|
![]() |
#1 |
![]() -Hazırladığınız anayasa değişikliği paketinde neler var?
-1982 Anayasası güvensizlikler üzerine kurulu, hiç kimseye güvenmiyor. Cumhurbaşkanına güvenmiyor, yürütmeye güvenmiyor, yasamaya güvenmiyor, yargıya güvenmiyor ve millete güvenmiyor. Milletin temel sözleşmesi, millete güvenmiyor. Bugün demokrasi, hukuk, insan hak ve hürriyetleri alanında yaşadığımız bütün sorunların kaynağı Anayasa. Bunda herkes müttefik. Öyleyse gelin vatandaşına, hükümetine, cumhurbaşkanına, yasama organına, yürütme organına, yargı organına güvenen, güven esaslı olan bir anayasayı hayata geçirelim, endişeler, korkular, vehimler üzerine kurgulanan bir yaklaşımdan vazgeçelim dediğinizde, ideolojiler devreye giriyor ve bir uzlaşma bulunamıyor. -Türkiye'nin yeni bir Anayasa'ya, bu mümkün olmadığı takdirde köklü bir Anayasa değişikliğine ihtiyacı açık. Siz bana hangi maddeleri değiştirmek istediğinizi söyleyin. -Ak Parti bu ihtiyacı sürekli gören ve gidermeyi hedef alan bir parti. Bu maksatla yeni Anayasa için bir taslak çalışma yaptırdık. Daha sonra da kısmi değişiklikler içeren beş ayrı çalışma yaptık. Ancak bu çalışmaların yasalaşması için konsensüs ortamı oluşmadığı için kamuoyu ile paylaşmadık. Önümüzdeki günlerde kısmi Anayasa değişikliği içeren önerilerimizi kamuoyunun tartışmasına açabiliriz. Ancak şu aşamada bu değişikliklerin kapsamı ve adedi netleşmediği için somut açıklama yapma imkanım yok. -Aaa! O zaman ben niye geldim size? Siz ipucu vermezseniz ben size daha açık sorarım. Hiç değilse şahsi görüşünüzü söyleyebilirsiniz. Benim anladığım kadarıyla Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki kriz, yani yüksek yargının "hizaya getirilememesi", bu referandum önerisinde etkili oldu. Şimdi bunları konuşmayacaksak ne konuşacağız? -Bizim yargıyı veya yüksek yargıyı hizaya getirme düşüncemiz hiçbir zaman olmamıştır. Bu konuda istediğimiz, demokratik hukuk devletlerinde olanın Türkiye'de de olması. Yani; yargının bağımsızlığı, yargının tarafsızlığı, hukukun üstünlüğü, yargının siyasallaşmaması ve siyasallaştırılmaması, yargı mensuplarının dünya görüşlerini kararlarına yansıtmaması ve kararlarını dosya, anayasa ve yasalara uygun vermesi ve kendi dünya görüşünü yasa ve anayasa yerine koymaması, hiçbir şeye bekçilik yapmaması sadece adaletin terazisini doğru tutması ve tartması. Bunları istemek yargının hizaya gelmesini istemek değil, yargının hukuk devletinin gereklerine uygun davranmasını istemektir. Bu da benim hem insan olarak ve hem de siyasetçi olarak demokratik bir hakkımdır. Çünkü yargı benim adıma karar veriyor. Benim adıma karar veren yargı hakkında düşüncemin ve talebimin olması gayet doğaldır. -Siz HSYK'nın yasala meşruiyetini sorguluyor musunuz? -Bana göre; HSYK'nın yasal meşruiyeti var, ama demokratik meşruiyeti yok. Mahkemeler millet adına karar veriyor; fakat kurulda milletin temsilcilerinin seçtiği bir üye yok. Demokratik meşruiyeti temin için Meclis, HSYK'ya üye seçmelidir. HSYK'nın yargının tamamını temsil vasfı da yok. Çünkü 250 üyeden oluşan Yargıtay'dan üç üye, 94 üyeden müteşekkil Danıştay'dan iki üye HSYK'da var; ama onbir binden fazla hakim ve savcının tek bir temsilcisi bile kurulda yok. Kurul, bütün hakim ve savcıların mesleğe kabul, tayin ve terfileri ile disiplin suçları hakkında kesin karar veriyor, kararları da yargıya kapalı. Böyle bir temsil adaletsizliği, kanuna uysa bile hukuka uygun olabilir mi? Elbette uymaz. Bu hukuksuzluk, ilk derece yargısında görev yapanların seçtiği üyelerin de kurulda yer almasını sağlamakla giderilebilir. -Yargıtay ve Danıştay, kendi kontenjanından boşalan her bir üye için ayrı seçimle ve salt çoğunlukla üç aday seçiyor, Cumhurbaşkanı da bu üç adaydan birini HSYK'ya seçiyor. -Doğru. Ama Cumhurbaşkanı'nın önüne gelen üç aday da birbirinin tıpkısının aynısı olunca Cumhurbaşkanı'nın seçimi bir anlam taşımıyor, sadece usuli bir işlem olarak kalıyor. Daha sonra da HSYK, Danıştay ve Yargıtay'a üye seçiyor. Görev süresi dolan HSYK üyesi, Danıştay veya Yargıtay'a dönüyor ve isterse orada kendini başka görevlere ve makamlara seçtirebiliyor. Bu, yargıda ideolojik bir kast yapısının ve kısır bir döngünün oluşmasına neden oluyor. -Demek oluyor ki, anayasa değişikliği paketinde bu konu yer alacak. -Hukukun üstünlüğünün hakim olduğu ülkelerde HSYK veya benzeri kurullar nasıl oluşuyor ve işliyorsa bizde de öyle olsun istiyoruz. AB'nin standardı ne ise Türkiye'nin standardı da o olsun istiyoruz. Onun için de diyoruz ki; HSYK'nın ayrı binası ve bütçesi olsun, teftiş kurulu HSYK'ya bağlansın, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı birlikte teminat altına alınsın, HSYK'nın yapısı ve oluşumu da demokratik meşruiyet, bütün hakim ve savcıları temsil edecek biçimde geniş bir temsille oluşsun. -Adalet Bakanının HSYK üyesi ve başkanı olması ile müsteşarın HSYK'ya üye olması yargının bağımsızlığını etkileyip, yargıyı siyasallaştırmıyor mu? -Adalet Bakanının HSYK üyesi ve başkanı olması ile müsteşarın kurulda üye olması, yargı bağımsızlığını etkilemez, yargıda siyasallaşmaya yol açmaz. Çünkü kararlar, çoğunlukla alınmaktadır. Çoğunluk ise, diğer üyelerdedir. Bugün Almanya'da, İtalya'da, Fransa'da, İngiltere'de, İspanya'da, Avusturya'da vb. AB ülkelerindeki sistemde Adalet bakanları veya yürütmeyi temsilen birileri mutlaka bu tür kurullarda yer alıyor. Oralarda sorun olmuyor da burada neden sorun olsun? Bu argümanı dillendirenler, bugünkü yapının devamını isteyenler, mevcut imtiyazlarını kaybetmekten korkanlardır. Bugün HSYK tek seslidir. HSYK'nın tek sesli yapısı ve tek sesliliğin asla bozulmasına imkan vermeyecek seçim sistemi, yargıda siyasallaşmanın bana göre ana nedenidir. Türkiye özellikle yüksek yargıda tek sesli bir ideolojik yapılanmaya doğru hızla gitmektedir. Örneğin geçen yaz kararnamesi sırasında, bazı hakim ve savcılar hakkında soruşturma açılması ve sonucundan kendilerine bilgi vermesini isteyerek, Anayasa ve yasada olmayan yetki kullanmışlar, yetki gaspında bulunmuşlardır. Yine yakın bir zaman önce HSYK'nın Bakan ve müsteşar dışındaki üyeleri, Anayasa ve kanuna rağmen HSYK'nın seçilmiş üyeleri imzasıyla bildiri yayınlayabilmişlerdir. Bir başka HSYK üyesi devam eden soruşturmalarla ilgili beyanda bulunmaktan çekinmemiştir. Yargıtay ve Danıştay Başkanlıklarının kimi bildiri ve açıklamaları hukuki metin olmaktan ziyade siyasi bir metin intıbaı veriyor. Zaman zaman bu bildiriler ile CHP Genel Başkanı ve sözcülerinin açıklamaları o kadar örtüşüyor ki insan dona kalıyor. İnsan sormadan edemiyor, bu kadar benzeşmenin ve örtüşmenin nedeni nedir? -Ya bu sefer de yargı sizin sesinizi yansıtırsa? Çok sesliliği isteme görüntüsünün altında ya sadece sesin rengini değiştirmek amacı varsa? Bunu yapmayacağınızın garantisi var mı? -Hayır bu mümkün olmaz. Bunu mümkün kılacak bir düzenlemeye evvela biz karşı çıkarız. Biz kimsenin sesi olmayan, sadece hakkın, hakkaniyetin, adaletin, hukukun sesi olan bir yargı olsun istiyoruz. Buna zarar verecek ne varsa düzeltilmelidir. HSYK'nın yeniden yapılanması kapsamında üyelerin yine yargıdan fazlasını daha demokratik bir usulle ve doğrudan yargı mensupları seçebilecektir. Bugün ilk derece yargısı HSYK'ya üye seçemiyor, üye seçen Yargıtay ve Danıştay ise doğrudan üye seçemiyor. Bugün HSYK'nın ayrı beütçesi yok, ayrı binası yok, teftiş kurulu HSYK'ya bağlı değil, ayrı sekreteryası yok. Biz ne diyoruz? Diyoruz ki; HSYK'nın ayrı binası olsun, ayrı bütçesi olsun, ayrı sekreteryası olsun, teftiş kurulu HSYK'ya bağlansın, Yargıtay ve Danıştay HSYK'ya aday değil doğrudan üye seçsin, ilk derece yargı mensupları doğrudan üye seçsin ve yargı tarafsız, demokratik meşruiyeti temin için milletin seçtiği Meclis ve Cumhurbaşkanı da kurula üye seçsin. Şu anda üyeleri nihai olarak Cumhurbaşkanı seçiyor. Bu düzenleme yargıyı siyasallaştırır diyenler neden buna itiraz etmiyor? 1961 Anayasasına göre HSYK'ya Meclis te üye seçiyordu. Şimdi biz ilk defa yargı camiasına ilk defa doğrudan HSYK'ya üye seçmesin imkan everelim ve çoğunlukta yargının seçtiklerinde olsun diyoruz. HSYK'yı güçlendiriyoruz. Kararlarına karşı da yargı yolunun açılmasının faydasına inanıyoruz. Şimdi sormak lazım; kararlarına yargı yolu açılmış bir HSYK mı siyasallaşır, yargı yolu kapalı olan mı siyasallaşır? Yargıçların doğrudan seçtiği üyelerin çoğunlukta olduğu bir HSYK mı siyasallaşır, yoksa yargı mensuplarının üye seçemediği bir HSYK mı? Ayrı bütçesi, binası ve sekretaryası olan ve teftiş kurulu kendine bağlı bir yargı mı siyasallaşır yoksa bunlara sahip olmayan bir HSYK mı siyasal tesire daha açık olur? Cevabı siz verin. Biz yargının siyasallaşmasının, hakimler devletine yol açacağına bunun ise en büyük felaket olduğuna inananlardanız. Derdimiz, böylesi bir felaket olmasın. Bu yönde yapılan itirazlar, bugün yargıda oluşmuş veya oluşturulmak istenen imtiyazlı konumlarını kaybetmek isteyenlerle bu konumdan kendilerine güç devşirenler tarafından yapılmaktadır. Çünkü bu yönde yapılacak düzenlemeler, bu imtiyazlara da bu güç devşirmelere de son verecektir. Öngörülen düzenleme AB standardını ifade ettiği gibi, her tür siyasi ve ideolojik yapılanmaya son verecek yapıdadır. Aksi iddialar, gerçek dışıdır.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|