|
![]() |
#1 |
![]() Tabii İslâm adına herşey, fakat..
İslâm için modernleşelim derken İslâm'dan taviz veriyor hâle geliyoruz ki bunun da yarardan çok zararı dokunuyor.. Dediğim gibi takip ettiğimizden değil sadece gördüklerimizden yola çıkarak yazıyorum.. Ve bu modernleşme faaliyeti yanlışlarının en önemlisidir..
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Esağfirullah efendim olur mu öyle şey..Çeki düzen vermek adına değildir kasdımız.. (:
Bu oluşuma mensup yakınlarımızdan yola çıkarakdan; kılık kıyafette modernizmi tasvip ettiklerini görüyoruz.. Bir kaç kişinin söylemesi ile Hocaefendiyi'mi suçluyorum derseniz, etrafımda gördüğümün bu ![]() Daha fazla açılamayacağım burada =) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Sözlerinize katılmamak elde değil, son olarak da;
Sadece kılık kıyafetle bitmediğinin bilincinde olmak da en önemli unsur tabii.. Araya riya karışdığı takdirde pek bir anlam teşkil etmeyeceğini düşünmekdeyim.. Sevgilerimle.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Amerikan tezgâhı asıl bu işte!
Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik, Barzani yönetimiyle niye görüşüyor? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Gülen Hareketi'nin Erbil'de, Süleymaniye'de, Kerkük'te niye okulları var? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Abant Platformu niye Kürtlerle ilgili konferanslar düzenliyor? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Hükümet niye Afrika açılımı yapıyor, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül niye Tanzanya'ya gidiyor? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Gülen Hareketi'nin Afrika'da okullar açması da mı Amerika öyle istediği için? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Ya hükümetin Suriye ile yakınlaşma siyaseti? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Ya Filistin'e hususi alaka? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Ya Arap Birliği'yle irtibat? Tabii ki Amerika öyle istediği için!!! Peki, netice itibarı ile ne istiyor Amerika? "Yeni Osmanlı" istiyor!!! "Yeni Osmanlı" ne demek? Hinterlandını derleyip-toparlayıp Amerika adına idare eden Türkiye demek!!! Peki hinterlandını derleyip-toparlayıp idaresi altına almış bir Türkiye niye Amerika'ya eyvallah etsin? Bu haliyle bile "1 Mart" ve "Davos resti" gibi 'isyan' emareleri gösterebilen Türkiye "Ortadoğu" ve Afrika çapında bir güç olduğu zaman Amerika'nın çanına ot tıkamaz mı? A evet, Davos resti de aslında bir Amerikan tezgâhı, değil mi? Erdoğan İslam dünyasının kahramanı olacak ve o sayede "Yeni Osmanlı"yı kurup "Büyük Ortadoğu"yu Amerika'ya peşkeş çekecek, değil mi? Tabi tabi!!! Onu anladık diyelim… Türkiye'nin Afrika Birliği ile safları sıklaştırması yahut Gülen Hareketi'nin Uganda'da okul açması nasıl Amerikan tezgâhı oluyor? Sivil ve askeri bürokrasisinde öteden beri fink attığı Uganda'da bir iş çevirmek için Fethullah Gülen Hocaefendi'ye ihtiyaç duyan bir Amerika'dan söz ediyorsak, o Amerika'nın süper güçlüğü zaten hava civadır, endişeye mahal yok… Bir de şunu anlamadım: "Amerikan-İsrail uşağı Barzani'yle iş tutmak, Büyük Ortadoğu Projesi'ne hizmettir" diyorlar ya… Kürdistan Bölge Yönetimi nezdinde iki konsolosluk açan, Erbil ve Süleymaniye'ye dışişleri bakanını gönderen, şimdi de Düzenin Yararını Tespit Konseyi Başkanı Haşimi Rafsancani'yi göndermeye hazırlanan İran da mı BOP'çu? Dikkat buyurun, İran diyorum! BOP'un hedefindeki 1 numaralı ülke! Yeri gelmişken şunu da sorayım: AK Parti hükümetinin Amerika'dan gelen şiddetli itirazlara rağmen İran'la stratejik öneme sahip enerji anlaşmaları imzalaması ve bunu yaparken "İran'la dostluğumuz ABD tarihinden çok daha eski" demesi de mi Amerikan tezgâhı? E yok artık! *** Edirne ile Kars arasında sıkışıp kalmış Türkiye'nin manevra alanını genişleten, Türkiye'ye nefes aldıran, Türkiye'nin itibarını yükselten, Türkiye'ye özgüven kazandıran bütün siyasi ve kültürel hamlelere "Amerikan tezgâhı" damgası vurmak… İşte bu, asıl bu, tam da bu Amerikan tezgâhı olsa yeridir! *** Size bir şey söyleyeyim mi? Ben Amerikan çağının sonuna geldiğimize inanıyorum. BOP'ların, GOP'ların gerçekleşebileceğine zerre kadar ihtimal veriyorsam namerdim. Zaman zaman Amerika'yla yollar kesişiyormuş gibi görünebilir, ama yukarıda mezkur gelişmeler (eksiklere-gediklere ve yapılan birçok hataya rağmen) son tahlilde Türkiye ve İslam dünyasının selametine hizmet edecektir inşaallah. Bazılarına inanılmaz gelebilir, ama Türkiye'nin Amerika'dan daha güçlü bir ülke olduğuna hiç şüphem yok. Veya şöyle söyleyeyim: İnanırsak güçlü olan biz oluruz! Hakan Albayrak Yeni Şafak |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() ![]() Fethullah Gülen ve Humeyni! Birkaç yıldır bu adamı izliyorum. Neler konuştuğunu, neler yazdığını, kimler adına hareket ettiğini, Türkiye'ye geldiğinde kimlerle görüştüğünü ve Türkiye üzerine estirdiği felaket tellallığını yazıyorum. Dün yine Türkiye'deydi. Cumhuriyet gazetesinin manşetinde: “Gülen Humeyni gibi” ifadesi altında, The National Review dergisindeki son yazısının içeriği aktarıldı. “Türkiye'nin dönüm noktası” başlıklı yazıdaki ifadeler, Türkiye'nin içinde bulunduğu krizin en ateşli mevzilerinden biri olan Cumhuriyet gazetesinin söylemek istedikleriyle birebir örtüşüyor. Aynı zamanda bir dayanışmayı da ele veriyor: ABD yönetimine “Ak Parti'yi desteklemeyin” çağrısı yapıyor. Fethullah Gülen'in ABD için Humeyni kadar tehdit içerdiğini iddia ediyor. Geniş bir Fethullah Hoca dosyası aktarıyor. Yargı sürecinden kurtulursa Türkiye'ye döneceğini, bu gerçekleşirse “2008'in İstanbul'u, 1979'un Tahran'ı olur” diyerek, Humeyni'nin Fransa'dan dönüşü gibi bir dönüş senaryosu çiziyor. Yazının özeti, “Ak parti'yi desteklemeyin. Fethullah Gülen tehdidini görün. Türkiye uçururum kenarında” şeklinde üç cümleden oluşuyor. Şimdi geriye gidelim ve bu adam ve mensubu olduğu cemaatin Türkiye için yazdığı darbe, iç çatışma, bölünme tahriklerinden örnekler verelim. Türkiye, AK Parti ve özellikle Başbakan Tayip Erdoğan'a karşı ağır itham ve yalanlarla adını duyuran bir kişi Michael Rubin. Tahriklerle, akla hayale gelmeyen iddialarla gündeme geliyor. Elinden gelse Türkiye'yi bir günde karıştıracak bir Neo-faşist.. Neocon yeni kuşağın mensuplarından. Neoconların mabedi American Enterprise Institute bünyesinde ABD'den çok İsrail istihbaratına bilgi topluyor. ABD'de İsrail adına casusluk yapanlar arasında adı geçiyor. İsrail komandolarının Kuzey Irak'ta yapacağı operasyonlarda ne gibi tehditlerle karşılaşabileceğine ilişkin bilgileri İsrail'e o aktarmış. Türkiye, özellikle İslam söz konusu olunca sınır tanımaz bir üslupla saldırıya geçenlerden biri. 2005'ten beri bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu kriz için mücadele ediyorlardı. Yazdıkları senaryoların nasıl adım adım uygulandığını, Türkiye'de kimlerle işbirliği yapıldığını burada günü gününe aktardım. “Türkiye'ye İslamcı Cumhurbaşkanı!” (2007-02-20), “AK Parti Michael Rubin'e neden haddini bildirmiyor?” (2005-12-16), “Türk şahinler-neocon ittifakı mı?” (2007-05-11), “Yeni 28 Şubat senaryosu mu” (2007-05-10), “Ak Parti'ye neocon tuzağı!” ya da “Mavi ve turuncu bayraklarla yürümek” başlıklı yazılarda anlattıklarım bugün yaşadıklarımızın özetiydi. “Turkey: The Road to Sharia?” başlıklı sempozyumda, Türkiye'yi Ortodoks İslamcıların yönettiğini, Tayip Erdoğan'ın ülkeyi şeriata sürüklediğini, Türkiye'nin bir an önce düşman kategorisine alınması gerektiğini, ABD'nin bu gidişe müdahale etmesinin zorunlu olduğunu ve Türkiye'nin AB üyeliğine destek verilmemesi gerektiğini iddia edenler onlardı. “Bu gidişi durdurmak için askerler harekete geçirilmeli, AK Parti parçalara ayrılmalı” diyenler onlardı. Rubin'in Will Turkey Have an Islamist President (Türkiye'nin bir İslamcı Cumhurbaşkanı mı olacak) başlıklı yazısıyla bugün yaşananlar birebir örtüşüyor. Son derece dikkat çekici değil mi? “Sanki 28 Şubat'ta olduğu gibi yeni bir iç kriz, yeni bir darbe senaryosu, yeni bir ithal projeyle Rubin'in şu cümleleri Türkiye'nin siyasi tarihine geçecek türden: “AK Partili biri cumhurbaşkanı olamaz. Buna izin verilmeyecek. Erdoğan uyarıldı. Uyarıları dikkate almaması durumunda sokaklarda tanklar dolaşmayacak. Ancak siyasal ve yargısal süreç işletilecek. Sanıldığı gibi askerler darbe yapmayacak, sivil kuruluşlar bu “tehdide” karşı duracaklar. Tanklar yerine siyasi ve yargı süreci işletilecek. (Tabi sokak gösterileriyle birlikte) Direnirse AK Parti bölünecek.” Bir yıl önce söylenmiş cümleler bunlar. Ne kadar tanıdık, değil mi? O zamanlar; “Kampanyanın çok daha vahim boyutları var. Darbe, müdahale, iç çatışma, laik-İslamcı kavgası, Kürt meselesi eksenli büyük projenin tek hedefinin Ak Parti olmadığını, zamanla Türkiye olduğunu daha net göreceğiz” demiştim. Ve şu soruları sordum, tekrarlayayım: ABD'deki bazı çevreler AK Parti iktidarının sonu mu hazırlıyor? Neoconlar AK Parti'ye tuzak mı kurdu? Askeri müdahale taraftarları, CHP, laiklik adına yürüyenler bu senaryoyu mu uyguluyor? Bu çevrelerin birkaç yıldır hükümete karşı başlattıkları savaş Türkiye'den mi yönetiliyor? Karşılığında neler veriliyor? “Türkiye'ye İslamcı Cumhurbaşkanı!” ya da “Türkiye şeriata mı gidiyor” şeklindeki yazıları kim yazdırdı? Zeyno Baran'ın Newsweek dergisindeki darbe senaryosu Türkiye'de mi çizildi? Neocon ve İsrail aşırı sağına mensup isimler aslında daha çok Türkiye'de bir yerlere mi çalışıyor? 28 Şubat, neocon/İsrail aşırı sağının yönettiği bir müdahaleydi. İslamcılar üzerinden bir sistem revizyonu yapıldı. Aynı çevreler, bu sefer yeni bir sistem revizyonu mu yapıyor? İsrail aşırı sağı-neocon cemaat ve Türk şahinler arasında nasıl bir ittifak var? Ülke analizinden çok bir senaryo var ortada ve Türkiye'ye çok zarar verecek. Çünkü senaryoyu yazanlar, darbeciler, iç çatışma tezi hazırlayanlar Washington'da…. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() 'ABD istiyor, Fethullah destek veriyor'
Ülkemiz solcularının önemli bir kesimi, her türlü sorunu ‘emperyalizmin oyunu’ üzerinden açıklamaya bayılırlar. Sevmedikleri kişileri de ‘ABD işbirlikçisi’ olarak suçlamak kolaylarına gelir. Hükümetin Kürt sorununu çözmek amacıyla harekete geçmesini de bir ABD oyunu olarak gören solcular, sanki işin içinde ABD olunca mutlaka karşı çıkılması gerekirmiş gibi bir pozisyon alıyorlar. Tabii bir de buna Abdullah Öcalan’ın Fethullah Gülen’le ilgili ‘olumlu bakıyorum’ açıklamasını eklediniz mi, tadından yenmez bir karşı çıkma psikolojisi yaratılmış "kurgulanmış" oluyor. Hükümetin harekete geçmesinde, ABD’nin ve de Avrupa Birliği’nin olumlu bir tutum almalarının da etkisi olduğu kesin. ABD önümüzdeki yıl Irak’tan çekilmeyi planlıyor. Irak’tan çekilirken, bu ülkede istikrarın sağlanması da gerekiyor. Böyle bir istikrarın sağlanabilmesi için bölge ülkelerinin de bu hedefe uygun hareket etmeleri önem kazanıyor. Bölgenin en istikrarlı ve güvenli ülkesi olarak Türkiye’nin bu sürece katılması kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak öne çıkıyor. Obama’nın başkanlığa seçilmesiyle birlikte ABD’nin bölge siyasetlerinde çok köklü bir değişiklik oldu. Obama, bölgede savaşı değil barışı tercih eden bir siyaset izliyor. Bölgedeki barışın gerçekleşebilmesi için Türkiye’nin Kürt meselesinin çözümü temel ihtiyaçlardan birisi olarak öne çıkıyor. Silahlı PKK’nın varlığı bu çözümün önündeki temel engellerden birisi. PKK’nın silahsızlandırılması ise, Kürt sorununun çözümü konusunda atılacak ilk adım sayılıyor. PKK’nın dağdan indirilmesiyle, bölgesel istikrar arasında bire bir bağdan söz edebiliriz. Bu perspektif, ABD’nin bölgeye bakış açısının temelini ifade ediyor ve yeni siyasetlerinin özünü oluşturuyor. Türkiye ise, 25 yıldır büyük acılara yol açan bu sorundan kurtulmak istiyor. Bugüne kadar savaştan beslenenler, bu çözümün önüne engel olarak çıkıyorlardı. ABD’nin o dönemdeki siyasetleri de PKK’nın silahlı varlığını bir seçenek olarak değerlendiriyordu. Bugün ise bölgedeki istikrar açısından Kürt sorununun demokratik bir süreç içinde çözümü gerekli görülüyor. Hükümet de Kürt sorununun çözümünden yana bir siyaset izlediği için bu siyasetler örtüşüyor. Peki bu siyasetlerin örtüşmesi kötü mü? ABD’nin ve Batı’nın Kürt sorununun demokratik çözümüne ilişkin bir yerde durmuş olmaları bugün için olumlu bir rol oynuyor. İyi de oluyor. *** Emperyalizmin çıkarları her zaman çözümün çıkarlarıyla ters düşecek diye bir kural mı var? Unutmayalım, Milli Mücadele sırasında Mustafa Kemal önderliğindeki ekip, İngilizlerin ve Fransızların çıkarlarının bölgeden çıkmak ve Anadolu’yu direnişçilere terk etmek yönünde olduğunu gördü ve savaşın belli bir aşamasında değişik anlaşmalar yaparak yeni Cumhuriyetin topraklarını belirledi ve barışı gerçekleştirdi. Sonuç olarak orada da çözüm için Batılı ülkelerle bir uzlaşma söz konusuydu. Bu uzlaşmadan Türkiye halkı kârlı çıktı, barışa ulaştı, yeni devlet kuruldu. Ülkemiz sol hareketinin gerçekten her kötülüğün altında emperyalizmi görmesi, bazen en temel gerçekleri algılamasına engel oluyor. Türkiye’deki Kürt meselesinin bugünkü hale gelmesinde sadece Batılıların sorumlu olduğunu söyleyerek kendimizi rahatlatabiliriz ama asıl gerçeği anlamadığımız için çözüm de üretemeyiz. On yıllarca ‘Kürt yoktur, onlar Türk’tür’ diyenler bu ülkenin milliyetçileri değil miydi? ‘Kürtler Türk’tür’ diye tez yazan öğretim üyesini profesör yapan bu ülkenin üniversiteleri, akademisyenleri değil miydi? O profesör daha sonra MHP’den milletvekili ve hatta bakan bile oldu. Bunları da mı ABD yaptı, ya da yaptırdı? Fanatik dindarlığın her kötülüğün altında ‘şeytan’ı ya da ‘Yahudi’ parmağını gören anlayışı ile bir kısım solcuların her kötülüğü ‘emperyalizm’e bağlayan kolaycılığı arasında ciddi bir benzerlik olduğunu söyleyebiliriz. Tabii son yıllarda geleneksel milliyetçilerle, ulusalcılar da bu türden bir ‘emperyalizmle mücadele’ anlayışı üzerinde birleştiler. Sosyalistlerin önemli bir kesimi de onların peşine takıldı. Hayat ise kendi gerçekliği içinde akıyor. Kürt sorunun çözüm zamanı geldiğini Yaşar (Kemal) ağabey şöyle bir halk deyimiyle ifade etti: ‘Vakit erişti.’ Oral Çalışlar - Radikal |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() ![]() Cumhuriyet Gazetesi bugün ilginç bir manşet haberle çıktı. Gazete, ABD'deki Neo-con ve siyonist olmakla suçlanan çevrelerinin önemli merkezlerinden Middle East Forum'un yayın organı Middle East Quarterly dergisinin son sayısında Fethullah Gülen ve AK Parti'yi hedef alan bir makaleye yer verdi. Aynı ekibin İslam karşıtı çalışmalarıyla bilinen Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü'nün (MEMRI) Türkiye 'uzmanı' Rachel Sharon- Krepsin imzasını taşıyan makalede Gülen ve AK Parti'nin Türk toplumunu İslamlaştırmaya ve kontrolü ele geçirmeye çalıştığı iddiasına yer veriliyor. Cumhuriyet'in, şiddetle eleştire geldiği Büyük Ortadoğu Projesi'ne verdiği açık desteğin yanı sıra Irak ve Afganistan savaşlarının arkasındaki ekip olarak görülen çevrelerin yayınladığı böyle bir çalışmayı manşetine taşıması dikkat çekti. Bugüne kadar Gülen ve AK Parti'yi Büyük Ortadoğu Projesi doğrultusunda çalışmakla itham eden yayınlarıyla öne çıkan Cumhuriyetin söz konusu projenin beyin ekibinin Gülen ve AK Parti aleyhinde yayınladığı bir makaleyi manşetinden duyurması da önemli bir çelişki olarak yorumlandı. Middle East Forum'un lideri konumundaki Daniel Pipes, BOP'a desteğinin yanı sıra açık İslam düşmanlığı ve İsrail'e verdiği sınırsız destekle biliniyor. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Ben bu cemaatten değilim we bu cemaatle hiçbir bağlantım yoktur..Ancak konu Fethullah Gülen Hoca olunca müdahil olmak istedim..Öncelikle şunu belirtmek isterim,Fethullah Gülen Türkiyede ki birçok önemli cemaat liderleri ile sık sık görüşmüştür(Mahmud Ustaosmanoğlu,Seyda Abdülbaki Arvasî,Molla Yahya Abbasi vs..)We bu alimler kendisi hakkında ehli sünnet olduğuna inandıklarını cemaat irfanlarına belirtmişlerdir..
Hatta en son Üstadımız Hacı Mahmud Ustaosmanoğlu(k.s)'na kendisi hakkında görüşleri sorulmuş;Üstadımız cewaben:"Kendisi öyle bir şahsiyettir ki,içinde asla kötüleri barındırmaz..We inancımız odur ki kendisi muhakkak Ehl'i Sünnet'dir."buyurmuşlardır.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 | |
![]() Alıntı:
Gerçi bu güne kadar Fetullah Gülen hakkında İsmailağa cemaati tarafından ismini zikredip eleştirme yapılmadı.... Ama Cübbeli Ahmet Hocaefendinin Dinler arası diyaloğu isim falan vermeden sert bir şekilde eleştirdiğini hatırlıyorum... |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#10 | |
![]() Alıntı:
Cemaatlerle Münasebeti - 21.04.2007 Mahmud Efendi, Sohbet ve derslerinde ümmet bilincine sürekli vurgu yapar. Muhataplarını tarikat yerine İslam'a Davet eder. Cemaatler Arası dayanışmaya önem verir. Nitekim gençlik yıllarında farklı cemaatlerin lider Kadrolarıyla çok defa görüşmeler yapmıştır. Mehmed Zahid Efendi, Sami Efendi Onun belli periyotlarla ziyaret Ettiği şahısların başında gelmektedir.Hocaefendi İslam'a hizmet eden herkes için dua edilmesini ister. 28 Şubat krizinin yaşandığı ve medyanın İsmailağa'ya orantısız bir şekilde yüklendiği günlerde Kendisine Fethullah Gülen'in tutumu Sorulduğunda şöyle demiştir: "İslam'a hizmet eden bir zatın aleyhinde olmamız düşünülemez."[/b] http://www.halidiye.com/?mata/yazigoster/38/Cemaatlerle_Munasebeti ------------------------------------------------------- önceden yayında olan halidiye sitesinde yer almıştı bu haber ayrıca Mehmet Talu hoca kensisiyle yapılan bir röportajda şunu söylemektedir ----------------------------------------------------- Röportaj Dizisi (2) “Mahmut Efendi'nin Diyalog konusunda Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında olumsuz bir beyanı yok!" Genc::Adam : Mahmut Efendi Hazretleri’nin, Diyalog Hizmetleri öncesinde veya sonrasında , Fethullah Gülen Hocaefendi aleyhinde has dairede bir beyanına şahit oldunuz mu ? Bu konuda birtakım spekülatif yaklaşımlar var ! Mehmet Talu Hoca : Efendim , Mahmut Efendi Hazretlerinin (K.S.) , Fethullah Gülen Hocaefendi aleyhinde en ufak bir beyanına şahit olmadım ! Bu hem Diyalog öncesi için geçerlidir , hemde Diyalog sonrası. Hatta , şöyle bir hatıramı hatırlatmamda fayda görüyorum : Ben İlahiyat Fakültesinden (Samsun) öğretim görevlisiydim , oaradan ayrıldıktan sonra , istanbula geldim .O zamanki şartlar imkanınca ,Fetih İlim Araştırma Vakfında Eğitim müdürü olarak vazifeye başladım. Diyanet İşleri Başkanlığını nezaretinde Kuranı Kerim kurslarında Eğitimci-İdareci olarak görev yaparken ,zannedersem 1989-90 ‘lı yıllardı , birgün Mahmut Efendi Hazretlerine (K.S.) şöyle bir teklifte bulunmuştum : Hocam , imkanımız var , bu Kur'anı Kerim faaliyetleri yanında , yurtlarda açalım , üniversiteye giden öğrencilere maddi-manevi katkılarımız olsun, onları da yetiştirelim dedim . Efendi Hazretleri (KS) bana şöyle dedi : “Bak Talu , o okulları , yurt işlerini Fethullah Gülen Hoca ve onun cemaati , çok güzel bir şekilde yapıyor ! Onlar o boşluğu gayet güzel bir şekilde dolduruyor ! Ama , Kur'anı Kerim , Hafızlık ve diğer Dini İlimler günümüzde gereği gibi yapılmıyor ! Bırak onu en güzel bir şekilde o kardeşlerimiz yapsınlar. Bizde bu işi ; yani Kur'anı Kerim , Hafızlık , Arabçayı ve Dini Eğitimleri en iyi şekilde yapalım !” Ben Efendi Hazretlerini Bursa İmam Hatib Okulunda okurken ,1969 yılında tanıdım ! O zamandan beri Efendi Hazretlerinin , genel anlamda , hiçbir Cemaat veya Hocası aleyhinde olarak en ufak bir beyanını duymadım.Varsa tasvib etmedikleri bizzat kendilerine ulaşanbilirse söylemişlerdir. Yalnız , Fethullah Gülen Hocamız hakkında böyle bir husus yoktur ! ----------------------------------------------- birde şu anı anlatılır İsmail Büyükçelebi Abi ile beraber birkaç kişi Mahmut Efendiyi ziyarete geliyorlar ve Mahmud Efendiye: 'Efendim; Hocamıza(Fethullah Gülen) sizin selamınızı arz ettiğimizde hüzünleniyor, gözleri doluyor. Size çok selamları var. Dualarınızı bekliyor. Sizden sizi hatırlatacak bir hatıra bekliyor ' diyorlar. Mahmut Efendi de mübarek başından sarığını çıkarıp veriyor. (Geçen sene Afyonda Abdulhak Hocanın (Mahmut Efendinin önceki ders istiharecisi) yaptığı Ege Bölgesi Hocalar Toplantısında da anlatıldığını muhterem bir kardeşimiz anlatmıştı.) Fethullah hocada kasedinde Mahmut hoca hakkında şu ifadeyi kullanır HOCAEFENDİYE MAHMUT HOCA İLE İLGİLİ SORULAN BİR SORUYA HOCAEFENDİNİN CEVABI “Meselâ geldi Mahmut Efendi, sizin kafanız gide gide onların mübarek sarıklarına, cübbelerine takılır. O önemli bir vazife ...gören o zat, bana göre çok önemli, ama hayatı bazı ünitelerinde, bazı sahalarında, bazı kimselerin öyle olmasında yarar var yani, hazret o hususa kilitlenmiş olduğundan dolayı o işin dışındaki işler Allah kapalı tutuyor olabilir ona, neden yani, demiştir ki benim Mahmut’cuğum sen fazla dağılma o türlü şeylere, sen çarşafı, sen şalvarı, sen cüppeyi, sen sarığı propaganda et. Bu çok lüzumlu. Hakikaten gençler için fena duygulara, fena düşüncelere karşı sakal kadar koruyucu, başka bir sütre yoktur, şalvar da o sütre yanında ayrı bir sütredir, cüppe de ayrı bir sütredir. Mahmut Efendi’nin sizin gözünüze ilişen şalvarına, sarığına, sakalına, gözünüze iliştiği zaman bile bu meselenin makûl mahmilini bulacak, çözeceksiniz. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|