![]() |
#1 |
![]() İstanbul Barosu, Ergenekon Terör Örgütü sanığı Emekli Orgeneral HurşitTolon ile ilgili girişimini başarı ile tamamlayıp, GATA’da rahat etmesini sağladıktan hemen sonra, dün bir açıklama daha yaptı..
Yeni açıklamaya göre, Ergenekon Terör Örgütü sanıklarından Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Emekli Albay Arif Doğan da, sağlık durumları sebebi ile serbest bırakılmalı imişler! Terör örgütü sanıklarının ikişer üçer avukatları yetmiyor, bir de İstanbul Barosu, kurum olarak sanıkların avukatlığına soyunuyor! Hiç düşünmüyorlar, “Biz kimiz, bizim hukuki statümüz nedir, bu talebimizin, kurumumuzun kuruluş görevleri ile bir alâkası var mıdır?” diye! Baro adına yapılan açıklamaya akıllarınca bir gerekçe de iliştirmişler! 28 Şubat sürecinde iken, solculuğu ile ünlü avukat Ali Rıza Dizdar, İstanbul Barosu’na dilekçe vermiş! Susurluk olayı aydınlansın diye, eylem tezgâhlayanların başında yer alan Dizdar, şimdi Ergenekon avukatlığı yapıyormuş.. Bu kapsamda Levent Ersöz için Baro’dan da yardım istemiş! Hey gidi hey! Aslan solcular! Derin yapıların avukatlığına soyundukları yetmiyormuş gibi, kendi yazdıkları dilekçelerin reddedilmesinden sonra, aynı dilekçeleri bir de Barolara yazdırıp, mahkemelere göndertiyorlar! Susurluk için “lamba yakıp söndürenler”, şimdi Ergenekon avukatlığı yapıyorlar! 28 Şubat’ta “Susurluk aydınlansın” başlığı altında eylem yapılırken, “Aslında amaç hükümetin devrilmesi” diyenlere bazıları tebessüm ile bakıyordu.. Ama bugün görüyoruz ki; o gün “Susurluk aydınlansın” diyenlerin büyük çoğunluğu, şimdi Ergenekon sözcülüğüne soyunmuş! Demek ki amaç, o gün Erbakan hükümetini devirmekti.. Susurluk falan hikâye idi! Şimdi de amaç AKParti iktidarını devirmek.. Onun için, solcusu ile, derin yapı savunmanı liberali ile, radikal milliyetçisi ile, hep beraber Ergenekon savunmasına geçiyorlar! Avukatlara fazla bir şey deme imkânı olmayabilir! Parasını alıyor, profesyonel anlamda, avukatlığını yapıyor denilebilir! Peki Barolar bu açıklamaları nasıl yapıyor? Avukatlar, kendi solcu çizgilerini unutup, derin yapıların avukatlığını yapıyorlar; haydi bunu anladık diyelim. Peki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ne oluyor? Bir terör örgütünün sanıklarının, sağlık sebebi ile de olsa, salıverilmesini, Barolar nasıl isteyebiliyor? İşkembeden konuşmayalım.. Baroların kanundaki hukuki yapısını size aktarayım, siz karar verin, Barolar böyle bir açıklama yapabilir mi? Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesindeki “Barolarn kuruluş ve nitelikleri” başlıklı madde, Baroların yapısını şöyle düzenlemiş: “Barolar; avukatlk mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarnn birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkn, saygnlğn, hukukun üstünlüğünü, insan haklarn savunmak ve korumak, avukatlarn ortak ihtiyaçlarn karşlamak amacyla tüm çalşmalar yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalşmalarn demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlardr.” Kanundaki Baroların nitelikleri ile ilgili düzenleme böyle.. Demek ki Barolar; dürüstlüğü, güveni sağlamak, meslek ahlâkını, avukatlığın saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını korumakla görevli imiş! Peki dönüp bakalım; örneğinİstanbul Barosu ne yapıyor? Yukarıdaki kanun maddesini, gözünüzün önünden ayırmadan, uygulamada yaşananlara bakalım.. Terör örgütü üyesi olmakla suçlanan iki kişinin serbest bırakılmasını istiyor! Baro ya.. Sanıkların avukatlığını yapanların meslek kuruluşu ya.. Onun için, sanıklar lehine açıklama yapıyor.Bu da onun vazifesi diyebilirsiniz. O zaman bir başka örnek verelim.. Aynı Baro, cezaevindeki Engin Çeber’in ölümüne sebep olan polislerin yargılanmasında, sanıklar lehine açıklama yapmıyor! Ne diyor; “Polisler hakkında daha ciddi araştırmalar yapılmalı.” O davadaki açıklama da, ölen kişinin yakınlarının avukatlığı anlamında, yine Baro’nun görevi ile ilgili diyebilirsiniz. Peki Deniz Feneri davasına ne dersiniz? Deniz Feneri davasında da, beyefendiler, dava hakkında gevşek davranılmasından şikâyetçiler! İşe bakın siz.. Bir davada sanıklardan yanalar. Diğer davada müştekiden yanalar. Diğer davada ise, Alman savcısından yanalar! Resmen rezalet! Resmen, kanunlarla alay etmek bu! Kanunları hiçe saymak, kamu kurumu niteliğindeki statüyü, ideolojik düşüncelerle istismar etmek bu! Ama diyeceksiniz ki; “AİHM’e gidip, başörtü yasağı sürsün” diye dilekçe verenlerden ne bekliyorsunuz ki?.. Doğru değim. Hakikaten de, yasak için AİHM’e gidip, dilekçe verenlerden, hukuk adına bir şey beklememiz gerçekten abes! Gerçekten!
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|