Alıntı...
Kumandan’ın o olaydan sonra açıkladığı şey şudur: “Düşünün ki bir insan saatlerce kolundaki damarı parçalamaya çalışıyor!..” Hedef kendisini bizzat yok etmektir. Buradaki gaye şudur: “Ya duruşmaya çıkacaksın ve her şeyden pişman olduğunu, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olduğunu ve laikliğin en iyi sistem olduğunu ilân edeceksin, yada kendini yok edeceksin!” O da, ideolojik bir tavır takınıyor ve kendini “yok etmeyi” tercih ediyor.
Zaten bu sistem rasgele insansa uygulanmaz. Mesela Hasan Mezarcı siyasî açıdan sevelim sevmeyelim bir idoldü. Ama bu adam aklı başında bir milletvekiliydi. Açıkoturumlara çıkıyordu, açıklamalar yapıyordu, gazetelere manşet oluyordu… Bir takım araştırmalar yapıyordu…Ve dikkat edin, bu tür şeyler genelde cezaevindeki insanlara yapılır. Çünkü cezaevindeki insanlar korumasızdır. Birilerinin kontrolündedirler. Orada onlara “istedikleri şeyleri” yapabilirler. Hasan Mezarcı’nın başına gelen hâdise de cezaevinde başlamıştır. Yani nedir? O’nun anlattığı şu: Hasan Mezarcı cezaevindeyken bir rüya görüyor ve ona rüyada diyorlar ki “sen insanların beklediği Mesihsin. Senin peygamberliğin alameti bu asâ. Bu asâ Mekke’nin filanca yerinde gömülü… ” Hasan Bey cezaevinden çıktıktan sonra, şu anda elinde taşıdığı bastonu Mekke’de o rüyasında gördüğü yerde buluyor. Burada bir organizasyon var. Bir: Bu rüyayı ona gösteren kim? O bastonu oraya gömen kim? Hasan Mezarcı –sevelim sevmeyelim- Türkiye’de belirli bir kesimin önde gelen isimlerinden biriydi. Ve demiş oldular ki “bak biz senin idolünü ne yapıyoruz!”
|