|
![]() |
#1 |
![]() Anne
taşı tencerede kaynatan anne çocuklara umudu sabrı öğreten anne seni bir ömer arar bulur beni zulüm boğar öldürür taşı tencerede kaynatan anne yürürlerdi erirdi taşlar gün tutulur ay bölünürdü onlar bir bakmaya görsün tüm bakışlar dururdu taşı tencerede kaynatan anne onlar diri günler koydu keskin zamana zulme kaymasın diye vakitleri beş kez yıkayıp beş kez adladılar onlar diri günler koydular umutla taşı tencerede kaynatan anne
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Çekim
çağları aşan bir terziydi annem/düşler biçti uykularıma Yusuf'tan /ay çiçek bahçesi o gecelerde elleri çoğalırken suskunluğumun yüklüydü onlar / sevgi ellerinde bakraçları sarkıtıp kuyulara ışıtır gözlerimizi güneşi emerek sulardan tüm anneler / canevimiz __________________ |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() BU KADAR her şey bu kadar bu kadar bütün anılar yollar gibi uzun yolcu gibi gece gündüz yalnızlık bu kadar bu kadar çektiğimiz acılar aşk dediğimiz işte bu kadar çocuk bu kadar onun uzun masalı vardır bu kadar masallarla gelir her çocuk bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde bütün kuşlar gibi o da uçmuş yuva dediğimiz işte o kadar anne bu kadar hiç gün görmemiş bu kadar baba bu kadar gurbetle sıla arasında gitmiş gelmiş ilkbahar yaz sonbahar kış hepsi hepsi dört mevsimmiş hayat dediğimiz işte bu kadar bu kadar yaşadığımız nereye kaçarsan kaç bu kadar başını taştan taşa çal hoşça kal gülüm dünya bu kadar Arif AY |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Şiirin Kandilleri
Soluk soluğa bir tren geçer Bırakıp gider aşkımı Taşır seni yağmurun -hüznün Taşlaşmış sokaklarda; uçurum Bin yıllık ezgidir şiir; Aıyı kavgada geçirir Güneş öylece üstünde dağın Sen denizi yarıyorsun! Şimdi Bıçağı biler gibi Tükenen birşey mi akşam Bir tren soluk soluğa geçer |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() MARAŞ
gülün oymağı bizdedir gör ki acıdandır rengi zaman garbiyelidir eser usul ve sessiz, dervişim söyle ki gönül gergefinde dokuyup biçtiğin kumaş, sonra konup göçtüğümüz, kervansaraylarca eski, bu Maraş dervişim söyle ki gülün oymağı bizdedir gör ki acıdandır rengi su akar, yeniler kendini toprak; depremlerin ustası taşı en güzel gediğine koyandır sonra bir fırtınadan, bir fırtınaya tutulmuş günlerin ardından kalaylı taslarda hüznü meyan şerbeti gibi sunandır dervişim söyle ki gülün oymağı bizdedir gör ki yüreğimizde büyüyen kurşun dengi ırmak kendince açar yolunu direnir ve akar; Dicle geceyi fırat sabahı bekleyen iki nöbetçi: nice uçurumlardan geçip toprağın acısından dağın isyanını gördük dervişim söyle ki acının oymağı bizdedir o da zulmün kendi yol uzun, yaz bakır bir sinide sunulan erken olgunlaşan kabarcık üzümü gibi ince ve saydam yüzleriyle yedi adam bu toprak kir tutmaz deyip yağlı ilmeklere uzatıp boyunlarını ve biz, gide gide acının sonuna geldik dervişim söyle ki acının tutanağı bizdedir Arif AY |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() HÜCRE
güneş ansızın yitirilen devlet hem sıla hem gurbet küçülüp daralmış gök sanki bir kuzgun gözü avına tepeden bakan sabrın belgesi bu ip mermerleri keser ekmek istemem, su yeter zamanı onunla onarır onunla büyütürüm yüreğimde eritip hüznü soluğu neye üfler gibi beklerim sabrın belgesi bu ip mermerleri keser ey ruhumun parıltısı yusufun, derin kuyusu iklimlerin solmayan gülü çağları aştın da bana da o ateşten bir demet sundun ey ruhumun parıltısı Arif AY |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() KUTLU DÜŞ
duvarda küflü bir lamba sanki ağlar taşlar rutubetten katran yürekte kor ateş estikçe gece yanar sesler donmuş burada, çeliğe su değil sükût verilir vakit ki yüreğin atışından bilinir yazar kalem savunusunu suçsuzluğun ak bir güvercin uyku gözleri sonsuzluğa dalar /uykudan murad hasıl olur KAINATIN FAHRINI GÖRÜR/ Arif AY |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|