|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
![]() Konu Cihannur tarafından (07-24-2015 Saat 01:27 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Cumhurbaşkanı 1 kasım öncesi meydanlara çıkmadı dersen yanlış olur çıktı ama daha az
Mesela İst da teröre karşı düzenlenen mitinge katılarak yüzbinlerce kişiye hitap etti Bunun dışında çeşitli açılışlara katıldı zaten Davutoğlu ve diğer parti Başkan'ları da 7 haziran a göre daha az miting yaptılar Erdoğan akıllıca bir strateji izledi meydanlarda çok görünmeyerek muhalefet partilerinin kendi üzerinden halkı kutuplaştırmasına müsaade etmedi Bu yolla daha önce CHP ye oy veren birçok insanın ak parti ye oy vermesini sağladı Yine meseleyi partiler üstünde tutup meselenin memleket ve istikrar meselesi olduğunu söyleyerek ve teröre karşı başkomutan olarak devletin gücünü göstererek çok sayıda MHP linin ak parti ye oy vermesini sağladı Şu yazıyı bi oku istersen Başkanlığı biz ülkenin geleceği için istiyoruz http://haber.star.com.tr/yazar/tamam...NxPYpl.twitter Konu Özgür Suriye tarafından (11-07-2015 Saat 20:56 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
Arkadaşım ben de başkanlık sistemine Türkiye'nin geleceğini düşündüğüm için karşıyım. Halkın önemli bir bölümü gibi belki de çoğunluğu gibi o sistemin ne olduğunu bilmeyen bir insan da değilim. Başkanlık sistemi yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert biçimde ayrıldığı çift başlı bir rejimdir. Bu sistemi savunanlar bir zahmet niye yasama ve yürütme kuvvetleri arasında gevşek kuvvetler ayrımını öngören tek başlı parlamenter sistemi bırakıp da yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert biçimde ayrıldığı başkanlık sistemini savunuyorlar anlatsalar da dinlesek. Ben medeni bir insanım. Çift başlı başkanlık sisteminin işlerlik anlamında Türkiye şartlarında tek başlı parlamenter sisteme göre daha işlevsel ve iyi bir yönetim olacağına ikna edebilecek bilgileri gösteren olursa ikna olurum; ama yok böyle bir şey! Parlamenter sistemin yönetim istikrarı anlamında başkanlık sistemine üstünlüğünü al işte 1 Kasım 2015 Genel Seçimi sonucunda bir kez daha gördük. Türkiye'de şimdi yasama sorunu var mı? Yok! AK Parti, 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde elde ettiği 317 milletvekiliyle 2019 Genel Seçimine kadar geçirmek istediği yasaları TBMM'den geçirtebilecek güce sahip oldu. Peki Türkiye'de şimdi bütçe sorunu var mı? Bütçe sorunu da yok! AK Parti, AK Parti, 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde elde ettiği 317 milletvekiliyle 2019 Genel Seçimine kadar; 2016, 2017, 2018 ve 2019 Türkiye bütçelerini istediği biçimde belirleyip TBMM'den geçirtebilecek güce sahip oldu. Yani tek başına iktidardasın, yürütme sende, yasamaya da hâkimsin, istediğin bütçeleri de istediğin gibi yasalaştırabilecek gücün de var. Bir de başkanlık sistemine bakalım. 10 Ağustos 2014 tarihinde başkanlık sistemine geçtik ve ilk başkanımız olan AK Partili Recep Tayyip Erdoğan'ı başkan olarak seçtik diyelim. 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde de yasamayı yani TBMM'yi belirledik ve başkanın partisi olan AK Parti'nin 258 milletvekiliyle TBMM'de azınlığa düştüğünü varsayalım. Hadi bakalım TBMM'de azınlığa düşmüş AK Parti ve onun desteklediği başkanla, çoğunluğu elde etmiş olan; CHP, MHP ve HDP ve onların karşı olduğu AK Partili başkanla yönetimde istikrarı sağla! Mümkün mü, değil elbette. Yasama sorunu var mı? Var! AK Partili Başkan Erdoğan, 2019 genel seçimine kadar istediği yasaları TBMM'den geçirtebilir mi? Kendi partisi dışındaki diğer partileri razı etmeden geçirtemez. AK Partili Başkan Erdoğan, ülkeyi yönetmek için istediği bütçeleri; 2016, 2017, 2018 ve 2019 Türkiye bütçelerini TBMM'den istediği gibi geçritebilir mi? Kendi partisi dışındaki diğer partileri razı etmeden geçirtemez. Çift başlı başkanlık sistemine bilerek karşı çıkıyorum bilmeden değil. Yasama ve yürütme kuvvetleri biribirinden tamamen kopartıldığında Türkiye gibi siyasi parti yapısı bulunan ve sert kutuplaşmanın yaşandığı ülkelerde yasama ve yürütme kuvvetleri aynı zihniyetin aynı siyasi partinin elinde bulunmadığı durumlarda yönetim krizlerine açık bir siyasi ortam oluşur. Yasa çıkartamayan, bütçe geçirtemeyen bir başkan, başkan ile parlamento çoğunluğu arasında kavgalar, çekişmeler... Başkanlık sistemini savunanlar önce kendilerini ikna etsinler. Başkanlık sistemini savunanlara soruyorum: Yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden tamamen ayrılmasıyla oluşacak çift başlı yönetimi destekliyor musunuz? Çift başlı yönetimin Türkiye'nin lehine olacağını mı düşünüyorsunuz? Çift başlı yönetimde başlardan birinin (mesela yürütme) bir siyasi partinin elinde olduğu (mesela AK Parti) ve başlardan diğerinin (mesela yasama) AK Parti'ye muhalefet eden siyasi partilerin elinde olduğu (mesela; CHP, MHP ve HDP) durumlarda TBMM'den rahatlıkla yasalar çıkartılabileceğini, ülke bütçesinin rahatlıkla yasalaştırılabileceğini umuyor musunuz? Çift başlı başkanlık sistemini savunanlar önce bu sorularıma cevap verip kendilerini ikna etmeliler. Konu Cihannur tarafından (11-07-2015 Saat 21:51 ) değiştirilmiştir.. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Şunu da ilave etmek isterim: 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde Ahmet Davutoğlu genel başkanlığında % 41 oy alan AK Parti'yi başarısız bulanlar oldu. AK Parti'nin, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde almış olduğu o % 41 oy ki Türk siyasetinde ana rakibimiz olan ana muhalefet partisi CHP'nin tarihinde serbest ve demokratik genel seçimlerde ulaştığı en yüksek oy oranıdır. CHP, 1957 ve 1977 genel seçimlerinde % 41 oranında oy almıştır ve o % 41 oy, CHP'nin serbest ve demokratik genel seçimlerdeki zirve oyudur.
CHP'nin bir de son dönemlerine bakalım. CHP, 2011 Genel Seçiminde % 26 oranında oy almış, 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde ise % 25 oranında oy almıştır. CHP'nin bütün hedefi % 30'a ulaşmak. CHP o kadar uçuk vaatlerle halkı kandırmaya çalışarak yaptığı kampanyada % 30 oya ulaşabilse bayram yapacak, zil takıp oynayacak; ama o kadar uğraşmasına rağmen bir türlü % 30'a ulaşamadı, ulaşamıyor. Demek istediğim o ki 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde AK Parti'nin almış olduğu % 41'lik oy oranını küçümsememek lazım. Elin oğlu o % 41 oranında oyun yanına bile yaklaşmayı değil de % 30 oranında oy almayı başarı olarak görüyor ama yine de bütün gücüyle çabalamasına rağmen o % 30 oya dahi ulaşamıyor. Konu Cihannur tarafından (11-07-2015 Saat 22:42 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Cihannur malesef hocanın başını senin gibiler yaktı
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Hiç alâkası yok Özgür Suriye. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun zamansız vedasına güçlü cumhurbaşkanı - güçlü başbakan formülünün yürümemesi neden oldu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına geçerken kendine bizlerin onun yeni pozisyonu için düşündüğümüzden farklı bir rol belirlemiş. Erdoğan, başbakanlığında olduğu gibi cumhurbaşkanlığında da parti ve ülke politikasına yön veren, partiyi ve ülkeyi yöneten kişinin kendisi olmasını istedi. Genel olarak bizim düşündüğümüz ise cumhurbaşkanlığına geçişiyle birlikte Erdoğan döneminin biterek Davutoğlu döneminin başlayacağıydı. Çünkü mevcut sistemimizde ülkemizi ve milletimizi başbakanlar yönetir ve cumhurbaşkanları ise devleti temsil makamında bulunurlar. 11.5 sene civarındaki başbakanlığı Erdoğan için yeterli olmamış. Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan sonra da ülkeyi ve milleti yönetme arzusunu aynen devam ettirdi. Oysa 11.5 senelik iktidar onun için yeterli olmalıydı. Bak mesela ABD Başkanı Barack Obama bu sene 2. dönemini tamamlıyor ve 8 yıllık iktidarından sonra başkanlığa veda ediyor. Erdoğan hata yaptı. Çünkü mademki iktidarını sürdürmek istiyor öyleyse cumhurbaşkanlığına geçerek sistemi zorlamasına gerek yoktu. AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık görevindeyken kimse ona git demedi, görevini bırak demedi. Erdoğan isteseydi en az 5-10 sene daha AK Parti genel başkanlığı ve halkımız seçtiği sürece de Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı görevinde bulunurdu. Böylelikle iktidarını devam ettirerek hem AK Parti'yi hem de Türkiye'yi yönetmeyi sürdürürdü. Neyse olan oldu yapacak bir şey yok. Şimdi önümüze bakalım. 22 Mayıs 2016 tarihinden itibaren güç merkezi tamamen saraya geçecek. AK Parti'nin 3. genel başkanı ve yeni başbakan olacak kişiye düşen görev de düşük bir profil çizip Erdoğan'ın âdeta genel sekreteri bir pozisyonda bulunarak Erdoğan'ın politikalarının yürütülmesini sağlaması olacak. Ben bu durumdan memnun değilim ama vakıa bu. Erdoğan dönemi devam ediyor ve eğer Erdoğan ve AK Parti başarırlarsa başkanlık sistemine geçilinceye kadar ya da Erdoğan cumhurbaşkanı ve AK Parti de iktidar olarak kaldığı müddetçe böyle de sürecek gibi görünüyor. 22 Mayıs 2016 tarihinden itibaren AK Parti'nin de Türkiye'nin de yönetimi saraya geçecek ve oradan yönetilecektir. Türkiye'de 22 Mayıs 2016 tarihinden sonra göreceğimiz yönetim uygulaması hukuken olmasa da fiilen yarı başkanlık sistemi uygulaması olacaktır. Konu Cihannur tarafından (05-07-2016 Saat 01:25 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanının saksı gibi kenarda süs olarak durmasını beklemek çok gerçekçi değil
Zaten anayasaya göre de cb devletin başı olduğu gibi icranın da başıdır ve istediği Zaman bakanlar kurulunu toplayabilir Eskiden cb ları halk tarafından seçilmediği için bu yetkilerini fiilen kullanmıyorlar ya da kullanamıyorlardı Ayrıca Erdoğan cb seçilmeden önce de ak parti başkanlık sistemini savunuyordu ve Davutoğlu bunu biliyordu ve bunu bilerek ak parti genel Başkan'ı ve Başbakan oldu Zaten Erdoğan Davutoğlu nu Başbakan yapmadan önce ikisinin başkanlık meselesini aralarında konuşmuş olmaları ve Davutoğlu nun Erdoğan a bu konuda söz vermiş olması da çok yüksek ihtimaldir Davutoğlu başkanlığı getirmek istemedi veya en azından oyaladı ve ayak diredi güçlü Başbakan olarak partiyi ve devleti kontrol altına almaya çalıştı , Erdoğan la birçok konuda fikir ayrılığı oluştu sonunda ak parti yönetimi Davutoğlu nun il ve ilçe Başkan'ı Atama yetkisini elinden aldı ve bunun üzerine de Davutoğlu Erdoğan la konuşup kongreyi toplayıp tekrar aday olmama kararı aldı. aday olsa da Erdoğan karşısına bir aday çıkartırsa Erdoğan ın desteklediği aday kazanır Erdoğan tarafından Başbakan yapılan Davutoğlu güçlü Başbakan olmaya çalışacağına , Başkanlık sistemi için uğraşsaydı Erdoğan'dan sonra Davutoğlu Başkan olurdu şimdi bu şansı da azaldı Olay budur Davutoğlu iyi bir insandır Başbakan olmasını çok istemiştim ama iki Başlılıkla da ülke iyi ve rahat bir şekilde yönetilemiyor Bu kokuşmuş parlementer sistemin bozukluğudur ... Bu kadar yakın iki siyasetçi arasında bile böyle sorunlar çıkabiliyor bu sistemde .. Ben sana bu sistemin bozukluğunu anlattığımda bana hararetle parlementer sistemi savunuyordun Cb halk tarafından seçilmese neyse de ama artık halk tarafından seçiliyor ya bu geri alınmalı (ki bu çok zordur ve halk istemez bunu) ya da Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine uygun olarak yarı başkanlık ya da tam başkanlık sistemine geçilmeli Resmen Şimdi zaten dediğin gibi fiilen yarı başkanlık sistemi oluştu Konu Özgür Suriye tarafından (05-09-2016 Saat 23:47 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Parlamenter sistem, başkanlık sistemine göre işlerliği daha iyi ve sağlam olan bir sistemdir. Çünkü yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden gevşek ayrımı söz konusu olduğu için yasamayı elde eden siyasi parti ya da siyasi partiler yürütmeyi de elde etmiş olurlar ve böylelikle tek başlı bir sistemle ülkeyi istikrarlı bir biçimde yönetebilirler.
Oysa başkanlık sistemi, yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden sert ayrımına dayandığı için işlerliği parlamenter sistem kadar iyi ve sağlam değildir. Çünkü sistem çift başlı olduğu için iktidarı elde etmek için sadece yürütme seçimini yani başkanlık seçimini kazanmak yeterli değildir yürütme seçiminin yanı sıra yasama seçimini de kazanmak gereklidir. Türkiye gibi yoğun siyasi kutuplaşmanın bulunduğu ülkelerde başkanlık sistemi geçerliyse ve yasama ile yürütme kuvvetleri farklı siyasi partilerin ellerindeyse yönetim krizleri hatta sistem krizleri çıkma ihtimali yüksektir. Başkanlık sistemi yani yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden sert ayrımına dayanan çift başlı yönetim sistemi siyasi kutuplaşmanın sert ve yoğun olduğu Türkiye gibi ülkelere uygun bir sistem değildir. Türkiye için uygun sistem parlamenter sistemdir. Yapılacak şey de belli. Cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak sembolik seviyeye getirilir, 2 turlu dar bölgeli barajsız seçim sistemi yasalaştırılarak koalisyonlar olabildiğince engellenir ve böylelikle tıkır tıkır işleyen bir sisteme sahip olunur. Konu Cihannur tarafından (05-11-2016 Saat 01:20 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanının yetkisini azaltma fikri ak parti tabanının değil, hdp ve CHP tabanlarının görüşüdür
Yahu başkanlık sisteminde parlamento ile Başkan arasında uyumsuzluk çıkma ihtimali çok azdır ama yine de bu ihtimali ortadan kaldırmak için gerekli Bi sürü düzenleme yapılabilir En basitinden cb ve bb lık makamları kaldırılır , yerel seçimler dışında tek seçim yapılır onda da partiler yarışır en çok oy olan partinin genel Başkan'ı Başkan olur yani böylece Meclis'in en büyük muhtemelen çoğunluk partisinin lideri Başkan olur ve böylece Meclis ile Başkan arasında uyuşmazlık olmaz Yani şimdiki cb ve Başbakan lık yetkileri Başkan'da toplanır Meclis Te eskisi gibi devam edebilir Başkan icra ve atamaları yaparken meclis de yasaları rahatça çıkartabilir Ve Başkan ın seçildikleri sonra partisiyle ilişkisi kesilmez partinin genel Başkan'ı olmaya da devam eder Konu Özgür Suriye tarafından (05-11-2016 Saat 14:35 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
![]() Çok başlılık felakettir. Devletin başında çok başlılık kriz demektir. Baba ile oğul arasında bile olsa bu böyledir. Mesela bir şirketi yönetirken iki ortak anlaşamayıp farklı kararlar alsalar şirket verimli bir şekilde yönetilemez.
Halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan ile eski başbakan Davutoğlu arasında da özellikle gittikçe artan bir şekilde uyuşmazlık ve fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Bu da devletin yönetimini zorlaştırdı , ülke ekonomisine patinaj yaptırdı ve bi sürü atamayı aksattı. Bu iki başlılık şimdi Binali Yıldırım ın başbakan olmasıyla en azından bir süreliğine fiilen ortadan kalktı. Ama bunun kesin çözümü başkanlık sistemidir. Çünü yarın yine cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasında sorun çıkmayacağının garantisi yok ! Yine parlemanto filan diye başlama Cihannur. Bunun çok çözümü var. Amerika daki sistemi kopya etmek zorunda değiliz. Şuan bizdeki parlementer sistem batık ve çürük bir sistemdir. Cumhurbaşkanı ile başbakanın yetkileri net bir şekilde ayrılmıyor bu sistemde. anayasada cumhurbaşkanı nın kabineye başkanlık etme yetkisi varsa (ki var) o zaman bakanlara ve başbakan a talimat verme yetkisi de var demektir sonuçta süs olsun diye kabineye başkanlık etme yetkisi konulmamış anayasaya. sen güçsüz ve yetkisiz cumhurbaşkanı ve güçlü başbakan istiyorsun , ben direk halk tarafından seçildiği için güçlü ve yetkili bir cumhurbaşkanı istiyorum bu yaptığımız tartışma bile bu sistemin ne kadar bozuk olduğunu gösteriyor. cumhurbaşkanı ile başbakanın konumları net değil. yarın bi gün chp'li birisi 2. turda da olsa cumhurbaşkanı seçilse başbakan ak partili olsa , ya da tam tersi olsa cumhurbaşkanı ak partili olsa chp'li birisi de koalisyonla da olsa başbakan olsa ne olacak ? cumhurbaşkanı kabineyi toplamak istediğinde ne olacak ? böyle bir yetkisi var sonuçta. başbakan hayır ben gelmem mi diyecek ? derse anayasayı çiğnemiş olur. kabine cb başkanlığında toplansa bile chp'li bakanlar cumhurbaşkanının talimatlarını yerine getirirler mi ? farklı partiden olmalarını bırak aynı partiden hatta başbakanı cumhurbaşkanı seçmiş/atamış olduğu halde yine Erdoğan ve Davutoğlu arasında yönetimde bazı sorun ve uyuşmalıklar çıktı ortaya. Davutoğlu'nu suçlamak için yazmıyorum, bu sistemde baba cumhurbaşkanı olsa oğul başbakan olsa yine aralarında sorun çıkabilir. saçma sapan bir sistem bu. o yüzden başkanlık sistemi çok daha iyidir. (parlemanto örneği verme lütfen yine bunu 50 kez açıkladım ama anlamak istemiyorsun. gerekli düzenlenlemerle başkan ile parlemanto çoğunluğunun aynı partiden olması çok rahat bir şekilde sağlanabilir. ki bunun için özel bir düzenleme yapılmasa bile türkiye şartlarında genelde aynı partiden olurlar) Rahat anlaman için tekrar net bir şekilde söylüyorum: en basitinden cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamları kaldırılıp, genel seçimler şimdiki gibi yapılıp ve seçimde partiler yarışıp parlamento da çoğunluğu sağlayan (ya da en fazla milletvekiline sahip) partinin genel başkanı ülkenin başkanı olur ve kendi kabinesini kurar. yani parlemantonun (meclisin) en büyük muhtemelen çoğunluk partisi ile başkanın aynı partiden olması GARANTİLENMİŞ olur. gerekli düzenlemerle (dar bölge seçim sistemi gibi) koalisyon ihtimali de ortadan kaldırılabilir. şimdiki sistemde hem koalisyon riski var bunun üstüne bir de başbakan ve cumhurbaşkanı anlaşmazlığı riski var. Konu Özgür Suriye tarafından (05-22-2016 Saat 23:11 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|