![]() |
#1 |
![]() Tahammül mü hoş görmek mi?
Bir Müslüman imkanlar ve şartlar elverdiği takdirde İslam ahkâm ahlak ve âdâbının hakim olduğu, kimsenin aleni olarak bunları çiğneyemediği bir toplumda yaşamak ister. Yine imkan bulduğunda, şartlar müsait olduğunda, düzelteyim derken bozma ihtimali bulunmadığında, daha büyük sakınca doğurmadığında her Müslüman, aleni (açıkça, kamuya açık yerde) dine, ahlaka, âdâba aykırı bir davranışa -engellemek veya ıslah etmek maksadıyla- müdahale etmekle yükümlüdür. İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- "onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi" tedbirlere başvurulur. Bir Müslüman yukarıda özetlediğim imkanlardan mahrum ise, çok dinli, çok kültürlü, çok ahlak anlayışlı bir toplum içinde yaşamak durumunda kalmış ise ne yapacaktır? Şartlar müdahaleye ve düzeltmeye müsait olmadığına göre bunu yapamayacaktır. Şartlar, ötekilerden ayrı bir mekana yerleşip orada kendi inancına göre yaşamaya elverişli değilse bunu da yapamayacaktır. Geriye beraber, yan yana yaşama şıkkı kalıyor. Şimdi bir apartmanda, bir sokakta, bir mahallede eşcinselinden sarhoşuna, nikahsız birlikte yaşayanından (zina edenlerden) kumarcısına, Müslümanları sevmeyenlerden düşmanına, sokakta sevişenden çıplağına... kadar birçok insanla yan yana yaşıyoruz. Peki dindar Müslümanların bu insanlara karşı iç ve dış tavırları ne olacaktır? İç tavırdan başlayalım: Müslüman bu davranışları asla beğenemez, bu fiillerden nefret eder, imkan bulsa düzeltme ve engelleme niyetini muhafaza eder. Dış tavır olarak da dine, ahlaka ve âdâba aykırı davranışı çekinmeden, gözünün içine baka baka, meydan okurcasına sergileyen insanlara cesaret verecek, davranışlarını meşrulaştıracak tavırlardan sakınır. Onlar kötü halleri içinde iken en azından tebessümünü esirger. Durum böyle olunca çoğulcu bir toplumda yaşayan Müslümanın farklı olanlarla zorunlu ilişkisinin adına ben ısrarla "hoşgörü" değil, "tahammül" diyorum. Bu yazıma tepki gösterecekler, "bu ayrımcı, bölücü, birlik ve beraberliği zedeleyici" bir yazı diyecekler olacak; bunu biliyorum. Ama bir Müslüman, farklı olanlarla arasındaki farkın "farkında olmak" mecburiyetindedir ve dindarlık bakımından en önemli tehlike bu "farkında oluşun" ortadan kalkmasıdır. Şartlar öyle getirdiği için farklılığa tahammül ederek, kimsenin -düzen tarafından verilmiş- hak ve hürriyetine müdahale etmeden yaşamak başkadır, hoş olmayanı hoş görmek başkadır. Hayrettin Karaman
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() buyuk adamsin vesselam hayreddin hocam...
|
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Hayreddin Karaman hocanin bu yazisi hosgörü ve tahammül arasindaki farki anlamamiz acisindan dikkate alinmasi gereken bir paylasim oldu....
Bu yaziyi tamamlayici nitelikte sayin Dilipak'in bir yazisinida ilave temek isterim müsadenizle. "Vakit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak ‘Hoşgörü tepeden bakmadır, ‘tahammül’ en doğrusu’ BEN daha önce defalarca yazdım bu mesele hakkında, doğru olan hoşgörü değil tahammüldür. Ben neden şeytana tapan birini hoşgöreyim? Ama birlikte yaşıyorsam tahammül göstermem gerekiyor. İkincisi, hoşgörülen kişinin penceresinden bakacak olursanız sizin gibi düşünmüyor, sizin gibi inanmıyor, siz onu hoşgörseniz kaç yazar, hoşgörmeseniz kaç yazar onun için? “Hoşgörüyorum” demek “Hmm sen bir yaramazlık yapıyorsun ama neyse ben senin gibi değilim!” demek. Hoşgörü değil ama hüsnüzam edebilirim farklı yolda olanı. Bu insan, insanların imtihanı için özel olarak görevlendirildi diye düşünebilirim. Bu aslında İslam geleneğinde çok önceden hallolmuş bir mesele. Selçuklular zamanında Müslümanların birlikte yaşadıkları Yahudilere gösterdikleri tahammülü bugün birçok Müslüman topluluk birbirine göstermiyor. Hoşgörü dediğiniz şey hem tepeden bakma hem de meşrulaştırma anlamına geliyor. Neden onun yaptığını meşrulaştırayım, tahammül ediyorum. Bizim Şanar Yurdatapan’la 17 yıldır devam eden, tartışmasız süren bir arkadaşlığımız var. İnanan ve inanmayan iki insan. Bu tür sorulara hep muhatap oluyoruz, “Yeşil Kırmızı Anılar, Yeşil Kırmızı Söyleşiler” kitaplarımız da var. Uzun boylu tartışıyoruz bu hoşgörü ve tahammül meselesini. Birbirimize tahammül etmeyi öğrenmemiz gerek diye sık sık söylüyoruz. Empati çok doğru bir şeydir. Kuran-ı Kerim’de tearüf kavramı geçer. Allah “Sizi tearüf edesiniz diye yarattım” diyor, yani birbirinizi anlayasınız diye. Biz de bizim gibi olmayanı hoşgörmeden tahammül etmeye, anlamaya çalışmalıyız. ‘Ahlak dışı yaşayanın özgürlüğü sınırlıdır’" |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Hayrettin hoca günümüz yaşantısına parmak basmış.
hoşgörü sınırlarımız çoktan taştık Tahammül bile edemez duruma geldik... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() tahammüle sevap varsa ben eskişehirde bonusları iyi götürüyorum ha
![]() |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Halkın içinde hakla beraber olanlara ne mutlu...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|