![]() |
#11 |
![]() Hani gülün de Bülbülün de Aşkın da adı vardı ya dillerde; Derinliği gönüllerde… Binlerce çocuk ölü doğmada şimdilerde… Dirilemeden gömülmede… Ey cân! Kimedir hasretin? Bülbülün hasret çektiği gül diyârına mı? Hani her şeyin Lal-ı ebkem (dilsiz) kesildiği demlerde Kalem söylerdi ya derdini… Öylece her şeyin sustuğu, Gönlün dilini bulduğu, Özün selam, Sözün selam olduğu, Her şeyin, her şey ile Ve her şeyin Mevlâ ile dost olduğu, Kardeşliklerin kurulduğu, Nefsin unutulduğu, Gül ve hanımeli râyihâları ile dolu Gül diyarına mı? Çocukların ölü doğmadığı, Nice manevi doğumla Meryemlerin İsâlar doğurduğu, Nefsin cana dönüştüğü ruh diyarına mı? Kaç kez kucak açtı gönlümüz Fütüvvete/kardeşliğe Heyhât!.. Sevecek gönüller nerde? Denânın ( aşağı olan, dünya) alçaklığında Nefs kıskacında Mevla’ya gönül verecek yiğitler nerde? O fetâlar ki; İki elin parmağı kadar kaldı şimdilerde… Maddenin kıskacında her dem, Yitirmede insanlık insanlığından… Öyle de olsa ne çıkar… Yine de uzat ellerini gül diyârına. Zira orada neftsen, hasetten düşmanlıktan eser yok… Özün selâm olduğu, Sözün selâm olduğu diyar bu! Toprağının derin buğusunda saklı olduğuna aldırmayın Bir vurabilseydi beşer Yusuf misâli kazmayı kendi kuyusuna, Görürdü ol dem ki Kendi toprağında mevcut Kokusu gül, Adı gül, kendi gül olan: “Gül Resul!..” Ah bir de geliverseydi “Fenâfirresul!..” Sevda Dıraga Canbaz |
|
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|