|
![]() |
#1 |
![]() Çocuklar Nerde
sana anlatacaklarım var otur bir bardak su biraz zeytin gözlerin/tüm sevincin önce sofrayı kur bak/gördün mü nasıl sıcacık ekmek sevenin yüreği/elimin emeği nerede kaldı bunlar çocuklara bir bak -oyundalar/gelirler şimdi saklama yüzündeki ikircimi bir çatırtı/zaman durdu işte oyun onlar vuruldu biraz gözyaşı biraz tuz ekmeğim sokaklarda sofrayı kaldır
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Baskın
yağmur bir göçtür kollara kelepçe vurulunca kapıda beklenmedik zil sesi başlarında zulmün simgesi süzülürler başlar talan götürülür evde ağıt/figan geceyi çöz dağılsın yıldızlar yitik bir kuş, sürüklenen bir yaprak hani bizim olan güneş ah bu dağlanan yürek hangi dağda yaktığın ateş bir devir buğday mühürlenir kitap sürgülenir tutuklanır yaşam yağmur bir göçtür kollara kelepçe vurulunca |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Gül Cengi
toprak değişti şimdi devindi toprak kandan ve gelinlik yeşiliyle ellerim toprakta durur ateşe doğrultup gözlerimi bir ırmağa kıyasla öfkenin eteğine boşaltarak damarlarımı . kanı yazdım yürek vuruşlarımdan dalgalar bir uzun seccade toprak silahların ucuna çekilmiş kalemim kime ah ettin ey Eritrelim firavunlar suda boğulur |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() İnfaz
mahcup bir cellat gizli bende her gün yağlar durur ipini vakti yok infazların kendi infazda vakitlerin hızarlara gelemem gayrı hizalara da çürütülmüş bir köküm şurda burda seni düşlemeye gün yetmiyor artık günler bende bakırçalığı serin rüzgarlarda saçların yapraklarda sesin bin yıldızlı gök yaptım gözlerinden sevgilim demek için geceme zor yollardayım önüm ardım cinnet mahyaları cam kırıkları dökülüyor ıslıklardan gül değil yalnızlık bu elden ele kıyamet habercisi çarşılarda |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() İstanbul Denilince Sorulur Yeryüzü
Akşam kişneyen bir at istanbulda Baktıkça sarayburnundan Okşar yelesini tunusun yeli Açılır marmara bir mavi zambak Bir dağ yansıması cezayirden Akşam yürüyen bir kervan istanbulda Baktıkça eyüpten Ansızın boşalan yağmur Yüzündeki telaştan Anlaşılır bir gezgin kadar yerli Olamadığınız Günün iskeleti var ortada Ne içinizde bir giz Ne güneşin pasa işleyen yanı Çözülmeyen bir buzul Bu bilinçsiz durum Durmadan inip kalkan balyoz Ve ezilmişliğiniz Ağır ağır inen morluk Bir faslı ananın yüzü sularda Sığmaz içimin mağaralarına Çözülüp dağılan güvercinlerden Eyüpte bir türbe kalır |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Su Düşü
denize bir şeyler diyor adam çiviler çakarak denize gözlerinden denize bir şeyler diyor adam deniz sımsıcak Erzurum karı denizden bir parça adamın alnına koymalı bil ki çoğalır özlemi rüzgârsa toprağın dansı gelir esen meltemle ölüm ıhlamur kokusu çeker maviliği bir soluk belki çoğalır özlemi/çoğalır adamın |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Tenha Şiirleri'nden
II Sürülmüş toprak kokuyorsun biçilmiş çayır söğütlüğü geçince heryer çiğdem, gelincik ellerin baktıkça açıyor yüzün baktıkça bulutlar ve güneş serçeler karışıyor gülüşüne Saat yok gölgemizde zaman ve suyun uzayıp giden öyküsü sevmek kadar seni |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|