|
![]() |
#1 |
![]() Suriye'deki gösteriler Şam'a sıçradı
Suriye'de yükselen tansiyon bugün de devam ediyor. Gösteriler başkent Şam'a sıçradı. Deraa'da öldürülen göstericiler için Şam'da binlerce kişi eylem yapıyor. Polis göstericilere müdahale ediyor. Suriye'nin Dera kentinde cuma namazından sonra yaklaşık 200 kişi yönetim karşıtı gösteri düzenledi. Bir görgü tanığı, Dera'da cuma namazından sonra gösteri yapanların, "Dera sana kanımız, canımız feda olsun" sloganları attıklarını söyledi. Reuters'ın haberinde, gizli polisin, göstericilerden 3'ünü tutukladığı belirtildi. Suriye'nin başkenti Şam'da da güvenlik güçlerinin, ülkenin güneyindeki Dera kentinde düzenlenen gösterilere destek veren protestocuları dağıttığı kaydedildi. Bir görgü tanığı, onlarca kişinin de tutuklandığını belirtti. Suriye'nin Hama kentinde de hükümet karşıtı gösteri düzenlendiği bildirildi. El Cezire televizyonu, Hama'da binlerce kişinin Şam yönetimi karşıtı gösteri düzenlediğini duyururken, göstericilerin, Esad ailesinin bir an önce yönetimi bırakması yönünde sloganlar atıklarını aktardı. Öte yandan kanal, ülkenin güneyindeki illerden yüzlerce kişinin Dera kentine gitmeye çalıştığını kaydetti. AA http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=202573
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Provokasyonların anası: Diktatörlük
Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed, Der'a şehrinde başlayan ve ülke geneline yayılmakta olan halk ayaklanması üzerine, Perşembe günü Baas Partisi yönetimini olağanüstü toplantıya çağırdı. Toplantıdan bir dizi reform kararı çıktı. Beşşar Esed'in sağ kolu Buseyna Şaban, olağanüstü halin kaldırılacağını, siyasi partiler kanununun değiştirileceğini, basın özgürlüğünün geliştirileceğini, siyasi tutukluların serbest bırakılacağını vs, vs, vs, açıkladı. Bu arada, protestoculara uygulanan amansız şiddetten mustarip olduklarını da ifade etti. Ne var ki, ertesi gün Cuma namazından sonra hürriyet sloganları atan ?taş değil, kurşun hiç değil, sadece slogan atan- kalabalıklar yine amansız bir şiddete maruz kaldılar. Muhaberat mensupları ve onların örgütlediği derin devlet milisleri 'Canımız kanımız sana feda olsun ey Beşşar!' diye bağırarak hürriyetçilerin tepesine bindiler. Şam'daki Emeviye Camii'nde hürriyet sloganlarının atılmasını bile beklemeden, daha namaz bile kılınmadan geçtiler saldırıya. Bu nasıl iş? Halk hürriyet talep ediyor, Başkan Esed danışmanı vasıtasıyla yaptığı açıklamada bu talebi makul karşıladığını ve gereğini yapacağını bildiriyor, üstelik protestoculara uygulanan şiddeti eleştiriyor, fakat hürriyet sloganları atanlar hâlâ 'Yâ Beşşar!' naraları eşliğinde kıyasıya dövülüyor ve hatta öldürülüyorlar. Başkan Esed hürriyet vaadinde samimi ise, bu manzara bir provokasyon manzarasıdır. Şöyle ki: Halk, her şeye rağmen hâlâ bir parça ümit beslediği ve rejimle yüzde yüz özdeşleştirmekten kaçındığı Başkan Esed'e karşı kışkırtılıyor. Derin devlet, Başkan Esed'i, protestoların doğrudan hedefi halinde getirerek, halka karşı bilemeyi murat ediyor. Bu sayede reformların önüne geçilebileceğini ve oligarşik düzenin payidar olacağını hesap ediyor. Derin devlet milislerinin ve Başkan Esed'in kardeşi Mahir Esed'e bağlı özel birliklerin mezalimi ayyuka çıktı. Onlarca, belki 100'ü aşkın şehit var. Her şehit cenazesi halkın öfkesini kamçılıyor ve durumun kontrol altına alınması gittikçe zorlaşıyor. Hal bu iken, birileri çıkıp protestocuların provokatörlüğünden dem vurmaya kalkmasın mı? Akıl alır şey değil. Provokasyonu yapanlar rejimin adamları, fakat Suriye'nin en aklı başında siyasetçilerinden biri olarak tanıdığımız Buseyna Şaban bile provokatörleri protestocuların arasında arıyor. Lübnan'daki Filistin kamplarından El-Kaide militanları gelmiş, ortalığı onlar karıştırmış! Ve Suriye devlet televizyonuna inanacak olursak, bazı gençler bilmem hangi dış mihraklardan aldıkları para karşılığında anarşi çıkarmışlar! Bütün mesele bundan ibaretmiş! Sanki Suriye güllük-gülistandı ve devlet-millet gül gibi geçinip gidiyordu da, dışarıdan bir el bu saadet tablosunu durduk yerde parçaladı! El-Kaide gerçekten de işin bir ucundan tutmuş olabilir. Bazı düşman devletler de yarayı kaşıyor olabilirler. Fakat yara Suriye'nin yarasıdır, yaranın adı diktatörlüktür, isyan Suriyelilerin diktatörlüğe isyanıdır ve akan kanın sorumlusu ilk ve son tahlilde devlettir. Milletin iflahını kesen diktatörlük, bütün provokasyonların anasıdır. Dış mihrakların nifak operasyonlarını mümkün ve etkili kılan şey diktatörlüğün ta kendisidir. Bu provokasyona hemen son verilmezse, mevcut felaket tablosunu mumla aratacak derecede korkunç gelişmeler yaşanabilir. Alevi-Sünni savaşı kapıda. Belki Müslüman-Hıristiyan savaşı da kapıdadır. Allah muhafaza buyursun. Buseyna Şaban dış mihraklara dikkat çekmeden evvel şöyle demeliydi: 'Geçen on seneyi hakkıyla değerlendirseydik, vaat ettiğimiz reformları zamanında yapsaydık, Suriye'nin kaşınmaya müsait yarasını kapatsaydık, bunlar başımıza gelmezdi. Önce kendimizi suçlamalıyız. Olayların asıl sorumlusu, ıslahat yolunda yeterince hızlı yürümeyen ve yeterince cesur adımlar atmayan devlet yönetimidir.' Geç oluyor, güç oluyor, ama o cesur adımlar nihayet atılıyor gibi. Son günlerde yüzlerce siyasi mahkûm ?çoğu İslamcı- hapishanelerden salıverildi. Dün de, 48 yıldır devam eden olağanüstü hal uygulamasının birkaç gün içinde kaldırılacağı ilan edildi. Başkan Esed'in bu hafta içinde halka hitap ederek Suriye'de yeni bir günün başlangıcını müjdelemesi bekleniyor. Rejim muhalifleri bu gelişmeler üzerine Beşşar Esed'e son bir şans tanımak için ayaklanmayı askıya alırlarsa, Beşşar Esed de 'Asayiş sağlandı' diye rehavete kapılmayıp ıslahat yolunda cesur adımlar atmaya devam ederse, Suriye gerçekten güllük-gülistan olabilir. http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=...=HakanAlbayrak |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|