Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Önden Giden Atlılar Önlerinde okyanus, Kızgın bir çöl arkada, Asıl içlerindedir, Zaptedilmez bir deniz, Önden giden atlılar...



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 06-10-2010, 17:02   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Sâliha bir hanım, huzur dolu bir aile ortamı için kocasıyla münâsebetlerinde başka ne gibi incelikleri gözetmelidir?

Beyini hiçbir zaman ihmal etmemeli, aile fertleri arasındaki sıralamada onu ikinci sıraya düşürmemelidir. Bu hâl, fıtrata ters düşeceği için normal bir erkek, kadının böyle bir davranışını kabullenemez.
Bir insanı memnun etmek için onu iyice tanımak gerekir. Bu yüzden hanım, kocasını anlamaya, onun ideallerini, alâkalarını, hislerini, zevklerini paylaşmaya ve ondan kopmamaya çalışmalıdır. Buna mukabil erkek de hanımına karşı aynı şekilde hareket etmelidir. Eğer bunu önemsemezlerse, hayat arkadaşlığının tabiî icabı olan "müştereklikler" gittikçe azalır ve eşler birbirinden zamanla uzaklaşır. Vakitlice tedbir alınmazsa bu bir müddet sonra öyle bir hâl alır ki; eşler arasındaki muhabbet ve birliktelik, yerini ayrılık ve nefrete bırakabilir. Bunun en kötü mevsimi ihtiyarlıktır. Birlikte geçirdikleri yıllar boyunca birbirini tanıyıp anlamaya çalışmamış kimselerin ihtiyarlık demlerindeki ayrılığı ise, hazîn bir yalnızlık ve geri dönülmez bir hasret ve nedamettir.
Hanım, beyine hayırlı ve meşrû her işinde yardımcı ve destek olmalıdır. Onun akrabalarına da hürmette kusur etmemelidir. Tercih ve fedâkârlık durumunda kalırsa, onun ailesine daha fazla yakınlık göstermelidir.
Hayat sürprizlerle doludur. Felaket ve buhran zamanları olabilir. Böyle zamanlarda beyinin yanında bulunması ve onun yükünü hafifletmeye çalışması gerekir. Büyüklerimiz demişlerdir ki, "Halı ol, üzerinde kırk ayak dolaşsın ki, baştâcı olasın." Başka bir darb-ı meseldeki gibi, sıkıntı anlarında "ağzından kan damlasa, kızılcık şurubu içtim" denilmeli, kol kırılıp yen içinde kalmalıdır. Yuvasına gelinlikle girmeli, yuvayı saadetle doldurmalı ve bu kapıdan ak, lekesiz bir kefenle ebedî yolculuğa çıkmalıdır. Nitekim Sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, ilk hanımı olan Hazret-i Hatice'nin sabır, anlayış, teslimiyet ve fedâkârlıklarını, bir ömür boyu hayırla yâd etmiştir.
Kısacası insanlar sevmelidir ki, sevilsin; saymalıdır ki, sayılsın. Fedâkâr olunmalıdır ki, karşılığında güzellik ve ikramlar bulsun. Lâkin aile içinde bunlar öncelikle hanımdan gelmelidir. Tabiî akıllı kadın, kocasına kendisini sevdirir ve saadet yolunun mimarı olur. Hadis-i şerifte:
"Kocası kendisinden râzı olarak vefât eden kadın, cennete gider." (Tirmîzî, Radâ, 10; Ayrıca bkz. İbn-i Mâce, Nikah, 4) buyurulmaktadır. Bu hadis-i şerif, hem sâlihâ bir hanımın beyini memnun etmesi hâlinde nâil olacağı mükâfâtı bildirmekte ve hem de ailede erkeğin mevkiine ve kadının ahlâkına temas etmektedir.
Erkek de hariçte çalışıp uğraşırken kazancının helal olmasına dikkat etmeli, eve girenin kaynağından bîhaber olan hanımına ve yavrularına şüpheli şeyler bile yedirmemeye dikkat etmelidir.
Diğer bir hadis-i şerifte "Kişinin güzelliği dininde, mürüvvet ve şerefi aklında, soy-sop güzelliği de ahlâkında gizlidir." buyurularak eş tercihlerinde dikkat edilmesi gereken ölçülere işaret edilmiştir.
Saliha kadın, yalnız beyini sevip saymakla kalmayıp, onun akrabalarına ve dostlarına da meşrû ölçüler içinde yakınlık göstermelidir. Zira kadının bu davranışı kocasını memnun eder. Fakat bunda hassas olunması gereken bir husus vardır, o da şer'î mahremiyet sınırlarına uyulmasıdır. Kadın, evde yalnızken, kendisine nikâh düşen akrabayı bile içeriye almamalıdır. Bu hassas bir konudur. Kimsenin hüsn-i niyetine inanmamalı ve bilhassa kadın kendini lekelenmekten uzak tutmalıdır. Çünkü kadın bembeyaz elbise gibidir, onda en küçük bir leke bile göze batar.
Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- şüphe getirecek durumlardan uzak bulunmayı arzu ederdi, töhmet olan yerlerde bulunmayınız, buyururdu.
Nitekim bir gece vakti, Allah Rasûlü, hanımlarından biriyle sokakta yürürken karşılarına çıkan ensardan iki şahsa yanındaki kimseyi tanıtır mâhiyette:
"-Bu anneniz Safiye binti Huyey'dir." buyurmuştur. Ashâbın:
"-Rasûlü'nün uygunsuz bir davranışta bulunmasından Allah'ı tenzih ederiz, Ya Rasûlallâh!" demeleri üzerine de:
"-Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir kötülük -veya bir şüphe- atmasından korktum." (Buhârî, İ'tikâf 11; Müslim, Selâm 23-25) buyurarak insanlarda şüphe ve töhmete mahal bırakmamayı tenbih etmiştir.
Hanımlar, kocalarının meşrû işlerinde daima yanlarında olmalıdır ki, bu sâyede zevc, hanımıyla tesellî bulsun, şevki artsın. Hayır ve güzellikler paylaşıldıkça artar; felâket ve üzüntüler paylaşıldığında azalır. Eşler, hem dünya, hem âhiret yolculuğunda birbirinin hayat arkadaşı olduklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Önceden her birinin müstakil bir hayatı varken, evlenmekle ortak bir hayata, ortak bir kadere dâhil olurlar. Öyleyse ortak hayatın icaplarına riâyet etmeli ve birbirini hayatın iniş ve yokuşlarında hep gözetmelidir. Eğer birinin ayağı sürçerse, diğeri ona baston olmalı ve kolundan tutup kaldırmalıdır.
Kadın, eşinin davranışlarına dikkat etmeli ve bir konuda asabîleştiğini farkettiğinde meseleyi büyütüp işi münâkaşa boyutuna vardırmamalıdır. Zira ciddî ve uzun süreli münâkaşalar, aradaki muhabbet ve saygıyı zedeler, aile yuvasını tehlikeye sokar. Bu gibi durumlarda hanımların zevclerine karşı davranışlarında sâkin ve terbiyeli olmaya devam etmesi uygundur. Sonunda koca da hatasını anlayacak ve hanımına karşı mahcûbiyet içinde hürmetkâr olacaktır. Aksi hâlde hatalı olmasına rağmen, bu haksızlığını göremeyecek ve aralarına girmiş olan şeytan, iki kalbe de kin ve husûmet tohumları ekecektir.
Eşlerin dikkat edeceği bir husus da aşırı güvensizlik ve kıskançlıktır. İnsanları en çok rahatsız eden şeylerden birisi de kendilerine karşı duyulan itimatsızlıktır. Eğer bu konuda çok ciddi sebepler ortaya çıkarsa birbirlerini suçlamadan önce, oturup konuşmayı denemelidirler. Yoksa ufak-tefek meseleleri büyütüp içinden çıkılmaz büyük problemler hâline getirmemelidirler.
İnsanların bazı hâdiseler karşısında basireti bağlanabilir. Unutkanlık veya hataları olabilir. Bir hanım, kocasını, birisine danışmak ihtiyacı içinde görürse, bütün samimiyet ve iyi niyetiyle yanında olduğunu hissettirmelidir. Böyle bir konuda bildiğinin en doğrusunu söylemeye çalışmalıdır. En yakın sırdaşı olmalıdır. Unutmamalıdır ki, erkek ve kadın, birbirini tamamlayan unsurlardır ve müminlerin anneleri olan Peygamber Efendimizin hanımları da zaman zaman fikirleriyle Efendimize destek olmuşlardır. Mesela Hudeybiye anlaşması esnasında Ümmü Seleme -radıyallâhu anha- validemiz, ashab-ı kiramın itirazlarından çok üzülen Peygamber Efendimiz'i teselli etmiş ve emrettiği şeyi önce kendisinin yapmasını tavsiye etmiştir. Peygamber Efendimizin tıraş olup ihramdan çıktığını gören ashab-ı kiram da ihramdan çıkmışlar ve bu mesele acı neticelere yol açmadan çözülmüştür. Yine Hazret-i Hatice validemiz, Peygamber Efendimiz ilk vahyi aldığında onu tesellî etmiş, üzüntü ve endişelerini paylaşmış ve Varaka bin Nevfel'le görüşmesine yardımcı olarak Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimizin takdirini kazanmıştır.
İslâm tarihinde Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- hakkında da benzer bir misal zikredilmektedir. Hazret-i Ömer, mescidde kadınların çok fazla mehir istediklerini ve bunun evlenmeyi zorlaştırdığını söyleyerek, mehir miktarını sınırlamak istemişti. O sırada mescidde Hazret-i Ömer'i dinlemekte olan arka taraflardan bir kadın, ayağa kalkmış, kadınların istedikleri kadar mehir talep edebilecekleri ile ilgili âyet-i kerîmeyi okuyarak Hazret-i Ömer'e itiraz etmiştir. Bunun üzerine Hazret-i Ömer hatasını anlamış ve:
"-Kadın isabet etti, Ömer yanıldı." buyurarak görüşünü değiştirmiştir.
Lâkin burada üzerinde durulacak önemli bir konu daha vardır. Kadın, herhangi bir mevzuda istişare ederken, görüşü doğru bile olsa tekebbürden (kibirlenmekten) uzak durmalıdır. Beyine herhangi bir mevzûda fikir ve tavsiyede bulunurken ona hürmetin dışına çıkmamalı, ona itimatsızlık göstermemeli veya ona nasihat vermek tavrına girmemelidir. Zira erkekler, zevcelerinden nasihat almaktan fazla hoşlanmazlar. Velhâsıl saliha kadın, Allah'ın kendisine verdiği akıl nimetini beyine karşı çok hassas bir üslup ile kullanmayı bilir.
Bir kadın kocasının gönlüne girebilecek bir maharet ve sanata sahip olmalıdır. Tarihimiz bunun en büyük şâhididir. Vâlide Sultanlarımız, padişah olan beylerinin kalplerine girerek, saltanatlarını orada devam ettirmişler ve bu sâyede arkalarında kendilerine sadaka-i cariye olan nice cami ve hayır müesseseleri bırakmışlardır. Hâlen devam eden bu hizmetleri sebebiyle hayır ve rahmetle yâd edilmektedirler.
Yine bir hanımın kocasını, bir başkasının yanında tenkit etmesi ve başkalarının yanında nasihat vermeye çalışması da edeb kaidelerine aykırıdır. Ne kadar hatalı da olsa, onu mahcup edip eksiğini teşhir etmemelidir!.. Aynı şekilde kocanın da hanımına karşı böyle bir davranışı yanlış olur. Zira âyet-i kerîmede:
"Kadınlar sizin için, siz de onlar için bir elbise gibisiniz." (Bakara Sûresi, 187) buyurulmaktadır.
Bir hanımın, kocasının eksik ve kusurlarına mukabil, başka bir erkeği kocasının yanında methetmesi de yanlıştır. Kocasını, hiç kimseye, hatta annesine ve babasına bile şikâyet etmemeli, onu hiç kimsenin yanında zora düşürmemeye dikkat etmelidir. Aradaki ihtilafları başkasına aksettirmek yerine, kendi aralarında çözmeye çalışmalıdır. Erkekler de hanımının kusurunu kırıcı olmayan bir lisanla söylemeli, araya (annesi, kızkardeşi vb.)başka şahısların girmemesine özen göstermelidir.
Çevremizde görürüz, bazı evliliklerde tarafların mutluluğu elde edememesinin temelinde hanımların kocalarına veya kocaların hanımlarına değer vermemesi vardır. Halbuki karı-koca, birbirinin hem cenneti, hem de cehennemi olabilir. Hem Allah'a kulluğuna itina gösteriyor, hem de beyinin meşrû isteklerine cevap vererek rızasını alıyorsa bu sâliha kadın, cenneti kazanabilme yolundadır.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 06-10-2010, 17:05   #2
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart
Günümüzde maddî olarak pek çok sıkıntılardan, bâdirelerden geçtik, geçiyoruz. Âilede maddî varlık ve yokluk konusunda nelere dikkat edilmelidir ki, ailenin huzur ve mutluluğu zedelenmesin?

Öncelikle insanlar, nefislerine hâkim olmayı öğrenmeli ve bütçelerinin sınırlarını zorlama pahasına her gördüklerini elde etmeye çalışmamalıdırlar. Zira bu, nihayetinde aşırı yük altına girmeye, huzursuzluk ve büyük buhranlara sebep olmaktadır. Günümüzde gittikçe yaygınlaşan kredi kartları sebebiyle, her gördüğüne kolay ve ucuz bir şekilde sahip olabileceğini düşünen birçok aile, yapmış olduğu ölçüsüz harcamalar sebebiyle borç ve faiz girdabına düşmüş ve perişan olmuştur. Nice mesut yuva bu yüzden yıkılmış veya yıkılmaya yüz tutmuştur. Eşlerin maddî durumları çok iyi bile olsa saçıp savurmamalı, israftan kaçınmalıdır. Bu hem kadına, hem de erkeğe ait bir mükellefiyettir. Allah korusun, gün gelir hoyratça harcananlar aranmaya başlanır. Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede:
"Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma. Çünkü savurganlar şeytanların kardeşi olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür." (İsra Sûresi,26-27) buyurmuştur.
Eğer fazla gelen yiyecek, içecek, kıyafet vb. varsa ihtiyaç sahipleri aranıp bulunmalı ve onların hakkı ayırılmalıdır. Zira fakir ve muhtaçların gönlünü yapmak ve onların duâsını almak, hâneleri şenlendirir, rızıkları bereketlendirir. Devamlı hatırda tutulmalıdır ki, biz onlar gibi, onlar da bizim gibi olabilirdi.
İnfakta ölçümüz ise, "Sevdiklerinizden infâk etmedikçe birre (gerçek fazilet, hayır ve iyiliğe) ulaşamazsınız." (Âl-i İmran Sûresi, 92) âyet-i kerimesi olmalıdır. İnfak ederken verilecek şeyler, giyilmiş elbiseler veya eskitilmiş eşyalardan ziyâde gözümüzde kıymeti olan, gönlümüzde yer etmiş bulunan emtialar olmalıdır. Hadis-i şerifte mecazen şöyle buyrulur: "İnfak eden başta Allah'ın eline verir; Allah'ın elinden muhtacın eline geçer."

Bazı aileler çocukları olması için çırpınırken, bir kısım insanlar da hiç çocuk sahibi olmak istemiyorlar, âdeta bunun için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu doğru bir hareket midir?

Evlenip de zarurî ve meşru bir sebep olmaksızın çocuk istemeyenler ve onları daha ana rahminde çeşitli müdâhalelerle düşürmeye çalışanlar da neslin helâkine koşanlar arasındadır. Bitkiler ve hayvanlar bile, nesillerinin devamı için bin bir türlü ibret manzarası sergilerken, mahlûkâtın en üstünü olan insanın öz neslini baltalama teşebbüsleri hangi mantık ve vicdanla izah edilebilir. Âyet-i kerimede, kıyâmetteki bir manzaraya dikkatler çevrilerek buyurulur ki:
"Diri diri toprağa gömülen kıza hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda…" (Tekvîr Sûresi, 8-9)
1400 sene evvelki o cinâyetler, şekil değiştirerek maalesef günümüzde insanlığın yüzkarası "kürtaj" şeklinde tekrarlanmaktadır. O anne-baba, kâtili olduğu yavrusuna belki yarın muhtaç kalacağını düşünmelidir.

Ebeveynin ve özellikle annenin, çocuklarının bakımı ve terbiyesiyle ilgili göstereceği hassasiyet ne olmalıdır?

Hanımların en önemli vazîfelerinden birisi de Cenab-ı Hakk'ın, İslâm fıtratı üzerine lutfettiği yavrularını hayır ve faziletle donatmaktır. İmanlı, istikâmet ehli ve vatanperver çocuklar yetiştirmek, bir anne-babanın en büyük mesuliyeti olduğu gibi, hayatlarından sonra açık kalan defterlerine hasenât yazılmasına da vesîledir.
Bir atasözünde "el-ümmü medresetün: Anne mekteptir." denilmektedir. Kadın, evde çocuklarıyla daha çok birlikte olduğu için çocuklara güzel örnekler sergileyerek, onların ruhunda kalıcı izler bırakmak sûretiyle "ilk ve en büyük terbiyeci" olacaktır.
Annelik vazifesini vefâkârlık ve fedâkârlıkla omuzları üzerine alan bir sâliha hanım, gerçekten engin bir sevgiye, ömürlük bir teşekküre lâyıktır. İslâm âleminde, ciddî ve fazîletli müslümanlar; ebeveyne, bilhassa anneye ait hürmetin en yüksek örneklerini vermişlerdir. Başta Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, her hafta süt anneleri olan Halime -radıyallâhu anhâ-yı ziyârete gider, mübârek cübbelerini yere serer ve sütannesinin bunun üzerine oturmasını isterdi. Sütanneleri, odaya her giriş çıkışlarında ayağa kalkar ve kendisine hürmet gösterirlerdi.
Hülâsa sâliha anne, ilâhî kudretle genişletilmiş bir rahmet kucağıdır. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz "Cennet annelerin ayakları altındadır…" buyurmuştur. Aile ocağındaki fertlerin taşkınlıklarını, bilhassa çocukların usandırıcı hırçınlıklarını eritecek fazilet cevheri, anne kalbidir. Saadet çiçeklerinin tohumları annelerin gönüllerine bırakılmıştır. Bu sebeple Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- anne muhabbetini ısrarla telkin buyurmuştur. Kendisine daha ziyâde kime hürmet ve hizmet edilmesi gerektiği sorulduğunda, üç kere "Annen!..", sonra da "Baban!" buyurmuştur.

Bir hanım kendinden doğmayan, beyinin önceki eşinden kalan çocuklarına karşı nasıl davranmalıdır?

Ona kendi çocukları gibi bakmalıdır. Sevgi, ilgi, şefkat ve hizmetini onlardan da esirgememelidir. Peygamber Efendimiz çocukluğunda kendisini himaye eden ve öz annesi gibi ilgi gösteren Hazret-i Ali'nin annesi Fâtıma binti Esed'e hayatı boyunca hep muhabbet beslemiş ve hürmet göstermiştir. Bu sâliha kadın vefât ettiği zaman Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- cenazenin yanına gelmiş, başucuna oturmuş ve onun fedâkârâne hizmetine Hak katında şâhidlik ederek şöyle buyurmuştur:
"-Ey annem! Allah sana rahmet eylesin. Sen benim öz annemden sonra annemdin. Kendin aç kalır, beni doyururdun, kendin giymez beni giydirirdin, kendini güzel yiyeceklerden alıkoyarak bana yedirirdin ve bunları yaparken Allah'ın rızasını ve ahiret yurdunu arzu ederdin."
Sonra Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- cenazenin üç kere yıkanmasını emretmiş, kendi gömleğini çıkarıp ona giydirtmişti. Cenaze bu gömlek üzerinden kefenlendi. Peygamber Efendimiz kabrin kazılmasına da bizzat yardım etti ve sonra lahite yan üstü uzanarak bu sâliha kadına duâ etti. (Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr, XXIV,351-2)
Peygamber Efendimizin bu sevgi ve hürmeti, müşfik bir anne kucağına karşı duyduğu minnet, vefâ ve şükrânın ifadesi; bizim için de ne güzel bir ibret ve örnektir. Diğer taraftan böyle bir yetimi, annesizliğini unutturacak kadar bağrına basan, onu şefkat kucağında himaye ve terbiye eden, zarif davranışları ve tatlı sözleriyle bu hassas ve kırık yetim gönlünde taht kuran bir annenin hali ne güzeldir. O yüce anne, yetimin gönlünde bıraktığı bu tatlı hatıralar sebebiyle bir ömür boyu kırık bir gönülden yükselen duâlar vesilesiyle ilâhî rahmete müstağrak olacaktır.

Peygamber Efendimizin böyle sâliha hanımlar hakkında ne gibi tebşiratları (müjdeleri) vardır?

Peygamber Efendimiz buyururlar:
"Sahip olunan şeylerin en efdali; zikreden bir dil, şükreden bir kalp, kocasının imanına yardımcı olan sâliha bir zevcedir." (Tirmîzî, Tefsir, 9/9)
"Mümin, Allah'a takvâdan sonra en ziyâde sâliha bir zevceden hayır görür. Böylesi bir kadına emretse itaat eder, ona baksa sürur duyar, bir şeyi yapıp yapmaması hususunda yemin etse, kadın bunu yerine getirerek onu yeminden kurtarır, kadınından ayrılıp uzak bir yere gitse, kadın hem kendi namusu ve hem de adamın malı hususunda hayırhâh ve dürüst olur." (İbn-i Mâce, Nikah, 5/1857)
"İyi kadın, kocasına karşı itaatli, çocuklarına karşı şefkatli olandır."
"Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindar kadındır." (Müslim, Radâ, 64; Ayrıca bkz: Nesâî, Nikah, 15; İbn-i Mâce, Nikah, 5)

"Ailenin kurulması ve saadeti" gibi hassas ve hayâtî bir konuda bizi gönül ufkunuzdan ve tecrübelerinizden hissedâr kıldığınız için teşekkür ederiz. Allah yuvamızı hayırlarla kurmayı, bu aileden hayırlı nesiller yetiştirerek ümmet-i Muhammed'e ve bütün insanlığa hizmetler ulaştırmayı hepimize nasip etsin..

Âmin..

__________________
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı