|
![]() |
#1 |
![]() ![]() saddamın iktidara nasıl geldiğini baas partisini ve saddamı irana kimin saldırttığını araştır ![]() birinci körfez savaşı dediğiniz olay ırakın kuveyti işgaliyle başladı... peki saddam kuveyte kimin emriyle saldırdı onu bir araştır istersen... kimle görüştü işgalden önce bi öğren istersen... amerika ve bm vurdu vurdu vurdu ama saddamın karargahlarına birşey olmadı,kendisine birşey olmadı... ikinci savaşta yani amerikanın fiilen işgale başladığı saldırıda biz neden direnişi halkta ve islami örgütlerde gördük hep... saddamın askerleri,silahları,uçakları neredeydi ? kendi kürt vatandaşlarına kimyasal silah atmaktan çekinmeyen saddam o güçlü silahlarını neden amerikaya karşı kullanmadı ? ve saddamın yakalanışı ![]() komediydi,bushun seçim çalışmasına çok faydalı oldu... amerikan halkı gibi gerizekalı bir halkı çok başarılı dizginledi... benzeri bir olayı 5-6 ay önce gördük... kriz,kaos içindeki halk nasıl birden ladinin öldürülmesiyle rüyalara boğuldu yine... yazık kendi zalimimizi bile amerikaya yargılatıyoruz...
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() AKıncı34, üste eklediğim ''Kara progopanda örnekleri'' başlıklı yazıyı dikkatlice okumanı tavsiye ederim. ''Amerikancılık'' yaftalaması İrancıların, sünni örgütlere ve sünni yönetimlere karşı çok sıkça ve ustaca kullandıkları bir silahtır ama İrancılar nedense bu silahı ABD ile işbirliği yapan İran yandaşlarına karşı yöneltmezler. ''Gelelim İran'a: İran bugün "Falanca Suriyeli muhalif Amerika'ya iltifat etti, filanca Suriyeli muhalif NATO müdahalesi istedi, demek ki Beşşar Esed'e muhalefetin arkasında CIA var, demek ki muhalifler emperyalist uşağı, demek ki Siyonistlere kök söktüren Esed'e karşı bir komplo sözkonusu" deyip duruyor, sürgündeki birkaç muhalifin angajmanlarından yola çıkarak Suriye Devrimi'ni lekelemeye çalışıyor, daha ortada ABD yahut NATO müdahalesi yokken Suriyeli devrimcileri işgalci emperyalistlerle işbirliği yapmakla suçluyor; ama Irak'ın işgaline giden yolda ABD'ye iltifat edip duran Ahmed Çelebi ve İyad Allavi gibi kimselerden hareketle "Saddam karşıtları emperyalistlere çalışıyıor, Irak'taki muhalefet hareketlerini CIA başlattı, Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi de Amerikan uşağıdır, yaşasın antisiyonist kahramanımız Saddam Hüseyin" filan demiyordu. İşgal sürecinde emperyalistlerle siyasi, askeri ve iktisadi işbirliğine giden gönüldaşlarına da CIA yaftası yapıştırmadı. Zaten işgale de göz yumdu. Ara sıra Amerikalılara ayar vermek için gerginliği tırmandırıp çatışma çıkarmış olabilir, ama genel olarak işgalden istifade etmeye baktı. Menfaatleri öyle gerektirdiğinde Mukteda Sadr'a "İşgalcileri vurmayacaksın" bile dedi. İran'ı Amerikan uşağı yapar mı bu? Ahmedinejad'ı CIA ajanı yapar mı? Hayır, yapmaz. Ayetullah Sistani, El Hekim, işgalin bir sonucu olarak başbakanlık koltuğuna oturan ve Amerikalılarla petrol anlaşmaları imzalayan Nuri Maliki vs, vs, vs de CIA ajanı değil. Kendilerince bir maslahat siyaseti izlediler, Saddam ve Baas Partisi'inden kurtulmak için emperyalistlerden istifade ettiler veya onları düpedüz kullandılar. Onlar kullanınca iyi oluyor da Libyalı İslamcılar kullanınca mı kötü oluyor? İran devleti ve neredeyse blok halde Iraklı Şiiler "Hele şu Saddam bir devrilsin" diyerek ve kendilerine gün doğacağını umarak Amerikan işgaline göz yumarken, işgalcilerle beraber çalışırken veya en azından onlara tahammül ederken külliyen Amerikancı olmadıysa "Şu rejim bir devrilsin de nasıl devrilirse devrilsin" diyen Suriyeli rejim muhalifleri niye Amerikancı olsunlar?'' Hakan Albayrak |
|
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
..... ![]() |
||
![]() |
![]() |
#4 |
![]() irancı ne la...
iranı adam gibi eleştirenlerde yine bizleriz... yok şöyle itikadı bozuk böyle sapık diye eleştirilerin değil iran tarafından bizim tarafımızdan bile itibarı yok... özgürlük düşmanlığı yapıyorlar,muhalifleri susturuyorlar... yeri geliyor imam humeynin kemiklerini sızlatıyorlar... ama devlet politikası,liderlik düzeyinde hiç bir zaman emperyalistlerle ortak hareket etmediler... zaten etselerdi şah devrilmezdi... şah zaten emperyalist köpeğinin tekiydi... Allah imam humeyniden defalarca razı olsun... saddamın yıllarca amerikanın köpekliğini yaptığını ortadoğuyla ilgili araştırma yapmış herkes bilir... birkere baas partisini bilir insanlar... hakan albayrakın saddamla ilgili güzel bir yazısı var bul oku iyi tanımlamıştır saddamı... amerikanın uşaklığını nasıl yaptığını güzelde anlatmıştır o yazıda... suriye meselesiyle ilgili süper bir yorum yapmış hakan abi yine baas yancılığı yapanların okuması lazım... sadr işgal sırasında amerikaya destek oldumu bilmiyorum ama saddamın ordusunun göstermediği direnişi gösterdiler yıllarca... şu günlerde sadrda esadı desteklemekte allah akıl fikir versin... iradesiz tavırlar bunlar... tabi sizin gibi gençleri türkiye konusunda da iki çift laf ederken görmek istiyoruz... malum 1.körfezdede 2.körfezdede üs açtık amerikaya... iranın amerikan uşağı olduğu hakkında somut hiç bir delili olmayan kafası karışık mezhepçi takıntısı olan kardeşlerimiz söz konusu türkiye olunca yine devletçilik kisvesine bürünüp gık çıkarmazlar... |
|
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Ben ''devletçi'' filan değilim. Daha önce de yazmıştım bunu.
İran'ın, Ermenistan-Azerbaycan savaşında Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ı desteklemesine nasıl bakıyorsun ? Aşağıdaki yazıda ABD-İran ilişkileri irdelenmiş... ''Son dönemde ABD - İran gerginliği yine sınırları zorluyor. Gerilim siyasetinin merkezinde İran’ın nükleer çalışmaları var. Şimdilerde; gerginliği artırmak için kullanılan bu argüman, bir zamanlar iki ülkenin yakınlaşması için kullanılmıştı. Nitekim İran, ilk nükleer çalışmalarını 1957 yılında ABD’nin desteğiyle başlatmıştı. Pragmatik ABD siyaseti için bu tarz argümanlar bulmak hiçbir dönemde zor olmamıştır. Yakın tarih, ABD siyasetinin İran’a adapte olan yönlerini ortaya koyarken son derece net ve cömerttir. Petrol rezervlerinin büyüklüğü ve doğalgaz üretimi açısından dünyada ikinci sırada yer alan İran’a daima ilgi duyulmuştur. Nitekim ABD’nin İran’a yönelik politikasında değişmeyen şeyin ‘’amaç’’ yani ‘’enerji eşittir kapital’’ olduğu herkesin malumu. Buna bir de ‘’İsrail’in güvenliğini sağlama’’ amacı eklenebilir. II. Dünya Savaşı’ndan (ABD’nin İran’da etkin olma çabaları bu dönemde başlar) 1979 İslam Devrimi’ne kadar geçen süreçte, İran’ın ABD politikalarına direnebildiğini söylemek pek mümkün değildir. Öyle ki; II. Dünya Savaşı’nda İran’ı işgal eden Müttefik Devletler (SSCB, Britanya, ABD), iktidara Şah Muhammet Pehlevi’yi getirir. Yeni Şah iktidar olunca, müttefik devletler lehine petrol arama imtiyazları tanır. Böylece amacına ulaşan işgal sonlandırılır. 1951’de İran siyasetinde milliyetçi söylemleriyle öne çıkan Muhammet Musaddık, İran petrollerini millileştiren yasayı meclisten geçirir ve başbakan olmayı başarır. Seçimle gelen Musaddık, iki yıl sonra ABD destekli bir darbeyle devrilecek; Şah, petrol imtiyazlarını bir kez daha teslim edecektir. 1955’ten itibaren ABD – İran stratejik ortaklığı güçlenmeye başlar. 1957’de Barış İçin Atom Projesiyle ABD destekli nükleer çalışmalara başlayan İran’da, aynı yıl CIA bağlantılı gizli servis SAVAK kurulur. Arkasına ABD’yi alan Şah, ülkenin silahlanmasına ayrı bir önem verir. Devam eden süreçte, bu silahları ve güçlü istihbarat ağını muhalefete karşı baskı unsuru olarak kullanır. Zulme maruz kalan halk, Ayetullah Humeyni etrafında birleşmeye başlamıştır. Bunun üzerine Şah, Humeyni’yi sürgüne gönderir ve İran’ı tek partili sisteme geçirir. 1975’ten itibaren ABD – İran ilişkileri yavaş yavaş bozulmaya başlar. Bunun sebebi; halkın zulme uğraması, Humeyni’nin sürgün edilmesi ya da tek partili sisteme geçilmesi değildir. Asıl sebep; Şah’ın SSCB’yi çevreleme politikasında yetersiz kalacağına dair ABD kanaatidir. Misyonunu tamamlayan Şah, gözden çıkarılır ve ülkesinden kaçmak zorunda bırakılır. Bunun üzerine ABD, hazırda beklettiği projeyi devreye sokar: Yeşil Kuşak Projesi. Sosyalizm tehdidine karşı en sağlam duvarlar, İslami ideoloji sayesinde inşa edilecektir. ABD’ye göre dini ideoloji dahi bir argümandır. Gerektiğinde lehte ya da aleyhte kullanılabilir. 1979’da devrim için uygun şartlar artık oluşmuştur. İran tarihinin ilk referandumu yapılır. İran İslam Cumhuriyeti böylece ilan edilir. Humeyni’nin ilk icraatları, İsrail’le ilişkileri kesmek ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Tahran Bürosu’nu açmak olur. Ardından ABD Tahran Büyükelçiliği İranlı gençler tarafından basılınca, iki ülke arasında rehine krizi yaşanır. İlişkiler kopar. ABD – İran dostluğu sadece bir yıl içinde yerini düşmanlığa bırakır. İran, tahminlerin ötesine geçmiş ve ABD’nin tabiriyle ‘’Şer Ekseni’’ oluvermiştir. ABD ise İran’ın tabiriyle “Büyük Şeytan”.'' Av. Süleyman Akdoğan http://www.haber7.com/haber/20111216...ejik-ortak.php Konu werret tarafından (12-20-2011 Saat 19:35 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
#6 | ||||||
![]() Alıntı:
yahu şu yazıyı objektif bir gözle okuyun Allah aşkına... al yazıdan alıntılıyorum... Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
hemde bizimde dile getirdiğimiz somut gerçekler paylaşılmış... işte birde humeyni dönemiyle ilgili kısmı alıntılıyorum... Alıntı:
ahanda bu da imamın dönemiyle ilgili alıntı... şimdi efendi şahı anlatmış çünkü tarih yalan söylemez bunlarıda söylemezse madara olur... iğrenç bir amerikan kuklası... sonra devrimi amerikayla ilişkilendirmeye kalkışmış ama humeyni dönemini yazınca onunda iftira olduğu ortaya çıkmış... Allah aşkına şu benim alıntıladığım kısımları objektif bir gözle okuyun... teşekürler yazı için... imama sevgim pekişti... yazar yazısına şahın halka gösteri yapmaya devam ederseniz sizi öldürürüm dediğinde halkın beyaz kefen giyip sokağa döküldüğünüde anlatsın... |
|||||||
![]() |
![]() |
#7 | |||
![]() Aşağıdaki videoda bizzat İran'ın eski Cumhurbaşkanı olan Muhammed Hatemi, Afganistan'da ABD ile işbirliği yaptıklarını itiraf ediyor... İran'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi: ''Taliban düşmanımızdı. ABD de Taliban'ı düşman olarak görüyordu. Onların, Taliban'ı devirmesi İran'ın çıkaranaydı.'' İran'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi: ''Afganistan'da yaptıklarımızı Irak'ta da yapalım dedik. 6+6 diye bir plan önerdik. Irak'ı çevreleyen 6 ülke ve ABD , diğer güvelik konseyi ülkeleri ve Mısır bir araya gelelim dedik.''
''BBC'DE yayınlanan videoya göre diplomatik olmasa da dolaylı yollardan ABD ile görüşen İran Devleti Afganistanı işgal etmesi için ABD 'ye haritalar (verir) ve vuracağı yerleri gösterir. İran, çok önemli istihbarat paylaşımlarını yapmış. Ve bu hadiseden 1 yıl sonra İran'nın düşmanı olarak gördüğü Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in devrilmesi için ABD'ye işbirliği teklif edilmiş... İran'ın İngiliz ve Amerikalı yetkililerle kapalı kapılar ardındaki görüşmelerinin sadece bununla sınırlı kalmadığı anlaşılıyor. İranlı ve Amerikalı yetkililerle yapılan mülakatlarda, 11 Eylül saldırılarının ardından Tahran yönetiminin Afganistan'da Taliban yönetiminin devrilmesine yardımcı olmak ve El Kaide'yi bölgeden silmek için Amerikalılara bombalanacak yerleri harfiyen gösteren istihbarat bilgileri sağladığı anlaşılıyor.'' |
||||
![]() |
![]() |
#8 |
![]() ''Maliki’nin üç komplosu! Irak’ta zalime karşı ABD ile birlikte olunabileceğine dair fetva verenler aynı fetvayı neden Suriye’den esirgiyorlar? Esat rejimi direniş rejimi imiş? Allah aşkına Saddam’ı devirmek isteyen güçler aynı güçler yani direnişe hedef güçler değil miydi? Şiilerin Irak’ta neden ABD’ye direnmedikleri sorulduğunda Hasan Nasrullah Irak’ın özel bir durum olduğunu söylemiş. Demek ki Suriye’de başka bir özel alan! Anlaşılıyor ki, Sünnilik adına zulüm işleyenler zalim ama Şiilerin müttefiki zalimler adil? Arap deyimiyle: Hem eksik tartı hem kötü hurma (E haşefen ve sue kile!)! Çift yönlü hareket eden Abdulaziz Hekim de Pentagon’a gittiğinde aynı yönde bazı İranlı liderlerin benzeri fetvalarını Amerikan yönetimine iletmiştir. Bunun somut meyvesi olarak Irak’ta iktidarın karakteri değişmiş ve laik karakterli Saddam gitmiş ve mezhebi karakterli Şii bir anlayış ülkenin böğrüne çöreklenmiştir. Şimdi Amerikan askerleri çekilirken mahut çevrelerin beslemesi olan Nuri Maliki Irak’ın siyasi olarak iyice Şiileştirilmesi için üç yönlü bir komplo içine girmiştir. Bu yönlerden birisi doğrudan Türkiye ile alakalıdır. Komplonun ikinci boyutu dahilidir. Üçüncü boyutu ise Suriye ile alakalıdır. Bu üç boyutlu komplonun boyutları muhkem biçimde birbirleriyle irtibatlıdır. * Nuri Maliki, İran nüfuzundan ziyade ülkesinde bir Türkiye nüfuzundan endişe ettiğini söylemiştir. Yine de Nuri Maliki, Celal Amca’dan daha tutarlı sayılır. Celal Talabani ise Suriye’ye yabancı müdahaleye karşı çıkıyor. Yabancı müdahalenin kucağında yabancı müdahaleye karşı çıkmak! Utanmazsan dilediğini söyle ve yap! Şu vatanpervere bakın da biraz vatanperverlik dersi alın! Aynı günlerde İran eski Dışişleri Bakanı ve Hamaney’in dış politika Danışmanı Ali Ekber Velayeti Türkiye’nin Arap Baharına model olamayacağını söyledi. Adamların dertleri ve hesapları Ortadoğu’yu kendi nüfuz çemberi altına almak. Hesapları karıştıkça Türkiye’ye yükleniyorlar. Hesaplarını bozan iki husus var. Bunlardan birisi Arap Baharının Şamlı müttefiklerinin de kapısını çalmasıdır. İkinci olarak Arap Baharının yüzünü Türkiye’ye doğru dönmüş olması ve İran’ın esamisinin okunmamasıdır (Obama is lagging on Egypt By Jackson Diehl, Published: December 12, 2011). Bazılarının kerameti kendinden menkul olduğu gibi İran da kendisine kendinden menkul bir rol biçerek Arap Baharının modeli olduğunu düşlüyordu. Bu düşler Arap Baharı gerçeği karşısında tuz buz oldu. * Amerikalıların çekilme mevsimiyle birlikte büyük bir oyun içine giren işgal işbirlikçisi Nuri Maliki kendini aşan roller peşine düştü. İran’ın vekilharcı olarak yeni dönemde Irak’taki taifiyye sistemini pekiştirmek isteyen Nuri Maliki, Baascılığı kökünü kurutma adı altında direnişçi oldukları için başları ezilen Sünnilerin başlarına kaldırmasına imkan vermiyor. Mezhep kürsüsüne oturmuş Maliki gibiler Sünnilerin mezhepçiliğinden endişe ediyorlar! Suriye’de Beşşar ve çetesi gibi. Yeni dönemde varlıklarını daha da pekiştirmek ve İran’a daha sağlam uydu olabilmek için kampanya üzerine kampanya düzenliyorlar. Önce Baasçıları temizleme adı altında Sünnilere yönelik büyük bir tutuklama kampanyasına giriştiler. Ardından da Sünni kökenli Iraklı siyasetçilerden ve cumhurbaşkanı yardımcılarından Tarık Haşimi aleyhinde direnişçilere yardım ve yataklık etme suçlamasıyla tutuklama fezlekesi çıkardılar. Irak’taki bir numaralı Sünni siyasetçiyi siyasi piyasadan silmeye çalışıyorlar. Bilindiği gibi Irak yönetimi içinde Türkiye’ye en yakın isimlerden birisi Tarık Haşimi’dir. Tarık Haşimi’ye isnat edilen suçlama ne anlama gelmektedir? Tarık Haşimi’nin tutuklanmasıyla Nuri Maliki’nin suçlaması arasında yakın bir ilişki var. * Tarık Haşimi’ye yönelik suçlama veya kurulu komplo dolaylı olarak Türkiye’yi de hedef almaktadır. Zira suçlamayı yapan cihet zaten dolaylı olarak Türkiye’yi de suçlamaktadır. Kasım Ata ve Nuri Maliki’nin vekillerinden Hüseyin Esedi sadece Tarık Haşimi’yi suçlamakla kalmamış aynı zamanda direnişçilere kol kanat geren Tarık Haşimi’nin bürosunun civar ülkelerden birisiyle ortak hareket ettiğini ileri sürmüştür. Bu ülkenin ismi verilmemiştir. Lakin Tarık Haşimi’nin en irtibatlı olduğu ülkenin Türkiye olduğu dikkate alındığında ve Nuri Maliki’nin önceki açıklamaları da üst üste konulduğunda Türkiye’ye işaret edildiği açıkça görülüyor (http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/...17/140096.html). Yani İran, Irak ve Suriye rejimleri bölgedeki mezhebi hegemonyalarını ve iktidarlarını güçlendirebilmek için Türkiye’yi zayıflatmaya çalışmakta ve bu uğurda komplolardan medet ummaktan da çekinmemektedirler. Komplonun üçüncü boyutu da Suriye meselesiyle ilgili. Nuri Maliki kendi adına hareket etmemesine rağmen Suriye muhaliflerine arabuluculuk teklif ediyor. Bu şu anlama geliyor: İran yanlısı bir rejimi kurtarmak için yine diğer İran yanlısı bir başka rejim devreye giriyor. Muhalifler bunu yutar mı? Muhalifler Nuri Maliki’nin yanlı ve yandaş olduğunu ve tarafsız bir arabulucu sayılamayacağını ifade etmişlerdir. Suriyeli muhalif Bessam Ceare, Nuri Maliki’nin Şam’a göndermiş olduğu heyetin Arap Birliği’nin girişiminin önünü kesmeye matuf olduğunu ve bunun da bir İran komplosu olduğunu ifade etmektedir (http://www.islammemo.cc/akhbar/arab/...18/140109.html). İran, Arap Baharına sulanacağına kendisine baksa ve kendi evini düzene koysa daha iyi olmaz mı? Zira herkesin de bildiği gibi İran ve Irak yönetimleri dünyanın en yolsuz hükümetleri arasında sayılmaktadır. Sürekli mali skandallarla çalkalanmakta ve anılmaktadırlar.'' Mustafa Özcan - 20 Aralık 2011 - Yeni Akit |
|
![]() |
![]() |
#9 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
#10 | ||||
![]() Alıntı:
Suriye Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) Örgütü Lideri Riyad Şukfa: ''İran ile ABD'nin ilişkisi iki yönlüdür. İki ülke basın önünde düşman gibidirler, ama Afganistan ve Irak'ın işgali sürecinde gördük ki aslında masa altında iş birliği de yapmaktadırlar'' http://www.timeturk.com/tr/2011/11/1...oplantisi.html |
|||||
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|