|
|
|
|
#1 |
|
İyilik duygusunu vicdanlardan alanlara taşımak zorundayız… İyiliği sadece konuşan, tartışan değil, taşıyan ve yaşayan olma sorumluluğumuz var… Artık iyiliği birebir yaşamanın huzur ve huşusuna talip olmak gerekiyor… Başkasının iyilikleri ile övünmek, avunmak, kendine pay çıkarmak değil… İyilikleri hepten kurum ve kuruluşlara ihale etmek de değil…
Çünkü iyilik bizim için ne bir hobi, ne de bir nostaljidir… Biz vicdanımızı rahatlatmak için de değil… Toplumsal teveccüh, siyasal yatırım olsun diye de bu işi yapmamalıyız… Çünkü biz, Müslüman’ız… Hesap gününe inanıyoruz… Hesabımızı nasıl kolaylaştırabiliriz? Bizim derdimiz budur… İmani, insani ve vicdani sorumluluklarımızdan kaçamayız… Ne mazeretlere sığınabilir, ne de erteleyebiliriz… Modern dünyanın çöllerinde yol arayanlara rehber olmak bize yakışır… Hasta bedenlere, yorgun yüreklere Lokman olmak bize yakışır… Çaresizlikler içerisinde çırpınan sessiz çığlıkların kapısını çalan Hızır, biz olmalıyız… Kaç garibe umut, kaç acize müjde olduğumuzu kendimize tekrar soralım… Haydutların, haramilerin köşeleri tuttuğu bir sistemde iyilik melekleri olmak bizden beklenir… Modern dünyanın tüketim çılgınlığına ve hazcı sapkınlığına karşın çağın rabbanileri, ensarileri, havarileri ve dahi sahabileri biz olmalıyız… İyiliği, erdemi, onuru, merhameti, masumiyeti, insaniyeti, muhabbeti, ülfeti, adaleti, ahlakı, kardeşliği, mertliği, dürüstlüğü, cömertliği biz taşımalı, kısacası insaniyet mektebini biz kurmalıyız… Dalga dalga büyüyen bir iyilik hareketi yeryüzünü kuşatmalı ve bu ulvi eylemin öznesi ve öncüsü biz olmalıyız… Kötüler masum yüreklere zakkum ekmeden, biz tuba tohumları ekmeliyiz… Bugün yeryüzü kan gölüne, ateş topuna dönmüşse… Kirlenme, yozlaşma, çürüme, kokuşma sınır tanımıyorsa nedenini biraz da kendimizde aramalıyız. Çünkü yeterince iyi olamadık… Yeterince iyiliği örgütleyemedik… Kötülüğü önleyecek bir duvar öremedik… İyiliğin istismarını önleyemedik… Hatta iyilikten çıkar devşirmeye yönelen ve özenenlerimiz oldu… Unutmayalım ki yeryüzünün ıslahına talip olacak bir iyilik hareketi inşa edemezsek, kötülükler bir gün bizi de vuracaktır… Bunun için Bir olana iman ediyorsak, birre ermek için, birlikte hareket etmek mecburiyetindeyiz… Dünya iyilere ve iyiliğe muhtaç… Çünkü yeryüzünde kötülük küreselleşti, sınır tanımıyor… Kötülükler yasallaştı, statükonun koruması altında… Artık kötülükler bireysel değil, toplumsallaştı, nesiller tehdit altında… Evet, kötülüğe tavır almak bir itikadi gerekliliktir… Biliyoruz ki; kötüler gücünü, iyilerin tepkisizliğinden alıyor… İyiliğin taşıyıcısı, kötülüğün gidericisi olma fırsatı henüz elimizde… Öldükten sonra da yaşamak istiyorsak, geriye ölümsüz eserler, kalıcı iyilikler bırakmamız gerekiyor… O zaman buyurun, kendimize bir iyilik yapalım… Sorumluluk alanlarımıza dönelim… İyiliklerimizle yüreklere yürüyebiliriz… İyilik savaşçıları için daha yürünecek çoook yol var… Ramazan Kayan
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Ramazan saadeti...
Ne günlere geldik... Bir zamanlar, daha Ramazan yaklaşırken, irtica haberleri gazetelerimizi kaplamaya başlardı. Sonra her Ramazan’da oruç vukuatları olur/icad edilir, kahraman Türk basını bunları Ramazaniyelik olarak allar pullar, oruç tutmanın zararları, dindarların fenalıkları hanesine yazardı. Oruçluların oruç tutmayanlara saldırısı eksenli “oruç terörü” lafı bile icad edilmişti! Elbette oruç karşıtı “bilimsel” açıklamalar da yapılırdı! Bunları Kenan Evren gibi askerî rütbesi olanlar yaptığı gibi, her türlü doktorluk rütbesi taşıyanlar da yapardı... Bu sene, şu ana kadar, böyle haberlerle karşılaşmadık. Artık oruçlular, oruçsuzlara saldırmadığından mı, yoksa böyle haberlerin iş yapmadığından mı, bilemiyoruz!.. Tam Ramazan’ın vukuatsız geçeceğini düşünürken, gerçek bir Ramazan vukuatı haberi bütün gazetelere yansıdı. Hem de oruçlularla oruçlular arasında! D.Mehmet Doğan - Vakit |
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
1) Kanun devleti değil, hukuk devleti olmak için... Adalet, barış, özgürlük, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yönetim için EVET diyorum.
2) Derin devletten, çetelerden kurtulmak için, darbe olmasın, resmi ideoloji, resmi tarih dayatması olmasın diye.. 3) Bunlar olsun diyen partilerin kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kalmaması için, 4) Bu taleplerin yasalaşmasını engelleyen Anasaya Mahkemesi’nin yapısının yeniden düzenlenmesi için, 5) Bu fikri savunanların sanık sandalyesine oturtulup cezalandırılmasını önlemek, yargıyı tarafsız ve bağımsız kılma adına HSYK’nın yeniden yapılandırılması için EVET diyorum. Herkes inandığı gibi yaşayabilsin, düşündüğünü özgürce ifade edebilsin diye, dinî, etnik, ideolojik, politik, felsefi, vicdani kanaat farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabileceğimiz, katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetim için EVET diyorum.. 6) Bir daha darbe olmasın, darbecilerden hesap sorulsun diye EVET diyorum.. 7) Devlet şeffaf olsun, vatandaşın bireysel mahremiyeti korunsun. Seyahat özgürlüğü, mahkeme kararı olmadan sınırlandırılmasın diye, YAŞ dahil idarenin bütün eylemlerin yargı denetimi altına alınması için EVET diyorum. 8) Darbe Anayasası’ndan kurtulmak için, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kazanmak için EVET diyorum. 9) Hakkımda devletin yargı kararı olmadan, fişleme yapması, telefonlarımı dinlememesi, hakkımda andıçlar yayınlanması, devlet içinde çeteler hakkımda planlar yapmasın diye EVET diyorum.. 10) Çocuklarıma özgür, saygın, zengin bir Türkiye miras bırakmak için EVET diyorum.. 11) Parlemento iradesi üzerinde jüristokrasik bir vasayat uygulamasına HAYIR dediğim için referandumda EVET diyorum.. 12) Yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı için bu EVET. 13) Sendika ve toplu sözleşme, emeklilik düzenine yeni açılımlar getirdiği için EVET. 14) Yönetime katılım ve etkin yurttaş denetimi için EVET. 15) YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması için EVET.. Yurtdışında çıkış, dinleme ve fişlenme, kapatılan partilerin milletvekilliklerinin sona erdirilmesine, 2. sendika üyeliğine ve buna benzer daha birçok düzenlemeye EVET dediğim için bu pakete EVET diyorum. Aslında hiçbir solcu, dün tek tek bunları sorsanız hiçbirine kendileri de HAYIR demezdi. Bu işi AK Parti istiyor diye. Bunlar olursa, arkasından gelecek değişiklikler kendi siyasi gelecekleri açısından risk oluşturacağı için HAYIR diyorlar.. Bir HAYIRın darbeye, darbecilere EVET demek olduğunu, Ergenekonculara EVET olduğunu düşünmüyorlar.. Özgürlük olursa, insan hakları olursa, katılımcı, çoğulcu, şeffaf bir yönetim olursa, gerçekten Türkiye’nin bölüneceğini düşünenler HAYIR diyor. Onun için Ergenekon’un avukatlığına soyunuyorlar. Ama bütün bu baskı ve zulmün, terörün kaynağı, Türkiye’yi bölünme noktasına getiren şey olduğunu hesaba katmıyorlar.. EVET demek için 40 sebeb sayabilirim. Ama benim her bir EVET’imin arkasında bir HAYIR gizlidir aslında.. Anayasa Referandumuna EVET demek, darbelere, darbecilere, çetelere, derin devlete HAYIR demektir aslında.. Abdurrahman Dilipak |
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Kürtler cesurdur!.. Son sözüm Kürtler’e... Aynı coğrafyanın insanlarıyız, hepimizde bir “efelenme” hali vardır. “Tehdit” yedik mi, geri çekilmeyiz, üzerine gideriz. Anadolu’nun ortak davranış biçimi... Kürtler cesurdur, tehditten pek hoşlanmadıklarını da iyi biliyoruz. Ve ben sonuna kadar inanıyorum... “Sandığa gitme, gidersen fena yaparım” diyen o zorbaya, sanki düğüne gider gibi sandık başına giderek yanıtını verecektir... Yani “pısmayacaktır... Ardan ZENTÜRK - star” |
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si hayır diyecekmiş, biz evet diyeceğiz, neden mi? Çünkü -CHP’de ortalığı karıştıran afişlerinde kullanılan argümanlarla cevap verelim, ne dersiniz- “Ulu önderimiz Mustafa Kemal’i tarihten silmek için Evet..” değil, Atatürk’ün putlaştırılmasına dur demek için EVET!, “Yetim hakkı yemekten dosyaları bulunan Recep beyi kurtarmak için Evet” değil, yetim hakkını gözeten Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkmak için EVET!, CHP’nin dediği gibi “Bebek katilini kurtarmak için Evet...” değil, Kürt sorununa artık bir son vermek için EVET!, “Parçalanacak topraklarımızda Kürdistan’ın kurulması için Evet...” değil, tam aksine, teröre dur demek için EVET! Kürt kökenli vatandaşlarımıza yapılan zulüm bitsin diye EVET! Ezen devlet değil şefkatle okşayan devlet talebi için EVET! CHP başörtüsü konusundaki baklasını da sonunda şu potla ağzından çıkarıyor: “Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmesi için Evet...” Hani çarşaf açılımı vardı, hani herkese eşitlik vardı, hani herkese saygı en temel insan hakkıydı!. CHP’li kafada hiçbiri yok aslında. Sorun da işte bu zaten! Kırdıkları pot da duble! Sözüm ona tesettüre, çarşafa laf ediyorlar ama bir taraftan da azınlık ayrımcılığı yapıyorlar. –Zannetmeyin ki Müslüman kadının Müslüman olmayan biri gibi görünmesini uygun görmüyor olsunlar, bunun için CHP’nin tamamının biraraya gelmesiyle bile olmayacak genişlikte bir bilgi dağarcığı lazım çünkü. Onların derdi başka!- Oysa rahibe gibi giyinmekte veya rahibe olmakta ne var? Rahibeler de Türkiye vatandaşı değil mi! Bu arada bakıyoruz, Heybeliada Ruhban okuluna hiç değinmiyor CHP, bu konuda ne düşünürler acaba?.. Ve geçenlerde Sümela’da yapılan ayinle ilgili de?.. Neyse biz tekrar tesettüre dönelim ve tekrarlayalım: “Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmesi için Evet...” değil, inancı gereği başını örten Müslüman kadınların insanca muamele görmesi için EVET! Bir daha ve bir daha EVET!
Merve Kavakçı |
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Milliyetçi HAYIR Partisi, Cumhuriyet HAYIR Part. ve BOYKOTLU Demokrasi Part. toplamı AK Partinin 2007 oranlarına bile ulaşamadı. Necdet Ünüvar AK Parti Adana Milletvekili |
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Modern bireyin özgürlük açılımı artık değerlerden azade olmak anlamına geliyor… Kayıt kural tanımayan, sınır ölçü takmayan insan, dur durak bilmiyor… Geriye gri bir hayat, flu bir dünya kalıyor… Bir insan, nerede duracağını bilmiyorsa, o insandan korkulur…
İşte önemli olan, Allah’ın dur dediği yerde durmaktır… Bu duruşu sürdürecek iradeye sahip olmaktır… Bu bağlamda tüm ilişkilerimizi Allah’a onaylatmamız gerekiyor, çünkü biz O’ndan bağımsız yaşayamayız… Şu an sürdürmekte olduğumuz ilişkiler ağı bizi O’ndan uzaklaştırıyor mu, yoksa O’na yakınlaştırıyor mu? Şunu diyebiliyor muyuz: Bizi O’ndan ırak kılacak tüm yakınlıklar ve yaklaşımlar bizden uzak olsun! Yoksa “çağın gereklilikleridir” diyerek sınırları zorluyor muyuz? Nice zamandır ortak mücadele zeminlerinden kopan, cemaat ruhundan uzaklaşan insanlarımız ilişkilerinde daha pervasız, duyarsız ve ilkesiz… Çoğunlukla ilgi, sevgi, saygı, sevda, kavga, tercih, itaat, irtibat ve ilişkiler; istikamet ve itidal ekseninde değil menfaat ve maslahat bağlamında gerçekleşiyor… Bu durum dünyevileşen, bireyselleşen ve bencilleşen insanın serencamıdır… Kabaran iştah, yükselen tamah, her şeyi mübah görüyor… “Hamd”i ve “şükr”ü kalmayan insan sarhoş, şımarık ve şaşkın… Hazlar konuşunca, heva ilahlaşınca insan da haddini bilmez oldu… Ramazan Kayan |
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Hanefi Avcı neden Genelkurmay’a gitti?
Dün yaşanan Hanefi Avcı operasyonu, iktidar karşıtlığı üzerinden yürütülen ideolojik kampanyaları alevlendirdi. Avcı’nın kitabı nedeniyle böyle bir operasyona maruz kaldığı algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa üç emniyet genel müdür yardımcısı ve iki emniyet müdürü hakkındaki soruşturmalar, tutuklamalar yaşanırken onların siyasi iktidar veya cemaatle ilgili piyasaya çıkmış kitapları yoktu. Avcı’yı diğer emniyet müdürü dostlarından ayıran en önemli tarafı, kurnazlığıdır. Devrimci Karargah Örgütü operasyonu kapsamında dinlenen Nejdet Kılıç’la görüşmelerinin dinlemeye takılması üzerine, anı kitabına cemaat bölümünü eklemesidir. Kitabı kendisine “zırh” yapmaya çalıştı, bu sayede olası bir operasyondan kurtulabileceğini umdu ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Ancak, kabul etmek gerekir, diğer müdürlere göre kitap sayesinde kendisine kamuoyu desteği bulmayı başardı. Atatürkçü Düşünce Derneği ve İşçi Partisi sempatizanları Avcı’nın kitaplarını dağıtarak böyle bir algının oluşmasına katkıda bulundular. Kitabının yazımına emek harcayan bazı gazeteciler de gönüllüğü avukatlığına soyundu. Kafalar karışmasın, zihinleri bulandıran bir iki soruya da cevap vermek gerekir. Soruşturmayı yürüten savcılık, Avcı’ya 27 Eylül pazartesi günü saat 12.00’ye kadar ifadesini vermek üzere süre tanıdı. Avcı ise sivil savcılığın bu çağrısına uymak yerine gizli bir şekilde Genelkurmay’a giderek askeri savcı Yavuz Şentürk’le görüştü, Adli Müşavir Hıfzı Çubuklu da bu görüşmede hazır bulundu. Avcı’nın sivil mahkemedeki soruşturmaya direnerek askeri savcılığın yolunu tutması, üstelik bunu gizli şekilde yapması, manidar. Sizce neden? Şamil TAYYAR-Stargazete.com |
|
|
|
|
![]() |
| Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
| bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|