![]() |
#1 |
![]() UĞUR DÜNDAR BİZE KARŞI BÜYÜK BİR PİSKOLOJİK SAVAŞA BAŞLAMIŞTIR..HAYATI ŞAİBELİ..YALAN HABER REKORTMENİ BU ADAMI GELİN HEP BERABER BÜTÜN YALANALRINI ORTAYA ÇIKARALIM..KİM NE BİLİYORSA ELİNDE BU ADAM İLE İLGİLİ NE YAZI VARSA BURADA YAYINLASIN SONRA GÜZELCE TOPARLARIZ...MUHALİF SİTELERE DAĞITIRIZ....
![]() UĞUR DÜNDAR'IN KURNAZ PROPAGANDASI ![]() 07 Mart 2009 08:55 Başbakan Erdoğan'ın rafineri izni vermediği için hükümet aleyhinde yayına başlayan Doğan Medya Grubu, yerel seçimler yaklaşırken hükümete karşı muhalefetini arttırdı. Doğan medyası, Erdoğan'ın aksine halka meydanlardan değil adeta stüdyodan sesleniyor. Doğan medyasının stüdyodan yaptığı ‘mitingdeki' hedef ise: Başbakan Erdoğan ve AK Parti… ROJİN'DEN İSTEDİĞİ CEVABI ALAMAMIŞTI Üç gün TRT Şeş'de program yapan Kürt sanatçı Rojin'i stüdyoda konuk ederek ‘Başbakan'ın gerilimi arttırıcı söylemini nasıl buluyorsunuz' diye soran ve ‘Ben politikayla ilgilenmiyorum' cevabını alınca ‘arabesk' bir yorumla ‘hepimiz kardeşiz' deyip başka habere geçen Uğur Dündar, dün akşam da Tunceli'yle hükümeti vurmaya çalıştı. VALİLİK SORUŞTURMASI Tunceli Valiliği'nin vatandaşlara yaptığı yardımlarla ilgili olarak Yüksek Seçim Kurulu kararından sonra Valiliği soruşturmak için iki müfettiş atayan İçişleri Bakanlığı'yla ilgili haberinde, ‘AKP bakanının atadığı müfettişler Valiliği denetleyecek' temasını işleyen Dündar, izleyenlerine ‘Bakın Vali'yi AK Parti iktidarı atıyor. AK Pati'nin bakanı kendi valisini denetleyecek' mesajı vermeye çalıştı. DTP'NİN YÜRÜYÜŞÜ DÜNDAR'IN HABER MALZEMESİ Doğan Yayın Holding'in AK Parti'ye karşı olan muhalefeti, holdinge ait televizyon ve gazetelerin Tunceli'de PKK ile bağını inkar etmeyen DTP'lilerin argümanlarını öne çıkarması da dikkat çekiyor. Tunceli'de bir grup DTP'linin ‘Vali istifa' yürüyüşünü, ‘Tunceliler Vali'ye bu şekilde tepki gösterdi' şeklinde verdi. Protesto yürüyüşünde konuşan DTP Tunceli milletvekili Şerafettin Halis'in AK Parti hakkındaki iddiaları da Uğur Dündar'ın dün akşamki haber malzemesi oldu. ‘HÜKÜMETİ YIKACAKMIŞ!' Uğur Dündar'ın sunduğu Star TV'de Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) kapsamında yeniden tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'la ilgili haberde de, ‘Hükümeti yıkacakmış' şeklinde alaycı ifadeler kullanılması dikkat çekti. Başbakan Erdoğan'ın seçim meydanlarında muhalefet partileri liderlerinin yanı sıra Aydın Doğan ve medyasına yönelik eleştirilerinin altında, Doğan medyasının bir siyasi parti gibi davranarak hükümeti ve politikalarını eleştirmesinin yattığı belirtiliyor.
![]() Konu Yıldırım tarafından (03-07-2009 Saat 14:49 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Uğur Dündar`ın ekranda ağlattıkları!
12 yıl önce Fadime Şahin!. 12 yıl sonra Arif Doğan`ın kızı Arzu Doğan ve Levent Ersöz`ün kızı Fulya!. Hepsi salya-sümük ağlayarak aynı kişi tarafından ekrana taşındı. Hasan Karakaya`nın köşe yazısı 28 Şubat`tan Ergenekon`a... Ekranda hep ağlayan kadınlar! Hani var ya, tam `Dallas` gibi!.. `Kim kimin yanında` veya `kimin eli, kimin cebinde` belli değil... Ortalık öyle `toz duman` ki; `at izinin, it izine karıştığı` bir tablo ile karşı karşıyayız!.. Bu`karmaşık tablo`ya, bir de `gözyaşları` karışıyor ki, `sanki 28 Şubat süreci`nden geçiyoruz... Malûm, 28 Şubat sürecinde bir Fadime Şahin vardı... Bir akşam İnterStar ekranlarına çıkmış, adeta `gözyaşları`na boğularak, `Müslümanların kendisini nasıl aldattığını` hıçkıra hıçkıra anlatmıştı... Fadime Şahin`i `bulan, yetiştiren ve ona görev verenler` gayet iyi biliyorlardı ki; `bir kadının` gözyaşları, `hedefi en iyi vuran, etkili bir silah`tır!.. `Ağlayan bir kadın`a hiç kimse hayır diyemez, onun her dediğine inanır!.. `Psikolojik Savaş`ın her çeşidini bilen `28 Şubat cuntacıları`, ekrana çıkarttıkları Fadime Şahin`in gözyaşları üzerinden, topluma her şeyi kabul ettirdiler!.. `Milletle topyekûn savaş` anlamına gelen `18 maddelik 28 Şubat kararları`nı da kabul ettirdiler, `Refah-Yol Hükümeti`nin iktidardan düşürülmesini` de!.. Ancak, `10 yıl sonra` bugün görüyoruz ki; tüm bunlar, `alçakça birer oyun`dur, `tuzak`tır!.. Fadime Şahin`ler de `üretim`dir, Ali Kalkancı`lar da!.. `Sisi` lâkaplı Seyhan Soylu`lar da `rol`lerini oynamışlardır, bugün Ergenekon`dan tutuklu olan Ümit Oğuztan`lar da!.. Ama en büyük rolü, Fadime Şahin oynadı!.. Zaten bütün senaryo, bütün film, `onun gözyaşları` üzerine kurulmuştu!.. Çünkü bu `millet duygusal`dı!.. Bu millet `merhametli`ydi!.. Bu millet `yufka yürekli`ydi!. Bir `ağlama` sesine, hele hele `bir kadının ağlama sesi`ne asla dayanamazdı... En taş kalplisi bile hemen erir ve `ağlayan kadının safına` geçerdi!. Öyle oldu!.. Fadime Şahin ağladı, onun `gözyaşı`nı kullanan 28 Şubatçı`lar milletin anasını ağlattı!.. YİNE AĞLAYAN KADINLAR, YİNE UĞUR DÜNDAR! Çok ilginçtir... O günlerde `Fadime Şahin`i ekrana ilk çıkaran kim`miş biliyor musunuz?.. Uğur Dündar`mış!.. Evet evet, Uğur Dündar`mış!.. Aradan 12 yıl geçince, unutuyor insan!.. Ama, araştırınca öğrendim ki; 3 Ocak 1997`de Fadime Şahin`i İnterStar ekranlarına ilk çıkaran Uğur Dündar`mış!.. Tabiî, Fadime Şahin`i pazarlayan da; halen Ergenekon Terör Örgütü`nden tutuklu bulunan Ümit Oğuztan`mış!.. Ondan sonra, ekrandan ekrana çıkarılmış Fadime Şahin!... Dediğim gibi; 3 Ocak`ta Uğur Dündar`ın ekranına, 6 Ocak`ta da Kanal D ekranına!.. Ne ilginç değil mi; Aynı Uğur Dündar, 12 yıl sonra bugün yine Star`da ve yine `iki gözü iki çeşme ağlayan` kadınları ekrana çıkarmakla meşgul!. 12 yıl önce Fadime Şahin`i!.. 12 yıl sonra Arif Doğan`ın kızı Arzu Doğan ve Levent Ersöz`ün kızı Fulya!.. Hepsi salya-sümük ağlamaklı, Hepsi Ergenekoncu`ların kızları, Ve hepsi Uğur Dündar`ın ekranında!.. Enteresan!.. Çok çok enteresan!.. Merak ediyorum; Uğur Dündar`ın `ağlayan kadın`lara karşı özel bir ilgisi mi vardır, yoksa `28 Şubat` ile `Ergenekon` arasında `gizli bir bağ` mı vardır?!?.. Eğer `kişisel` veya `kurumsal` bir ilgi yoksa; niye hep Uğur Dündar ve niye hep `ağlayan` kadınlar?.. Ne yani, başka ekran mı yok?.. HINCAL`DAN UĞUR`A ÖVGÜLER! Bu `gözyaşları`nın arkasında dönen dolapları ve `arkasından ağlanan babalar`ın marifetlerini biraz sonra yazacağım... Ama, bu vesileyle dikkatimi çeken bir konuya; evet, `Hıncal Uluç`un Uğur Dündar hakkında yazdıkları`na değinmek istiyorum. Merak ettim; Daha önce `Star`da çağdaş habercilik` diyerek Uğur Dündar`a övgüler yağdıran Hıncal Uluç, bugün `Artık Star haberi izlemiyorum` noktasına niye ve nasıl geldi acaba?.. Okumayanlar için nakledeyim: Efendim, 15 Ocak 2009 tarihli yazısında Uğur Dündar ve Star Anahaber`i yere-göğe sığdıramayan Hıncal Uluç, şunları yazmıştı: `Uğur Dündar-Yılmaz Özdil ikilisi, her gece çağdaş televizyon haberciliği konusunda uygulamalı ders veriyorlar.. Hastalığım beni eve kilitleyip, televizyonu zorunlu olarak hayatıma sokunca bunu keşfettim.. Star`da insanda tiryakilik yaratacak boyutta bir habercilik var.. (…) Uğur zaten adı ve kimliği ile seyirci genelinde saygın. Bir ömür vermiş bu saygınlığı kazanmak için. Bir anchormande olması gereken en önemli özellik onda var.. İnandırıcı olmak.. Uğur önüne konan metni okuyan spiker değil. Uğur haberi okumuyor. Anlatıyor. Araya yorumlarını katarak anlatıyor. Gözden kaçabilecek ayrıntıların altını çizerek, dikkati çekerek anlatıyor. Dahası.. Uğur korkusuz. En kritik yorumları hiç çekinmeden yapabiliyor. Ertesi gün en muhalif köşelerde bulamayacağınız en sert yorumlar Star Haber`de var.` `ARTIK STAR HABER`İ İZLEMİYORUM!` 15 Ocak 2009`da bunları yazıp, Uğur Dündar`ı göklere çıkaran Hıncal Uluç, sadece `birbuçuk ay sonra` yani 3 Mart 2009 tarihli yazısında, `180 derece tersi`ni yazıp, demiş ki; `...Uğur Dündar`ı artık izlemiyorum. Çünkü tahammül edemiyorum... Uğur, tüm dostça uyarılarıma rağmen bu üsluptan vazgeçemedi, ben de içim kan ağlayarak ondan vazgeçtim. Çünkü ekrana bakarken sinirlerim laçka oluyordu. Kız kardeşim Serpil, Uğur`un haberlerine çok meraklı olduğu ve o her şeye rağmen tahammül edebildiği için açıyordu gene son günlerde. Göz ucuyla bakıyordum ki, değişen bir şey yok.. Ucuzluk aynen devam.. Uğur`un 40 yılını verdiği o harika `Uğur Dündar` ismi, sırf şekilcilikten, yerlerde sürünüyor.. Yazık!..` Şu an merak içindeyim... Uğur Dündar mı iyice `beceriksiz`leşti, yoksa iyice yaşlanan Hıncal Uluç`un beyni mi sulandı!.. Çünkü Hıncal Uluç; Son günlerde iyice saçmalamaya başladı!.. Bu saçmalama `ihtiyarlığına` mı delalettir, yoksa `hasta veya sağlıklı` oluşundaki değişken ruh yapısına mı?.. Öyle ya; `hasta` iken Uğur Dündar`a methiyeler yağdıran Hıncal Uluç, `sağlığına kavuştuktan sonra` gerçekleri görmeye başlamış!.. Ve kararını vermiş: `Artık Star Haber izlemiyorum!` Hıncal Uluç, eğer `yaşlılık`tan dolayı bir `git-gel` yaşamıyorsa, `Star`ı izlememe` kararlılığını herhalde sürdürür!.. Ama `birbuçuk ay sonra` ne yazacağına hiçbir garanti veremem!.. Hıncal Uluç bu; Dün över, bugün döver!.. Hiç ayarı yok ki!.. BAYKAL`IN EKRAN ŞUBESİ GİBİ! Hıncal Uluç`un `kriter`leri nedir ve niye `Star Haber`i izlememe` kararı almıştır bilmiyorum ama; itiraf edeyim ki, ben de tahammül edemiyorum `Uğur Dündar`ın tarzı`na!.. Bazı haberleri öyle sunuyor ki; `muhalif`liğin de ötesinde `kör gözüm parmağına` dercesine bir haber sunuş tarzı var!.. Ama, benim asıl dikkatimi çeken şey, Uğur Dündar`ın, gittikçe `Deniz Baykal`ın televizyon şubesi` haline gelmeye başlaması!.. Deniz Baykal, `Ergenekon avukatlığı` yapıyor ya, Uğur Dündar da, sanki `Deniz Baykal`ın televizyon şubesi` gibi davranmaya başladı... Ergenekon Terör Örgütü`nü aklayacak, sulandıracak veya lehte konuşacak kim varsa, Star Anahaber`de!.. KIZI AĞLADI, BABA KURTULDU! Geçenlerde Levent Ersöz`ün kızı Fulya, ekrandaydı... 12 yıl önceki Fadime Şahin gibi, `iki gözü iki çeşme ağlıyor`du!.. `Babam ağır hasta` diyordu, `Kalbinde problem var` diyordu, `Cezaevinde kalamaz` diyordu!.. Ya `hastaneye yatırılmalı`ydı, ya da bir an önce `tahliye edilmeli`ydi!.. Ki, kızının bu `gözyaşları` meyvesini vermiş, Levent Ersöz, cezaevinden çıkarılıp, artık GATA`da `hastane keyfi` sürmeye başlamıştı!.. Bu `keyif sürme`de, Uğur Dündar`ın payı da hayli yüksekti!.. Çünkü Uğur Dündar, daha önce Ergenekon tutuklusu Albay Levent Ersöz`le ilgili methiyeler dizen bir program yapmış ve Ersöz`ü, `Öcalan`ı getiren ekip`ten diye sunmuştu... Ne var ki, Dündar`ın bu haberi yalan çıkmış, Ersöz`ün o ekipte olmadığı belgelenmişti!.. 1 MİLYON DOLAR`I SORMADILAR! Birkaç gün önce baktım, yine Uğur Dündar ve yine `ağlayan bir kadın` vardı Star ekranında!.. Bu kadın, Ergenekon Terör Örgütü tutuklusu Albay Arif Doğan`ın kızı Arzu idi!.. Arif Doğan`ın işyerinde 10 el bombası, iki kalaşnikof, bin adet uzun namlulu silah mermisi ve bir kamyon gizli belgeyle ilgili tek bir soru sormayan Uğur Dündar, Doğan`ın kızı Arzu Doğan`ın gözyaşlarını çevirip çevirip yayınlıyordu!.. Soruşturmacı(!) Gazeteci Uğur Dündar`ın, `bir kamyon belge, bombalar, silahlar ve mermiler`le ilgili tek bir soruşturmacılık yapmaması milletin dikkatinden elbette kaçmıyordu ama, insanların yüreği, bu `gözyaşları`nı görünce, ister istemez yufkalaşıyordu!.. Bu gözyaşları, merhamet hisleri ve yufkalaşan yürekler, birçok gerçeği unutturuyordu insanlara!.. Mesela, `1 Milyon Dolar` gerçeğini!.. Gazetelere yansıyan haber şöyleydi: `Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan JİTEM`in kurucularından emekli Albay Arif Doğan`ın ABD`ye havale yaptığı 1 milyon dolarlık havaleyi kızına gönderdiği ortaya çıktı. Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına Doğan`ın, İstanbul`da ele geçirilen belgeleri arasında çok sayıda hesap cüzdanı bulundu. Ziraat Bankası Yalova Şubesi`ne ait (....) numaralı Arif Doğan adına düzenlenmiş hesap cüzdanı arasında bulunan bir not kağıdında; Alıcı Arzu Işıl Doğan Ziraat Bankası New York Şubesi. Gönderici Arif Doğan J.Kd. Albay Yalova İl Jandarma Komutanı, 1.000.000 Dolar Tlf: (....) ibaresi vardı!` İşte, Uğur Dündar`ın ekranında; aynen Fulya Ersöz gibi iki gözü iki çeşme ağlayan bu kadındı... Yani, Arzu Işıl Doğan!.. Ne ilginçtir ki, o da `aynı taktiği` kullanıyordu: `Babam ağır hasta!` BİZ, BU FİLMİ GÖRMÜŞTÜK! Bakalım, Arif Doğan ne zaman hastaneye kaldırılacak?.. Yoksa, savcı ve hakimlerimiz, star ekranlarına bakıp, `Biz bu filmi görmüştük` mü diyecekler?.. Hakim ve savcılarımızı ne der bilmem, ama ben, bu filmi çok gördüm!.. Hep aynı senaryo, hep aynı film!.. Hep `ağlayan` kadınlar... 12 yıl önce Fadime Şahin, 12 yıl sonra Fulya Ersöz ve Arzu Işıl Doğan!.. Ve de hep Uğur Dündar!.. 28 Şubat`ta da o, Ergenekon`da da!.. Hiç bu kadar `tesadüf`(!) olur mu? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Dündar ve Hoştan`ın `garip` ilişkisi
Sami Hoştan, Susurluk Kazasını Veli Küçük`e bildiren ve `Kumarhaneler Kralı` Ö. Lütfi Topal cinayetinin tek tutuklu sanığı. Peki Uğur Dündar`la işi ne? 15 Ekim 2008 10:15 Sami Hoştan, Susurluk Kazasını Veli Küçük`e bildiren ve `Kumarhaneler Kralı` Ö. Lütfi Topal cinayetinin tek tutuklu sanığı. Peki Uğur Dündar`la işi ne? İLİŞKİLİ HABERLER Dündar ve Hoştan`ın `garip` ilişkisiDündar ekibinin (utanç) açıklamasıUğur Dündar`a `hakkımı ver` davası Uğur Dündar`ın sigortasız çalıştırdığı gazeteci Ulvi Yanardağ`ın açtığı davayı gündeme getiren 7 Gölge, yine gündem oluşturacak bir konuyu ortaya çıkarıyor: Önceki gün Uğur Dündar`ın yanında çalıştırdığı gazeteci Ulvi Yanardağ`ı 6 yıl boyunca sigorta yaptırmadığı ve tazminatını ödemediği gerekçesiyle açtığı davayı ortaya çıkardı. 30 Ekim`de Bakırköy İş Mahkemesi`nde ilk duruşması yapılacak dava ile ilgili Uğur Dündar ekibinin verdiği cevabı da Haber 7, okuyucusu ile paylaştı. Şimdi sırada Uğur Dündar`ın derin ilişkileri var. Gölge 7 bu kez bu ilişkileri gündeme getirecek dosyanın kapağını aralıyor. Başlangıç gündemdeki Ergenekon İddianamesinden. 7 Gölge`nin açıkladığı ilk ilişki yeraltı dünyasının en önemli isimlerinden Sami Hoştan ile ilgili olanı: Uğur Dündar - Sami Hoştan ilişkisini anlamak için önce Sami Hoştan`ın kim olduğunu iyi anlamak gerekli. Bilindiği gibi, Sami Hoştan `Kumarhaneler Kralı` olarak bilinen Ömer Lütfi Topal cinayeti davasında tek tutuklu sanık olarak yargılandı. Daha sonra Susurluk kazasında da adı hiç gündemden düşmedi, yargılandı ve mahkum edildi. Sami Hoştan böyle biri. Cumhuriyet tarihinin en büyük çete davası olarak görülmeye başlanan Ergenekon iddianamesinde de Hoştan adı çok sık geçiyor. Veli Küçük`ün, mafyayı Sami Hoştan üzerinden kontrol ettiğine dikkat çekiliyor. İşte Sami Hoştan, yer altı dünyasının bu kadar önemli bir ismi. İlişkilere geçmeden Sami Hoştan hakkında birkaç cümlelik bilgi paylaşayım sizinle: Sami Hoştan, 1947 yılında Üsküp`te doğdu. 7 yaşında iken İstanbul`a geldi. Daha sonraları, hayatını İstanbul ve Hollanda`da kumarhanecilik yaparak kazandı. Sık sık yurt dışına gidip geldi. Almanya`da uyuşturucu kaçakçılığından yakalandı ve 38 ay tutuklu kaldı. Daha sonraki dönemlerde de Türkiye`de defalarca uyuşturucu kaçakçılığından hakim karşısına çıktı. Sami Hoştan, Ergenekon davasının en önemli sanığı olarak bilinen Veli Küçük ile 1986`dan bu yana tanışıyor. Veli Küçük`ün Edirne`de İl Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde başlayan bu ilişki hep devam etti. Veli Küçük, `Hoştan`ın kumarhane işlettiğini öğrendikten sonra ilişkiyi kestim` sözlerini yapılan telefon konuşmaları yalanlıyor. Sami Hoştan 1995 yılında Ömer Lütfi Topal ile ortaklık kurdu ve birlikte Sheraton Gazinosu`nu işletmeye başladılar. Bu ortaklıktan bir yıl sonra 28 Temmuz 1996 günü Ömer Lütfi Topal öldürüldü. 4 ay sonra da yani 3 Kasım 1996`da Susurluk`taki malum kaza meydana geldi. Bu noktaya dikkat. Sami Hoştan - Veli Küçük ilişkisinin derinliği burada ortaya çıkıyor. VELİ KÜÇÜK`E SUSURLUK KAZASINI BİLDİREN SAMİ HOŞTAN İDİ Kazanın meydana geldiği sırada Veli Küçük Giresun Jandarma Bölge Komutanı olarak görev yapıyordu. Sami Hoştan, kazadan hemen sonra telefonla Veli Küçük`ü arıyor ve Susurluk`ta bir kaza meydana geldiğini, ölenlerin olduğunu ve kaza yapan araçta Sedat Bucak`ın bulunduğunu öteki isimlerin de önemli kişiler olduğunu ama detaylara henüz sahip olmadığını söylüyor. Veli Küçük hemen devreye giriyor ve önce Balıkesir İl Jandarma Komutanı`nı arıyor, onun bilgisi olmadığını öğrenince ardından Balıkesir Emniyet Müdürü`ne ulaşıyor. Küçük, Emniyet Müdürü`nden araçta bulunan Hüseyin Kocadağ ve Mehmet Özbay isimli kişilerin öldüğünü, Sedat Bucak`ın yaralandığını öğreniyor. Küçük, Emniyet Müdürü`ne Mehmet Özbay isimli şahsın Abdullah Çatlı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu olayın devamı, Ergenekon iddianamesinde şöyle anlatılıyor: `Dolayısıyla nasıl bir ilişkidir ki Veli KÜÇÜK, kumarcılık yaptığı için uzaklaştığını söylediği Sami HOŞTAN, ülkenin gündemine bomba gibi düşen bir kaza olayını önce Veli KÜÇÜK`e haber vermiş ve Veli KÜÇÜK`te aldığı haber üzerine derhal Balıkesir Emniyet Müdürünü arayarak olayla ilgili gerekli yardımı yapması konusunda girişimde bulunmuştur.` Daha sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, hazırladığı Susurluk Raporu`nda Sami Hoştan`ın, 1996`da Veli Küçük ile 34 kez telefon konuşması yaptığını yazdı. Ergenekon iddianamesinde, Veli Küçük`ün mafya gruplarını Sami Hoştan üzerinden o tarihten beri kontrolü altında tuttuğuna dikkat çekiliyor. İddianamede Hoştan ile ilgili şu ifadelere yer veriliyor: `Bu güne kadar suç örgütlerine yönelik yapılan soruşturmalarda, hemen hemen birçok suç örgütü liderinin Sami HOŞTAN`a abi diye hitap ettiği, saygı duyduğu, suç örgütleri arasında yaşanan problemleri Sami HOŞTAN`a getirdikleri ve Sami`nin hakemlik yaparak çözüm ürettiği, kısaca Sami HOŞTAN`ın yeraltı dünyasında ciddi etkinliğinin olduğu, bu nedenle Veli KÜÇÜK`ün diğer MAFYA gruplarını Sami HOŞTAN üzerinden kontrol ettiği ve yönlendirdiği değerlendirilmektedir.` `Bütün bunların Uğur Dündar ile ne ilgisi var?` demeyin sakın. Yukarıda da dedim ya `Uğur Dündar - Sami Hoştan ilişkisini anlamak için önce Sami Hoştan`ın kim olduğuna bakmak gerekir` diye. Buraya kadar yazdıklarım, Sami Hoştan`ın kim olduğunu anlatmaktan ibaretti. UĞUR DÜNDAR`A HOŞTAN TEMİNATI Uğur Dündar - Sami Hoştan ikilisini anlatmaya daha yeni başlıyorum. Aslında işin heyecanlı tarafı da burada zaten. Korkmanıza, endişe etmenize gerek yok. Yazdıklarım bütünüyle Ergenekon İddianamesi`nin 7 Gölge tarafından gözden geçirilmesi ile oluştu. İddianame ortada. Merak edenler girip bakabilir. Susurluk kazasından sonra Uğur Dündar, bu kaza ile Arena`da haberler yapmaya başladı. O dönemde kendisine gönderilen kimi bilgileri ekrana taşıdı. Sami Hoştan hakkında bazı iddialar gündeme getirdi. (Meraklısına not: Uğur Dündar, Sami Hoştan`ın yargılandığı sıralarda tanık olarak dinlendi. 7 Gölge o yargılamalara ilişkin de belki önümüzdeki günlerde bir şeyler yazabilir) İşte tam o günlerde, yani Uğur Dündar`ın Sami Hoştan ile haberler yaptığı günlerde bir gün Hoştan`ın telefonu çaldı. Arayan Uğur Dündar`dı. Kendisinin, `Susurluk Çetesi` tarafından öldürüleceği yolundaki iddiaları sordu. Sami Hoştan, `Ben bu insanlarla 15 yıldan bu yana tanışırım. Hala bu insanlar benim yanımdalar. Bir gün sizin isiminiz zikredilmedi` diye teminat verdi. Uğur Dündar, bu görüşmeden sonra Susurluk konusunda bir iki dosya daha hazırladı. Bir gün yine Hoştan`ın telefonu çaldı. Hoştan telefonunu açıp `Alo` dediğinde karşısındaki isim yine Uğur Dündar idi. Susurluk sanıklarından Ayhan Çarkın`ın kendisine sıkıntı yaşattığını söyledi. Sami Hoştan, bu kez daha emin konuştu: `Ya benim kontrolümdeki bir adam… Benden habersiz bir şey olmaz ya… Zaten böyle şeyler yapmaz.` Aradan yine epey zaman geçti. Sami Hoştan, 16 Kasım 2007 günü, saat 15.05`te önce gazeteci Mehmet Şehirli`yi aradı, hemen ardından da saat 15.24`te Uğur Dündar`ın telefonu çaldı: - Alo merhaba Uğur Bey nasılsınız iyi misin ben Sami Hoştan. Dedim ki şeyle ilgili dedim bi ariyayım bu Mehmet demişti ki Ayhan Çarkın`la bi görüşmüştü. Ben tabi Mehmet bişey söyleyince ben bi anda algılayamadım dedim bide .. size sorayım dedim böyle bişey. - Var, valla yani o konuşmak isterse ben de konuşurum. Hemen ardından konu yine Uğur Dündar ile gazetelerde çıkan haberlere geldi. Sami Hoştan: - İnanın siz de, o gün de ben kendim de görüşmüştüm Tansu Çiller`in yanındaki Mehmet Üstünkaya`nın zamanında… Ama sizle ilgili hiç bir öyle mevzu bile… Uğur Dündar, bu konuyu Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu`ndan duyduğunu, Hanefi Avcı`nın da bunu söylediğini belirtti. Sami Hoştan, yine Uğur Dündar adının hiç zikredilmediği yolunda teminat verdi. DÜNDAR-HOŞTAN`IN SAMATYA MUHABBETİ Bütün bu ayrıntılardan sonra 13 Ekim`de Vakit gazetesinin Ergenekon İddianamesinde yer alan metinlere dayanak ortaya koyduğu telefon görüşmesinin önemi daha iyi anlaşılıyor. Dündar-Hoştan ilişkisinin nasıl bir zemin üzerinde yürüdüğünü anlamak açısından iddianamenin 442. klasörünün 23. sayfasında yer alan telefon konuşması kayıtlarına bir kez daha bakalım. Uğur Dündar: Efendim Sami Hoştan: Alo, merhaba Uğur bey. Nasılsınız, iyi misin, ben Sami Hoştan U: A buyurun Sami Bey S: Nasılsınız iyi misiniz? U: Sağ olun iyiyim iyiyim iyiyim S: Spora devam mı U: Tabii tabii (...) S: Benim kızım ekonomi okuyor. Koç üniversitesinde son sınıfta… U: Ben valla yapılan bütün haksızlıklara karşı çıkıyorum kızım olduktan sonra S: Evet U: Çok merhametli çok şefkatli ondan oldum samimi söylüyorum S: Evet evet herkes onu öyle söylüyor ama neden U: Bütün dünya görüşüm değişti benim Sami Bey S: Aynen aynen doğru çünkü evlatlarınızdan sorumlusunuz U: Yarın da Samatya`daki arkadaşlarla buluşucam S: Ya benim canım çok kebap istedi. Atilla Atilla da falan var mı içinde U: Gelecekler valla işte bilmiyorum 10-12 olacağız S: Evet iyi iyi Samatya`lı olmak U: Orda balık yicez S: Samatya`lı olmak bambaşka U: Gayet tabii canım gayet tabii ya ben hâlâ oralara S: Öz öz insanlar U: Kökle bağlı olan bir insanım S: Öz insanlardır öz. Oranın insanları öz insanlardır U: Gayet tabii gayet tabii S: Bir şey daha sorucam geçenlerde Ertuğrul Özkök Bey bi yazı yazdı Susurlukla ilgili çok ama çok önemli dedi ki bu insanlara biz haksızlık ettik U: Öyle mi S: Bu insanları kırdık tabi yazılarında bu insanları biz kırdık bu insanları biz köşeye attık bize kırgın olarak karşıdan izliyorlar şimdiki bu durum dedi bu insanlar işte şimdiki bu insanlar lazım olan insanlardı. Buna ne diyeceksiniz yani şimdi düşünebiliyor musun yani… U: Neyse bi gün otururuz uzun uzun konuşuruz S: Tamam olur saygılar sunuyorum U: Telefonda ayaküstü olacak meseleler değil S: Oldu tamam |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Dündar`ın yalanı nasıl ortaya çıktı?
Yetkililerin yalanlamalarına rağmen, `Aktütün`de öğretmen olmadığı için eğitim verilmediği` iddialarını ısrarla gündeme getiren Uğur Dündar`ın, hükümete vurma adına PKK`nın ekmeğine yağ sürdüğü belirtiliyor... Doğan Medya Grubu`na bağlı ve yalan haberleriyle bilinen Star TV Haber Grup Başkanı Uğur Dündar`ın, asılsız `Aktütün`de öğretmen olmadığı için eğitim verilmediği` iddialarını gündeme getirmesi, `terör örgütüne yarar` tepkilerine sebep oldu. BAKAN DA YALANLAMIŞTI Karakol baskınıyla gündemde olan Hakkari Aktütün`de öğretmen olmadığı için eğitim verilemediği iddiaları Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik`in ardından Vali ve bölge eğitimcileri tarafından da sert bir dille yalanlandı. Bakan Çelik, okul çevresinde medya terörü estirildiğini belirterek, şunları söylemişti: `Okulda öğretmen olmadığıyla ilgili haberler yalan. Aktütün`deki çocukları konu mankeni gibi kullanan, küçücük çocuklara makyaj yaparak onları televizyonlara çıkaran insanlar, yayıncılık yaptıklarını mı sanıyorlar? Çocukları okulun penceresinden sokarak, bin bir türlü şekle sokarak, onları konu mankeni yaparak kullanmak hangi sorumlu yayıncılık anlayışına sığar?` VALİ: HABER YALAN Hakkari Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu, Vakit`e yaptığı açıklamada, bazı basın organlarında çıkan `Aktütün`de eğitim ve öğretim olmadığı` yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Öğrenci ve vatandaşların psikolojilerinin daha fazla bozulmaması için bu tür haberlerin yapılmaması gerektiğini vurgulayan Nasuhbeyoğlu, sözkonusu köyde 8 Eylül`den itibaren normal eğitim öğretimin devam ettiğini belirterek, `Aktütün`ün bağlı olduğu Şemdinli bölgesine son 3 yılda 20 milyon YTL yatırım yapıldı. Bunun 10 milyon YTL`si eğitim içindi. Bu iddiaların gündeme getirilmesinde öğrenciler ve vatandaşların basın mensuplarının yönlendirmesiyle hareket ettiği anlaşılıyor. Devlet, bütün imkânlarını bölgeye seferber ediyor. Vatandaşların sıkıntılarını ve zararlarını anında karşılıyoruz` dedi. Aktütün İlköğretim Okulu`nda geçici görev yapan öğretmenlerin eğitim aldıklarını ve 7 Ekim`den itibaren okuldaki görevlerine başladıklarını kaydeden Nasuhbeyoğlu, öğretmenlerin gelmesiyle öğrencilerin eğitimlerine devam ettiğini dile getirdi. TERÖRÜN EKMEĞİNE YAĞ SÜRME Memur-Sen Konfederasyonu ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu da, `Uğur Dündar ekibi, Konya ile ilgili olarak ortaya attıkları `testis skandalı`, `tesettür faciası` iddialarının bir benzerini gündeme getirdi. Durumu ajite ederek, kendine haber çıkarmaya çalışıyor. Okulu kapalı göstererek, öğrencilere roller vererek gerçeği saptırmak kimseye fayda getirmez. Terörün ekmeğine yağ sürer. Bölgedeki öğretmen açığı vekil öğretmenlerle giderilmeye çalışılıyor. Eğitim sorununu çözebilmek için öncelikle bölgeye demokrasi, özgürlük, birlik ve beraberlik ruhu götürülmeli. Bölge halkına hukuk devleti hissi verilmeli` dedi. Eğitim-Bir-Sen Hakkari Şube Başkanı Ramazan Özdemir ise, `Uğur Dündar geçmişteki alışkanlıklarını devam ettiriyor. Halkı galeyana getirip kargaşa çıkarmak konusunda Uğur Dündar`ın üzerine yoktur. Çocukları konu mankeni yaparak yalan haber yapma konusunda Uğur Dündar`ın üzerine yoktur. Hakkari`de eğitim sorunu vardır ama yapılan haberler kasıtlıdır. Vekil öğretmenler ücra köşelere gidip var güçleriyle çaba gösteriyorlar. Uğur Dündar kadro açığını kapatmak için haber yapsın, kaos çıkarmak için değil. Dündar`ın amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Amacı üzüm yemek ise gelsin Hakkari`nin eğitim sorunu hakkında gerçekçi bir program yapsın. İşadamlarını okul yaptırma konusunda teşvik etsin` diye konuştu. İşte Dündar`ın vukuatları Dündar, daha önce de birçok yalan habere imza atmış, çocukları ve masum insanları konu mankeni olarak kullanmıştı. İşte onlardan birkaçı... 1996: UĞUR DÜNDAR`IN YÜZÜNDEN İNTİHAR ETTİ Star Haber Grup Başkanı ve anchorman`i Uğur Dündar`ın yalan ve iftiralarla dolu haberlerini Türkiye`de bilmeyen yok. Uğur Dündar`ın yalan habercilik geçmişi yıllar öncesine dayanıyor. Dündar, 1996`da bir `yargısız infaz` gerçekleştirdi. Dündar`ın Arena adlı programında `Büyücü Hoca` olarak lanse ettiği Şerafettin Yardımedici, şakağına sıktığı tek kurşunla intihar etmişti. 2003: KENDİLERİNİ YAKTILAR 2003`te de İstanbul Haliç Köprüsü`nün korkuluklarına çıkan ve Uğur Dündar`ın; Arena adlı programında yayınlanan haber yüzünden yetiştirme yurdundan atıldıklarını söyleyen 8 genç, üzerlerinden çıkardıkları giysilere tiner dökerek yakmışlardı... Gençler, sözkonusu programa bu şekilde tepki göstermişlerdi... 2006: `TESETTÜR FACİASI`NIN ALTINDA DA DÜNDAR`IN İMZASI VAR `Tesettür faciası` olarak gündeme getirilen ve `Konya Numune Hastanesi`nde görevli iki bayan doktorun 15 yaşındaki bir çocuğun testis röntgenini çekmediği` iftirasını içeren haberlerin altında da Uğur Dündar`ın imzası vardı. Doğan Grubu televizyonlarında çarşaf çarşaf yer verilen bu iftira, Hürriyet`te de yine Uğur Dündar imzasıyla `tesettür faciası` başlığıyla yer almış, iddiaların kocaman bir iftira olduğunun ortaya çıkmasıyla Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bile `özür` dilemek zorunda kalmıştı. ÖVÜNDÜĞÜ HABER DE AŞIRMA Uğur Dündar`ın `Çocuklarıma bırakacağım en değerli miras` diye nitelediği ünlü `Rüşvetin belgesi` haberinin de, aslında Arena`nın istihbarat şefi Ulvi Yanardağ`a ait olduğu, Uğur Dündar`ın sadece bir İsviçre bankasının önünde fotoğraf çektirerek haberin üstüne konduğu ileri sürülmüştü. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() BUDA BAŞKA YALANLARI
http://www.videopatlat.com/ugur-dundar-ve-hurriyetin-yalanlari-videosu/f399faced/ ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() tek bu dünya yok ugur bey bunun bide öteki tarafı var.....
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Konuyu 'Belgelendirme' kısmına açsak ne güzel olurdu değil mi
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|