|
|
|
|
#1 |
|
Bir beyaz kağıt gibi ol, yada gôkyüzünde, semada, arşında üstünde beyaz bir melek gibi ol
Hiç işlenmemiş bir günah gibi ol doğmamış bir insan gibi doğ bu acımasız dùnyaya Doğ ki sen dùnya için değil dùnya senin için dônsùn Sôylenmemiş bir yalan gibi ol düşmesin dilinden dôkülmesin kalbine tekbir hece Ya ateş kadar kırmızı ol yansın seninle kalbindeki gôk kuşagı veya bir su ol; bırak bulsun kendi yatağını.. Öyle bir tôvbe ol ki mabet diye kapansın melekler,açılsın arştan gônül kapısı Ve ôyle bir sevgi ol ki sevmek için sevilmeye muhtaç olma.. Bir taş ol ki; parmaklıklar kur içine mùebbet ceza ver sevgiline Öyle bir gözyaşı ol ki; her damlası can olup cananı bulsun, ona pınar olup onunla boğulsun Öyle biri ol ki aşkım kendin olsun sadece sen . . . Victor HUGO
Konu eda05 tarafından (09-05-2010 Saat 02:34 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Keder Sana Yakışmıyor
Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli, Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan, Hüzün rengi almış saçlarının her teli Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan, Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli Böyle mahsun kederli değildin eskiden Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi Baygın kokusuna anılarla beraber giden Böyle mahsun kederli değildin eskiden Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar Ağlamaktan mı karadı gözlerin Bir zamanlar göz yaşını sevmezdin Şimdi neden yaşardı gözlerin Hasta mısın, yorgun musun nen var Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar Arzular vardır bilirsin anlatılamaz Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz Keder sana yakışmıyor gül biraz Arzular vardır bilirsin anlatılamaz. Victor HUGO |
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Judith Gautier'e
Ölüm ile güzellik iki şeydir çok derin Karanlık verir biri, diğeriyse gökmavi İki kardeş çok korkunç, ve de bol, gür, verimli İçerirler bilmece, aynı zamanda gizi. Ey hanımlar, ses, bakış, siyah sarışın saçlar! Cezbediniz seviniz, parlayınız durmadan Ey inciler denizde dalgalara karışan! Karanlık ormanlarda, ey parıldayan kuşlar! Judith'le karedimiz birbirimize çok yakın Sanılacaktı görsek, yüzümüzde ve sende En büyük uçurumlar görünür gözünüzde, Farkındayım tinimde yıldızlı ummanların; Her ikimiz komşuyuz, sizinle gökyüzünde, Siz ki çok güzelsiniz, bense çok ihtiyarım. Victor HUGO |
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aklından Sonsuz Yazgı Çıkmayan Adam
Bir yolcu gibi sabah, tan vakti yola çıkan, Aklından sonsuz yazgı çıkmayan mutlu adam, Uyanıyor şafakta, ruhu hep düş içinde, Elinde kutsal kitabı, dualar dilinde! Duasını ederken başlıyor gün doğmaya Güneş hem göğe doğuyor, hem onun ruhuna. Solgun ışıkta beliriveriyor eşyalar, Eşyalarla birlikte ruhunda başka şeyler, Ondan başka herkes uykuda, böyle sanıyor, Esrik bir mutluluğun huzuruna varıyor, Oysa arkasında güler yüzlü melekler var, Kitabın üzerine eğilmiş bakıyorlar. (1856) Fransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN Victor Hugo |
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Hep Yol Almak İsterim, Hiç Duramam Yerimde,
Hep yol almak isterim, hiç duramam yerimde, Tanığımdır dalga, o denizde titriyorsa, Rüzgara seslenirim: gidelim! rüzgar dönse, Dalgadadır sıra: Haydi daha uzağa! İlerlerim, kasırga alır götürür beni... İnsanlar, aşklarınıza dört elle sarılın, Kapının önündeki taş sedire oturun, Ve geçen günlerinizin arkasından bakın! Ne mutlu evinden hiç çıkmayıp, Her akşam aynı saatte çatının aynı Köşesinden havalanan gece kuşunu Tekrar tekrar izleyen kişiye ne mutlu! (1888-97) Fransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN Victor Hugo |
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Konuşan zaman
Gùneş uykuya dalarken Ufuktan karanlıga kapı açılıyorsa Yıldızlar geceyi kucaklarken Ay gôkyùzùnde parlıyorsa Gecenin çigi dùşùyorsa sabaha ilk ışık la buharlaşıp ucuyorsa semaya Gôkyùzùnde beyaz bulut,siyah oluyorsa Kızgın bir ateş olup şimşekler çakıyorsa Rùzgarla karışıp fırtına oluyorsa Dev yelkenler onunla doluyorsa Herbir damla toprakla buluşuyorsa Sarı benizler, çatlak yùzler, canlanıyorsa Yeşil ot, çepe cevre sarıyorsa Toprak onu bagrına basıyorsa Hercanlı bu zamanda yaşıyorsa Anlamazmı bu evrende boşluk yok Victor Hugo |
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Kadına
Eğer kral olsaydım.! Çiğneyerek tahtımı Memleketin halkını dizlerine sererdim. O kuvvetli hükmümle bütün tacı tahtımı Bir tek bakışın için sana feda ederdim. Eğer Allah olsaydım.! O heybetli, o derin Kainatın, semanın, denizlerin, her yerin İrademin önünde eğilen meleklerin Sevgilim bir busene hepsi senindir derim Victor Hugo |
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Ey Güneş! Ey Yüzü Tanrısallığın!
Ey güneş! ey yüzü tanrısallığın! Vahşi çiçekleri sel yatağının! Mağaralar! Seslerin duyulduğu Yaban böğürtlenleri ormanların! Otların altından duyulan koku! Örnek yükseklikte kutsal tepeler, Bir tapınağın ak süsü gibiler. Yaşlı kaya, yılları yenen meşe, Sizi izlerken duyumsuyorum da Dağınık bir ruh giriyor kalbime! Ey kızoğlankız orman, duru kaynak! Karanlığın çivitlediği gül berrak! Göğün ışığı pırıl pırıl su Ne diyorsunuz bu haydut hakkında? Ey doğanın bilinci, sağduyusu! . (1856) Fransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN |
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Mayıs Başı
Şimdi herşey sevmek fiilini çekiyor O eşsiz gülleriyle işte mayıs başı Aşk: neşeli, kederli, günücü ve yakıcı Yanık yanık söyletiyor yeşeren ormanları Gövdesine bir dilek kazıdığım ağaçtan Mırıltılar geliyor ve ağaçcık doğaçtan Yaratısı sanarak yineliyor durmadan Geçen güzde göğsüne çizdiğin istenceyi Alaycı alakarganın dalga geçtiği mağara Kaşlarını oynatıp gülümsüyor ormana Hava aşka değin titreşimlerle dolu Öyle göklü ve körpe, seven, mis kokulu Sevdalı yoncalarsa göğe göndermiş onu Ve güneş adım adım dolanırken kubbeyi Esrik çayır kokular döküyor dörtbir yana Öpücükler açıyor dönüp gelen bahara 'Seni seviyorum' diyen mırıltıyla kırda Safransarı, gökmavi, lal rengi ve erguvan Gölcüklerin üstünde, otlaklarda, koyakta Binbir renkte benekler oluşturuyor orda Kokusunu savurup saklıyor çiçeğini Sanki kırın telaşlı, tatlı iletileri Yaygaracı aşkının yazdırdığı pus'lalar Papyadan bir altlığa izlerini yaymışlar İncecik sesleriyle küçük kuşlar ormanda Şarkıcıklar söylüyor peri kızlarına Tatlı bir sır veriliyor gölgelikte herkese Seviyor ve söylüyor herşey bunu sessizce Sanki yanan güneyde, batıda ve kuzeyde Ve altın ışıklarla günün doğduğu yerde Çiçekli çit, sarmaşık ve şakırdayan pınar Ve tepeler ve gölgeler ve o sonsuz tarlalar Dört rüzgarın düzdüğü bir dörtlük söylüyorlar Victor Hugo |
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Gelin Böceği
Dedi ki: “Sanki üstümde Bir yaratık geziniyor.” Baktım kar gibi boynunda Küçük pembe bir böcek var. -İster bilge ister deli İnsan hoyrattır gençlikte- Boyunda böcek yerine Dudakta öpüş görmeli. Cam gibi pembe sırtında Küçük siyah benekler var, Bizleri seyretmek için Daldan eğilmişti kuşlar. Körpe dudaklı güzelin Eğildim boynuna doğru. Gelin böceğini aldım, Öpücük de kaçıp gitti. Gökte gördüm o böceği Dedi ki ey salak oğlum! İyilik Tanrı’nın işi, Aptallık insanoğlunun! (1856) Fransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN Victor Hugo |
|
|
|
|
![]() |
| Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
| victor hugo, victor hugo siirleri |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|