|
![]() |
#1 |
![]() konuyu açan kardeşimin üzüntüsüne ben de katılıyorum.
dün Zaman gazetesinde türkçe olimpiyatlarına ilk 3 sayfa ayrılırken israil gündemden düşmüştü. israili protesto haberi ilk sayfada küçük bir bölümde yer aldı. ayrıca gazetenin iç sayfalarında İran haksız yere eleştirilmiş. "İran'ın müzakereleri kabul etmemesi ve yapmış olduğu gizli işler ortaya çıkınca Rusya'da İran'a yaptırım konusunda ABD ile anlaştı" diye bir haber vardı zamanda. nedir bu gizli işler? İran 3 hafta önce Türkiye ve Brezilya ile müzakerelerde bulunmadı mı? 1200 kg uranyumu Türiyeye teslim edeceğini açıklamadı mı? Zaman gazetesi ve STV nin İsrail karşısında takındığı "müspetliği" İran ve cemaatin kendince radikal gördüğü gerçek İslami örgütlerine de takınmasını bekliyorum. ayrıca gazetede Netanyahu'nun sözleri uzun uzun yer alıyor. israilin kendini savunan ifadelerine geniş şekilde yer verilmiş. haberin sonlarına doğru "İsrail kendi limanlarına gelecek gemilerdeki yardımları Gazze'ye ulaştırıyor" gibi mesnetsiz ifadeler yer alıyor. çünkü BM ve Kızılhaç gibi kuruluşlar bile Gazze'ye yardım için gönderilen malzemelerin %78'ine İsrail'in el koyduğunu meyve suyunun bile Gazzeye girişine izin verilmediğini belirtiyor. zaman'a göre yardımlar hemen gazze halkına ulaştırılıyor? ayrıca "türkiye israilden izin almalıydı" sözüne bir eleştiri getiremeyecek kadar körü körüne bağlanmış cemaatler üyeleri bulunuyor. dün birkaç cemaat üyesi kardeşimle konuştum. neymiş efendim? hocaefendi öyle demeseydi 40 yıllık çalışması boşa gidecekti? Hocaefendi'nin bir bildiği var ki söylüyor. gibi ifadeler kullanıyor cemaat üyeleri. Öte yandan İsrail'in ABD deki Yahudi kuruluşları Gülen'in sözlerini örnek göstererek Türk cemaat liderinin bile İsrail'i haklı gördüğü konusunda kendilerini savunuyorlar. ben birkaç gün boyunca hocaefendiden bir açıklama bekledim. merakla bekledik, acaba neler diyecek bu saldırı konusunda? susması daha hayırlı olurdu gibime geliyor. sert bir eleştiri zaten beklemiyorduk ama böyle bir korsanlığa da bir tepki vermeliydi diye düşünyordum ama hyal kırıklığına uğradım. yüreğinde imanı olan herkesin kahrolduğu bir açıklamada bulundu kendileri.
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Hocam bir kaç gündür takip ediyorum da sizi , sizde paranoya başlamış bu konularda iyi niyetli olmadığınızı düşünüyorum bakın size Ali ünalın bir yazısı var onu veriyorum.
İkinci olarak, Türkiye'de İslâm temelli hareketlerden neo-İslâmcı hareket, daha çok muhalefet eksenli, teorik, reaksiyoner ve ideolojik bir aydın hareketi olarak doğmuş, bu harekete yakın görünen siyasî oluşum ise, nihayet büyük çoğunluğu itibarıyla demokrat-muhafazakâr bir tutumu benimsemiştir. Fikir planında Hocaefendi'yle irtibatlı gösterilen hareket ise, müsbet harekete, aksiyona dayalı, iman, ibadet, ahlâk ve muamelâta ağırlık veren iman ve Kur'an hizmeti olarak ortaya çıkmıştır. Neo-İslâmcı hareket, Beylikler döneminde Anadolu'da diğer beyliklerin birbirleriyle uğraşması gibi İslâmî geleneği, diğer Müslümanları ve hareketleri sürekli eleştirirken, iman-Kur'an hizmeti hareketi, Osmanlı Beyliği gibi sürekli dışa yönelmiş ve açılmıştır. Yani, Hocaefendi, daima "deplasman"da bulunmuş, "deplasmandan" konuşmuştur ve yine böyle devam etmektedir. Üçüncü olarak, üstad Ahmet Selim Bey'in bir sözünü nakletmişlerdi: "Kendilerini ispat etmiş büyüklere ait o anda düşünceme ters bir söz veya davranış okuduğum veya işittiğim zaman asla tenkide gitmem; onların bildiği, benim bilmediğim bir şey vardır der ve susarım." Herkes medeniyetler çatışmasından bahsederken, İslâm bir muhalefet ideolojisi gibi anlaşılıp takdim edilirken Hocaefendi, diyalog, hoşgörü, demokrasiden geri dönüş olmaz, medeniyetler uzlaşması dedi. O zaman onu ağır biçimde tenkit edenlerin pek çoğu, 8-10 yıl sonra aynı noktalara geldiler. Daha önce Hocaefendi'yi "rejim, ABD, İsrail yanlısı" olmakla itham edenlerden samimi olanları, 1999 Haziran'ından sonra Hocaefendi'den helâllik dilediler. Hocaefendi'nin de üslûbu ve bazı sözleri sebebiyle daha sonra kendisini eleştirdiği de elbette olmuştur. Sorumlu her Müslüman, Hocaefendi gibi zatlarla imtihan olmaktan kaçınmalıdır. Hocaefendi, bir defa daha kendisini feda etmiştir. Gazze'ye özgürlük filosu konusundaki şahsî düşünceme gelince: Filoda bulunmak isterdim, bulunamadım. Ama uğurlamada bulundum; İsrail başkonsolosluğu önündeki gösterilere bir gece katılıp sadece dua ettim. Bu kadarcık bir iştirakim olmasaydı, kendimi vicdanımda sürekli mahkûm hissederdim. Neo-İslâmcı kesimden bazıları, zamanla biraz da cemaat hareketlerinden etkilenmeyle müsbet faaliyetlere giriştiler. Nihayet, Gazze'ye özgürlük filosuyla Gazze ve Filistin trajedisi, İsrail'in kanun tanımazlığı, acımasızlığı, bir defa daha dünya gündemine geldi. İsrail, kendisini dünyada mahkûm eden büyük yanlışlara sürüklediği gibi, Türkiye karşısında bileği bir defa daha büküldü; bir defa daha büyük ölçüde mazlum, mağdur ve samimiyet kazandı. Türkiye baştan filoya resmen destek verseydi, İsrail'le ta baştan resmen karşı karşıya gelirdi ve bir çıkmaza sürüklenebilirdi. Gazze'ye seferi düzenleyenler de, hükümetimiz de akıl dolu davrandı. Mısır, hem kendisini kurtarmak hem İsrail'i rahatlatmak için Gazze'ye yardım kapısını açma mecburiyeti hissetti. Bilinen fakat resmen dile getirilemeyen İsrail-PKK bağlantısı resmen dile getirilir oldu ve gündeme oturdu. Şehitlerimiz de, Allah rahmet etsin, asla boşa ölmedi. Yapılan, bir kahramanlıktır |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|