![]() |
#1 |
![]() Venüs yıldızına dönüşen bayanın hikayesi için Harut ve Marut'un hikayesini dinlemek gerekir. Hârût, arkadaşı Mârût ile birlikte Kur'ân'da adları anılır. (Bakara/102). Tefsirlerde anlatılan çeşitli hikâyeler vardır. Israiliyyâttan olan bu rivayetlerin en meşhuru şudur:
![]() îdris peygamber zamanındaki melekler, insanların günahkâr hallerine bakarak Allah'a "Ya Rab! Meleklerine secde ettirdiğin insanoğlu günah içinde yüzüyor, buna nasıl tahammül ediyorsun?" dediler. Allah onlara "Eğer siz onların yerinde olsaydınız aynı şeyleri yapardınız. Onlardaki nefis ve şehveti sizde olmadığı için böyle söylüyorsunuz." deyince de "Haşa! Biz onlar gibi yapmazdık!" dediler. O zaman Allah, en güvendikleri iki melek seçmelerini, o iki meleği imtihan için yeryüzüne indireceğini söyledi. Meleklerin en üstünlerinden olan Hârût ile Mârut'u seçtiler. Allah oları Bâbil'e indirdi. Gündüzleri insanların dâvalarına bakıyorlar, geceleri îsm-i Âzam duasını okuyarak göğe çıkıyorlardı. Birgün kocasından şikâyetçi olan îran'lı Zühre adlı bir kadın bunlara müracaat etti. Kadın çok güzeldi, ikisi de kadına vuruldular ve kâm almak istediler. Kadın onlara ya içki içmelerini, ya kocasını öldürmelerini, ya da puta tapmalarını şart koştu. Bunlar ilk gün razı olmadılar, ikinci gün kadın şartlarını tekrarladı. Nihayet üçüncü gün razı olup bu üç şartın en hafifi olan içki içmeyi kabul ettiler. Ancak içkiyi içip sarhoş olunca, puta da taptılar ve kadının kocasını da öldürdüler. Kadın onların sarhoşluk anında göğe çıkmak için okudukları duayı öğrendi ve semaya yükseldi. Allah da onu gökyüzünde parlak bir yıldıza çevirip insanlara ibret olsun diye orada bıraktı. İşte Zühre (Çobanyıldızı, Venüs) bu kadın imiş. Olaydan sonra Allah bu iki meleği cezalandırmak istedi. Onlar da îdrîs peygambere müracaat edip şefaat dilediler. Allah da dünya azabı ile ahiret azabı arasında onları muhayyer bıraktı. Onlar ahiretin ebedî, dünyanın da fâni olduğunu düşünerek dünya azabını istediler. O zaman Bâbil'de ateş dolu bir kuyuya baş aşağıya asıldılar ve insanlarla sihir yoluyla konuşmaya başladılar. Aşağılarındaki suya asla erişemiyorlardı. îbn Hazm'dan bir rivayete göre bir zat, büyü öğrenmek için Hârût ve Mârût'a gider. Onları asılı vaziyette dili sarkmış ve derileri simsiyah olmuş bir halde bulunca hayretinden "La İlahe llla'llah" der. Melekler bunu duyunca adama kim olduğunu sordular. O da insanlardan biri olduğunu söyledi. Hârût ile Mârût ona "Kimin ümmetindensin?" diye sordular. O da "Muhammed ümmetindenim?" diye cevapladı. O zaman Hârût ile Mârût "çok şükür kıyamet yaklaştı, cezamızın bitmesi yakındır" diye sevindiler. HATIRLATMA: Bu kıssanın bazı bâtıl tarafları vardır. İlk rivayet ibn Abbas'tan naklolunur. Esas itibariyle uydurma olan bu hikâyedeki Hârût ve Mârût, aslında iki Ermeni mabudunun da adıdır. Mesnevî'de Mevlâna bunlardan bahseder, (bt. 3320 vd.)
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |