Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Genel Tarih Devlet tarihleri ve kültürleri.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 09-23-2010, 11:44   #10
Kullanıcı Adı
HazâL
Standart
"Nihai Çözüm" ve Toplama Kamplarının Kurulması

1942 yılının başlarında, Hitler ve kurmayları Yahudiler konusunda "Nihai Çözüm"e varmayı kararlaştırdılar. Nihai Çözüm, tüm Yahudilerin sistemli bir biçimde katledilmesi, Nazi yönetimi altındaki topraklarda tek bir Yahudi'nin bile sağ bırakılmaması anlamına geliyordu.

Varşova gettosunda son kalan Yahudiler, 1943'de Nazi zulmüne karşı ayaklanma başlattılar. Ancak Nazilerin bu ayaklanmayı bastırışı çok kanlı oldu.

Toplama kampları bu karar uyarınca birer "imha kampı"na dönüştürüldü. Sonra da Almanya'nın kendi topraklarındaki Yahudiler başta olmak üzere, Polonya, Fransa, Çekoslovakya, Hırvatistan, Romanya, Sırbistan, Yunanistan, Rusya, Ukrayna, Macaristan gibi Nazi işgali altındaki ülkelerde Yahudiler bu iş için görevlendirilmiş özel SS birliklerinin denetiminde söz konusu kamplara transfer edilmeye başlandılar. Yahudilere kamplarda işçi olarak çalışacakları söyleniyordu. Oysa kamplara vardıklarında çoğu hemen öldürülecek, diğerleri ise işçi olarak sömürüldükten sonra katledilecekti.

Yahudilerin toplama kamplarına götürülme süreci bile, Nazilerin ne denli insanlık dışı bir zulüm uyguladıklarını göstermeye yeterlidir. Evlerinden veya kapatıldıkları gettolardan silah zoruyla, dövülüp sövülerek sökülüp çıkarılan Yahudi aileler, daha önceden hayvan veya yük taşımak için kullanılan trenlere doldurulmuşlardır. Bu trenlere bindirilmek için götürülen insanların yüzlerindeki korku ve onlara emirler yağdıran Nazilerin sadist nefreti, bu olayları belgeleyen fotoğraflarda açıkça okunmaktadır. Küçük çocuklar, zorlukla yürüyen yaşlı kadın veya erkekler, hamile kadınlar; bunların hepsi Naziler tarafından acımasız ve vicdansız bir biçimde ite kaka, silah zoruyla, korkutularak ve hatta kırbaçlanarak sürüklenmişlerdir.

Soykırımdan canlı kurtulabilmiş bir Yahudi'nin aşağıdaki anıları, Yahudilerin yaşadıkları yerlerden transfer edilme sürecinin bile ne kadar zalimce gerçekleştirildiğini gösterir:

Bizi sabah saat 9'da toplamışlardı, Chortkow'a vardığımızda ise akşam olmuştu. Bütün günü, aç olarak, hiç mola vermeyerek ve karda yürüyerek geçirmiştik. Herkes yorgunluktan bitkindi.
Sonra bizi hapise götürdüler. Orada bir sıra SS subayı ve Ukraynalı polisin önünden geçmek zorundaydık, her biri elinde bir sopayla herhangi bir Yahudinin kafasına vurmak için sabırsızlıkla bekliyordu. Neredeyse 80 kişi kadardılar ve bir Yahudi'nin 80 kişilik bir sıradan dövülerek geçebilmesi epey uzun zaman alıyordu... Hücreme sokulduğumda her tarafım morarmıştı ve kanlar içindeydi. Acaba Almanlar bizi öldürmek mi istemişlerdi, yoksa sadece eğleniyorlar mıydı?
Bu olaydan sonra, 60 kişiyle dolu küçücük bir hücreye tıkılmıştım. Oturacak, uzanacak hiçbir yer yoktu. Sıkışık bir şekilde, her tarafımızdan kanlar akarken, aç, susuz ve ağrılar içinde ayakta durmak zorundaydık...


Naziler işgal ettikleri hemen her yerde toplu katliamlar yapıyorlardı.

Sabah olunca bizleri dışarı çıkartacaklarından ve biraz yiyecek vereceklerinden emindik. Fakat yanılıyorduk. Sabah, hiçbir şey değişmedi. İkinci gün boyunca, hatta gece de aynen ayakta ve sıkışık biçimde kaldık...
Birçok insan, ölmeden önce söylenmesi gereken Şema Yisrael duasını mırıldanmaya başlamıştı. Tam o sırada Almanlar kapıları açtılar ve bizi hücrelerden dışarı çıkarttılar. Herkes, vücudunu oynatmaya ve derin nefes almaya çalışıyordu... Sonra, Alman askerlerinden biri, yemek masasından sokak köpeklerine yiyecek atarmış gibi bizlere ekmek parçaları fırlatmaya başladı. İnsanlar, hayvanlar gibi ekmeklere saldırıyordu ve başkası onu kapamadan ağızlarına tıkıştırıyorlardı. Bir küveti suyla doldurmuşlardı ve hepimiz inekler gibi oradan su içtik. Su içmeye tam başlamışken, bir asker gelip bizi dövmeye başladı: "Haydi, haydi ilerleyin!"...
Hapishaneden 1 kilometre uzaklıktaki tren yoluna bizleri koşturdular. Yol boyunca, Alman askerleri ellerindeki sopalarla istedikleri herşeyi yapabiliyorlardı. Her an, birisi, boynuna yiyeceği bir sopayla veya karnına yiyeceği bir tekmeyle yere yığılabilirdi. Bu yüzden o zayıf halimize rağmen, koşabildiğimiz kadar hızlı koşmaya çalışıyorduk. Tren istasyonuna vardığımızda, tren yolunda sığır vagonlarını gördük. Kapılara giden hiçbir merdiven veya rampa yoktu, bu nedenle SS askerleri öndeki insanları, merdiven oluşturmaları ve diğer insanların onların üstüne basarak trene binebilmeleri için "Yere eğilin, yere eğilin" diyerek dövüyorlardı... Almanlar, yeterince insanın vagonlara doldurulduğuna inanınca, içeri birkaç ekmek attılar ve kapıları kapadılar. Bizi dışarıdan kitlediklerini duyduk. O zamanlar, benim kasabamda, Auschwitz veya Majdanek ölüm kampları hakkında bir şey duymamıştık, 'Nihai Çözüm'ün ne olduğunu da bilmiyorduk. Bildiğimiz, Almanların Yahudileri iş hayvanı olarak kullanmak istemeleriydi. Katliam planlarından habersizdik .3

Trenler

Toplu olarak yurtlarından çıkarılan Yahudiler, tıka basa dolu yük trenleriyle ölüm kamplarına taşınıyorlardı.

Nazilerin tutukladıkları insanları toplama kamplarına taşımak için kullandıkları trenler de ayrı bir işkence aracı olmuştur. Küçük bir yük vagonunun içine kadın, erkek, çocuk, yaşlı onlarca insan tıka basa sokulmuş, üzerlerinden kapılar kilitlenmiş ve günler süren yolculuk boyunca su ve yemek verilmeksizin, hava almalarına dahi fırsat tanınmaksızın yolculuk sürdürülmüştür. Birkaç dakika bile bulunmanın insana büyük bir sıkıntı vereceği bu ızdırap ortamında, çok sayıda insan açlık, susuzluk ve nefes darlığından ölmüştür. Diğerleri, en sevdikleri yakınlarının cesetleri hemen yanlarında olduğu halde hiçbir şey yapamadan yolculuğa devam etmek zorunda kalmışlardır.

Bu korkunç şartları yaşayan bir görgü tanığının ifadeleri, Nazi vahşetini tüm detaylarıyla gösterir:

"Polisler, silahlarını sırayla savurup ateşleyerek, hala daha fazla insanı, zaten dolmuş olan arabalara sıkışmaya zorluyorlardı. Silah sesleri devam ediyor, büyük kalabalık öne doğru itiliyordu. Trene en yakın olanlar dayanılmaz bir baskı altında eziliyorlardı. Öndeki bu insanlar, üstlerinde tüm ağırlığı hissettiklerinden çaresiz durumdaydılar ve destek için saçlarını, giysilerini çekiştiren, boyunlarını, yüzlerini, omuzlarını çiğneyen, kemiklerini kıran, bağırıp çağıran insanlara acı dolu inlemelerle karşılık veriyorlardı. Vagonlar, normal kapasitelerini çoktan aşmış olmalarına rağmen, birçok adam, kadın ve çocuk bu şekilde binebiliyorlardı. Daha sonra polisler, demir parmaklıklardan neredeyse fışkıracak, sıkıştırılmış insanların yüzüne kapıları kapattı.

Almanlar, hayvan vagonlarına 120 Yahudi'yi balıklar gibi sıkıştırmadan evvel, her vagonu 7 cm kalınlığında yakıcı kireçle kaplıyorlardı. Normalde, yapı işlerinde kullanılan bu kireç, tene değdiği anda yakıyordu. Bu yüzden, yüzlerce Yahudi daha Belzec'e gelmeden önce ölmüştü bile...


Pek çok insan daha kamplara gelmeden, trenlerde ezilerek veya havasız kalarak can veriyordu.

"Vagonların tabanı, kalın, beyaz bir tozla kaplıydı. Bu, sönmemiş kireçti. Kirece temas eden çıplak deri, hemen su kaybedip yanıyordu. İçerdeki insanlar, gerçek anlamda yandıklarından çoktan ölüyorlardı. Kemiklerin etrafındaki et, eriyip gidiyordu. Kireç de, cesetlerin hastalık yaymalarını önlüyordu.

Her bir kompartmanda iki kova bulunurdu. Birinde su vardı. Diğeri ise, mümkünse, ayaklarla itile itile tuvalet olarak kullanıldı.4

Bu şartlarda günlerce süren yolculuktan sonra varılan yer ise Auschwitz, Treblinka, Majdanek, Belsen gibi korkunç ölüm kamplarıydı:

Almanlar, "Los scnell! Los schnell!" diye bağırıyorlardı. "Çabuk olun, çabuk olun!" Bir yandan da bizlere sopalarla ve tüfeklerle vuruyorlardı. Merdiven veya rampa olmadığından, trenden 1-1.5 metre yukarıdan atlayarak çıkıyorduk. Hemen yanımızda bekleyen Alman askerlerinin tekmelerinden kurtulmak için de çarçabuk ayağa kalkmaya çabalıyorduk. Açlıktan ölüyorduk, susuzduk ve çok zayıf düşmüştük. Yine de, vagonlar boşaldıklarında, çalışma kampına doğru 2 kilometre boyunca koşturulduk. Bazı kişiler, korkudan, bazıları ise rahatlamadan dolayı ağlıyordu. Kendimizi o kadar kaptırmıştık ki, manzarayı fark etmemiştik bile. Kampa ulaştığımızda, tüm grup sessizliğe büründü. Bakıp, dikkatlice dinledik. Tüm alan, inanılmaz sessizdi. Karşımızda duran kampa ölüm sessizliği hakimdi.
HazâL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim
naziler soykirim, yahudi katliami


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı