz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini çizmeleri, saçlarını yolmaları, başlarına toprak saçmaları, diz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerine ve bağırlanna vurarak dövünmeleri, kabirlerin üzerine ateş yakmaları batıldır; cahüiyye adetlerindendir ve boş bir,aldanmadır. Muzmarât´ta da böyledir. Ölü sahipleri için, komşularının yemek yapmalarında bir beis yoktur. Tebyîn´de de böyledir. Ölümü takip eden ilk üç günde, ölü evinin yemek yedirme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si, ziyafet vermesi mubah değilidir. Tatarhâniyye´de. de böyledir. [31] |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Şehidlik Ve Şehidlerle İlgili Hükümler
Şehîd : Harbîler veya bağîîer (= âdil devlet başkanına is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yan edenler) veyahut da yol kesiciler tarafından öldürülen kimse demektir. Muharebe meydanında yaralı olarak bulunan, gözlerinden veya kulaklarından kan gelen, içinden kan gelen, vücudunda, yanma eseri bulunan, yaya veya binili olduğu halde düşman hayvanları tarafın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan tepelenen, veya bunlar tarafından ışınlan veyahut da bu hay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vanların ön veya arka ayakları ile tepilen, yani saydığımız bu sebep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerden dolayı veya hayvanına vurulmasından dolayı onun kaçması sebebi ile veya ona mani olmak isterken düşüp ölen kimselerle, vu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rulup suya veya ateşe atılan, surdan aşağı atılan, üzerine duvar yı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kılarak öldürülen; düşmanlar tarafından, başına ateş atılarak veya odun vurularak öldürülen veya suda boğularak Öldürülen kimseler ,şehid$rler. Bir müslümanın da suda boğarak veya zulmen öldürdüğü fakat ölümü sebebi ile diyet vacip olmayan kimseler de şehiddirler. Şehi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)din şer´î tarifi budur. Keza, zımnî veya islâm ülkesinde, eman´Ia bulunan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin de, —yukardaki gibi— öldürdüğü kimseler de şehirdirler. Ht-dâye Şerlü Aynîde de böyledir. Sulh ve bir babanın oğlunu öldürmesi sebebi ile, ölen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)seye diyet vacip olmuş olsa büe; o kimsenin şehidliği düşmez. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, kısas vacip olmuş olmasına rağmen, sulh ve şüphe sebebi ile bu kısas düşmüş olmaktadır. Kenz Şerht Aynî´de de böyledir. Bir kimse, nefsini veya malım kurtarmak veyahut da müs-lümanlan veya zımmîieri müdafaa etmek için savaşırken, —demir, taş veya ağaçtan olan hangi âletle olursa olsun— öldüriilürse, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se şehiddir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Düşman, ateş açarak bir gemide bulunan müslümanlan yak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olsa, ve bu ateş başka bir müslüman gemisine sıçrayıp o gemide bulunanları da yaksa, bu gemilerde bulunup, yanarak ölenlerin hepsi de şehiddir. Hulâsa´d a da böyledir. [32] Şehidin Hükmü : Şehidler yıkanmazlar ve üzerlerine, bu durumda, cenaze namazı kılınır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Şehid, kam ve elbisesi ile defnedilir. Kâfi´de de böyledir. Şayet, şehidin elbisesinde necaset bulunursa, bu yıkanır. Itâbiyye´de de böyledir. Şehidin üzerinde bulunan şeylerden, kefen hükmünde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayan silah, ´vükan, deriden yapılmış eşya, mestler ve giydiği başlık gibi şeyler çıkarılır. Şalvar, pantalon ve benzeri gibi şeyler de çıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılır. İmâm Muhammed (R.A.) ise bunu, Siyer´hıden başka bir ese(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde zikretmemiştir. Şeyh Ebû Ca´fer el - Hînduvânî : »Şalvar ve benzerini çıkarmak daha münasip ve daha uygundur.» demiştir. Âlimlerimizin ekserisi de bunu uygun bulmuşlardır. Muhıyt´te de böyledir. Şehidin üzerinde bulunan fazla elbiseler çıkarılış1; şayet noksan ise, fazlalaştırüarak kef ünnet üzere tamamlanır. Kâfi´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de de böyledir. Ölü için yapıldığı gibi, ^enid için de hanut (= bir nevî gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zel koku) yapılır. Bahrü´r - Râık´ ta da böyledir. Şehid, cünûp olarak Ölmüşse; çocuk veya deli ise İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ye göre yıkanır. Tebyîn´de de böyledir. Keza, hayızlı veya nifash iken öldürülen kadınlar da yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nırlar. Kâfî´de de böyledir. Ancak, kadın bir veya iki gün kan gördükten sonra öldürül(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olursa, bil-iemâ ´ yıkanılmaz. Hidâye Şerhi Aynî´de de böyledir. Yaralandıktan sonra yemek, içmek, uyumak, tedâvî ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak veya harp meydanından sağ olarak ayrılmak gibi bir takım şeylerle, bir müddet vakit geçiren kimseler, bu müddet içinde ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yatta kalmış oldukları için— şehid hükmünde olmalarına rağmen, cenazeleri yıkanılır. Bu durumdaki kimselere mürtes denir. Savaş alanında yaralanıp da, hayvanlar tepelemesin diye şehre taşman veya orada bulunan bir çadır veya haymeye kaldırılan veya-hud da bir namaz vakti geçinceye kadar sağ kalıp aklı başında ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şayan kimse de mürte&tir. Bu gibi kimselerin de cenazeleri yıkanır. Hidâye´de de böyledir. Harpde yaralanan bir kimse, harbin sonunda alış veriş ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par veya çokça konuşursa, nıürtes sayılır. Harp sona ermeden, bu kimseler mürtes sayılmazlar. Tebyîn´de de böyledir. Savaşta yaralanan bir kimse, dünyevî şeylerden biri ile va-siyyet ettikten sonra, şehid olursa, bu şehidin cenazesi yıkanır. Bir kimse, şehirde öldürülür de, zulmen ölidürürüp öldürülme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği bilinmezse, cenazesi yıkanır ve namazı kılınır. Kenz Şerhli Ay-nfde de böyledir. Keza, yaralandıktan sonra, yerinden kalkan veya başka ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rafa dönen ve sonra şehid olan kimsenin de cenazesi yıkanır. Hulâ-sa´da da böyledir. Üzerlerinde kimse bulunmadığı hatde, müşriklerin atUn ürküp, bir müslümam çiğnerse veya bir müslünıamn kafire attığı bir şey diğer bir müslümana değerse, veya bir müslümamn bindiği müşriklere ait bir hayvan kaçıp, müslümam üzerinden atarsa; veya müslümanlar kaçar ve kafirler onları ateşe veya hendeğe düşmeye zorlarlarsa; veya müslümanlar etraflarına çekilen tel Örgü üzerinde "yürürlerse bu hallerin her biri sonucu ölen kimseler yıkanırlar. Bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na, İmâm Ebû Yusuf (R.A.) muhalefet etmiştir. Serahsî´nin Muhit(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)inde de böyledir.İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, harbte, müslümanın bin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği at m ayağı kayar da, o müslümam üzerinden atar ve Öldürürse, bu şahsm cenazesi yıkanır. Müslümanların hayvanları,—müşrikler kasden ürkütmemeleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne rağmen—, müşriklerin bayraklarından ürküp kaçarlar ve sahip(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini üzerlerinden atarak öldürürlerse, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) ´e göre, bunların cenazeleri yıkanır. Keza, müşriklerin şehirlerinin etrafına çevirmiş oldukları surların üzerine çıkmış olan müslümanlardan birinin ayağı kayıp, o surun üzerinden düşse ve ölse, yine İnıâm-i A´zam (R.A.) ile İmâm Muhammed CR.A.) ´e göre bu şahsm cenazesi yıkanır. Müslümanlar bozguna uğrasa, sahibi üzerinde bulunan ve bir müslümana ait olan bir hayvan, başka bir hayvanı süren veya çek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mekte olan bir şahsı çiğnerek öldürse, o kimsenin de cenazesi yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nır. Keza, harpte bir duvarı delmekte iken, üzerlerine duvar yıkıhp ölen kimselerin de cenazeleri yıkanır, imâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, bunlar da yıkamazlar. Mulıryt´te de böyledir. İki topluluk bir birlerini görseler ye fakat savaşmasalar, burada ölü olarak bulunmuş olan müslüman, zulmen öldürüldüğü ve demirle öldürüldüğü bilinse dahi yıkanır. Tatarhâniyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Muharebe meydanında, ölü olarak bulunan fakat kendi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinde yara gibi, boğulmak gibi, vurma gibi, kan çıkması gibi bir öldürme eseri bulunmayan kimse de şehid olmaz. Keza, harici bir tesir olmadan, kendisinden burun kanı gibi. Ön ve arkadan çıkan kan gibi, başından inerek ağzından çıkan kan gibi kan çıkmış plan kimseler de şehid sayılmazlar Bedâî´de de böyledir. Bu meselede aslolan şudur : Bir kimse, harbîlerle, bağî-lerle veya yol kesenlerle savaşttiğı zaman, düşman tarafından öldü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rülünce, Ölüm ister bil-fiil olsun, ister bir sebebe bağlı bulunsun, bu kimse şehiddir. Ölümü düşmana izafe edilmeyen kimse ise, şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hid değildir. Mumyt´te de böyledir. [33] 22- SECDELER Secdelerle ilgili meseleler, şu asıllar üzerine bina edilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir: Yerinde eda edilen secde, niyyetsiz sahih olur. Yerinde eda edilemeyip, geçirilen secde ise niyystsiz sahih olmaz. Yerinde eda edilmeyen secde, kendisi ile arasında tam bir rek´-at boşluk bulunan secdedir. Bir kimse, rek´atin veya secdenin terkinde şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tüğü zaman, o kimse secde ile rek´atin arasını cem´eder. Böylece, kesin bilgisi sebebi ile üzerinde bulunduğundan çıkmış olur. Bu durumda, secdeyi rek´ate takdim eder; eğer rek´ati secdemin Önüne geçirirse, o kimsenin namazı fasid olur. Bir kimse, vacip iie bid´at arasında tereddüt ederse, ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yaten secdeyi yapar. Bu kimse, bidatle sünnet arasında tereddüt ederse, secdeyi terk eder. Bir kimse, terk ettiği secdelerle, eda ettiği secdelere ba-Jcar; hangisi az ise, ona itibar eder. Çünkü, az olana itibar etmek daha kolaydır. Serahsi´nin Muhiyt´inde de böyledir. Sabah namazım kılan bir kimse, namazın sonunda secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin birini yapmadığını hatırlasa, bu kimsenin secdeyi yapması, sonra teşehhüdü okuyup, selam vermesi ve sehvi için de secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi lazımdır. Şayet, unuttuğu secdenin, birinci rek´ate ait bir secde olduğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu bilirse, böyle olduğuna rey´ide varsa, —bu secdeyi— kaza etmeye niyyet eder. Şayet, bu secdenin birinci rek´ate mi, ikinci rek´ate mi ait ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu bilemez ve bu husustaki taharrisi (=araştırması) da bir netice vermezse veya ikinci rek´ate ait olduğunu bilirse, kazaya niy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) eylemez. Bu kimse, her rek´attan birer secde olmak üzere, iki secde ter-ketmiş olduğunu hatırlasa veya bu^ iki secdeyi de ikinci rek"atta terketmiş olduğunu bilse, bu kimse iki secde yapar, teşehhüd okur ve sonra da sehivden dolayı secde eder. Fakat, bu kimse, iki secdeyi de birinci rek´attan terk etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu bilirse, bir rek´at daha namaz kılar. Bu kimse, terk etmiş bulunduğu bu iki secdenin hangi rek´ate ait olduğunu bilmezse, birinci rek´atin secdeleri diye niyyet eidip, iki secde yapar ve sonra bir rek´at daha namaz kılar. îmâma ikinci secdede vetişmiş olan kimse, birinci rek´ata yeti-şememiş sayılır. Çünkü iki secde, birinci rek´ati zımmına almış olur. Bu rivayetlerden biridir. Diğer bir rivayette ise, ikinci rükû´u içine alır. Buna göre ise, o kimse birinci rek´ate yetişmiş olur. Bir kimse, bu secdeleri hangi rek´atten terk ettiğini bilemezse, bu durumda iki secde yapar; teşehhüdü okur; selam verir ve sonra kalkıp bir rek´at daha kılar; teşehhüdü okur ve selam verir; sehvin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den dolayı da secde eder. Bir kimse, şayet üç secde terk ettiğini hatırlarsa, bir secde edip kalkar; bir rek´at daha kılar; sonra teşehhüdü okur; yapmış bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu bu secdede kazaya niyyet etmez. Bu kimse, dört secdeyi terk ettiğini hatırlarsa, bu durumda iki secde yapar ve bir rivayete göre, buna, önceki rükû´u da ilave eder. Diğer bir rivayete göre ise, hem ikinci rükû´u iiave eder ve hem de ikinci rek´atı kılar. Hulâsa´da da böyledir. Akşam namazını kılmakta olan bir kimse, secdelerden bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)risini terk etmiş olsa, üzerinde olan secdeye niyyet ederek bir secde yapar. Sonra teşehhüdü okur ve selam verir. Daha sonra da sehiv secdesi yapar. Akşam namazında iki secdeyi terketmiş olan kimse, bunların, bir rek´atin secdesi mi, yoksa iki rek´atin secdesi mi olduğunu bile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez ve araştırması da bir netice vermezse, üzerinde bulunana ve ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zaya kalmış olana niyyet ederek, iki secde yapar. Sonra teşehhüdü okur ve bir rek´at daha kılar. Sonra, yine teşehhüdü okuyup, selam verir ve sehiv secdelerini yapar. Bundan sonra da, teşehhüdü okuya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak selam verip, namazını tamamlar. Bu kimse, üç secde terk etmiş olursa, yukarıda açıkladığımız gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi taharride bulunur (araştırır), araştırmasından bir netice hasıl olmazsa, her secdenin arkasından müstahafckı kadar oturarak, üç secde yapar. (Şayet, oturmazsa namazı bozulur.) Sonra kalkıp bir rek´at namaz kılar ve oturup teşehhüdü okuduktan sonra selam ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rir. Sehivden dolayı .da secde eder. Akşam namazım kılmakta olan kimse, şayet dört şedde terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa ve bunları iki -rek´atte mi yoksa üç rek´atte mi terk ettiğini bilemese, her secde arasında müstahakkı kadar oturarak iki secde eder. Sonra kalkıp bir rek´at namaz kılar ve oturup teşehhüdü okuduktan sonra yine kalkarak bir rek´at daha kılar. Daha sonra oturup, teşehhüdü okur; selam verir ve sehiv secdesi yapar. Bu kimse, beş secde terk etmiş olursa, bir secde eder ve ona bir secde daha katar. Sonra bir rek´at namaz kılar; teşehhüdü okur ve sonra da üçüncü rek´ati kılar; teşehhüdü okur ve daha sonrada sehiv secdesi yapar. Şeyhü´l - İslâm Hâzerzâde: «Bu, tek secde ile kayıtladığı rek´-aita niyyet edip, o rek´atin rükû´una varana kadar olan zamandadır. Fakat, bir kimse secde ettiği halde niyyet etmez ise, namazı fasid olur.» demiştir. Dört rek´atli namazların hükmü, iki rek´atli namazların hükmü gibidir. Bir secde, iki secde veya üç secde terk edildiği zaman, üç rek´atli namazların hükmü gibi de olur. ZâMttfyye´de de böyledir. Bir kimse, dört secde terk eder ve bunları nasıl! terk ettiğini bilmez ise, dört defa.secde eder. Her secde arasında da farz miktarı oturur. (Şayet bunlardan birisini terk ederse, o kimsenin namazı fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sid olur.) Sonra, bu kimse, bir rek´at kılıp oturur; teşehhüdü okur; sonra kalkıp bîr rek´at daha kılar. Oturup teşehhüdü okur; selâm verir ve sehiv secdesi yapar. Bir kimse, beş secde terk etmiş olursa, üç secde yapar ve oturmaz. Sonra iki rek´at namaz kılar ve her rek´atte ihtiyaten otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur.Bir kimse, eğer altı secde terk etmiş olursa, iki secde ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par; oturmaz. İki rek´at daha kıldıktan sonra oturur. Sonra, bir rek´at daha- kılar. Yedi secde terk etmiş olan kimse, bîr secde yapar ve sonra üç rek´at daha kılar. Bu, secde ile kayıtlamış bulunduğu rek´ate niy yet etmiş olduğu zamandır. Eğer, nryyetsiz olarak, unutarak secde eder ve sonra hatırlarsa, iki secde yapar. Bunlardan birine, —birin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´ati katana kadar— üzerinde olan secdeye diye niyyet eder. İkinci secde ile de, ikinci rek´ati niyyet eder. Böylece iki rek´at kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olur. Sonra üçüncü rek´ati kılıp ve teşehhüdü okur ve daha son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da dördüncü rek´ati kılarsa, namazı caiz olur. Bir kimse, sekiz secdeyi de terk etmiş olsa, iki secde yapar ve kalkıp üç rek´at daha kılar. Sabah namazını üç rek´at kılan ve ikinci rek´atte oturma mış olan veya oturduğu, halde secdeyi terk etmiş bulunan ve nasıl terk ettiğini de bilmeyen kimsenin kılmış olduğu bu namaz fesada gider. Şayet bu kimse, iki secdeyi terk etmiş olursa, durumu hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da iki kavil vardır. Bu kavilerden esahh olanı ise, o kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının fesada gitmiş olduğudur. Üç secdeyi terk etmiş olan kimsenin durumu da böyledir. Fakat, bu kimse, dört secdeyi de terk etmiş olursa, namazı fe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sada gitmez, iki secde yapıp oturur ve bir rek´at daha namaz ki-ar. Öğle namazını beş rek´at kılıp, secdelerden birini terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olan kimsenin namazı fasada gider. Keza, bu kimse, iki, üç, dört veya beş secde terk etmiş olsa, yine namazı fesada gider. Bu kimse, şayet altı secde terk: etmiş olsa, namazı fesada git(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Bu durumda, bu şahıs, öğle namazını dört rek´at olarak kılıp, secdelerin dördünü terk etmiş olan kimse gibidir. —Ki bu mevzu yukarıda geçmişti. Bu kimse yedi secde terk etmiş olursa, yine namazı bozulmaz. Bu kimse, üç secde yapar ve iki rek´at daha namaz kılar. Bu kimse, sekiz secdeyi de terk etmiş olursa, iki secde yapar ve üç rek´at daha kılar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. Öğle namazım beş rek´at kılan bu kimse eğer dokuz secdeyi terk etmiş olursa, bir secde yapar ve bir rek´at namaz kılıp oturur. Bu oturuş sünnettir. Sonra iki rek´at daha kılar ve müstahık-ki Kadar oturur. Bu kimse, on seode terk etmiş olsa, iki secde yapar ve sonra üç rek´at daha kılar. Sehvinden dolayı da secde eder. Zahîriyye´dc de böyledir. Akşam namazını dört rek´at kılmış olan kimsenin namazı fasid oJur. Bir kimsenin bu namazda; iki, üç veya dört secdeyi ter-ketmiş olması halinde, iki kavil vardır. Şayet, bir kimse, beş secde terk etmiş olursa, namazı bozulmuş olmaz. Bu kimse, üç secde yapar ve bir rek´at kılar. Bu kimse, altı secdeyi terk etmiş olursa, iki seode yapar ve son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra iki rek´at daha namaz kılar. Bu hâl, akşam namazını üç rek´at kı-iıp iki secdeyi terk etmiş olan şahsın durumu gibidir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. [34] -------------------------------------------------------------------------------- [1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/457-463. [2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/464. [3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/464-475. [4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/476-479. [5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/479-480. [6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/481. [7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/481-482. [8] Buradaki zamandan kasıt, eserin teiif-edildiği hicri 10 asırdır. [9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/482-488. [10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/488. [11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/488. [12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/488-496. [13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/497-504. [14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504. [15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504. [16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504. [17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504-505. [18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/505-506. [19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/507-508. [20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/508. [21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/509-510. [22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/511. [23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/511-518. [24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/519-521. [25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/522-529. [26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/530-533. [27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/534-536. [28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/537-542. [29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/542.546. [30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/547-551. [31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/551-553. [32] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/554-555. [33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/555-557. [34] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/558-562. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|