|
|
|
|
#1 |
|
Kazan Hâkimi Kemal Şahin: Bugüne kadar "yargı" denilince hep yüksek yargı anlaşıldı. Halbuki, yüksek yargı neticede yargı mekanizmasının denetleyicisi konumundadır. Temyiz mahkemeleri gibi işlev görür. HSYK'nın bugünkü yapısı da, yargının temsilinden uzak. Danıştay ve Yargıtay'dan üyeler seçiliyor HSYK'ya. Ancak Kurul'un, Danıştay ve Yargıtay üyelerini ilgilendiren herhangi bir karar alma durumu yok. Yerel mahkemelerin temsili hiç yapılmıyor. Çok küçük bir zümre 12 bine yakın yargı mensubu hakkında karar alıyor, üstelik o döngü yalnızca kendi arasında yürüyüp gidiyor. Anayasa paketi eksikleri de olan bir reform girişimi, ancak diğer yandan olumlu adımları da desteklememiz gerekiyor. Emekli Hâkim Beyazıt Boran: Bir kere kürsü hâkimlerinin sorunlarını en iyi kendi aralarından seçecekleri temsilciler çözecektir. Terfi sorunları, iş yükü fazlalığı, tayin meseleleri gibi bir sürü ihtiyacı en iyi kürsü hâkimleri bilecektir. Özbek'in "yüksek yargıyla dalga geçiyorlar" sözü kesinlikle yanlış. Peki dalga geçilmemesi için HSYK'nın böyle devam etmesi mi lazım? Hiçbir kararı yargıya götürülemiyor. Yapılan itirazlar yine kararı verenlerin önüne gidiyor. Bugüne kadar itiraz için kurulun önüne gelen dilekçelerle herhangi bir kararın değiştiğini görmedim. Bu yapının değişmesi zorunludur.
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
...
- Dünkü gazetede Paris'te düzenlenen müzayedenin haberini okudun mu, Diana? - Yoo, neden sordun anneciğim? - Descartes'in yeleği 125.000 dolara alıcı bulmuş da... - Yaaa! İyi ki gitmemişiz. Sen satın almazdın, benim de içimde kalırdı. Hem bak, benim gömleğim kesin onun yeleğinden daha şıktır. - Tam tamına 125.000 dolar, Diana. - Ha tamaaam, şimdi anladım. Sen bana, 1100 doların böyle bir gömlek için az bile olduğunu söylemeye çalışıyorsun, değil mi anişkom? Annesinin böyle düşünmediğini adı gibi biliyordu ama, işi şirinliğe vurup, bi an önce yeni gömleğini gönül rahatlığıyla diğerlerini yanına asmak istiyordu. - Bir konuda haklısın yavrum. Senin gömleğin Descartes'ın yeleğinden çok daha şık. Descartes'ın yeleği, ne ipek, ne de kaşmir... Ne Donna Karan, ne de Prada... Hatta bir mağazaya götürsen, beş dolar bile etmez. - Eee, o kadar da olsun anne, fiyat gayet makul, o yeleği Descartes giymiş sonuçta. - Doğru. Descartes gibi insanlar, giydikleri kumaş parçalarına değer kazandırıyorlar. Bir de tam tersini düşünsene. - Ne gibi? - Kumaş parçalarını insanlara değer kazandırdığını. Diana bir an başını öne eğmiş ve annesinin yeri geldiğinde kendine has yöntemlerle kızına hissettirmeye çalıştığı şeyi düşünmüştü: Kendini özel hissetmek için ihtiyacın olan tek şey, kendinsin. (Kayıp Gül / Serdar Özkan) |
|
|
|
|
![]() |
| Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
| bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|