Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
♥ Oku Beni Ey Kitap! ♥ Siyaset Forum Farkıyla ! Belirlenmiş bir kitabın üyeler tarafından okunduğu, yorumlandığı ve bilgi akışının sağlandığı bir bölümdür.



Anketimiz: Lâ'yı nasıl buldunuz?
Beğendim, şahâne idi 2 40.00%
Beğendim 2 40.00%
Beğen-me-dim 0 0%
Berbattı =) 0 0%
Karışık duygular içerisindeyim, neyi işaretleyeceğimi bilemiyorum 1 20.00%
Katılımcı sayısı: 5. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor

Konu Kapatılmıştır
Stil
Seçenekler
 
Alt 03-16-2010, 14:20   #1
Kullanıcı Adı
hüma
Standart
uzun bir aradan sonra çok şükür ki birlikteyiz...
arkadaşlar,dostlar,kardeşler kaç kişi okuyoruz bu kitabı?ben çoktan aldım ama forum hasta olduğu için bir haber veremedim....

 

hüma isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 03-17-2010, 22:34   #2
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Havva Âdem için, benim değildi ben'di. Ben değil sen'di. Hasılı bu insan çiftinden hiçbirisi bir tek ve kendisi için değildi.

Ne Hava Âdem'e eşit.
Ne Âdem Havva'dan üstün.
Eşitliğin muteber ölçü olmadığı bir her zaman endazesinde eşit değil denklerdi.

Bu kadar farklı ama bu kadar birbirine göre. İkisinin varlık nedeni, başka bir hesabın rakamlarıyla yazılı: Bütünleyici.

***

Cennetin üzerine bir dehşet sessizliği çöktü. Şeytanın kibri görünürde Âdem'e yönelikti. Ama emri Âlemlerin Rabbi vermişti. Öyleyse asilerin bu ilki, Âdem'e başkaldırırken Âlemlerin Rabbine de mi kafa tutuyordu? Kendi iradesini O'nun iradesinin üzerine mi koyuyordu?

Üzerine bir lânet inmesi ân meselesi. Güzelliği, itibarı, ismi onu terk etmek üzere.

Elini uzatsa. Gitme, dese. Gitmezlerdi.
Ama.
Ne pişmanlık ne dönme. Ne vazgeçiş ne af dileme.
Hata üstüne hata.
Sapma üstüne sapma.

Şeytan diye bir şey olmazdı, adı şeytana çıkmazdı, isyanından çok isyanında ısrarı, aya diremesi olmasaydı. Ama o direttikçe diretti, azgınlaştıkça azgınlaştı. Bu kadar istekle kışkırtılmış bir azgınlığın sonunda, kopardığı selin önünde boğulması, kendi başını yemesi kaçınılmazdı.

Uyarıldı. Sorgulandu. Azarlandı. Demek ki yollar hâlâ açık, kapılar aralıktı. Ama o, geri dönecek gibi değildi.

Başını kaldırdı.
Seslendi, beni Sen azdırdın, dedi. Kaderimi Sen yazdın.
Sorumluluğu, Kaderler Çizen'e yükleyiverdi.
Müsebbib-ül Esbâb olana sebep gösterdi.
Kabahatinden büyük bir özrü sahiplendi.

Bir makamı varsa makamından düştü. Gözde idiyse gözden. Yürekteyse yürekten.

Üzerinden bir olumsuzluk nefesi geçti. Hatırası kirlendi. Şöhreti şaibelendi.

Lânetlendi. Ayıplahdı. Kınandı. Adı şeytana çıktı.

Bütün bu eylem sözcükleri onun üzerine birer sıfat olarak kaldı.

Cennet yine zamansız mekânsız bahçe. Ama başkaldırıcıların bu ilkiyle arasına sonsuz bir uçurum girdi.

Şeytana aşikâr, cennet sakinlerine gizli.

Konu NûN tarafından (09-12-2010 Saat 11:51 ) değiştirilmiştir..
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-18-2010, 19:20   #3
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
...

Bunca irkiltici kelâmın neticesinde başkaldıranların ilki, o ezeli öfkenin, o unutlumayacak hadisenin, o ilk düşmanlık hikâyesini üzerine, bir tek Adem'i değil bütün bir Adem soyunu yoldan çıkarmak için izin istedi.
Çünkü onların her biri bir kez daha Adem, bir kez daha secde edilesi insan demekti. Onların, yeteri kadar sadık kalmayacaklarını göstermek için yakıcı bir istekle isteklendi. İsteğini öfkeyle besledi. Geçmesi yoktu bu öfkenin. Mahşere dek sürecekti.

Döktü saçtı, içindekileri gösterdi. Ona bakılırsa, insanın yüzmeyi bildiği kadar deniz de boğmanın bilgisine sahipti. Onları, dedi, yeteri kadar kendine sadık bulamayacaksın. Sağdan, soldan, önden arkadan, yani her halden, her meşrepten, her mizaçtan, her lisandan bir yol bulacağım.
Sımsıkı bağlarını gevşetip açacağım.

Ümit vereceğim, korku salacağım. Güzellikle kandıracağım, güzellikle olmazsa şiddetli nefreti sokacağım araya. Elimden geleni ardına komayacağım. Doğru olanı yaptıklarına inandıracağım. En fazla da onları ben'den caydıracağım. Yok, diyecekler, şeytan diye bir şey.

Benim ismimi telaffuz ederken dudakları titremeyecek. Benizleri atmayacak, kanları çekmeyecek. Korkmayacaklar şerrimden. O kadar ileri gideceğim ki olmadığıma neredeyse ben bile inanacağım. İşte o zaman onları Sana geldikleri dosdoğru yoldan çekip çıkaracağım. Yani ben kazanacağım.

Vay bee! Azme bak!
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-21-2010, 17:31   #4
Kullanıcı Adı
Kur'ânTalebesi
Standart
Alıntı:
TarihSever Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ne pişmanlık ne dönme. Ne vazgeçiş ne af dileme.
Hata üstüne hata.
Sapma üstüne sapma.

Şeytan diye bir şey olmazdı, adı şeytana çıkmazdı, isyanından çok isyanında ısrarı, aya diremesi olmasaydı. Ama o direttikçe diretti, azgınlaştıkça azgınlaştı. Bu kadar istekle kışkırtılmış bir azgınlığın sonunda, kopardığı selin önünde boğulması, kendi başını yemesi kaçınılmazdı.

Uyarıldı. Sorgulandı. Azarlandı. Demek ki yollar hâlâ açık, kapılar aralıktı. Ama o, geri dönecek gibi değildi.

Başını kaldırdı.
Seslendi, beni Sen azdırdın, dedi. Kaderimi Sen yazdın.
Sorumluluğu, Kaderler Çizen'e yükleyiverdi.
Müsebbib-ül Esbâb olana sebep gösterdi.
Kabahatinden büyük bir özrü sahiplendi.

Bir makamı varsa makamından düştü. Gözde idiyse gözden. Yürekteyse yürekten.

Üzerinden bir olumsuzluk nefesi geçti. Hatırası kirlendi. Şöhreti şaibelendi.

Lânetlendi. Ayıplandı. Kınandı. Adı şeytana çıktı.

Bütün bu eylem sözcükleri onun üzerine birer sıfat olarak kaldı.
"Cüzî irade" ve "küllî irade" kavramlarini idrak etmek bizleri isyandan uzak tutmaktan yeterli olacaktir (en azindan olmali). Hatalarimizin, yanlislarimizin, sapmalarimizin faturasini kader'e (ayni zamanda kaderin Sahibine) kesmek hatada, yanlista, sapmada israr etmemize neden olacaktir.

"Bunlar müsebbibi ben degilsem, bu durumu degistirmekte benim hiçbir etkim olamaz, öyleyse birsey yapmam abes olur." Ve düsünce devam eder; "hiçbir sekilde elimden birsey gelmiyorsa ve bunlar kendi basina aksetmiyorsa, sonsuz kudret Sahibi olan'in etkisi olmali mutlaka. Peki, ben ne gibi bir hata yaptim ki beni bu batakliga mahkum etti? Ben bir hata yapmadan beni pislige mahkum ettiyse O'na isyan etme hakkim var..." Ve yanlis'a daha da batar insan

Yanlis yerden bakmak yanlis düsüncelere, yanlis düsünceler yanlis davranislara, yanlis davranislar ise kontrolümüzden çikan bir kader'e (irademiz disinda olan degil) yol açiyor.

Ha birde "iradem zayif" diyenler var. "O halde iradeni güçlendirmek için direneceksin kardesim" demek var tabi Az önce bir formül duydum, belki de bu konumda olan kardeslerimiza yardimci olur; "Mutluluk bir seçenek". Insan (her ne konumda olur ise olsun, her ne yasiyor olur ise olsun) hayatini zindan'a dönüstürebilecegi gibi, cennet'e de çevirebilir. Hayata hangi pencereden baktigimiz, hayatimizi neye endeksledigimize bagli yasadiklarimizin güzellikleri.

Sevdiginden ayrilmis bir genç gelecege bakip "Bir daha ayni yolu izleyip hüsrana düsmemeliyim" gibi bir sonuca varabilirken, diger bir genç "Terkedildim, demek ki degersizmisim, hayatimin bir anlami kalmadi" gibi düsüncelerle bogusabiliyor. Yasanilanlar ayni, fakat biri kuyudan çikmanin formülünü bulmus digeri ise kuyuyu derinlemesine kazmaya devam ediyor
 
Alt 03-22-2010, 00:21   #5
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Kalemine sağlık Minikkelebek...

Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı
Tarih sever teşekkürler. Dizelere baktığımız vakit bugün coğrafyamıza musallat olan her şeyin anatomisini sunuyor bizlere.
Ben de teşekkür ederim

***

Ne olsa ne olmasa da Havva'ya bakınca Âdem'in içinden her defasında derin bir gülümseme geldi. Çünkü öyle güzeldi ki Havva bu güzelliği ancak bir tebessüm karşılayabilirdi. Ve böyle bir güzellik ancak bir tebessüme sebep olabilirdi.

Âdem'in Havva'ya bu ilk bakışı cennette bile kalbe sığmayan aşkın arı duru bakışı.

Her görüşünde ilk kez görür gibi.
Her bakışında son kez bakar gibi.
Ama Âdem kendisine ne olduğunu anlayıp da ilk ânda aşkın adını koyamadı. Neden sonra bir baktı ki Kelimeler Kitabı'na. Sıradan insanlar aşk diyeceklerdi bu erimenin, bir'ikmenin, bu bir'leşmenin adına.

Aşk öylece geldi. Aralarına girdi.
Ama ayırmadı birleştirdi.
Öznesi çiftse de eylemi birdi.

Ben ve sen'den ibaret, ne tek sen ne de tek ben, hem sen hem ben, bir cennet öznesi onlar içindi.

Ve Havva ile çift olduğunda Âdem yalnızlığın ancak Allah'a mahsus olduğunu anladı. Demek bundan böyle Havva'sız yapamazdı.
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-18-2010, 20:58   #6
Kullanıcı Adı
Cihan_ŞümuL
Standart
hemen alıp okumalıyım.ama bunu öyle sesli mekanlarda okumak olmaz ki.

ben kitaplarımı sabah ve aksam iş dönüşü yolculuklarda okurum.bu kitap o ortama uymuyor.daga cıkıp okusam daha iyi olur
Cihan_ŞümuL isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-19-2010, 11:22   #7
Kullanıcı Adı
LâHuTî
Standart
şimdilerde okuyorum..gerçekten çok farklı,çok güzel bir eser.
ilk başlarda biraz ağır geldi ama sonra akıcılığı beni aldı götürdü..
LâHuTî isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-19-2010, 13:43   #8
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Döktü saçtı, içindekileri gösterdi. Ona bakılırsa, insanın yüzmeyi bildiği kadar deniz de boğmanın bilgisine sahipti. Onları, dedi, yeteri kadar kendine sadık bulamayacaksın. Sağdan, soldan, önden arkadan, yani her halden, her meşrepten, her mizaçtan, her lisandan bir yol bulacağım.
Sımsıkı bağlarını gevşetip açacağım.

Ümit vereceğim, korku salacağım. Güzellikle kandıracağım, güzellikle olmazsa şiddetli nefreti sokacağım araya. Elimden geleni ardına komayacağım. Doğru olanı yaptıklarına inandıracağım. En fazla da onları ben'den caydıracağım. Yok, diyecekler, şeytan diye bir şey.

Tarih sever teşekkürler. Dizelere baktığımız vakit bugün coğrafyamıza musallat olan her şeyin anatomisini sunuyor bizlere.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-23-2010, 07:38   #9
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Bu vesile ile içeriği takip etmek büyük keyif. Emeğinize sağlık yeni dizeleri bekliyoruz.
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alt 03-23-2010, 15:26   #10
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu vesile ile içeriği takip etmek büyük keyif. Emeğinize sağlık yeni dizeleri bekliyoruz.
Ben teşekkür ederim okuduğunuz için
Evet, beğendiğim paragrafları kalıcı hâle getirmiş oluyorum ben de, ayrıca alamayanlar için okuma şansı oluyor, almak için tereddüt edenlere de fikir oluyor konu itibârı ile...

Ve alıntılarıma Minikkelebek'in yorumları ile bakmak çok hoş, ve verimli oluyor...

Kalbin kapıları vardı. Korunması kolaydı. Ama vesvese, kapıları bir bir aşarak girmiyor, kalpte doğuyordu. Olan, doğrudan kalp evinde, gönül hanesinde oluyordu. Neticede, vesvesenin kalpte doğan ağacı Âdem'in içine önce tohumunu bıraktı. Sonra tohum çatladı, filiz başını kaldırdı. Âdem'in içini kapladı. Başka da hiçbir şeye yer kalmamıştı.

Zemin hazır olmasaydı minicik bir tohum nasıl bu kadar kolay tutunabilirdi?

Âdem nihayetinde. İnsandı. Topraktandı bedeni.

***

...

Ben kendimi o yasak ağacın altında buldum. Adını Sen sınav koydun. Düşmekten başka yolum, yasak meyvenden başka azığım yoktu bu oyunda. Bunu Sen de biliyordun. Oyunu Sen kurdun. Ben sadece oyuncuydum.

Yürüdüysem de Sen değil miydin yürüten? Öyleyse beni suçlaman neden?

DİYEBİLİRDİ. AMA DEMEDİ.

ÇÜNKÜ: Filbahar ağacının altında, büyük meleğin cümlelerini sese çevirdiği, zihnindeki Kelimeler Kitabı'nda İrade'den öteye geçemese de Kalb'e kadar gelebildiği o kendini bilme ânında, içindeki Rahmanî nefesin de anlamını bilmişti.

Kendi içindeki ruhumdan'lığı, yani ki O değilse de O'ndanlığın bilgisine ermişti.

Bu fark edişle, bu bilişle sorumluluğu kendi üzerine alırken, O'nun kendisine kattığı nefesin eylem gücünü de yüceltti. Bu yüceltmeyle kadrini kıymetini, oyuna rağmen oyunculuğunun sebebini hikmetini bildi.

Yine de Âdem'i. "Akletmeye" devam etti. Hepsi de soru çekimindeydi:

O Rahmani nefesin kendisine verdiği gücün eylemiyle, eylemin gücüyle; Âdem mi atmıştı adımını?

Olacak olanın olmadığı bu oluşta Rahman, kendi adımını bilir gibi mi bu adımı bilmişti?

Öyleyse kimse kimseye zorla bir şey mi yazmamış, bir şey mi çizmemişti?

Kendisine önerilen dümdüz yolda yürüyebilseydi, bütün bu yaşadıkları görülmemiş bir rüya olarak mı kalacaktı? Sadece Alîm Allah'ın ilminde mi var olacaktı?

O yol ayrımında Âdem biraz durmuş, beklemişti. Kendisiyle cebelleşmiş, sendelemişti. Düşmüştü sonunda, ayağı kaymıştı. Ama en fazla düştüğü ânda bile özgürdü, öyleyse o mu seçmişti o mu istemişti?

Sonu yoktu düşünmenin. Sorular sel sağanık. başını çevirdi Âdem. Belli ki yasak ağacın altında ne tamamen mecburdu ne tümüyle başına buyruktu.

Boyan boya yarılmış filbahri ağacının gövdesinden geçirdi elini.

Bıraktı akletmeyi.
Alîm olan O'ydu, o kendisine talim ettirenle yetindi.


Konu NûN tarafından (03-23-2010 Saat 15:29 ) değiştirilmiştir..
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Konu Kapatılmıştır


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı