|
![]() |
#1 |
![]() HARİCİ FIRKALARI
1) Müslüman sayılan hariciler: a) Ezarika: Bunlar kendilerine karşı çıkanların müşrik olduklarına ebedi olarak cehennemde kalacaklarına ve kanlarının helal olduğuna inanırlar. Bunların memleketleri onlara göre darülharbtir. Ezarika peygamberlerin küçük ve büyük günahları işleyebileceklerine inanırlar. b) Necedat: Bunlar harbden geri kalanları kafir kabul etme çocuklarının öldürülmesini helal görme muhalifleri ile birlikte bulunan ehli kitaba karşı vaziyet alma hususunda cevaz verirler. Tabiyye prensibini benimsemişlerdir. c) Sufriyye: görüşleri bakımından ezarikadan daha yumuşak diğer guruplardan daha aşırıdırlar. d) Acaride: Bunlar metod bakımından necedat fırkasına çok yakındır. e) İbadiyye: Bunlara göre kendilerine karşı çıkan müslümanlar ne mü’min’ dir nede müşriktir. Bunları inkarcılar diye adlandırırlar. 2) Müslüman sayılmayan hariciler: Yezidiye ve Meymuniyedir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() HİLAFET KONUSUNDA EHL-İ SÜNNETİN GÖRÜŞÜ
Ehl-i sünnet şu dört şartta ittifak etmişlerdir. a) Kureyş kabilesinden olmak b) Kendisine biat edilmek c) İstişare ile seçilmek olmak d) Adaletli davranmak |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() İTİKADİ MEZHEBLER
Bu mezheblerin ortaya çıkmasında çeşitli meseleler etkili olmuştur. Bunları şöylece sıralaya biliriz. 1) Kader meselesi 2) Büyük günah işleyenin durumu 3) Düşüncelerin felsefi bir boyut alması |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() CEBRİYE
Bu mezhebin temeli şudur: her hangi bir iş yapmayı kuldan uzaklaştırıp buna ALLAH’a nispet ederler. Bunlara göre kul herhangi bir işe gücü yetmekle sıfatlandırılamaz. Çünkü o yaptığı işleri gücü, iradesi ve seçme serbestliği olmaksızın mecburen yapar. ALLAH teala cansız varlıklarda görülen durumları yarattığı gibi insanın diğer varlıklara mecazi olarak nisbet edildiği gibi insana da mecazi olarak nisbet edilir. İnsan sevap kazanmaya veya ceza görmeye mecburdur. Kulun bir takım işlerle mükellef oluşu cebr iledir. Bu mezhebi ilk önce yahudilerin icad ettiği ileri sürülür. Bu mezhep nihavent şehrini karargah edinmiş burada devam etmiş Ebu Mansur el Maturidi mezhebi ona galip gelmiştir. Bunlara göre cennet ve cehennem fanidir. ALLAH tealayı herhangi bir sıfatla tavsif etmezler. Kıyamet gününde insanların ALLAH’ı göreceklerini reddederler. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() KADERİYE
Müslümanlar, emeviler döneminde “Kaza ve Kader” meselelerini tartışmaya girişmişlerdi. Bunlardan bazıları çok aşırı giderek insanın yaptığı işlerde hiç bir iradesi olmadığını ileri sürmüşlerdir. Buna mukabil kaderiyecilerde diğer bir cihetten aşırı gitmişler insanın yaptığı bütün işlerin ALLAH’ın iradesinden müstakil olarak tamamen kulun kendi iradesinden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Bunların liderlerinden birisi Kader diye bir şey yoktur işler takdirsiz olarak kendiliğinden meydana gelir der. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() MÜRCİE
Bu fırka, büyük günah işleyenin mü’min sayılıp sayılamayacağı hususunda tartışmaların çoğaldığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Bunlara göre kafirlikle birlikte yapılan itaatin hiç bir faydası olmadığı gibi günah işlemenin de imana her hangi bir zararı olmayacağını ileri sürerler. Büyük günah işleyen kişinin durumunun kıyamet gününde ALLAH’a bırakıldığını beyan etmişler ehli sünnet vel cemaat alimlerinin bir çoğu ile pek çok noktada birleşmişlerdir. Hatta görüşlerinin aynen ehli sünnetin görüşleri olduğu ortaya çıkar. Bunlar Hz. Osman zamanında ortaya çıkmış fitneden uzak durmuşlardır. Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasındaki meydana gelen savaşlar hakkında hiç bir görüş ileri sürmemişlerdir. Sa’d bin ebi vakkas Abdullah b. Ömer, İmran b. Husayn bu cemaattendirler. Çarpışanların durumunu ALLAH’a havale etmişlerdir. Bir kısım alimler Mürcie mezhebini iki kısıma ayırmıştır. a) Sünnete tabi olanlar b) Bidatlara uyanlar: Ki bunlar mürcie ismi bunlara mahsustur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() MUTEZİLE
Emeviler döneminde ortaya çıkmıştır, Abbasiler döneminde islam düşünce alemini uzun bir süre işgal etmişlerdir. Alimlerin çoğunluğuna göre bu fırkanın başı Vasıl b. Ata’dır. Vasıl b. Ata Hasanı Basrinin ilmi sohbetlerinde hazır bulunurdu. Bir gün asırlar boyu insanın zihnini meşgul eden büyük günah işleyenin durumu meselesi ortaya çıktı. Vasıl b. Ata, Hasan-ı Basriye muhalefet ederek ben büyük günah işleyenin kesinlikle mü’min olmadığını, mü’minlikle kafirlik arasında bir derecede “el menziletü beynel menzileteyn” bulunduğunu söylüyorum dedi ve Hasan-ı Basrinin meclisinden ayrılarak camide kendisine başka bir meclis kurdu. Mutezililere göre mezhebleri Vasıl b. Ata’dan çok öncedir. onlar ehli beytten çoklarını kendi mezheblerind3en olduğunu iddia ederler. Bunlar tevhid, adalet, vaad, vaid, el menziletü beynel menzileteyn emr-i bil maruf nehyi anil münker prensiplerini birlikte kabul eden kimseye mutezile derler. Mutezileler ALLAH’ın vaad ettiği her şeyin gerçekleşeceğini şiddetle savunmuşlardır. Ayrıca bunlar büyük günah işleyenin ne mü’min nede kafir olduğuna ikisi arasında bir mertebe de bulunduğuna inanırlar. Bu mezheb iyiliği emretmek, kötülüklerden sakındırmak prensibine sıkı sıkıya sarılmışlardır. İnanç meselelerini ispat için akli hükümlere baş vururlardı. Bu mezheb bazı görüşlerini yunan ve eski felsefeden almışlardır. Abbasiler döneminde mutezileler artan sapık görüşlere karşı devlet tarafından kullanılmışlardır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|