|
![]() |
#1 |
![]() İnsan âleminin feleklere benzerliğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: İnsan bedeninin göklere bir benzerliği budur ki, burçlar sahibi göğün oniki burcu olduğu gibi, bedenin de dışından içene oniki yolu vardır: İki kulak, iki göz, iki burun deliği, ağız, iki meme, göbek ve iki abdest yolları. Bir benzerliği dahi budur ki, feleklerde yedi gezegen olduğu gibi bedenin içinde de yedi aslî uzuv vardır: Akciğer aya, mide utarite, böbrek zühreye, yürek güneşe, safra merihe, karaciğer müşterie, dalak zühale benzer bulunmuştur. Gökte bir çok sabit yıldız olduğu gibi, bedende de çok sinir vardır. Felekte yirmsekiz meşhur menzil olduğu gibi, bedende de yirmisekiz his ve sayılan güçler vardır. Felekte üçyüzaltmış derece olduğu gibi, bedende de açıklanan üçyüzaltmış kan damarı vardır. Küllî ve cüzî feleklerin, sabit ve gezegen yıldızların türlü tabii hareketleri olduğu gibi, bedenin de bu tavır üzere türlü zorunlu ve ihtiyarî hareketleri vardır. Felek dört unsuru kuşattığı gibi, beden dahi dört karışımı kuşatmıştır ki: Safra, ateş gibi kuru ve sıcaktır. Kan, hava gibi sıcak ve rutubetlidir. Balgam, su gibi rutubetli ve soğuktur. Siyah köpük, toprak gibi soğuk ve kurudur. Dört unsurdan üç ana bileşim doğduğu gibi, bedende de dört karışımdan uzuvlar doğmuştur. Gündüze misal, insanın sürurudur. Geceye misal, onun hüznüdür. açık havaya misal, yayılmasıdır. Buluta misal, sıkılmasıdır. Gök gürültüsüne misal, sesidir. Şimşeğe misal, onun gülmesidir. Yağmura misal, onun ağlamasıdır. Rüzgâra misal, onun nefesleridir. Oluşum ve bozuşuma misal, kelamının lafızlarıdır. Gökkuşağına misal, yay kaşıdır. Hilale misal, kulağıdır. Dolunaya misal, yuvarlak yüzüdür. Gece karanlığına misal, onun saçıdır. Sabaha misal onun alnıdır. Dış âlemin, bu insan âleminin açıklanan benzerliklerinden gayri, benzerliği çoktur. Lakin ârife işaret yetmekle, uzatmaya hacet yoktur.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() İnsan bedeninin zaman ve mekana yani ay ve yıla ve onda, ruhun sultana benzerliğini bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: İnsan bedeninin ay ve yıla benzerliği budur ki, bir senede dört mevsim olduğu gibi bedende de dört karışım vardır ki: Balgam, ilkbahar gibi rutubetli ve soğuktur. Safra, yaz gibi sıcak ve kurudur. Kan, sonbahar gibi sıcak ve rutubetlidir. Siyah köpük, kış gibi kuru ve soğuktur. Bir benzerliği dahi budur ki; İlkbahara uygun, çocukluk yaşıdır. Yaza benzer, gençlik ve olgunluk yaşıdır. Sonbahara uygun duraklama yaşıdır. Kışa uygun ihtiyarlık yaşıdır. Bir benzerliği dahi budur ki, bir senede oniki ay olduğu gibi, bedende de oniki menfez vardır. Bir haftada yedi gün olduğu gibi, bedende de yedi uzuv vardır. Bir haftada yedi gün olduğu gibi bedende de o sayıda kan damarı vardır. Bedenin şehre benzerliği budur ki, şehre bir padişah olur. Sonra veziri, emniyet âmiri, maliyecisi olur. Padişahın sarayı, memleketi, bineği, tabası, hazinedarı, bekçileri, elçileri, casusları ve hakimleri olur. Şehir içinde sanatkârlar olur. Mesela mimar, yapı ustası, ekmekçi, tabib, kasap, kuyumcu vesaire olduğu gibi, insan bedeninde de bütün bunların benzeri vardır ki: İnsan ruhu, âlemin padişahıdır. Nazari akıl, veziri azamdır, gazap kuvveti emniyet âmiridir. Şehvet kuvveti, maliyecidir. Bu padişahın sarayı, yürektedir. Memleketi bu bedendir. Bineği, hayvanî nefstir. Tabası, beden uzuvlarıdır. Hazinedarı, tutma kuvvetidir. Bekçileri, gözlerdir. Elçileri, kulaklardır. Polisleri, ellerdir. Casusları, koku alma kuvvetidir. Hakimi, tatma kuvvetidir. Bedende de sanayi erbabı vardır ki: Mimar, ameli akıldır. Bina tabiattır. Marangoz, çekme kuvvetidir. Değirmen, dişlerdir. Ekmekçi, sindirim kuvvetidir. Tabib, ayırma kuvvetidir. Kasap, şekil verme kuvvetidir. Kuyumcu, büyütme kuvvetidir ki, beden şehrine neşvü nema verip, zengin eder. Çöpçü, itme kuvvetidir ki, beden şehrinden fazlalıkları itip, çıkarır. Şehrin sair sanat erbabı benzerleri, bedenin sair kuvvetleridir. Şimdi, bu açıklamadan ortaya çıkan budur ki; insan ruhu, şehrin sultanıdır ve vücut ve bedende, diri ve dost olan Allah'ın halifesi olmuştur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() İnsanın kalbinde bulunan kötü ahlakın hayvan suretlerine benzemesini, vakaların ve rüyaların tabirlerini harf sırasıyla bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: ëlemde insan ahlâkı, türlü hayvanların şekil ve suretlerinin benzer ve misalleri, insan nefsinde de vardır ki, hayvanî kötü ahlâklardır. Meselâ kibir sureti, kaplana benzerdir. Tasallut sureti, aslana benzerdir. Haset sureti, kurda benzerdir. Nitekim hazreti Yakub aleyhisselam evladının hazreti Yusuf aleyhisselama olan hasetlerinden, ayrılık olayından önce, rüyasında, yedi kurt suretinde Yusuf aleyhisselamın üzerine hamle ile hücum eder görmüştü. Onun için çocukları ona: Onu bizimle gönder, dediklerinde, onlara: Onu kurt yemesinden korkarım. demesiyle bahane buyurmuştu. Şu halde, gönülde gazap sureti, köpektir: hile sureti, tilkidir; gaflet sureti, tavşandır; ferce yönelik şehvet sureti, eşektir; arkadan yaklaşma sureti domuzdur; midevî şehvetin sureti, koyundur; oburluk şehvetini sureti, inektir; tama sureti, karıncadır, cimrilik sureti, faredir; kin sureti, beyaz devedir; vecdin sureti, kırmızı devedir; düşmanlık sureti, yılandır; ezanın sureti, akreptir; vesvese sureti, sarı arıdır ve diğer ahlâk suretleri, sair hayvanların şekillerine benzerdir. Hatta kötü ahlaktan birine galip olan gönül, rüyada kendini o surette olan hayvana dahi galip görür. Mesela ferce yönelik şehvete üstün gelen kimse, rüyasında bile eşeğe binici olur. Eğer mağlup ise, kendini eşeğin altında bulur. Diğer ahlaklar dahi bu kıyas ile malûm olur. Çünkü insan, dolayıcı berzah ve her şeyin ortaya çıktığı yerdir. Bu durumda, bütün hayvan suretleri ve kâinatın şekilleri, insanın içinde ve dışında suret bulup, şekillenmiştir. Gereğince meydana gelmiştir. Ahlakını güzelleştiren gönül, ayna gibi safia olup, her şeyi kendinde bulmuştur. Safî olmayan gönül, uyku halinde rüya ile geçmiş ve gelecek işlerden haber almıştır; ya misal ile veya tabir ile bilmiştir. Anlaşılması güç olan rüya, bu manzume ile açık olmuştur. NAZM Çün buhar-ı gıda dimağa gelir Ruh-u hayvanî ol zaman ne eder Pes havass-ı burun muattal olur Çün dimağın havassı kalbe iner Kalbe ilham olur işaretler Bî vesait bulursa nâfiadır Kalb eğer vasıta ile olsa habîr Pes gelir kalbe gördüğü rüya Arabî ismin evveli alınır Elif ululuğa işaret olur Evvel havas buruna hail olur Zahir-i cismi kor derune gider Halet-i nevmi cism onunla bulur Kalb o dem enderun-u ruha döner Asıldan kalb alır beşaretler Aynı vâki olur ki vâkıadır Gördüğü düşten olunur tabir Ya işaret veya beşaret ona Ne ise ol huruf ile bilinir Ref'at-i gadrine beşaret olur Ba ise cism ve cana rahattır Se ise düşman üzre nusrettir Ha ise izzet ve saadettir Dal ise zahme ve meşakkattir Ra dahi devlete delalet eder Sin emin olmağa alâmettir Sat kâm olmağa beşarettir Tı ise düşmanı helak olacak Ayn ise dilde bula teşvişi Fe ise rütbesi olur âli Kef ise gaibi gelr hurrem Mim olursa muradını alacak Vav ise işleri olur âsân Ya ise taate muvaffak olur Ta ise ol husul-ü hacettir Cim ise fırsat ve ganimettir Hı ise her murada vuslettir Zel ise malü ülkü devlettir Zı metin itakade kalbi yeder Şin ise fiiline nedamettir Dad mal bulmağa işarettir Zı ise kalbi hüzün ile dolacak Gayn ise zulmü nefs olur işi Kaf ise bula devlet ve mali Lem ise ol emin olur hoş dem Nun ise hâtırı melül olacak He ise hüzün ile olur giryan Hep bu tabirler muhakkak olur (Gıdanın buharı beyne geldiğinde, önce burun hislerine hail olur. Hayvanî ruh o zaman ne eder? Vücudun dışını bırakıp, içine gider, O an burun hisleri muattal olur. Uyku halini cisim, onunla bulur. Beynin hisleri kalbe indiğinde, kalb o an ruhun içine döner. Kalbe işaretler ilham olur. Asıldan kalb muştular alır. Vasıtasız bulursa faydalıdır. Aynısı çıkarsa vakıadır. Kalb eğer vasıta ile haberdar olsa, gördüğü düşten tabir olunur. O an gelir kalbe gördüğü rüya; ona ya işaret veya müjdedir. Rüyada görülen şeyin arapça isminin ilk harfi alınır. Ne ise o harflerle bilinir. Elif, ululuğa işaret olur. kadrinin yükseleceğine müjde olur. Be ise, cisim ve cana rahattır. Te ise, hacetin elde edilmesidir. Se ise, düşman üzere yardımdır. Cim ise, fırsat ve ganimettir. Ha ise, izzet ve saadettir. Hı ise, her murada kavuşmaktır. Dal ise, zahmet ve meşakkattir. Zel ise mal, mülk ve devlettir. Rı ise, devlete delalettir. Zı, metin itikade kalbe yeder. Sin, emin olmağa alâmettir. Şin, yaptığına nedâmettir. Sad, kâm almağa müjdedir. Dad, mal bulmağ işarettir. Tı ise, düşmanı helak olacak. Zı ise, kalbi hüzün ile dolacak. Ayn ise, gönülde karışıklık bula. Gayn ise, nefsine zulüm olur işi. Fe ise, rütbesi yükselir. Kaf ise, devlet ve malı bula. Kef ise, kaybettiği sevinçli gelir. Lem ise, o emin olur hoş dem. Mim olursa, muradını alacak. Nun ise, hatırı melûl olacak. Vav ise, işleri kolay olur. He ise, hüzün ile gözyaşı döker. Ye ise, taate muvaffak olur. Bu tabirler hep, muhakkak olur.) Konu Seyyah tarafından (02-16-2012 Saat 11:59 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Ufukların ve nefslerin birbirine tatbik olunduğunu, insan âlemi şeklinin büyük âlemin yapısının aksi kılındığını ve iki âlemin gönül âleminde tamamen bulunduğunu bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, ârifler demişlerdir ki: Her yönden afâka her vecihle nefsler uygun ve mutabık bulunmuştur. Zira ki, bütün âlemin bazı cüzleri açık, bazı cüzleri gizli kılınmıştır. Açıktakiler, dokuz felekler, dört unsur ve üç bileşiktir. Gizli olanlar, on akıl, dokuz nefstir. İnsanın dahi dışı ve için vardır ki, dışı beden uzuvlarının hepsidir. İçi, on histir ki, bütün eşyayı idrak edendir. Şu halde insan vücudu cihan kitabıdır. Bir mecmua kılınmıştır ki, âlemde her ne bulunmuşsa, bir insanda da bulunmuştur. Bu insan sureti, bir küçük âlemdir ki, büyük âlemde bulunan feleklerin ve unsurların benzerleri, onda da bulunmuştur. Nitekim defalarca açıklanmıştır. Lakin bu küçük âlem, büyük âlemin yapısı aksince bilinmiştir. Zira ki, büyük âlemin dış kabuğu çevresi hududu bulunan atlas feleğidir ki, şeriatçıların dili ile en büyük yerdir. Onun içinde burçlar feleğidir ki, o kürsüden ibarettir. Onun içinde zühal feleğidir, onun içinde müşteri feleğidir. Onun içinde merih feleğidir. Onun altında güneş feleğidir. Onun altında zühre feleğidir. Onun altında utarit feleğidir. Ondan içeri ay feleğidir. Onun içinde su küresidir. Onun içinde âlemin iç dudağı olan toprak küresidir ki, büyük âlemin yapı ve şekli böyledir. İnsan âleminin yapı ve şekli onun aksidir. Zira ki, bunun kuşatıcı kabuğu topraktır ki, bu bedenin derisidir. Onun içinde sudur ki, kandır Onun içinde havadır ki canın buharıdır. Onun içinde ateştir ki, yürekte hayvanî ruhtur. Onun içinde yedi yedi göktür ki, kalbin yedi tavrıdır. Gönül içinde insanî ruhtur ki, onun dışı kürsi ve içi Rahman'ın Arş'ıdır. Zira ki,, âriflerin kalbe Hazret-i Rahman'ın evidir. Nitekim Hak Taâlâ: 'Yere göğe sığmam, lakin vera' sahibi mü'min kulumun kalbine sığarım,' buyurmuştur. Bu insan ruhu, en büyük âlem olduğunu duyurmuştur. Şu halde bu Hazreti insan, mânâda en büyük âlemdir. Gerçi surette en küçük âlemdir. Ruh ile âlemin babasıdır. Gerçi bedenle insanın çocuğudur. Huzur ile hepsinden öncedir. Gerçi meydana gelişle hepsinden sonradır. Meselâ: Büyük âlem cüz'leri ile bir ağaçtır ki, insan âlemi ondan vücuda gelmiş meyvedir. Şu halde âlemin son gayesi bu insan türüdür. Nitekim ağacın aslı meyvenin çekirdeğidir. Bunun gibi cihanın aslı, bu insan ruhudur. Nitekim ağacın neticesi ortadadır. Onun gibi âlemin sonucu insan bedenidir. Nitekim her meyvenin çekirdeklerinde kendi ağacı topluca mevcuttur. Onun gibi bu insan ruhunda bütün kâinat toplu olarak mevcuttur. Nitekim meyvenin vücudu, dalların olgunluğu sonucudur. Onun gibi insanın vücudu esasların mizası sonucudur. Nitekim meyvenin cüz'leri ağacın bütün cüz'lerinden yükselip, tepesinden ortaya çıkmıştır. Onun gibi insan vücudunun cüz'leri bütün cihan cüz'lerinin yükseklerinden geçme ve alçaklarından yükselme ile her cüz'ünden bir menfaat, bir zarar ve bir özellik alıp, hepsini toplayarak ortaya çıkmıştır. Feyz kabulüne istidatlı olup, bu derece ile sair yaratıklar arasında tek olup, bunca kerem, fazilet ve en güzel şekil ile bu yüksekliğe yetmiştir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() İnsanın iç ve dışının, cihanın iç ve dışına uygun olduğu hâkimâne bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: İnsana önce kendi nefsini bilmek lâzımdır. İç ve dışı ne hakikat ve yaratılışta, ne özellikler taşımakta. Ta ki bu sanattan sanatkârını bilip, onun isim ve fiillerini, tecelli ve tasarruflarını âlemin içinde ve dışında bula. Nefsinden, Rabbine gönül yolundan dönüşle revan ola. Ona eşyanın hakikatleri ve mânanın incelikleri açık ola. Huzur ve ünsiyet ile ebedî kala. Zira ki insan suretinde bir küçük âlemdir ki, ondan dışta bulunan büyük âlemdir. Çünkü büyük âlemde her ne var ise, onun benzeri bu küçük âlemde de bulunmuştur. Nitekim büyük âlemin, dört denizi bilinmiştir. Onun gibi insan âleminin dahi dört denizi bulunup, ona uydurulmuştur. Büyük âlemin dört denizi: Gizli hazine sevgisi, ilk cevher, melekût âlemi ve mülk âlemidir. İnsan âleminin dört denizi: Baba sülbünde meni, ana rahminde nutfe, iç ruh ve dış bedendir. Çünkü Hak Teâlâ ezeli sevgisiyle: 'Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim,' buyurmuştur. Yani sevgi, âlemin yaratılma esası olduğunu duyurmuştur. O ilâhî sevgi, büyük âlemin cevher vücuda gelmiştir. O, büyük âlemin ikinci denizi olmuştur. O cevherin içi ve dışı vardır ki, içinden felekler ve unsurların hayatı hâsıl olmuştur. O, melekût âlemidir ki, büyük âlemin üçüncü denizidir. O cevherin dışından felekler ve unsurlar olan basit cisimler vücuda gelmiştir. O, mülk âlemidir ki, büyük âlemin dördüncü denizi olmuştur. Onun dört denizi bununla son bulmuştur. Yedi gezegen feleğine yüksek babalar; unsurlara ve dört tabiata aşağı analar denilmiştir. Bu babalar ve analar sürekli hareket kılmaktadır. Bunlardan üç bileşik vücuda gelmektedir. Nitekim Hak Taâlâ: 'Nun ve kalem, bir de yazdıklarına andolsun,' /63/1), buyurmuştur. Yani (nun) gizli hazine sevgisi, (kalem) ilk cevher, (yazdıkları) mülk âleminin müfredatı ve melekût âleminin mücerretleri olduğunu duyurmuştur. Fertler ile mücerretler an an yazılmadadır. O yazılmadan, bu bileşik cisimler vücuda gelmededir ki, bunlar kitabın kelimeleri benzeri hikmetle düzen bulmuştur. İlâhî kelimeler sonsuz olduğunu, Hak Taâlâ bize lütûyle duyurmuştur. Nitekim Kur'an'da: 'Allah'ın kelimeleri tükenmez,' (31/27), buyurmuştur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() *** Çok kullanılan ilaç ve gıdaların tabiat ve menfaatlerini, özellik ve hükümlerini (ebced) harflerinin terkibince bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki: Herkes kendi vücudunun hekîmi olmalıdır. Kullandığı ilaç ve gıdaların tabiat ve menfaatlerini bilmelidir. Her birisini hükmüyle kullanmalıdır. Ta ki vücudu sıhhat üzere kalmalıdır. Gıdalardan her birinden her bir deva ki, insan bedeninde keyfiyetiyle tesir eder. Gerçek o ilaç, insan bedenine gelip, onunla beden kendi tabii hareketinden uyanırsa; eğer bedene insanî keyfiyetten ziyade tesir etmezse, o ilaç mutedil; eğer bedene keyfiyyetten ziyade tesir ederse, o ilaç itidallerden ve o keyfiyetten yana dışarıdadır. Şu halde eğer o tesir az olup, hissedilmezse, o ilaç birinci derecedir. Eğer bedene zarar verirse, lakim zararı helak edici değilse, o ilaç üçüncü derecededir. Eğer zararı ölüme varırsa, o ilaç dördüncü derecededir. Ona zehir ilaç adı verilmiştir. Gıdaların da hükümleri, bu ilaçlar gibi bulunmuştur. Hepsinin hükümleri hece harfleri tertibiyle açıklanmıştır. (ELİF) İbrişim: Sıcak ve rahattır. Özellikle hamı faydalıdır. Kurusu, bit türemesine engeldir. İcsas (erik): İkinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Onun tatlısı mideyi bozar ve ishal eder. Ekşisi, kalbi teskin edip, safrayı söker. Eksisi, tatlısından daha az ishal eder. Ispanak: Birinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Gıdası iyidir. Sıcak ve kuru olan akciğere ve göğse faydalıdır. Karnı yumuşatır. Bel ve sırttaki kan ağrılarını giderir. Eftimon: Bir kuru ottur ki, birinci derecede kuru ve ikinci derecede sıcaktır. Kokusu müsekkin, düşkün ve yaşlılara faydalıdır. Sevda hastalıklarını ve balgamı gidericidir. Sara ve malihülyayı defedicidir. Gençleri ve hararetlileri susatır. Anason: Bilinen bir tohumdur ki, üçüncü derecede kurutucu ve ısıtıcıdır. Böbrek, mesane, rahim, karaciğer ve dalak tıkanıklıklarını açar. Yeli ayrıştırmada tam etkisi vardır. Baş ağrısı ve safravî hastalıkları teskin için buhar ve suyu faydalıdır. Ezilmişi gülyağı ile kulağa damlatırsan, kulak içinde çarpma ve düşmeden ârız olan ağrıları dindirir. Bevli ve hayzı söker. Balgamdan doğan susuzluğa faydalıdır. Süt ve meniyi çoğaltıcı, zehrin zararını gidericidir. İsmet: İsfahan sürmesi denir. Öldürücü kurşun madeninin cevheridir. Birinci derecede soğutucu ve ikinci derecede kurutucudur. Ekşisiz kurutucu ve kabız edicidir. Gözü kuvvetlendirir, burun kanını keser. Ürüz (pirinç): Bilinen gıdadır ki, birinci derecede ısıtıcı ve ikinci derecede kurutucudur. Suyuyla yıkanmak, uzuvları kirden pak eder. Yenmesi, mideyi temizler. Süt ile pişirilmesi meniyi fazlalaştırır. (BE) Basal (soğan): İkinci derecede kurutucudur. Üçüncü derecede ısıtıcıdır. O, ayrıştırıcı, kesici, yumuşatıcı ve açıcıdır. Damarların ağızlarının açmak, onun halidir. Kuvvetlisi, yüzü kızartır. Tuz ile siğili sökker. Normal olarak yenmesi, mide ve iştihaya kuvvet verir, çok yenmesi, baş ağrısı yapar ve aklı hafifletir. Pişmiş soğan çok gıdalıdır. Lakin susatıcıdır. Parlamaya faydalı, basur ağızlarını açıcıdır. İdrarı kuvvetlendirici, tabiatı yumuşatıcı, zehirli rüzgâra faydalıdır. Pişmişi yaranın üzerine sarılırsa, ağrıyı dindirir. Bıttıh-ı asfar (kavun): Birinci derecede ısıtıcıdır. Süratle safraya dönüşür. Onu sirke balı düzeltir. Bıttıh-ı ahzar (karpuz): İkinci derecede rutubet verici ve soğutucudur. Bedeni kirden açar. İdrarı çoğaltır. Mesanede oluşan ve böbrekte peydalanan taşları düşürücüdür. Yemek ile yenmesi faydalıdır. Beyz (yumurta): En iyisi, yağ içinde yarı pişirilen tavuk yumurtasının sarısıdır. En faydalısı, taze olan yumurtadır. Sarısı hararete, beyazı soğukluğa ziyade meyilli olmuştur. ikisi dahi rutubetli ve faydalıdır. Beyazı yüze sürülse, güneş tesirini ve ateş sıcaklığını manidir. Sarısı bal ile karıştırılıp, yüzdeki sivilcelere sürülse, onu giderir. Beyazı, göz ağrılarına, boğaz sertliğine, ses kesilmesine, nefes darlığına, öksürüğe ve kanın havalandırılmasına faydalıdır. Tavuk yumurtası, çabuk nüfuz edici, en iyi kimyon ve en çok gıda ve meni vericidir. Bayat yumurtanın sarısı kabız edicidir. Dövülmüş mazı ile ishali kesicidir. Yumurta et kuvvetindedir. zira ki o, hayvanın cüzüdür. Belki kuvvetli hayvandır. Bazican (patlıcan): İkinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Sevda, baş dönmesi, tıkanıklık, uyuz ve cüzzamı doğurur. Rengi bozar, sarı ve siyah eder. Bindük (fındır): Hararet ve kuruluğa meyillidir. Hazmı ağırdır. Cinsî kuvveti artırır. Baş ağrısı ve mide bulantısı doğurur. Dimağa yararlı olup, öksürüğü defeder. (CİM) Ceviz: Birinci derecede kurutucu ve ikinci derecede ısıtıcıdır. Onun baş ağrısı vardır. Hazmı güz ve harareti çoktur. özelliği, ağzı tebşirdir. Bal ile soğuk mideye faydası iyidir. Hindistan cevizi: İkinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Gözü kuvvetlendirici ve sebel hastalığına faydalıdır. Kokusu güzel, yemeği hazmettiricidir. karaciğer, dalak ve mideyi kuvvetlendirici, idrarı getirici ve tabiatı kabzedicidir. Cübn (peynir): Tazesi, rutubetli ve soğutucudur. Eskisi, ısıtıcı ve kurutucudur. Normali gıda vericidir. Tuzlusu eski olursa zayıflatıcıdır. Mesanede taş yapar. Cüzür (havuç): Aslı ikinci derecede hararet verici ve birinci derecede rutubetlidir. Mideyi üfürücü ve şehveti dalgalandırıcıdır. Onun tohumu idrarı getirir. (DAL) Darçın: Üçüncü derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Oldukça latif ve çekicidir. tıkanıklıkları açıcıdır. Her bozukluğu düzelticidir. Onun yağı, açıcı, ayrıştırıcı ve eriticidir. Faydası, yüzdeki siğillere ve titremelere çoktur. Baş ve göğüs ağrılarına faydalıdır. Soğuk nezleyi, rutubetli öksürüğü defeder. Mideyi kuvvetlendirici, kalbi açıcıdır. karaciğer tıkanıklığına, rahim ve böbrek ağrılarına faydalıdır. Göz perdelenmesini ve kararmasını defedicidir. Dik ve dücac (Horoz ve tavuk): Horozun en iyisi, henüz ötmeyenidir. Tavuğun en faydalısı, yumurtlama vakti gelmeyendir. Horoz çorbası, mafsal ağrısına, titreme, mideye, yele ve kulunca iyi gelir. Tavuk eti, aklı güçlendirir, tabiatı açar, meniyi artırır, sesi saflaştırır. (HE) Herise (Keşkek): Bir tanınmış gıdadır ki, et suyu ile pişirilmiş, buğdaydan hâsıldır. O, kuruluk ve rutubette ısıtıcı ve mutedildir. (VAV) Verd-i ahmer (kırmızı gül): Birinci derecede soğutucu, ikinci derecede kurutucudur. Tohumu yaprağından ziyade kabız edicidir. Onun kurusu dahi, ziyade kabız edicidir. O, tıkanıklığı açıcı, sevdayı yatıştırıcı, iç uzuvları kuvvetlendiricidir. Gülsuyu, baygınlığa faydalı, ateşli baş ağrısını gidericidir. Beden kokusunu güzelleştiricidir. Terbiyelenmişi, sıcaktır ki, mide ve karaciğere kuvvet verip, hazma yardım eder. Tazesinden on dirhem kullanan, ishal olup, on defa tuvalete gidendir. (ZI) Zaferan: Birinci derecede kurutucu ve ikinci derecede ısıtıcıdır. Rengi güzelleştirir, idrarı çoğaltır, şehveti düşürür, tıkanıklığı çözer ve damarları açar. Lakin kabzı vardır. Zencefil: İkinci derecede kurutucu, ikinci derecede ısıtıcı ve rutubet vericidir. Cinsî isteği köpürtür. Özelliğiyle karaciğer ve midenin soğukluğuna uygun gelir. Onunla mide rutubeti gider. Tabiat dahi yumuşaklık bulur. Onun kullanılması yaramdan iki dirheme kadar faydalı olur. Zeyt-i ham (Zeytinyağı): Birinci derecede soğuk ve kurudur. Dalından koparılan zeytin itidal üzere ısıtıcıdır. rutubete eğilimlidir. eskisinde hararet ziyade hâsıldır. Her gün zeytin sürünmek, saçları kuvvetlendirir ve beyazları düşürür. (HA) Hınna (kına): İkinci derecede soğutucu ve kurutucudur. Ayrıştırıcı, açıcı, kurutucu ve kabız edicidir. Ateşli şişlikler ve balgam için pişirilmesi faydalıdır. Yağı, sinirleri yumuşatıcı, zorlukları çözücü ve defedicidir. Hımmes (Keten tohumu): Birinci derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Siyahı ve kırmızısı iyisidir. Makbulü büyüğüdür ki, sırt ağrısına faydalıdır. Diş etlerindeki ve yüzdeki şişlikleri giderir. Sesi saf edip, diğer tanelerden daha gıdalı olduğu şayidir. Pişmişi, nefese faydalıdır. Taşları, böbrek ve mesaneden düşürür. Keten tohumunun tesiri, meniyi çoğaltma ve şehveti kamçılamadır. İdrarı ve doğumu kolaylaştırır. Hınta (Buğday): Hararet ve rutubette mutedildir. İnsanın hararet ve rutubetine muadildir. Onun tanesinin hazmı yavaştır. Kırmızı iri buğday en iyisi, en kuvvetlisi, en lezizi en gıdalısıdır. Hamam (Güvercin): Bunun uçanı, yavrusundan hafif ve gıdalıdır. Yavrusu daha sıcak ve daha rutubetlidir. (TI) Tın-i Ermeni (Ermeni çamuru): İkinci derecede soğutucu ve kurutucudur. Tabiatı, kanı gayetle tutucudur. Basur ve çıbanlara içilmesi ve sürülmesi faydalıdır. Uzuvların pörsümesini ve ateşli nezleyi iyileştirir. Tabaşîr (Hint hıyarı): İkinci derecede soğutucu, üçüncü derecede ısıtıcı ve kurutucudur. Kalbi kuvvetlendirir ve ateşli hafakanı giderir. Safradan olan hastalıklara faydalıdır. Mide hararetini ve iltihabını, karaciğer hararetini teskin eder, ateşli hummaları durdurur. (YE) Yaktin (Kabak): İkinci derecede soğuk ve rutubetlidir. Dönüşmesi seri, karışması iyi ve gıdası latiftir. Koruk, sumak, sefercel veya ekşi nar ile kabağın pişirilmesi, safraya faydalıdır. Lakin kulunca zararı çok fazladır. Bal ile pişirilmesi, onu da giderir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Çok kullanılan gıda ve ilaçların isim ve hükümlerini (kelemen sa'fes) harfleri sırasınca bildirir. Ey aziz, malûm olsun ki, tıp bilginleri demişlerdir ki: K- Kafurdur: Üçüncü derecede soğuk ve kurudur. Afiyet verici olup, hararetli şişlikleri gidericidir. Baş ağrısını geçiricidir. Ateşlilerin hislerini kuvvetlendirir. Uyku getirici, cinsî istekleri artırıcıdır. Kehribâ: Birinci derecede sıcak, üçüncü derecede kurudur. Kandaki nefesi (oksijen) tutucu, ateşe faydalı ve ishali kesicidir. Kimyon: İkinci derecede sıcak, üçüncü derecede kurudur. yeli ayrıştırır. İdrar zorluğuna faydalıdır. Kurutucu ve kabız edicidir. Yaraları yapıştırıcı, taşları düşürücüdür. Kem'e (mantar): Hükmü sert, gıdası kötüdür. Ancak onun suyu iyidir. gözü parlatır. Kereviz: Birinci derecede sıcak, ikinci derecede kurudur. Yağı ayrıştırır. damar ağızlarını açar. Ağrıyı müsekkin, kokusu güzel ve cinsî arzuyu körükleyicidir. Karaciğere, böbreklere, dalağa ve mesaneye faydalıdır. Kilye (böbrek): Sıcaklık ve soğuklukta mutedildir. Bir miktar kurudur. Hazmı zor, karışımı kolaydır. Kebed (karaciğer): Sıcaktır. Böbrekten iyidir, İyisi ördek ve tavuk karaciğeridir. Kira (paça): Tabiatı yumuşatıcıdır. Hazmı kolay, öksürüğü giderici, fazlalıkları azaltıcıdır. L- Lübiya (böğrülce): Kurudur. Lakin onda fazla bir rutubet vardır ki, karışımı, balgam rutubetidir. Göğsü yumuşatır, idrarı tutar. Akciğer için dahi güzeldir. Onun ıslahı karabiber, tuz ve sirkedir. Lûz (badem)0 Tatlısı, rutubetinden yana mutedil, acısı ikinci derecede sıcaktır. İçilmesi durumunda idrarı tutar. Acı bademin gıdası az, açma ve kusturması çoktur. Tatlı bademin sayılan tesirleri zayıf ve hafiftir. Lakin bedeni yağlandırır ve öksürüğü defeder. Karaciğer ve dalak tıkanmasını açar. Leben (süt): Kadınların sütü, hayvanların sütünden daha faydalıdır. Zira ki insan mizacı hepsinden mutedildir. Kadınların sütünün en iyisi, göğsünden emilendir. Her süt ki, çoktan sağılmıştır, kötü bulunmuştur. Her hayvanın ki, hamilelik müddeti insanınki kadar olanın sütü, inek sütü gibi, iyidir. Sütün suyu, sıcak, yumuşatıcı ve yıkayıcıdır. Onda hiç ekşilik olmaz. Onun özelliği, yakıcı safrayı ishaldir. Eftimon ile yakıcı sevdayı dahi müshildir. Yoğurt, soğuk ve kurudur. Taze yoğurt, rutubetli ve sıcaktır. Bütün süt türleri, bedeni kuvvetlendiricidir. Zira ki, hepsi kan kuvvetindedir. Bal ile içteki yaraları temizler. Dimağa kuvvet, meniye çokluk verir. Sütün hepsi, şehveti körükler. Sıcak ve kuru mizaçlı olan az safraya faydalıdır. öksürüğü def eder. Lakin balgamlılara zararlıdır. Zira ki onlardan harareti, onu hazmedemez. Kana dönüştüremez. İhtiyarlara rutubet verdiği için, faydalı ve uygundur. bal ile onların hazmını kolaylaştırır. Çok olur ki süt, karnı boşaltıp, bağırsaklardaki fazlalıkları çıkarır. Sonra bedende dağılıp, tabiatı kabız edip, itidal üzere gider. süt mahsulleri şişkinlik verir. Pişirilirlerse hazmı kolaydır. Lüba (ağız): Onun hazmı yavaş, karışımı kötü, bal düzelticisidir. Her süt, karaciğer boşluğunu tıkar. Ancak deve sütü tıkamaz. Çok süt, vesvese ve unutkanlığa ilaçtır. Lakin dişlere ve dişetlerine zararlıdır. Göz karartır. Onun ıslahı şekerdir. Şekerli süt, rengi güzelleştirir, bedeni yağlandırır. Süt cinsinin bileşimi, sulu, peynirli ve yağlıdır. İnek sütünün çoğu yağlıdır. Deve sütün ince olduğundan suludur. Lahm (et): En faydalısı toklu etidir. Buzağı ve oğlağın fazla kısmı azdır. Her hayvanın erkeği, yağlı ve siyahı, daha lezzetli, daha hafif ve daha iyidir. İnek eti, keçi etinden kurudur. Keçi eti, koyun etinden kurudur. Hazmı zor ve tutucudur. Deve etinin gıdası ağır ve hazmı zordur. Tavşan eti, sıcak ve kuru olduğundan sevdası çoktur. Et cinsinin gıdası bedeni kuvvetlendiricidir. Süratle kana dönüşür. Lâden: Birinci derecede kuru, ikinci derecede sıcak ve latiftir. Rahim hastalıklarına faydalıdır. Saç dökülmesini önler. Ağzı kapanmayan akar yarayı kapatır. M- Mastiği (Kendir): İkinci derecede sıcak ve kurudur. Gayet latif, ayrıştırıcı ve kabız edicidir. İnce balgamı gidericidir. Balgamı çeker. Öksürüğü giderir. Kan tükürmeyi keser. Mideyi yumuşatır ve güçlendirir. Milh (tuz): Birinci derecede kuru, üçüncü derecede sıcaktır. Ziyade ayrıştırması, kurutması ve parlatması vardır. çeşitli yelleri giderip, donmuş karışımları ısıtır ve eritir. yarım dirhem kadar içilmesi kifayet eder. Kavrulmuş tuz ile dişlerin kiri gider. Tuzu normal olarak kullanma, rengi güzelleştirir, gıdayı oluşturur, fazlalıkları çıkarır. İshal ilacıdır. Şeffaf ve billurî beyaz tuz, olmamış balgamı, siyah tuz, balgamla sevdayı kuvvetle söker. Muluhiya (Ebe gümeci): Birinci derecede soğuk, ikinci derecede rutubetlidir. Karaciğer tıkanıklığını açar. Mişmiş (Zerdali): İkinci derecede rutubetli ve soğuktur. Çekirdeğinin yağı ikinci derecede sıcak ve kurudur. Basurlara faydalıdır. Zerdalinin karışımı çabuk bozulur. Kurusu, susuzluğu teskin eder. O, mideye şeftaliden hoştur. N- Nil otu: Birinci derecede sıcak, ikinci derecede kuru ve üçüncü derecede kabız edicidir. Zayıflığı keser, yüzdeki sivilceleri giderir. Yeni cerahate faydalıdır. Yaprağından çivit boyası olur. Nane: Kuru ve sıcaktır. Onda ayrıca rutubet vardır. Mideyi hemen ısıtır ve kuvvetlendirir. Hazma yardımcıdır. Balgamı ve kan kusmasını önler. Meniyi çoğaltır ve cinsî arzuları körükler. Yaprağı süte konsa kesilmesini önler. Nahale-i dakik (ince kepek): Birinci derecede soğuk ve kurudur. Yumuşatıcı ve özel kuvvet vericidir. Zaferen ve macunla sürülmesi, yüzdeki sivilceleri giderir. S- Sumak: İkinci derecede soğuk, üçüncü derecede kurudur. Kabzedici, kuvvetlendirici, tıkayıcı ve tutucudur. Safrayı boşluğa çeker, kanı durdurur. Şişleri ve urları giderir. Diş ağrılarını keser, susuzluğu teskin eder, mideyi düzeltir ve iştahı açar. Saçı siyahlaştırır. Bayılmaları önler. Şeker: Birinci derecede rutubetli ve sıcaktır. Eskisinde kuruluk vardır. Semen (hayvanî yağ): Birinci derecede rutubetli ve sıcaktır. Zehirlenmelere faydalıdır. Boğazı ve göğsü yumuşatır ve ayrıştırır. Fazlalıkları dahi azaltır. Badem ile tesiri çoktur. Sefercel: İkinci derecede soğuk ve kurudur. Kendisi ve çiçeği kabız edicidir. Ekşisi tatlısında ziyade kabız edicidir. Her türü, susuzluğu teskin edici ve idrarı getiricidir. Şehveti kuvvetlendiricidir. Özellikle bal ile dahi mideye kuvvettir. Çekirdeklerinin suyu, tabiatı yumuşatır. Kabızlığı akabinde önler. Akciğeri yumuşatır, öksürüğe faydalıdır. Çok alınması kulunç yapar. Semek (balık): Rutubetli ve soğuktur. İyisi küçüğüdür ki, kanı az ve tadı leziz olup, süratle bozulmaya, Akıcı lan tatlı su içinde doğup kılçığı çok olmaya. Yahut tuzlu denizlerden tatlı nehirlerin akışına karşı hareket edip, onda kalmaya. Deniz balıklarının iyisi odur ki, çok bayat olmaya. Ona tuzun kuvveti üstün olup, sıcak ve kuru olmaya. Taze balık, sulu balgam yapar. Çabuk bozulduğundan, sıcak olan mideden başkasına faydalı değildir. Balık etini bozan, rutubetliler ve sütlülerdir. Onu tatlılar düzeltir. Ayn- Anber: İkinci derecede sıcak, birinci derecede kurudur. mide, karaciğer, klb, his ve kuvvetleri güçlendirir. Anber, müsekkinden ziyade mutedil ve dimağ hastalıklarına devadır. Ud: İkinci derecede kuru ve sıcaktır. Mide, karaciğer, kalb ve his kuvveti için faydası vardır. Tıkanıklığı açar. Dimağa gayet faydalıdır. İltihabı iyileştirir ve yeli defeder. Asel (bal): İkinci derecede sıcak ve kurudur. Parlatıcı, açıcı ve çekicidir. Kokuşmaya manidir. Karışımları dahi, biti öldürür. Yaraları temizler. Göz kararmasını giderir. Mideyi kuvvetlendirir ve iştihayı açar. Karnı düzeltir. Yaraya sürülürse ilaç olur. Zift ile çok etkili ve çekicidir. Ineb (üzüm): Kabuğu soğuk ve kurudur. İçi rutubetli ve sıcaktır. Çekirdeği hem soğu, hem kurudur. Gıdanın iyisidir. Mideyi ve şehveti kuvvetlendirir. iyisi olmuşudur. Asmada olanı beğenileni ve siyahı yararlıdır. Mesaneye zararlıdır. Tatlı nar onu düzeltir. F- Fızza (gümüş): Soğuk v kurudur. Hafakanı önler. Suyu, mide ve kalbe faydalıdır. Uykusuzluğu giderir. Fıstık: İkinci derecede kuru ve sıcaktır. Onda fazladan rutubet te vardır. Kalbi kuvvetlendirir, karaciğer tıkanıklığını açar. Faydalı ilâçtır. Fücl (turp): Gıdası az, balgamı çok ve karaciğer tıkanıklığını açıcıdır. Bit doğurur. Bedendeki yelleri ayrıştırır. Kurtları öldürür. Yemek hazmına yardımı çoktur. Lakin hazmolunması zordur. Fülfül (biber): Dördüncü derecede kuru ve sıcaktır. Siyahından ziyade beyazında hararet vardır. Kırmızısının kuruluğu daha azdır. Biberler, mide ve bağırsaklarda olan kalın yelleri ayrıştırır. Yapışık karışımları kesip, sinir ve adaleyi ısıtır. Sad- Sandal: İkinci derecede soğuk ve kurudur. Sürülmesi ve içilmesi sıcak şişliklere, ateşli baş ağrılarına ve hafakana faydalıdır. Sıcaklık ve acıdan olan mide zayıflığına uygundur. Sa'ter (keklik): İkinci derecede sıcak ve kurudur. Latif, ayrıştırıcı ve faydalıdır. İçilmesi, kokuyu giderir. Mideyi kurutur. İdrarı getirir. Gözü kuvvetlendirir. Kasık ağrılarını kesicidir. Sumg (ağaç sakızı): Kurutması kuvvetlidir. En latifi arap sakızıdır. Zira ki o, göğüs sertliklerini çözüp, bağırsaklara kuvvet verir. Renkli haberlerle yazmayı güzelleştirir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|