Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Yeni Şafak , Akit ve Milat "Yeni Şafak" ve "Vakit" Gazetesi köşe yazıları / Vakit'ten Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 11-17-2009, 20:32   #1
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart Yavuz Bahadıroğlu “Kim olduğumu biliyor musun?”
“Benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sordu mercedesin arka koltuğunda oturan şişman adam, ehliyet-ruhsat isteyen trafik polisine...
Tanıdık bir soyadı verdi...
Genç trafik polisi gülümseyerek şöyle dedi adama: “Kanunları zaten onlar çıkarıyor, çıkarırken de akrabalarımıza uygulanmasın diye bir not koymuyorlar...”
Lüks mercedesin arka koltuğundaki şişman adam apışıp kaldı...
İçin için gülümseyerek gencecik polis memurunu tebrik ettim.
Sonra da geri kalmış ülkelerin insanlarına mahsus alışkanlıklarımızı hâlâ yenememiş olmanın hüznüne bulandım.
Kanunların garibanlar için olduğu yolundaki kanaatimiz maalesef sürüyor...
Yüksek mevkilerde bir dayımızın bulunması halinde kanunlara uyma mecburiyetimizin ortadan kalkacağı yolunda garip bir mantığımız var.
Bu yüzden sıkıştığımız her yerde aynı soruyu soruyoruz:
“Benim kim olduğumu biliyor musun?”
Bu ilkel tehdidi her duymamda “Sen müstakbel bir ölüsün” demek gelir içimden, “toprak kokulusun!” Sadece bu gerçeği bilenler, “Hiç” olmakla “Hiç kimse” olmak arasında gelir giderler.
“Hiç” olmak “kulluk” vurgusu, “Hiç kimse” olmak ise kıymet ölçüsüdür. “Hiç kimse” olmak, birilerinin sırtına binip varlık taslamaktan çok daha yüce bir makamdır... Haddini bilmektir... Hayata “kulluk” burcundan bakmaktır. “Gurur” denen şeytan çekicinin altında örselenmemektir.
Kısacası “Hiç” olmak, “Taç” olmaktan, ya da kendini öyle zannetmekten evlâdır...
Bugün varlıklarıyla övündüğümüz insanlar bile varlıklarını “hiçlik”lerine borçludur.
“Hiç”leştikçe yücelmişler ve “kulluk” burcunda Allah’a ulaşmışlardır.
Bu örneklerden hareketle diyebileceğim şudur: İsterse insan, “herkes”, yahut “hiç kimse” olabilir. “Her şey”, ya da “hiçbir şey!” arasında gel-git yapabilir!
Zaten “ben”liğin ne önemi var? Her “ben”den bencilliğe yol olduktan sonra...

İnsanız... İnsan olmak hasebiyle bir birine benzer dünyalarımız var...
Benzer yanlışlarla, beklentilerle, ihtiraslarla, iştiyaklarla, inatlarla, baskılarla, öfkelerle, dalkavukluklarla ve envai çeşit zaaflarla malulüz.
Öncelikle “dürüstlük” sorunumuz var: Dürüstlük insanı “insan” yapan en önemli hasletlerden biridir, ama çoğumuz dürüst değiliz! İçimizde çok sayıda “ben” var. Bir tarafımız doğru, bir tarafımız yanlış; bir tarafımız sevap, bir tarafımız günah; bir tarafımız cesur, bir tarafımız korkak; bir tarafımız atılgan, bir tarafımız ürkek; bir tarafımız güçlü, bir tarafımız zayıf; bir tarafımız doğrucu, bir tarafımız yalancı; bir tarafımız bonkör, bir tarafımız nankör...
Yerine göre demokrat, yerine göre diktatör...
Çoğumuz dünyaya karşı zayıfız: Yiyebileceğimizden, giyebileceğimizden daha fazlasını isteriz. Daha iyi yemekler yemek, daha gösterişli elbiseler giymek, daha görkemli evlerde oturmak, daha lüks otomobillere binmek...
Sonuçta hemen hepimiz korkarız: Ama korkularımıza ne kadar teslim olmazsak, o kadar insansınız.
Hepimiz hayattan bir şeyler bekleriz: Daha iyi yemekler yemek, daha iyi evlerde oturmak, daha iyi otomobillere binmek, daha çok başarmak, daha çok kazanmak, daha çok harcamak...
Pek itiraf etmeyiz, ama çoğumuz “şöhret+servet=kudret” formülünü hayatımızın en üstün değeri olarak görürüz. Bu uğurda kimimiz kişiliğimizi, kimimiz kimliğimizi, hatta bazılarımız namus ve haysiyetimizi ayaklar altına alırız.
İnsanın bu yönü bilginleri hep düşündürmüştür. Bazıları “yaşama güdüsü” deyip normal bulmuş, ama bazıları “insanlıktan çıkış” addedip dünyevi beklentileri aşmayı “gerçek insanlığa ulaşmanın şartı” saymıştır.
Bunlara göre “gerçek insan”, dünyayı aşıp dünyadan taşan insandır.
“Gerçek” anlamda tüm dünyada kaç “insan” kaldığı sorusu da, tabii sorulmaya değer.
Dünyada kaç “gerçek insan” kaldığını size söyleyemem, fakat her insanın dünya gerçeklerinden biri olduğunu rahat rahat söyleyebilirim.
Zaten “dünya gerçeği” nedir ki?.. Gerçek, herkese göre değişir. Herkes kendi gerçeğini yaşar: Biraz masal, biraz rüya, biraz hayal... Herkesin hayalleri, rüyaları, hülyaları, masalları var...
Bazen kral olursunuz, bazen başkan. Zaman zaman dünyaca ünlü bir sanatçı, zaman zaman her sözü dinlenen bir filozof...
Bazen ruh, bazen melek, bazen sıradan biri: Herkes...
İnsan istikrarsızdır: Diktatörlükten sıkılınca demokrat takılır, zenginlikten bıktı mı, yoksullukta neşe arar.
Bazen her şeydir insan, bazen hiçbir şey... Bazen herkestir, bazen hiç kimse.
Gerçek, herkese göre değişir. Ben kendi gerçeğimi yaşarım: Biraz masal, biraz rüya, biraz hayal. Çok şükür rüyalarım, hülyalarım, hayallerim, masallarım var...
Sizin de rüyalarınız, hülyalarınız, masallarınız, hayalleriniz var mı?


 

Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı